06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 EYLÜL 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Nami Tepe: “Beraber yürüdük, yolsuzluklarda; beraber pay aldık, biz her yağmada; üstümüze yoktur, kılıf bulmada; ampuller, fenerler aydınlatıyor!” Fener’e yeni türkü: Sıvas ellerinde puanım çalınır! Benzer Necati Cebe: “Recep Tayyip’in savcılığına soyunduğu Ergenekon, Adnan Menderes’in ünlü Tahkikat Komisyonu’nu andırmaya başladı.” Arayış Ahmet Önen: “Devam eden bir soruşturma için gözaltına alınmak üzere overlokçu ve son ütücü aranıyor!” Bayramlık Kaya Çetin: “Başbakanın sinirlerini yatıştırmak için yeni bir bayram adı öneriyorum: Cukka Bayramı!” YağmurDeniz Özgün bir ülke olarak Türkiye TÜRKİYE’NİN kendine özgü bir ülke olduğunu söylüyor Yahya Kemal Kaya: “Türkiye hem dünyanın en özgür ülkesidir, hem de insanlarının büyük bir gözaltında tutulduğu açık bir tutuk alanı gibidir. Toplumun geneline korku ve gözdağı salınmak üzere çıkarılan yasalarla bu gözaltı sürdürülürken, ya kişiye özel yasalarla birileri kayırılmakta ya da yasaların boşluğundan yararlanarak hoş görülmekte; varsa bir yolsuzluk zaman aşımına uğratılmakta, örtbas edilemeyecek bir soysuzluk söz konusu ise kişi araziye uydurulmakta ve kendisinden bir daha haber alınamamaktadır. Yapanın, yaptığının yanına kâr kaldığı; herkesin bu ortamdan yararlanmak istediği; soygun, vurgun, çalıp çırpma, aldatma üzerine özel yetenekli ve destekli kişilerin özgürce dolandığı, edindikleri haksız kazançlarla yaptıkları dünyalıkların tadını çıkaranların bulunduğu bir gerçekliktir. Böyle kişilerin, tüm duyarlı çevrelerin karşı çıkışlarına karşın hesap sorulamadan yaşamlarını sürdürebildiği; çağdaş ve evrensel değerlere bağlı olduğunu savlayan; küreselleşme yolunda ilerlediğini ileri süren; bu uğurda verilen ödünlerle, kırmızı çizgilerini yok sayan; AB kapılarında hiçbir isteğe karşı çıkmayan başka bir ülke biliyor musunuz? Kendi içini temizlemeden, uygar dünyaya katılmaya olanak yoktur!” - Ankara’da başsavcı, Adalet Bakanı’na Deniz Feneri bilgisi vermiş... “Gizli soruşturmada açık siyaset!” ATALARIMIZ “Bilmemek ayıp değil, sorup öğrenmemek ayıp” dediği için Kemal Öncü merak ettiği bir konuyu bilenlere sorup öğrenmek istiyor. Bilenler kim diye sorarsanız; “Tabii ki her konuyu uzmanlarından çok daha iyi bilen, her konuda allame, herkesten daha demokrat, herkesten daha aydın ve fetvacı bazı köşe yazarlarımız” diyor: “Efendim, merakıma mucip konu şu: Malum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iktidar partisi hakkında ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu’ iddiasıyla bir iddianame hazırladığında ‘Bu bir yargı darbesidir’ diyerek fetva vermiş ve yeri göğü yıkmıştınız. Oysa ortada henüz sadece bir iddianame vardı, Anayasa Mahkemesi karar vermemişti, ortada ne kapatılan bir parti ne de darbe ile devrilmiş bir hükümet vardı. Üstelik karar verilinceye kadar iktidardaki partinin siyasal faaliyetlerine ara da verilmemişti. Ama en iyi elbette siz bilirsiniz, koymuştunuz teşhisi: Yargı darbesi! İşte o yüzden şimdi size sormak istiyorum. Ortada kapatılmış bir parti, devrilmiş bir hükümet yok iken bir iddianame ile ‘yargı darbesi’ olabiliyorsa, insanların ne için içeri alındıklarını bilemeden ölmelerine, komaya girmelerine, koskoca bir toplumun ‘bir sabah bizi de içeri alacak mı’ diye korkuyla sinerek yaşamasına yol açan ve ucu açık bir iddianame ve soruşturma da ‘terör’ olarak adlandırılabilir mi? Bildiğimden değil, bilmediğimden soruyorum. Malum; terör sözcüğü ‘toplumda yılgınlık yaratmak, sindirmek’ diye tanımlanıyor. En iyi siz bilirsiniz diye, size soruyorum çünkü yargı kararını hâlâ vermediği halde siz bu insanları köşelerinizde çoktan yargılayıp infaz ettiniz bile. Yeni infazlar için kimlerin içeri alınması gerektiğini de herkesten iyi bilip köşelerinizde yazmaktasınız. O yüzden sizden öğrenmek istedim: Parti kapatılmadığı, hükümet devrilmediği halde ‘yargı darbesi’ olabiliyorsa, insanlar yargılanmadan öldüğünde, komaya girdiğinde, ‘Bize ne zaman sıra gelecek’ diye sindirildiğinde olan bitenler kısaca ‘terör’ müdür, yoksa ‘hukukun üstünlüğü’ mü? En iyi siz bilirsiniz. Çünkü her konuda allame, herkesten daha demokrat, herkesten daha aydın ve fetvacı olan sizsiniz.” Darbe ile terör PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Gerçeği Görüp de Görmezden Gelmek 8/9. Ergenekon dalgasından sonra haftanın en önemli olayı perşembe günü Uğur Dündar’ın yö- netiminde gerçekleşen ve TBMM’den naklen ve- rilen Kemal Kılıçdaroğlu ile Dengir Mir Mehmet Fırat arasındaki söz düellosuydu. Olay ertesi gün tüm gazetelerin manşetindeydi. Gazeteler attıkları manşetlere uygun haberler/yo- rumlar döşenmişlerdi. Fakat aralarında öyleleri vardı ki, insan, “Acaba bunlar başka bir tartışma- ya mı tanıklık etmişler?” diye sormadan edemiyordu. Kılıçdaroğlu, Fırat’a yönelttiği suçlamalarını top- lumumuzun okulluluk ortalamasının 4 yılın altında olduğunu hesaba katarak herkesin anlayabilece- ği bir açıklıkta dile getirmiş, söylediklerini de bel- gelemişti. Bu belgelere göre 24 Ekim 2000 tarihli bir mü- fettiş raporuyla Dengir Mir Mehmet Fırat’ın Yöne- tim Kurulu Başkan Yardımcısı ve yüzde 30 ortağı olduğu MENAS A.Ş’nin ‘hayali ihracat’ yaptığı sap- tanmış, Danıştay da MENAS şirketini mahkûm ede- rek haksız olarak aldığı vergi primlerini Hazine’ye geri ödemesine karar vermişti. Bu karar, MENAS hayali ihracatçı bir şirket midir, değil midir, sorusuna verilen kesin bir yanıttı. Dengir Mir Mehmet Fırat ise başka soruşturma- ların sonuçlarını karşı-kanıt olarak ileri sürüyordu. Oysa başka soruşturmalarda MENAS’ın yargı ta- rafından aklandığını gösteren bu kanıtların Kılıç- daroğlu’nun sözünü ettiği kesinleşmiş mahkûmiyet kararıyla bir ilgisi yoktu. Ne var ki Dengir Mir Mehmet Fırat’ın belgeledi- ği bu aklanmalar bir kısım medyaya göre insanla- rın ‘kafalarını karıştırmış’, vatandaş ‘hiçbir şey an- lamamıştı’. Durum gerçekten vahimdi, çünkü bu denli somutluk karşısında insanın kafasının karış- ması için tedavi edilemeyecek ölçüde salak olma- sı gerekirdi. Zekâsı en alt düzeyde olan herhangi insan suretli bir yaratık bile bir şirket hakkında eğer ikide bir soruşturma açılıyorsa, bundan o şirketin ‘lekeli’ bir durumu olduğunu çıkartabilirdi. Türkiye ekonomisinin ‘hayali ihracat’ yağması incelendiğinde hiçbir hayalici şirketin ihracatının tümünü ‘hayali’ yapmadığı, yetkili/ilgili makamların gözünü boya- mak için arada bir de olsa kurallara uygun dav- randığı biliniyordu. Gerçeği görüp de görmezden gelmek bizim bir kısım medyamıza özgü etik/ahlak dışı bir davranıştı. Hayali ihracatı da içeren/kapsayan ticari na- mussuzluk gebelik gibi bir durumdu; nasıl ‘yarım ge- belik’, ‘az gebelik’ gibi bir durum söz konusu ola- mazsa, gebelik gebelikse, namussuzluk da na- mussuzluktu. Bir şirket eğer hayali ihracat yapmışsa, bu nedenle mahkûm olmuşsa üzerine leke düşer- di. Lekeli bir şirketin arada bir ‘yasal’ davranması onun lekeliliğini ortadan kaldırmazdı. Lekeli bir şir- keti savunmak insanın omuzlarına binen çok ama çok ağır bir yüktü. Dengir Mir Mehmet Fırat dolaylı da olsa bu ağır yükü sırtlarken, doğal olarak onu savunan medya da, onun ait olduğu AKP de aynı yüke omuz veriyordu. ‘Eroin meselesi’nde ise o tarihte söz konusu le- keli şirketle ilişiği kalmamış Sayın Dengir Mir Meh- met Fırat’ı tenzih ederek düşünüyorum… Nasıl bir cüretkârlık, nasıl bir sahtekârlıksa hayali ihracatçı- lıktan lekeli MENAS şirketinin avukatı yetkili ma- kamlara, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat’ın adını da kullanarak MENAS ürünlerini taşıyan kamyonların gümrüklerde ‘sıkı sıkıya’ aranmamasına ilişkin baş- vuruda bulunmuştu. Fakat gümrükçüler bu siyasi baskı girişimine kulak asmayıp bir MENAS kam- yonunu didik didik edip 89 kilogram eroin ele ge- çirmişlerdi. Kılıçdaroğlu’nun sunduğu bu belge karşısında Sa- yın Fırat, haberi olmadığından olacak, şaşırmış, yo- rum yapmaktan kaçınmıştı. Umarız, derhal harekete geçerek adını kanunsuz/izinsiz olarak kullanan ve adının bir uyuşturucu kaçakçılığında geçmesine yol açarak saygınlığına gölge düşmesine neden olan bu avukat hakkında yargıya başvuracaktır. Adından da anlaşılacağı gibi Sayın Fırat bir ‘mir’, yani ‘bey’dir. Beylere yakışan da budur. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Yolsuzluğun Daniskasõ ‘İmar Planõ Tadilatlarõ’ Başbakan “çevrecinin danis- kasıyım” dediğinde en çok an- lamõnõ merak etmiştim. Kuşku- suz “en iyi” olmalõydõ ama “kök”ü neydi? Derken Melih Aşık yazõverdi. Meğer “Avrupa”danmõş. Vak- tiyle Polonya’daki “Danzig” kentinin mallarõ çok sağlam ol- duğu için, Almanlar en beğen- diklerini oranõn adõyla anmõşlar... Yani Başbakan’õn çevreciliği de Danzig mallarõ gibi “sağ- lam”... Edebiyatımızda ise... Sözlüklerde ise ne göreyim? Ünlü yazarlarõmõz aynõ deyimi “en kötü”ler için kullanmamõş- lar mõ? Örneğin Haldun Taner, bel- li ki kõzdõğõ bir konuşmaya diyor ki; “Bu sadece dile değil, kar- şısındakine de saygısızlığın da- niskası...” Nâzım Hikmet de beğenme- diği gazeteler için şöyle yaz- mõş; “Fransa’da bu kâbil ga- zetelerin daniskası mevcut- tur...” Demek ki edebiyatçõlarõmõz “kızgınlıkları”nõ da aynõ de- yimle tanõmlõyorlar. Buna göre yine çevrecinin daniskasõ bir Başbakan olmak, Almanlara göre başka, edebiyatçõlarõmõza göre başka... “Katmerli” olabilmek Ancak asõl etkilendiğim, aynõ sözlüklerdeki şu karşõlõk oldu; “katmerli...” Keşke Başbakan da aynõ “yer- li deyim”imizi kullansaydõ... Çünkü “katmerli çevreci”lik en mükemmeli olmalõ. Katmerin her katõ aynõ “özen”de pişme- mişse, arada bir katõ bozuk çõ- karsa, “bütün”ü de işe yara- maz... Bu nedenle Başbakan da ör- neğin ormanlarõn kaçak işgaline “parayla tapu” yerine “en cay- dırıcı ceza”yõ önerebilirse ya da eskisi gibi 3. köprüye karşõ çõ- karsa; Hasankeyf‘i, Allianoi’yi boğacak barajlarõ durdurabilirse; kõyõlarõn satõşõnõ engellerse; ken- disine bağlõ TOKİ’ye “kentleri ezmeyin, dokuya uyun” diye- bilirse, Özelleştirme İdaresi’ne de “imar ayrıcalıkları yaratma- yın” talimatõnõ verebilirse... çev- reciliği de işte o zaman “kat- mer”leşebilecek... Daniskanın katmerlisi Peki, yine aydõnlarõmõza uyar- sak, acaba yine çevrecilikte “da- niskanın katmerlisi” nedir? Örneğin Haldun Taner “bu sa- dece kente ve doğaya değil, topluma ve gelecek kuşaklara karşı da saygısızlığın danis- kası...” deseydi, aklõmõza önce hangi “katmerli saygısızlıklar” gelirdi? Bence “imar planı tadilatla- rı...” Öylesine katmerli ki “kat”la- rõna şöyle bir bakalõm: -Öncelikle kenti, kent kültü- rünü ve çevreyi “tahrip” edi- yorlar. -Gelecek kuşaklarõn sağlõklõ “yaşama hakkı”nõ çiğniyorlar. -Haksõz kazanç sağlayarak “kamusal ahlak”õ dejenere edi- yorlar. -Şehirciliğe darbe indiriyor, mimarlõğõn toplumsal hedefleri- ni engelliyor, mühendisliği ran- ta tutsak kõlõyorlar. -Üstelik “yasal yet- ki”lerle yapõlarak hukuk devletini yozlaştõrõyorlar. Siz hiç otel arazisiyken yeşil alana dönüşen; apart- man arsasõyken çocuk bahçesi olan; 10 katõn 4 kata indirildiği; devasa si- teler yerine insancõl ma- hallelerin, kimliksiz blok- lar yerine sokak dokularõnõn öne- rildiği planõ tadilatõ duydunuz mu? Her yõl yapõlan “binlerce”si bu örneklerin tam tersi yönünde. Üstelik artõk sadece beledi- yeler değil, şu “torba yasa”lar- la edinilen yetkilerle merkezi yönetim de yapõyor! Kerli ferli bakanlar devlet adamõ değil em- lakçi gibiler... Ranta dönük imar planõ tadi- latlarõ aynõ zamanda hukuka ay- kõrõ ve “kayırmacı” yönleriyle de “yolsuzluk”larõn katmerli daniskalarõdõr. Bunlarõ önleme- yi amaçlayan “imar ve şehirci- lik yasası tasarısı” ise çevreci- liğin daniskasõ Başbakanlõk’ta 4 yõldõr bekliyor... ...ve İmar Dosyası Oysa Cumhuriyet imar tadi- latlarõyla değil “imar disipli- ni”yle kurulmuştu. Kasabalarõn bile kent planlarõ yarõşmalarla yapõlõrdõ... Kanal B’deki İmar Dosya- sõ’nõn bu geceki konuklarõ, Vah- dettin padişahken doğan mimar Aydın Boysan ile tarihçi Necdet Sakaoğlu... O efsanevi “uygar” yõllardan yağma dönemlerine nasõl geldiğimizi anlatacaklar... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 28 Eylül Beraber SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kuş üretmeye ya- rar kafesli yer. 2/ Yunan abecesinde bir harf... Çingene. 3/ Eski Mõsõr’da gü- neş tanrõsõ... Yağõ alõndõktan sonra zeytinin kalan po- sasõ. 4/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... “Misket li- monu” da denilen, acõ sulu küçük li- mon cinsi. 5/ Kars’õn do- ğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Elma, armut, kayõsõ gibi meyvelerin kurutul- muşu. 6/ Bir etkinliğin ge- çici olarak durdurulduğu süre... Pamuk ya da keten ipliğinden yapõlan doku- ma. 7/ Ünlü bir Mõsõr fi- ravunu... Kenar süsü. 8/ Bir dinin öğrenilmesi ge- reken inançlarõnõn ve tapõnma kurallarõnõn tümü... İlişkin, değgin. 9/ Halat tellerinden saç gibi örülmüş ip. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ceviz büyüklüğünde bir domates cinsi... Doğu Ana- dolu’da bir õrmak. 2/ Verme, ödeme... İri taneli bezelye. 3/ Bir nota... Kapital, sermaye. 4/ Süs için yapõlmõş giysi kõvrõmõ... Gümüş. 5/ Kuzey Amerika’nõn beş büyük gö- lünden biri... Boğaza ya da bademciklere yerleşen ve an- jin türü hastalõklara neden olan mikrop. 6/ “Beni kara di- ye yerme/Mevlam yaratmõş --- görme” (Karacaoğlan)... Ge- nellikle yakmak için kullanõlan iri saman. 7/ Nişastayõ par- çalayarak şekere çeviren bir enzim... Satrançta bir taş. 8/ Bir alay işareti... Tunceli yöresine özgü, “sac sırımı” da denilen bir tür hamur yemeği. 9/ Kuran’da bir sure... İpek- li peştamal. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A R A V A N A A Y A K S U R A R A O R A M A K A K O V A A K I V R A P O R N A S A O C A K N U M A R A Ü S A R A K K Ü R E A K I N S E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Şanlıurfa’da bir “imar tadilatı”; YİMPAŞ... TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle