07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER İSPANYOL parlamenterleri kutlamak gerekiyor. Meclis- lerinin Çevre Komisyonu'nca geçen gün kabul edilen yasa tasarısı "Büyük Maymunlar Projesi"rim yürürlüğe girme- sini öngörmekteymiş. Paola Cavalieri ve Peter Sirtger adlı iki felsefecinin 1993'ten beri geliştirdikleri bu proje, maymun- ların kobay olarak kullanılmasını, sirk- lerde, reklamlarda ve filmlerde oyna- tılmasını yasaklamayı, hayvanat bah- çelerindeki koşullarının iyileştirilmesini öngörüyor. Böyle bir haber birçok ülkedeki hayvanseverleri sevindirecek, hatta heyecanlandıracaktır. Ne var ki, may- munlardan, özellikle de "büyük may- mun/ar"dan, yani goriller gibi insana en yakın görünen maymun türlerinden işe başlanmış olmasının hayvanse- verler cephesinde bile bölünme ya- ratacağından kuşkunuz olmasın. Çün- kü bu yaklaşım, o türü insanın ortaya çıkışına yakıştıran Darwinci evrim ku- ramını akla getirecektir. Havva'yla Âdem'e inananların ve insanın yara- tılmış olduğunu belleyenlerin böyle bir yaklaşımı alkışlayacaklannı düşünebilir misiniz? Nitekim koyu Katolikliğin AÇI MUMTAZ SOYSAL Maymunlar ve Bizler kökünü henüz kazıyamamış bir Is- panya'da bu girişimi de sosyalist Başbakan J. L R. Zapatero'nun zın- dıklığına bağlayacakların çok olaca- ğından emin olabilirsiniz. Yine de, böyle bir adımı sıradan bir hayvanseverlik saymayışın yarar- ları üzerinde durmak, birçok bakımdan öğretici olabilir. Kim bilir, belki de "in- san haklan" kavramına bu noktadan yaklaşmak daha kolay, inandırıcı ve yandaş toplayıcı olacaktır. Niçin "büyük hayvanlarla başlanı- yor? Çünkü hayvanat bahçesi gezmiş herkes kabul eder ki, onlan seyretmek, ister istemez, "Bizim gibi düşünüyor galiba" dedirtir insana. Peki, mut- fakta çalışırken sizi seyreden kedi dü- şünmüyor mu? Dolayısıyla, düşünen, yargılayan, doğayı düzelten, hatta zaman zaman "yaratıcı" da olabilen in- sanı doğadaki yaratıcılığın en son, en ileri türü sayarak ve hiç de- ğilse bu nedenle idam edile- mez, canı ahnamaz, işken- ceye yatırılamaz, onur kırıcı, aşağılatıcı davranışa uğratı- lamaz diyerek başlamıyor muyuz insan haklarını öğret- meye? Hukuk kitaplarında klasik işkence ya da "aşağı- latıcı muamele" örneklerinden biri olarak sayılan ve şimdi de Irak'taki Amerikan tutukevlerinden verilen ör- nekler arasında yer alan "tutukluları dört ayak üstünde yürütme" hınzırlığı biraz da bu "genetik" akrabalığımızı ters yönden göstermiş olmuyor mu? Bu düşünceden yola çıkınca, "hay- vanlaşmak" gibi fiiller ya da "hay- van" biçimindeki küfürler bile yanlış gelmeye başlar insana. Bir bakıma, kadim cetlerimize küfretmek sayılmaz mı bu? Canhlara eziyet etmemenin de bir çeşit ibadet olduğunu çocuklarımıza öğretebildiğimiz gün, insanı öğren- meye ve insan haklarını öğretmeye en doğru yerden başlamış olacağız ga- liba. [email protected] Türk Devrimini Anlamamak Sevgi OZEL A rtık çok sıkıldık; sıktılar... Sıkı- yor ve geriyorlar. Kimi politika- cılann akılla tartılması olanaksız söz ve eylemlerinden, TV'lerın kadrolu yorumcusuna dönen kimi gazetecilcrin bilmişliklerindeıı, koca koca profesörle- rin yakın tarihi, yıllardır yaşananları çarpıtmasından, inanın çok sıkıldık. Gö- rüııtü, akıl ve bilimden başka doğru ta- nımayanlar için sıkıcı olmanın da öte- sinde; kimimiz tedirgin oluyoruz, kimi- miz yaıını düşünerek karamsanz. Birpolitikacı, "Saltanatın yıkılması, cumhuriyetin kumlması bir devrimdir. Arap harflerinin kaldırılıp Latin al- fabesinin kabulü bir devrimdir. Med- resc eğitiminin kaldırılıp ınilli eğitimin tck bir yerde toplanması bir devrinı- dir" diyor. Evct, bu eylemler devrimdir; ancak "Yeni bir cumhuriyet kurul- nıuştur ve bu cumhuriyet toplunıun o güne kadarki birçok değer yargısını ve kurumu ortadan kaldırmıştır" yargı- sı yüzlerce soruyu barındırıyor. Hele hele "...bir gece önce eski Türkçe ya- zı TBMM'de lağvedilerek Latin alfa- besi getirilnıiştir. Bu devrimdir. Top- lumda okunıa-yaznıa oranı sılıra düşmüştür. Latin alfabesi, bilmeyen- lcr için öyledir. Bu bir sosyal, tarihsel tespittir" demek, söyleyen kişınin ne denli önyargılı olduğunun "tespiti"dir. Bu açıklama "sosyolojik ve tarihsel tespit" değil, bal gibi hesaplaşmadır; cumhuriyeti içine sindircmeyen dedele- rin, 1950'de TBMM kürsüsünden "Arap'ın medeniyeti benim nıedeni- yetimdir" dıye haykıranlann kavgasını sürdürme, öcünü alma girişimlcridir. Nc diyorsuıı sayın politikacı, cumlıuriyetten öncc zaten okuryazar olmayan halk mı bir gecede okumaz yazmaz olmuş? • Arkası 19. Sayfada PENCERE Miirit ve Yurttaş... Gazeteler dün Fethullah Gülen'le dolup taşı- yordu; manşetler, haberler, köşe yazıları Feto'nun son macerasına ilişkin bilgileri sergiliyordu... Feto'nun Amerika'daki misafirliği noktalanı- yormuş... Çoğu gazete bundan önemli siyasal yorumlar çıkarıyordu... Ne oluyordu?.. Soru: - Amerika'nın Türkiye'ye bakışı değişiyor muy- du?.. Işte Feto bu çapta bir kişi oldu... Nasıl?.. • Soruyu yanıtlamak için 'yurttaş' ile 'mürit' ara- sındaki anlam farkını sergilemek gerekir... Yurttaşlık çağdaşlıktır... Bir ülkede 'medeni' ve 'siyasi' haklara sahip olan, bunları aklıyla ve özgür iradesiyle kullana- bilen kişiye 'yurttaş' denir... Ya müritlik?.. O nasıl bir şey?.. Mürit bir şeyhe bağlanan kişidir... Şeyhe inanan kişi "ölünün yıkayıcısına teslim ol- ması" gibi mürşidine bağlanacaktır... Mürit, yurttaş kimliğinde değildir... Kendi kendinde bile değildir... • Amerika'da çıkan Foreign Policy ve Ingiltere'de çıkan Prospect dergileri, okurları arasında biran- ket düzenliyorlar... Fethullah Gülen bu ankette çağımızın 100 dü- şünürü arasında 1'inci oluyor... Feto, çağımızın en büyük düşünürü... Entelektüeli... Nasıl oluyor bu?.. Feto'nun müritleri verilen emir üzerine gerekeni yapıyorlar; Oylarını bu yolda kullanıyorlar... Gülünç.. Komik.. Ama, olay bir dramı da gözler önüne seriyor... * Bir toplum yurttaşlardan değil müritlerden oluşuyorsa, orada demokrasinin d'si yoktur... Adı üstünde bir cemaat şeyhini ya da mürşidini 21 'inci yüzyılda dünyanın 1 'inci entelektüeli sa- yan müritler seçim sandığında nasıl oy kullana- caklar?.. Kuşkusuz yine emir ve talimat üzre oy vere- cekler... Tarikatların fink attığı Türkiye'de müritlerin verdikleri oylarla oluşan yönetime demokratik sı- fatını yakıştırmak olanağı var mı?.. • Fethullah olayı Türkiye'de dinciliğin hangi sı- nırlara dayandığını tüm boyutlarıyla sergiliyor... Çağdaş demokrasi siyasal partiler üzerine ku- rulur... Bizim demokrasi, tarikat ve cemaatler üzerine mi kurulacak?.. Söyleşi: KENAN NORTAN TÜRMN SAYLAN 100 SORIIDA SİVİL TOPLIIM Türkiye'de 40 yılı aşkın sUredir sivil topluma yön veren Türkan Sayian edindiği deneyimieri sivil toplum çalışmalarına gönül veren yuıitaşlarla paylaşıyor ve Kenan Nortan'ın 100 sorusunu yanıtlarken yeni çılgın projeler" için esin kaynağı oluşturuyor. AlKli C<Cumhuriyel Kitaplarırayn-DNıln 0 21227!« « D21Z444ISK Merkoı: Prol. Nurelliıı Mazhar öklcl Sokak No: 2 Şişli Tel: 0212 343 72 74 AnkaraŞube: Ahmet Rasim Sokak No:14 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50 innit Şuba: H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaport Tel: 0 232 441 12 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle