03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 EYLÜL 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Eylül SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Rusya’dan Sevgilerle... Rusya yazılarıma, Rusya’da yaşayan bazı “Cum- huriyet” okurlarından uzun, ayrıntılı -yer yer çelişen- tepkiler aldım... “Moskovalı okurlarım” her şeyden önce “Rusya dört turistik geziyle edinilen intibalarla anlatılabilir bir me- deniyet... değildir!” demiş. Rusya’ya dört kez gittiğimi; “son seyahatimin” de -evet doğrudur- turistik bir gezi olduğunu söylemiş- tim. Tabii bu, önceki gezilerimin de turistik seyahat olduğu anlamına gelmiyor... Moskova’ya ilk kez ’92’de, bir Gorbaçov röporta- jı için gitmiştim. İkinci gidişim, ’90’lı yılların ikinci ya- rısında Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) düzen- lediği bir toplantı vesilesiyle oldu. Berezovsky, Gu- sinsky gibi -şimdi sürgünde yaşayan- “oligarkları” din- lemiş, “Rus gazetecilerle” enine boyuna Rus basını- nı tartışmıştık ki bahsettiğim dönem, ‘Putin karartması’ öncesi ‘Rus medyasındaki en parlak özgürlükler ça- ğına’ isabet etmekteydi... Üçüncü ziyaretim 2005’te, Boyner grubunun Mos- kova’da bir mağaza açılışı çerçevesinde gerçekleş- ti. Gazetecisi, siyasetçisi, Rusya ile iş yapan çok sa- yıda işadamı gördük, tanıdık. Rusya ile ticaretin göz kamaştırıcı olduğu denli bunaltıcı yanlarına tanık ol- duk... Diyeceğim o ki, Rusya’ya gözümü sadece bir ‘tu- rist’ olarak açmış değilim. Farklı tarih ve vesilelerle, değişik kesitleriyle Rusya hakkında -“karınca kara- rınca!”- hasbelkader fikir edinme fırsatım oldu... Okurların Rusyası Şurası bir gerçek: Hiçbir ülkeyi “mutlak fırça dar- belerine” sığdırmak olası değil. Rusya gibi uçsuz bu- caksız bir tezatlar ülkesi için bu daha da geçerli. Bu- gün bana “birbirinden farklı Rusya profilleri” çizen okur- larım da, neticede “kendi Rusyalarını” anlatıyor... Tuğrul Uğur, “Moskova - St. Petersburg’da Kaf- kas krizi hissedilmiyor!” dememe nerdeyse içerlemiş: “Ortalama Rus’un Güney Osetya mağdurlarına nasıl ve ne kadar yardım ettiği konusunda bilgi almanızı tav- siye ederim... Bu kadar iddialı bir yazı yazmadan ön- ce Rusları biraz tanımakta fayda var. Bu maalesef beş yıldızlı otellerde -(Bu da nerden çıktı? N.C.)- kalarak mümkün olmuyor...” demiş; ele geçirilemediğini söy- lediğim “yabancı yayın organlarının”, “kafe, bar, res- toran, benzin istasyonu, gazete kiosklarında...” -ner- deyse her köşebaşında- tedarik edildiğini anlatmış! Ve Rusya’nın ‘esmer halkları’ Moskova’dan yazan bir başka okurum Dr. Ertan Acaroğlu ise; “Rus halk kültüründe Gürcü fıkraları bi- zim Laz fıkralarına taş çıkartacağı gibi, sayıca üç mis- li fazladır” diyor: “Halk dilinde Kafkas halkları ‘esmer’ olarak nitelenir. Buna Azeriler, Ermeniler, Gürcüler da- hildir. Bu psikolojiyle o bölgedeki olaylar, halkın umurunda bile değildir...” Acaroğlu, tespitime katılıyor yani. Büyük kentlerde “yabancı dilde gazete satılmadığını” da doğruluyor. An- cak bunu bir biçimde anlaşılabilir karşılıyor: “Yasak ol- duğu için değil!” diyerek izah ediyor durumu: “(Yabancı gazeteler) Alıcısı olmadığından (bulunmaz). Arz talep meselesi!” Aynı okur Rusya’yı bazı yönleriyle “üçüncü dünya ülkelerine” benzetmemi sonra yadırgıyor: “Rusları bir ‘üçüncü dünya’ ülkesine benzetmenize katılmam mümkün değil!” diyor; “Huntington-Fukuyama çizgi- si bile Rusya’yı ‘güç’ olarak niteliyor, ‘lider devlet’ pa- yesi veriyor. Bakmayın siz cazgır ‘neocon’cuların’ he- zeyanlarına...” Huntington-Fukuyama’lara uzanmaya gerek var mı? G-8’ler arasında boy gösteren Rusya, tabii ki bir “güç”. Ancak şaşırtıcı ve yanıltıcı olan tam da bu: Japonya ve gelişmiş Batı ülkeleriyle aynı fotoğrafla yer alan Rus- ya’nın -bir değil, çok açıdan... “gelişmekte olan” “üçün- cü dünya ülkeleriyle” benzerlik göstermesi... Ortalama yaşam beklentisi Rusya’da bugün 60 yaş altında örneğin. Yaşam beklentisi böylesine düşük bir başka G-8 ülkesi var mı? Rusya’dan başka, herhangi bir G-8 başkentinde, yabancı gazete bulunmaması düşünülebilir mi? Mil- yonlarca turistin tavaf ettiği, yabancı yatırımcıların il- gi odağı bir ülkeden bahsediyoruz... Rusya’da gelin görün ki böyle şeyler olağan karşı- lanıyor. 17 milyon kilometrekarelik Rusya çünkü farklı bir ev- ren. “Rusya” deyince herkes bu nedenle, “kendi Rus- ya’sını anlatıyor”. Benim de anlattığım sonuç itibarıyla bu -naçizane- “Kendi Rusyam”! Farklı aralıklar ve ve- silelerle izleyebildiğim, yakalayabildiğim kadarıyla... [email protected] Yolculuk Abdullah Gül’ün, Ermenistan’a gitme- ye karar verdiği gün emekli diplomat, araş- tırmacı-yazar Bilal Şimşir’e şu soruyu yö- nelttik: “Ermenistan, Türkiye’nin toprak bütün- lüğüne saygılı mıdır?” Şimşir, tarihçi titizliğini konuşturdu: “Sovyetler Birliği’nin dağılış sürecinde Er- menistan bağımsızlığını ilan etmeden ön- ce bir bağımsızlık bildirgesi yayımladı. Uzunca bir belgedir bu. Bu belgede, Tür- kiye’nin toprak bütünlüğüne ilişkin mad- deler de yer aldı, örneğin, ‘Batı Ermenis- tan milli hedefimizdir’ gibi. Batı Ermenis- tan dedikleri, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi... Dahası, Türkiye’nin sözde soy- kırımı tanıması vardı bildirgede... Aradan zaman geçti. Ermenistan Ana- yasası kabul edildi ve anayasanın giriş bö- lümüne ‘Bağımsızlık bildirgesindeki ilke- ler anayasa hükmündedir’ ibaresi yerleş- tirildi. Yani, herhangi bir Ermeni hüküme- ti ‘Batı Ermenistan milli hedefimizdir’ fik- rinden cayarsa anayasayı çiğnemiş ola- cak...” Bir soru daha: “Türkiye ile Ermenistan arasında bir dostluk anlaşması var mı?” Şimşir, bu konunun geçmişini doğrudan bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi olarak ya- şamıştı. Anlattı: “Atatürk’ten bize kalan bir dış politika ilkesi, uygulaması vardır: Bir devlet ile iliş- kiye girilmeden önce o devletle masaya oturulur, varsa sorunlar masaya yatırılır ve bir dostluk anlaşması imzalanır. Ondan sonra ilişkiler kurulur. Çok orijinal bir uy- gulamadır bu. Sovyetler ve Yugoslavya da- ğılırken benzer ilkeyi 90’lı yıllarda da uy- guladık. Bağımsızlığını ilan eden ülkeler ile dostluk anlaşmaları imzaladık, oralarda temsilcilikler, konsolosluklar açtık. Bu dostluk anlaşmasını yalnızca Ermenistan ile yapamadık. Anayasasındaki ilke belliy- di, soykırım iddiaları devam ediyordu. Masaya otursak başka şeyler de çıkacak- tı. Örneğin, Belgrad’daki Büyükelçimiz Galip Balkar’ı vuran Ermeni Levonyan Yu- goslavya’da yakalanmış, 20 yıl hüküm giymişti. Ama dönemin yönetimine baskı yapıldı, gizli anlaşmalar imzalandı ve adam serbest bırakıldı. Ardından Levonyan’a Er- menistan kucak açtı ve onu korumaya al- dı. Duyduk ki, Erivan’da kendisine fotoğ- raf malzemeleri satan bir dükkân açmışlar, orada oturuyor. Ermenistan ile masaya otursak, ‘Büyükelçimizi vuran bu adam, cezasız kaldı, ya bize verin ya da siz yar- gılayın’ dememiz lazım. Bütün bu neden- lerle Türkiye Cumhuriyeti’nin Ermenistan ile dostluk anlaşması yoktur.” Aynı Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhur- başkanı, yanında Dışişleri Bakanı, bugün Ermenistan’ın “Batı Ermenistan” diye ta- nımladığı toprakların üzerinden uçup Le- vonyan’ın yaşadığı Erivan’a varacaklar... Sol bilici Kimileri vardır ki, sol adına yapılan her çalışmada biricik başvuru kaynağıdırlar. Hem sivri dilli, hem de ben bildimcidirler. Bilinenleri ilk kez bulmuş gibi anlatır, bol bol, boy boy konuşurlar. Dinleyen ayık ayılır, avanak zaten hazırdır, bayılır... Sol bilicilerimizden biri yine buyurmuş: “Türkiye’de son 25 yıldır sosyal güvenlik ve eğitim konusunda hiçbir şey konuşulmuyor.” Son 25 yıldır yeni sağ uygulamalarla sosyal güvenlikten eğitime her alanda sosyal devlet yıkılırken kafasını Cumhuriyetin kuruluş felsesine takıp yutkumcuk olan kimdi beyzadem? Başsağlığı harcırahı 3 Ekim 2007’de Kulu- Tavşançalı kasabasında meydana gelen ölümlü trafik kazası sırasında araçta bulunan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, Personel Genel Müdürü, Teftiş Kurulu Başkanvekili; görevli savcıya Teftiş Kurulu Başkanı’nın annesinin ölümü sebebiyle Konya’ya başsağlığı ziyaretine gittiklerini açıklamışlardı. Ancak daha sonra ortaya çıkan resmi belgede, başsağlığı ziyaretçilerinin bakanlık bütçesinin yolluklar harcama kaleminden Konya’ya gidiş karşılığı “yolluk ve yevmiye” aldıkları anlaşılmıştı. CHP’li Atilla Kart, olayın peşini bırakmadı, Başbakan’a sordu: “Arkadaşlarının annesinin başsağlığına giderken bile, yolluk ve harcırah almaya tenezzül eden en üst düzeydeki bir bürokratik iradenin ve bu iradeyi koruyan siyasi iradenin; yüz milyonlarca dolar seviyesindeki ilaç yolsuzluğuyla mücadele etmesi ve kamu hizmeti verimliliğini sağlaması mümkün olabilir mi?” Ergenekon davasından tutuklu iki orgeneralin TSK adına ziyaret edilmesi TSK’de nasıl karşılandı? Emekli Tuğgeneral Cihangir Dumanlı’dan hem ortak duygu dünyasını, hem de genel yorumu öğrendik: - İki Genelkurmay Başkanı arasındaki fark ortaya çıktı. Ziyaretin komuta değişikliğinden hemen sonra yapılması çok açık bir tavır anlamına gelir. - İki orgeneralin apar topar orduevinden, lojmandan alınması karşısında onlara sahip çıkılmaması hepimizi derinden yaralıyordu. Bir vefa borcu yerine getirilmiş oldu. İçimiz rahatladı. Gelişme, komutanları da büyük ölçüde rahatlatmıştır. - Ziyaret birkaç mesaj içeriyor. Biri TSK’nin içine: “Biz personelimizi koruruz.” Diğeri iktidara mesaj: “Komutanların haksız bir şekilde içeriye alınmış olmasına tepkiliyiz. Bilmiş olun.” Ziyaret yorumu Devlet ve Demokrasi ERCAN YEŞİLYURT Devlet, bir ülkede yaşayan insanların karşılıklı sosyal, si- yasal, ekonomik ilişkilerini dü- zenleyen bir aygıttır. Demok- rasi olsa da olmasa da her ül- kede devlet vardır. Kamu adı- na ya da hâkim güçler adına yaptırım yetkisi sadece devle- tindir. Toplumsal düzeni sağ- layabilmek için kamu ya da bi- reylere karşı işlenmiş suçların cezasını sadece devlet tespit eder ve yaptırım uygular.1982 Anayasası’nın 35. maddesi- ne göre “mülkiyet hakkını ka- mu yararına devlet sınırlayabi- lir”. Yine 82 Anayasası’nda olduğu gibi, herkese isteğine bağlı olmaksızın zorla din der- si okuma mecburiyeti getire- bilir. Devlet çarkını zorla ele ge- çiren ve topluma yeni bir yapı getiren 12 Eylül yönetimi, dev- letin zoruyla Hıristiyan, Musevi ve Alevi vatandaşların çocuk- larına bile Sünni İslamı öğ- renme şartı koyabilir. Toplumun ve vatandaşların can ve mal güvenliğini sağla- ma yetkisi olan devlet, kamu giderleri için herkesten vergi adı altında geliri oranında zor- la para toplayabilir. İlköğretimin zorunlu olduğu ülkemizde bu yaptırımı uygulama yetkisi ve görevi sadece devletindir. Eğitim, sağlık ve güvenliğin sorumlusu ve yetkilisi devlet- tir. Devlet bu yetki sorumlulu- ğunu çeşitli kurumlar eliyle uygular ve kendi denetiminde uygulatır. Kısacası her top- lumda kurulu düzenin kendi kuralları içinde işleyebilmesi için “zorun örgütlenmiş şekli- dir” devlet. Bu devlet çarkı, in- sanların ve toplumun geliş- mişlik düzeyine göre şekil alır ve öyle işler. Her toplumun ve sistemin malzemesi insandır. Ülke insanının yapısını hesap edemeyen siyasi yapının ba- şarılı olması mümkün değildir. Aynı binalar gibi toplumlarında taşıyıcı sistemleri vardır. İnsanlığın gelişmesiyle bir- likte devlet yapısı da geliş- miştir. Bu gelişim de demok- rasiyi yaratmıştır. Demokrasi kısaca “halkın yönetime katılı- mıdır”. Herkes yönetici ola- mayacağına göre, halk seçe- ceği temsilciler eliyle yönetime katılacaktır. Halk çoğunluğu- nun seçtiği siyasiler, devlet çarkını ele geçirip istediği her şeyi yapma hakkına sahip de- ğildir. Siyasi iktidar, sistemin kurallarına uymak zorundadır. Bu kurumlar ve kurallar in- sanlık tarihi boyunca tecrübe- lerle gelişmiş ve olgunlaşmış- tır. İnsanlığın ilk çağlarından beri hep “iktidar” olmuştur, ancak muhalefet yani seçenek sadece demokrasilerde hayat bulabilmiştir. Sadece demok- rasilerde iktidarın her türlü ey- lem ve işlemi yargı denetimine tabidir. Sadece demokratik toplumlarda denetim vardır. Denetim örgütlenmeyi yani ör- gütlü toplumu zorunlu kılar. İn- sanların örgütlü olmadığı top- lumlarda ve ülkelerde demok- rasi kurulamaz ve yaşayamaz. Batı’da olduğu gibi bizde de sermaye kesimi gibi çalışan kesimde örgütlü olmadığı için sağ ve sol siyasiler gerçek ta- banlarına oturamıyorlar. Ba- tı’da sağcı liberal partiler top- lumun her kesiminin örgüt- lenmesini ve kendi hakları için mücadele etmelerini benim- sedikleri için demokrasi ku- rumsallaşmıştır. Bizde hep ik- tidarda olan sağcı partiler ser- maye dışında örgütlenmeye karşı olmuşlardır. Bu liberalle- rin savunmaları gereken şey- leri sosyal demokratlar üst- lenmiştir. Sosyal demokratla- rımız giderek liberalleşmiştir. Sosyal demokratların görevi, li- beral programların karşı se- çeneğini gösterip “sol muha- lefet” yapmaktır. Mesela ben CHP iktidara geldiğinde sağ- cılardan farklı hangi ekonomik politikayı uygulayacağını bil- miyorum. Talana, hırsızlığa karşı olduklarını söylüyorlar da iktidardakilerin kendi yan- daşlarına peşkeş çektikleri ka- mu mallarının yeniden ka- muya aktarılacağını söylemi- yorlar. Sadece bunu söylese- ler, talanı büyük ölçüde en- gelleyebilirler. Demokrasilerde yurttaşlar örgütleri kanalıyla olayları izler, kamuoyu oluşturmak için gö- rüşlerini belirtirler. Kamuoyu özgürce oluşursa, yurttaşların yönetime katılmaları gerçek- leşmiş olur. Demokrasi, devleti, o dev- lette yurttaşlık bağı ile bağla- nan insanı özgürleştirerek yü- celtir. Ülkemiz, demokrasinin ku- ralları işleyebilirse profesyonel politikacı çetelerinden kurtulur. Kendi üyelerini karar ve yöne- time katmayan politikacıların halkı politize edip yönetime katması olanaksızdır. Kendi partilerini demokratikleştire- meyenler devleti demokratik- leştiremezler. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Dertlenmek, üzülmek. 2/ Tar- lalarda sele kar- şõ taştan yapõl- mõş set... Arka- daş, dost. 3/ Or- taoyununda ka- dõn rolüne çõkan erkek oyuncu... Oyunda cezalõ çocuk. 4/ Hay- vanlara vurulan damga... Kazak başkanlarõna verilen ad. 5/ Asya’da bir õrmak... Olağanõ aşan büyüklü- ğü olan. 6/ Zerdüşt di- ninde kötülük tanrõsõ. 7/ Tapõnma, tapõm... “Ölümdür yaşanan --- başõna / Aşk iki kişilik- tir” (Ataol Behramoğ- lu). 8/ Molibden ele- mentinin simgesi... İtal- ya’nõn en uzun õrmağõ... Çit, perde. 9/ Denizcilikte, yel- kenleri yerlerine çekmekte kullanõlan halatlarõn genel adõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kumaştaki deliği örerek kapatmak. 2/ Eski yapõ ya da kent kalõntõsõ... Uğur getirdiğine inanõlan mitolo- jik kuş. 3/ Koyun tüyü... Yapay dokuma ipliğine ve bu iplikle dokunmuş kumaşlara verilen ad. 4/ Topraktan çõkõp büyüyen. 5/ Yeni bir mal ya da hizmetin yara- tõlmasõnõ sağlayan etkinliklerin tümü... Çemberin çevresinin çapõna oranõnõ gösteren sayõ. 6/ Kuzu se- si... Uzun omuz atkõsõ. 7/ Kadõnsõ davranõşlarõ olan er- kek. 8/ İnce, nazik... Büyük savaş davulu. 9/ Tahtalara delik ve oyuk açmaya yarayan marangoz aracõ... Es- ki Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S O F İ Z M A S A Y A R A K S E N A D A S R E Y T İ N A Y E T E R K K E P İ R R E K A N L A İ Ş M A R K E P A M E R İ K A N O E N E N İ K R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle