28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2008 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR Savaş Dinçel’in oyunu ‘Uçurtmanın Kuyruğu’ ADT’de 5. yılını sürüyor Gerçeklerle yüzleşme anında sahnede iz bırakan oyunculardandı. Bu nedenle aradan onca yıl geçmiş olmasına karşın un oyununun açılış İBŞT yapımısunun renkli sahnesinde sunduğu görüntüsü belleğime yer etmiştir. Dinçel, yönetnın i doğmen rultusunda sahnelenmiş yine İBŞT yapımıin iyimser adeta neşelikimliğiyle de yıllar ötesinden selamlar seyircisini. Tek kişilik bir oyun olarak sahneye gede ise betirdiği denini ve sesini ustanın ölümsüz imgeleriyle buluşturmuştur. Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından ilk kez 17 Şubat 2004’te sahneye çıkarılan yapımı 5. tiyatro dönemini sürdürüyor. Dinçel, dinamiğine yasladığı oyu AYNA ADNAN BİNYAZAR Acıların Şiirini Yazmak Zamanının şiirini yazan, bütün zamanların şiirini yazar; , acıyı gördü, onun şiirini yazdı. Dünya şiirinde bu erdeme ermiş şair azdır. Ödül sonuçlarında her zaman sallantılı bir yan vardır. Yerini bulmuş ödül de azdır. Can Yayınları‘nca bu yıl konulan “Erdal Öz Edebiyat Ödülü”nün Gülten Akın’a verilmesiyle, bir “az” daha gerçekleşmiştir. Niye o değil de bu, dedirtemeyecek denli, yerine oturmuştur ödül. ??? Ödül gerekçesinde, “çağdaş Türk şiirinin günümüzde ulaştığı düzeyi yansıtma niteliği, şiire verdiği emek ve son yıllarda kendi şiirinde yarattığı yenilikler” saptayımının yer alması, Gülten Akın şiirindeki bütünlük sürecini açıklamaya yetiyor. Şiirde bütünlük, insan varlığının özüne inmeyi, şiirin havasına “yeni bir ürperme” getirmeyi öngörür. Çağının acılarını bu bağlamda duyumsamayan şair, boşa kasnak döndürür; içinde yarattığı büyüklük duygusu içinde bir küçüklüğü yaşayıp durur. Gülten Akın, hayatı hayatın içinde yaşayarak besleyip büyüttü şiirini. Yoksa, bir şair, “sesine konan kuşları“ nasıl duyumsar?.. ??? Yalnızca hayattan beslenmek yetmiyor; şair, hayatı yeni bir söylemle şiire dönüştürebilmelidir. Söylem, salt biçem değildir; dil içinde dil yaratmaktır. Şiire o dille adım atmıştır Gülten Akın. Bir, “Kara saçlarımı kestim” tümcesinin kuruluğuna bakın, bir de “Kestim kara saçlarımı“ söylemindeki çağrışıma... Onun ardından, halkın söylem beğenisinden doğan dizeler sıralanıyor: “Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi/Bir şeycik olmadı Deneyin lütfen/ Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım/Günaydın kaysıyı sallayan yele/Kurtulan dirilen kişiye günaydın”... Söylem bütünlüğü ise, Türkçenin sessel inceliklerini deyişin dokusuna sindirerek oralardan şu dizelere gelmektir: “Gerçek acıyı tanıdım/yaraya değdim/bir cehennem taşıdım/omuzlarımda sanırdım/açtım gözümü ki dünya/cehennemden öte cehennem/utandım”... ??? Yerelsellikten çıkıp evrenselliği bulmak şiirin uzun yoludur. Lorca İspanya türküleri söylerken öyledir, Neruda Şili çobanlarının ağzıyla mırıldanırken öyle, Nâzım, türkü ağzıyla söylerken öyle... Ağzı türkü tadı almamışsa, bir ananın sancıyan yüreğini nasıl ninniye döker bir şair?.. “Büyü de baban sana/Büyü de/Acılar alacak/ Büyü de baban sana/Yokluklar alacak/Büyü de baban sana büyü de/Bitmez işsizlikler açlıklar alacak/Büyü de/Büyü de baban sana/Baskılar işkenceler alacak/Kelepçeler gözaltılar zındanlar alacak/Büyü de/Büyüyüp on yedine geldiğinde/Büyü de baban sana/İdamlar alacak”... Bu, ağıt yakmak değildir, acının tarihini yazmaktır! ??? , “Şair olunmaz, şair doğulur” derdi. Doğan varlık nasıl kendi haline bırakılmazsa, şiir de beslenip büyütülmek ister. Bu olmadan hiçbir şiir, söylem kıvamını bulamaz: “utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus/tek başına mutlu olmak/sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri/leke dokuya işledi/susarak susarak”... Şair uyarmazsa, halkın fosil bağlamış suskunluğunu kim bozabilir?.. Ne dense az, hiçbir yazı, şairi şiiri kadar anlatamaz. O şair, “Çağın en karmaşık yerinde durduk/biri bizi yazsın, kendimiz değilse/kim yazacak” diye, zamanı içinde, zaman ötelerine yol alıyorsa... [email protected] S ? Birkaç ay önce yitirdiğimiz tiyatrosinematelevizyon oyuncusu Savaş Dinçel’in yazdığı ‘Uçurtmanın Kuyruğu’, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sunuluyor. Hakan Çimenser’in rejisi, Mithat Erdemli ve Olcay Kavuzlu’nun yorumlarıyla sahnelenen başarılı bir ‘oyuncu oyunu’... nunda tiyatroda sık sık denenmiş bir çatışma biçemini değerlendiriyor. Oyun kişisinin nin ete kemiğe büründürülerek bir başka oyun kişisine dönüştürüldüğü bir dolu oyundan hemen akla gelenler arasında Duru Tiyatro’nun sahnelemekte olduğu ile in ödüllü oyunu var. Kİ ZIT KİŞİLİK Dinçel’in oyununda, iki oyun kişisi tam bir zıtlık gözetilerek biçimlendirilmiş. Oyun orta sınıf yaşam biçimine göre düzenlenmiş bir odada ev sahibi konumundaki Adam ve Gelen Adam olarak adlandırılan beklenmedik konuğu arasında geçiyor. Adam giysileri ve duruşuyla tutucu bir yaşam biçiminin görüntüsünü sergiliyor. Bu nedenle de olduğundan daha yaşlı durmakta. Sahnede beliriveren Gelen Adam’ın giyimi ve hareketleri ise çok daha genç birinin dinamiklerini imlemektedir. Adam’ın kendisi için planladığı ya doğru ilerlerken karşılaştığı Gelen Adam, sahnedeki kendi deyişiyle oyun zamanı bo İ KONSER CUMA SAAT 20.30’DA yunca sürecek olan performansıyla Adam’ı yöneldiği yoldan geri çevirecektir. Söz konusu performans, Adam ile Gelen Adam arasındaki sürecinin dinamiğini oluşturur. Yüzleşme, Adam’ın, yalnızca babanın sözünün geçtiği ve babanın değerlerinin korunduğu ataerkil bir baskı sürecine tutsak edilmiş olduğu gerçeğinin irdelenmesiyle başlar. Çocukluğunu, gençliğini ve erişkinlik dönemini hiçbir doğal isteğini ya da özlemini dile getiremeden yaşamış olan Adam, onun yaptığının tam tersini yaparak keyfine göre yaşamayı seçmiş olan Gelen Adam’ın yardımıyla, geçmişini ve bugününü belirlemiş olan yaşantıların oluştuğu anlara tek tek geri döner. Özgürleşme süreci Adam’ın tutsaklığını pekiştiren her bir aşamayla tek tek hesaplaşılması sonucunda oluşur. Dinçel, hesaplaşma sürecini iki oyun kişisinin karşılıklı ama birbirine