05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Çalışmıyorlar, adeta emrediyorlar. İktidar partisinin başına gelince; beyefendiden son günlerde izlenen yumuşama belirtilerini medya yanlış değerlendirdi. RTE, yumuşamadı. Son haftalarda partinin kapatılmasını engellemenin ve siyaseten yasaklı konuma gelmemenin çarelerini arıyor. Fakat… Kafasında ampul yandı, kurtarıcıyı buldu: Avrupa Birliği! AB ise Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn ile TürkiyeAB Ortak Komisyonu Eşbaşkanı sıfatıyla Türkiye’nin her sorununa burnunu sokmakla görevli olduğuna inanan Joost Lagendijk’i sahneye soktu. RTE’nin işine geldiği için Olli Rehn’in ve Lagendijk’in iç siyasete karışmalarına, iç siyaset oyunlarına girişmelerine ses çıkarmıyor. Muhalefet de bu iki adamın hadlerini aşan davranışlarına, demeçlerine karşı çıkmıyor. Oysa bu ikilinin söylemleri uyarı niteliğini çoktan aştı. Müstemleke komiseri gibi davranıyorlar. ??? Türkiye’de olup biten ne varsa karşı “taraf” olan bir gazetede okuduğumuza göre; Avrupa Parlamentosu’nda Olli Rehn sert biçimde eleştirildi. Bizim böyyük AKP yanlısı medya ile, din kokusu yayan gazeteler için bu eleştiriler haber değil. Adamları vardır Brüksel’de, Olli Rehn’in AKP’yi koruyup kollayan demeçlerini gazetesine iletir. Lakin Olli Rehn’in hükümet yanlısı tutumuna yüklenen eleştirisel konuşmaları es geçer. AP’de “AB’nin AKP’yi destekliyor imajının oluştuğu” söyleniyor. RTE’nin bir konuşmasında Kuran’dan “inanmayanlar hayvandır” sözlerini içeren ayetler okuduğu, Türkiye’nin AKP tarafından İslamlaştırıldığı öne sürülüyor. Bu eleştirilere haberlerde yer yok; ama Olli Rehn’in bir partiyi savunmadıklarını, “AİHM ve özellikle Avrupa’da Anayasa Mahkemesi alanında yetkili olan Venedik Komisyonu’na güvendiklerini ve bu yoldan AKP’nin kapanmasına karşı çıktıklarını” içeren sözleri geniş yer alıyor. Oysa; AİHM’nin Refah Partisi’ni kapatma kararı saptırılıyor. Türkiye Venedik Komisyonu’na güvenmek zorunda da değil. Gerçeği yansıtan bu içerikte yazılar, söylemlere ne medyada, ne de ilim bilim dünyasında rastlanmıyor. Olli Rehn’in sözleri mukaddes birer söylem gibi baş köşelerde! ??? Gelelim Lagendijk’in çabalarına ve çok dikkat çekici bir gelişmeye: Adamın verdiği demeçlerle AKP’nin son günlerde piyasaya sürdüğü uzlaşma formülleri tıpatıp aynı. Anayasayı sadece parti kapatmaları zorlaştırma adı altında değiştirmeyin diyor. Daha geniş tutun anayasa paketini. Yalnız 58 ve 59. maddelerle bağlı kalmayın. Değişiklik AB’nin dayatmalarını da kapsasın, diyor. Sızdırılan haberlere göre, AKP de aynı yolda. AB, AKP’nin amaçlarına örtü. Lagendijk’e (ve AKP’ye) göre böylece içinde AB’nin istediği reformlarla partiyi ve RTE’yi kurtarma maddeleri de olan geniş bir anayasa paketi hazırlanırsa, bu paketi muhalefetin reddetmesi zorlaşır! AB ile AKP el ele vermiş, yargıya, siyaset dünyasına yön vermeye hazırlanıyorlar. Kısacası AKP’yi ve RTE’yi AB havalı veya damgalı bir anayasa değişikliği içinde kurtarmayı planlıyorlar. Bu gelişmelere bakarak Türkiye dışarıdan, Brüksel’den mi yönetiliyor sorusuna yanıt aramanın zamanıdır. C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İLHAN SELÇUK Genel Yayın Yönetmeni: İbrahimYıldız ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) ? Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım ? Ekonomi: Hasan Eriş ? Dış Haberler: Özgür Ulusoy ? Kültür: Egemen Berköz ? Spor: Abdülkadir Yücelman ? Makaleler: Sami Karaören ? Düzeltme: Abdullah Yazıcı ? BilgiBelge: Edibe Buğra Yayın Kurulu: İlhan Selçuk (Başkan), Emre Kongar (Başkan Yardımcısı), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4, Bakanlıklar Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4418745 ? Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Apartmanı B Blok No: 80/5 Tel: 0242 2480057 Faks: 0242 2430509 ? İdare Müdürü: Hüseyin Gürer ? Mali İşler: BülentYener ? Satış: Fazilet Kuza ? Cumhuriyet Reklam: ? Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 5.02 Güneş: 6.32 Öğle: 13.14 İkindi: 16.49 Akşam: 19.43 Yatsı: 21.06 Yayımlayan ve Yönetim yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul. Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul 6 NİSAN 2008 ‘Hukuku zorlamayız’ ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ardından kamuoyuna görüşlerini aktarmayı çok istediğini, ancak sağlığının buna engel olduğunu belirten Baykal’ın AKP’nin kapatılması davası çerçevesinde yaşanan gelişmelerle ilgili görüşleri şöyle: Siyasi uyarıyı yaptık: Öncelikle kamuoyunun hafızasını tazelemek amacıyla vurgulamak istediğim şu: 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından ben bizzat Erdoğan’a gittim, tebrik ettim ve yakın geleceğe ilişkin düşüncelerimi aktardım. Neleri yapabileceğini, neleri yapmaması gerektiğini samimi bir şekilde ifade ettim. Zaman ne yazık ki bizim kaygılarımızı haklı çıkardı. Bunun üzerine Temmuz 2005’te kamuoyuna yönelik ciddi bir çağrıda bulundum; Cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğunu, herkesin görevi ve sorumlulukları bulunduğunu ifade ettim. 2007 yılı baştan sona, AKP’yi uz laşmaya çağırma yılıydı. Ne dedik yılın başında? 11. Cumhurbaşkanı AKP’li de olabilir. AKP’liler bunu kendilerinde bir hak olarak da görebilirler. Ancak seçilecek aday, kamuoyu önünde hiçbir tartışmaya yer vermeyecek, Çankaya Köşkü’nde oturmanın gerektirdiği tarafsızlık ilkesine gölge düşünmeyecek bir kişi olmalı dedik. Ne yaptılar? İlle de 3 militan kişiden biri olacak dediler. Gül, tarafsız bir imaj yaratabildi mi? Hayır. Bu yapısal olarak da mümkün değildi. Hukuk işliyor: Siyasal uyarılar işe yaramamış. İktidar, aldığı oyla her şeyi yapabileceği duygusunu güçlendirerek devam ettirmiş. Bunun devamında ne oldu? Hukuk devreye girdi. Ben, vicdanen son derece rahatım. 6 yıl boyunca gerekli siyasal denetim, uyarı mekanizmalarını sonuna kadar kullandım. Yargı kurumları da kendilerine yasaların verdiği görev çerçevesinde görevle rini yapıyorlar. Yetkileri anayasada, yasalarda son derece açık olarak belirtilmiş bir başsavcı, Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Bu hukuksal denetimdir. Hukuk rahat bırakılmalı: Bu aşamadan sonra anayasada, yasalarda yapılacak değişikliklerin bir tek anlamı olabilir; AKP’yi kurtarmak. Biz bunda yokuz. Böyle bir girişimin hiçbir aşamasında olmayız. Buna uzlaşmauzlaşmama diye de bakılamaz. Zamanında gerekli eli uzatmışız, uzlaşalım demişiz, kabul görmemiş. Bu aşamadan sonra neyin uzlaşması olabilir? Bizim görevimiz zor duruma düşen partileri kurtarmak değil, Türkiye’yi olası tehlikelerden, olumsuzlukTan kurtarmak. AKP’yi kurtaracak maddelerin yanına bizim öteden beri istediğimiz birkaç maddeyi de koyup, haydi uzlaşın demek de ahlaki değil. Biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleriyle ilgili durum Bisikletli protesto CHP Bakırköy İlçe Başkanlığı Gençlik Komisyonu üyeleri,AKP’nin sosyal güvenlik reformunu protesto amacıyla bisikletli eylem yaptı. “Geleceğimize zincir vuran zihniyete inat bisikletle yollardayız” sloganıyla Bakırköy’den Ataköy’e pedal çeviren CHP’li gençler, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısı’nın geri çekilmesini istedi.“Geleceğimizi karartamazsanız, sağlık haktır satılamaz, sosyal güven(siz)lik yasasına hayır” yazılı dövizler taşıyan grup, “Parasız eğitim, parasız sağlık”, “Mezarda emekli olmayacağız” ve “Kahrolsun IMF, işbirlikçi AKP” sloganlarını attı.76 sivil toplum örgütünden oluşan “Herkese Sağlık ve Güvenli Gelecek Platformu’’ bugün saat 14.00’te Kadıköy İskele Meydanı’nda “Emeğimiz ve Sağlığımız için Bu Yasayı Durduralım” mitingi gerçekleştirecek. (GÖKÇE UYGUN) ÖĞRETİM ÜYESİ PERUKLA TRT’YE ÇIKTI Dini içerikli programların sayısının arttığı TRT’de “Hayat ve Din” adlı programda, Doç. Hülya Küçük, ekrana türbanın üzerine peruk takarak çıktı. Yapımcılığını Şahin Demiral, sunuculuğunu ise Halil Yıldırım’ın yaptığı program iki gün önce TRT 1’de yayımlandı. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Küçük, peruk taktığı programda tasavvuf hakkında bilgiler aktardı. Uzmanlık alanı tasavvuf, Türk tarihi, İslam felsefesi olan Güzel’in konuşması sırasında ekranda Mevlana Celalettin Rumi’nin “Cüppe ve sarıkla insan âlim olmaz, âlimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir” sözlerinin kullanılması dikkati çekti. (Fotoğraf Hürriyet’in internet sitesinden alınmıştır.) ‘İZMİR BULUŞMASI’ Öğrenciler de ‘AKP’yi istemiyor’ YUSUF ÖZKAN İZMİR Üniversite öğrencileri de AKP’ye karşı örgütlendi. “AKP’yi istemiyoruz İzmir Üniversite Öğrencileri Platformu” adı altında bir araya gelen üniversitelerin farklı fakültelerinden öğrenciler, Cumhuriyetin temel kazanımlarının aşındırılmasına daha fazla seyirci kalmayacaklarını vurguladılar. Platform yürütme kurulu üyelerinden Ferah Yalman, Ece Karacaova, Ercan Çağıran ve Utku Çakır, son yıllarda yaşanan olumsuz gelişmelere dikkat çekerek üniversitelerin de bu tabloda sorumluluğu olduğuna inandıklarını söylediler. AKP’nin “demokrasi ve özgürlük” sloganıyla toplumun karşısına çıktığını, ancak Tekel işçilerinin Ankara’daki haklı direnişine bile tahammül edemediğini vurgulayan öğrenciler, “Statükoya karşı olduğunu savunan AKP, kendi statükosunu dayatıyor. Eskiden bağımsızlık, devletçilik önemli kavramlardı. Zamanla bunların içi boşaltıldı. Artık sadece yapılanlara alanlarda tepki vermek yetmiyor. Toplumsal dönüşüm kaçınılmaz duruma geldi. Biz bir parça da olsa buna katkı koymak istiyoruz” dediler. AKP’nin ülkenin genleriyle oynadığını, Cumhuriyetin temel kazanımlarını yok etmeye çalıştığını belirten öğrenciler, “Bugün yoksul yurttaşlarımız dershanelere ciddi paralar harcıyorlar. Eğitim fakültesindeki arkadaşlarımız bu öğrencilere yönelik özel çalışma yapacak. Tıp fakültesindeki arkadaşlarımız sağlık taramaları gerçekleştirecek. mahallelere taşıyacağız. Dershaneler için ciddi para harcıyorlar, tıp öğrencileri sağlık taraması gerçekleştirecek. Artık üzerimizdeki ölü toprağı atmamız gerekiyor” diye konuştular. Aralarında AKP’yi İstemiyoruz İzmir Üniversite Öğrencileri Platformu’nun da bulunduğu örgütlerin düzenlediği “İzmir Buluşması” bugün Kültürpark’taki Atlas Pavyonu’nda gerçekleştirilecek. “Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü ?” Ben bu deyişe bayılırım.. nedeni çok basit; bir yığın cümle kurmadan bir anda meramınızı anlatırsınız. Neden böyle bir başlangıç yaptık? Efendim, Fidel hastalanıp da yetkilerini kardeşi Raul’e devrettikten sonra, yani ölüme yaklaşırken, hem yabancı basında, hem bizim büyük medyada eşzamanlı bir Fidel, bir Küba karalaması başladı. Bu karalamanın ulaşılması en güç örneği de 1 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinde “Modern Zamanlar” başlığı altında Brüksel kahvelerinde çok sevdiği Viyana kahvesini yudumlayarak yazılarını yazdığını söyleyen Hadi Uluengin’den geldi. Ben doğrusu Uluengin’in Modern Zamanlar’ından hiç hazzetmem ve okumam. Ama yakın zamanda Küba’ya gittiğim ve orada gördüklerimi gazetemde yazdığım için gerek okurlarım, gerekse dostlarım bana Uluengin’in yazdığı “Fidel’e destan, cehalet bostan” yazısını okumamı istediler ve illa ki, fikrimi belirtmemi söylediler; onları kıracak değilim ya, yazıyı okudum. Her şeyden önce adını sanını bilmesem de bu yazının bir erkek yazar tarafından yazıldığını hemen anlardım; çünkü dervişin fikri neyse zikri de odur. Neyse bunu geçelim, üzücü olan şuydu: Her üç günde bir basın etiğinden söz eden Türkiye’nin en çok satan gazetesi Hürriyet’te yazarımız, Sosyalist Küba Cumhuriyeti’nden “sosyalist kerhane” diye söz ediyordu. “Sosyalist kerhane”, tarihe ge ları pazarlık konusu yapmayız. AKP kendi yolunda: Bugün CHP’nin uzlaşmadan yana olmasını isteyenler, zamanında neden AKP’ye bunu önermediler? 6 yıldır AKP’nin yaptıkları ortada, Başbakan’ın sözleri ortada, kurumlarla ilgili atamaları, o kişilerin icraatı ortada iken, bu saatten sonra AKP tarafından verilecek herhangi bir sözün anlamı olabilir mi? Bunlar geçilmiştir. Kaldı ki, iddianame sonrasında AKP’nin takındığı tutum, tutturduğu yolda devam ettiğini gösteriyor. Bir bakıma, AKP kendi yolunda ilerliyor. Referandumu düşünmesinler: AKP öncelikle yanına birkaç parti alarak anayasa değişikliği yapmak istiyor. Bizim tutumumuz ortada. MHP’nin de salı gününden bu yana tutumunu ortaya koyduğunu görüyorum. DTP’yle atılacak adım, DTP’yi de kurtarma koşuluyla olur. AKP’nin tek başına değişikliğe girişmesinin ucu referanduma gider. Şimdiden söylüyorum, akıllarından dahi geçirmemeleri gerekir. Birazcık Türkiye’yi düşünen bir kişi, bunun sonuçlarının nerelere varacağını kolayca hesaplayabilir. AB bilinçli hareket etmeli: AB’nin kapatma davasından sonra takındığı tutumu gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. AB, kendi demokrasisinin yakınuzak geçmişte karşı karşıya kaldığı sorunları dikkate alarak sınırlar getirmiş, kurallar koymuş. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere, Avusturya biri ötekinden farklı uygulamalar getirmiş. Yerine göre Hitlerci partiyi yasaklamışlar, yerine göre ırk ayrımını öne çıkaran partiyi aldığı oya rağmen geri çekmişler... Bizim de böyle bir hassasiyetimiz var. İslami terör üssü: İstanbul’daki son operasyon bize kimi şeyleri yeniden anımsattı. Domuz bağıyla öldürmeyi, mezar evleri... Türkiye’nin, terörün bu boyutuyla ilgili de sorunları var. Kimi ülkeler, Türkiye’ye teröre bulaşmış, İslamı kullanan örgütlerin merkezi gözüyle bakıyorlar. Biz Erdoğan’a bu tip terörün adını bile koyduramadık. İçerik tekniktir: Gelinen noktada Yargıtay Başsavcısı 162 sayfalık bir iddianame hazırlamış ve yüce mahkemeye sunmuştur. Yaptığı yasal mıdır? Evet... Anayasa Mahkemesi kabul etmiş midir? Evet... Bu aşamadan sonra iddianamenin içeriği, delillerin durumu tamamen teknik konudur. Kaldı ki, yine kamuoyuna aktarılan bilgiler ışığında Anayasa Mahkemesi’ne çok sayıda delili içeren klasörlerin gittiğini biliyoruz. Bunun içeriğini irdelemek bizim konumuz değildir. Enflasyonda istatistiklerin tepesine vurula vurula ulaşılan tek haneli rakamlar geride kaldı. 9.9 sınırında tutulan yıllık enflasyon perşembe günü üretici bazında yüzde 10.5 oldu. Üretici fiyatlarının bir ayda yüzde 3.17 arttığı açıklandı. Bu, yıllık hedefin neredeyse bir ayda aşıldığı anlamına geliyor. Üretici fiyatlarındaki artışın zincirleme tüketime de yansıyacağı dikkate alınırsa bu yılın devamı enflasyon açısından da parlak görünmüyor. AKP ve medyası, bu durumu hemen kapatma davasıyla ilişkilendirmek istedi. Fiyat artışlarında rekor, limon ve sivri biberde... Eğer AKP ve medyasının mantığı doğru ise, limon ve sivri biber AKP’li. Kapatma davasına felaket içerlediler ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın ağzına biber sürülmesi ve davanın da üzerine limon sıkılarak salamuraya yatırılması gerektiği mesajını verdiler! ??? Kötü giden sadece enflasyon değil... Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s Türkiye’nin notunu 6 yıldan bu yana ilk kez negatife çevirdi. Doğal olarak bütün finans kuruluşları da bunu dikkate aldılar, onlar da not kırdılar. Dünya ekonomisinin gidişi elbette Türkiye’yi etkiliyor. Olumsuzluklarda bunun da payı var. Ancak AKP’nin öteden beri hiçbir uyarıyı dikkate almadan “Her şey iyi gidiyor” nakaratının temel neden olduğunu düşünüyoruz. Türkiye ekonomisinin durumu böyle... AKP ekonomisi nasıl? Mükemmel! Milli gelir bile yerinde duramayıp zıpladığına göre daha ne olsun... Bu yıl iki kez daha milli gelir hesaplanırsa, 15 bin doları rahat buluruz. Böylece milli gelir milli görüşü bile geçebilir. Kara mizah bir yana; AKP’nin ekonomide bahanelere sığınmayıp nereden nereye geldiğini gözden geçirmesi gerekiyor. Unutamadığım bir görüntüdür; 3 Kasım 2002’nin hemen sonrası... Gül, Başbakan... Tuncay Özilhan TÜSİAD Başkanı; TV’lerde canlı yayımlanan bir toplantıda ekonominin durumunu ve yapılması gerekenleri anlattı. Toplantı biter bitmez, canlı yayın sürerken Gül, Özilhan’ı aradı ve “hükümeti eleştiremezsin”e gelen, “uyarılar” yaptı! AKP, bir anlamda eleştirileri yasaklayarak bugüne geldi! Suni, özel olarak pompalanmış, pembe haberlerin sonu gelmiş görünüyor! ??? AKP, son olarak sosyal güvenlik deformunda da olduğu gibi devletin kaynaklarının kıtlaştığını gerekçe gösterip, “sosyal devlet” kavramını tümüyle ortadan kaldıran adımlar atıyor. Buna karşılık kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmek bir yana önünü açıyor, cesaretlendirecek uygulamalar yapıyor. Örneğin, kayıt dışı bir işletmeniz varsa, “malı ye”ciler geliyor, demokratik bir öneride bulunuyor: Söyleyeceğimiz adrese, istediğimiz kadar paket hazırla, biz de senin kayıt dışı işlerini görmeyelim! Böylece AKP, el kesesinden halkımıza yardım yapmış oluyor. Sadaka ekonomisi... Haydi halkı kandırdınız... Allah’tan da mı korkmuyorsunuz? ankcum?cumhuriyet.com.tr VATANDAŞLIK NUMARASI YETERLİ Emekliler için karne kaldırıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emekliler ve bakmakla yükümlü bulundukları aile fertleri ile BağKur’luların muayene ve tedavide sağlık karnesi yerine TC kimlik numarası bulunan nüfus cüzdanlarını göstermeleri yeterli sayılacak. BağKur Sağlık Sigortası Yardımları Yönetmeliği ile emekli ve malullük aylığı alanlarla, bakmakla yükümlü bulundukları aile fertleri, dul ve yetim aylığı alanların muayene ve tedavileri ile ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikler Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni düzenlemeye göre, BağKur’lular, malullük veya yaşlılık aylığı alanlarla, bunların kanunen bakmakla yükümlü oldukları eş, çocuk, ana ve babaları ile hak sahibi olarak aylık alan eş, çocuk, ana ve babaları için, muayene ve tedavi başvurusunda, sağlık karnesi yerine TC kimlik numarası bulunan nüfus cüzdanlarının ibraz edilmesi yeterli kabul edilecek. / IŞIL ÖZGENTÜRK Eniştem Beni Neden Öptü? çecek belki de en değersiz tanımlama olacak. Bu başarıyı tebrik etmeye değer mi.. ona siz karar verin. Öte yandan yazarımızın gençlik yılları ve ilk cinsel deneyimleri ne beni ne de okurları ilgilendirir ama.. bir ülkeyi “kerhane” sözcüğüyle tanımlamak da anlayana pek çok şey anlatır. Ayrıca çok gezdiğini tahmin ettiğim Uluengin, hemen her ülkede, kendi mekânı olan Belçika’ya da kurumlar tarafından iş gezisine götürülen bir yığın erkek bayiinin rehberlere ilk sordukları şeyin şu olduğunu pek bir iyi bilir: “Abi karı var mı, karı?” Onun durumu da pek farklı olmamış, tek değişiklik “yazarın yalancısıyım”, o sormadan, soru güzel bir Kübalı kadından gelmiş. İşin doğrusunu isterseniz, hangi ülkeye giderseniz gidin, hemen ilk köşebaşında pek çok erkeğin ezbere bildiği bu teklifle karşılaşırsınız.. anlaşılan yazarımızın da başına öyle bir şey gelmiş ve bunu hemen genelleyip 12 milyonluk Küba’yı kerhane ilan edivermiş. Bu arada, kendi deyimiyle sosyalizme inandığı “cinnet” dönemlerini detaylarıyla anımsayan yazarımız, Küba’ya hangi tarihte gittiğini yazmayı unutuvermiş. Neden acaba? Zamansız bir yazı yazmak, belli ki işine gelmiş. Küba’ya gittiği yıllarda turistik yerler dışında tek bir yerde ampul yanmıyormuş, Öyle mi? Hadi Bey, siz şimdi şöyle kuvvetli kahve yanında da sıkı bir brendi içip bir kez daha düşünün.. acaba bu yazıyı yazarken bir film oyuncusu kimliğine girip kendinizi George Orwell’in muhteşem romanı 1984’ten, İngiliz yönetmen Michael Radford’un uyarladığı filmdeki Big Brother tarafından izlenen bir kurban gibi mi hissettiniz? Sadece sadece tek bir gözlükten mi baktınız, ya da bazı şeyleri unuttunuz mu? Yaşlılık hepimizin başında.. bellek unutabilir. Bütün bunlar benim iyi niyetli düşüncelerim, ama gerçekte gördüğünüz pek çok iyi şeyi hiç unutmadınız. Unutmayı oynuyorsunuz. Gerçekten hazin bir biçimde bilgisiz olduğunuz gibi, eniştenizin sizi neden öptüğünü de çok fazla açık ediyorsunuz. Benim şaştığım, Genel Yayın Yönetmeniniz Ertuğrul Özkök’ün durumu.. o her zaman en azından kelimeler açısından daha dikkatlidir. Kerhane sözcüğünü onun da sevebileceğini hiç düşünmezdim. Ne de olsa gençliği Paris’te geçti, daha zarif sözcükler de vardır. Küba’yla ilgili son bilgileri, yaklaşık bir ay önceki dizi yazımda yazdım. Üşenmezseniz kontrol edebilirsiniz, ama bunu yapmayacağınıza adım gibi eminim. Aksi takdirde enişteniz sizi bir kere daha öpmez. Ben polemik yazısı yazmayı hiç sevmem, ama Radikal gazetesinden Hakkı Devrim’in de Uluen gin’in yazısından cesaret alıp Fidel’i yerden yere çalmasına çok şaşırdım. Ne yapalım, Fidel çok yakışıklı bir erkek; herkes yaşlılığında bile onun kadar yakışıklı olamaz. Hakkı Devrim’in sözleri bu nedenle pek bir insani, bağışlayın gitsin. Bu arada kerhane yazarımız, Che Guevara için de “totaliter” ve “başıbozuk” sözcüklerini uygun görmüş ve bu sözcüklerin etkisini arttırmak için de Atatürk’ü bir dolgu malzemesi olarak kullanmış. Ayıptır, “Modern Zamanlar”a değil, Hürriyet gazetesine ayıptır. Şimdi şöyle bir örnek verelim, diyelim ki, bir Japon gazetecisi geldi ve Türkiye üstüne bir çalışma hazırlıyor, sadece turistik bir çalışma yapmıyor.. onun için ayrıntılar, fark edilmeyenler önemli. Bir gece vakti E5’e çıkıyor; yol seks işçileriyle dolu (geçimini fuhuş yaparak sağlayan kişiler, Avrupa Birliği kurallarına göre seks işçisi olarak tanımlanıyor), bu işe çıkmış seks işçilerinden biri de türbanlı olsun, abartmıyorum onlar arasında da fuhuş yapanlar var; çünkü sorun, ekmek parası sorunu. Şimdi bu durumu gören gazeteci, ertesi gün gazetesinde koskoca bir manşet atsa “Türkiye türbanlı bir…” , sözün gerisini getirmeme terbiyem müsaade etmiyor.. böyle bir durumda biz ne yapardık? Ve küçük bir not: “İfade özgürlüğü, lağım sularının başıboş akması anlamına hiç gelmez!” [email protected] Örnek Alalım... Mehmet GÜLER ? Baştarafı 2. Sayfada Güzelgöz, 1963 yılında Amerika’da yapılan, tüm dünya ülkelerinin “yaratıcı insanlarının” katıldığı bir yarışmaya devlet tarafından aday gösterilir. 76 ülkenin katıldığı bu yarışmada onun bu anlamlı çalışmasına “The Lane Bryant” Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllülük Ödülü verilir. Başlangıçta bireysel bir çabaymış gibi gözüken bu uğraş, süreç içinde genişler, toplumsallık kazanır. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen özgün bir eylem olur. Kanımca bu eylemi Halk Evleriyle, Köy Enstitüleriyle başlayan aydınlanmacı hareketin bir süreği saymak gerekir. Bu güzel insan 2005 yılında aramızdan ayrılır. Bu arada, bir başka aydınlanmacı, halk adamı, yazar Fakir Baykurt da onun için koca bir kitap yazmıştır (Eşekli Kütüphaneci, Adam Yayınları, 2000). Aydın İleri’nin incelemesi de ilginçtir (Eşekle Gelen Aydınlık, Anfora Yayınları, 2007). 44. Kütüphaneler Haftası’nı kutladığımız şu günlerde, Mustafa Güzelgöz’ün eşekli kütüphanesini bir kez daha düşünüp kendimize örnek almamız gerekmez mi! C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle