25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 NİSAN 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Hariç Aydın Türkaydın: “Türkiye’de ortalama ömür 71.2 yıla çıkmış. İyi yaşayan emekliler, 6 yıl 45 gün maaş alacak; milletvekilleri hariç!” Yağmur Ekim Sıkmabaşlılar RTE maskesi takmış... “Hatunlara bıyık yakışmış olmalı!” BAŞKENT Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım, yurdun nabzını Ege Bölgesi’nden tutuyor: “Atina devleti Ege’de pek güzel çalışıyor. Onassis Vakfı burs dağıtıyor; kasabalarda yüksek paraya ev satın alıyor ve şimdilik müze yapıyor. Kaymakamlar, belediye ve ticaret odası reisleri ‘yardım’ denince projecilikten dört köşe oluyor. Atina devletinin konsolosu da belde belde geziyor. Belediye reisleri birden yörelerinde Rum evlerinin kalıntılarını keşfediyorlar. Eskiden kalma Rum evleri varmış da, belediyenin reisi ve akıl verenleri, bu evleri onaracakmış da, Rum turistler gelecekmiş. Al sana drahmiden çevrilme Avro! Aklı önde gidenler, ‘Rum turistin Manisa’nın Üçpınar beldesinde ne işi var’ diye sormuyor. Akhisarlılar ‘Sırası mı şimdi Yunanlı vakıftan destek almanın’ demiyor. Kültürümüze bakan Ertuğrul Günay, Akdeniz kıyılarımıza dek gidip ‘Ben Likyalıyım’ GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Ege’de derse onlar da, nereden gelirse gelsin alırız, diyorlardır belki! Öte yandan ABD’nin Utah’ını bilirsiniz. Hani Türk ordusunu karıştıran ‘andıç raporu’ sızıntısıyla ilgili soruşturmanın uzandığı ABD kentiydi. Ahir Zaman Azizleri İsa Mesih Kilisesi’nin kökleri Utah’tadır. Bu kilisenin bağlıları Mormonlar olarak bilinir. Mormonlar da Türkiye’de pek güzel çalışıyorlar. İsa Mesih misyonerleri sanılmasın ki, yalnızca yardımsever bir kiliseler zinciridir. Onların Amerika’da Başpiskoposluğa bağlı okulları, şirketleri, kilise için para derleyen örgütleri, Hawaii’de şubeleri, Türkiye’de temsilcileri vardır. Geçmişe uzanıp ABD Senato raporlarına bakarsak Erdoğan: ‘Devletin partisi olmaz.’ Doğru, devlete hükmeden parti olur! Kargalar Vahdi Bingöl: “Kendi ülkesinin tarihini unutan Barroso, ‘laiklik zorla dayatılamaz’ diye ötüyor. Bu kargalar ne b.k yiyorsa, bülbül gibi şakıyor!” MormonCIA dostluklarını da buluruz. Her nedense Manisa, Atina devletinin yanı sıra Mormonların da gözüne batmış. Kentte temsilcilikleri bile var. Kalkıp Amerika’dan geliyorlar ve yerli temsilcileriyle Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okuluna bilgisayar yardımında bulunuyorlar. Şu zenginler kenti Manisa’ya bakınız ki, elin kilisesine muhtaç olmuş. Ahir Zaman Azizleri İsa Mesih Kilisesi şefkatini yalnızca Manisa’da göstermiyor. Çal Gücü gazetesinin haberine göre kilise, Türkiye Sakatlar Derneği Denizli Şubesi’ne de, bir konteynır dolusu malzeme göndermiş. İstanbul’u işgal eden İngilizler, İstanbul’da bir vakıf aracılığıyla kurbanlık koyun dağıtmaya başlamışlardı. O işlere aracılık edenler de İstanbulluydular; tıpkı Manisa ve Denizli’deki temsilciler gibi.” 2. Cumhuriyetçiler 1789 Devrimi’ni de Kınıyorlar mı? Ulusal egemenlik mitingi için geldiğim gün, yoğun bir saldırı altında kimliğini hatırlayarak yaşamaya gayret eden Ankara’nın, şu nispeten kısa ömründe ne yoğun olaylar yaşadığını düşündüm. Geçen haftanın son günlerinde de başkent, depremi yaşıyordu. Biliyor musunuz, ben hep Türkiye’nin AB’ye girmesinin konu edildiğini sanıyordum. İşte Barroso günlerinde öğrendim ki yanılmışım. Meğer konumuz AKP’nin AB’ye girmesiymiş! Biz 48 yıldır başka bir olaya kilitlenip yanılmışız. AB’li dostlarımız AB çiçeğinin de küstümotu gibi kapanacağını neredeyse açıkça deklare ettiler. Barroso’nun nezaketi de bir tuhaftı: Ankara, Ankara, güzel Ankara... Ne şamarlar atmıştı kendi tarih diliminde emperyalizme, karanlığa... 27 Nisan 1960’ta ayaklanan Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri DP faşizmine karşı tam bir harekâta girişmişlerdi. 555K gününde Kızılay’daki sürpriz mitingde gençlik, halkı da etkileyerek, sokağa, Kızılay’a damgasını vurmuş, DP’ye nihai ihtarlardan birini çekmişti. 27 Mayıs günü geldiğinde ise p C Mad ğlu p G S i ç gibi genç subaylar tarihi bir güne adım atmışlar, ilerleyen saatlerde ise sokağa çıkma yasağına rağmen yüzbinlerce insan ellerinde bayraklarla sokağa çıkıp, tankların üstünde askerlerle beraber dans edip, şarkı söyleyip Devrim’i kutlamışlardı. Gazetecileri zindanlara attıran, gençleri kurşunlatan, tek rakibi olan CHP’yi, hili kat garibesi bir utanç operasyonu ile, “Tahki u”na havale edip kapattırmaya kalkan, TRT’yi parti propaganda borazanına çeviren, “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” ve “Odunu da koysam vekil yaparım” diyecek kadar ruh sağlığını yitirmiş bir M d ’in kurduğu faşist yönetim o sabah indirilmiş, dünyaya örnek olacak olan 1961 Anayasası’nın önü açılmıştı. Düşünüyorum da, özellikle 27 Mayıs konusunda, ne de çok yalan söylendi günümüz gençliğine... Milli Birlik Komitesi’nin, “T h u i üyelerinin baskılarıyla tek oy farkla son anda idamları onaylamalarının ardından, o büyük hata yapılmış, üç DP’linin yaşamlarına son verilmişti. Bu tarihi gafla 27 Mayıs, muhteşem anayasası ve tartışılmaz gerçekleşme nedenleri ile hatırlanacağına, bu idamlarla anılır olmuştu yıllar geçtikçe. Ancak, geçen ayın polemiğine dönersek, Danıştabii ki yerden göğe haktay Başsavcısı, T lıydı: Halk 27 Mayıs’ı büyük coşkuyla karşılamıştı. Bu bilgi, tartışılmaz şekilde tarihe kaydolmuş bir gerçektir. Ama bundan rahatsız olan örümcek kafalılar, Çölaşan’ın “Halk, idamları büyük coşkuyla karşılamıştı“ dediğini iddia edei ın eşini, hem de 27 Mayıs’ı hırrek, hem palama yoluna gitmişti. 1960 Devrimi’ne karşı sürdürülen yalan ve saptırma politikaları, dönemiyle beraber doruğa tırmanacaktı. 1980 gençliğinin Atatürk Cumhuriyeti ve Türk ordusu ile ilişkisinin kesilmesi istendiğinden, 27 Mayıs ilk yok edilecekler listesine alındı. Ne yazık ki o günlerde buna 1960’ta devrimin en büyük savunucularından olan Ecevit bile katıldı... 12 Eylül üzerine kirli bir taht kuranlar, 27 Mayıs’ın ak günlerine karşı, şeriatın önünü açmak için bir kampanya başlattılar. Tabii saptırmaları “d i durağından geçtiği için gençleri kandırmak nispeten kolaydı. Bu furyada demokrasinin baş düşmanı olan Demokrat Parti liderleri i ” olarak anılır oldular. Özgürlüklerin en kalıcı altyapısını taşıyan büyük devrim ise adım adım suni imaj yıpranmasına uğratıldı. Vay, şimdi bu basit i hatırlatmalarını yaptım ya! Hemen “Faşist Bedri, darbeyi savundu” diye ortaya atlayacak 2. Cumhuriyetçilere bir teklifim var: Acele yarın da Fransız Elçiliği’nin önüne gidip bir siyah protesto çelengi bırakın. Onlar da 219 yıl önce Kral’a karşı darbe yapmışlardı 1789’da! Her ne kadar çağdaş demokve eşirasilerin önü o devrimle açılmış olsa da, nin birçok başka isimle beraber giyotine baş uzatmaları, tabii ki bu aklıevvellere göre 1789 Devrimi’ni de şi yapıyor (!). Bu kadar gülünç bir yazar kadrosu olsa olsa sirklerde palyaçoluk yapabilir! Tarihi olayları, yaşanmışlıkları, aradan geçen günümüze kadar uzanan süreçle ele alıp, sonra oku tersine çevirip, gerisin geriye yüzerek geçmişi bugünün verileriyle değerlendirme hastalığının adı “ i dir. Bu hastalık, ülkemizin de en yaygın ve en sevilen bulaşıcı hastalığıdır. Anakronik yorumlar ve tarihsel saptırma ve iftiralarla faşistler kahraman, kahramanlar faşist olur. i G iş gibi bazı daha farklı kahramanlara ise ne sehpa, ne de kurşun işler. Yaşarken de, bugün de efsane kalırlar. 68’liler Birliği Vakfı’nın da destek verdiği i i i grup sergisini 8 Mayıs’ta İstanbul’da Piramid Sanat ve Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) galerilerinde açacağız. Ankara’yı ve tüm Türkiye’yi sarsan o günlerin köküne, sergi, panel ve filmlerle ineceğiz. Detayları ileride açıklayacağız. Ama bu i”ne her türlü fotoğraf, belge, özel eşya, film sunmak isteyenlere kapımız açık. Bunu şimdiden lütfen bilin. email: bedbay@tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) 301’de Cumhurbaşkanlığı kriterleri İSLAMCI iktidarın, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesine ilişkin yapmak istediği değişiklikte Türklüğe hakaret edenlerin yargılanmasını cumhurbaşkanının iznine bağlayan önerisinin kuralları üç aşağı beş yukarı belli oldu. Vaziyet’in hükümete yakın kaynaklardan edindiği bilgiye göre yeni kurallar şöyle: AB ve ABD’nin siyasi, ekonomik, kültürel çıkarları için Türklere resmen hakaret edenlerin yargılanmasına cumhurbaşkanı tarafından kesinlikle izin verilmeyecek. Yunanistan ve Ermenistan’ın çıkarları için Türklere hakaret edenlerin yargılanmasına Yunanistan ve Ermenistan Dışişleri bakanlarından “olur” alınması durumunda izin verilecek. Ilımlı İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşuna çaba harcarken Türklüğe hakaret edenlerin yargılanma izni Amerika’daki sümüklünün onayına bağlı olacak. Bunların dışındaki durumlarda Türklere hakaret edenlerden cumhurbaşkanının önüne gelen dosyalar, Avrupa Birliği kriterlerine göre ele alınacak. Bu doğrultuda AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile İstanbul’da yemek yeme şerefine erişen gazeteciler Fehmi Koru, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand ve Mehmet Barlas’tan oluşan dört kişilik komisyondan oybirliği ile görüş bildirmesi istenecek. Öte yandan bir yıl içinde en az iki kere AB için Türklere hakaret etmeyen gazeteci ve yazarlar cumhurbaşkanının önerisi üzerine üç aya kadar hapis cezası ile yargılanabilecek. Anlaşma Hasan Baş: “AKP’yi kapatmalıktan kurtarmaya çalışan Barroso, RTE ile hangi koşulla anlaştı acaba?” Ahmet Arpad: “Barroso bile ayağımıza kadar gelip her işimize karışıyorsa bu iktidarı ellerinden kaçırmak istemiyorlar demektir.” Kaçmaz Karmakarışıklıklar PERİHAN ERGUN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Çirkinliklerle güzellikler son bir haftadır yine yan yana yürüdüler. Önce yüz kızartıcı çirkinlikleri üst üste yaşadık. 6 Nisan Pazar günü, Akdeniz Üniversitesi Yerleşkesi’nde, öğrenci yurdunda provokasyon olduğu elle tutulurcasına belli olan bir grubun karşı gruba silahlı saldırısının ekrandaki görüntüleriyle dehşete düştük. Başroldeki siyah giysili, alnına Hz. i’nin cihat kılıcı Zülfükâr’ı kazıtmış, elindeki silahla karşısındakileri öldürmek amacıyla delice kurşun yağdıran adamı izledik. Hemen bir sonraki haber ve görüntülerde U. adlı kişinin MHP sempatizanı olup il merkezine sık sık girip çıktığını ve hatta yakalandıktan sonraki sorgulamasında da orada yatıp kalktığını basından öğrendik. Birçok suçtan sabıkalı olduğu da savlanan bu adamın alnındaki Z i dövmesi de epeyi şaşırtıcı. Aleviliğin kutsal simgesi olan bu dövmeyi Ömer adlı bir kimse taşıyamaz. Bir kere İslam Peygamberi’nin amcaoğlu ve damadı olan i’ye Hz. d’in ölüH münden sonra imamet konusunda yapılan haksızlığın failleri H O ve E i in isimleri, buna tepki duyan Alevilerin çoçuklarının kesinlikle adı olamaz. Bu saldırı gösterisi bu yönden de düşündürücü bir oyun. Bu film de belki Ergenekon senaryosuna yakıştırılır(!). Galiba 12 Mart’la,12 Eylül’ü düzenleyenler yine işbaşında... Çünkü üniversitelerin korunmasıyla görevli ve asayişinden sorumlu olan hükümetin sözcüsü C i Efendi, bu kurumlardaki rektörlerle dekanların asayişi sağlama görevlerini yapmalarını emir buyurdu. Onlar zaptiye eri değil, bilim öğreticileridir. Haydutların karşısına da bıçakla, silahla çıkamazlar. Burada insanın aklına elde olmaksızın Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. d ın Üniversitelerarası Kurul koordinatörü olup YÖK Başkanı ile kurumların durumları hakkındaki söylemlerinin hükümete ters düşmesi nedeniyle acaba iktidarca yıpratılması mı amaçlanıyor, düşüncesi geliyor. ??? Onur kırıcı önemli bir olay da 10 Nisan’da AB Komisyonu Başkanı ’nun yurdumuza gelmeden ve geldikten sonraki sömürge valisiymişçesine tüm ulusu küçülten söz ve davranışları oldu. Uzun süredir AB’yle ilişkiden uzak duran AKP iktidarının kapatılma davası açılınca kurtarıcı olmaları istemiyle onlara dört elle sarılması ve başkanı daveti hiç de şaşırtıcı olmadı. 2003’ten sonra, onların kriterlerini uyguluyoruz, diyerek amaçlarına ulaşmayı sürdürmediler mi? Bu nedenlerle de AB’nin adeta emir eri olmadılar mı? AB’nin bir üst düzey memurunun ayaklarının altına kırmızı halılar serilerek Başbakanlık’ta krallara özgü törenle karşılanması, dışarıda AKP’nin avukatıymışçasına tüm kısıtlanan hak ve özgürlükleri görmezden gelerek TBMM’de de muhalefetin karşı çıkması nedeniyle arkadan dolanarak yine aynı düşüncelerle bağımsızlık ve hukuk düzenimizi küçümsemesi, çok incitici ve onur kırıcı oldu. Türkiye’ye gelmeden önce “Laiklik zorla dayatılamaz” buyruğuna bir de ülkemizden ayrılırken “Laiklik konusunda Türkiye kendi çözümünü bulmalıdır” gi bi ç’ın ağzıyla konuştu. Bunlar Türk devriminin ilkelerinden de habersizler. Bunun 10 Nisan 1928 Anayasası’nda yer alan “Türkiye laik, demokratik bir ülkedir”tanımıyla Atatürk Cumhuriyeti’nce çözülmüş olduğunu da bilmiyorlar. İlkelerimiz AKP’liler gibi sömürge valisince de umursanmıyor. Eğer yurtdışından izleyebildiyse 12 Nisan günü ulusal egemenlik simgeleriyle yüz binlerce memleket sevdalısının yurdun dört köşesinden gelerek, ellerinde özgürlük ve bağımsızlığımızın anlatımı al bayraklarıyla Tandoğan’da toplanışlarıyla kanıtladıklarını görerek belki bilgisizlik denizinde boğulmaktan kurtulabilirler. ??? Çirkinliğin birini de Milano’dan “barış mesajları” vermek amacıyla oto stop’la gelin elbisesi içinde yola çıkan İtalyan şarkıcının –Pi acı ve utanç veren sonuyla yaşadık. Kaybı nedeniyle günlerce arandıktan sonra Gebze ormanında tecavüz edilip boğularak, hem de iki çocuklu bir sabıkalıca öldürülmesinin ayıbındaki utancı da duyduk.Bir de emekçilerin kâbusu olan ve tüm tepkilere karşın IMF’yle AB’nin onayını alan hak gaspı niteliğindeki SSGSS Yasa Tasarısı’nın toplu tepkileri umursanmaksızın çıkarılması yolunda yüründüğüne üzülürken, İngiliz tabalı Devlet Baka, Washington’da verdinı Şi ği bir konferansta “Türkiye’deki emekli maaşları konusunda çok cömert davranıldığını” söylemez mi? Ben de otuz yıllık hizmetten sonra Emekli Sandığı’nın en üst kademesinden emekli maaşlısıyım. Sayın Şimşek’e bu maaşı vereyim de ayın hangi gününde meteliksiz kalabileceğinin korkulu telaşını ona da yaşatayım diyorum (!) Bu kargaşa günlerinde eser derecede de olsa iç serinleten güzellikler de oldu... Örneğin, ekranlardan beğeniyle izlediğimiz doğ ’ın yönettiği Anadolu Ateşi’nin Truva dans harikası. Dış ülkelere de sunulduğunda bu görkemli çalışma, bizleri tanımak istemeyen yabancılara tarihi Truva ile Kaz Dağları’nın değerlerini de gösterecektir. Medyada Fethullah’ın gazetesi Zaman’ın, Ergenekon tertibinin muhbirliğine devamla İlh S k’un savcıya öğüdünü içeren yazısını çarpıtarak bakanlığa suç duyurusunda bulunuşu da ayrı bir hikâye. Ne yazık ki Adalet Bakanlığı yazıdaki iyi niyetli anafikri görmeden İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndan, hastanede yaşam savaşı veren Selçuk’un ifadesine başvurulmasını istemiş. Bu da bir karmaşık iş değil mi? Cumhuriyet ve vatan sevdalısı İlhan Selçuk 13 Nisan 2008 günlü, özlediğimiz Pencere’sinden Bektaşiliğin kalenderce mizahi felsefesiyle yine hepimize aydınlatıcı imgeler sunmuş. “İkisine de Eyvallah” başlıklı yazısında pazartesi yürek ameliyatı olacağına değinerek dervişçe bir tavırla “Nalları diksek de kalsak da eyvallah” diyebiliyor. Yaradan, bu halkın sizin Aydınlanma’nın ışığı Pencere’nize çok gereksinimi olduğunu bildiğinden bizlere öyle bir acıyı yaşatmaz. Size verdiği irade ve beyin gücüyle bu badireden de sapasağlam çıkacağınızı bilir. Bizlere de bu mutluluğu yaşatır. Buna bütün içtenliğimle inanarak size bin selamla acil şifalar diliyorum. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Kamu idaresinin, özel kişilere 1 ait taşınır malların 2 mülkiyetini, ta 3 şınmaz malların ise kullanma hak 4 kını kamulaştır 5 ması işlemi. 2/ Budun ön kısmın 6 dan elde edilen 7 dana eti... Bayın 8 dır, mamur. 3/ Şaire yaraşır bi 9 çimde, şairce. 4/ Günün 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir bölümü... Rütbesiz asker. 5/ “ bellediğin bir 1 M A H L E P Ü S yola yalnız gideceksin” 2 A L A Ş İ F N E (Tevfik Fikret)... Serbest A R N meslek adamlarını içinde 3 N A R H 4 O Y N A Ş İ L İ toplayan resmi birlik. 6/ 5 L U T İ S O T “Çalmak, aşırmak” anlamında argo sözcük. 7/ 6 Y A P I N C A K L AM T E Antalya’nın bir plajı... İz 7 A S mir’in bir ilçesi. 8/ Kır ya 8 M E Ş A L A K da köy yaşamını anlatan 9 H A R D A L İ Y E kısa şiir... Müzikte bir oktavın içindeki belli notalar ya da aralıklar düzeni. 9/ Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başkalarının yazılarından bölümler, şiirlerinden dizeler alıp kendininmiş gibi gösterme. 2/ Kenar süsü... Antalya yakınlarındaki ünlü arkeolojik mağara. 3/ Tıp dilinde kalp atışının hızlanmasına verilen ad. 4/ Asya’da bir ülke... Ayakta duran, var olan. 5/ Çok sevilen kimse ya da şey... Bir nota. 6/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 7/ Altından sopa gösterilir... Spor karşılaşmalarında seyircileri coşturan kimse. 8/ Eski dilde yuva... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Kars ve yöresinde yaşayan Türkmen kökenli bir halk. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle