Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
27 EYLÜL 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
7
8 kuşağõ, 1990’larõn orta-
sõndan itibaren usul usul
kendisini dillendirmeye baş-
ladõ. O günlerde ben de yeri gel-
dikçe birkaç kez 78 kuşağõna iliş-
kin düşüncelerimi aktardõm. Ce-
lalettin Can’la o süreçte tanõştõm.
Gazeteye geldi, düşüncelerini aç-
tõ. Bu kuşağõ bir çatõ altõnda top-
lamak gerektiğini söyledi. Yola
çõktõ. Büyük ölçüde başardõ. 78’li-
lerin bir vakõf etrafõnda buluşmasõ
için çaba harcadõ. Girişimin söz-
cüsü oldu.
78’lilerin ezeli sorunu bölünme
ne yazõk ki bu girişimde de ya-
şandõ. Bir grup 78’liler Derne-
ği’ni, bir başka ana grup Devrimci
78’lileri kurdu. Can’õn girişimi ise
devam ediyor. Can, bunlarõ bö-
lünme olarak da kabul etmiyor.
Yolda toparlanacağõz diyor.
Can’õn başlõca hedefi şu:
Türkiye’yi 1970’li yõllarla ba-
rõştõrmalõyõz...
Can’la canlõ söyleşimizi pay-
laşalõm:
- Yeniden bir araya gelme
duygusu nasıl oluştu?
Başlangõçta böyle bir
temel hedefimiz yok-
tu. Senin birkaç ya-
zõn çõktõ. Sonra ar-
kadaşlarla soh-
bette usul usul
şekillenmeler
oldu. Hepimiz
şu görüşte bir-
leştik; darbeyi
yapanlar 80
öncesini unut-
turmak istiyor-
lar. O zaman bu-
na engel olmalõ
diye düşündük.
BAĞIMSIZLIK
VE ÖZGÜRLÜK
İSTEDİLER
- O dönemi yeni kuşaklara
nasıl anlatacaksınız?
60’lar, 70’ler kendine özgü ko-
şullarda gelişti. Özü, bağõmsõzlõk
ve özgürlük isteyen bir kuşaktõ.
Memleketini çok seven, kendi
canõndan da çok seven bir kuşaktõ.
Belki de kimilerinin dediği gibi
sosyal gelişim ekonomik gelişi-
min önüne geçti. Bağõmsõzlõk ve
demokrasi kuşağõ oluşmaya baş-
ladõ. Bunu istemediler ve kestiler.
Bence o dönemin özeti budur.
- 68’den ne devralıp yola çık-
tığınızı düşünüyorsunuz?
Tabii ki bizi en çok etkileyen
durum; 68’lilerin mücadeleye
olan inancõydõ. Onlar öldüler,
toprağõn altõndalar ama biz on-
lardan fõşkõrdõğõmõzõ düşündük.
Onlarõn kanõnõ, canõnõ içimizde
hissediyorduk. Bu duygularla top-
raktan fõşkõrõrcasõna boy verme-
ye başladõk. Biz onlarõn kardeş-
leriydik, öyle düşünüyorduk. Ece-
vit’in o dönem sloganlarõ da bizim
ateşimizden etkilenerek oluştu-
rulmuş sloganlardõr. Biz hayatõn
her alanõnda olmaya başlamõştõk.
Büyük kente gelen kadõnlar, genç-
ler, herkes özgür bir Türkiye is-
tiyordu. Bunu başaracağõna ina-
nan bir kuşaktõk. İşte bu duygu-
larõmõzõn karşõsõna Milliyetçi Cep-
he (MC) çõkarõldõ. Özellikle halk-
la bütünleşmeye başladõktan son-
ra çok korktular. Bunun önünü
kesmenin en etkili yolu bizleri te-
rörün bir parçasõ gibi göstermek-
ti.
- Ana olumsuzluk MC mi ol-
du?
Evet... O dönem bizim istekle-
rimiz neydi; üniversiteler özgür
olsun, emek özgür olsun... Ama
MC hayatõn her alanõnõ militari-
ze etti. Bizlerin arkasõnda hiç
kimse yoktu. Sadece bu ülkeye ve
kendi gücümüze inanõyorduk. O
yõllarda Moskova yakõnlarõnda
bir kamp varmõş. Her ülkeden in-
sanlar varmõş, Türkiye hariç.
Çünkü büyük bir çoğunluk olarak
bizler başka bir gücün bize yar-
dõmcõ olacağõnõ da düşünmedik.
Kendimiz yapacaktõk.
BEBEKSİ BİR SAFLIK
İÇİNDEYDİK
- Sevgili Can, açık konuş-
mak gerekirse, bugünkü ku-
şaklara her şeyi dürüst
aktarmak gerekirse, o
dönemin hataları ol-
du mu, bugün nasıl
görüyorsun?
Elbette oldu... Biz
dediğin gibi açõk ko-
nuşmak gerekirse,
bebeksi bir saflõk
içindeydik. Her şeyi
yapabiliriz diye dü-
şündük. O saflõktan
kaynaklanan hatalarõ-
mõz oldu. Bunu bize
karşõ çok kullandõlar.
1976 sonrasõ Celal Ba-
yar’õn ayrõ bir milliyetçi cep-
he açma önerisiyle beraber Tür-
kiye giderek sõkõyönetime, deva-
mõnda darbeye giden bir tünele so-
kuldu. Bence CHP’yi de sõkõyö-
netim ilanõna zorlamak özel bir
plandõ.
- 12 Eylül’ü ve sonrasını nasıl
görüyorsun?
Evren’in anõlarõnda da oku-
duk, adõm adõm darbenin olgun-
laşmasõnõ beklediler. Yaptõlar.
Türkiye bu saf kuşağõ tasfiye et-
ti. Çok acõmasõz bir tasfiyeydi
bu. Olay terörün durdurulmasõn-
dan öte Türkiye’nin bir başka bi-
çime sokulmasõydõ. Öyle ki, başa
gelenler Atatürkçüyüz dediler
ama, neredeyse bütün Kemalist
kurumlarõ da tasfiye etmeye gi-
riştiler. Büyük ölçüde başardõlar
da. Toplum çok yozlaştõ. Ülke so-
runlarõyla ilgilenmek çok tehlikeli
bir işmiş gibi gösterildi. Siyasal İs-
lamõn önü de bu süreçte açõldõ. Bu-
günkü iktidar da o günlerde izle-
nen politikalarõn sonucudur. Er-
bakan bile ülke değerlerine bun-
lardan daha fazla bağlõydõ. Bizim
kuşak bütün bu olup bitenleri
dramla izledi. Zaten 90’lara kadar
bir kõsmõ cezaevinde, bir kõsmõ
başka tedirginlikler içindeydi.
‘Türkiye’yi
70’li yõllarla
barõştõrmalõyõz’
- 78’lileri bir çatı altında
toplamaya giriştiniz. Neler ya-
pıyorsunuz, yeni kuşaklara
neler anlatıyorsunuz?
Biz 26 ilde örgütlüyüz. Evet
farklõ düşünenler de oldu ama,
büyük ölçüde beraberiz. Ama-
cõmõz 78 kuşağõnõ siyasete çek-
mek. Bu kuşak içindeki her ke-
sime belli bir mesafede durma-
ya çalõşõyoruz. Yurtdõşõnda da ör-
gütlüyüz... Tarih sahnesine yeni
bir kuşak çõkarabilir miyiz diye
bakõyoruz. Bunu yaparken geç-
mişi de sorgulamalõ, yargõlama-
lõ diyoruz. Bizler cezaevinden
çõktõktan sonra uzun süre hakla-
rõmõzõ elde etmek için çaba har-
cadõk.
- Özgürsünüz ama, yurttaş
değilsiniz dediler, değil mi?
Aynen öyle. Siyasal haklarõ-
mõz olmadan nasõl özgür olabi-
lirdik. Bunu elde etmek için de
uzun süre çaba harcadõk. Örgüt-
lü olunca haklarõnõzõ daha kalõ-
cõ biçimde elde ediyorsunuz.
Bugün sadece İstanbul’da 5 bin
kişiye ulaşabilecek durumda-
yõz. Bir Türkiye Meclisi oluş-
turduk. 78’lileri tamamen sildik
diyenler yanõldõ. Son sözümüz
daha söylenmedi.
YENİ KUŞAK
ÖĞRENMEK İSTİYOR
- Yeni kuşaklarla diyaloğu-
nuz nasıl?
Yeni kuşaklardan ilgi var. So-
ruyorlar, öğrenmek istiyorlar...
Gençlik arayõş içinde. Ancak
var olan siyaset onlara yanõt
vermiyor. Gençler, daha güzel
düşünceler var mõ, gençlik top-
lum için ne yapmõş diye sorun-
ca ister istemez önlerine 70’ler
çõkõyor.
Bizdik safça, ölümü göze alõp
ülke için hareket eden. O günleri
bir başka şekilde yeni kuşakla-
ra anlatmalõyõz. Bugün güce ina-
nan, bencil bir toplum yaratma-
ya çalõştõlar. Buna hayõr diyen-
ler, geçmişi aralayõnca bizimle
karşõlaşõyor. Halkõ 70’li yõllarla
barõştõrmalõyõz. Sadece anarşi
ve terör değildi o günler... Artõk
vicdanlar uyanõyor...
‘26 ilde örgütlüyüz’
T
ürkiye’de gençlik hareketi
deyince akla ilk gelen
1960’lar, 70’ler oluyor...
Döneme damgasõnõ vurma-
sõ bakõmõndan bu, doğal bir durum.
Bir tarihsel süreç olarak, Osman-
lõ’dan günümüze gençlik hareketle-
rinin kilometre taşlarõ nelerdir?
Bu topraklarda gençlik hareketle-
rinin geçmişi 1550 yõlõna kadar da-
yanõyor. O dönemde bu hareketlerin
adõ şuydu: Suhte isyanlarõ ya da
medreseli ayaklanmalarõ...
19. yüzyõla dek böyle devam etti...
1839 Tanzimat Fermanõ her alanda
olduğu gibi eğitim sisteminde de de-
ğişiklikler yarattõ. Bu değişiklikler
gençlik hareketlerine yansõdõ.
Bu dönemde içinde öğrencilerin de
yer aldõğõ Fedailer Cemiyeti, Osman-
lõ İmparatorluğu’nun ilk siyasi toplu-
luğu olarak da algõlanõyor. Cemiyet
tam anlamõyla bir gençlik hareketi de-
ğildi ama, içinde medrese öğrencile-
ri de vardõ. Cemiyet 1859 yõlõnda dö-
nemin padişahõ Abdülmecid’i tahttan
indirmek için ayaklanma hazõrlõğõna gi-
rişti. 15 Eylül 1859’da Kõlõç Ali Paşa
Camisi’nde toplandõlar. Ayaklanma
hazõrlõklarõnõ konuşmak üzereyken
bir ihbar sonucu yakalandõlar. Bugün
Kuleli Askeri Lisesi’nin bulunduğu
Çengelköy’deki Kuleli kõşlasõna gö-
türüldüler ve burada yargõlandõlar.
İdam, kürek, kalebentlik ve sürgün ce-
zalarõna çarptõrõldõlar. Tanzimat’la
gelenlerin şeriata aykõrõ olduğu görü-
şünden hareket eden ve başkanlõğõnõ
Süleymaniyeli Şeyh Ahmed’in yap-
tõğõ Fedailer Cemiyeti’nin üyeleri Ku-
leli’de yargõlandõğõ için olay tarihe Ku-
leli Vakasõ olarak geçti.
Medrese öğrencilerinin eylemlerini,
Harbiyeliler izledi...
İkinci Meşrutiyet beraberinde pek
çok örgütlenmeyi de getirdi. O döne-
min gençlik örgütleri neydi sorusunu
şöyle yanõtlayabiliriz: Talebe-i Hukuk
Cemiyeti... Kuruluşunda Burhanettin
Bey etkin oldu. Kimdi Burhanettin
Bey? Burhan Felek... Yani, Türki-
ye’nin 20. yüzyõlõna damgasõnõ vuran
başyazarlardan biri...
1912 yõlõnda Türk Ocağõ kuruldu...
Türk Ocağõ’nõ, Türk Gücü Cemiyeti,
Osmanlõ Genç Dernekleri izledi...
