05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2008 PAZAR 6 HABERLER Kaz Dağları, Muğla sahilleri, Bursa’daki tarım arazileri, Narlı Ovası hükümetin politikalarının kurbanı PAZAR ORHAN BURSALI AKP’ den çevre talanına devam ZEYNEP ŞAHİN Tarih, Ulus Bilinci–1 Aslında Hürriyet diyeceğini demişti... Arkadaşlar düşünmüş taşınmış, tartışmış ve manşete çıkardıkları Kurtuluş Savaşı’nın son gazilerinden Yakup Satar’ın cenaze töreninin yanına, Fransa’nın Birinci Dünya Savaşı son gazisi Lazare Ponticelli’ye yapılan tören haberini koymuşlardı (4 Nisan 08)... Yoruma ne gerek var! Aklı olan kıyaslar ve durumu anlar... Manşeti aslında siyahbeyaz kadar netti. Ancak toplumca olay salt “vefasızlık” çerçevesinde algılanınca... bu “netliği” yazmak şart oldu! ??? “Aynı karakterde bir olay” karşısında, iki milletintoplumundevletin, farklı tutumu, tepkisi, refleksi ile karşı karşıyayız... Bu farklılık “vefa duygusu” ile açıklanamaz! Kıyaslamanın ardındaki, Fransa ve Türkiye’nin sahip oldukları tarihsel (tarih), ulus bilinçleri ile karşı karşıyayız! Yani “ulus olma”, “uluslaşma” dereceleri, nitelikleri söz konusu: Fransa bir “tam” refleks gösteriyor... Ulusu temsil eden ne varsa topyekun birden.. Türkiye ise bir “yarım” refleks... Yani Fransa, sapına kadar bir ulus devlet! Bu olay İngiltere’de, ABD’de, Almanya’da.. olsaydı, yine karşımıza, yine büyük ulusların benzer refleksiv davranışları çıkacaktı! Çünkü onlar da birer büyük ulus devlet! Tarihsel geçmişleri, tarihsel bilinçleri, kaçınılmaz olarak öyle davranmalarını gerektirir! Yani, son kahramanlarına karşı, hiç düşünmeden, tartışmadan, doğal bir olaymış gibi, yağmur yağar ve güneş açar gibi, acıkınca karnımızı doyurur gibi... ...tam bir hazırol vaziyeti almayı! ??? Ulus, bir sürecin ürünüdür. Ulus kavramını oluşturan parçalar bu sürecin büyük tarihsel “fırınında” pişer... Bileşenleri, “ayrı” olabilir ama “ayrık” olmaktan çıkarlar; “yüksek sıcaklıkta” yeni bir “organik” ürün oluşur. Günümüzde ilişkiler ne kadar “küreselleşirse” küreselleşsin.. Siz Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin.. Fransızlığını, Almanlığını, İngilizliğini yitirebileceğini düşünür müsünüz? Hepsi, “ulusun çıkarları” doğrultusunda hareket eder... Kim aksini söylüyorsa, eğer bilgisiz, kavrama düzeyi yeterli gelişmemiş, bilinçsiz biri değilse, ona, bu acaba kimin paralı adamı gözüyle bakabilirsiniz... ??? Türkiye’nin ulus bilinci Osmanlı’nın son dönemlerinde atıldı. Ne zaman ki imparatorluğun parçaları alıp başlarını gitmeye başlayınca... Türk denen azınlık ortada kalıp yok oluşun, tarihten silinmenin eşiğine gelince... “vatan” ve “ulus”, varoluşun tek sığınakları olarak ortaya çıkınca... Mustafa Kemal ve arkadaşları, Kurtuluş ve Kuruluş ile “ulus”laşma için kolları sıvadı... “Vatan” sınırları içinde her şeyi yüksek potada erimeye aldılar! Çünkü ulus yoksa, dünyada tutunmak, yaşamak ve gelecek de yoktur... Tarih bilinci ve bilimi, bu basit olayı böyle net görür. O nedenle diyorum ki, “Gazi’nin Vedası”nda gösterdiği refleks, Türkiye’nin uluslaşma derecesi için bir “sabite” (gösterge) olarak kabul edilebilir. Yani “yarım refleks” tavır, henüz uluslaşmayı becerememişliğin, başaramamışlığın karinesidir! Zaten bu sürpriz değildi. Bilinen ama önemli bir testten geçmemiş bir olguydu. Gazi’nin vedası, bunu doğrulayan “sosyolojik” bir deney oldu!.. ??? Aslında, AKP ve destekçisi aydınmaydın takımı, uluslaşılamamış olmaktan çok memnun. Hele destekçi takım, “ulusu”, “uluslaşma”yı “faşistleşme” ile eşdeğer gördükleri için, yarım uluslaşmış olmaya göbek atarlar ancak! Postmodernkültürleri, küreselleşme kavrayışsızlıkları ve kolayca başka ülke ve bloklara üstün hizmet sunma tarihsel yetenekleriyle, daha da ötesine soyundular: “Ulusyıkımcılığı”na! Yani, ulusallığın unsurlarını birer birer yok etmeye... Uluslaşma sürecini “tersine” çevirmeye... Tarihçi, siyaset bilimci, sosyolog kılığında pek çok şaklaban, uluslaşmanın ne kadar asli unsurları varsa, Kurtuluş Savaşı, Kuruluş çalışmaları, Atatürk, KalkınmaÜretmeYaratma hamleleri, Cumhuriyet, Laiklik, Hukuk, Sosyal.. hatta bilimsel ve eleştirel düşünce kazanımları... hepsinin ne kadar kötü, berbat, faşizan.. şeyler olduğuna milleti inandırma yarışındalar! (Zaten, onların bu kadar pervasız ulusyıkımcılığına soyunmalarını da, yarım uluslaşmışlığın sonucu olarak görmek gerekir!) En son, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “suçlular listesi”ne “ulusalcılık” kavramını sokmasıyla sorabiliriz artık: deuluslaşmanın son perdesi mi açıldı? ANKARA AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana en fazla yıkıma uğrayan alanlardan biri de çevre oldu. Türkiye’nin doğal ve tarihsel güzellikleri yerli ya da yabancı firmaların “kâr” aracına dönüştürülürken yurttaşların sağlığı, ekolojik dengenin bozulması hiçe sayıldı. AKP hükümeti, çevreye duyarsız politikalarını yeni uygulamalarıyla her geçen gün daha da derinleştiriyor. Tuzla başta olmak üzere çeşitli yerlerde açığa çıkan toprağa gömülü zehirli variller, denizlerin zararlı kimyasal dolu yabancı bandıralı gemilere açılması, orman arazilerinin kaçak villalar ile yok edilmesine tepkiler halen sürerken AKP son dönemde birbiri ardına doğal yaşamı umursamayan adımlar atmaya devam ediyor. Hem tarihi bir miras hem de ülke Orman alanları turizme açılıyor ANTALYA (Cumhuriyet) Turizmi Teşvik Kanunu’ndaki değişiklikle, Antalya’da 101 bin hektar ormanlık alan turizme açılacak. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi Doç. Yücel Çağlar, “Turizmi Teşvik Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”yla ilgili değerlendirmeler de bulundu. “Ormanlarımızdaki Yasal Baltalar” başlıklı sunum yapan Çağlar, tasarıya göre bir ildeki ormanlık alanların en fazla yüzde birinin turizme tahsis edileceğini anlattı. Çağlar, “101 bin hektar turizme açılacak. Bu hiç de az bir alan değil. Kentin neredeyse yüzde 55’ini oluşturuyor” diye konuştu. geçti ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayıyla yürürlüğe girdi. Yasayla, Ekim 2004’ten önce tarım arazilerinde kurulmuş sanayi tesislerine, “faaliyete devam izni” verildi. Yasanın özellikle Bursa’nın Orhangazi ilçesinin Gürle ve Gemiç köylerindeki birinci sınıf tarım arazisi üzerine izinsiz kurulan Amerikan Cargill firmasının fabrikasına af sağlamak amacı taşıdığı vurgulanıyor. Kahramanmaraş Pazarcık’taki Narlı Ovası’nda, “Katı Atık Bertaraf Tesisi” yapılmak isteniyor. Konuyla ilgili toplumsal nin en gözde doğal güzelliklerinden olan Kaz Dağları’ndaki altın arama çalışmaları nedeniyle bölgenin ekolojik dengesi bozulmaya başladı. Sondaj atılması nedeniyle delik deşik olan, ağaçların tıraşlanması yüzünden yeşil örtünün her geçen gün yok olduğu Kaz Dağları’ndan altın çıkarılmasının bilançosu ise şöyle olacak: 1 trilyon ton toprağın 400 bin ton siyanür kullanılarak işlenmesi, 2.5 milyon dönüm ormanın ve 10 milyon zeytin ağacının yok olması, geçimini zeytincilikle sağlayan 20 bin üretici ile 80 bin zeytin işçisinin aileleriyle birlikte aç kalması. Türkiye’nin en uzun sahil şeridine sahip ili olan Muğla başta olmak üzere Akdeniz ve Ege kıyıları, turizm işletmelerine adeta “peşkeş” çekiliyor. En somut örneklerden biri, Muğla’nın Güllük Körfezi’nde bulunan Pina Yarımadası’nda, tatil köyü yapacak olan bir firmanın, kendisine tahsis edilen 85 dönümlük arazinin dışına çıkarak, denizi toprak ve kimyasal atıklarla doldurması. Kamuoyunda “Cargill Yasası” olarak bilinen düzenleme TBMM’den tepki ve yargı süreci ile mücadele yürütülüyor, ancak Çevre Mühendisleri Odası, süreç tamamlanmadan, üstelik ÇED Raporu’na aykırı olduğu halde, ovaya çöp dökme çalışmalarının başlatıldığına dikkat çekti. CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz, AKP dönemindeki çevre talanlarına şu örnekleri sıraladı: “Sorgun ve Belek ormanlarında yüz binlerce ağacın kesilmesi, İzmir’in içme suyu havzasındaki Efem Çukuru’nda maden işletme izni alınması, içme suyu havzalarının koruma bantlarında yapılaşma, hayvancılık ve sanayi tesislerine izin veren İSKİ Yönetmeliği çıkarılması, su havzalarında mutlak koruma alanını 300 metreden 100 metreye indiren ve içme suyu havzalarındaki kaçak yapılara fiili af sağlayan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin yürürlüğe konması.” TARIM ARAZİSİ TALANI PROF. ÇAMBEL: Bakandan kaçak santrala savunma GÜRSU KUNT Kastabala’ya çivi bile çakılamaz ? Prof. Dr. Halet Çambel, çimento fabrikası yapılmak istenen HierapolisKastabala antik kentinin mutlaka korunması gerektiğini belirtti. YUSUF BAŞTUĞ ANTALYA Antalya’nın en önemli su kaynakları ve birinci sınıf tarım arazisine üzerine Aksa tarafından kurulan santrala, Toprak Koruma Kurulu, DSİ ve Tarım İl Müdürlüğü izin vermedi. İnşaat İl Özel İdaresi tarafından mühürlenmesine karşın firma, çalışmalarını sürdürdü. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ise yatırımın arkasında olduklarını söyledi. Bakan Güler, 2007 yaz döneminde Antalya’ya özel santral yapılacağını açıkladı. Bu dönemde Kazancı Holding ve Aksa Enerji’nin patronu Mehmet Kazancı, kentte yatırım yapacaklarını söyledi. EPDK Başkanlığı’ndan 30 yıllık lisans alan firma, Kırkgöz su kaynaklarının kuzeyindeki Döşemealtı, Selimiye ve Kovanlık köyü sınırları içinde kalan birinci sınıf tarım arazisi niteliğindeki nar bahçelerine talip oldu. Köylüden 120 dönüm bahçe satın alan firma yetkililerinin, köylülere önerdikleri fiyatın kabul edilmemesi halinde arazilerin kamulaştrılacağını söyledikleri ileri sürüldü. Çanakkale Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan yurttaşlar Kaz Dağları’nın sahipsiz olmadığını haykırdı. Kaçak inşaat mühürlendi Firma yöneticileri, İl Özel İdaresi’ne başvurarak söz konusu arazilerin tarım arazisinden çıkarılıp enerji üretim sahası olarak binlik plana işlenmesi talebinde bulundu. DSİ ve Tarım İl Müdürlüğü uygulamaya olumsuz görüş bildirirken Toprak Koruma Kurulu enerji inşaatına izin vermedi. Bu kararlara karşın kaçak olarak başlanan inşaat, İl Özel İdaresi tarafından 29 Şubat’ta mühürlendi. Ancak firma çalışmalarına devam etti. Birinci sınıf tarım arazisinde kaçak inşaata başlayan firma, yer tercihindeki gerekçeyi de “OSB BOTAŞ’tan gelen doğalgaza kâr koyup vermek istiyor. Ayrıca yüzde 3 kârdan pay istiyor” şeklinde açıkladı. Yurttaşlar, tekellerle mücadelede kararlı olduklarını vurguladılar ‘Kaz Dağları bizimdir’ OZAN YAYMAN MEHMET CELEN TÜRSAB BAŞKANI ULUSOY: ‘Değerlerimize sahip çıkmalıyız’ GAMZE AKDEMİR ÇANAKKALE Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını savunan binlerce kişi Çanakkale’de, AKP iktidarına “Ferman sizinse dağlar bizimdir” diye seslendi. Çanakkale Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen yurttaşlar, küresel sermaye ve yerli ortakları tarafından talan edilmek istenen Kaz Dağları ve çevresinin sahipsiz olmadığını bildirdi. Türkiye’nin dört bir yanından gelerek Çanakkale’de buluşan kalabalık, “Kaz Dağları vatan, kimdir bunu satan” sloganını attı. İstanbul, Balıkesir, Çorlu, İzmir, Aydın, Muğla, Lüleburgaz, Kars, Manisa, Ankara gibi yurdun değişik noktalarından yurtseverler açtıkları pankartlarda, “Susma, yılma, kayıtsız kalma” vurgusu yaptı. Çanakkale Barosu, Balıkesir Barosu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi ve yöredeki 34 belediye başta olmak üzere 300 kuruluşun katkı verdiği miting için kentte geniş güvenlik önlemle ri alındı. Çanakkale polisinin yanı sıra Bursa ve İzmir Emniyet müdürlüklerinden de kente takviye polis getirildi. Kaz Dağları ve Madra Dağı çevresinde yaşayan tüm yerleşimlerden temsilcilerin olduğu etkinlik renkli görüntülere sahne oldu. Zaman zaman yağan yağış da, kalabalık kitlenin coşkusuna engel olamadı. Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, meydandaki kitleye seslenerek Kaz Dağları ve Madra Dağı’nın talan edilmesine seyirci kalmayacaklarını söyledi. ŞANLIURFA TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) Kültür Turizmi Komitesi’nce daha önce İstanbul, Kapadokya ve Kuşadası’nda düzenlenen kültür turizmi sempozyumlarının dördüncüsü dün Şanlıurfa’da gerçekleştirildi. Sempozyumda konuşulan başlıca noktaları, “Kültür turizmi nedir? Kültür turizminin kapsamı, kültür ve inanç turizminin yeri ve önemi. Kültür mirasının korunmasında bilinç yükseltme ve eğitimin yeri. Türkiye’de ve Güneydoğu Anadolu’da kültür turizminin dünü ve bugünü. Kültür turizminin bölgesel kalkınmadaki rolü. Dünya turizm rekabeti içinde Türkiye turizminin rakamsal durumu” oluşturdu. Sempozyumda yanıt aranan sorular arasında ise Türkiye’de ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kültür turizmi markası yaratılmasının yolu, bu yönde alınacak kararlar, yapılması gereken yatırımlar ile komşu ülke ortakları ile işbirliği imkânları ön plana çıktı. ‘Anadolu insanına borçluyuz’ Semyozyumun açılış konuşmasını yapan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, din ile tarihin inanç kültürüne bıraktığı mirasın yaşatıldığı ve korunduğu Şanlıurfa’ya bir borç ödemeye geldiklerini söyledi. “Anadolu insanına bunu borçluyuz” diyen Ulusoy konuşmasını şöyle sürdürdü: “Değerlerimizin, mirasımızın kıymetini bilmiyoruz. O değerler, o kültürel miras bizi vatan cephesinde birleştirip dayanışmayla, sevgiyle bir arada yaşamamızı temin eder. Buna sahip çıkmak hepimizin görevidir. Dünyanın en eski şehri, medeniyetlerin birleştiği Şunlıurfa’da kültür turizmi eğer ciddiye alınırsa, tarihi ve kültürel bilinçlenmenin yanı sıra bölgeye iskân ve iş imkânı da sağlayacaktır. Bu konuda yerel yönetimler, sivil toplum ve medyanın el ele vereceğini umuyorum. Ve unutmayalım.. buradaki insanlar para istemiyor, yardım istemiyor, iş istiyorlar.” ADANA Türkiye’nin en önemli arkeologlarından Prof. Dr. Halet Çambel, çimento fabrikası yapılmak istenen HierapolisKastabala antik kentine yasal olarak bir çivi bile çakılamayacağını söyledi. Antik kentin mutlaka korunması gerektiğini belirten Çambel, “Tarihi güzelliği ve değeriyle orası zaten bacasız bir fabrika konumunda. Fabrika kurup burayı yok etmek yerine, antik kentin bu yönü değerlendirilmeli” dedi. Tarih öncesi arkeolojide dünyaca ünlü, 1916 doğumlu Prof. Dr. Halet Çambel, rahatsızlanarak kaldırıldığı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde, Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde bulunan HierapolisKastabala antik kentine çimento fabrikası yapılmak istenmesine karşı çıktı. Antik kentin kültürel miras olarak mutlaka korunması gerektiğini belirten Çambel, “Orası Roma devrinden önce çok büyük bir ibadet alanıydı. Roma devrinde ise oldukça önemli bir ticaret alanı oldu. Zeytinyağı ticaretinin merkezi konumundaydı” diye konuştu. Tarihi antik kente niçin çimento fabrikası yapılmaması gerektiğini anlatan Çambel, şunları söyledi: “Öncelikle, fabrika antik kentin sınırları içine yapılacağı için eserleri tahrip edecektir. Fabrikadan yayılacak tozun suyla buluşması halinde tahribatın boyutu yükselecektir. Fabrika ‘Önemli doğa alanı’ ilan edilen Ceyhan Deltası’nın hemen yakınına yapılmak isteniyor. Bu bölge özelliğini yitirebilir. Ceyhan Deltası içinde gerek yerli kuşların, gerekse göçmen kuşların konaklayarak üredikleri bir alan olan Kuş Cenneti, yakın çevresinde taşocaklarında dinamit patlatılması, nakliye sırasında oluşan titreşim, atıklarla zaten kirlenmiş olan Ceyhan suyunun daha da kirlenmesi tehlikelidir.” obursali?cumhuriyet.com.tr BAKAN GÜLER’DEN AÇILIŞ Güler: Rüzgâr estikçe tribünler para basacak MEHMET ALİ SOLAK ANTAKYA Hatay’ın Yayladağı ile Samandağ ilçeleri arasında Aksa tarafından kurulan ve yılda 110 milyon kilovatsaat enerji üretimi sağlayacak rüzgâr enerjisi santralının açılışını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler yaptı. Güler, “Bu rüzgâr estikçe tribünler para basacak” dedi. Aksa Enerji Üretim Anonim Şirketi’nin Alman ve Danimarkalılarla birlikte kurduğu ve 15 tribünden oluşan rüzgâr enerjisi santralının açılışını yaptığı için en mutlu günlerinden birini yaşadığını anlatan Güler, santralın yaklaşık 60 milyon Avro değerinde olduğunu ve 2 yılda tamamlandığını aktardı. Türkiye’nin rüzgâr haritasını çıkardıklarını belirten Güler, şöyle konuştu: “Çanakkale, Bandırma, Çeşme ve Hatay’ın Yayladağı ile Samandağ ilçeleri arasındaki yeri de böyle tespit ettik. Buranın da rüzgâr açısından zengin olduğunu belirledik. Aksa firması Almanlar ve Danimarkalılarla görüştü. Rüzgâr enerjisi konusunda öyle bir yasa çıkarttık ki bu rüzgârın önünde kimse duramaz. Bu rüzgârlar estikçe de bu tribünler para basacak. Şu an buraya 10 firma daha başvurdu. Rüzgâr enerjisi için kuracağımız daha çok tribünlerimiz olacak.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle