07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2008 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Hukuku Savunmak Uzlaşma Altyapısı emokratik ülkelerde iktidar partileri, sayı üstünlüklerine bakarak her istediklerini yapabilirler mi? Eğer bu soruya evet denirse, demokratik rejimin kolaylıkla diktatörlüğe dönüşebileceğini kabul etmek gerekir. Bu konuda yakın tarihte, birçok ülkede böyle durumların örnekleri vardır. Çağdaş demokrasilerde demokratik kurulların dengesini sağlamak için ve hukukun üstünlüğünü Denizi Arayanlara Şarkı Uzun, yorgun kanatlarımızla denize doğru uçuyoruz. Daha çok var denize. Uzaklardan, çok uzaklardan duyduğumuz çatırtı, koca bir buzulun ana kitleden kopmasının sesidir. Denizin sesi hırçın. Denizin sesi öfkeli. Üstünden uçup gittiğimiz topraklar bir yangın yerine benziyor. İmar edildiği söylenen bu toprakların geliştiğini, güzelleştiğini anlatanların sesleri kulaklarımızı kirletiyor. Yalan, iş görmenin, politikanın tek yöntemidir artık. Gözümüzün içine bakarak söylenenler ruhumuzu kirletti. Uzun, yorgun kanatlarımızla denize doğru uçuyoruz biz. Ülkemizin ufkundaki kara bulutların dağılıp gideceğine olan inancımız gittikçe zayıfladı. Müzik sustu. Tuhaf, kulaklarımızın alışık olmadığı bir yalelli her yerde. Zaman zaman konduğumuz, her nasılsa yeşil kalmış ağaçların cılız dallarından, paranın her şeyi, ama her şeyi satın alan gücünden duyduğumuz ürküntüyle, yangın yerine dönmüş ülkemize bakıyor, gözlerimizi kapatıyoruz. Sonra yeniden uçmaya başlıyoruz. Durmak olmaz. Bir an önce denize kavuşmalı. ??? Uzun kanatlarımız yorgun. Artık uçan hiçbir şeye tahammülleri kalmamış hoyrat avcıların kurşunları sağımızdan solumuzdan geçip giderken, ülkemizi karanlığa terk etmenin hüznü çöküyor üstümüze. Nereye gidiyoruz? Yaşlı delikanlılarımızı gözaltından hastanelere taşıyoruz. Sesimizi iyice kısmak için petrol zenginleri, paragözler, uzun maşlahları kefiyeleriyle, koca uçaklar dolusu canlı “eşyaları”, cansız koltuklarıyla geldikleri havaalanlarında şatafatlı törenlerle karşılanıyorlar. Sokaklar, kapatılmış, saçları rüzgârdan esirgenmiş kardeşlerimizin yakında uçup gidecek gururlu aldanmışlığıyla doldu. Otobüslerde “zamanın aldatılmış ruhunun” kararttığı yüzlerle bizim insanlarımız, ülkelerini büyük bir gürültüyle gelen felaketten korumak isteyenlere kötücül bakışlar fırlatıyorlar. Yorgunuz. Denize doğru uçuyoruz. ??? Aslında bir yere gittiğimiz yok. Ülkemizin üstünde dönüp duruyoruz. Aşağıda sömürü alabildiğine sürerken, topraklar yağmalanır, denizler doldurulurken nereye gideceğiz? Karanlık, ülkemizin göklerini karartırken biz o uzak denizlere gidemeyiz. Zaten o uzak denizler yok artık. Deniz bizim içimizde. Her yerde çağımızın belalı imparatorluğunun zorbalığı egemen oldu. Zorbalığa gitsek, o “çağdaş” gökdelende, belki de bir lüksün içinde yorgun kanatlarımızı büzüştürüp “Ah işte uygarlık bu!” diyebilir, düşmüş pek çok kardeşimiz gibi kendimizi avutabilir, paranın imparatorluğuna teslim olabilir, bireyci ruhumuzu tatmin edebiliriz. Ama bu yalnızca içimizdeki insanın ölümü olur. Çünkü küremizi tümüyle sarmış habis bir hastalık gibidir bu emperyal bela. Burnumuzun dibinde yüzbinlerce insanı katletti. Savaşlarla beslenen, kırımlarla büyüyen bir kötülüktür. Ona ortak olabilir miyiz? Kötülük savaşmadan def olup gitmez. Kötülükle uzlaşılmaz. Onunla yalnızca savaşılır. Onun için büyük, uzun bir çığlıkla insanlara dünyanın halini, insanların halini, ülkemizin halini, yalanı dolanı, üstümüze çöken karanlığı, sisi anlatmak zorundayız. ??? Yorgunuz. Uzun, yorgun kanatlarımızla bir an önce denize ulaşmak istiyoruz. Ama yok öyle bir deniz. Deniz artık içimizde. Koca bir buzul biraz önce koptu kütlesinden. Hava alabildiğine kirlendi. Teksaslı kovboy, burnumuzun dibinde o petrol kokulu tuhaf yalelliyi çalıyor. “Budur size göre olan, bize uyan, stratejimize, taktiğimize, daha bilmem neyimize denk düşen” diye hırlıyor. Toprağa bakıyoruz. Sonra gökyüzüne. Sonra vurgun yemiş yüreklerimizi canlandırmak için derin bir nefes alıyoruz. “Daha..” deyişimiz ondandır. Çünkü insanlık artık uçurumun kıyısında. Ya biz bir çıkış yolu bulacak, yolu tıkayan kayayı yerinden söküp atacağız ya da doğa bizi tarihin içinden, tarihle birlikte söküp atacak. eposta: [email protected] G ünümüzde, Cumhuriyetin kuruluşunda yaşanılanlardan daha da ağır sorunlarla yüz yüzeyiz. Buna, var olup olmamak da diyebiliriz. Bu ciddi sorun karşısında ne yapmalıyız? Somut durumun tahlili yapıldığında, gerçek ve kalıcı çözümün, hukukun bağımsızlığını ve de üstünlüğünü savunmanın, birinci görevimiz olduğu görülecektir. Hukuk yollarını tıkama senaryolarını boşa çıkarmalıyız. Ancak bu yolla tehlikeyi önlediğimizde, demokratik düzen gerçek sahibine kavuşacaktır. Bunu başarabilmenin birinci koşulu da, laik Cumhuriyetten yana olanların güçlerini birleştirmesidir. Bu birliğin harcı, çağdaş düzenden yana olanların inancı olacaktır. Yücel KÖKSAL D gözetmek bakımından anayasal kurumlar ortaya çıkmıştır. Bunlar, Anayasa Mahkemesi, yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği ve diğer özerk kuruluşlardır. Bu konuda çağdaş demokrasilerde oluşturulmuş mekanizmalar vardır (Meclis, Senato, Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi gibi). Çağdaş demokrasilerde çoğunluğun azınlığa baskı yapmaması, ancak bu mekanizmaların hukuk gözetiminde düzenlenmesi ile mümkün olabilir. Ve demokratik uzlaşma bu sürecin tamamlanmasından sonra ortaya çıkar. Çağdaş demokrasilerde çeşitli anayasal kuruluşların belirleyici görüş ve kararlarını kabul etmekle çözüm mümkündür. Sayı üstünlüğüne dayanarak alınacak kararlar gerginliği arttırır. Ve toplumda kamplaşmalara yol açar. Özetle, çağdaş demokrasilerde Anayasal kurulların kararlarına saygılı olmak ile uzlaşma sağlanır. Başka yolu yoktur. İlhami NASUHİOĞLU Cumhuriyet Kazandı Teslim Olmak Yok Değeri Bilmek... D ün olduğu gibi bugün de Cumhuriyet kazandı. Çünkü onun temeli Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı. Cumhuriyetin karşısında olanlar yeni türemediler. Cumhuriyet kurulurken bile “Bizim kursağımızda padişah efendimizin ekmeği var, onu nasıl inkâr ederiz” diyenler az değildi. Aradan 85 yıl geçti, hâlâ o zihniyeti taşıyorlar. Laik Cumhuriyetle eşleştirdikleri kurumları, kuruluşları, demokratik toplum örgütlerini, kişileri hedef seçiyorlar. Bu oyunda da, bu tuzakta da, bu iftirada da laik Cumhuriyet, Kemalizm ve ulusalcılar kazandı ve kazanacaktır. Ömer Cahit YILDIZ C umhuriyet! Bizim aydınlık yolumuz. Yıllardır Cumhuriyet’le dünümüzü, bugünümüzü öğrendik. Her biri ayrı bir değer olan yazarların tahlilleriyle yarınımızı gördük. Hâlâ görüyoruz. Durum vahim! Tüm milli mevziler vandalca ele geçiriliyor. Endişelenenler endişelerini dile getirmeye bile korkar hale gelmiş. Devlet anayasası çocuk oyuncağı gibi olmuş. Yarı teokratik dayatma sistemiyle yönetiliyoruz.. halkın göz ardı edilemeyecek bir kesimi yedi yıldır süren kış uykusundan hâlâ uyanamıyor. Ama teslim olmak yok! Biz Sevr’i de atlattık unutmayalım. Gün, Ata’nın Samsun’a çıktığı gündür. Muhtaç olduğumuz kuvvet damarlarımızdaki asil kandadır. Cumhuriyet sayesinde, satılmış medyadan asla duyamayacaklarımızı, gerçekleri gördük, göreceğiz. Biz Türk devrimi şehitlerine çok şey borçluyuz. Umur ÇALIKOĞLU C umhuriyet rejimini ve onun adını taşıyan gazetenin değerini gün geçtikçe daha çok anlıyoruz. Bir tarafta; ülkemizde üretilmeye çalışılan huzursuzluk, diğer tarafta çözüm için çare arayan yurtsever aydınlar, fikir adamları, memleket sevdalıları ve susturulmak istenen kalemler... Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne düşmekte olan gölge ve farkına varamamak... Aymazlığın ta kendisi. Evrensel değerlerin temeli olan laiklik ilkesinden ödün vermek; özgürlüğümüzden, insan olmaktan, Cumhuriyetten ödün vermekle eşdeğerdir. Özden ECE Birlikteyiz, Buradayız Demokrat Cumhuriyet ençliğimizde, koltuğumuzun altına Cumhuriyet gazetesi alıp gezmek cesaret isterdi. Yıllar geçti. Ama hâlâ değişen bir şey yok. Cumhuriyet gazetesi yine karanlık bazı güçlerin hedefi altında. Her devrin adamı Ü lkemizin şu an içinde bulunduğu kargaşanın en küçük bir kaygısını dahi yaşamıyorum. Neden, nasıl böyle bir duyarsızlık diye düşünmeyin.. sonuna kadar laik, sonuna kadar Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu tüm yurttaşların tek yürek olduğuna o kadar eminim ki... Hukukun üstünlüğüne inananların bu ülkeyi, Amerika’nın kurgularına ve onun yandaşı şeriatçılara teslim etmeyeceğine yürekten inanıyorum. Bu ülkenin aydın, demokrat, ilerici insanlarını yarattıkları safsatalarla oldubittiye getiremeyecekler. Son gözaltılar belki tümüyle kendimize gelmemizi sağladı. Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nden asla ödün vermeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkacak tüm duyarlı yurttaşlar, hep birlikteyiz ve buradayız. Seher İlknur TUĞ G olmayı becerebilenler, Cumhuriyet gazetesini, utanmadan statükoculukla suçlayabiliyorlar. Oysa, Cumhuriyet gazetesi, aydınlanmanın, bilimin ve Atatürk ile özdeşleşmiş Cumhuriyet kazanımlarının yanındadır. Cumhuriyet gazetesi ve okurları, ülkemizi karanlığa götürmek isteyen sözde demokratlardan, tatlı su aydınlarından, takıyyeci basından çok daha fazla demokrattır. Suavi Alp ORMANCI Adalete Dikkat! lhan Selçuk’un hangi eylemi ile suç arasında nedensellik bağı kurulmuştur? Ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir bu bağlılık. Ciddi kanıtlarının olması gerekir. Gözaltına alma şekli de, CMUK’a göre çok istisnai hallerde ve kanunda sayılı nedenlerle uygulanabilir... Ağır bir uygulama niteliği taşır... Cumhuriyet gazetesinin çok eski bir okuru olarak İlhan Selçuk’un böylesine bir uygulama ile karşı karşıya gelmesinin, bana inandırıcı gelmediği gibi, adalete de uygun olmadığını; insan haklarına, demokratik ilkelere aykırı olduğunu da, ayrıca belirtmek isterim... Yeterince özen göstermeden, eleştirilere çok açık şekilde yapılan uygulamalar her şeyden önce adalete zarar veriyor! Aytaç TOLAY İ İ lhan Selçuk’un gözaltına alınması, bazılarının, Cumhuriyet’i içine sindiremediklerini ortaya çıkarmasından dolayı nasıl telaşlanıp nereye saldıracaklarını şaşırmalarını su yüzüne çıkardığından ötürü iyi olmuştur. Yalnız bunun için yanlış insanı seçmişler. Çünkü Yanlış seçim bilmezler mi ki İlhan Selçuk yıllardan beri Atatürk devrimlerinin ve Cumhuriyetin yılmaz savunucusu olmuştur. Bu saçma olay mı yıldıracaktır koca Cumhuriyet çınarını! Görsen ŞAHİNOĞLU Cumhuriyeti Tehdit B iz Atatürkçüler için Cumhuriyeti sevmek, devrimci ve Atatürkçü olmak bedel ödemeyi gerektirir. Toplumun bütün kesimlerinin günümüzde Atatürk’ün gençliğe hitabını ve Bursa Nutku’nu okuması ve bu doğrultuda sorumluluk alması gerekir. İnsanlar oturduğu yerden ahkâm kesmemelidir. İlhan Selçuk o yaşına rağmen gençlere taş çıkartırcasına Cumhuriyet ve devrim mücadelesi vermektedir. Bedel ödemeye de devam etmektedir. Cumhuriyete bağlı ulusalcı güçler, güç birliği oluşturarak ne yapabiliriz, deyip üzerlerine düşeni derhal yapmalıdırlar. Bizler Cumhuriyet dostları olarak her zaman bu ülke için bedel ödedik, bedel ödemeye hazırız. Bize düşen görev şu; eğitim akademisi olan, aydınlanmanın sembolü olan aziz Atatürk’ün, ismini Cumhuriyet koyalım dediği Cumhuriyet gazetesine sahip çıkalım. Laik sistemin ve Cumhuriyetin tartışıldığı bir ortamda sımsıkı karşıdevrimcilere karşı birleşmeliyiz. Her zaman Cumhuriyete, laikliğe bağlılığımızı yaşam tarzımıza uyarlamalıyız. Çünkü karşıdevrimciler koşar adım ilerliyorlar ve Cumhuriyeti tehdit ediyorlar. Abdullah ARDIÇ SATILIK DAİRE C MY B Küçük Çamlıca Bulgurlu Gürpınar Sitesi’nde 3+1, krediye uygun, daire sahibinden satılıktır. 0532 324 68 66 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle