04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2008 PAZAR 6 HABERLER Başbakan, Türkiye’de yeterince pirinç bulunduğunu ve bazı spekülatörlerin stok yaptığını savundu PAZAR ORHAN BURSALI ‘Stok yapanları ihbar edin’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de yeterince pirinç bulunduğunu ve bazı spekülatörlerin stok yaptığını savunarak “Pirinç de var, bulgur da var, makarna da var. Dert başka... Dert, biz bu iktidarı nasıl yıpratırız” diye konuştu. Tüm muhalif kuruluşları isim vermeden “Türkiye’de kaos ortamı yaratmakla” eleştiren Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Onur Öymen’in AKP’nin oy oranına ilişkin sözlerine “Bunlar ya demokrasiyi bilmiyorlar, ya bu ülkede seçimler nasıl yapılır bunu bilmiyorlar” diye karşılık verdi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Bolat da AKP’ye açılan kapatma davasının hukuki değil siyasi olduğunu iddia etti. MÜSİAD’ın Cevahir Otel ve Kongre Merkezi’nde yapılan 17. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Erdoğan, yine CHP’ye yüklendi. Katar gezisine yönelik eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, Türk müteahhitlerinin Katar’da son 5 yılda yaptıkları yatırımın 5 milyar dolar olduğuna dikkat çekerek “Bunların vatan millet sevgisi diye bir dertleri yok” yorumunu yaptı. Erdoğan, son günlerde manken Aysun Kayacı’nın bir televizyon programı sırasındaki sözlerinin neden olduğu tartışmaya da isim vermeden değinerek “Seçmenlerin mahiyetini tartışmaya açmak, demokrasiyi tartışmaya açmakla eşanlamlıdır. Demokrasinin bizatihi kendisini tartışmaya açanlara karşı, siyasi partilerden hiçbir tepkinin gelmemesi manidardır. Demokratik kazanımlara karşı atılan her adım, karşısında demokratik partileri bulabilmelidir” diye konuştu. Pirinç sıkıntısına da değinen Başbakan Erdoğan, “Pirinç spekülatörleri çıktı. Bunlarda ar diye bir şey yok. Depolarda bunları saklamak suretiyle kalkıp vatandaşa daha pahalı pirinç nasıl satarım? Geçenlerde bir gazetede yazıyor, ’70’li yılların öncesine döndük, yine kuyruklar oluştu’. Kuyruğun muyruğun oluştuğu yok. Mudurnu’da bir bakkala girdim, baktım pirinç de bulgur da makarna da var. Dert başka... Dert, biz bu iktidarı nasıl yıpratırız?” iddialarında bulundu. “Gerilim çıkarmak, kaos ortamı oluşturmak için gayret gösterenleri hepiniz görüyorsunuz” diyerek CHP ve tüm muhalif kuruluşları suçlayan Başbakan Erdoğan, özetle şunları söyledi: “Kendi siyasi çıkarları için Türkiye’ye her türlü bedeli ödetmek noktasında sağduyuyu yitirmiş olanları da görüyorsunuz. Hayali tehditler üretip, bir süre sonra kendi ham hayallerine inanmaya başlayanları da görüyorsunuz. Bunlara bugüne dek aldırmadık, bundan sonra da aldırmayıp, aldanmayacağız. İftiralar atılır, önemli değil. Güneş balçıkla sıvanmaz. İftira at, tutmazsa izi kalır. Ama bizim yapımız bunların attığı çamurlara kapalı, iz tutmaz.” Demokratik Laiklik Utancı Yıllardır “laiklik” düşmanları laikliği tartışıyor. Nedir, ne değildir... tarihsel, siyasal ve felsefi içerikleri ile cıcığını çıkardılar kavramın. Laiklik tartışmalarında bir dizi kavram üretildi: Yok ülkemizdeki Jakoben laiklikmiş... Yok ülkemizde kitaplara uygun laiklik zaten yokmuş, laik devletin diyaneti mi olurmuş... Yok bu Kemalist laiklik anlayışıymış... Ceberrut devlet ile laiklik anlayışı birbiriyle örtüşüyormuş... Fakat, bu siyasal takım, aradığı kavramı bir türlü bulamadı... taa ki bir Portekizli, Barroso, Türkiye’ye gelmeden hemen önce, Brüksel’de mi ne, “Türkiye demokratik laik olmalıdır”, sözünü edinceye kadar! Böylece bizimkilerin karın ağrısından, kabızlıktan kıvranıp durdukları ancak bir türlü yumurtlayamadıkları bir kavramı, Allahın Portekizlisi veya Avrupa’lısı, bir ıkınmakla piyasaya sürdü: Demokratik laiklik! ??? Allah Allahhhh! Bizim okumuşyazmış, düşünüryazar çizer takımı, üstüne atladı! Köşeler möşeler bu kavramdan geçilmiyor! Bu takımın akademik unvanlıları da yazılarının başlarına güzel güzel “demokratik laiklik” sözlerini döşemeye başladılar! Pek yakıştı! Hem demokratik hem de laik! İkisi birden! Çifte kavrulmuş! Daha elinin körünü mü istersin! Ama ben ise utancımdan yerin dibine giriyorum! Şu, sıradan b.tan bir kavramı bile üretecek bir kültür altyapısı ve üretkenliğinin bu ülkede olmaması nedeniyle! Sen yıllarca tartış dur ve bir “demokratik laiklik” kavramını üreteme! Ama, bu konuyu hayatında bir kez bile olsun tartışmamış, bir kez bile, ciddi ve derinlemesine bir metin okuma gereği duymamış (çünkü böyle bir sorunları yok!), bir saat bile konu üzerine kafa yormamış bir Avrupalı siyasetçi, Türkiye’ye gelmeden önce AKP ile müttefiklerine destek çıkmak için yaptığı bir basın toplantısında, demokratik laiklik diye bir pas yuvarlıyor! ??? Bizim esnaf takımı bu kavramı üretebilseydi, doğrusu onlara şapka çıkartacaktım! Kavram doğru olduğu için mi? Hayır! Sadece, laiklik safsatalarına “yaratıcı bir taç” veya bir “altın kamuflaj” geçirmeyi becerebildikleri için! Takdir edecektim kendilerini, efendim! “Derin kültür”, düşünce, bilim, teknoloji, sanat, spor ve diğer alanlarda “başarı” ve “üretkenlik” böyle bir şeydir! Sosyolojide, siyasette, bilimde, düşüncede, felsefede ve hayatın bütün alanlarında “kavram üretebilme becerisi”dir! Kavram üretme, derin bir bilimseldüşünsel, teknolojik altyapı gerektirir! Batı, bu nedenle Batı’dır ve çağdaşlığın “kavramsal referanslarını” belirler! Bunu belirlemekle kalmaz, üretir; standartlar olarak üretir, cep telefonu olarak üretir; atom bombası, nükleer santral, uzaya çıkış, her yıl binlerce ürün, bilimde yöntem olarak üretir... Bunları da dünyaya satar... Bu “kavramsal” bakışıyla ve onun bütün alanlarda ve altyapılarda müthiş üretimleriyle de dünyayı yönetir! Kavram üretmekle refah, zenginlik, egemenlik aynı şeydir! ??? Barroso’nun ürettiği “demokratik laiklik” kavramı da aslında bir “mal”dır! Çünkü dünyayı yönetenlere “büyük zenginlik” olarak geri dönecek bir potansiyel taşır... Avrupa ve ABD’liler için “demokratik laiklik” diye bir kavram geçerli değildir! Böyle bir şeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü bu kavram onlar için zırvalığın ta kendisidir! Laiklik, zaten demokrasinin olmazsa olmaz yapıtaşıdır onlar için! Ama, bizim için bir “Bon pour L’orient” (Doğu için geçerli) bir kavram gerekmektedir! Bununla eğlensinler, işin özünden uzaklaşsınlar, diye! “Demokratik laiklik”, Batı açısından, Türkiye’nin demokrasisiz bir sömürge olarak kalmasının kavramsal adıdır çünkü! Bu da, Türkiye için “çağdaşlık referanslarından” uzaklaşmak demektir. Kültürünüz, düşünceniz, üretiminiz “Bon pour L’orient” derekesinde kaldıkça, Batı için bir tehlike yoktur! Barroso, ait olduğu kampın üstünlüğünü ve çıkarlarını koruyor! Türkiye’deki işbirlikçilerinin ağzına bir ciklet sokuşturarak! obursali?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle