02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 980 sonrasõnda parti- leşmeye izin çõktõğõnda aynõ kadrolar önce üçüncü partileri Refah Par- tisi’ni ardõndan da partiyi finanse edecek şirketleri bir- biri ardõnca kurdular. Yön- tem aynõ sadece mutemetler değişmişti. Bu kez partinin mutemetlik görevini Gür- gen Bayatlõ yerine Fatih’te mali müşavirlik yapan Sü- leyman Mercümek ile An- kara’da terzilik yapan Beşir Darçın almõştõ. RP ve partinin yurtdõşõn- daki ayağõ Avrupa Milli Gö- rüş Teşkilatõ’nõn (AMGT) iki mutemedinden biri olan Süleyman Mercümek’e kur- durduğu şirketler Milli Ga- zete’nin basõmõnõ gerçek- leştiren Milsan Basõn Sana- yi, Milli Gazete’yi yayõmla- yan Yeni Neşriyat, Hak-İn- şaat, Kor-Kömür, YA DA Yayõn ve Dağõtõm Pazarlama A.Ş, Yeni Devir Matbaacõ- lõk A.Ş, YA DA Arsa Alõm Satõm Şirketi, GEPADA Ge- nel Dağõtõm Pazarlama ve Visan AŞ’ydi. Bu şirketlerin ortaklõk yapõlarõ incelendi- ğinde siyaset sahnesinde RP saflarõndan daha sonra boy gösterecek isimlere rastlõ- yoruz. Bu isimlerden bazõlarõ bugün AKP saflarõnda aktif politika yapõyor. ME R C Ü M E K ’ İ N ORTAĞI TOPBAŞ Süleyman Mercümek’in YA DA Yayõn ve Dağõtõm Pazarlama A.Ş’deki ortak- larõndan biri şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Baş- kanõ Kadir Topbaş. 1994 yerel seçimlerinde RP’den Beykoz Belediye Başkanõ seçilen Yücel Çelikbilek, Sultanbeyli Belediye Baş- kanõ Ali Nabi Koçak diğer şirketlerdeki ortaklarõ. Bir Musevi işadamõ tarafõndan kurulan Visan A.Ş’nin genel müdürlüğünü ise AKP’de Tayyip Erdoğan’õn gözde- lerinden İdris Güllüce ya- põyordu. Mutemetlerden Süleyman Mercümek İstanbul’da faa- liyet gösterirken diğer mu- temet Beşir Darçõn da An- kara’da dört koldan faaliyet gösteriyordu. Hac organi- zasyonu yapan AKA Tur, ETAŞ Turizm A.Ş ve İz- mir’de yine Musevi işa- damlarõ tarafõndan yõllar ön- ce kurulan Van der Zee Şir- keti de Beşir Darçõn tarafõn- dan yönetiliyordu. Ayrõca partinin genel merkezinin bulunduğu bina ile Erba- kan’õn evi de Beşir Darçõn’a ait görünüyordu. RP’NİN VURGUNU ORTAYA ÇIKTI Her şey dönemin başba- kanõ Tansu Çiller’in bir açõklamasõyla başladõ. Baş- bakan Tansu Çiller ile DYP’li bakanlar hakkõnda neredeyse her hafta bir gen- soru önergesi veren RP’ye karşõ iktidar partisi Şubat 1994’te karşõ atağa geçti. 22 Şubat 1994’te Başbakan Tansu Çiller, RP’nin yurti- çinde ve yurtdõşõnda Bos- na’ya yardõm amacõyla top- ladõğõ paranõn yarõsõnõ yeri- ne ulaştõrmadõğõnõ ve konu- nun ayrõntõsõnõ daha sonra yapacağõnõ açõkladõ. Çiller’in iddiasõna ilk ya- nõt RP Grup Başkanvekili Şevket Kazan’dan geldi. Kazan, “Çiller, RP yar- dımlarının yerine ulaşıp ulaşmadığını Bosna-Her- sek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e sorsun” de- di. Aynõ gün Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hajru- din Somun, RP’den kendi- lerine hiç para iletilmediği- ni açõkladõ. Yargõtay Cum- huriyet Başsavcõlõğõ, Baş- bakan Çiller’in bu yöndeki iddiasõnõ ihbar kabul ederek inceleme başlattõ. 24 Şubat 1994’te yaptõğõ açõklamada parti olarak yardõm toplama işi yapmadõklarõnõ söyler- ken partinin Grup Başkan- vekili Şevket Kazan ise top- lanan paralarõn 2 milyar li- rasõnõn elden Bosnalõ Albay Adem Haciç’e teslim edil- diğini belirtti. Ancak Bosna hükümeti, ordularõnda Adem Haciç adõnda bir albay bu- lunmadõğõnõ açõklayõnca RP’nin yalanõ ortaya çõktõ. Yapõlan araştõrmalar sonu- cunda RP’nin Bosna ordu- sunda albay diye tanõttõğõ Adem Haciç’in aslõnda imam olduğu anlaşõldõ. Ya- lan ortaya çõkõnca, Erbakan düzenlediği basõn toplantõ- sõnda, “İmamsa imam size ne? Yardımı toplamışlar, bu adama inanıp vermiş- ler, ne karışıyorsun?” di- yordu. Yardõm yerine ulaş- sa kimsenin karõşacağõ yok- tu ancak Bosna Başbakanõ bile kendilerine bir yardõm ulaşmadõğõnõ õsrarla söylü- yordu. CMYB C M Y B 12 EYLÜL 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 Yõllarca kitlelerin dini duygularõ sümürülerek toplanan paralar ya partiye aktarõldõ ya da zimmete geçirildi İnanç hortumcularõ C umhuriyet devrimi ile yaşanan toplum- sal dönüşümden olumsuz yönde etkile- nen İslami cemaatler, Osmanlõ döne- mindeki sosyal, siyasal ve ekonomik ay- rõcalõklarõnõ tümüyle yitirdiler. İslami cemaat- lerin yeniden derlenip toparlanmalarõ ve ka- munun olanaklarõndan nemalanmalarõ için çok partili siyasal yaşamõ beklemeleri gerekti. DP iktidarõnõn göz kõrpmasõyla cesaretlenerek yer- altõndan çõkan cemaatler, siyasal yaşama mü- dahil oldular. Siyasal yaşama aktif olarak ka- tõldõklarõ ölçüde kamu olanaklarõndan da ya- rarlanmayõ keşfettiler. Menderes döneminde kamu bankalarõ ve kooperatiflerin kredileri ile palazlanan İslami kesimin, basõn yayõn faaliyeti gösteren şirket- leri de örtülü ödenekten nemalandõ. Abdül- hamit dönemini aratacak sansür uygulamala- rõna ek olarak kâğõt ambargosu da uygulayan Menderes hükümeti, başta Necip Fazıl’õn ba- şõnda bulunduğu İslami yayõn kuruluşlarõna sõ- nõrsõz kâğõt desteği verirken örtülü ödenekten de hatõrõ sayõlõr paylar ödeniyordu. 1960 ihti- laliyle yaşanan kõsa bir durgunluk döneminden sonra DP’nin devamõ olan AP iktidarõ döne- minde de siyasal ve ekonomik güçlerini bü- yüttüler. Bu dönemde bir yandan İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Milli Türk Talebe Birliği gibi dernek ve va- kõflarla kitlelere ulaşõrken bir yandan da çok or- taklõ kooperatif tarzõ şirketleşmeye gittiler. MSP DÖNEMİNDE ŞAHA KALKTILAR Cemaatler, her alanda MSP’nin iktidar ortağõ olduğu dönemde şaha kalktõlar. Cemaat-siya- set eksenine ticareti de ekleyerek birbirini des- tekleyen üçlü bir sacayağõ oluşturdular. Bu şir- ketlerin hedef müşteri kitlesi de hazõrdõ: Din- dar vatandaşlarõmõz. Erbakan’õn siyaset sah- nesine çõkmasõyla İslamcõ siyasete yön veren kadrolar, siyasi ortaklõklarõna ticari ortaklõğõ da eklediler. Çok partili siyasal tarihimizin ilk İs- lamcõ partisi olma özelliğini taşõyan Milli Ni- zam Partisi’nin kuruluşunun hemen ardõndan partinin önder kadrolarõ İPA Gõda ve İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş ile Nidaş Nizam Neş- riyat ve Dağõtõm Şirketi’ni kurarak siyasetle ti- careti birlikte yürütmeye başladõlar. Milli Nizam Partisi’nin kapatõlmasõ ve mal varlõklarõna el konmasõ üzerine aynõ kadrolar bu kez Milli Selamet Partisi’ni kurdular. Par- ti yöneticileri siyasetin yanõnda ticareti de ih- mal etmek niyetinde değildi. Milsan Sanayi A.Ş, Mila A.Ş, Mades A.Ş ve Heka Dõş Tica- ret, partinin yetkili organlarõnda hiçbir görevi olmamasõna karşõn MSP’nin o dönemdeki mutemedi Gürgen Bayatlı’nõn yönetiminde ku- ruldu. Kâğõt üzerinde bu şirketlerin parti ile bir alakasõ yoktu ancak partinin genel merkezi ile aynõ binayõ paylaşan bu şirketler partinin yan kuruluşu gibi çalõşõyor ve partiyi finanse edi- yordu. Ayrõca başta Erbakan olmak üzere par- tinin üst düzey yöneticilerinin hesaplarõndaki hareketlilik de bunu kanõtlõyordu. Partinin gö- rünürdeki muhasibi Abdürrahim Bezci ol- masõna karşõn partinin mali işleri Gürgen Ba- yatlõ’dan soruluyordu. İzmit’te ikamet eden par- ti muhasibi Bezci, sadece konu mankeniydi. Erbakan ve arkadaşlarõ, Gimtaş, Burak Gõ- da ve İslami bir yaşamõn sürdürülmesi için ör- nek uydu kent olarak tanõtõlan Selametköy pro- jeleri ile mümin vatandaşlarõn birikimlerine göz diktiler. Ancak vatandaşlardan toplanan para- larla kurulan şirketler ve kooperatif ne hikmetse battõ. Çatalca’da 5 bin konutluk Selametköy projesi için İslami yayõn organlarõnda aylarca reklam yayõmlandõ. İslami yaşam biçiminin uy- gulanacağõ projeye daha çok yurtdõşõnda ya- şayan gurbetçiler ilgi gösterdi. Ancak aradan geçen 30 yõla yakõn süre içinde ne böyle bir köy kuruldu ne de paralar iade edildi. 12 Eyül 1980 darbesiyle siyasal partilerin kapatõlmasõ ve mal varlõklarõna el konulmasõ kararõ alõndõ. AP, CHP ve MHP’nin mallarõna el kondu. MSP’nin ise el konulacak malõna rastlanmadõ. Çünkü yöneticilerince partinin mal varlõklarõ mutemet kişilerin üzerine alõnmõştõ. Bosnayardõmparalarõiçedildi Milyarlar RP’ye aktarõldõ R P yöneticileri, kimliği tar- tõşmalõ Adem Haciç’e elden verilen 2 milyar lira dõşõnda toplanan 27 milyar liranõn da Al- manya’daki Uluslararasõ İnsani Yardõm Teşkilatõ (IHH) hesabõna aktarõldõğõnõ açõkladõ. Ancak yapõ- lan araştõrma sonucunda söz konu- su teşkilatõn Bosna’ya yardõm kam- panyasõnõn başlatõlmasõndan sonra kurulduğu ve yöneticilerinin ta- mamõnõn RP’nin yurtdõşõndaki şu- besi gibi çalõşan Avrupa Milli Gö- rüş Teşkilatõ’nõn üyeleri olduğu belirlendi. Para trafiği incelendi- ğinde Bosna yardõm paralarõ Tür- kiye’den IHH’nin Almanya’daki hesaplarõna, ordan Mercümek’in Almanya’daki hesabõna, oradan da yine Süleyman Mercümek’in Tür- kiye’deki hesabõna akõyordu. Mer- cümek’in hesabõndaki paralar, da- ha sonra kõsa bir gezintiye çõkõyor, yurtiçinde ve yurtdõşõnda birçok bankaya uğradõktan sonra RP’nin örgütlerine pay ediliyordu. Parti yöneticileri önce Bosna için yardõm toplamadõklarõnõ, daha sonra topladõklarõnõ ama yerine ulaştõrdõklarõnõ söyleyerek tornistan yapmõşlardõ. Savcõlõğõn dava dos- yasõnda bulunan belgelerden bi- rinde yurtdõşõndaki IHH yönetici- lerine verilecek harcõrah tutanağõ- nõn altõnda “Yukarıdaki gider göstergesi sadece Erbakan Ho- camız tarafından onaylandığı takdirde ödenecektir” yazõsõ yar- dõm kampanyasõnõn ve toplanan paranõn kimin denetiminde oldu- ğunu ortaya koyuyor. PARA TRAFİĞİ Türkiye’de Bursa, Manisa, İzmir ve Konya Seydişehir RP örgütü ta- rafõndan başlatõlan yardõm kam- panyalarõ sonucunda toplanan pa- ralar, Faisal Finans ve Amerikan Expressbank aracõlõğõyla IHH’nin Düsseldorf ve Freiburg’daki Volks- bank’taki hesaplarõna gönderili- yor, oradan Süleyman Mercümek’in Duesseldorf Yapõ Kredi Banka- sõ’ndaki hesabõna aktarõlõyor. Du- esseldorf Yapõ Kredi’deki paralar bir süre sonra yine Mercümek’in Fatih Yapõ Kredi Bankasõ’ndaki hesabõna gönderiliyordu. Mercümek adõna Düsseldorf’ta açõlan hesaptaki 5 milyon 900 bin markõn Türki- ye’ye aktarõldõğõ saptandõ. Alman- ya’da IHH’nin banka hesaplarõna el konuldu. Mercümek’in, Türkiye’deki he- sabõnda toplanan paralarõn büyük bir bölümünü daha yüksek faiz verdi- ği için TYT ve Marmarabank’a ya- tõrdõğõ ancak bu bankalar batõnca or- taya çõktõ. Olay duyulunca Mercü- mek, TYT Bank’ta 1 milyon 400 bin dolar, Marmarabank’ta ise 400 bin dolar Bosna parasõnõn battõğõnõ açõkladõ. Mercümek, Almanya’nõn Freiburg kentinde bulunan Ameri- kan Express Bank’õn şubesine ha- vale yapõlmasõ için Marmarabank’a yatõrdõğõ 2 milyon 544 bin 817 do- larõ Marmarabank batõnca alamadõ ve bankadan alacağõnõ tahsil için İs- tanbul 9. Asliye Ticaret Mahke- mesi’nde 1994 Ağustos ayõnda da- va açtõ. Fatih Savcõlõğõ 21 Mayõs 1994’te Mercümek’in hesaplarõna el koyarak tüm bankalardan Mer- cümek’le ilgili hesap kayõtlarõnõ istedi. Kayõtlar gelince görüldü ki, Mercümek’in çeşitli bankalarda 14 ayrõ döviz hesabõ olduğu ve bu hesaplardaki 16 trilyon 548 milyar 500 milyon lirayõ kontrol ettiği or- taya çõktõ. Siyasal İslamın mütedeyyin kitlelerin dini duygularını sömüre- rek yaptığı vurgunun son halkası Deniz Feneri oldu. 1970’lerde Selametköy, GİMTAŞ ve Burak Gıda projeleri için dindar vatandaşlardan toplanan paralar iç edildi. O günlerde MSP’li kadroların marifetiyle yapılan hayal satıcılığı1990’lı yıllar- da da sürdü. Bu kez RP, çeşitli yöntemlerle para topladı. Yurtiçin- den çok yurtdışındaki müslümanların paralarına gözdiktiler. Yurt- dışı onlar için bir altın madeniydi. Kimi zaman hacca gönderme, kimi zaman vekaleten kurban kesme, kimi zaman Bosna’ya yar- dım, kimi zaman Adil Düzen Üniversitesi, kimi zaman İslami Hol- dingler, kimi zaman televizyon kurma bahanesiyle dindar vatan- daşların kapısını çaldı.Yurtiçinden ve yurtdışından toplanan para- ların küçük bir kısmı görüntüyü kurtarmak için asıl amaca harca- nırken, aslan payı ya partiye aktarıldı ya da zimmetlere geçirildi. Projelerin adı ve mutemetler değişti ama yöntem hiç de- ğişmedi. Yurdışından yurtiçine ve ordan da kişilerin ya da siyasal partilerin hesaplarına aktaran para trafiği ne- dense yurtiçindeki savcıların değil hep yurtdışındaki savcıların ilgisini çekti. Bosna yardımlarının, vekalaten kurban kesme paralarının, YİMPAŞ’ın ve son olarak da Deniz Feneri’nin yaptığı yasa dışı para toplama ve toplanan paraların amaç dışı kullanımı için tetiği hep yurtdışındaki savcılar düğmeye basıp dava açtı. Kirli paralar ve kirli ilişkiler nedense önce hep red- dedildi, ortaklar başlangıçta birbirini tanımadılar. Belgeler or- taya çıkınca yavaş yavaş hafızalar yerine geldi ve hatırlamaya başladılar. Artık mızrak çuvala sığmayınca da saldırganlığa başladılar. Bu dizide siyasal islamın para aşkı ve dindar vatan- daşları nasıl aldattıklarının kısa bir tarihçesini okuyacaksınız TOPBAŞ GÜLLÜCE KOÇAK ÇELİKBİLEK S Ü R E C E K Mercümek’in yüksek faiz getiren hesaplarõnda toplanan Bosna yardõm paralarõ RP’nin örgütlerine dağõtõlõyordu Şirket kurup adil düzen üniversitesi için arazi sattılar. Bosna paraları Erbakan talimatıyla harcandı. Süleyman Mercümek Necmettin Erbakan Koçtaş 19. mağazasõnõ açtõ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Koçtaş’õn Türkiye’deki 19. mağazasõ İzmir Çiğli’de açõl- dõ. Açõlõşta konuşan Koç Holding Yönetim Ku- rulu Başkanõ Mustafa Koç, Koçtaş’õn Türki- ye’deki satõş alanõnõn 100 bin metrekareyi geç- tiğini söyledi. 2012’ye kadar 68 mağazaya ulaşmayõ hedeflediklerini belirten Koç, önceki gün açõklanan Türkiye’nin büyüme rakamlarõna ilişkin olarak “Bana biraz sürpriz olarak gel- di ama tahmin ediyorum 4. çeyrekte bunu telafi edeceğiz. Ramazan herhalde biraz sa- kin geçecektir. Ondan sonra ekim, kasım, aralık, normalde de hep 4. çeyrek daha hızlı geçer. O bakımdan öngörülen 4-4.5’i yakala- rız diye düşünüyorum” dedi. Çiğli’de açılan Koçtaş’ta 90 kişi istihdam edilecek. DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Başbakan, Milli Egemenliği Nasıl Anlıyor? DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit, 22 Mayıs 2008’de TBMM Başkanlığı aracılığıyla Başbakan Erdoğan’a Deniz Feneri ve Kanal 7 ile ilgili olarak Almanya’da başlatılan soruştur- madan Türk basınına yansıyan haberlere ışık tutmasını amaçlayan bir yazılı soru önergesi ve- riyor. 22 Mayıs’tan bugüne tam 123 gün geçtiği hal- de, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, bir milletvekilinin parlamento içtüzüğüne dayanarak kendisinden öğrenmek istediklerine yanıt vermek gereğini duymadığını, önceki gün DSP Genel Se- kreteri Masum Türker’in yaptığı basın toplantısıyla ilgili haberleri dinlerken öğreniyoruz. Macit’in Başbakan’dan istediği yanıtlar devlet sırrı değil. Soruşturmaları etkileyecek bilgiler de değil. Önergede içtüzüğe aykırı herhangi bir istem de yok. Tam aksine, Frankfurt soruşturmasında isim- leri geçen üç kişiden biri olan Mehmet Gürhan’ın son genel seçimlerde AKP’den milletvekili adayı olmak isteyip istemediğinin açıklanmasını istemiş. Dahası RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın bu so- ruşturma nedeniyle Almanya’ya gitmesi halinde tutuklanacağıyla ilgili haberlerin doğru olup ol- madığını sormuş. Bir üçüncü soruda da, oğul Bu- rak Erdoğan’ın çeşitli tarihlerde Deniz Feneri Der- neği ve Kanal 7’nin Frankfurt’taki bürolarını ziya- ret edip etmediğinin yanıtı merak ediliyor. Yinelenen soru... Bir başka muhalefet milletvekili CHP’li Ahmet Ersin de, 60 gün önce İçişleri Bakanı Beşir Ata- lay’dan yine Deniz Feneri Derneği ile ilgili olarak verdiği önergesine yanıt alamadığı için 10 Eylül gü- nü, Meclis Başkanı’ndan isteğini bir kez daha yi- neliyor. İzmir Milletvekili Ersin, bu dernek ve Kanal 7 ku- rucularının oluşturdukları Beyaz Holding’in de yö- neticileri arasında yer aldığı söylenilen İçişleri Ba- kanı Atalay’a AKP iktidarının kamu yararına der- nek üstünlüğü tanıdığı Deniz Feneri adına, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün polislerden bağış adı al- tında ne kadar para kesildiğini ikinci kez soruyor. Başbakan da, İçişleri Bakanı da parlamenterlerin denetim haklarını duymazdan geliyor ve kös din- lemeyi yeğliyorlar. Erdoğan ve Atalay’ın makamlarında sumen al- tında tutulan bu önergeleri bugünkü yazının ko- nusu yapmamın iki nedeni var. İlk neden, bugün artık ülkenin birincil konuları arasına gelen Deniz Feneri soruşturmasında, bu iktidarın, müdahil yani davacı olacağı yerde arka çıkma yöntemini seçtiğini söylemek. İkincisi de, milli hâkimiyet kavramını, yeri geldiği zaman ağızlarından düşürmeyen Erdoğan ve partisinin aslında bu kavrama gerekli saygıyı göstermediğini kanıtlamak. Yeri gelmişken, bu iktidar bakanları tarafından ısrarla uygulandığı anlaşılan milletvekillerinin so- rularına yanıt vermemenin, sadece Macit ve Er- sin’in önergelei ile sınırlı olmadığını da söyleme- liyim. Çok partili parlamenter demokrasilerde ege- menliğin temsilcileri olan yurttaşların oyları ile be- lirlediği meclislerde zaman zaman kürsüye çıkıp “Yüce Meclis’in sayın üyeleri” diye seslenmek boşuna değildir. TBMM Başkanı’na düşen... Çünkü gerçek demokrasilerde, parlamento- dan başka “yüce” kurum, kuruluş yoktur. Ama o yücelik Erdoğan’ın algıladığı anlaşıldığı biçimde boş bir kavram da değildir. Meclis’in üyeleri, yani milletvekilleri, görevleri sü- resince iktidarda ya da muhalefette olsunlar, egemenlik hakkını tek tek temsil etmek gibi bir üs- tünlüğe sahiplerse, başbakan ya da bakanlar her- kesten önce onların görev yapmalarına saygı gös- termek durumundadırlar. Çağımızda bırakınız parlamenterleri sade yurt- taşların bile yönetenlerden bilgi almak, ülkelerin- de olup bitenleri olduğu gibi öğrenme hakları ya- sal dayanaklarla tanınmaktadır. Bir başbakan ya da bakanın, milletvekilleri ta- rafından kendilerine yöneltilmiş olan önergenin üs- tüne yatmak ya da o önergeyi sumen altında tut- mak gibi bir lüksü olmadığını, o “Yüce Parla- mento”yu yönetmek ve temsil etmekle görevli ol- ması gereken TBMM Başkanı da unutmamalıdır. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle