08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 2008 SALI 4 HABERLER CHP genel başkan aday adaylarından Ayhan Yalçınkaya, ‘Sadece yönetim değil anlayış da değişmeli’ diyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Aysun Kayacı’nın Dağdaki Çobanı Bir toplantı için üç gün yurtdışına gittim. Dönüşümde gördüm ki, Aysun Kayacı ile “dağdaki çoban”ı, gündemin ilk sırasındaki yerlerini koruyorlar. Aysun Kayacı’yı TV’den tanıyoruz. Ben ilk kez NTV’deki “Haydi Gel Bizimle Ol!” programında tanıdım. Daha önce de ünlüymüş. Güzel bir genç kız, ama aklından geçeni uluorta söylemeseydi, Türkiye’nin en tanınan, aynı zamanda en fazla saldırılan kişisi olur muydu bilmiyorum? Herkesin hakkında konuştuğu “dağdaki çobanı”nı ise kimse tam olarak tanımıyor. Çünkü somut bir kişi değil, soyut bir kavram o. Neleri simgeliyor? Bana göre umarsızlığı, bilgisizliği, yoksulluğu, tabii ki yalnızlığı, bütün bunların toplamı olarak bahtsızlığı... Yani o ne denli soyut bir kavram da olsa tekil değil, hatta çoğunluktan biri. Tek farkı, bütün bu özellikleri yaptığı iş dolayısıyla daha iyi yansıtır durumda olması. Üniversite öğrencisi olduğunu öğrendiğimiz Aysun Kayacı, demokrasimizi eleştirirken, ‘Dağdaki çobanın da, benim de bir oyumuz var, böyle demokrasi olur mu?’ deyiverince kıyamet koptu. Başbakan bile kendisine çattı. ??? Kayacı’ya hak vermediğimi, görüşlerini paylaşmadığımı baştan söyleyeyim. Bu tartışmanın 19. yüzyılda kalmış olması bir yana, bu ülke, üniversitedeki öğrenciler, öğretmenler ile dağdaki çobanın el ele vermesiyle, omuz omuza çarpışmasıyla kuruldu. Dağdaki çoban ile üniversite kürsüsündeki delikanlı Çanakkale’de de omuz omuza çarpıştılar ve şehit olduktan sonra koyun koyuna gömüldüler. Kısacası dağdaki çobanın herkes kadar harcı var bu vatanın temelinde. Ama ne yazık ki, dağdaki çoban temel harcına alın terini, kanını kattığı vatanın nimetinden, demokrasinin yararından kendine düşen payı alamadı. Eğer bugün hâlâ, onu bilgisizliğin, çaresizliğin, umutsuzluğun simgesi olarak algılıyorsak, bunun kabahati, onun değil, onu orada unutan bizim sırtımıza yüklenebilir ancak. Seksen beş yıllık Cumhuriyet, harcında payı bulunan dağdaki çobanına ulaşamamışsa, çobanın adını cehalet vesilesiyle kimse ağzına almak hakkına sahip değildir. Olayın bu gerçek yönünü gördükten sonra, “dağdaki çoban” konusunda, yakışıksız yakıştırması dışında, Aysun Kayacı’nın bunca eleştiriye konu olmasındaki haksızlığı da görmezden gelemeyiz. Çünkü dağdaki çobanın yazgısında birinci derecede sorumlu olan Kayacı değil. ??? Okul söz konusu olunca, onu aklına getirmeyen, onun okullaşma koşullarını yaratmayan, ama onun oyu söz konusu olunca, peşinden koşanlardır asıl sorumlular. Onlar ki, yalnız dağdaki çobanı değil, köydeki kasabadaki, kentteki bilumum insanı cehaletin veya yarı cahilliğin pençesine terk etmişler, yalnızca oyunu almakla yetinmişlerdir, şimdi dağdaki çobanı ya da köydeki yeğenini, ya da kentteki işsiz akranını, kasabadaki ahbabını, yapay bir çıkışla Kayacı’ya karşı savunuyor görünerek, gösteri yapmak hakkına sahip değillerdir. Onlar ki, cehalet üzerine politika bina ederler, sureti Hak’tan görünüp, demokrasi, eşitlik ve kardeşlik nutukları atma hakkına sahip değillerdir. Onlar ki, kendi ülkesinin insanını, benzer ülkelerin altında bir okullaşma düzeyinde tutmuşlardır, onlar ki, eğitimin süresini kısıtlı kılarken, düzeyini de düşürmüşlerdir, şimdi halktan yana tavır koyuyor gibi davranma hakkına sahip değillerdir. Dağdaki çoban, bizim kardeşimizdir. Ama hakkını yediğimiz, yüzüne bakmak hakkına sahip olmadığımız kardeşimiz. Biz kurallarını kendimizin koyduğu bir yarışta, dağdaki çobana aynı hakkı tanımadan aynı olanakları sağlamadan, onu saf dışı bırakarak, oyunu kendi aramızda oynayıp, kendi aramızda yarışan insanlar konumundayız. Dağdaki çobana da, aynı hakkı sağlamış olsaydık, belki de bugün o bizim yerimizde olacaktı, bizde onun... ‘Dümen sola kırılmalı’ TÜREY KÖSE ANKARA CHP genel başkan aday adaylarından, eski gençlik kolları başkanı ve parti meclisi (PM) üyesi Ayhan Yalçınkaya, “CHP’nin sorunu sadece yönetim değil, anlayış da değişmeli. CHP hayata, kadere müdahale etmeli; dümenini sola kırmalı” mesajını verdi. 