22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 NİSAN 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Para Fonu Başkanı StraussKahn: Krizi çözmek için uluslararası düzeyde hükümet müdahalesi şart IMF de devlete sarıldı Uluslararası Ödemeler Bankası GeBIS: 60 yılın en kötüsü nel Müdürü’ne göre mevcut durum, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana gelişmiş ülkelerde görülen en ciddi piyasa dalgalanması. Bank for International Settlements (BIS, Uluslararası Ödemeler Bankası) Genel Müdürü Malcolm Knight, Wall Street Journal gazetesinde dün yayımlanan söyleşide, finans piyasalarında devam eden çalkantının İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gelişmiş ekonomileri vuran en kötü sarsıntı olduğunu söyledi. Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique StraussKahn, kredi krizine çare bulmak için uluslararası düzeyde hükümet müdahalesinin gerekli olduğunu söyledi. StraussKahn dün Financial Times gazetesinde yer alan söyleşide, “Kamu müdahalesi gereğinin gittikçe daha açık hale geldiğini düşünüyorum” dedi. StraussKahn bu açıklamayı, dünya genelinde merkez bankası yöneticileri ve maliye bakanlarının IMF ve Dünya Bankası toplantıları için bu hafta bir araya gelmelerinden hemen önce yaptı. SağSol Yok ki... En son Akdeniz Üniversitesi kampusunda yaşanan silahlı çatışma dün çok haklı bir kaygı ile medyanın gündeminde öne çıktı. Bu duyarlılığın başta siyasi iktidarı, sorumluları uyarabileceği, bir de gelişen teknoloji sayesinde tetikçilerin ekranlara takılması, istenirse önlem alınabileceği anlamında sevindirici. Yine de “Biz bu filmleri, hazırlanmış sırıtan kötü senaryoları olsa da, provokasyon boyutu çok ağır, olumsuz sonuçları ile birlikte çok gördük..” dedirten bir yan var ki.. İnsanın tüylerini diken diken ediyor, içini ürpertiyor... 12 Mart, 12 Eylül süreçlerini çağrıştıran görüntüye destek vermek istercesine, medya işin sansasyonunda; olup bitenlere teğet bakma eğilminde, “yeniden sağsol öğrenci çatışmaları” imajına takılıyor. Dünyada, hele de Türkiye’de sağsol kalmış gibi... Tek ideoloji, tek kutuplu dünya pompalamasında, yeni emperyalizm, yeni dünya sömürü düzeni çarklarının işlemesinde, sağsol gerçeğini unutturmak üzere, insanları ırklar ve dinler, mezhepler ayrımcılığı üzerinden çatıştırmak üzere çok yol alındı. Irak’ta bu günlerde en çıplak, dünyanın her yerinde aynı dinden farklı mezheplerden insanlar acımasız, ilkel, en kanlı boyutlarda birbirlerini kesip biçebildikleri içindir ki.. kanlı petrolün önlenemez fiyat yükselişi ile köşe dönme yaşanabildi. Sağsol, emeksermaye çelişkisi, emperyalizm algılamaları üzerinden örgütlenmeler, çözüm arayışları, ancak emperyal güçlerin ağırlıklı petrol çıkarları ilişkili etkin güç kullanmadıkları bölgelerde, günümüzde sınırlı ölçeklerde Güney Amerika ağırlıklı ülkelerde görülebiliyor. Türkiye’de şu süreçte, siyaseten gündem dışında kalmış ideolojik kavramlarla örgütlenmeleri unutun; düşünme, tartışma ortamlarında söz etmeye kalkışanlar uzaylı muamelesi görmekteler. Üniversitelere de sıçratılmak istenen çatışmaların odağında, Türkiye için ideolojik çatışmalardan çok daha tehlikeli sonuçlar doğurabilecek, ırk ve din, mezhep ayrımcılığı üzerinden, cepheleştirme oyunları var. ??? Çok kötü senaryolar ile çok başarılı, tehlikeli oyunların sahneye konulması ise 12 Mart, 12 Eylül süreçlerini aratmayacak benzerlikte. Baltalar, silahlar güvenlik koruması altındaki üniversitelere kolayca giriyor. Polis her zamanki gibi acayip taraf tutuyor, suçlu kolluyor... Günümüz teknolojisinde tetikçilerin kameralara yakalanmaları olasılığı yükseldikçe, yakalanabilen tetikçiler giderek daha bir meczup, çocuk kimlikli oluveriyorlar... Trabzon’daki papaz cinayeti, Hrant Dink, Malatya katliamları, Cumhuriyet’e ikinci kez bomba eylemi, cami provokasyon eylemi, çocuk yaşlarda tetikçiler, meczup yargılamasına çok uygun sabıkalı tipler. Akdeniz Üniversitesi’nde kameralara yakalanan eli silahlı kişinin uzaktan yakından öğrencilikle bir ilişkisinin olamayacağı başından belli. Yıldırım hızı ile sabıkaları, başka eylemlerdeki görüntüleri medyaya yansıyor. Suçlu yakalanmış duygusunu mu alıyoruz, yoksa işin provokasyonuna ilişkin daha bir karmaşa, büyük oyun mu ortaya çıkmış oluyor? Eli silahlı, öğrenci olmadığı, provokasyonda önemli rol oynadığı besbelli kişinin MHP’li damgasına ilişkin, MHP bağırıyor: “Bizim partililerimize, terörden uzak durmaları uyarılarımız yinelenip dururken, bu partimize yönelik büyük komplodur” deniliyor. AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nde açılan dava bağlantılı olarak MHP’den beklediği desteği göremediği, kızgınlık sürecinde “Olur mu olmaz mı?” sorusuna yanıt vermek olanaksız. Tek bilebileceğimiz; tetikçiler için de geçerli olmak üzere, günümüzde yükselen sağ damgalı kimliğin aslında “Türkİslam, Kürtİslam, radikal İslam...” olarak tanımlanabilecek bir çerçeve içinde geliştiği yolunda. Tabii ki biz uydurmuyoruz. Bir sürü televizyon kanalında yapılan açık oturumlarda, gazete köşelerinde teorisyenlerinin savunduklarının özeti böyle çıkıyor. Kendilerini sol sayanlar için de, paylaşım, eşitlik, Marksizmden yola çıkıldığını söyleme olanağı yok. Günümüzde bir zamanlar revizyonizmle suçlanan Kemalistler, Cumhuriyetçiler, laikçiler başta olmak üzere, çağdaş demokasiyi savunan çok sınırlı sayıda liberal, aşirettarikat sarmalına karşı, ayrımcılığa da itirazları olan çok sınırlı sayıda Kürt kökenliler, dincilikten, kafatasçılıktan uzak durmaya çabalayan Türkler, en çok ulusalcılar kendilerini solcu saymaktalar. En büyük trajedi de ABD, AB çıkarları adına emperyal çıkarları savunan, kendilerini modernitenin içinde gören ılımlı İslamcılarla ikinci cumhuriyeçilerin, aydınlanma, çağdaşlaşma karşıtı hizmetlerini saklamaya yönelik kendilerini solcu gösterme çabaları. Üniversitelere sıçratılmak istenen çatışmaların ülkemiz geleceği için çok büyük tehdit oluşturduğu ne kadar kuşku götürmezse, sağsol çatışması olduğu o ölçeklerde kuyruklu yalan. Ne fark eder, demeyin. Odağı bile sanal pazarlanan bir çatışma oyununda sağlıklı önlem alınma niyeti olabilir mi ki? soner@cumhuriyet.com.tr Devler resesyon dedi Uluslararası haber ajansı Reuters cuma günü 17 piyasa yapıcısı arasında bir anket yaptı. Aralarında Merrill Lynch, Lehman Brothers gibi finans devlerinin de bulunduğu 15’i ABD ekonomisinin resesyona girdiğini kabul etti ve faiz indirimi beklediğini açıkladı. Reuters’ın önde gelen Wall Street şirketleri arasında yaptığı anket, cuma günü açıklanan istihdam rakamları ABD’nin resesyona girdiğini ve bunun da ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz oranlarında yeni indirimler yapması gerektirdiğini gösterdi. para politikasına ve mali politikalara destek olarak bir “üçüncü savunma hattı” sağlayacağını belirtti. StraussKahn, “Borçların yeniden yapılandırılması için çaba harcanmalı. Bankalarla ilgili olarak eğer, sermayenin getireceği tamponlar özel sektör tarafından hızlıca onarılmazsa, devlet parasının kullanılması düşünülebilir” dedi. StraussKahn, kredi krizinin sadece ABD’nin sorunu olmadığını da belirtti: “Kriz globaldir... Ayrışma teorisi denilen şey tamamen yanıltıcı” dedi. Ülkelerin finans yöneticileri, bu toplantılarda finans piyasalarındaki çalkantıya yönelik atılacak adımlar üzerine görüş alışverişinde bulunacak. IMF Başkanı, menkul kıymetler piyasası, konut piyasası veya bankacılık sektörüne yönelik devlet müdahalesinin, FİTCH: BANKALARIN İŞİ ZORLAŞIYOR Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, bugün yayımladığı “Banka Sistemik Risk” raporunda, dünya genelinde bankaların giderek zorlaşan faaliyet ortamı ile karşı karşıya olduğunu açıkladı. Bankacılık sektöründe sistemik riskin yükselmeye devam ettiğini ifade eden Fitch, özellikle ABD ve İsviçre bankacılık sistemlerinin ABD subprime krizi nedeniyle zayıfladığını belirtti. Fitch, global olarak kredilerde büyümede sert düşüşün devam ettiğini de vurguladı. Fitch, bu yıl global reel kredi büyümesinin yüzde 9’a gerilemesini bekliyor. ECB UYARDI Kİ R Ü T SI BURA YE Avrupa’da enflasyon baskısı FRANKFURT (REUTERS) Avrupa Merkez Bankası (ECB) İcra Kurulu üyesi Lorenzo Bini Smaghi ve kurul üyesi Klaus Liebscher, enflasyon konusunda uyarıda bulundular. Liebscher aynı zamanda ücret ve fiyat artışlarının birbirini besleme riski gördüğünü söyledi. Avusturya’nın Kurier gazetesinde yayımlanan söyleşiye göre Liebscher, “Ücretfiyat sarmalı tehdidi var” dedi. Bini Smaghi de ECB’nin, asla ABD’li Bear Stearns’i batmaktan kurtarmak için müdahale eden ABD Merkez Bankası gibi davranamayacağını belirtti. Smaghi, “ECB’den bunu yapması istenemez, bu onun görevi değil ve hiçbir zaman da olmamalı” dedi. Turizmciye vergi eziyeti Ekonomi Servisi Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Ahmet Barut ve Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Murat Dedeman’ın yaptıkları ortak yazılı açıklamada, hükümetin, belediyelere gelir sağlamak adına İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı’nı yeniden TBMM gündemine getireceği konusunda alınan duyumların turizmcileri ayağa kaldırdığı belirtilerek tasarının yasalaşmasının turizm sektörüne darbe anlamı taşıyacağı vurgulandı. Açıklamada, otel, motel, tatil köyü, pansiyon gibi tesis ve ? Türkiye Otelciler Federasyonu ile Turizm Yatırımcıları Derneği, konaklama tesislerinden alınması planlanan yüzde 3’lük verginin, Türk turizmine darbe anlamı taşıyacağını açıkladı. yerlerden günlük yeme, içme ve yatak ücretleri dahil konaklama bedelinin yüzde 3’ü oranında konaklama vergisi alınmasını öngören taslağın yasalaşması halinde sadece konaklama tesisi işletmecilerinin değil, tüm turizm sektörünün bundan zincirleme olarak olumsuz etkileneceği kaydedildi. Turizm sektörünün, hem istihdam hem de net döviz geliri açısından Türkiye’nin itici gücü olduğu vurgulanan açıklamada şöyle denildi: “Bugün sektörümüzün önündeki engellerin kaldırılacağını beklerken, yeni engellerle karşı karşıya bırakılıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımızca açıklanmış, 2023 yılına yönelik 50 milyon yabancı turist, 50 milyar dolar turizm geliri gibi hedefleri olan bir sektörün çözüme kavuşturulması gereken birçok sorunu varken, yeni yükler altında bırakılmasını hiçbir şekilde anlamamız mümkün değildir. Hükümet, turizm sektörünü KDV oranlarında indirim yaparak sevindirirken, daha alınan kararın mürekkebi kurumadan tasarıdaki konaklama vergisiyle bu sevincin kâbusa dönmesini mi istiyor? Bu kâbus sadece sektörümüzün değil, ülkemizin kâbusu olacaktır. Türkiye ekonomisinin reel anlamda en üretken konumundaki sektörüne vurulacak her darbe, ülke ekonomisine vurulmuş demektir.’’ B İN Ç I S URA VERGİ DÜZENLEMESİ Yatırımcıya Mercedes’li teşekkür ? Çin’de yılın yatırımcısı seçilen Durak, şu ana kadar hiç vergi ödemediği halde ödüllendirildi. Ekonomi Servisi Bursa’da endüstriyel iplik üretimi yapan Durak Tekstil AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Durak, Çin’in Changxing kentinde kurduğu dikiş ve nakış ipliği üretim tesisiyle “yılın yatırımcısı’’ seçilince, şu ana kadar hiç vergi ödemediği halde “Mercedes S 350 model” otomobille ödüllendirildi. Durak, yaptığı yazılı açıklamada, yatırım incelemelerine 2005’te başladıkları Changxing’de, 2007 sonunda deneme üretimine geçtiklerini söyledi. Durak, “Bu, işçi istihdam eden, ülkeye katma değer yaratan firmalara Çin gibi bir ülkede ne kadar önem verildiğinin açık bir işareti’’ dedi. Changxing Belediye Başkan Yardımcısı Wang’ın, Durak Tekstil’in kısa sürede yatırımını tamamlaması, istihdam yaratması ve bölgedeki ilk Türk yatırımcısı olması nedeniyle uygun görüldüğünü söylediği öğrenildi. ‘Mükellefe hırsız muamelesi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nun Amme Alacaklarının Tahsili Yasası çerçevesinde vergi borçlularının yapamayacağı işlemleri genişleten düzenlemelerini kabul edilemez bulduklarını açıkladı. Aygün, “Kayıt dışılık almış başını gidiyor, diğer yanda kayıtlı mükellef hırsız gibi takip ediliyor’’ dedi. Aygün, yeni düzenlemeyle ev alıp satmak isteyen yurttaştan tekel bayii açmak isteyen girişimciye dek “vergi borcu yoktur’’ belgesi isteneceğini anımsattı. Aygün, ayrıca vergi borçlularının müteahhitlik karnesi alma, özel radyo televizyon kurma, avukatlık bürosu açmak gibi çok geniş bir alanı içine alan “yasaklar’’ listesinin muhatabı konumuna getirildiğini de vurguladı. Bursa’da endüstriyel iplik üretimi yapan Durak Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Durak (sağda) Çin’de kurduğu dikişnakış ipliği üretim tesisi ile yıllık yatırımcı seçilince şu ana kadar hiç vergi ödemediği halde lüks bir Mercedes ile ödüllendirildi. M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm?superonline.com Artık tüm ekonomik çevrelerin önemli bir kısmı küresel bir krizin olduğu bunun 1929’de olduğu gibi bir buhrana da dönüşebileceği hususunda kaygılı. Bu, küreselleşmenin ve küresel ekonominin yeniden tartışılmasını öncelikli ve önemli hale getirmiş durumda. Küresel ekonominin yarattığı faydadan tüm insanlık âleminin dengeli yararlanmasını sağlamak ve bu nedenle de küresel ekonominin demokratikleştirilmesini tartışmaya açmak şart. Bazı adımları madde madde şöyle sıralayabiliriz: Uluslararası mali kuruluşlar yeniden yapılanmalıdır: Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu (IMF) genellikle büyük ülkelerin hükümetleri ve çokuluslu şirketlerin etkisi altında. Gelişmekete olan ve azgelişmiş ülkelerin bu kuruluşları etkilemesi çok zor. Bu nedenle bu kuruluşların tüm dünya milletleri tarafından temsil edilen, çevreye, yoksul halklara, insan haklarına duyarlı bir biçimde yeniden yapılandırılması ilk Küresel Ekonomiyi Nasıl Demokratikleştiririz? adım olacaktır. Çokuluslu şirketlerin sosyal sorumluluğu arttırılmalıdır: Demokrasi ve hukuk devlet anlayışını anlamsız kılan kapitalizmden en fazla yararlanan çokuluslu şirketlerin ülkelerin siyasal sistemlerini kendi lehlerine çevirecek güç kullanımından ve etkilemelerinden uzak tutucu yasal önlemler alınmalıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede yabancı sıcak paranız 100 milyar doları aşmışsa, borçlarınız 400 milyar dolarlar civarında ise çokuluslu şirketlerin menfaatları doğrultusunda siyasal ve sosyal sistemlerinizi değiştirmek zorunda kalırsınız. Bu nedenle çokuluslu şirketlerin vahşiliğini törpüleyecek sosyal sorumluluğa sahip olmaları sağlanmalıdır. Yabancı sermayenin küresel dolaşımı için küresel finans yapısı kurulmalıdır: Bugün spekülasyon ve türev piyasalarında günde 1.5 trilyon dolar işlem yapılmaktadır. Yıllık dünya ticaret hacminin 6 trilyon dolar olduğu hatırlanırsa bu parasal işlemlerin uzun vadeli kalkınma pahasına kısa vadeli kazançlar sağlayarak fonların şişmesine ve devamlı piyasa aramasına sebep olmaktadır. Bu finansal sistem yeniden inşa edilmelidir. Bunu sağlayacak en önemli araçlardan biri yabancı sermayenin geldiği ülkeden belli bir süreden önce çıkması halinde Tobin adı verilen bir verginin alınmasıdır. Özellikle Türkiye gibi ülkelerin bu vergilemeyi yapması kaçınılmazdır. Tüm borçlar küresel bazda konsolide edilmeli veya silinmelidir: Bütün ülkelerin uluslararası kuruluşlara olan borçları uzun vadeli konsolide edilmeli ve bir takas sistemiyle netleştirilmelidir. Borcu borçla ödemekten ve faiz yükü altında fasit daire içinde kalmaktan, ancak borçların konsolidasyonu ile kurtulunabilir. Ancak bu görüşü küresel ekonominin savunucularının kabul etmesi mümkün değil. Ülkemizin bazı iktisatçıları da bunu vatan hainliğiyle eş tutabilirler. Ticaret anlaşmalarında insan hakları temel alınmalıdır: Yapılacak tüm ticaret anlaşmalarında şirket hakları değil insan hakları esas alınmalıdır. Çevrenin korunmasıyla ilgili hükümler olmazsa olmaz koşullar olarak bu anlaşmalarda yer almalıdır. Tüketim çılgınlığına son vermek kalkınmayı hedeflemek ana gaye olmalıdır: İnsan ve çevre için adil ve sürdürülebilir kalkınma esas amaç olarak kabul edildiğinde tüketime esir olmaktan kurtulabiliriz.Bu nedenle küresel ticaret ve yatırım bu ana amacı sağlamada araç olarak kullanılmalıdır. Küresel yeniden yapılanmada kadınların hakları önceliğe alınmalıdır: Dünya nüfüsunun yarısı kadındır. Bu na rağmen küresel ekonominin karar vericilerinin yüzde 5’i kadın, küresel varlığın yüzde 1’inin kadınlara ait olduğu ileri sürülmektedir... Aile kavramının yaşaması ve adil paylaşım kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına bağlıdır. Karar vericileri denetleyen güçlü mekanizmalar kurulmalıdır: İşçi sendikal örgütlenmelerinin, ekonomik karar vericileri denetleyen sistemlerin geliştirilmesi şarttır. Sosyal sorumluluk kriterlerine uygun yatırımlar desteklenmelidir. Uluslararası ticaret adil olmalıdır: Uluslararası ticaret ezen, sömüren, küçük bir azınlığa büyük kazanç sağlayan yapısından herkese, her ülkeye adil kazanç temin eden bir sisteme dönüştürülmelidir. Bunlar gerçekleşebilir mi? Yakın vadede zor. Ama küresel ekonominin demokratikleşmesini sağlayamaması halinde insan ve doğanın geleceğinin karanlık olduğunu iddialı bir biçimde söyleyebiliriz. Petrol ve altın fiyatları yükseldi Ekonomi Servisi Uluslararası piyasalarda petrol ve altın fiyatları yükseldi. ABD tipi hafif ham petrolün mayıs teslimi fiyatı, cuma günü 2.40 dolar yükseldikten sonra dün de 1.31 dolar artarak varili 107.54 dolardan işlem gördü. Londra tipi brent ham petrol de 85 sent artışla varili 105.73 dolardan satıldı. Petrol fiyatlarının yükselmesinde, geçen hafta ABD’de istihdama yönelik açıklanan verilerin Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) yeni bir faiz indirimine gideceği beklentilerini arttırması etkili oldu. Öte yandan, uluslararası piyasalarda altın fiyatları petrol fiyatlarındaki yükselişin etkisiyle yüzde 1’den fazla değer kazandı. Altın fiyatları dün en yüksek onsu 918.70 dolara çıktıktan sonra şu sıralar 917.60/918.50 dolar aralığında işlem gördü. Altın fiyatları cuma günü New York’ta 908.40/909.20 dolardan satılmıştı. Altın fiyatları hâlâ 17 Mart’ta ulaştığı rekor 1.030.80 dolar seviyesinin yüzde 10 altında seyrediyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle