22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2008 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B Y B B PB PB PB PB B 22 21 26 19 25 24 24 25 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B B B B Y B Y B 24 28 26 23 26 24 25 22 26 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB B B B B B B 31 26 31 33 29 29 17 20 19 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve iç kesimleri parçalı çok bulutlu, Batı ve Orta Karadeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu’nun kuzeyi ile Edirne, Kırklareli, Bilecik, Kayseri ve Erzincan çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik beklenmiyor. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo PB 5 Helsinki Y 6 Stockholm Y 11 Londra Y 11 Amsterdam Y 9 Brüksel Y 9 Paris Y 11 Bonn Y 7 Münih Y 9 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y Y Y Y Y Y PB Y 10 17 20 15 14 17 16 20 10 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B K B PB B PB B B 10 24 3 26 21 21 20 34 34 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Partisinin bir kongresinde yine bu kimliğini ortaya koyan bir konuşma yaptı. Ana muhalefet liderinin gerçekçi saptamalarını yanıtlamak isterken, kaş yapayım derken yine göz çıkardı. Cumhuriyet tarihini bilmediğini bir kez daha kanıtladı. Örneğin “laiklik yüce Meclis’in iradesiyle ve milletimize benimsetilerek anayasamıza girmiştir” diyor. Atatürk, anayasaya girdiği 1938’lere kadar laiklik kavramını bütün devlet kurumlarına yerleştirecek devrimler yaptı. Örneğin RTE’nin bir türlü içine sindiremediği Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası’nı çıkarmakla işe başladı. ??? 1938’e dek 1924’lerde başlayan uzun bir süreç geçti ve ancak Cumhuriyetin ilanından 15 yıl sonra devletin temel ilkesi olarak laikliğin anayasaya yazılmasına sıra geldi. Laiklik elbette Yüce Meclis’in iradesiyle anayasaya girdi. Ama o Meclis, Atatürk’ün “milleti temsil etmeleri için seçtiği ve devrimlere inanan insanlardan” kuruluydu. RTE’nin öne sürdüğü gibi, laikliği millet bütünüyle benimsemiş olsaydı, bugün laiklik kavramı üzerinde bu denli tartışma yapılabilir miydi? Millet RTE ve adamları sayesinde laikler ve laiklik karşıtları diye ikiye bölünebilir miydi? Laiklik milletçe benimsenmiş olsaydı; RTE ve RTE gibileri laikliğin içini boşaltmaya ve laikliği yeniden, kendi dinci devlet amaçlarına uydurmaya girişebilirler miydi? Laikliği savunacak son insan RTE’dir ve derya içinde deryayı bilmeyecek kadar başka bir dünyanın insanıdır. ??? “Milletimizin laiklikle problemi yok” diyor. Ya senin RTE, senin laiklikle sorunun yok mu? Yok ise Bülent Arınç gibi aşırı dinci ve kuşku yok laik sistem karşıtı biri ile ağız birliği ederek laikliği din devletine yaraşır biçimlerde yeniden tarif etmeye neden kalkıştınız? Laik bir devlete asla uygun düşmeyen dinci eğitimi, din eğitimi görenlerin devlet kadrolarına egemen olmasını neden sağladınız? Atatürk, huzurunda sap gibi duranlar diye devrimlerin ve Cumhuriyetin kurucusu olan büyük insana saygı ve bağlılık gösterenlere hakaret ettiniz. Şimdi neden evet ama neden, her alanda aklanmak için Atatürk’e sığınıyor, sanki yaşamınız boyunca Atatürk’ü ve devrimlerini sindirmiş gibi “Devleti de Cumhuriyeti de Atatürk liderliğinde milletimiz kurmuştur” diyorsunuz? Atatürk’ü aşamayacağınızı, Atatürk’ü silmeyi içeren amacınızın başarıya ulaşamayacağını nihayet gördünüz. Ne yazık ki, Atatürk adını amaçlarınızı örtmek ve muhaliflerinize saldırmak için kullanıyorsunuz. Siz ne Atatürk’e ne de devrimlerine inanıyorsunuz. Kökünü kazıyamadığımız bütün yobaz kafalar gibi… Saldırılarınızda söylediğiniz gibi Baykal değil, asıl siz Bay RTE; “Atatürk’ün arkasına saklanıp siyaset” yapıyorsunuz. Baykal’ın “cemaziyülevvelini (herkesçe bilinmeyen kötü bir yönünü, geçmişini)” biliyormuşsunuz Bay RTE? Bu ifadeye havadaki kargalar bile güler. Güler; çünkü laik Cumhuriyet ve Atatürk dünyası ile çelişen kitaplar dolusu öyle bir geçmişiniz var ki; sizin başkalarının geçmişinden, hele Baykal’ın geçmişinden söz etmenize hak tanımıyor. Gülen Humeyni gibi ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY dünya çapında milyarlarca dolarlık şirketlere, okullara, yardım kuruluşlarına ve medya organlarına sahip olduğuna dikkat çekildi. Makalede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın döneminde on binlerce Gülen taraftarının Türk devleti bürokrasisine girdiği ve özellikle polis teşkilatıyla İçişleri Bakanlığı kadrolarında yoğunlaştıkları belirtildi. CEMAATİN FAALİYETLERİ MECLİS GÜNDEMİNDE ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Rusya Üst Mahkemesi’nin “radikal İslamı desteklediği” için faaliyetlerini yasakladığı Nur cemaatinin Türkiye’deki faaliyetlerini Meclis gündemine taşıdı. CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde Rusya Üst Mahkemesi’nin “radikal İslamı desteklemesi nedeniyle Nur cemaatinin faaliyetlerini ve Saidi Nursi’nin kitaplarını, ülke güvenliği açısından yasakladığına” dikkat çekti. Türkiye’de ise, “laik demokratik Cumhuriyete karşı faaliyette bulunduğu”nun hem ğu Paris’te, Avusturya televizyonu muhabirine, “İslami Cumhuriyetin lideri olmak istemiyorum, hükümet gücünün elimde olmasını istemiyorum” diyerek dünyayı kandırdığını anımsattı. Sözlerini, “Şimdi Ankara’da olduğu gibi, o zaman da Tahran’daki elçilik yetkilileri, siyasi seçkinlerle ‘garden partileri’ tercih ediyor ve toplumun çok dar bir kesimiyle temas kuruyorlardı” diye sürdüren Rubin, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA’in, Humeyni’nin niyeti hakkında “kör” olduğunu vurguladı. emniyet, hem de TSK’nin istihbarat raporlarında saptanan cemaatin faaliyetlerinin yasaklanma bir yana Milli Eğitim Bakanlığı’nda örgütlendiğini ileri süren Ersin, “Nitekim okul kütüphaneleri, Saidi Nursi’nin ve cemaatin önde gelen isimlerinden Fethullah Gülen’in kitapları ile doludur” görüşüne yer verdi. Soru önergesinde Nur cemaatinin faaliyetlerinin takip edilip edilmediğini soran Ersin, son 5 yılda Nur cemaati mesubu kaç kişi hakkında takibat yapıldığı konusunda bilgi istedi. Ersin, “Okul kütüphanelerindeki Saidi Nursi ve Fethullah Gülen’e ait kitaplar toplatılacak mı?” sorusuna da yanıt istedi. Gülen tarafından telefonla tehdit edildiğine dikkat çekti. ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın bu hafta içinde, kapatma davasına karşı AKP’ye destek vereceği “duyumunu” aktaran Amerikalı uzman, böylesi bir çıkışın Türk kamuoyunun tepkisini çekeceği uyarısında bulundu. Rubin, mahkeme sürecinin devamına destek yönünde sözler sarf etmesi durumunda ise Condoleezza Rice’ın bu defa AKP tarafından suçlanabileceğinin altını çizdi. Bush yönetimini 7 yıldır Irak, Filistin ve Lübnan’da izlediği yanlış politikalar nedeniyle “demokratikleşme” idealini “kirli bir kelimeye” çevirmekle suçlayan Rubin, ABD’nin daha fazla demokrasiyi altüst etmek için dini kullanan ve hukuk düzeni yerine kargaşa arayışında olan partileri desteklememesini istedi. ABD Dışişleri Bakanı’na seslenen Rubin, makalesini, “Türkiye uçuruma yaklaşıyor. Lütfen Bakan Rice, kenardan aşağı itmeyin” diye bitirdi. ‘AKP nüfuz kurdu’ Gazetemizde yer alan haberleri kaynak gösteren Rubin, Gülen’in 1973 yılında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından “din devleti kurma girişimiyle” suçlandığını, 1986 yılında Türk ordusu içinde cemaatin bir hücresinin tespit edildiğini, 1998 ve 1999 yıllarında Gülen’in taraftarlarına seslenirken sarf ettiği, “devletin kontrolünü sessizce ele geçirmeyi” öğütleyen sözlerinin televizyon ve gazetelerde yer aldığını dile getirdi. ABD’li uzman, Gülen hakkında “laiklik karşıtlığı” nedeniyle 1998 yılında açılan davanın, 2002 yılında iktidara gelen AKP’nin medya ve yargı üzerinde nüfuz kurmasının ardından 5 Mayıs 2006’da bozulduğunu, ancak mahkeme sürecinin hâlâ tamamlanmadığını ifade etti. Gülen’in yargı sürecinden kurtulması halinde Türkiye’ye dönebileceğini yazan Rubin, “Eğer bunu yaparsa, 2008 İstanbul’u, 1979 Tahran’ı gibi görünebilir” dedi. Rubin, makalesinin bu kısmında, halen Gülen ile Humeyni’nin benzer yanlarını vurgularken Humeyni’nin sürgünde oldu işaret edilen makalede, şu ifadelere yer verildi: “Erdoğanve Gülen’in, Türk köşeyazarları ve yorumcuları arasındaki destekçileri İslamcılığı demokrasiyle, laikliği faşizmle özdeşleştiriyor; çok sayıdaki Batılı diplomatın, ‘ılımlı İslam’ kabulüyle kucaklanmasına hoşgörü göstermeye hevesli olduğu bir çizgi bu. Erdoğan’ın kendisi Hitler’in yolunu açanın laiklik olduğunu, İslamcılığın asla böyle bir sonuç üretmeyeceğini söyledi.” ‘Laik düzen sallantıda’ Rubin, Gülen sessiz kalsa da, Türkiye’ye dönüşünün taraftarlarınca, 1924 yılında kaldırılan “halifeliğin” yeniden tesisi gibi gösterileceği tahmininde bulunarak Türkiye’deki anayasal laik düzenin hiç bu kadar sallantıda olmadığı yorumunu yaptı. AKP’nin medyayı kontrolü altına aldığına ve gazeteciler üzerindeki baskıların arttığına ‘Rice, AKP’ye destek açıklaması yapacak’ AKP’ye Anayasanın laiklik ilkesini çiğnediği gerekçesiyle kapatma davası açılmasının ardından, 21 Mart günü gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk’un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Rubin, Hürriyet gazetesi köşeyazarı Ahmet Hakan’ın da Fethullah Gülen’in amcasının oğlu Kemalettin ‘YARGIYI ETKİLEME’ İDDİASI Gazeteciye Gülen tutuklaması ÇETİN YİĞENOĞLU Pippa’yı uğurlamaya gelen kadınlar, “Bacca’yı barış mücadelesinde yaşatacağız”, “Erkek şiddetine maruz kalan son kadın olsun”, “Tecavüzde haksız tahrik indirimine son” yazılı dövizlerle, “Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun” sloganı attılar;“Kadınlar Vardır” adlı şarkıyı söylediler. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) deyse sıfırlamak üzere gelmiş. Arkadaşın konuşmasını isimsiz yayımlasak ve sorsak: Sizce bu görüşler kimin? Gelişmeleri biraz yakından izleyen herkes şu yanıtı verecektir: “Bir AKP demagogunun...” Barroso’nun laiklikle ilgili sözlerinden birkaçı: “Laikliğin uygulaması yerine göre değişir, demokratik laiklik olmalı...” “Laiklik din değildir...” “Demokrasi, laiklikten önemlidir!” Elbette ülkelere göre kimi uygulama farklılıkları olabilir ama, laikliğin özü değişmez. Eğer duruma göre değişiyorsa, sormak gerekir: “AB’nin ortak değerleri” tanımının ne anlamı var? Laikliğin din olmadığını Türkiye’de aklı başında herkes söylüyor. Bu sözü size hangi AKP’li öğretti? Demokrasinin laiklik olmadan yaşayamayacağını bizim söylememize gerek yok; birazcık kendi tarihinize bakın, yeter! ??? Barroso, laiklik konusunda AKP’nin eline bütün kozları ve pozları verdikten sonra parti kapatma davasına geçti. Tanımı düzeltelim, parti kapatma dersek içine öteki davalar da girer; AKP’nin kapatılması davasına değindi! Dedi ki: “Yargı kararı, Avrupa standartlarına uygun olmalı.” Arkadaşın laiklik standardı yok. Türkiye tipi ülkeler, kendi sorunlarıyla baş başa kalabilir, Türkiye kendi çözümünü kendisi bulmalı. Ama, yargı standardı var! Nedir o? AKP kapatılmamalı! Barroso, Türkiye’ye gelmeden önce verdiği demeçlerde olduğu gibi , Ankaraİstanbul’da da parti kapatmayı düzenleyen yasalara karşı çıkmadı, AKP’nin kapatılmasını anlayamadığını söyledi! Kendisine AKP’liler Türkiye’de nasıl konuşması gerektiğini çok iyi öğretmişler. Önce “Anayasa Mahkemesi’nde görülmekte olan bir davayla ilgili yorum yapamam” de... Sonra, ver veriştir... Davaya şaşırdığını söyle... Demokratik ülkelerde böyle şey olmaz, de... Atış serbest! Yargıda standart getiren Barroso, türbanda yine tavır değiştiriyor, “AB’de bu konuda standart yok” diyor. Zart dersem standart var, zurt dersem yok! AB bu işi zart zurta çevirdi... Barroso, Türkiye’ye verip veriştirdikçe, AKP’lilerin zevkten dört köşe olduğunu gördük! ??? Sanki AB katlarında şu tür hesaplar yapıldığını hisseder gibiyiz: Türkiye bu gidişle raydan çıkar. Biz de raydan çıkmış bir ülkeyi AB’ye alamayız, deriz. Yeni bir düzen tutalım, deriz. İmtiyazlı bir şeyler yaparız. Böylece hem Türkiye’yi yanımızda tutmuş oluruz hem de içimize almamış oluruz. Bu yolda bizim en büyük yardımcımız AKP’dir! Barroso, Anıtkabir defterine şunları yazdı: “Ülkesine kararlı reformlarla hizmet eden ve onu modernliğe götüren büyük vizyon sahibi devlet adamı Kemal Atatürk’e saygılarımı sunarım.” Barroso’ya bir çift sözümüz var: Reformlardan modernliğe yazdıklarınız doğru. Mustafa Kemal, onları hiçbir dış dayatmayla yapmadı, ulusal iradeyle yaptı. O kazanımları sizin AKP kriterlerinizle heba etmeye niyetimiz yok! ankcum?cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK Bize Gelinlik Filan Sökmez ? Baştarafı Arka Sayfada ‘Barış gelini’gözyaşlarıyla uğurlandı İstanbul Haber Servisi Gebze’de öldürülen İtalyan sanatçı, barış eylemcisi Pippa Bacca, dün gözyaşlarıyla ülkesine gönderildi. Pippa’nın cenazesi 19 Nisan Cumartesi günü Milano’daki San Simpliciano Kilisesi’nde düzenlenecek törenin ardından aile mezarlığında toprağa verilecek. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya, telefonla arayarak “başsağlığı” diledi. “Barış Gelini” projesi için 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile beyaz gelinlik giyerek Milano’dan yola çıkan, asıl adı Giuseppina Pasqualino di Marineo olan 33 yaşındaki Pippa Bacca, son yolculuğu için dün ülkesine gönderildi. Pippa, dün saat 15.00 sıralarında, yabancılara ait cenaze işlemlerini yapan İslam Cenaze İşleri’nden alınarak Atatürk Havalimanı’na götürüldü. Pippa, veda saatinde bile yeşil kumaşa sarılı tabutunun üzerindeki İngilizce “barış” yazılı bayrakla mesaj veriyordu. Uğurlamaya katılan ÖDP lideri Ufuk Uras, “Barış yolculuğunu, bizve bizim gibi başka başka ülkelerde dünya barışı için mücadele edenler Filistin’e vardıracak” dedi. Pippa’nın ablası Antonietta Pasqualino, “Umarım Türkiye’ye bir daha böyle trajik bir olay için gelmem” dedi. ADANA Adıyaman’ın Gerger ilçesinde yayımlanan Gerger Fırat gazetesinin sahibi ve köşe yazarı Hacı Boğatekin, kaleme aldığı “Feto’nun tarikatçıları, Apo’nun yurtseverleri, Cumhuriyetin laik bekçileri” başlıklı yazısı nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma kapsamında, “Adil yargıyı etkilemeye teşebbbüs ettiği” gerekçesiyle tutuklandı. İlk kez “Feto ve Apo” başlıklı yazısıyla gündeme gelen ve hakkında açılan 100’e yakın davayla tanınan Boğatekin, iş için gittiği İstanbul dönüşünde önceki gün uçaktan iner inmez gözaltına alınarak cumhuriyet savcılığına götürüldü. İlk sorgusunun ardından tutuklanma istemiyle Gerger Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan Boğatekin, 10 saat süren yargılama sonucu, TCY’nin 125/23 maddesi uyarınca “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı basın yoluyla alenen hakaret”, 288/1 maddesi uyarınca “Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve 267/12 maddesi uyarınca da “iftira” suçlamasıyla 8 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuklandı. Kararı “keyfi” olarak değerlendiren Boğatekin’in avukatları tutuklama kararına itiraz edeceklerini bildirdi. Tarikat güçlerinin devlet içindeki yapılanmasını, adliye koridorlarına kadar oluşan kadrolaşmayı sık sık gazetesinde gündeme getiren, makaleler yazan, bu nedenle daha önce birçok kez gözaltına alınan Boğatekin, “Feto ve Apo” yazısı üzerine açılan soruşturma nedeniyle ifadesini alan Savcı Sadullah Ovacıklı’nın “Sen nasıl Fethullah Gülen Hocaefendi hazretlerine Feto dersin. Bir dahaki sayında özür dileyeceksin, yoksa seni yakarım” diyerek azarladığını öne sürerek, Savcı Ovacıklı’yı Adalet Bakanlığı ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet etmişti. ‘Türk arkadaşları vardı’ Pippa’nın cenazesini bulamamaktan korktuklarını söyleyerek şimdiye dek yapılanlar için teşekkür eden Pasqualino, gazetecilerin soruları üzerine, “Pippa’yı evimize götürebildiğim için memnunum. Böyle bir şey beklemiyorduk. Pippa çok seyahat etti. Hiçbir ülkeyi tehlikeli görmüyorum” dedi. Pippa’nın 3 yıl önce Türkiye’ye geldiğini, burada arkadaşları olduğunu anlatan Pasqualino, Pippa’nın Türkiye izlenimlerinin sorulması üzerine, “Burada arkadaşları olduğuna göre, iyi izlenim edinmiştir” dedi. Asayiş Şube’den gelen bir polis memuru da İstanbul emniyeti adına, Pippa’nın ablasına, “Bizi affetmenizi istiyoruz. Daha fazla bir şey yapamadığımız için özür diliyoruz” dedi. Taziye köşesi kuruldu CHP İstanbul İl Örgütü Kadın Kolları üyeleri, İtalyan Başkonsolosluğu önünde Pippa Bacca anısına “Barış Gelini” adıyla taziye köşesi hazırladı. CHP’li kadınlar Bacca’nın barış güvercini olduğunu söylerken, törene katılan Antonietta Pasqualino, Türkiye’de büyük bir sevgi ve yardım gördüğünü belirterek “Pippa’nın yolculuğu amacına ulaştı” dedi. Pippa’nın katledilmesi, dün akşam Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen kadınlarca da protesto edildi. DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır da Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, İtalyan sanatçının Gebze’de tecavüz edilerek ve hunharca katledilmesini şiddetle kınadıklarını, bu katliamın,“savaşçı, cinsiyetçi ve milliyetçi politikaların kültürel olarak şekillendirdiği kişiliğin bir ürünü” olduğunu söyledi. BİRİ POLİS MEMURU İKİ KİŞİ GÖZALTINA ALINDI Gebze’de yine tecavüz GEBZE(Cumhuriyet) Gebze’de iki gün önce İtalyan sanatçı Giuseppina Pasqualino’nun tecavüze uğrayıp, öldürülmesinin ardından, bir kadına tecavüz ettikleri öne sürülen 1’i polis memuru 2 kişi gözaltına alındı. Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü’nü arayan bir kişi, kendilerini polis olarak tanıtan iki kişinin evine girdiklerini ve arama yaptıklarını bildirdi. Olay yerine inceleme yapmak üzere giden ekipler, polise telefon açan kişinin Şahin Çınar olduğunu tespit etti. Çınar, kendilerini polis olarak tanıtan zanlıların bir miktar para aldıklarını, daha sonra Gebze Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan ancak olay saati görevde olmayan polis memuru Bilal Köse’nin kendisini zorla evden çıkardığını söyledi. Çınar, eve gelen ve kendisini polis olarak tanıtan Kenan Karabaş’ın da kendisiyle birlikte yaşayan A.G.Ş.’ye tecavüz ettiğini söyledi. A.G.Ş. de kendisine tecavüz edildiğini belirterek şikâyetçi oldu. İddialar üzerine harekete geçen ekipler, polis memuru Bilal Köse ile kadına tecavüz ettiği iddia edilen Kenan Karabaş’ı gözaltına aldı. Soruşturmanın sürdürüldüğü açıklandı. Yakında doğuracak ve çocuğuna çalışma odasının yanındaki emzirme odasında süt veren bir savunma bakanı, başkalarının çocuklarının savaşa gitmesine izin verebilir mi? Bu eşyanın tabiatına aykırı. İşte kızdığımız, pek çok zaman kızmakta da haklı olduğumuz Avrupa aynı zamanda bu. Bugünlerde hemen her yerde içimi acıtan görüntüler, sesler gelip beni buluyor, bir magazin programı bile beni geçmişe, Cumhuriyet’in o güzelim günlerine götürüyor. Geçen akşam Perihan Altındağ Sözeri, ölüm nedeniyle anıldı ve Haydar Haydar şarkısı taş plaktan bütün salonu ve Türkiye’nin bütün evlerini doldurdu; “gâh girerim medreseye hu çekerim Hak için / gâh giderim meyhane dem çekerim aşk için” sözleri beni yaraladı, nereden nereye gelmişiz ve bir “barış gelini,” bu türkülerin söylendiği topraklarda öldürülmüş; bazen bu ülkenin geleceğinden korkuyorum. Ben bu satırları yazarken İlhan Abi ameliyatta, dilerim, “gâh giderim medreseye hu çekerim Hak için/ gâh dilerim meyhaneye dem çekerim aşk için” sözleriyle ayılır ve yıllanmış bir şarabın güzelim rayihası odasını doldurur. Annesinden kaçmaya çalışmış ? Haber Merkezi Anadolu Üniversitesi lojmanlarında cinnet getiren Gülbeyaz Başkaya ile öldürdüğü eşi ve 7 yaşındaki kızı dün törenlerle toprağa verildi. Gülbeyaz Başkaya, Anadolu Üniversitesi lojmanlarında cinnet getirerek tabancayla eşi Murat Başkaya ve 7 yaşındaki kızı Ece’yi öldürdükten sonra intihar etmişti. Yetkililer, ilköğretim 1. sınıf öğrencisi Ece Başkaya’nın cesedinin yatak odasındaki dolabın arasında bulunduğunu söylediler. Babasının ölümüne tanık olan kızın, dolabın arasına girmeye çalıştığı ancak annesinin Ece’yi sırtından vurduğu belirlendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle