Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
27 EYLÜL 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
27 Eylül
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ABD’nin Sonbaharı
Türkiye kendi düellolarıyla cebelleşirken, dışarıyla ne
kadar ilgilisiniz bilmem ama ABD’de garip şeyler olu-
yor...
Sadece yaşanan tarihi iflaslar ve Türkiye’nin gayri sa-
fi yurtiçi hasılasını aşan rakamlarla (700 milyar dolar!)
ifade edilen kurtarma hamlelerinden bahsetmiyorum.
Seçim kampanyasında da çok acayip gelişmeler ya-
şanıyor.
İnsan CNN’i izlerken, “Acaba bu bir Holywood se-
naryosu mu? Bu gördüklerim, duyduklarım doğru
mu? Gerçek mi?” oluyor...
Böylesine vahim bir kriz dalgasının ortasında yapı-
lacak başkanlık seçimlerine 40 gün kaldı.
Adayların kriz politikalarını, mümkün olan en ayrın-
tılı biçimde seçmen önünde anlatmaları gerekiyor.
Cumhuriyetçi yönetimle hasbelkader özdeşleştirildiği
için, kamuoyu yoklamalarında düşüşe geçen McCa-
in halbuki çıkıp: “seçim kampanyasına ara verdiğini”
açıklıyor. Üstüne üstlük bu tuhaf hamleyle puan top-
lamayı hesap ediyor...
Demokrasi mücadelesinin, seçim yarışının önceden
belirlenmiş; belli bazı yerleşmiş kuralları yokmuş gibi...
Sondajlar lehinizde olduğu sürece kampanyada
olacaksınız, işler tersine döndüğünde: “time-out!”
Mola...
Var mı böyle bir şey? Varmış.
Prim yapan (!) ‘şok politikası’
Bunun mantığını birtakım yorumcular çıkıp “Böyle-
likle McCain; masada kartları ters yüz edebileceğini gös-
terdi. Riskli bir karar olsa da, aldığı riski göğüsleyebi-
lecek cüret sahibi olduğunu sergiledi!” filan kabili incir
çekirdeğini doldurmayan şeylerle açıklıyorlar...
Neymiş? Finans kriziyle kontrpiyede kalan McCain,
bu taktik hamleyle gene “adından en çok bahsedilen
aday” olmuş ve Obama’yı geri plana itmeyi başarmış...
Sarah Palin’i -kimsenin beklemediği- bir sürpriz çı-
kışla “Başkan yardımcısı adayı” ilan ettiğinde de aynı
şeyi yapmışmış. Herkes sadece “Obama”dan bahse-
derken, “Palin” bombasıyla flaşlar birden Cumhuri-
yetçilere dönmüş. Ve McCain’in “şok politikasıyla” il-
gi odağı Cumhuriyetçilere yönelmiş...
On beş gün boyunca dünyanın Palin’den bahsetti-
ği evet doğru... Ama şimdi Cumhuriyetçiler, Palin’i ne-
reye saklayacaklarını bilemiyorlar. “Şeytan ve cadılığın
her türünden korunmak” adına kiliselerde acayip ayin-
lere katılan bir kadından bahsediyoruz. İlaveten ağzı-
nı her açtığında inanılmaz cehalet örnekleri veriyor.
Diyeceksiniz ki, George W. Bush farklı mıydı?
Palin, II. Bush’u da solladı. Kaldı ki şöyle de çok ba-
riz bir fark var: Geçmişteki tüm seçimlerde; “adayların”
kendileri kadar, “program içerikleri” de konuşulur, tar-
tışılırdı...
Bugün konuşulan ne? “Kadın başkan yardımcısı ada-
yı” Sarah Palin’in “şeytan kovalama” ve “Alaska ma-
ceraları”, manevracı McCain’in “şok politikaları”, “siyah
başkan adayı” Obama’nın “ırk faktörü”!
Süper güç boş viteste...
Yirmi dört saat televizyon ve internet, “demokrasi ve
sandığın” bilinen tüm kurallarını değiştirmiş. Başkan
adayları artık sadece “reytingleri” dikkate alıyor. İçe-
rik ve öz tamamıyla devre dışı.
Bunu ben söylemiyorum. ABD’de seçim süreçleri-
ni analiz eden uzmanlar söylüyor...
ABD süper güç olmasa, dünyayı tehdit eden bir Wall
Street krizi patlak vermese, yanı başımızda Irak, beri-
de Afganistan badireleri yaşanmasa; tepede Rusya,
Washingon’un “liderlik zaafından” yararlanarak güç gös-
terilerine girişmese; eh bize ne diyebiliriz... Amerikan
seçmeni düşünsün!
Ama şartlar farklı. Amerikan devi, boş viteste.
Yaşanan yalnızca büyük bir ekonomik kriz değil, çok
büyük bir siyasi kriz aynı zamanda.
CNN’in -gazetecilik bağlamında- dikkate değer bul-
duğum tek programı; Wolf Blitzer’in “Situation Ro-
om”unu izledim önceki gece, Washington’un nabzını
tutan muhabirler, başkentte “panik havası” estiğini söy-
lediler.
Kullandıkları söz evet, buydu: “Panik!”
“Panik atak”; sırf topal ördek Bush’u değil, mace-
raperver “şok politikalarla” Beyaz Saray’a çıkmaya ça-
lışan McCain’i de teslim almış...
Obama ise, “kriz” karşısında şimdilik sadece fazla
“renk vermemekle” yetiniyor.
Ne diyelim? Çok ürkütücü.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
Gerçek Hangisi
’68 kuşağının önde gelen isimlerinden
Tuncay Çelen’den Ergenekon değerlendir-
mesi:
“Önümüze ‘kontr-gerilla’ diye, ‘Ergene-
kon’ diye cadı kazanında pişirilmeye çalışılan
garip bir ‘bulamaç’ sunuluyor. Bulamacın için-
de neredeyse herkes ve her şey var. Çete ar-
tıkları, ipliği pazara çıkmış, miadını doldurmuş
‘küçük’ adamlar, ‘darbe meraklısı’ zanlılar, bir-
birlerine ‘alo’ diyen sanatçılar, gazeteciler, iş
adamları, Kemalistler.
Ama bulamaç, adeta yumurtasız ‘omlet’.
İçinde her şey var ama ‘kontr-gerillayı’ kontr-
gerilla, ‘Ergenekon’u Ergenekon yapan asli fa-
iller yok. Taylan Özgür cinayetinden, Sivas-
Maraş- Çorum katliamlarından, ABD em-
peryalizminden, CIA’dan, Özel Harp Daire-
si’nden, ülkücü ve dinci katillerden, ABD’nin
12 Eylül oğlanlarından ne bir ses, ne bir ne-
fes. Es ‘soğuk rüzgârım es’. Estirilen soğuk
rüzgâr insanların iliğini dondurmakla kalmıyor,
aynı zamanda ‘kontrgerillanın’ kanlı geçmişi-
ni de tarihin derin dondurucusunda dondur-
mak istiyor.
Buyurun yerseniz size dondurulmuş, yu-
murtasız, ABD’siz, CIA’sız, NATO’suz , 12
Mart’sız, 12 Eylül’süz, devletin içinde olma-
dığı bir garip ‘omlet’.
Evet, ‘fikrini’, ABD’den alan, ABD tarafın-
dan ‘finanse’ edilen, içine ‘Pentagon’un,
‘CIA’nın ‘sızdığı’, ‘her ildeki silah depoları’ndaki
silahları kullanan, ‘çoğu MHP’li çok memle-
ket sever’ mensuplarının ‘memleket’ adına ci-
nayetler işlediği, ülkenin gençlerini, aydınla-
rını insanlarını kahpece katlettikleri bu ‘malum’
yarı gizli örgüt, adı ne zıkkımsa, ‘kontrgerilla’,
‘Ergenekon’ elbette açığa çıkartılmalıdır.
Ancak, ABD’nin emir eri adı ak, kendi kara
bir partinin iktidarda olduğu, ordusu NATO’ya
bağlı bir ülkede, kökü NATO’ya, CIA’ya, ABD
emperyalizmine uzanan bir yarı resmi, yarı le-
gal ‘terör örgütü’ açığa çıkartılamaz. Bugün
önümüze ‘Ergenekon’ diye getirilen yumurtasız
omletin ‘kontrgerilla’, ‘Ergenekon’ gerçeğiy-
le ilgisi yoktur.
Nitekim kimse bu soruşturmanın sonu-
cundan böyle bir şey de beklemiyor. Soruş-
turma kapsamında yürütülen kampanya ile de
hedef şaşırtılarak hainler aklanmaya çalışılır-
ken insanların bellekleri kazınmaya gerçekler
yerine yalanlarla doldurulmaya genel olarak
‘sol’ kirletilmeye çalışılıyor.”
Çanakçı
Gazetecilikte çanakçılık
ayıp sayılır. Çanakçılığı
örtülü yapanlar az
değildir de açık açık
yapan çok açık
verdiğinden açığa düşer.
Meslektaşlarına
saldıranlara çanakçılık
yapanlar ise meslekte iz
bırakır ve ömürleri
boyunca bedenlerindeki
bir derin yara gibi taşırlar
o izi...
Gazetecinin kafasında
sorular vardır, o sorulara
yanıt arar. Çanakçının
sorusu filan olmaz.
Karşısına konuşması için
oturtulmuş olana uzun
uzun bakmakla
yükümlüdür. Araya “Evet
efendim, sepet efendim”i
sokuşturur ki, iş yaptığı
belli olsun.
Haftanın çanakçısı,
meslektaşlarını suçlayan
ve onların çıkardıkları
haberleri yalanlamak için
yalan söyleyenin
karşısında suspus oturup
dinleyendir.
Kimdir derseniz, o
kendisini bilir. Yarası
vardır, gocunur.
Reform
Tıpkı kamu yönetimi
ya da anayasa
reformu, şeffaf
özelleştirme ihalesi
gibi bir şey
yaşadığımız...
Ahlaki bir reform
içindeyiz. Bundan
böyle dolandırıcılık,
en onurlu iş.
Kalpazanlık, şeref
nişanesi. Kooperatif
parasının üstüne
oturmak, erdem.
Bağış parasını iç
etmek, yüksek
ahlaklılık...
Siyaseten
dolandırıcıya sahip
çıkmak, dürüstlük.
Hortumculuk,
çocuklara bırakılacak
biricik miras. Kayıp
trilyondan sorumlu
olmak, yüksek devlet
adamının sicil notu
için başta gelen
koşul...
İnatla güven ve
istikrarı anlamayanlar
var aramızda hâlâ...
Kafanıza sokun şunu
artık: Çalıp
çırpmıyorsan, onu
bunu aldatmıyorsan,
üçkâğıda, hele hele
götürücülere
karşıysan şerefsizin
önde gidenisin!
Konuşmayacaksın,
dizini kırıp
oturacaksın aşağı.
Seyredeceksin
şereflileri, çalacaklar.
Çaldıkça şereflerine
şeref katacaklar.
Boru değil, reform
bu, reform...
Zonguldak’taki dil bayramındaydık.
Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi’nin çalışkan, güleç ve
alçakgönüllü Rektörü Prof. Dr.
Bektaş Açıkgöz ile çalışma
arkadaşlarının yarattığı uygar
ortamda, şiir konuşuldu, öykü
konuşuldu, Türkçe konuşuldu.
En önemlisi gençler söz söyleme
olanağını buldu. ODTÜ’den
Yasemin Külte ve Ekin Alkan,
Başkent Üniversitesi’nden Özlem
İbiş, Hacettepe Üniversitesi’nden
Ceren Kestel içerikleri dolu dolu
bildiriler sundular. Hacettepe
Üniversitesi’nden Burak Ergün,
“Kendi dilinden koparılan
kimliğinden de kopar” dedi.
Karaelmas Üniversitesi’nden Duygu
Özdemir, “bir ulusu yok etmenin en
etkili yolunun dilini yok etmek”
olduğunu söyledi. 19 Mayıs
Üniversitesi’nden Şükrü Batanay,
Türk dilinin sahipsiz kaldığını
vurguladı. Mersin Üniversitesi’nden
Ünsal Ünal, Türkçe bilincinin temel
alınmasının birincil koşul olduğuna
değindi.
Bayrama öncülük eden Dil Derneği
Sevgi Özel, yorgun ama mutluydu:
“Yıllardır gençlere ulaşmak için
büyük çabalar harcadık. Prof. Dr.
Bektaş Açıkgöz gibi değerli
rektörlerin öncülüğünde bu
çabalarımızı yaşama geçirdik.
Zonguldak’taki oturumlarda kendi
düşüncesini söyleyen üniversiteli
gençliği keşke bütün televizyonlarla
ülkeye tanıtabilseydik. Yarın kaygısı
taşıyanların umutla dolacağını
görürdük. Bu etkinliğe emek veren
herkese teşekkür ederim.”
Dil Bayramı
İstanbul Sevdalısı
Yahya Kemal
İ. GÜRŞEN KAFKAS
“Baktım; süzülüp geçti
açıktan iki sandal!.. Bir lah-
zada, bir panjur açılmış gibi
yazdan, Bir bestenin engin
sesi yükseldi boğazdan.”
Dünya görüşü ile Batılı, öz
ve söyleşileriyle yerli ve ulu-
salcı olan Yahya Kemal uy-
garlığa bakışı ile de Osman-
lı kültüründe geziniyordu. O,
edebi sanatında dünü bugü-
ne bağlayarak derinliğe yer
veriyordu. Şiirlerinde tarihi,
uygarlığı anılarla birleştire-
rek “yurt sevgisi ve inanışına”,
zenginlik katarak yazdı.
İstanbul sevdasını, fethini,
sanatını, uygarlığını dile ge-
tirdiği “Lale Devri” eserinde
eski tarih tutkusuyla şiirleş-
tirdi. O, İstanbul’un yeni ku-
şağa bir canlı tarih olarak şi-
irlerle sunulmasından ya-
naydı.
Osmanlı uygarlığı ve kül-
türüne bağlı şiirleriyle üne
ulaştı. Edebi kültürün teme-
lini, ülkenin çok köklü bilgi-
lerini, Paris’in sanat çevrele-
rinden aldıklarıyla birleştire-
rek, pekiştirerek zenginleş-
tirdi.
Lirik ve epik şiirlerinin te-
ma ve tarihi bilgi unsurlarını
İstanbul’a sevgisi ile birleş-
tirdi. Ölüm düşüncesini, do-
ğa yüceliğini, Osmanlı uy-
garlığını şiirlerinde dokudu.
“Dünyada seven ve sevilen
nafile bekler. / Bilmezlerki gi-
den sevgililer dönmeyecek-
ler. / Şairin ölüm melankoli-
siyle yazdığı “Sessiz Gemi”
şiirindendi.
Şiirlerini de musikiye yakın
özel bir yapıda dokudu. Eser-
lerini büyük bir özenle ve ta-
sarlayarak yazdı. Eski şiirin
önemini, yeni şiirle buluştu-
rarak edebiyat çevresinde
“neoklasik şair” olarak ün-
lendi.
Eserlerinin yanında çok
yönlü ve renkli kişiliği ile de
yankılar buldu. Geniş bir ar-
kadaş topluluğu vardı. Öbür
dünyaya gittiğimde: “İşte
dostlarım, işte şiirlerim ve
ben buradayım diyeceğim”
dediği söylenir.
Yahya Kemal önceleri Tev-
fik Fikret’ten etkilendi. O,
Türk şiirine yeni bir ses ve
zevk arayışındaydı. Servet-i
Fünun yazarlarının taklit an-
layışını benimsemiyordu. Ye-
ni bir sentez ve çığır anlayı-
şıyla şiir yazmak istiyordu. Şi-
irlerinde sabırlı, inançlı ve
güvenli bir beklentideydi.
Yazdıklarını yakınındakilere
okuyor, okutuyor, tepkilerini
ölçüyordu.
Peyam, İleri, Tevhid-i Efkâr,
Tavus, Nedim gibi gazete
ve dergilerde şiir ve makale-
ler yazdı. Asıl ünü, “Yeni
Mecmua’da” yazdığı “Bu-
lunmuş Sayfalar” adlı şiirle-
riyle oldu.
İstiklal Savaşı yıllarında
üniversiteli gençlerle birle-
şerek “Dergâh” dergisini çı-
kardı. Kurtuluş Savaşı’nı ya-
zıları ve şiirleriyle destekli-
yordu. 1922’de Kurtuluş Sa-
vaşı’nda yer almak için görev
almaya Ankara’ya gitti. Lozan
Barış Konferansı’na danış-
man olarak katıldı. 1923’te
Urfa milletvekili oldu. Sonra-
ki yıllarda Hariciye (dışişleri)
ile politika arasında gitti, gel-
di. Birçok ülkede elçilik gö-
revlerinde bulundu.
1949’da “Hayal Şehri” şii-
riyle “İnönü şiir armağanını”
kazandı. “HAYAL ŞEHİR”den
bir dörtlük
“Git bu mevsimde gurup
vakti, Cihangir’den bak!..
Bir zaman kendini karşın-
daki rüyaya bırak!..
Başkadır çünkü bu akşam
bütün akşamlardan;
Güneşin vehmi saraylar ya-
ratır camlardan;”
1911’de “Genç Kalemler”in
ulusalcı dili ve anlatımı Yah-
ya Kemal’e örnek alacağı bir
ivme kazandırmıştı. O, ken-
di düşün şiirini oluşturarak,
Fikret ve Cenap Şahabet-
tin’in etkisinden kurtulmaya
çalışıyordu. Şiirlerini eski et-
kilerden kurtarmaya çalışır-
ken; yeni şiirlerini de başarı-
lı örneklerle verdi. O, şiirle-
rinde dünden bugüne bağ-
lanan ruhsal gerçekleri sıra-
ladı. Doğa verilerinin zengin
duruşunu, İstanbul’u dizele-
rine taşıdı.
Yahya Kemal, gazel, şarkı,
mesnevi ve rubailer yazdı.
Çağının şiirdeki moda tutku-
sunun dışında kalarak “aruz
ölçüsünü” ustalıkla kullandı.
Şiirlerinde iç-dış ahenge ağır-
lık verdi. İçindeki coşkulu
duyguya, hayal ve aşklara da
geniş yer verdi.
Son yıllarda “yalnızlık dü-
şüncesi” ile ölüme doğru gi-
dişi şiirlerinde sıraladı. “Öl-
mek kaderde var / Bana ür-
küntü vermiyor / Lakin, va-
tandan ayrılışın ızdırabı zor!..
/ şiirinde “vatandan ayrılış”
betimlemesiyle ülkeden, sev-
diği dostlarından ayrılışın
hüznünü dile getirdi.
Sık sık bronşitten rahat-
sızlanan Yahya Kemal, Pa-
ris’te, Roma’da tedavi gördü.
Yurda döndü, 1958’de Cer-
rahpaşa Hastanesi’ne yatı-
rıldı. Geçirdiği bir kanama
sonrası kurtarılamadı. Bede-
ni sessiz bir derinliğe gö-
mülmüştü. Artık yazdığı şiir-
ler onsuz ve onu anarak oku-
nacaktı.
2008 Yahya Kemal yılı ne-
deniyle birikimli, şiirin üretken
ustasını, şiirimize verdiği
emek nedeniyle saygıyla anı-
yorum.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Atõş taliminde he-
def tahtasõnõ bile vu-
ramama. 2/ Büyük
bir õrmağa karõşan
ikinci derecedeki
akarsularõn her biri...
Koyun ya da kuzu
kaburgasõ içine pi-
rinç doldurularak
yapõlan bir yemek.
3/ Radyum elemen-
tinin simgesi... Top-
rağõ kazõp siper yap-
mak. 4/ Gemide çõpanõn
ucunun suya değecek ka-
dar indirilmesi... Işõk kay-
nağõnõn 1 saniyede çevre-
sine yaydõğõ õşõk enerjisi. 5/
Bir inceleme sonucunu
içeren yazõ. 6/ Üstün bir
yetkinin gücünü simgele-
yen değnek... Bostanlarda
her cins sebze için ayrõlmõş
toprak parçasõ. 7/ Hile, dü-
zen... Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayõ. 8/
“Çalma, hõrsõzlõk” anlamõnda argo sözcük... Batõ Karade-
niz Bölgesi’nde, bir bölümü “ulusal park” kapsamõna alõ-
nan dağ sõrasõ. 9/ Düşman topraklarõna toplu olarak yapõ-
lan baskõn... Suyun yayõlmasõnõ önlemek için yapõlan ka-
lõn duvar.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İnce ve yassõ elmas. 2/ “Hile, dümen, numara” anlamõnda
argo sözcük... Yumuşak ve ince bir ipekli kumaş. 3/ Eski
Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Ölçüp biçmek. 4/ Adapazarõ
Ovasõ’na verilen bir başka ad... Eliaçõk, cömert, yiğit. 5/
Bir hastanõn dinlenmesi gerektiğini bildiren doktor yazõ-
sõ. 6/ Fotoğraf duyarlõğõnõ belirtmekte kullanõlan sayõsal de-
ğer... Taş ya da maden çõkarõlan yer. 7/ Bir şeyin bir dizi
içindeki yerini gösteren sayõ... Bir görevin yürütülebilmesi
için merkez olarak seçilen yer. 8/ Pirinç ve şekerkamõşõndan
elde edilen bir tür rakõ... Madenci ocağõ. 9/ Kazak ve Kõr-
gõzlarda saz şairlerine verilen ad... Üzerinde film çevrilen
stüdyo düzlüğü.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
D E V L İ T A K
İ K A P L A T O
A T L A S Z A R
S İ L V A N B U
P A L L A M E
O K A A O Y A
R İ S K Ö Z Y
A L K A N T A R A
T İ L E K E N
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9