Türk Ocağõ’nõn başlõca hedefi şuy-
du: Osmanlõ İmparatorluğu, Türk dev-
letine dönüştürülmeli!
15 Mayõs 1919’da Yunanistan’õn İz-
mir’i işgal etmesiyle Darülfünun’da
(İstanbul Üniversitesi) toplanan bin-
lerce öğrenci, hoca işgali protesto et-
me kararõ aldõ. Ulusal seferberlik be-
nimsendi, okullarõn bu uğurda tatil
edilmesi istendi.
19 Mayõs’ta Fatih’te miting düzen-
lendi.
20 Mayõs’ta Üsküdar’da...
23 Mayõs’ta ise ünlü Sultanahmet
mitingi yapõldõ. Ön saflarda gençler
vardõ.
Aynõ dönem sosyalist hareketler
de özellikle İstanbul’da kõpõrdamaya
başladõ... Mayõs 1919’da özellikle
gençlerin katõlõmõyla, İşçi ve Çiftçi
Sosyalist Fõrkasõ kuruldu. Parti ertesi
yõl, İstanbul hükümetini değil, Anka-
ra’yõ desteklediğini açõkladõ.
1922’deki Darülfünun eylemleri sõ-
rasõnda kurulan Darülfunun ve Me-
kâtib-i Âliye Cemiyet-i Merkeziyesi
(Üniversite ve
Yüksek Okullar Öğrenci Birliği)
1924’te şu adõ aldõ:
Milli Türk Talebe Birliği (MTTB).
MTTB, 1920’lerin sonundan
1930’larõn ortasõna dek, “Vatandaş
Türkçe konuş” ve “yerli malı kul-
lan” mitingleri, eylemleriyle öne çõk-
tõ. Dünyanõn her ülkesinde kabul gö-
ren ortak bir toplumsal durum vardõr:
Kitle hareketlerinin tümü bir yayõn
organõ etrafõnda vücut bulur!
Geldik 40’lõ yõllara...
Atatürk’ün ölümü, 2. Dünya Sa-
vaşõ’nõn kanlõ günleri, dünyanõn oto-
riter rejimlere doğru sürüklenişi ister
istemez Türkiye’yi de, Türkiye’deki
gençlik hareketlerini de etkiledi.
2. Dünya Savaşõ’nõn en gerilimli
günlerinde, 5 Ağustos 1942’de döne-
min Başbakanõ Şükrü Saracoğlu’nun
şu sözleri turancõlõk eğilimlerini daha
da ateşledi: “Biz Türk’üz, Türkçü-
yüz ve daima Türkçü kalacağız.
Bizim için Türkçülük bir kan me-
selesi olduğu kadar bir vicdan ve
kültür meselesidir. Biz azalan ve
azaltan Türkçü değil, çoğalan ve ço-
ğaltan Türkçüyüz. Her zaman bu
yönde çalışacağız.”
Nihal Atsız’õn Orhun dergisi bu ko-
nuşmayõ hemen selamladõ ve bir uya-
rõda bulundu:
“Bu fikirleriniz güzel ama, halen
çıkmakta olan sol dergilere nasıl izin
veriyorsunuz? Siz bunlara nasıl
göz yumuyorsunuz? Dergilerle ve
hatta günlük gazetelerle işlenen bu
vatan düşmanı fikrin bazen devlet-
çi, bazen vatancı, bazen insancı,
bazen ilimci kılıklarla Türk milletini
zehirlemesine niçin müsaade edi-
yorsunuz?”
Hedef gösterilen kişilerin başõnda
şunlar geliyordu: Pertev Naili Bo-
ratav, Sabahattin Ali, Sadrettin
Celal Antel, Ahmet Cevat Em-
re...
Sabahattin Ali, kendisine “va-
tan haini” denmesi nedeniyle da-
va açtõ. Bu dava, gençlik hareketleri
içinde gruplarõn karşõ karşõya gel-
mesine neden oldu. Turancõlarõn
sloganõ yabancõ değildi: “Kahrolsun
komünistler!”
1950’ye doğru Türkiye’de gençlik
hareketleri ileriki yõllarõn tohumlarõnõ
yeşertiyordu:
Aydõnlar ve komünizmle mücade-
leciler!
1950’ler iki kişi etrafõndaki eylem-
lerle başladõ: Fevzi Çakmak ve Nâ-
zım Hikmet...
Uzun yõllar Genelkurmay Başkan-
lõğõ yapan Çakmak, 1944’te emekli
edilmeyi hazmedemedi, CHP’ye ve
İnönü’ye kõzgõnlõğõnõ ömrünün sonuna
kadar sürdürdü. 1950’de ölümü, Çak-
mak’õn antikomünist ve turancõlõğa ya-
kõn kişiliğini benimseyen gençlik ke-
simlerini harekete geçirdi. Cenazesi bu
zeminde kaldõrõldõ...
Aynõ dönemde Nâzõm Hikmet’in de
haksõz yere cezaevinde tutulmaya de-
vam edilmesi, sol örgütlerce gündeme
getirilince komünizmle mücadelecilere
yine gün doğmuştu!
1956’da Komünizmle Mücadele
Derneği kuruldu. Derneğin 7 kurucu-
sundan 4’ü gençti!
Bu derneğin başlõca hedefi üniver-
siteler oldu. 1960’a dek, üniversite
gençleri ve öğretim üyeleriyle De-
mokrat Parti sürekli karşõ karşõya gel-
di. Ankara Fikir Kulübü’nün 23 Ocak
1956’da düzenlediği toplantõ hem DP
iktidarõ eleştirisine hem de üniversite
gençliğinin bir araya gelmesine zemin
oldu. Toplantõya, Prof. Turhan Fey-
zioğlu, Doç. Muammer Aksoy, Prof.
Yavuz Abadan da katõlmõştõ...
Menderes kendisini eleştiren üni-
versitelere şu karşõlõğõ verdi: İstesek
çanlarõna ot tõkarõz!
Bu aşamadan sonrasõnõ dizinin ön-
ceki bölümlerinde aktarmõştõk...
B İ T T İ
’ S İ Z İ N F O T O Ğ R A F I N I Z D A Y O K ’
B
u dizi yazısı kitap olarak Cumhuriyet Yayınla-
rı’ndan basılacak. Arkadaşımız Deniz Som, Cum-
huriyet Kitapları’nın da “vaziyet”ine bakıyor. Ki-
tabın kapağı ne olabilir diye düşünürken Som takıldı:
“Kardeşim sizin fotoğrafınız da yok. Ne koyabiliriz ka-
pağa? Kahramanlarınız da yok ki...”Som haklı... 78 ku-
şağı o kadar çok kayıp verdi, bu anlamda o kadar çok
kahramanı var ki! O yüzden de tek bir kahramanı yok!
Yitip giden binlerce genç mi, kapak olmalı? İdama, De-
niz Gezmiş gibi gülümseyerek gidenler mi? Halkla bü-
tünleşip belediye başkanlığını kazanarak örnek olanlar
mı? Gençlere omuz verip bu yolda kıyılan öğretim üye-
leri mi? Yoksa devrim heyecanını sanata taşıyanlar mı?
Yazı aramızda, kapak için hâlâ düşünüyoruz.
78
kuşağõ, 12 Eylül kõrõlmasõyla dar-
madağõn oldu. Bu kõrõlma ardõn-
dan gelen sosyalist sistemin ber-
taraf olmasõ hayalleri, umutlarõ da darma-
dağõn etti. Hayal kuramazsanõz, umutlarõnõz
yoksa nasõl edebiyat olacak, nasõl estetize edi-
lecek farklõ sanat dallarõnda 1970’lerin ya-
şananlarõ, temalarõ?.. 68 kuşağõnõn yaşa-
dõklarõ, 12 Mart’õn ardõndan onca olum-
suzluklara, acõlara karşõn roman, öykü, anõ,
şiir türünde estetize ederek ortaya konula-
bilirdi. Sevgi Soysal’õyla, Erdal Öz’ü ile, Ni-
hat ve Ataol Behramoğlu’yla, pek çok baş-
ka yazar, şairle...
78 kuşağõnõn yaşadõklarõnõn aynõ şekilde or-
taya konulabildiğini söylemek zor. Kaan Ars-
lanoğlu bu alanda en çok dikkat çeken ro-
mancõ. Devrimciler ve Karşõdevrimciler
önemli romanlar. Hasan Öztoprak’õn ro-
manlarõ kimi kesitler vermeyi başarmõş. 78
kuşağõnõn örgütlü mücadele içindeki yaşa-
mõndan kimi kesitler... Halim Bahadır’õn
78’e bir gönderme olan yeni romanõnõ oku-
madõm henüz ama kendisinden dinledim, Ay-
şegül Devecioğlu’nun yeni çõkan romanõ da
okumadõklarõmdan. Cezmi Ersöz ve Ahmet
Ümit, Şişli Siyasal’dan. Bu iki arkadaşõmõn
kitaplarõnda da yer yer 70’lerden izler var.
“Çıplak Ayaklıydı Gece” adlõ Ümit’in öy-
küleri döneme õşõk tutuyor. Ama, bu nokta-
da Ümit’in gerek anõlan gerekse anõlmayan
diğer kitaplarõnõn ‘polisiye’ olarak lanse edil-
mesini pek anlayamõyorum doğrusu! Daha
doğrusu, anlõyorum, ama anlayamõyorum!..
12 Eylül de, 70’lerin yaşananlarõ da ya-
zõlmalõ edebiyat ve inceleme zemininde. Si-
nemasõ, tiyatrosu da yapõlmalõ.
Neler yazõlabilir? Belki, 70’lerin devrim-
ci aktivistlerinin gönül maceralarõ, aşkõn na-
sõl yaşandõğõ, yasaklarõ... Belki, aile içinde
yaşananlar, psikolojik gerilim öyküleri...
Örgütlü mücadelenin, gizliliğin getirdiği
handikaplar... Arkadaşlõğõn, dostluğun sõ-
caklõklarõ...
Tanilli’nin dersleri de olmalõ o romanda,
okulun önündeki dev kurt resminin nasõl in-
dirildiği de... 1977’de okulun ilk derse baş-
landõğõ gün bombalandõğõ da, Maraş kat-
liamõndaki işgal de... Barõş Derneği’nden içe-
ride yatan sevgili dekanõmõz Melih Tümer de,
kahpece suikastlarla öldürülen Tütengil ve
Doğanay da... O romanda “Genç Siyasal-
lılar Derneği” olmazsa, olmaz... Filtreli si-
gara içmeme kampanyasõ, komite toplantõ-
sõnda ikram edilen filtreli sigarayõ alan
Dev-Genç temsilcisinin kefal gibi kafasõnõ ko-
pararak sigarayõ filtresiz gibi içtiği de olmalõ.
İntihar eden Özcan da, Bülent Uluer de ol-
malõ, Celalettin de.
İTÜ, Yõldõz Teknik, İÜ’nün ortamõ, yurtlar
anlatõlacak mõ? Abdi İpekçi Yurdu anlatõlõr
mõ acaba? Feodal “bacı” muhabbeti de ya-
zõlacak konu... ‘Şefler’, ne karakterler çõkar
kim bilir?..
Ve, ne direnme öyküleri vardõr yazõlacak,
ne destanlar... O beyaz atlara binip giden ne
insanlar?.. Bir gün mutlaka bunlar yazõlmalõ.
78 kuşağõndan umutsuz olmadõğõm gibi,
edebiyatõndan da umutsuz değilim. Kaan Ars-
lanoğlu’lar çoğalacak. Belki, zamanõ var. Bi-
zim kuşak 50’yi devirmeye başladõ. Hasan
Öztoprak’la bir sohbetimizde mutabõk kal-
mõştõk; iyi edebiyat insanõn 45’inden sonra
ortaya çõkar. Demek ki, zamanõ geldi ve gü-
zel romanlarõn, öykülerin, anõlarõn kapõsõnõ
çalõyor bizimkiler.
Muzaffer Ayhan Kara
’in
T Ü R K İ Y E ’ D E G E N Ç L İ K H A R E K E T L E R İ N İ N K I S A T A R İ H İ78’LİLER VAKFI GİRİŞİM SÖZCÜSÜ CAN
78edebiyatõna
ilişkin notlar
Kuşaklarõn birbirinden
kopuk mücadelesi
1960’lı
yıllarda
gençler
emperyalist
ülkeleri
protesto
ediyor.
1977 yılında
gençler alanlarda.