34 yaşında “en genç aday adayı” sıfatını taşıyan Yalçınkaya, “Kurultaydan toplumsal ve örgütsel umut bekliyorum. Değişimin gerçekleşmesini, dinamik bir kadronun yönetime gelmesini istiyorum” dedi. CHP’de kurultay tarihi yaklaşırken PM üyelerinden Ayhan Yalçınkaya da Sıvas’ta adaylığını açıkladı. CHP gençlik kollarının “son 2004 yılında seçilmiş genel başkanı olan” Yalçınkaya, sorularımıza şu yanıtları verdi: ? Ayhan Yalçınkaya: CHP’de tek mesele yönetimlerle ilgili değil, anlayışlarla ilgili. CHP’de yönetim değişti diye sokaktaki kara çarşaflı o gün başını açmayacak. CHP’nin sistemiyle, siyasete bakışıyla ilgili sorunlar var; o gitsin ben geleyim diyerek sorun çözülmez. Mevcut örgütlenme modeliyle CHP bir yere varamaz. CHP’nin temel sorunu yönetim mi? 22 Temmuz seçimlerinde antilaik sayılan bir cephe yüzde 46 gibi yüksek bir oyla iktidar oldu. Bu, çok iyi değerlendirilmeli. Siyaseti klasikleşmiş, birbirini yenmeye dönük organizasyonlarla değil; birbirimizi kazanmaya dönük organizasyonlar düzleminde değerlendirmek lazım. Bu, sadece basın açıklamalarıyla, Meclis çalışmalarıyla sınırlı bir mücadele değil, devrimci bir mücadele olmalı. Herkes bir karşıdevrim hareketinden bahsediyor. Karşıdevrimin tek panzehiri devrimdir. CHP’de tek mesele yönetimlerle ilgili değil, anlayışlarla ilgili. CHP’de yönetim değişti diye sokaktaki kara çarşaflı o gün başını açmayacak. CHP’nin sistemiyle, siyasete bakışıyla ilgili sorunlar var; o gitsin ben geleyim diyerek sorun çözülmez. Mevcut örgütlenme modeliyle CHP bir yere varamaz. Görev, ciddi alternatif yaratmak olmalı. Mevcut kadro bugüne kadar yapılanların yanlış olduğunu düşünmüyor, özeleştiri yapmıyor. Siz kaç yaşındasınız? 34 yaşındayım. Ama yaş fetişizmi içinde değilim. Dinamizm sadece yaşla ilgili değil. 80 yaşında devrimci bir gençtir, 20 yaşında yobazsa ihtiyardır. Dinamik bir kadro, örgütlü bir toplum çok önemli. DİSK’in üye sayısının azaldığı bir ülkede, CHP de büyük yara alıyor. CHP’nin programına dönük eleştiriler de var... CHP programının kesinlikle yenilenmesi lazım. 6 ok omurgası korunmak kaydıyla yeniden bir dış politika, ekonomi, kültür, küreselleşme tarifi ve tartışmalarına ihtiyaç var. Güneydoğu, daha adı bile konulamamış bir sorundur. Bir türlü Diyarbakır cezaeviyle yüzleşememiş bir ülkeyiz. Orada üretim biçimini değiştirmeden bir şeyi değiştiremezsiniz... Partinin sağa kaydığı eleştirileri konusunda ne düşünüyorsunuz? Bizim sloganımız “Umudun, sevdanın ve inancın kavgası başlamıştır”. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Siyasette hedefin ortaklaşması lazım. İktidar olmak en önemli araçtır. Ama sadece iktidar olalım diye düşünürseniz bir milliyetçilik refleksi yükselince miliyetçi olursunuz, İslami hareket yükselirse türbanlıdan da oy istersiniz... Siyaset anlayışını değiştirmemiz lazım. CHP’nin dümenini sola kırmak lazım. CHP politikasını ezenezilen dengesine yeniden oturtmak lazım. Bölünme korkusundan kurtulup demokratik açılımlar yapmalıyız. H ALUK KOÇ C HP’DEN TÜSİAD’A TEPKİ ‘CHP delegesi Erdoğan’ı sevindirmez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP genel başkan aday adaylarından, Samsun Milletvekili Haluk Koç, “değişim talebinin, Türkiye’nin sol duyusunun talebi haline geldiğini” vurgularken “Başbakan Erdoğan, ‘CHP’nin başında Baykal’ın olması iyi’ diyor. Kurultay, Erdoğan’ı sevindirmeyecektir” mesajı verdi. Koç, dün gazetecilerle kahvaltıda bir araya geldi. Türkiye’nin yaklaşan küresel ekonomik kriz riski altında olduğunu, ancak AKP iktidarının bu riske karşı gerekli önlemleri almadığını vurgulayan Koç, “Gelinen noktada AKP iktidarı tıkandı. Muhalefetin durumu da iç açıcı değil. Muhalefet sorunlara çözüm üretme noktasında bir umut vaat etmiyor. 2627 Nisan’da yapılacak olan kurultay ciddi bir dönüm noktası, bir sınav. CHP üst yönetimi kurultay sürecinin başladığı tarihten bu yana haksız ve hukuksuz uygulamalar gerçekleştiriyor. Eskişehir, Uşak ve Çanakkale’de il kongreleri keyfi bir tutum sergilenerek gerekçe bile gösterilmeden yapılmıyor. Bu illerden gelecek değişim yanlısı delegelerin önü kesilmeye çalışılıyor” dedi. Koç, CHP’nin tüzüğüne göre genel başkan adayı olabilmek için divanın huzurunda toplam delege sayısının yüzde 20’sinin imzalı desteğinin alınması gerektiğine dikkat çekerken sözlerini şöyle sürdürdü: “CHP delegelerinin iradesine ipotek konulmak isteniyor. Bu, delegelere haksızlıktır. Delegenin şantajlara boyun eğmeyeceğini, vaatlere kanmayacağını biliyorum. Genel Sekreter Önder Sav da tarafsızlığını yitirmiştir. Kendisinin talimatıyla genel başkan için imza toplama gayretleri hukuksuz biçimde sürdürülüyor.” Koç, Başbakan Erdoğan’ın Malatya’da yaptığı bir konuşmada, “CHP’nin başında Baykal gibi birinin bulunması çok yararlı, çok hayırlı” dediğini anımsatırken “Kurultayımız alacağı sonuçla Sayın Başbakan’ın Malatya’da yaptığı açıklamalar çerçevesinde Recep Tayyip Erdoğan’ı sevindirmeyecektir. Mutlu etmeyecektir. İtinayla seçim kaybetmeye alışmış bir üst yönetime de bu kurultay ‘dur’ diyecektir’’ açıklamasını yaptı. Koç, TÜSİAD’ın “Muhalefet boşluğu var” eleştirisiyle ilgili soruya “Onlar bu tespitleri yeni yapmış. Ben uzun zamandır söylüyorum” karşılığını verdi. Koç, Kurultay salonunda başkan adaylığı için gerekli imza sayısına ulaşma konusunda bir endişe taşımadığını da ifade etti. ‘Türkiye’de muhalefet boşluğu yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, “Türkiye’de muhalefet boşluğu var” diyen TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’a “Türkiye’de muhalefet boşluğu yok, iktidar yandaşlığı var” karşılığını verdi. Özyürek, dün yaptığı yazılı açıklamada, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın sözleriyle ilgili olarak “TÜSİAD’ın aradığı muhalefet partisinin ‘yapıcı’ olması gerektiği ifade edilmiştir. Hem muhalefet partisi olacak, hem de iktidara ve sermayeye karşı yapıcı söylemlerde bulunacak. Biz CHP olarak böyle bir muhalefet anlayışında değiliz. Majestelerinin muhalefeti olmayız, olamayız’’ dedi. Özyürek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye, AKP iktidarında laik demokratik cumhuriyet rotasından dini cumhuriyet rotasına yönlendirilirken Meclis içinde ve dışında tepki koyan tek örgüt CHP olmuştur. TÜSİAD ve diğer iş dünyası örgütleri ciddi bir tepki koymamış, vaziyeti idare etmişlerdir. Piyasalarda dalgalanma yaşanırken AKP hükümetinin felçli gibi kılını kıpırdatmadığını, yüksek sesle sadece CHP söyledi. Cari açık 40 milyar dolara doğru yükselirken bu durumun ciddi bir risk oluşturduğu ve önlem alınması gerektiğini sadece CHP söyledi. Temsil ettiği camianın şikâyetlerini, taleplerini AKP iktidarından çekindiği için yüksek sesle dile getiremeyenler, muhalefete akıl vermeyi bırakıp işlerine baksınlar. AKP’nin ekonomideki ve siyasetteki yanlışlarına karşı tepki koysunlar.’’ CHP Genel Sekreter Yardımcısı Bihlun Tamaylıgil de yaptığı yazılı açıklamada, “İktidarın yanlış ve tehlikeli uygulamaları ortada iken, TÜSİAD’ın sorumlu muhalefet bilinciyle görevini eksiksiz yapan CHP’yi hedef alması, düşündürücü olduğu kadar da ibret vericidir. TÜSİAD’ın söylemi haklılık ve insaf kriterleri ile bağdaşmamaktadır’’ dedi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu da konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada , “CHP’yi eleştirmek için önce CHP’ye karşı önyargıların yıkılması lazım. TÜSİAD, yoksulluğu siyaseten sömüren AKP’ye bugüne kadar ne söyledi? Keşke, bu ülkede sivil toplum kuruluşları, CHP’nin gösterdiği sorumluluğun benzerini iktidardan da isteseler. İktidarın gücüne kimse teslim olmamalı’’ açıklamasını yaptı. Askeri Yargıtay’ın 94. kuruluş yıldönümü nedeniyle yüksek mahkeme üyeleri Anıtkabir’i ziyaret etti. (Fotoğraf: AA) Askeri Yargıtay’dan hukuk devleti uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Askeri Yargıtay’ın kuruluşunun 94. yıldönümü nedeniyle Askeri Yargıtay Başkanı Hâkim Tuğgeneral Ahmet Alkış ve beraberindeki üyeler dün Anıtkabir’i ziyaret ettiler. Tuğgeneral Alkış ve beraberindekiler, Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktıktan sonra saygı duruşunda bulundular. Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayan Tuğgeneral Alkış, daha sonra yazdıklarını sesli olarak okudu. Alkış, güncel konulara da dikkat çektiği yazısında, “Anayasaya, yasalara, mahkeme kararlarına uyulmasının ve saygı gösterilmesinin hukuk devletinin bir gereği olduğu, kurum ve kurallarına şiddetle saldırıldığı, kutuplaşmaların yaratıldığı bir toplum yaşamının kaos yaratmaktan başka bir sonuç doğurmayacağı gibi anayasanın temeli olan Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığı ile devletin bölünmez bütünlüğünün de zarar görebileceği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş şartları, ödenen bedeller ve kuruluş felsefesinin daima akıllarda tutulması gerektiği, anayasanın başlangıç bölümünde; devletin yetki ve görevlerinin kullanılmasında medeni bir iş bölümünden ve işbirliğinden bahsedildiği, devletin organlarının görev, yetki ve sorumluluklarının anayasada gösterildiği, hiç kimse ve organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı’’ uyarılarında bulundu. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘RÜŞVETÇİ BAŞBAKAN OLUR MU?’ Erdoğan’a ‘Rüşvet verdim’ sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Sıvas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sayın Deniz Baykal’ın enerji bakanı olduğu dönemde, rüşvetle benzin alınıyordu. Nereden biliyorsunuz, derseniz, biliyorum, çünkü o dönemde benzin almak için ben de rüşvet verdim” sözlerini bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Özdemir, Başbakan Erdoğan’a “Yürürlükteki yasalara göre rüşvet vermenin suç olduğunu biliyor musunuz? Rüşvetle iş yapan birisi, hangi demokratik ülkede başbakan olur? Geçmişte Refah Partili, şimdi de AKP’li belediyeler, ‘Rüşvet alan da veren de melundur’ açıklamasını halkın da görebileceği şekilde duvarlara yazıyorlar. Siz rüşvet ödediğinizi söylediğinize göre, bu söylemin neresinde oluyorsunuz” sorularını yöneltti. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, ciddi bir muhalefet boşluğundan söz etmiş. Bu nedenle TÜSİAD’ın söylemlerinin de siyasi algılanmasından şikâyette bulunmuş. Türkiye’de gerçekten muhalefet boşluğu var mı? Bence muhalefet boşluğu yok. Çünkü Türkiye’de gerçekten ciddi bir kurumsal muhalefet söz konusu. Birçok anayasal kurum AKP’ye kökten bir muhalefet yürütüyor. Aslında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın muhalefetini de küçümsememek gerekir. Sonuç olarak Meclis’te 367 milletvekili yoklamada bulunmadan Cumhurbaşkanlığı seçimine başlanamaz kararı CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sayesinde alındı. Yarın AKP bir anayasa değişikliğiyle parti kapatmayı zorlaştırıcı adımlar atarsa, CHP bu değişikliği de Anayasa Mahkemesi’ne götürecektir. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmesine en kararlı karşı çıkan partinin de CHP olduğunu Muhalefet Boşluğu Var mı? biliyoruz. Geçenlerde gayrimüslim azınlık vakıflarının hak ve hukukunun bir ölçüde iyileştirilmesi amacıyla çıkarılan kanunun iptali için de Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutan parti CHP’ydi. CHP, gerçekten bir milliyetçistatükocu muhalefetin yapabileceği her şeyi büyük bir istekle ve büyük bir dirençle yapıyor. Atılacak her türlü demokratikleşme adımının karşısında olduğunu da her fırsatta dile getiriyor. ??? O zaman nedir muhalefet boşluğu? Muhalefette boşluk yoksa ne var? Bence Türkiye’de muhalefet var da tersinden işliyor. Genelde sosyaldemokrat bir muhalefet ne yapar, ülkenin demokratikleşmesini, çalışanların sosyal haklarının korunmasını, Türkiye’nin çağdaş ölçülerde bir yasal yapıya kavuşmasını ister. Türkiye’de olmayan bu. Türkiye’nin hakiki bir muhalefete ihtiyacı olduğu bir gerçek. Bu muhalefet, iktidardaki AKP’yi yeterince demokratik adımlar atmadığı için, örgütlenme ve düşünce özgürlüğü alanlarında gereken değişiklikleri yapmadığı için eleştirmeli, ezilen, hakkı yenenlerin hakkını savunmak amacıyla onların yanında yer aldığını göstermeli. Muhalefet var olan durumu korumayı değil, Türkiye’yi daha ileri demokratik ülkeler düzeyine ulaştırmak amacıyla değişmeyi ve ilerlemeyi savunmalıdır. Bu anlamda ülkemizde bir boşluk olduğu gerçektir. CHP, gerçekten var olan durum değişmesin diye hatırı sayılır bir muhalefet yürütüyor. Ancak bunların hiçbiri toplumun büyük çoğunluğu için fazla anlam ifade etmiyor. Toplum, değişim istiyor, ekonomik durumunun düzeltilmesini, yoksullarla zenginler arasında açılan uçurumun azaltılmasını talep ediyor. Tabii en çok da muhalefetin halka güvenmesi gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’de olduğu gibi halktan korkan, halkın tercihlerinden korkan ve kendisini sosyal demokrat diye tanımlayan bir muhalefet olduğunu sanmıyorum. Bu tam anlamıyla bize özgü bir durum. Halka güvenmeyen bir muhalefetle yüz yüzeyiz. ??? Gerçekten Türkiye’nin hakiki bir muhalefete gereksinimi bulunuyor. Bu hakiki muhalefet AKP’nin sağında değil solunda olmalıdır. Bu muhalefet içine kapanmayı değil, demokratikleşen ve değişen dünyanın ilericileriyle birlikte olmayı kendisinin önüne görev olarak koymalıdır. Bu muhalefetin hedefi Türkiye’yi çağdaş ölçülere kavuşturmak olmalıdır. Batı demokrasilerinde ne varsa ülkemiz de onların olması için bir program geliştirmelidir. Örneğin lider hegemonyasını pekiştirmeyi amaçlayan 12 Eylül askeri cuntasının ürünü Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilmesini istediğini açıkça dile getirmelidir. Gerçek demokrat bir muhalefet partisi, yüzde 10’luk barajlarla toplumun birçok kesimini temsilcisiz bırakan Seçim Kanunu’nu değiştireceğini söyleyebilmelidir. Bir muhalefet partisi sendikal haklar, grev hakkı gibi konularda açık ve net bir tutum içinde olmalıdır. Bir muhalefet partisi kadınların Meclis’te en az üçte bir oranında temsil edileceğinin garantisini vermelidir. Bir muhalefet partisi, parti içi muhalefetin önünü kesen oyunlara başvurmayacağını göstermelidir. ??? Türkiye’de muhalefetin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Ancak bu muhalefet halkçı değil, demokratik değil ve toplumun çoğunluğuna güvenmiyor. Sorun burada... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle