Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2008 CUMARTESİ
6 HABERLER
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bir Gün Bir
Genelkurmay Başkanı...
Türkiye’de bir gün bir genelkurmay başkanının, di-
yelim ki görevini devralışı sırasında şöyle bir konuşma
yaptığını varsayalım:
“Ulus devletler dönemi sona ermiştir.
Yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağında ulus
devletten söz etmek gericiliktir.
Ekonomide, kültürde, bütün toplumsal alanlarda,
ulus devlet kavramının daraltıcı sınırlarından kendi-
mizi kurtarmalı, küreselleşme çağının gereklerini ye-
rine getirmeliyiz.
Bazı büyük devletlerin hâlâ ulusal nitelik taşıdıkla-
rı ileri sürülebilirse de, bu onların gelişimlerini ta-
mamlamış olmamalarının sonucudur…
Bizim gibi henüz gelişmekte olan ülkelerin ulusallık
iddiasında bulunmaları ise, gelişimlerinin önünde en-
gel oluşturur…
Bu nedenlerle ulusal sanayi, ulusal tarım, ulusal kül-
tür vb. türünden her türlü kavramı artık geride bı-
rakmalı, küreselleşmenin engin ufuklarına açılmalı-
yız…”
Vb…
Aynı genelkurmay başkanının, konuşmasını şu söz-
lerle sürdürdüğünü varsayalım:
“İçinde bulunduğumuz küreselleşme ve post-mo-
dernleşme çağında üniter devlet kavramının savu-
nuculuğunu yapmak da bir başka gericiliktir.
Günümüzde devlet kavramını şirket kavramından
ayrı düşünmemeliyiz.
En büyük özgürlük bireysel özgürlük olduğuna gö-
re, bir araya gelen bireyler herhangi bir ortak özellikleri
bağlamında istedikleri toplumsal birliği oluşturabilir-
ler…
Böyle oluşumların ulusal devlet kavramıyla da
herhangi bir çelişkisi söz konusu değildir…
Devleti, küçük küçük şirketlerin oluşturduğu büyük
bir şirket olarak düşünün…
Bu şirketler topluluğunda bütün etnik kimlikler, bu
arada Türk kimliği, alt kimliklerdir.
Bu nedenle de günün birinde Türkiye adının de-
ğiştirilmesi de kaçınılmaz olarak gündeme gelecek-
tir.
Buna şimdiden hazır olmalı ve üniter devlet saf-
satasından bir an önce vazgeçmeliyiz…
Vb..
Bu genel kurmay başkanının hızını alamayarak şu
sözlerle devam ettiğini düşünelim:
“Atatürk ilkelerini ve bu ilkelerin temelini oluştur-
duğu ileri sürülen laiklik kavramını tabulaştırmama-
lıyız.
Bugün başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üze-
re bütün dünyada aydınlanma olgusunun kendisi sor-
gulanmakta, Fransız jakobenlerinin ortaya attığı ra-
dikal laiklik kavramı demokratik laiklikle yer değiştir-
mektedir.
Atatürk devrimleri dediğimiz şey bu jakoben anla-
yışın Türkiye’de uygulanmasıdır ve bugün artık çağını
tamamlamış olduğu kabul edilmelidir.
Çocuklarımız elbette dinlerini öğrenmek için gerekli
kurslardan geçirilecek, okullarımızda evrimleşme
kuramının yanı sıra yaradılış kuramı da öğretilecek-
tir.
Bütün okullarda ve bu arada askeri okullarda, ço-
cuklarımızın ve gençlerimizin rahatça ibadet edebil-
meleri için mescitler açılmalı, ders saatleri bu ge-
reksinimlere göre düzenlenmeli, örneğin kutsal Cu-
ma günleri belki de tatil günü olarak kabul edilmeli-
dir…”
Vb…
Söz konusu genel kurmay başkanının, var say-
dığımız konuşmasındaki son sözler de şunlar olsun:
“Devlet yönetiminde güçler ayrılığı ilkesi de çağı-
nı tamamlamış sayılmalıdır.
Halk iradesinin temsil edildiği tek ve biricik kurum
parlamentodur.
Hükümet parlamentoyu temsil ettiğine ve hükümeti
de başbakan yönettiğine göre, başbakanın ağzından
çıkacak her söz yasa hükmündedir.
Ordu, halkının hizmetinde olduğuna göre, bu hal-
kın seçtiği parlamentonun, onun adına ülkeyi yöne-
ten hükümetin ve sonuçta da bu hükümetin tepe-
sindeki başbakanın kayıtsız koşulsuz emrindedir…
Vb…”
Özellikle şu son sözler bana yakın geçmişimizde-
ki bir şeyleri anımsatmakla birlikte, günün birinde bir
genelkurmay başkanı (ya da bir başka komutan) böy-
le bir konuşma yapar mı, bilemem…
Fakat eğer yapacak olursa, günümüz genelkurmay
başkanı ya da ordu komutanlarının konuşmalarını de-
mokrasiye aykırı bulan kişiler ve çevreler, bu türden
konuşma yapan bir komutanı hiç kuşkum yok ki bü-
yük bir demokrasi kahramanı olarak alkışlayacak-
lardır…
[email protected]
Faks: (0212) 343 72 64
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, De-
niz Feneri davasõyla ilgili olarak Alman
savcõnõn hazõrladõğõ iddianamede Baş-
bakan Recep Tayyip Erdoğan’õn da
adõnõn geçtiğini vurgularken başta MA-
SAK olmak üzere Türkiye’de de yar-
gõnõn bu konuda inceleme yapmasõnõ is-
tedi. Baykal, “Bu uyduruk değil, cid-
di bir iddianame. Başbakan’ın da adı
geçiyor. İddianamede adın geçiyor,
parayı aldın mı almadın mı? Hükü-
met niye telaş içinde? Bir siyasi da-
yanışma, beraberlik mi söz konusu?”
açõklamasõnõ yaptõ. Başbakan Erdoğan
hakkõndaki dokunulmazlõk dos-
yalarõna dikkat çeken Bay-
kal, “Bu suçlamalarla
nitelendirilmiş insan
gelse, kızınızı istese ve-
rir misiniz? Kızınızı ver-
meyeceğiniz insana Türkiye’de ikti-
darı niçin veriyorsunuz?” dedi.
CHP lideri Baykal, dün Antalya’da
NTV’nin sorularõnõ yanõtladõ. Bay-
kal’õn Türkiye’nin gündemine oturan
Deniz Feneri davasõyla ilgili değer-
lendirmeleri şöyle:
Deniz Feneri davası
Olay fevkalade önemli. Dini motif-
lerle, din istismarõyla iyi niyetli, temiz,
vatan hasreti içinde çalõşan insanlarõn
paralarõnõ toparlama faaliyeti. Alman
yargõ makamlarõ inceleyince olayõn iç-
yüzü çõktõ. Bizim yargõ makamlarõmõz
incelese kim bilir neler çõkar? 41 mil-
yon 634 bin Avro toplandõ. Hangi insani
amaca gitti bunlar? Anlaşõlõyor ki, Tür-
kiye’de televizyon kurulmuş, belli bir
siyasi kadronun ihtiyaçlarõnõ karşõlamak
için gitmiş. İddianame elimde. Erge-
nekon iddianamesi gibi “Yaz bakalım,
günü geldiğinde kullanılır” diye de-
ğil, ciddi iddialar var. Savcõ, hüküme-
tin soruşturma sürecinde baskõ yaptõğõnõ
söylüyor. Ortada bir yolsuzluk var, bõ-
rak incelesinler, sana ne, niye telaş
içindesin, bunun altõnda ne yatõyor? Bir
siyasi dayanõşma, beraberlik mi söz ko-
nusu? Niçin Alman savcõyõ etkilemeye
çalõşõyorsun? O televizyonun finans-
manõna katkõ yapõldõğõ tespit edildi. Bu
televizyon AKP yayõncõlõğõ yapõyor, o
dünyanõn yayõncõlõğõnõ yapõyor. RTÜK
Başkanõ’nõn adõ kuryelik tartõşmala-
rõnda gündeme geliyor. Türkiye’deki yö-
netim kadromuz bu olayõn içinde gö-
rünüyor. Ergenekon da alakasõz konu-
lar günlerce manşetlerde, ekranlarda
döndüre döndüre geldi. Bu, uyduruk bir
iddianame değil, ciddi bir iddianame.
Her yerde manşet olmalõ...
‘Erdoğan’ın adı iddianamede’
İddianamede “02.02.05 tarihli alın-
dı belgesinde herhangi bir meblağ ya-
zılı olmamasına rağmen Mehmet Gür-
han, Firdevsi Ermiş’ten parayı, Tür-
kiye Başbakanı’na (2003 yılından
bu yana Recep Tayyip Erdoğan)
Doğu Asya’daki tsunamiden zarar
görmüş, yardıma muhtaçlara dağıt-
ması için, vermek üzere aldığını tas-
dik etmiş. Bu konu sanık Ermiş’in 7.
kez ifadesi alınırken sorulmuş ve
doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor.
Birisi 7 kez ifadesinde, belli bir meblağõ
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanõ’na ve-
rilmek üzere Mehmet Gürhan’a verdim,
diyor. Gürhan da aldõğõnõ tasdik ediyor.
Bizim yargõ makamlarõnõn da -başta
MASAK olmak üzere- bu dosyayõ der-
hal ele alõp kendi içimizde de araştõrmasõ
gerekir. Gürhan verdi vermedi bilemem,
ama biri 7 defa “verdim” diyor öbürü
“aldım” diyor. Şimdi Başbakan’a so-
rulmasõ gereken bir soru var. Başba-
kan’a bu para intikal etti mi etmedi mi?
Vermiş de olsa vermemiş de olsa Baş-
bakan’õn çevresindeki birtakõm insan-
larõn orada Başbakan’a verilmek üze-
re para toplandõğõnõ kabul etmesi ola-
ğanüstü bir olaydõr. Başbakan, beni il-
gilendirmez, diyemez. Hükümetin bu
davayõ aman büyütmeyin, sanõklarõ
tahliye edin demiş olmasõ çok önemli.
Bunlar sõradan yolsuzluk yapan kişi-
lerse, bõrakõn yargõlansõn. Türkiye onun
tahliyesi için koşuyorsa bu neyi göste-
rir? Demek ki bu böyle bir zincirdir.
Başbakan’la ilişkisi alma-verme şek-
lindedir.
Şaban Dişli olayı
Cumhuriyet tarihinde bu kadar açõk,
net, belgeli bir yolsuzluk olayõ ortaya
konulamamõştõr. Vatandaş yolsuzluk
yaptõğõ zaman yargõlanõyor, cezaevine
giriyor, genel başkan yardõmcõsõ isitfa
ederek durumu halletmeye çalõşõyor.
Başbakan, ben uygun gördüm, diyor.
Sen kimsin, sen af mercii misin? Yol-
suzluğun gereği yargõya intikal ettiril-
meli. Şaban Dişli’nin dokunulmazlõğõ
neden kalkmõyor? Arkasõnda Başba-
kan’õn dokunulmazlõk dosyasõ var çün-
kü. Kalpazanlõk dosyasõ var, ihaleye fe-
sat karõştõrma, yolsuzluk suçlamasõ
var. Bu suçlamalarla nitelendirilmiş
insan gelse kõzõnõzõ istese verir misiniz?
Kõzõnõzõ vermeyeceğiniz insana Türki-
ye’de iktidarõ niçin veriyorsunuz?
İddianamede “02.02.05 tarihli alõndõ belgesinde herhangi bir
meblağ yazõlõ olmamasõna rağmen Gürhan, Ermiş’ten parayõ, Türkiye
Başbakanõ’na (2003 yõlõndan bu yana Erdoğan) Doğu Asya’daki
tsunamiden zarar görmüş, yardõma muhtaçlara dağõtmasõ için,
vermek üzere aldõğõnõ tasdik etmiş. Bu konu sanõk Ermiş’in 7. kez
ifadesi alõnõrken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor.
Anadol, verdiği soru önergesinde AKP’li bakanlarõn baskõ yapõp yapmadõğõnõ sordu
CHP Meclis’e taşıdı
Necmettin Erbakan döneminde kurulan ve
AKP iktidarı tarafından vergi muafiyeti tanı-
nan Deniz Feneri Derneği, ramazan nedeniyle
kurduğu stantlarla yardım toplamaya devam
ediyor. Deniz Feneri Derneği, Ümraniye’nin
merkezinde kurduğu stantta “Yardım ellerinizi
yoksullar üzerinden çekmeyin” sloganıyla yol-
dan geçen yurttaştan yardım topluyor.
Ümraniye’deki İGDAŞ binasının yanına ku-
rulan Deniz Feneri Derneği stantında bağış top-
lanırken hemen yanında bulunan ve üzerinde
Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları bulunan
AK Nokta karavanında da partinin propagan-
dası yapılıyor. Yurttaşlar, Deniz Feneri Derneği
tarafından toplanan paraların tarikatlara akta-
rıldığını ifade ederek, “Yaptıkları yolsuzluklar,
bir bir ortaya çıkmaya başladı. Türkiye’de olsa
engellerdi, Almanya’da bile yargıyı etkilemeye
çalışıyorlar. Vatandaşın iyi niyetle yaptığı yar-
dımların nerelere gittiği ortaya çıktı. Gerçekler
ortaya çıktıkça ortada ne Deniz Feneri, ne de
AKP kalmayacak. Bu dernek AKP’nin iktidara
gelmesi ile birlikte hızla gelişim gösterdi” dedi-
ler. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
Deniz Feneri yardõm toplamayõ sürdürüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Grup Başkanvekili Kemal Ana-
dol, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’õn yanõtlamasõ istemiyle ver-
diği soru önergesinde Almanya’daki
Deniz Feneri davasõnõ TBMM günde-
mine taşõdõ.
CHP Grup Başkanvekili Anadol, De-
niz Feneri davasõyla ilgili gelişmeler
hakkõndaki soru önergesini dün TBMM
Başkanlõğõ’na sundu. İddianamede “So-
ruşturmalara defalarca siyasi etki ya-
pılmaya, bilhassa Türk hükümeti ta-
rafından devam etmekte olan tutuk-
luluğa mani olunmaya çalışılmakta-
dır” denildiğine dikkat çeken Anadol,
“Alman savcının soruşturmaya etki
yaptığı ve tutukluların serbest bıra-
kılmasına yönelik girişimde bulundu-
ğunu iddia ettiği bakanlar kim ya da
kimlerdir? Bu bakanlar bilginiz dahi-
linde mi Almanya’daki soruşturmaya
müdahalede bulunmuşlardır? Bu so-
ruşturma kapsamında Türkiye’nin
hangi çıkarı Alman makamlarınca
ihlal edilmiştir? Eğer Türkiye’nin ih-
lal edilen bir çıkarı söz konusu değil
ise, halkı dolandırarak paralarını
alan, elde ettikleri bu karapara ile si-
yasetin finansmanını sağlayan bu ki-
şiler hakkında Alman savcı üzerinde
baskı kurulmasının gerekçesi nedir?
Adalete engel olmaya çalışan, Türki-
ye’nin itibarını zedeleyen, bakanlık
görevini kötüye kullanan bu bakanla-
rı azletmeyi düşünüyor musunuz?
Eğer düşünmüyorsanız, bakanlara
Almanya nezdinde girişimde bulun-
ması talimatını siz mi verdiniz?” so-
rularõna yanõt istedi. Anadol, şu sorularõ
da yöneltti:
“İddianamede yer alan şüphelileri
tanıyor musunuz? Almanya’daki si-
yasi faaliyetlerinizde geçmişte bu kişi-
lerle işbirliği yaptınız mı? İddiana-
mede 40 milyon Avro’dan fazla bağış
parasının 14 milyon Avro’sunun kur-
yelik yapan kişilerle Türkiye’ye akta-
rıldığı belirtilmektedir. Almanya’da-
ki Deniz Feneri Derneği’nden Türki-
ye’ye aktarılan bağış paralarının
hangi hesaplara ve kişilere aktarıldı-
ğına ilişkin herhangi bir inceleme
başlatılmış mıdır? Bu karapara ope-
rasyonunu aydınlatmak için MASAK
harekete geçirilmiş midir? Alman-
ya’daki soruşturmanın Türkiye aya-
ğındaki Deniz Feneri Derneği’ne iliş-
kin bugüne kadar hangi kamu birim-
leri harekete geçirilmiştir? Eğer hiç-
bir kamu birimi harekete geçirilmedi
ise, bunun gerekçeleri nedir? Bu ya-
sadışı tepkisizlik, Deniz Feneri orga-
nizasyonunun, AKP’nin ideolojik fi-
kirlerinin hayata geçirilmesinin aracı
olarak hizmet vermesinden mi kay-
naklanmaktadır? Almanya’nın Ma-
in-Taunus Bölge Yabancılar Daire-
si’nin mali suç işlediği gerekçesiyle
RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ülke-
ye girişini 5 yıl yasakladığı doğru mu-
dur? Eğer doğru ise, böyle bir kişinin
RTÜK’ün başında bulunması hukuk
devleti ilkesi ve devlet ciddiyetiyle
bağdaşır mı? RTÜK’ün tarafsızlığı
ve RTÜK’ün yetkilerinden dolayı ba-
sın üzerinde baskı unsuru olarak kul-
lanılabilecek bir kamu kurum olduğu
düşünüldüğünde, bu kişinin hâlâ gör-
evini sürdürüyor olmasının sakınca-
larını ortadan kaldırmak için bir giri-
şimde bulunmayı düşünüyor musu-
nuz? Adı geçenden istifasını talep
edecek misiniz? Deniz Feneri konu-
sundaki suskunluğunuz, siyasi yaşa-
mınızda dayanışma içinde olduğunuz
kişilerin soruşturma kapsamında ol-
masından mı kaynaklanmaktadır?”
Deniz Feneri vurgunundaki ilginç ilişkiler ağõ AKP’nin bakanlarõna kadar uzandõ
Hayõr parasõyla feribot aldõlar
İLHAN TAŞCI
ANKARA - Almanya’daki Deniz
Feneri Derneği’nin milyonlarca Av-
ro’luk vurgununda AKP hükümetine
kadar uzanan ilişkiler ağõ ve para
transferleri ortaya çõktõ. İddianame-
de, Ulaştõrma Bakanõ Binali Yıldı-
rım’õn çocuklarõnõn gemi alõmõ sõra-
sõnda borç veren, Ankara feribotunu
devletten ihalesiz kiralayan Santo-
ur’un Genel Müdürü Mehmet
Koç’un da adõnõn karõştõğõ yardõm pa-
ralarõyla feribot alõm işi ayrõntõlõ ola-
rak yer aldõ. Başbakan Tayyip Er-
doğan’a da dernekten miktarõ sapta-
namayan para aktarõldõğõ belirleme-
si yapõlõrken; Almanya’da kurulan
Euro 7’nin amacõnõn da “AKP’nin si-
yasetini aşılamak” olduğu vurgu-
landõ.
Frankfurt Bölgesel Mahkemesi
Savcõlõğõ’nca düzenlenen iddiana-
mede, Deniz Feneri Derneği’nin 41.5
milyon Avro’luk vurgununda tanõdõk
isimler, ilginç bağlantõlarõyla ortaya
çõktõ. Sanõklardan Mehmet Taşkan,
Riga’da açõk arttõrma ile bir feribotun
satõn alõndõğõnõ belirtirken, olaya iliş-
kin anlatõmlarõ iddianameye şöyle
yansõdõ:
“Yanında çalıştığı eski patronu
Santour GmbH sahibi Mehmet
Koç telefon etmiş ve Letonya’da de-
mirlemiş olan bir feribotun açık
müzayede ile satılacağını ve uygun
bir fiyatla satın alınabileceğini an-
latmış. Koç bu fikri, feribotun bir-
likte alınabileceğini, Birindisi/İtal-
ya ile Çeşme/Türkiye arasında ça-
lıştırılabileceğini ve bilet satışını da
Atlas Media Marketing GmbH
şirketi üzerinden satılabileceğini
düşündüğü için edinmiş. Sanık
Mehmet Gürhan gemiyi 1.15 milyon
Avro karşılığı müzayede usulü ile
almışlar. Koç geminin kendisine
haber verilmeden satın alındığını
duyunca çok kızmış. İtalya’da bir
aracıdan kendisinin açık artır-
mayla satılacağından haberinin
olduğunu ve bu adamın 120-150
bin dolar aracılık komisyonu iste-
diğini söylemiş ve ödenmemesi ha-
linde mahkemeye başvuracağı teh-
didinde bulunmasına rağmen Gür-
han hiç kabul etmemiş.”
Geminin alõmõ için paranõn yet-
memesi üzerine kalan kõsmõnõn De-
niz Feneri Derneği’nin hesabõndan
alõndõğõ kaydedildi.
Feribotun alõnmasõ önerisinde bu-
lunan Mehmet Koç’un sahibi olduğu
Santour GmbH, Türkiye Denizcilik
İşletmelerine ait “Ankara Ferib-
otu”nu 28 Mayõs 2003 tarihinde iha-
lesiz olarak kiralayan şirketti. Ulaş-
tõrma Bakanõ Binalı Yıldırım’õn ço-
cuklarõ Erkan ve Bahar Büşra Yıl-
dırım İtalya’da açõk arttõrmaya çõkan
bir feribotu 445 bin Avro’ya satõn al-
mõşlardõ. Yõldõrõm kardeşler gemiyi
alabilmeleri için eksik kalan 200 bin
Avro’luk kõsmõ Santour adlõ şirketten
“borç” almõşlardõ.
Kardeş şirketin patronu
Ankara Feribotu’nu ihalesiz alan,
Ulaştõrma Bakanõ’nõn çocuklarõna
“borç” veren Santour’un kardeş şir-
keti ise Sancak Lines’dõ. Binali Yõl-
dõrõm da bu şirkette bir dönem genel
müdür olarak görev yapmõştõ. De-
nizcilik İşletmeleri’nden devlete ait
feribotu ihalesiz kiralayan, Deniz
Feneri sanõklarõna feribot alõnmasõ
için aracõlõk eden Mehmet Koç bir an-
lamda Yõldõrõm’õn eski patronuydu.
Binali Yõldõrõm, Sancak Lines ve
Santour GmbH’nin bütün acentele-
riyle yapacağõ bir sezon toplantõsõna
da Sancak Lines genel müdürü ola-
rak katõlarak, konuşma yapmõştõ. De-
niz Feneri’nin topladõğõ parayla fe-
ribot almasõ için aracõlõk eden ancak
daha sonra devredõşõ kalan Santour
Genel Müdürü Mehmet Koç, Sancak
Lines Genel Müdürü sõfatõnõ taşõyan
Ulaştõrma Bakanõ Binali Yõldõrõm
ile yurtdõşõnda kimi Türk gazeteleri-
ni de ziyaret ederek burada, “Sancak
Lines şirketini ben kurdum. İsim
babası benim” açõklamasõnõ yap-
mõştõ.
İddianameye göre, tutuklu sanõk Ermiş, Euro 7’nin kuruluş nedenini
“Almanya’da yaşayan Türklere Milli Görüş’ün ve daha son-
raları AKP’nin siyasetini aşılamak” olarak açõkladõ. İddianame-
de, Ermiş’in şu ifadelerine yer verildi:
“Şirketler de, para kazanmak için kuruldular. Frankfurt am Ma-
in’da kurulan şirketlerin amacı, elde edilen paraları aklamaya
ve daha sonraları da İslamın yaygınlaştırılmasına yönelik.
Bundan herhangi birisinin kendine maddi avantaj sağlayıp
sağlamadığını bilmiyorum, ancak tahmin ediyorum. Şirket sa-
hipleri, Türkiye’deki iktidarla iç içe, Milli Görüş ve AKP’nin
siyasetine sıkı sıkıya bağlı. Soruşturma davası süresince, so-
ruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk
Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mâni
olunmaya çalışıldı.”
AKP HÜKÜMETİNE BÜYÜK SUÇLAMA
CHP lideri Baykal, Deniz Feneri olayõnõn başta MASAK olmak üzere Türkiye’de de incelenmesini istedi
Erdoğan da iddianamede