ters yönde oluşturduğu enerjiye dayalı, bir çatışmaya dönüştürerek iki erkek sanatçıya soluk kazandıracak bir oluşturmuştur. yapımını, toplumumuzun derin bir yarasına parmak basan bir konuyu işlemesi yanında, keyifli bir seyirlik olarak da 5. tiyatro dönemine taşıyan özellik, metnin oyunculara sağladığı olanakların yetkinlikle değerlendirilmiş olmasıdır. in sahnelediği oyunun dekor , giysi tasarımı tasarımı , ışık tasarımı imzasını taşıyor. Çetiner’in, dar sahne alanını geri düzlemde boyutlandırdığı ev dekoru içinde, her milimetrekarenin değerlendirildiği bir hareket düzeni sağlamış yönetmen Çimenser. İki oyun kişisini canlandıran ve da temposu hiç düşmeyen soluklu oyunculuklarıyla yapımı başarıya taşıyorlar. Mithat Erdemli, Adam karakterinin yaşamış olduğu sorunları dış görünüşünde, mimik ve jestlerinde yansıtmadan biçimlendiriyor yorumunu. Adam’ın kişiliğinin duyarlı noktalarına değinildiği zaman ise acınası bir yaşamı yazgı bellemişliğin zavallılığını ince ayar bir oyunculukla sergiliyor. Dramatik konumunu abartmalı göstergelerle parlatmaya girişmeden, incelikli bir yorum sunuyor. Olcay Kavuzlu ise Gelen Adam’ı daha riskli, daha enerjik bir yaklaşımla yorumlamak durumunda. Adam karakterini kendi içine kıstırılmışlığından kurtarıp özgürleştirme işlevi taşıdığı için soğukkanlı bir alaycılığa sığınma olasılıe yönlendirmek için ğı yok. Adam’ı ‘ inandırıcı olması, bunun için yoğun çaba harcadığını da seyirciye göstermesi gerek. Kavuzlu, bu koşulları son derece hareketli, duygusal yoğunluk içeren, yer yer belki gerektiğinden debir yorumla göğüsleyerek oyunu ‘ a taşıyor. Kavuzlu böylece hem Erdemli’nin yorumuna karşıtlık oluşturma, hem de canlandırdığı karakterin oyundaki işlevi gereği tempoyu yüksek tutma görevini yetkinlikle sırtlıyor. yapımı kotaran sanatçıların doğru yorumlarıyla seyirciyi doğru bir algılamaya yönlendiren bir çalışma. Şişli Senfoni İş Sanat’ta Serâ Tokay’ın yönetimindeki Şişli Senfoni Orkestrası cuma günü saat 20.30’da İş Sanat Konser Salonu’nda bir konser veriyor. Solistliğini Esen Kıvrak’ın yapacağı gecede, Dvorak’ın 2 nolu Slav Dansları Op. 46’sı, Mozart’ın 218 nolu keman konçertosu ve Şostakoviç’in 5. nolu Senfonisi seslendirilecek. 2004 yılında kurulan Şişli Senfoni Orkestrası, bugüne dek yirmiyi aşkın konser verdi. Müzik eğitimini Fransa’da tamamlayan Tokay ise, 2004 yılından bu yana kurucusu olduğu Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası‘nın genel müzik yönetmenliğini ve sürekli şefliğini yapıyor. (0 212 316 10 83) OYUNCU OYUNU MİNE DOĞANTAN’IN ÇALIŞMASI ‘SAHNEDE SİMYA’ Türk piyaniste Londra’dan ödül Türk piyanist ve müzikbilimi Doç. prova aşaması ile sahne gösterisi arasındaki farklılıkları müzisyenlerin bakış açısından ele alan çalışması “Sahnede ” ile İngiliz AHRC (Arts and Humanities Research Council of the UK) ödülüne değer görüldü. Doğantan, tasarı kapsamında İstanbul’da ve Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde bir dizi konser ve atölye etkinliği düzenleyecek. (http://lansdown.mdx.ac.uk/research/temp/Alchemy/index.html) MARCUS ATİLLA VETTER ‘Benim Babam Türk’ sinema salonu arıyor ) Alman yönetmen in 40 yıllık bir aradan sonra babasına kavuşma hikâyesini anlatan filmi ” Türk seyirciyle buluşmak için salon arıyor. 2007 San Francisco Golden Gate Festivali’nde g ” ve 2007 Nürnberg Festivali’nde g ” ödüllerini alan filmin Türkiye galası, geçen günlerde 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında Beyoğlu Sineması‘nda yapılmıştı. Almanya’ya işçi göçünün toplumsal ve kültürel sonuçlarına ışık tutan film, Eylül ayında Antalya’da yapılacak Altın Portakal Film Festivali’ne de gidecek. (Anneliese.Kuehi?swr.de) ( ‘MİZAH HAFTASI’ ETKİNLİKLERİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ Üç Kesitten Üç Karikatürist... 50. yıl etkinlikleri sürüyor Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kuruluşunun 50. yılında bir dizi etkinlik düzenliyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen sergisinin açılışı, yarın saat 17.30’da Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde yapılacak. MÜGSF, bu sergiyle 50 yıl içinde sanat ve tasarım dünyasına imza atmış olan önemli mezunlarını bir araya getiriyor. MÜGSF, cuma günü saat 17.30’da Fakülte Konferans Salonu’nda açılışı yapılacak bir sergiyle de Sofya Devlet Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin 100’e yakın yapıtına da ev sahipliği yapacak. İlk sergi 28 Nisan’a, ikinci sergi ise 12 Mayıs’a kadar açık. (0 216 339 01 89) ‘Albay Kuş’ sahnede Tiyatroadam’ın yeni oyunu Albay Kuş cuma saat 20.30’da Cevahir Megaplex Tiyatro Salonu’nda ve pazartesi saat 20.30’da Oyun Atölyesi’nde sahneleniyor. Balkan Yarımadası‘nda akıllıların başaramadığı durumu’nun delilerce başarılmasını anlatan oyunu yazdı, dilimize aktardı. nun yönetmenliğini yaptığı oyunda ve nol rol alıyor. Genç yaşlarında yitirdiğimiz üç de, ğerli çizerin; C ve ‘ın yapıtları Karikatürcüler f etkinlikleri kapDerneği’nin samında Saraçhanebaşı‘ndaki Karikatür ve Mizah Müzesi’nde sergileniyor. Yarattığı en ünlü tiplemesi i Akşam gazetesinden sonra yaşamının sonuna dek Cumhuriyet’te yaşatan Cemal Nadir Güler 1950 kuşağı karika, türcülerinin ustasıydı. ‘Caf tiplemelerinin yaratıcısı, uzun yıllar Milliyet’te çizen Altan Erbulak aynı zamanda , tiyatrocuydu. , gibi birçok tipe karakter kazandıran Oğuz Aral satış rekorları kıran Gırgır dergisiyle pek çok genç karikatürcü yetiştirdi. 2, 3, 4 Nisan günleri üç karikatüristin sanatları üzerine yapılan söyleşilerin ardından açılan sergi 20 Nisan’a dek gezilebilir. (0 212521 12 64) “Arkadaş“ Anadolu’ya gidiyor ? Kültür Servisi Mehtap Ar Çocuk Tiyatrosu’nun Sabancı Vakfı‘nın desteğiyle çocuklara tiyatro sevgisini aşılamak için sahnelediği “Arkadaş“ oyunu, dün Anadolu turnesine başladı. Şarkı sözlerinin tamamı Aysel Gürel’e ait olan “Arkadaş“ oyunu, 28 Mayıs’a kadar sürecek Anadolu yolculuğunda Malatya, Kahramanmaraş, Ürgüp, Göreme, Bolu, Van, Hakkâri, Bitlis, Muş, Bingöl, Tunceli, Erzincan ve Elazığ‘daki çocuklarla buluşacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle