Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ
18
Travma
Günün sözü:
Türk devrimi öyle bir
şeydir ki, kazanımları-
nı anlamayan dingille-
ri eşekler gibi anırtır...
AN
Püsküllüoğlu
Ali Püsküllüoğlu,
Türkçemize en son
"bilgisunar" sözcüğünü
kazandırmıştı. "Inter-
nef'in hiçbir çağrışım
yapmadığının altını çi-
zerek demişti ki:
"Bilgisunar sözcü-
ğünü 'bilgisayar'/ ör-
nekseyerek ortaya at-
mıştım. Okurlar, yazar-
lar hemen benimsedi-
ler. 'InternetV kullan-
mak istemeyen, 'ge-
nel ağ'ı beğenmeyen
insanlar, 'bilgisunar'
sözcüğünü yeğliyor.
Hatta gençler, 'internet
kafe' yerine de 'bilgi-
sunarevi'n/ önerdiler."
Yaratıcı insan ölmez.
Gerisinde, dönüp do-
laşıp adına çıkan imler
bırakır. Olan, yazama-
dığı şiirlere, söyleye-
mediği sözlere olur.
Püsküllüoğlu'nun,
Sıvas'ta yakılan Beh-
çet Aysan için yazdı-
ğı şiirinde ifade ettiği
gibi:
"Kaç Samanyolu fış-
kırır düşlerinden I Kim
bilir kaç dağ çiçeklenir
I Kaç deniz ölür kaç
ozan yanar I Bükülür
boynun senin, ey şiir!"
IŞIK KANSU
Hesap Ortada
Ankara beylerbeyi, başkente su sağla-
yacak temiz, ucuz ve güvenli Gerede ta-
sarımına "Ben kendi ihale etmediğim işe
girmem" gerekçesiyle karşı çıkmıştı.
Zurnanın zırt dediği delik orasıdır işte.
"//ia/e"dedir bütün iş. Kızılırmak'ın kana-
lizasyonlu ve arsenikli suyunun Anka-
ra'ya taşınmasını "ihalesiz" yürütmek için-
dir.
O süreci Ankaram Platformu Su Hakkı
Girişimi'nden, İMO Ankara Şube Temsil-
cisi Gökhan Marım anlatsın:
"Kızılırmak projesine yönlendikten son-
ra Melih Gökçek kendisini garantiye alan
bir Bakanlar Kurulu karan çıkarttırdı. Bu ka-
rar gereği, afet durumunun ortaya çıktığı
ileri sürülerek bir anlamda 'ihalesiz' yatı-
rıma başlandı. Kızılırmak suyu projesi,
kamunun normal uyguladığı hiçbir plan,
proje ve prosedüre uyulmadan hayata ge-
çirildi. Proje, ancak inşaat başladıktan
sonra, elde bir doküman bulunması açı-
sından düzenlendi. önceden proje yoktu,
çünkü ortada bir Kızılırmak projesi yoktu.
Normalde içme suyu isale hattı yatmmla-
rında kamulaştırma da yapılır. Oysa Kızı-
lırmak projesinde, vatandaşlar bir sabah
kalktıklannda tarlalanndan boru hattı geç-
tiğini gördüler."
Son durum ne peki?
Ankara beylerbeyinin Kızılırmak'tan ver-
meyi düşündüğü su düzeyi günde 750 bin
merteküptü. Şu anda Kızılırmak'tan An-
kara'ya akan su günde 150 bin metreküp
dolayında.
Niye?
Basınca dayanamayan borular patlıyor
da ondan...
Ankara beylerbeyinin, yapmaktan ka-
çındığı temiz, ucuz ve güvenli Gerede sis-
temi 338 milyon YTL'ye yapılacaktı.
Kızılırmak tasarımı kaça mı çıktı?
Kendi açıklaması ile 576 milyon YTL'ye.
Hesap ortada, ama hesap soran yok!
Davasızii. Ay
"Musa'nın Çocuklan",
"Musa'nın Gül'ü",
"Musa'nın Mücahiti",
"Patlak Ampul",
"Musa'nın AKP'si"
kitaplarının yazarı Ergün
Poyraz'ın hakkında
dava açılmadan tutuklu
kaldığı süre 11 ayı
doldurdu.
Ergün Poyraz'ın avukatı
Hüseyin Buzoğlu,
soruşturmayı yürütenler
hakkında Hâkimler ve
Savcılar Yüksek
Kurulu'na yaptığı
başvurudan da bir
sonuç alamadığını
anımsattı:
"Birsiyasi soruşturma ile
karşı karşıyayız.
Soruşturma, Türkiye'nin
önündeki önemli
gündem maddeleri olan
Yüksek Askeri Şûra ve
AKP'nin kapatılma
davası süreci ile
ilintilendiriliyor ve
bunlarla hiçbir hukuki
bağı olmamasına
rağmen uzatılıyor."
Global Strateji Başdanışmanı emekli
Tümgeneral Armağan Kuloğlu'ndan,
hafta ortasında gerçekleşen Recep Tay-
yip Erdoğan - Kara Kuvvetleri Komuta-
nı (KKK) Orgeneral llker Başbuğ gö-
rüşmesine ilişkin yorumunu aldık:
"Orgeneral Başbuğ'u yalnızca KKK
olarak görmemek gerek, kendisi aynı
zamanda da Genelkurmay Başkanı ada-
yı. O bakımdan görüşmede, TSK'nin
bundan sonraki terörle mücadele konu-
sundaki planlan ve düşünceleri ile hükü-
metin bu konudaki düşüncelerinin pay-
laşılmış olduğunu söyleyebiliriz.
Son dönemde birçok basın organı
Genelkurmay Başkanlığı'nı hedef almış
Rahatlama Görüşmesi
durumda. ömeğin; Tarafgazetesinde ya-
yımlanan ve Genelkurmay çıkışlı olduğu
ileri sürülen Bilgi Destek Planı ve Faali-
yet Çizelgesi... Türk Silahlı Kuvvetle-
ri'nin (TSK) kanunla verilmiş cumhuriye-
ti koruma ve kollama görevi vardır. Böy-
le birkanun olmasa dahi, bir cumhuriyet
kurumu olarak TSK, böyle bir koruma ve
kollama görevi olduğunu en azından
hisseder. TSK, her türlü görevini tesa-
düflere bırakmaz, mutlaka zihni ve yazılı
durum muhakemesi yapar. Bunları elde
edip ortaya çıkamnak; TSK'yi hedefalmak,
Genelkurmay Başkanlığı'nı da zor du-
rumda bırakmak olarak nitelendirilebilir.
Bir başka örnek de, Dağlıca baskının-
dan Genelkurmay'ın bilgisinin olduğuna
ilişkin haber. O haberle de Genelkurmay
Başkanlığı, bile bile askerlerimizin şehit ol-
masına sebep olmuş bir makam gibi gös-
terilmeye çalışıldı. Oysa orada içerden
köstebek elde etmek suretiyle her türlü
hareketi karşı tarafa sızdırmak ve baskı-
na sebep olmak konusu vardı. Bu göz ar-
dıedilmek isteniyor, sırfGenelkurmay he-
defte olsun diye.
Bu yayınlar sanki hükümetin, Başba-
kan'ın taraflymış gibi ortaya çıkmaya
başlamıştı. Gelişmeler tabii ki TSK'de bir-
takım hoşnutsuzluklara sebep oldu.
Sayın Başbakan, Genelkurmay Başkanı
olması muhtemel Orgeneral Başbuğ'a,
hedeflerinin TSK ve Genelkurmay Baş-
kanlığı olmadığını, basının kendilerinden
habersiz birtakım şeyler yaptığını aktar-
mış, TSK'yi rahatlatmayı düşünmüş ola-
bilir."
Armağan Kuloğlu'ndan bir küçük not
daha:
"Erdoğan, Orgeneral Yaşar Büyüka-
nıt ile de Genelkurmay Başkanı olmadan
önce benzer bir görüşme yapmıştı."
2008 Eğitim Ydı Biterken
Düşündüklerimiz
t. GÜRŞEN KAFKAS
2008 eğitim yılını, çözüm bek-
leyen sorunlarıyla geride bıraktık.
Farklı düşüncelerin çatıştığı okul-
laşma, akla kara gibi beynimizi
kemiriyor. Tevhid-i Tedrisat (Eği-
timde Birlik) zedelenirken eğitim,
teolojinin hamurunda yoğruldu.
Beynimizin gizlerinde sorunlar
kuşkularladolu... Geriye gidişin
endişesi, umudumuzu karanlık
çarklarda öğütmekte...
Düşlerimizin eylemle şekillen-
mesi olan eğitim, geleceğin ide-
al insanını yetiştirmeyi amaçlar.
Okullanmız çocuklarımızın eğitim
ve sevgi ocağı olmalıdır. Bilgiyi
nasıl, nereden edinebilecekleri-
ni araştıracak yöntem ve işlevleri
öğretirler. öneri getirici, yol gös-
terici, uzlaşıcı, çağa uyum sağ-
layacağı yöntemlerin yeridirler.
Ülke olarak bilgi toplumu ol-
mak, çağdaş eğitimle gerçekle-
şecektir. Klasik, sıkıcı, ezberci ve
yenilikten uzak sistemler yerine;
çağdaş, yenilikçi ve kullanılabilir
eğitim uygulamaları beklenti-
mizdir.
Eğitim kurumları dönüşüm ev-
resinden geçirilerek, gençleri-
miz bilimsel bilgi ve teknolojik sis-
temle yetiştirilmelidir. "Eğitim,
herzaman, heryerde, herkes için
yaşam boyu gereklidir."
Siyasi erkin kendi görüş ve dü-
şünceleri doğrultusunda eğitimi
yönlendirmesi sakıncalı sonuçlar
yaratmaktadır. Ülke insanımıza
kültürel birikimlerine uygun eği-
tim, çağdaş yapı anlayışında su-
nulmalıdır.
Osmanlı'dan bu yana kadın-
larımızın, kızlarımızın eğitimi
hep ötelendi. Onlar kafes ar-
dının karanlıklarında kaldılar.
Anadolu, özellikle Doğu ve
Güneydoğu'daki kadınlanmıza
okuma yazmayı ve de Türkçe-
yi öğretemedik. Onlar okul-
dan uzak tutuldular. Analar
Türkçe konuşur ve yazar olsalardı
çocuklarına da öğreteceklerdi.
Sosyal ve ulusal bilinç daha ge-
lişken olacaktı.
Çağdaşımız ülkeler eğitim so-
runlarını çözümlemişken, siyasi-
ler bugünü dünlere taşımanın
düşünü kurar oldular. Halkın
mistik duygularını kamçılıyor,
eğitimi dinsel yapıya yönlendir-
meye çalışıyorlar. Ülkeler eği-
timde kalite arayışını sürdürü-
yorken bizler yılların gecikmele-
rinde "Haydi Kızlar Okula", "Oku-
ma-Yazma öğretimi Kampan-
yası", "Ana-Kız Okula" sloganla-
rıyla okumayı teşvik edici kurslar,
seminerler açıyoruz.
1928'de açılan "Millet Mek-
tepleri" ile yeni yazı ulusalcı yak-
laşımla halka öğretiliyordu. Ka-
ranlıklara yıldız olup aydınlatılı-
yordu. Halka siyasi sevimlilik ye-
rine, onları aydınlatmak, eğit-
mek, sorunlarını çözmekti amaç.
Talim Terbiye Kurulu başkanla-
rı Prof. Ziya Selçuk'la Prof. Irfan
Erdoğan'ın farklı istenmezlere
karşı dayanma güçlerini yitirerek
istifa ettikleri bilinmektedir.
"Ortaöğretimde sınıf geçme
kolaylaşıyor" kararı kafalarda ye-
niden sis bulutlarını oluşturdu.
Geleceğimizin umut ışığı çocuk-
larımızın eğitimiyle oynanıyor.
Eğitimde şekilcilik, tembellik, ez-
ber ve bilim dışı öğretiler yerine,
nedene ve öze bakılmalı. Bu,
gencin üretkenliği yerine çalış-
mamaya özendirildiği, rahatına
kıymamaya itildiğinin karandır.
Bunun yerine bilginin uygula-
ma, iş eğitimi ve yetenek geliş-
tirici, yenilikçi bir sistemle veril-
mesi olmalıydı. Eğitim kurumla-
rında, "Benim adamım eşittirbe-
nim başanm" sınır tanımaz kad-
rolaşma, eğitim kurumlarımızda
hızla yol almaktadır. Eğitimimiz-
de "eski I yeni; dini I laik; ileri / ge-
ri" gibi farklılığın farkında olma-
lıyız. Bütün bunların yerine geç-
mişteki ortak değerlerimizi, ka-
zanımlarımız olan "Halkevleri,
Köy Enstitülerini" hatırlayarak
onlardan yararlanılmalıdır. Eğitim,
sosyal uzlaşmanın ana kaynağı-
dır. Doğru, dürüst davranış açı-
lımıyla genci eğiten bu olgu,
sevgi, anlayış ve hoşgörü kültü-
rüyle desteklenmelidir.
Milli eğitimde yapılanlan an-
lamlandırmak güçleşti. Laik
eğitime karşı duruş giderek
tırmanarak bir ironiye dönü-
şüyor. Kutlu Doğum Haftası bir
şölen etkinliğine dönüşürken di-
ne, inanca yönelik eylemsel imaj-
lar, sloganlar, simgeler, mescit ve
türban farklılığı gözle görülmek-
tedir. 85 yıllık laik demokratik bir
Cumhuriyet olarak örnek göste-
riliyorduk. "Dahili ve harici bed-
hahlar" örnekliğimizi silip şeria-
ta dönüşümün düşünü kuruyor-
lar. Ders kitaplan, değişken ilk, or-
taöğretim eğitim sistemleri, kad-
rolaşmalar, varılmak istenen göl-
geli umutlarının virajlı yollarıdır.
Cumhuriyet ve kurucusu Mus-
tafa Kemal'in sorgulandığı, eleş-
tirildiği TV programlarında, ga-
zetelerin köşe yazılannda inanıl-
maz ikilemler huzur bozucu bo-
yuttadır.
Gençler uçup giden hayal-
lerinin peşindedirler. Sınavı
kazanma, üniversiteye girme,
iş bulma ve özetin özeti "gele-
cek kaygısındadııiar". Ağır sev-
dalan, bitmeyen depresyonla-
rı onları sürüklüyor.
"Eğitim, insanı insan yapan
bir sosyal olgudur." Siyasetin
dişlilerinin çarkında öğütülen ol-
mamalıdır. 2008 eğitim yılında
ülke yönetimi gibi eğitimimiz-
de de karmaşa yaşandı. 17. Mil-
li Eğitim Şûrası çalır.malarının
imam hatip okullarının üniversi-
telere giriş kolaylığına dönüştü-
rülmesi de laikliğin karşıtı soru-
nun bir parçasıydı.
21. yüzyıl, bilim ve teknoloji
çağıdır. Gençlerimiz arta kalan
umutlarıyla doğru ve yanlışı
anlamanın güçlüğünü yaşı-
yorlar. Cumhuriyet tarihi tartışı-
lıp sorgulanırken Iran, Afganistan
ve Arabistan özentisi (!) çelişkileri
yaşandı. Sözde ayrı, özde ayrı
duruldu. 2008'in farklı düşün-
dürdükleri bunlardır. Gençlerimiz
anlayışlı, hoşgörülü ve sabırlı bir
beklentide; bütün bu olanları
hak etmemektedir. Onlar, çağın
ilerisine, yeniliğe ve gelişmeye yü-
rümek istiyorlar...
KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behlcak@yahoo.com.tr
ÇtZGÎLÎK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com
HARBt SEMİHPOROY
Ml, (JEPEVE
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
BANA BAK BÜCÜR..
AKLINDAN NE FANTAZtLER
CEÇİYOR BİLEMEM AMA
ÇABUK BIRAK ONU
ELİNDENÜ
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 28 Huziran www.mumtaz-arikan.com
ÇAĞAÇAN BESTEC/
1885' TE BUGÜN, ÜNLÛ SESTECİ HACI AKİF SEY, S4 V4
f/MM ÖLPÛ. DAHA ÇOOUKKEN GÜZEL SBSİVtE bitUcATİ
ÇEtEM ARİf eey, SÖZLÛ ÖG/SeMMLE (UÖTAStZ) Y£TİfTİ-
RİIMİŞ, GÜÇLÛ SELLEĞI SAYESİNPE YÛZLEKCB ŞARKJ-
n £ZBEiıi£Mtşrı-f>AoişAi4 ASakMecir TAKA&NDAN
SARAYA AUNAfJ /J«i= S£Y, CAKJy£t£K£ MÜZ't: D&i-
Sl VaRMEKLE &ÖKEVLeMDİ/tİLİNC£ PE, BAŞINDAN
TÜKLÛ AŞK S&GÜVENLE& GSÇMİŞTİ.
ÖZeCJJlOLE fARKI PO£MUMt>A BİNİM ÜZS/SİAIDE fŞ
TE ynPMAI /tRİFBEY, YAPrnAK'VLA TÜKK MĞ2/&İMDE
YEHİ BİR ÇAĞ BAÇLATM/Ş (NEOIOÂS-i/i) VE EN t
YÛtCLE/?ARASINA GİKAAÎŞTiR."x£KDİliHİCAZAçAR'
MAKAM/N/M OA VVSATlC/ei HACI A&FSEY'İN,NOrA BİISİSİ
OLMAKS12tN VE BİR SAZ ÇAUMAKS/Z/N O&TAYA KOYPU/UA-
Rl, DEHASMIN AÇIK GĞSTERGESİDİR...
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Travma...
"Dengir Mir Mehmet Fırat travmasıyla" ilk karşı
laşmam, Enver Aysever'in bir "Aykın Sorular" prog-
ramı vesilesiyle olmuştu...
•Atatürk devrimleri üzerine bugün böyle ileri geri ah-
kâm kesen bu beyefendinin "ham iktidar ilişkileri" üze-
rine kurulu dünyasıyla, kadın başta olmak üzere için-
de demokratik haklann esamisinin okunmadığı feodal
zihniyet kalıplarıyla ilk kez o program sayesinde etraflı
fikir edindim.
Aylardan ekimdi.
Aysever, çoğu programında yaptığı gibi Dengir
M...M Fırat'ı tek konuk almış; iki-üç saatlik bir soru-
cevap maratonu götürüyor...
Elimdeki "zap" aletini çalıştıramamış, ekrana çakı-
lıp kalmıştım.
O ne afra tafra, ne kibir, ne kendini beğenmişlik, ne
çalım, ne aba altından sopa göstermeler, ne "Kızım sa-
na söylüyorum, gelinim sen anlal" yollu tehditler...
O nasıl bir yüz ifadesi, nasıl bir vücut dili...
'Don Corleone' mi demiştiniz?
Terim'i hani "Don Corleone"ye benzetiyorlar ya!
Haksızlık.
Dengir Mir Mehmet Fırat dururken, bu benzetme ko-
layına başka kimse için yapılamaz.
Tavır, aynı TV'lerden, filmlerden izlediğimiz bir "Si-
cilya babası" tavrı: "Kiminle dans ettiğini bil ve ona gö-
re ayağını denk al!"
Bu mesaj tabii yalnız değerli meslektaşımız Aysever'e
değil; Aysever üzerinden tüm basın camiası ve benim
gibi naçizane TV'leri karşısında oturan ezcümle izle-
yiciye veriliyor...
Aysever, "Bakın" diyor, "vaktiyle sizi destekleyen Er-
tuğrul Özkök bile artık eleştiriyor!"
Dengir Mir Mehmet Fırat'tan cevap: "özkök' ün hü-
kümetle Ilişkisi vardır. Patronun bir işi görülmemiştir,
onun için böyle yazıyordurl.." Az biraz soluklandıktan
sonra Aysever'e ayrıca "kendisinin de birpatronu ol-
duğunu", "KaramehmetVn de hükümetle işleri olabi-
leceğini" hatırlatarak gazetecinin bunu -bir biçimde-
her daim aklının bir köşesinde bulundurması gerekti-
ğini salık veriyor ve tüm TV kanallannın 24 saat boyunca
bir BBG evi gibi iktidar tarafından izlendiğini belirtiyor.
Sonra da müstehzi bir ifadeyle ekliyor: "(Medyada) biz
kimin kim olduğunu biliyoruz!"
Eh, pes!
Kapalı kapılar ardında filan değil.
Uluorta açıktan, milyonlarca TV izleyicisi önünde ya-
pılıyor bu konuşmalar...
Gayet safiyane, o zaman ortalık ayağa kalkar san-
mıştım. Hukukçular, gazeteciler, basın örgütlerinden,
AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın "buaçıktehdit, sin-
dirme, pusturma söylemi karşısında" bir yerlerden top-
lu bir protesto, itiraz, uyarı gelir diye düşünmüştüm...
Tabii hiç öyle bir şey olmadı. Kâh bu ilişki biçimle-
ri "kanıksandığı"; kâh gündemin yoğunluğu içinde -di-
ğer unutulmaz incilerini özetleyemeyeceğim- bu akıl-
lara durgunluk veren söyleşi kaynayıp gitti.
Programın ardından yaşadığım "şoku" yazmaya son
derecede karariı olan ben bile, aklımızı başımızdan alan
haber akışının ağırlığında bu fırsatı bulamadım.
Demokrasi söylemi
muhatabına bakın
Ne var ki sahne sahne beynime kazılan o söyleşiyi
unutmam mümkün değil.
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın New York Times açık-
lamalarını okur okumaz gözümün önünde hemen
"Aykın Soru/ar"ındaki performansı canlandı.
"Vaybe!" dedim kendi kendime, "Demokrasiyi şim-
di biz bu zattan mı öğreneceğiz?"
Konu "elitlerie halk arasında" cereyan ettiği iddia edi-
len o malum "sınıf savaşı"\
"New York Times" muhabiri Sabrina Tavernise, iki-
de bir işkembeden yazılıp çizilen bu çetrefil konuyu ko-
nuşmak adına, bula bula, "iktidar raconunu" göğsü-
nü gere gere canlı yayınlarda ifşa etmekten çekinme-
yen ve gazetecisinden patronuna da medyayı açıkça
tehdit eden böyle bir "iktidar baronunu" seçiyor...
NYT muhabiri, "kiminle neyi konuştuğunu" anlamak
adına, muhatabına alıcı gözle bakıp bir arşiv çalışması
yapsa, asıl büyük "travmanın" kimlerden kaynaklan-
dığını hemen oracıkta kavrayabilir...
Ama böyle bir çalışmaya mahal görmüyor.
Röportajın ana fikri çünkü önden yazılmış: "Laiklik,
Islamın bahçesinde yeşermez. Sınıriı bir elitin benim-
sediği Atatürk devrimleri, geniş halk kitleleri için bugüne
bugün üstesinden gelinmeyen bir travma olmuştur!"
Tavemise, üç aşağı beş yukan, bunu böyle ifade ede-
cek bir "babayiğit" arıyor ve buluyor.
Dengir Mir Mehmet Fırat, NYT'ye; NYT, Dengir Fı-
rat'a hayırlı uğurlu olsun.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
BULMACA SEDATYAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1
2 3 4 5 6 7
1/ Tüle benzer ince -j
ve saydam bir ku- _
maş. 2/ Toprak, ^
kum ve saman ele- 3
meye yarar iri de- A
likli kalbur... Se- *
naryosunu Yılmaz ö
Güney'in yazdığı 6
ve Şerif Gören'in -t
yönettiği, 1982 Can-
nes Film Şenli- 8
ği'nde Altın Palmi- 9
ye ödülünü kazanan
film. 3/ Şarap mahzeni...
Usulle ilgili olan, düzenli,
sistemli. 4/ Utanç duy-
ma... Kâğıtlan bir arada
tutmaya yarar çengel. 5/
Dünyanın ilk nükleer de-
nizaltısının adı. 6/ Tabut...
Bir noktanın seçilen bir
karşılaştınna yüzeyine gö-
re yükseltisi. II Miskin,
tembel... Fas'ın plaka imi.
8/ Bir işte bir kirnse ya da şeyin üstüne düşen görev.. Pem-
bemsi turuncu renk. 9/ Doku teli... Zırhlı ve paletli bir sa-
vaş aracı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ "Geko" da denilen bir sürüngen türü. II Saban demiri
ya da pullukla açılan su yolu... "Eğil bir — öpeyim / Ay
karanlık görmezler" (Türkü). 3/ Yılanın deri değiştirirken
atüğı deri... XVI. yüzyüda yaşamış bir tasavvuf şairi. 4/ Gü-
zel sanat... Mersin yakınlannda kurulu olan petrol antım
tesisi. 5/ Jules Verne'in, "Deniz Altında Yirmi Bin Fer-
sah" adlı romanındaki düşsel denizaltının adı. 6/ Rize'nin
Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla... Giysi yapılan bir tür pa-
muklu kumaş. II Bursa yöresine özgü bir peynir cinsi... Es-
ki dilde su. 8/ Yapmacıklı davranış... Eti lezzetli bir balık.
9/ Siirt ilinde bir kaplıca... Metal sarnıç.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1
T
A
R
H
U
N
•
S
2
U
Y
E
•S
A
U
N
A
3
L
A
V
U
K
•N
A
L
4
A
|
A
R
U
S
IY
E
5
R
E
N
|
R
E
£
E
P
6
E
V
T
•M
E
T
•
7
M
T
|
A
L
E
F
•B
8
[
T
T
B
A
R
•N
U
9
•A
L
A
M
E
C
E
K