03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2008 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Bir Gün Bir Genelkurmay Başkanı... Türkiye’de bir gün bir genelkurmay başkanının, di- yelim ki görevini devralışı sırasında şöyle bir konuşma yaptığını varsayalım: “Ulus devletler dönemi sona ermiştir. Yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağında ulus devletten söz etmek gericiliktir. Ekonomide, kültürde, bütün toplumsal alanlarda, ulus devlet kavramının daraltıcı sınırlarından kendi- mizi kurtarmalı, küreselleşme çağının gereklerini ye- rine getirmeliyiz. Bazı büyük devletlerin hâlâ ulusal nitelik taşıdıkla- rı ileri sürülebilirse de, bu onların gelişimlerini ta- mamlamış olmamalarının sonucudur… Bizim gibi henüz gelişmekte olan ülkelerin ulusallık iddiasında bulunmaları ise, gelişimlerinin önünde en- gel oluşturur… Bu nedenlerle ulusal sanayi, ulusal tarım, ulusal kül- tür vb. türünden her türlü kavramı artık geride bı- rakmalı, küreselleşmenin engin ufuklarına açılmalı- yız…” Vb… Aynı genelkurmay başkanının, konuşmasını şu söz- lerle sürdürdüğünü varsayalım: “İçinde bulunduğumuz küreselleşme ve post-mo- dernleşme çağında üniter devlet kavramının savu- nuculuğunu yapmak da bir başka gericiliktir. Günümüzde devlet kavramını şirket kavramından ayrı düşünmemeliyiz. En büyük özgürlük bireysel özgürlük olduğuna gö- re, bir araya gelen bireyler herhangi bir ortak özellikleri bağlamında istedikleri toplumsal birliği oluşturabilir- ler… Böyle oluşumların ulusal devlet kavramıyla da herhangi bir çelişkisi söz konusu değildir… Devleti, küçük küçük şirketlerin oluşturduğu büyük bir şirket olarak düşünün… Bu şirketler topluluğunda bütün etnik kimlikler, bu arada Türk kimliği, alt kimliklerdir. Bu nedenle de günün birinde Türkiye adının de- ğiştirilmesi de kaçınılmaz olarak gündeme gelecek- tir. Buna şimdiden hazır olmalı ve üniter devlet saf- satasından bir an önce vazgeçmeliyiz… Vb.. Bu genel kurmay başkanının hızını alamayarak şu sözlerle devam ettiğini düşünelim: “Atatürk ilkelerini ve bu ilkelerin temelini oluştur- duğu ileri sürülen laiklik kavramını tabulaştırmama- lıyız. Bugün başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üze- re bütün dünyada aydınlanma olgusunun kendisi sor- gulanmakta, Fransız jakobenlerinin ortaya attığı ra- dikal laiklik kavramı demokratik laiklikle yer değiştir- mektedir. Atatürk devrimleri dediğimiz şey bu jakoben anla- yışın Türkiye’de uygulanmasıdır ve bugün artık çağını tamamlamış olduğu kabul edilmelidir. Çocuklarımız elbette dinlerini öğrenmek için gerekli kurslardan geçirilecek, okullarımızda evrimleşme kuramının yanı sıra yaradılış kuramı da öğretilecek- tir. Bütün okullarda ve bu arada askeri okullarda, ço- cuklarımızın ve gençlerimizin rahatça ibadet edebil- meleri için mescitler açılmalı, ders saatleri bu ge- reksinimlere göre düzenlenmeli, örneğin kutsal Cu- ma günleri belki de tatil günü olarak kabul edilmeli- dir…” Vb… Söz konusu genel kurmay başkanının, var say- dığımız konuşmasındaki son sözler de şunlar olsun: “Devlet yönetiminde güçler ayrılığı ilkesi de çağı- nı tamamlamış sayılmalıdır. Halk iradesinin temsil edildiği tek ve biricik kurum parlamentodur. Hükümet parlamentoyu temsil ettiğine ve hükümeti de başbakan yönettiğine göre, başbakanın ağzından çıkacak her söz yasa hükmündedir. Ordu, halkının hizmetinde olduğuna göre, bu hal- kın seçtiği parlamentonun, onun adına ülkeyi yöne- ten hükümetin ve sonuçta da bu hükümetin tepe- sindeki başbakanın kayıtsız koşulsuz emrindedir… Vb…” Özellikle şu son sözler bana yakın geçmişimizde- ki bir şeyleri anımsatmakla birlikte, günün birinde bir genelkurmay başkanı (ya da bir başka komutan) böy- le bir konuşma yapar mı, bilemem… Fakat eğer yapacak olursa, günümüz genelkurmay başkanı ya da ordu komutanlarının konuşmalarını de- mokrasiye aykırı bulan kişiler ve çevreler, bu türden konuşma yapan bir komutanı hiç kuşkum yok ki bü- yük bir demokrasi kahramanı olarak alkışlayacak- lardır… [email protected] Faks: (0212) 343 72 64 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, De- niz Feneri davasõyla ilgili olarak Alman savcõnõn hazõrladõğõ iddianamede Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan’õn da adõnõn geçtiğini vurgularken başta MA- SAK olmak üzere Türkiye’de de yar- gõnõn bu konuda inceleme yapmasõnõ is- tedi. Baykal, “Bu uyduruk değil, cid- di bir iddianame. Başbakan’ın da adı geçiyor. İddianamede adın geçiyor, parayı aldın mı almadın mı? Hükü- met niye telaş içinde? Bir siyasi da- yanışma, beraberlik mi söz konusu?” açõklamasõnõ yaptõ. Başbakan Erdoğan hakkõndaki dokunulmazlõk dos- yalarõna dikkat çeken Bay- kal, “Bu suçlamalarla nitelendirilmiş insan gelse, kızınızı istese ve- rir misiniz? Kızınızı ver- meyeceğiniz insana Türkiye’de ikti- darı niçin veriyorsunuz?” dedi. CHP lideri Baykal, dün Antalya’da NTV’nin sorularõnõ yanõtladõ. Bay- kal’õn Türkiye’nin gündemine oturan Deniz Feneri davasõyla ilgili değer- lendirmeleri şöyle: Deniz Feneri davası Olay fevkalade önemli. Dini motif- lerle, din istismarõyla iyi niyetli, temiz, vatan hasreti içinde çalõşan insanlarõn paralarõnõ toparlama faaliyeti. Alman yargõ makamlarõ inceleyince olayõn iç- yüzü çõktõ. Bizim yargõ makamlarõmõz incelese kim bilir neler çõkar? 41 mil- yon 634 bin Avro toplandõ. Hangi insani amaca gitti bunlar? Anlaşõlõyor ki, Tür- kiye’de televizyon kurulmuş, belli bir siyasi kadronun ihtiyaçlarõnõ karşõlamak için gitmiş. İddianame elimde. Erge- nekon iddianamesi gibi “Yaz bakalım, günü geldiğinde kullanılır” diye de- ğil, ciddi iddialar var. Savcõ, hüküme- tin soruşturma sürecinde baskõ yaptõğõnõ söylüyor. Ortada bir yolsuzluk var, bõ- rak incelesinler, sana ne, niye telaş içindesin, bunun altõnda ne yatõyor? Bir siyasi dayanõşma, beraberlik mi söz ko- nusu? Niçin Alman savcõyõ etkilemeye çalõşõyorsun? O televizyonun finans- manõna katkõ yapõldõğõ tespit edildi. Bu televizyon AKP yayõncõlõğõ yapõyor, o dünyanõn yayõncõlõğõnõ yapõyor. RTÜK Başkanõ’nõn adõ kuryelik tartõşmala- rõnda gündeme geliyor. Türkiye’deki yö- netim kadromuz bu olayõn içinde gö- rünüyor. Ergenekon da alakasõz konu- lar günlerce manşetlerde, ekranlarda döndüre döndüre geldi. Bu, uyduruk bir iddianame değil, ciddi bir iddianame. Her yerde manşet olmalõ... ‘Erdoğan’ın adı iddianamede’ İddianamede “02.02.05 tarihli alın- dı belgesinde herhangi bir meblağ ya- zılı olmamasına rağmen Mehmet Gür- han, Firdevsi Ermiş’ten parayı, Tür- kiye Başbakanı’na (2003 yılından bu yana Recep Tayyip Erdoğan) Doğu Asya’daki tsunamiden zarar görmüş, yardıma muhtaçlara dağıt- ması için, vermek üzere aldığını tas- dik etmiş. Bu konu sanık Ermiş’in 7. kez ifadesi alınırken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor. Birisi 7 kez ifadesinde, belli bir meblağõ Türkiye Cumhuriyeti Başbakanõ’na ve- rilmek üzere Mehmet Gürhan’a verdim, diyor. Gürhan da aldõğõnõ tasdik ediyor. Bizim yargõ makamlarõnõn da -başta MASAK olmak üzere- bu dosyayõ der- hal ele alõp kendi içimizde de araştõrmasõ gerekir. Gürhan verdi vermedi bilemem, ama biri 7 defa “verdim” diyor öbürü “aldım” diyor. Şimdi Başbakan’a so- rulmasõ gereken bir soru var. Başba- kan’a bu para intikal etti mi etmedi mi? Vermiş de olsa vermemiş de olsa Baş- bakan’õn çevresindeki birtakõm insan- larõn orada Başbakan’a verilmek üze- re para toplandõğõnõ kabul etmesi ola- ğanüstü bir olaydõr. Başbakan, beni il- gilendirmez, diyemez. Hükümetin bu davayõ aman büyütmeyin, sanõklarõ tahliye edin demiş olmasõ çok önemli. Bunlar sõradan yolsuzluk yapan kişi- lerse, bõrakõn yargõlansõn. Türkiye onun tahliyesi için koşuyorsa bu neyi göste- rir? Demek ki bu böyle bir zincirdir. Başbakan’la ilişkisi alma-verme şek- lindedir. Şaban Dişli olayı Cumhuriyet tarihinde bu kadar açõk, net, belgeli bir yolsuzluk olayõ ortaya konulamamõştõr. Vatandaş yolsuzluk yaptõğõ zaman yargõlanõyor, cezaevine giriyor, genel başkan yardõmcõsõ isitfa ederek durumu halletmeye çalõşõyor. Başbakan, ben uygun gördüm, diyor. Sen kimsin, sen af mercii misin? Yol- suzluğun gereği yargõya intikal ettiril- meli. Şaban Dişli’nin dokunulmazlõğõ neden kalkmõyor? Arkasõnda Başba- kan’õn dokunulmazlõk dosyasõ var çün- kü. Kalpazanlõk dosyasõ var, ihaleye fe- sat karõştõrma, yolsuzluk suçlamasõ var. Bu suçlamalarla nitelendirilmiş insan gelse kõzõnõzõ istese verir misiniz? Kõzõnõzõ vermeyeceğiniz insana Türki- ye’de iktidarõ niçin veriyorsunuz? İddianamede “02.02.05 tarihli alõndõ belgesinde herhangi bir meblağ yazõlõ olmamasõna rağmen Gürhan, Ermiş’ten parayõ, Türkiye Başbakanõ’na (2003 yõlõndan bu yana Erdoğan) Doğu Asya’daki tsunamiden zarar görmüş, yardõma muhtaçlara dağõtmasõ için, vermek üzere aldõğõnõ tasdik etmiş. Bu konu sanõk Ermiş’in 7. kez ifadesi alõnõrken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor. Anadol, verdiği soru önergesinde AKP’li bakanlarõn baskõ yapõp yapmadõğõnõ sordu CHP Meclis’e taşıdı Necmettin Erbakan döneminde kurulan ve AKP iktidarı tarafından vergi muafiyeti tanı- nan Deniz Feneri Derneği, ramazan nedeniyle kurduğu stantlarla yardım toplamaya devam ediyor. Deniz Feneri Derneği, Ümraniye’nin merkezinde kurduğu stantta “Yardım ellerinizi yoksullar üzerinden çekmeyin” sloganıyla yol- dan geçen yurttaştan yardım topluyor. Ümraniye’deki İGDAŞ binasının yanına ku- rulan Deniz Feneri Derneği stantında bağış top- lanırken hemen yanında bulunan ve üzerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları bulunan AK Nokta karavanında da partinin propagan- dası yapılıyor. Yurttaşlar, Deniz Feneri Derneği tarafından toplanan paraların tarikatlara akta- rıldığını ifade ederek, “Yaptıkları yolsuzluklar, bir bir ortaya çıkmaya başladı. Türkiye’de olsa engellerdi, Almanya’da bile yargıyı etkilemeye çalışıyorlar. Vatandaşın iyi niyetle yaptığı yar- dımların nerelere gittiği ortaya çıktı. Gerçekler ortaya çıktıkça ortada ne Deniz Feneri, ne de AKP kalmayacak. Bu dernek AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte hızla gelişim gösterdi” dedi- ler. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Deniz Feneri yardõm toplamayõ sürdürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Grup Başkanvekili Kemal Ana- dol, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiyle ver- diği soru önergesinde Almanya’daki Deniz Feneri davasõnõ TBMM günde- mine taşõdõ. CHP Grup Başkanvekili Anadol, De- niz Feneri davasõyla ilgili gelişmeler hakkõndaki soru önergesini dün TBMM Başkanlõğõ’na sundu. İddianamede “So- ruşturmalara defalarca siyasi etki ya- pılmaya, bilhassa Türk hükümeti ta- rafından devam etmekte olan tutuk- luluğa mani olunmaya çalışılmakta- dır” denildiğine dikkat çeken Anadol, “Alman savcının soruşturmaya etki yaptığı ve tutukluların serbest bıra- kılmasına yönelik girişimde bulundu- ğunu iddia ettiği bakanlar kim ya da kimlerdir? Bu bakanlar bilginiz dahi- linde mi Almanya’daki soruşturmaya müdahalede bulunmuşlardır? Bu so- ruşturma kapsamında Türkiye’nin hangi çıkarı Alman makamlarınca ihlal edilmiştir? Eğer Türkiye’nin ih- lal edilen bir çıkarı söz konusu değil ise, halkı dolandırarak paralarını alan, elde ettikleri bu karapara ile si- yasetin finansmanını sağlayan bu ki- şiler hakkında Alman savcı üzerinde baskı kurulmasının gerekçesi nedir? Adalete engel olmaya çalışan, Türki- ye’nin itibarını zedeleyen, bakanlık görevini kötüye kullanan bu bakanla- rı azletmeyi düşünüyor musunuz? Eğer düşünmüyorsanız, bakanlara Almanya nezdinde girişimde bulun- ması talimatını siz mi verdiniz?” so- rularõna yanõt istedi. Anadol, şu sorularõ da yöneltti: “İddianamede yer alan şüphelileri tanıyor musunuz? Almanya’daki si- yasi faaliyetlerinizde geçmişte bu kişi- lerle işbirliği yaptınız mı? İddiana- mede 40 milyon Avro’dan fazla bağış parasının 14 milyon Avro’sunun kur- yelik yapan kişilerle Türkiye’ye akta- rıldığı belirtilmektedir. Almanya’da- ki Deniz Feneri Derneği’nden Türki- ye’ye aktarılan bağış paralarının hangi hesaplara ve kişilere aktarıldı- ğına ilişkin herhangi bir inceleme başlatılmış mıdır? Bu karapara ope- rasyonunu aydınlatmak için MASAK harekete geçirilmiş midir? Alman- ya’daki soruşturmanın Türkiye aya- ğındaki Deniz Feneri Derneği’ne iliş- kin bugüne kadar hangi kamu birim- leri harekete geçirilmiştir? Eğer hiç- bir kamu birimi harekete geçirilmedi ise, bunun gerekçeleri nedir? Bu ya- sadışı tepkisizlik, Deniz Feneri orga- nizasyonunun, AKP’nin ideolojik fi- kirlerinin hayata geçirilmesinin aracı olarak hizmet vermesinden mi kay- naklanmaktadır? Almanya’nın Ma- in-Taunus Bölge Yabancılar Daire- si’nin mali suç işlediği gerekçesiyle RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ülke- ye girişini 5 yıl yasakladığı doğru mu- dur? Eğer doğru ise, böyle bir kişinin RTÜK’ün başında bulunması hukuk devleti ilkesi ve devlet ciddiyetiyle bağdaşır mı? RTÜK’ün tarafsızlığı ve RTÜK’ün yetkilerinden dolayı ba- sın üzerinde baskı unsuru olarak kul- lanılabilecek bir kamu kurum olduğu düşünüldüğünde, bu kişinin hâlâ gör- evini sürdürüyor olmasının sakınca- larını ortadan kaldırmak için bir giri- şimde bulunmayı düşünüyor musu- nuz? Adı geçenden istifasını talep edecek misiniz? Deniz Feneri konu- sundaki suskunluğunuz, siyasi yaşa- mınızda dayanışma içinde olduğunuz kişilerin soruşturma kapsamında ol- masından mı kaynaklanmaktadır?” Deniz Feneri vurgunundaki ilginç ilişkiler ağõ AKP’nin bakanlarõna kadar uzandõ Hayõr parasõyla feribot aldõlar İLHAN TAŞCI ANKARA - Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin milyonlarca Av- ro’luk vurgununda AKP hükümetine kadar uzanan ilişkiler ağõ ve para transferleri ortaya çõktõ. İddianame- de, Ulaştõrma Bakanõ Binali Yıldı- rım’õn çocuklarõnõn gemi alõmõ sõra- sõnda borç veren, Ankara feribotunu devletten ihalesiz kiralayan Santo- ur’un Genel Müdürü Mehmet Koç’un da adõnõn karõştõğõ yardõm pa- ralarõyla feribot alõm işi ayrõntõlõ ola- rak yer aldõ. Başbakan Tayyip Er- doğan’a da dernekten miktarõ sapta- namayan para aktarõldõğõ belirleme- si yapõlõrken; Almanya’da kurulan Euro 7’nin amacõnõn da “AKP’nin si- yasetini aşılamak” olduğu vurgu- landõ. Frankfurt Bölgesel Mahkemesi Savcõlõğõ’nca düzenlenen iddiana- mede, Deniz Feneri Derneği’nin 41.5 milyon Avro’luk vurgununda tanõdõk isimler, ilginç bağlantõlarõyla ortaya çõktõ. Sanõklardan Mehmet Taşkan, Riga’da açõk arttõrma ile bir feribotun satõn alõndõğõnõ belirtirken, olaya iliş- kin anlatõmlarõ iddianameye şöyle yansõdõ: “Yanında çalıştığı eski patronu Santour GmbH sahibi Mehmet Koç telefon etmiş ve Letonya’da de- mirlemiş olan bir feribotun açık müzayede ile satılacağını ve uygun bir fiyatla satın alınabileceğini an- latmış. Koç bu fikri, feribotun bir- likte alınabileceğini, Birindisi/İtal- ya ile Çeşme/Türkiye arasında ça- lıştırılabileceğini ve bilet satışını da Atlas Media Marketing GmbH şirketi üzerinden satılabileceğini düşündüğü için edinmiş. Sanık Mehmet Gürhan gemiyi 1.15 milyon Avro karşılığı müzayede usulü ile almışlar. Koç geminin kendisine haber verilmeden satın alındığını duyunca çok kızmış. İtalya’da bir aracıdan kendisinin açık artır- mayla satılacağından haberinin olduğunu ve bu adamın 120-150 bin dolar aracılık komisyonu iste- diğini söylemiş ve ödenmemesi ha- linde mahkemeye başvuracağı teh- didinde bulunmasına rağmen Gür- han hiç kabul etmemiş.” Geminin alõmõ için paranõn yet- memesi üzerine kalan kõsmõnõn De- niz Feneri Derneği’nin hesabõndan alõndõğõ kaydedildi. Feribotun alõnmasõ önerisinde bu- lunan Mehmet Koç’un sahibi olduğu Santour GmbH, Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait “Ankara Ferib- otu”nu 28 Mayõs 2003 tarihinde iha- lesiz olarak kiralayan şirketti. Ulaş- tõrma Bakanõ Binalı Yıldırım’õn ço- cuklarõ Erkan ve Bahar Büşra Yıl- dırım İtalya’da açõk arttõrmaya çõkan bir feribotu 445 bin Avro’ya satõn al- mõşlardõ. Yõldõrõm kardeşler gemiyi alabilmeleri için eksik kalan 200 bin Avro’luk kõsmõ Santour adlõ şirketten “borç” almõşlardõ. Kardeş şirketin patronu Ankara Feribotu’nu ihalesiz alan, Ulaştõrma Bakanõ’nõn çocuklarõna “borç” veren Santour’un kardeş şir- keti ise Sancak Lines’dõ. Binali Yõl- dõrõm da bu şirkette bir dönem genel müdür olarak görev yapmõştõ. De- nizcilik İşletmeleri’nden devlete ait feribotu ihalesiz kiralayan, Deniz Feneri sanõklarõna feribot alõnmasõ için aracõlõk eden Mehmet Koç bir an- lamda Yõldõrõm’õn eski patronuydu. Binali Yõldõrõm, Sancak Lines ve Santour GmbH’nin bütün acentele- riyle yapacağõ bir sezon toplantõsõna da Sancak Lines genel müdürü ola- rak katõlarak, konuşma yapmõştõ. De- niz Feneri’nin topladõğõ parayla fe- ribot almasõ için aracõlõk eden ancak daha sonra devredõşõ kalan Santour Genel Müdürü Mehmet Koç, Sancak Lines Genel Müdürü sõfatõnõ taşõyan Ulaştõrma Bakanõ Binali Yõldõrõm ile yurtdõşõnda kimi Türk gazeteleri- ni de ziyaret ederek burada, “Sancak Lines şirketini ben kurdum. İsim babası benim” açõklamasõnõ yap- mõştõ. İddianameye göre, tutuklu sanõk Ermiş, Euro 7’nin kuruluş nedenini “Almanya’da yaşayan Türklere Milli Görüş’ün ve daha son- raları AKP’nin siyasetini aşılamak” olarak açõkladõ. İddianame- de, Ermiş’in şu ifadelerine yer verildi: “Şirketler de, para kazanmak için kuruldular. Frankfurt am Ma- in’da kurulan şirketlerin amacı, elde edilen paraları aklamaya ve daha sonraları da İslamın yaygınlaştırılmasına yönelik. Bundan herhangi birisinin kendine maddi avantaj sağlayıp sağlamadığını bilmiyorum, ancak tahmin ediyorum. Şirket sa- hipleri, Türkiye’deki iktidarla iç içe, Milli Görüş ve AKP’nin siyasetine sıkı sıkıya bağlı. Soruşturma davası süresince, so- ruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mâni olunmaya çalışıldı.” AKP HÜKÜMETİNE BÜYÜK SUÇLAMA CHP lideri Baykal, Deniz Feneri olayõnõn başta MASAK olmak üzere Türkiye’de de incelenmesini istedi Erdoğan da iddianamede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle