07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ 18 Travma Günün sözü: Türk devrimi öyle bir şeydir ki, kazanımları- nı anlamayan dingille- ri eşekler gibi anırtır... AN Püsküllüoğlu Ali Püsküllüoğlu, Türkçemize en son "bilgisunar" sözcüğünü kazandırmıştı. "Inter- nef'in hiçbir çağrışım yapmadığının altını çi- zerek demişti ki: "Bilgisunar sözcü- ğünü 'bilgisayar'/ ör- nekseyerek ortaya at- mıştım. Okurlar, yazar- lar hemen benimsedi- ler. 'InternetV kullan- mak istemeyen, 'ge- nel ağ'ı beğenmeyen insanlar, 'bilgisunar' sözcüğünü yeğliyor. Hatta gençler, 'internet kafe' yerine de 'bilgi- sunarevi'n/ önerdiler." Yaratıcı insan ölmez. Gerisinde, dönüp do- laşıp adına çıkan imler bırakır. Olan, yazama- dığı şiirlere, söyleye- mediği sözlere olur. Püsküllüoğlu'nun, Sıvas'ta yakılan Beh- çet Aysan için yazdı- ğı şiirinde ifade ettiği gibi: "Kaç Samanyolu fış- kırır düşlerinden I Kim bilir kaç dağ çiçeklenir I Kaç deniz ölür kaç ozan yanar I Bükülür boynun senin, ey şiir!" IŞIK KANSU Hesap Ortada Ankara beylerbeyi, başkente su sağla- yacak temiz, ucuz ve güvenli Gerede ta- sarımına "Ben kendi ihale etmediğim işe girmem" gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Zurnanın zırt dediği delik orasıdır işte. "//ia/e"dedir bütün iş. Kızılırmak'ın kana- lizasyonlu ve arsenikli suyunun Anka- ra'ya taşınmasını "ihalesiz" yürütmek için- dir. O süreci Ankaram Platformu Su Hakkı Girişimi'nden, İMO Ankara Şube Temsil- cisi Gökhan Marım anlatsın: "Kızılırmak projesine yönlendikten son- ra Melih Gökçek kendisini garantiye alan bir Bakanlar Kurulu karan çıkarttırdı. Bu ka- rar gereği, afet durumunun ortaya çıktığı ileri sürülerek bir anlamda 'ihalesiz' yatı- rıma başlandı. Kızılırmak suyu projesi, kamunun normal uyguladığı hiçbir plan, proje ve prosedüre uyulmadan hayata ge- çirildi. Proje, ancak inşaat başladıktan sonra, elde bir doküman bulunması açı- sından düzenlendi. önceden proje yoktu, çünkü ortada bir Kızılırmak projesi yoktu. Normalde içme suyu isale hattı yatmmla- rında kamulaştırma da yapılır. Oysa Kızı- lırmak projesinde, vatandaşlar bir sabah kalktıklannda tarlalanndan boru hattı geç- tiğini gördüler." Son durum ne peki? Ankara beylerbeyinin Kızılırmak'tan ver- meyi düşündüğü su düzeyi günde 750 bin merteküptü. Şu anda Kızılırmak'tan An- kara'ya akan su günde 150 bin metreküp dolayında. Niye? Basınca dayanamayan borular patlıyor da ondan... Ankara beylerbeyinin, yapmaktan ka- çındığı temiz, ucuz ve güvenli Gerede sis- temi 338 milyon YTL'ye yapılacaktı. Kızılırmak tasarımı kaça mı çıktı? Kendi açıklaması ile 576 milyon YTL'ye. Hesap ortada, ama hesap soran yok! Davasızii. Ay "Musa'nın Çocuklan", "Musa'nın Gül'ü", "Musa'nın Mücahiti", "Patlak Ampul", "Musa'nın AKP'si" kitaplarının yazarı Ergün Poyraz'ın hakkında dava açılmadan tutuklu kaldığı süre 11 ayı doldurdu. Ergün Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, soruşturmayı yürütenler hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na yaptığı başvurudan da bir sonuç alamadığını anımsattı: "Birsiyasi soruşturma ile karşı karşıyayız. Soruşturma, Türkiye'nin önündeki önemli gündem maddeleri olan Yüksek Askeri Şûra ve AKP'nin kapatılma davası süreci ile ilintilendiriliyor ve bunlarla hiçbir hukuki bağı olmamasına rağmen uzatılıyor." Global Strateji Başdanışmanı emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu'ndan, hafta ortasında gerçekleşen Recep Tay- yip Erdoğan - Kara Kuvvetleri Komuta- nı (KKK) Orgeneral llker Başbuğ gö- rüşmesine ilişkin yorumunu aldık: "Orgeneral Başbuğ'u yalnızca KKK olarak görmemek gerek, kendisi aynı zamanda da Genelkurmay Başkanı ada- yı. O bakımdan görüşmede, TSK'nin bundan sonraki terörle mücadele konu- sundaki planlan ve düşünceleri ile hükü- metin bu konudaki düşüncelerinin pay- laşılmış olduğunu söyleyebiliriz. Son dönemde birçok basın organı Genelkurmay Başkanlığı'nı hedef almış Rahatlama Görüşmesi durumda. ömeğin; Tarafgazetesinde ya- yımlanan ve Genelkurmay çıkışlı olduğu ileri sürülen Bilgi Destek Planı ve Faali- yet Çizelgesi... Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin (TSK) kanunla verilmiş cumhuriye- ti koruma ve kollama görevi vardır. Böy- le birkanun olmasa dahi, bir cumhuriyet kurumu olarak TSK, böyle bir koruma ve kollama görevi olduğunu en azından hisseder. TSK, her türlü görevini tesa- düflere bırakmaz, mutlaka zihni ve yazılı durum muhakemesi yapar. Bunları elde edip ortaya çıkamnak; TSK'yi hedefalmak, Genelkurmay Başkanlığı'nı da zor du- rumda bırakmak olarak nitelendirilebilir. Bir başka örnek de, Dağlıca baskının- dan Genelkurmay'ın bilgisinin olduğuna ilişkin haber. O haberle de Genelkurmay Başkanlığı, bile bile askerlerimizin şehit ol- masına sebep olmuş bir makam gibi gös- terilmeye çalışıldı. Oysa orada içerden köstebek elde etmek suretiyle her türlü hareketi karşı tarafa sızdırmak ve baskı- na sebep olmak konusu vardı. Bu göz ar- dıedilmek isteniyor, sırfGenelkurmay he- defte olsun diye. Bu yayınlar sanki hükümetin, Başba- kan'ın taraflymış gibi ortaya çıkmaya başlamıştı. Gelişmeler tabii ki TSK'de bir- takım hoşnutsuzluklara sebep oldu. Sayın Başbakan, Genelkurmay Başkanı olması muhtemel Orgeneral Başbuğ'a, hedeflerinin TSK ve Genelkurmay Baş- kanlığı olmadığını, basının kendilerinden habersiz birtakım şeyler yaptığını aktar- mış, TSK'yi rahatlatmayı düşünmüş ola- bilir." Armağan Kuloğlu'ndan bir küçük not daha: "Erdoğan, Orgeneral Yaşar Büyüka- nıt ile de Genelkurmay Başkanı olmadan önce benzer bir görüşme yapmıştı." 2008 Eğitim Ydı Biterken Düşündüklerimiz t. GÜRŞEN KAFKAS 2008 eğitim yılını, çözüm bek- leyen sorunlarıyla geride bıraktık. Farklı düşüncelerin çatıştığı okul- laşma, akla kara gibi beynimizi kemiriyor. Tevhid-i Tedrisat (Eği- timde Birlik) zedelenirken eğitim, teolojinin hamurunda yoğruldu. Beynimizin gizlerinde sorunlar kuşkularladolu... Geriye gidişin endişesi, umudumuzu karanlık çarklarda öğütmekte... Düşlerimizin eylemle şekillen- mesi olan eğitim, geleceğin ide- al insanını yetiştirmeyi amaçlar. Okullanmız çocuklarımızın eğitim ve sevgi ocağı olmalıdır. Bilgiyi nasıl, nereden edinebilecekleri- ni araştıracak yöntem ve işlevleri öğretirler. öneri getirici, yol gös- terici, uzlaşıcı, çağa uyum sağ- layacağı yöntemlerin yeridirler. Ülke olarak bilgi toplumu ol- mak, çağdaş eğitimle gerçekle- şecektir. Klasik, sıkıcı, ezberci ve yenilikten uzak sistemler yerine; çağdaş, yenilikçi ve kullanılabilir eğitim uygulamaları beklenti- mizdir. Eğitim kurumları dönüşüm ev- resinden geçirilerek, gençleri- miz bilimsel bilgi ve teknolojik sis- temle yetiştirilmelidir. "Eğitim, herzaman, heryerde, herkes için yaşam boyu gereklidir." Siyasi erkin kendi görüş ve dü- şünceleri doğrultusunda eğitimi yönlendirmesi sakıncalı sonuçlar yaratmaktadır. Ülke insanımıza kültürel birikimlerine uygun eği- tim, çağdaş yapı anlayışında su- nulmalıdır. Osmanlı'dan bu yana kadın- larımızın, kızlarımızın eğitimi hep ötelendi. Onlar kafes ar- dının karanlıklarında kaldılar. Anadolu, özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki kadınlanmıza okuma yazmayı ve de Türkçe- yi öğretemedik. Onlar okul- dan uzak tutuldular. Analar Türkçe konuşur ve yazar olsalardı çocuklarına da öğreteceklerdi. Sosyal ve ulusal bilinç daha ge- lişken olacaktı. Çağdaşımız ülkeler eğitim so- runlarını çözümlemişken, siyasi- ler bugünü dünlere taşımanın düşünü kurar oldular. Halkın mistik duygularını kamçılıyor, eğitimi dinsel yapıya yönlendir- meye çalışıyorlar. Ülkeler eği- timde kalite arayışını sürdürü- yorken bizler yılların gecikmele- rinde "Haydi Kızlar Okula", "Oku- ma-Yazma öğretimi Kampan- yası", "Ana-Kız Okula" sloganla- rıyla okumayı teşvik edici kurslar, seminerler açıyoruz. 1928'de açılan "Millet Mek- tepleri" ile yeni yazı ulusalcı yak- laşımla halka öğretiliyordu. Ka- ranlıklara yıldız olup aydınlatılı- yordu. Halka siyasi sevimlilik ye- rine, onları aydınlatmak, eğit- mek, sorunlarını çözmekti amaç. Talim Terbiye Kurulu başkanla- rı Prof. Ziya Selçuk'la Prof. Irfan Erdoğan'ın farklı istenmezlere karşı dayanma güçlerini yitirerek istifa ettikleri bilinmektedir. "Ortaöğretimde sınıf geçme kolaylaşıyor" kararı kafalarda ye- niden sis bulutlarını oluşturdu. Geleceğimizin umut ışığı çocuk- larımızın eğitimiyle oynanıyor. Eğitimde şekilcilik, tembellik, ez- ber ve bilim dışı öğretiler yerine, nedene ve öze bakılmalı. Bu, gencin üretkenliği yerine çalış- mamaya özendirildiği, rahatına kıymamaya itildiğinin karandır. Bunun yerine bilginin uygula- ma, iş eğitimi ve yetenek geliş- tirici, yenilikçi bir sistemle veril- mesi olmalıydı. Eğitim kurumla- rında, "Benim adamım eşittirbe- nim başanm" sınır tanımaz kad- rolaşma, eğitim kurumlarımızda hızla yol almaktadır. Eğitimimiz- de "eski I yeni; dini I laik; ileri / ge- ri" gibi farklılığın farkında olma- lıyız. Bütün bunların yerine geç- mişteki ortak değerlerimizi, ka- zanımlarımız olan "Halkevleri, Köy Enstitülerini" hatırlayarak onlardan yararlanılmalıdır. Eğitim, sosyal uzlaşmanın ana kaynağı- dır. Doğru, dürüst davranış açı- lımıyla genci eğiten bu olgu, sevgi, anlayış ve hoşgörü kültü- rüyle desteklenmelidir. Milli eğitimde yapılanlan an- lamlandırmak güçleşti. Laik eğitime karşı duruş giderek tırmanarak bir ironiye dönü- şüyor. Kutlu Doğum Haftası bir şölen etkinliğine dönüşürken di- ne, inanca yönelik eylemsel imaj- lar, sloganlar, simgeler, mescit ve türban farklılığı gözle görülmek- tedir. 85 yıllık laik demokratik bir Cumhuriyet olarak örnek göste- riliyorduk. "Dahili ve harici bed- hahlar" örnekliğimizi silip şeria- ta dönüşümün düşünü kuruyor- lar. Ders kitaplan, değişken ilk, or- taöğretim eğitim sistemleri, kad- rolaşmalar, varılmak istenen göl- geli umutlarının virajlı yollarıdır. Cumhuriyet ve kurucusu Mus- tafa Kemal'in sorgulandığı, eleş- tirildiği TV programlarında, ga- zetelerin köşe yazılannda inanıl- maz ikilemler huzur bozucu bo- yuttadır. Gençler uçup giden hayal- lerinin peşindedirler. Sınavı kazanma, üniversiteye girme, iş bulma ve özetin özeti "gele- cek kaygısındadııiar". Ağır sev- dalan, bitmeyen depresyonla- rı onları sürüklüyor. "Eğitim, insanı insan yapan bir sosyal olgudur." Siyasetin dişlilerinin çarkında öğütülen ol- mamalıdır. 2008 eğitim yılında ülke yönetimi gibi eğitimimiz- de de karmaşa yaşandı. 17. Mil- li Eğitim Şûrası çalır.malarının imam hatip okullarının üniversi- telere giriş kolaylığına dönüştü- rülmesi de laikliğin karşıtı soru- nun bir parçasıydı. 21. yüzyıl, bilim ve teknoloji çağıdır. Gençlerimiz arta kalan umutlarıyla doğru ve yanlışı anlamanın güçlüğünü yaşı- yorlar. Cumhuriyet tarihi tartışı- lıp sorgulanırken Iran, Afganistan ve Arabistan özentisi (!) çelişkileri yaşandı. Sözde ayrı, özde ayrı duruldu. 2008'in farklı düşün- dürdükleri bunlardır. Gençlerimiz anlayışlı, hoşgörülü ve sabırlı bir beklentide; bütün bu olanları hak etmemektedir. Onlar, çağın ilerisine, yeniliğe ve gelişmeye yü- rümek istiyorlar... KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇtZGÎLÎK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBt SEMİHPOROY Ml, (JEPEVE (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BANA BAK BÜCÜR.. AKLINDAN NE FANTAZtLER CEÇİYOR BİLEMEM AMA ÇABUK BIRAK ONU ELİNDENÜ TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 28 Huziran www.mumtaz-arikan.com ÇAĞAÇAN BESTEC/ 1885' TE BUGÜN, ÜNLÛ SESTECİ HACI AKİF SEY, S4 V4 f/MM ÖLPÛ. DAHA ÇOOUKKEN GÜZEL SBSİVtE bitUcATİ ÇEtEM ARİf eey, SÖZLÛ ÖG/SeMMLE (UÖTAStZ) Y£TİfTİ- RİIMİŞ, GÜÇLÛ SELLEĞI SAYESİNPE YÛZLEKCB ŞARKJ- n £ZBEiıi£Mtşrı-f>AoişAi4 ASakMecir TAKA&NDAN SARAYA AUNAfJ /J«i= S£Y, CAKJy£t£K£ MÜZ't: D&i- Sl VaRMEKLE &ÖKEVLeMDİ/tİLİNC£ PE, BAŞINDAN TÜKLÛ AŞK S&GÜVENLE& GSÇMİŞTİ. ÖZeCJJlOLE fARKI PO£MUMt>A BİNİM ÜZS/SİAIDE fŞ TE ynPMAI /tRİFBEY, YAPrnAK'VLA TÜKK MĞ2/&İMDE YEHİ BİR ÇAĞ BAÇLATM/Ş (NEOIOÂS-i/i) VE EN t YÛtCLE/?ARASINA GİKAAÎŞTiR."x£KDİliHİCAZAçAR' MAKAM/N/M OA VVSATlC/ei HACI A&FSEY'İN,NOrA BİISİSİ OLMAKS12tN VE BİR SAZ ÇAUMAKS/Z/N O&TAYA KOYPU/UA- Rl, DEHASMIN AÇIK GĞSTERGESİDİR... SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Travma... "Dengir Mir Mehmet Fırat travmasıyla" ilk karşı laşmam, Enver Aysever'in bir "Aykın Sorular" prog- ramı vesilesiyle olmuştu... •Atatürk devrimleri üzerine bugün böyle ileri geri ah- kâm kesen bu beyefendinin "ham iktidar ilişkileri" üze- rine kurulu dünyasıyla, kadın başta olmak üzere için- de demokratik haklann esamisinin okunmadığı feodal zihniyet kalıplarıyla ilk kez o program sayesinde etraflı fikir edindim. Aylardan ekimdi. Aysever, çoğu programında yaptığı gibi Dengir M...M Fırat'ı tek konuk almış; iki-üç saatlik bir soru- cevap maratonu götürüyor... Elimdeki "zap" aletini çalıştıramamış, ekrana çakı- lıp kalmıştım. O ne afra tafra, ne kibir, ne kendini beğenmişlik, ne çalım, ne aba altından sopa göstermeler, ne "Kızım sa- na söylüyorum, gelinim sen anlal" yollu tehditler... O nasıl bir yüz ifadesi, nasıl bir vücut dili... 'Don Corleone' mi demiştiniz? Terim'i hani "Don Corleone"ye benzetiyorlar ya! Haksızlık. Dengir Mir Mehmet Fırat dururken, bu benzetme ko- layına başka kimse için yapılamaz. Tavır, aynı TV'lerden, filmlerden izlediğimiz bir "Si- cilya babası" tavrı: "Kiminle dans ettiğini bil ve ona gö- re ayağını denk al!" Bu mesaj tabii yalnız değerli meslektaşımız Aysever'e değil; Aysever üzerinden tüm basın camiası ve benim gibi naçizane TV'leri karşısında oturan ezcümle izle- yiciye veriliyor... Aysever, "Bakın" diyor, "vaktiyle sizi destekleyen Er- tuğrul Özkök bile artık eleştiriyor!" Dengir Mir Mehmet Fırat'tan cevap: "özkök' ün hü- kümetle Ilişkisi vardır. Patronun bir işi görülmemiştir, onun için böyle yazıyordurl.." Az biraz soluklandıktan sonra Aysever'e ayrıca "kendisinin de birpatronu ol- duğunu", "KaramehmetVn de hükümetle işleri olabi- leceğini" hatırlatarak gazetecinin bunu -bir biçimde- her daim aklının bir köşesinde bulundurması gerekti- ğini salık veriyor ve tüm TV kanallannın 24 saat boyunca bir BBG evi gibi iktidar tarafından izlendiğini belirtiyor. Sonra da müstehzi bir ifadeyle ekliyor: "(Medyada) biz kimin kim olduğunu biliyoruz!" Eh, pes! Kapalı kapılar ardında filan değil. Uluorta açıktan, milyonlarca TV izleyicisi önünde ya- pılıyor bu konuşmalar... Gayet safiyane, o zaman ortalık ayağa kalkar san- mıştım. Hukukçular, gazeteciler, basın örgütlerinden, AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın "buaçıktehdit, sin- dirme, pusturma söylemi karşısında" bir yerlerden top- lu bir protesto, itiraz, uyarı gelir diye düşünmüştüm... Tabii hiç öyle bir şey olmadı. Kâh bu ilişki biçimle- ri "kanıksandığı"; kâh gündemin yoğunluğu içinde -di- ğer unutulmaz incilerini özetleyemeyeceğim- bu akıl- lara durgunluk veren söyleşi kaynayıp gitti. Programın ardından yaşadığım "şoku" yazmaya son derecede karariı olan ben bile, aklımızı başımızdan alan haber akışının ağırlığında bu fırsatı bulamadım. Demokrasi söylemi muhatabına bakın Ne var ki sahne sahne beynime kazılan o söyleşiyi unutmam mümkün değil. Dengir Mir Mehmet Fırat'ın New York Times açık- lamalarını okur okumaz gözümün önünde hemen "Aykın Soru/ar"ındaki performansı canlandı. "Vaybe!" dedim kendi kendime, "Demokrasiyi şim- di biz bu zattan mı öğreneceğiz?" Konu "elitlerie halk arasında" cereyan ettiği iddia edi- len o malum "sınıf savaşı"\ "New York Times" muhabiri Sabrina Tavernise, iki- de bir işkembeden yazılıp çizilen bu çetrefil konuyu ko- nuşmak adına, bula bula, "iktidar raconunu" göğsü- nü gere gere canlı yayınlarda ifşa etmekten çekinme- yen ve gazetecisinden patronuna da medyayı açıkça tehdit eden böyle bir "iktidar baronunu" seçiyor... NYT muhabiri, "kiminle neyi konuştuğunu" anlamak adına, muhatabına alıcı gözle bakıp bir arşiv çalışması yapsa, asıl büyük "travmanın" kimlerden kaynaklan- dığını hemen oracıkta kavrayabilir... Ama böyle bir çalışmaya mahal görmüyor. Röportajın ana fikri çünkü önden yazılmış: "Laiklik, Islamın bahçesinde yeşermez. Sınıriı bir elitin benim- sediği Atatürk devrimleri, geniş halk kitleleri için bugüne bugün üstesinden gelinmeyen bir travma olmuştur!" Tavemise, üç aşağı beş yukan, bunu böyle ifade ede- cek bir "babayiğit" arıyor ve buluyor. Dengir Mir Mehmet Fırat, NYT'ye; NYT, Dengir Fı- rat'a hayırlı uğurlu olsun. [email protected] BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Tüle benzer ince -j ve saydam bir ku- _ maş. 2/ Toprak, ^ kum ve saman ele- 3 meye yarar iri de- A likli kalbur... Se- * naryosunu Yılmaz ö Güney'in yazdığı 6 ve Şerif Gören'in -t yönettiği, 1982 Can- nes Film Şenli- 8 ği'nde Altın Palmi- 9 ye ödülünü kazanan film. 3/ Şarap mahzeni... Usulle ilgili olan, düzenli, sistemli. 4/ Utanç duy- ma... Kâğıtlan bir arada tutmaya yarar çengel. 5/ Dünyanın ilk nükleer de- nizaltısının adı. 6/ Tabut... Bir noktanın seçilen bir karşılaştınna yüzeyine gö- re yükseltisi. II Miskin, tembel... Fas'ın plaka imi. 8/ Bir işte bir kirnse ya da şeyin üstüne düşen görev.. Pem- bemsi turuncu renk. 9/ Doku teli... Zırhlı ve paletli bir sa- vaş aracı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ "Geko" da denilen bir sürüngen türü. II Saban demiri ya da pullukla açılan su yolu... "Eğil bir — öpeyim / Ay karanlık görmezler" (Türkü). 3/ Yılanın deri değiştirirken atüğı deri... XVI. yüzyüda yaşamış bir tasavvuf şairi. 4/ Gü- zel sanat... Mersin yakınlannda kurulu olan petrol antım tesisi. 5/ Jules Verne'in, "Deniz Altında Yirmi Bin Fer- sah" adlı romanındaki düşsel denizaltının adı. 6/ Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla... Giysi yapılan bir tür pa- muklu kumaş. II Bursa yöresine özgü bir peynir cinsi... Es- ki dilde su. 8/ Yapmacıklı davranış... Eti lezzetli bir balık. 9/ Siirt ilinde bir kaplıca... Metal sarnıç. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 T A R H U N • S 2 U Y E •S A U N A 3 L A V U K •N A L 4 A | A R U S IY E 5 R E N | R E £ E P 6 E V T •M E T • 7 M T | A L E F •B 8 [ T T B A R •N U 9 •A L A M E C E K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle