23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2008 PERŞEMBE 4 HABERLER Alevi sivil toplum örgütleri temsilcileri, Danıştay’ın kararının laikliğe katkı sağladığını vurguladılar DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Operasyon Tartışması Yok, bu kadar gerilimden ne hayır sadır olur ne de sağlıklı bir tartışma. Zaman zaman adrenalin yükselmesi, toplumsal canlılığı arttırabilir ama sürekli gerginlik yarar getirmez. TSK’nin sınır ötesi operasyonu Genelkurmay’ın açıklamasına göre başarıyla sonuçlanmış ve öngörüldüğü şekilde sonlandırılmış. Açıklamaya inanmak durumundayız. Ama harekâtın sonrasında başlayan tartışma, operasyondan beklenen ana yararı da silip süpürmüş bulunmakta. Hemen belirtmek gerek: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Genelkurmay açıklamalarının PKK’ye imaj ve prestij sağladığını ileri sürmesi, en hafif deyimiyle yakışıksızdır ve kimsenin itibar edeceği nitelikte değildir. Genelkurmay’ın bu duruma tepki göstermesi ve tepkisini dile getirmesi doğaldır, ama “Bu saldırılar bize hainlerden daha fazla zarar veriyor” yanıtındaki “hainler” deyiminin de pek yakışık aldığı söylenemez. Bütün bunlar bizi, demokrasimize ve varlığımıza yönelmiş bir tehlikeyi irdelemek yerine, ona karşı girişilmiş bir harekâtı tartışarak, kendi ayağına kurşun sıkar duruma getirmiştir. ??? O zaman operasyonun kendisine gelelim: “Operasyon başarılı mıydı?” sorusuna yanıt aramadan önce, onun hangi amaca yönelik olduğunu ve hangi öğelerden oluştuğunu görelim. TSK’nin sınır ötesi harekâtı, Kuzey Irak’taki PKK varlığını tümden yok etmeye dönük olmayıp, Türkiye’nin buradan kendi topraklarına yönelecek olan terör eylemlerini yanıtsız bırakmayacağını herkese duyurmayı hedeflemekteydi. ABD ile istihbarat paylaşımıyla yapılan hava harekâtı bunun bir göstergesiydi, kara harekâtı da tamamlayıcı öğesidir. TSK’nin açıklamasına göre, harekât askeri açıdan bu amaca ulaşmış, sonrasındaki çekilme de başarıyla tamamlanmıştır. Onu tartışacak değiliz. Ancak harekâtın yalnızca askeri yüzü olduğunu sanmak da hatadır. Bizatihi operasyonun gerçekleşmiş olması ve bu sırada, hesaplanmamış herhangi bir tepkiyle karşılaşmaması da, onun siyasi ve diplomatik aşamalarının da olduğunun ve bir yere kadar başarıyla götürüldüğünün kanıtıdır. Ancak harekâtın son aşamasındaki karışıklık, koordinasyonsuzluk ve kamuoyunda haklı olarak doğmuş olan tereddütler, askeri operasyonla amaçlanan hedefi de zedelemiş bulunmaktadır. Bunda belki, medyanın abartılı yayınlarıyla kamuoyunda gerçekçi olmayan beklentiler yaratılmış olmasının da katkısı olmuştur. ??? Türk ve dünya kamuoyu ile medyasında, Türkiye’nin harekâta ABD’nin baskısıyla alelacele son vermiş olduğu izleniminin doğması, “Ankara PKK saldırısını yanıtsız bırakmaz” düşüncesi oluşması beklenirken, “ABD’nin izni ile girerler, onun izin verdiği sınırın ötesine geçemezler, geri dönerler, fazla abartmayın!” görüşünü yaymak isteyenlerin işlerinin kolaylaştığı görülmüştür. Bir noktaya dikkat etmekte yarar var. Önemli olan, olayın bu şekilde cereyan etmiş olması değil, içeride ve dışarıda, dost ve düşman çevrelerde bu algının yerleşmiş bulunmasıdır. ABD Savunma Bakanı Gates’in Ankara’da ve Ankara’ya gelmeden önce yaptığı uyarılar, Washington’un Kuzey Irak yönetimini yatıştırmaya yönelik girişimleri olabilir, Başkan Bush’un çıkışları da hakeza... Ama bu sırada Türkiye cephesinde, Cumhuriyet gazetesinin operasyonun başlangıcında süresinin 8–9 gün olacağını Genelkurmay’a dayanarak vermiş olduğu habere rağmen, kimse “Operasyonun süre ve saha ile sınırlı olacağını daha önce de belirtmiştik, hedeflerimiz budur. Kimsenin uyarısına ihtiyacımız yok. Amacımız süremiz ve operasyon sahamız daha önce de ilan ve taahhüt ettiklerimize sınırlıdır” diye bir açıklama yapmadı. Hatta Başbakan daha önceden banda alınmış ulusa seslenişinde, cuma günü operasyonların süreceğini sanıyordu. Oysa siyasi iktidarın bu konuda duyarlı ve dikkatli davranarak, her türlü yanlış anlamayı giderecek önlemleri alması ve açıklamayı yapması gerekirdi. Yapmadı ve bu durumun doğmasına yol açtı. Bu gerçeği böylece vurgulamak ve tartışmaları noktalamak gerekir. ‘Zorunlu din dersi kalkmalı’ AMASYA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Danıştay’ın din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki kararı yankı buldu. Alevi sivil toplum örgütleri temsilcileri, Danıştay’ın kararının demokrasi ve laikliğe katkı sağladığını vurguladılar. Zorunlu din derslerinin kaldırılması istemiyle dava açan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ve Hatice Köse, anayasanın din eğitimini zorunlu kılan 24. maddesinin değiştirilmesi çağrısında bulundular. AKP iktidarının türban serbestliğini inanç özgürlüğü altında savunurken Alevilerin istemlerini inanç özgürlüğü bağlamında değerlendirmeyerek görmezden geldiğine dikkat çeken Kenanoğlu ve Köse, Danıştay’ın emsal oluşturan kararıyla Alevi ailelerin dava açarak haklarını arayacaklarını belirttiler. Kenanoğlu ve Köse, zorunlu din derslerine karşı sürdürdükleri hukuk ? Zorunlu din derslerinin kaldırılması istemiyle dava açan Ali Kenanoğlu ve Hatice Köse, anayasanın din eğitimini zorunlu kılan 24. maddesinin değiştirilmesi çağrısında bulundular. Kenanoğlu ve Köse, Danıştay’ın emsal oluşturan kararıyla Alevi ailelerin dava açarak haklarını arayacaklarını belirttiler. mücadelelerinin Danıştay 8. Dairesi’nin “ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasını hukuka aykırı’’ bulmasıyla sonuçlanmasının ardından önceki gün konuyla ilgili Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nde basın toplantısı düzenlediler. Kenanoğlu, 12 Temmuz 1995’te, çocuğu 4. sınıfa geçtiğinde valiliğe müracaat ederek din dersinden muaf tutulmasını istediğini, ancak bu isteğinin kabul edilmediğini anımsatarak bunun üzerine bölge idare mahkemesinde açtığı davanın kendisi lehine sonuçlandığını, valiliğin ise bu kararın iptali için Danıştay’a müracaat ettiğini anlattı. Kenanoğlu, “Neticede Danıştay da, davayı bizim lehimize onayladı. Bizim çocuğumuz davayı kazandıktan sonra din dersine girmedi. Tabii bununla ilgili bazı sıkıntılar yaşadık küçük çaplı da olsa. Çocuğun Hıristiyan olduğunu söyleyen üst sınıflardan çocuklar, öğretmene yolu gösterin gibi harekette bulundular. İki ay boyunca koruma altında tutuldu evimiz, sokağımız. Ama pes etmedik, üzerine gittik ve o sıkıntıları bertaraf ederek yaşantımıza devam ettik” dedi. rak dava açmaları halinde ortaya çıkacak yasal süreçte kendilerine destek olmalarını istedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışındaki Türk vatandaşlarına seslendiği konuşmasında “Sakın asimile olmayın” sözlerini anımsatan Kenanoğlu, “Ancak Türkiye’de zorunlu din dersleriyle Alevi çocukları asimile ediliyor. Alevi çocuklarının asimile edilmesine son verilmeli” diye konuştu. Danıştay 8. Dairesi’nin kararına “Danıştay yetkisini aşıyor ve yanlış karar” sözleriyle tepki veren AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın sözlerine de tepki gösteren Kenanoğlu, “AKP’nin gerçek meselesi inanç özgürlüğü ise bu ülkedeki Aleviler için ya da diğer ‘Asimile etmek istiyorlar’ Danıştay 8. Dairesi’nin kararı ile çocuklarının din dersi almasını istemeyen demokrat ailelerin yasal haklarının doğduğunu vurgulayan Kenanoğlu, pek çok ailenin derneklerini araya mezhepler için bütünsel bir çalışma yapılması gerekiyor. AKP, inanç özgürlüğü gibi geniş bir meseleyi sadece türban olarak alıp bunu da inaç özgürlüğü diye Alevi gruplara ve demakratlara desteklettirmek istiyorlar. Bu çabalarıyla ilgili şunu söylemek gerekir. Biz özgürlükçüyüz ama salak değiliz” dedi. Köse de AKP’nin anayasayı değiştirmesi gündemdeyken Alevilerin sorunlarına ilişkin çözümlerin de yeni anayasada yer alması gerektiğini söyledi. Köse, “Başbakan Erdoğan’ın, önceki gün yaptığı, ‘Kimsenin özgürlük sınırına tecavüz etmeye niyetimiz yok, kimsenin de bizim özgürlük sınırımıza tecavüz etmesine tahammülümüz yok’ açıklamasını ürpererek dinledim. Biz kimiz diye kendime sordum. Demek ki biz onların dışında, AKP tabanının dışındayız, dışlanıyoruz, hakkımıza tecavüz ediliyor” diye konuştu. TÜRBAN DAVASI SAHTECİLİKLE SUÇLANIYOR Rapor tamam ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP ve DSP’nin türbana serbestlik getirmek için çıkartılan anayasa değişikliklerinin iptali veya yok hükmünde sayılması istemli açtığı davada Anayasa Mahkemesi ilk incelemeyi bugün yapacak. Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can ilk incelemeye ilişkin raporunu tamamladı. ‘Zaman’dan hayali Alevi dernekleri ? Türban tartışmasında “Alevi dernekleri türbana destek verdi” şeklinde yayınlar yapan Zaman gazetesinde ismi geçen Alevi derneklerinin hayali olduğu öne sürülüyor. MİYASE İLKNUR Usul incelemesi Anayasa Mahkemesi’nin 11 kişilik heyeti bugün toplanarak, CHP ve DSP’nin davasında usul incelemesi yapacak. Toplantıda, başvurunun anayasada zorunlu olan 110 milletvekili imzasının bulunup bulunmadığı ve süresi içerisinde davanın açılıp açılmadığı ele alınacak. Heyetin usule ilişkin herhangi bir eksiklik belirlememesi durumunda, dosya, davanın esastan görüşülebilmesi için yeniden raportöre verilecek. Emekçi kadınlar Tekel işçileriyle buluştu İstanbul Haber Servisi Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) Kartal Şubesi üyeleri Cevizli’de bulunan Tekel fabrikasında çalışan kadın işçilere ziyarette bulunarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Kadıköy’de düzenlenecek olan mitinge katılmaları için çağrıda bulundu. EKD üyeleri dün Cevizli Tekel Fabrikası önünde Tekel işçisi kadınlarla bir araya geldi. Tekel işçilerinin direnişine destek verdiklerini açıklayan grup üyeleri, işçi kadınlara çiçek dağıttı. Daha sonra Maltepe Huzurevi’ni ziyaret eden EKD’liler huzurevindeki kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayarak, kadınlara çiçek dağıttılar. EKD Kartal Şubesi üyeleri önceki gün de DİKTAŞ İplik Fabrikası önünde 8 Mart çağrılarıyla işçi kadınlarla buluştu. Fabrika çıkışında bildiri dağıtan üyeler, işçi kadınları 8 Mart’ta Kadıköy’de düzenlenecek olan mitinge davet etti. Emekçi kadınlar, yoksulluğa, sömürüye, şovenizme, cinsiyet ayrımcılığına karşı kadınları barışı, kardeşliği savunmak için tüm kadınların bu mitinge destek vermeleri gerektiğini vurgulayarak Kartal Devlet Hastanesi önünde konuyla ilgili bildiri dağıttı. Çelik doğru söylemiyor Danıştay, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in iddia ettiği gibi eski müfredata bakarak değil, değişiklikten sonraki durumu da irdeleyerek kararını verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in Danıştay’ın din dersinin zorunlu tutulamayacağına ilişkin kararını eski müfredata göre verdiği ve uygulanamayacağı değerlendirmesi gerçeği yansıtmıyor. Danıştay, Çelik’in iddia ettiği gibi eski müfredatla değil değişiklikten sonraki durumu da irdeleyerek kararını verdi. Danıştay, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin bu içeriği ile Alevi öğrencilere zorunlu tutulmasının hukuka aykırılığına dikkat çekerek tarihi bir karara imza attı. Çelik ise, bu kararın geçerli olamayacağını savunarak “Danıştay eski müfredata göre karar almıştır, dolayısıyla şu anda müfredat ve içerik değiştiğine göre bu kararın uygulanma şansı yok. Bu herhangi bir şeyi değiştirmeyecektir. Danıştay’ın karar vermeye yetkisi yoktur” dedi. Ancak Çelik’in sözleri gerçeği yansıtmıyor. Çünkü Danıştay yeni müfredata göre kararını verdi. Gerekçeli kararda AİHM’nin yeni müfredat üzerinde yaptığı bu incelemenin Danıştay için de yeterli olduğu vurgulandı. Kararda, müfredatın incelenmesi sonucunda dinsel çeşitliliğin, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde dikkate alınmadığı, özellikle Alevi inancına sahip topluluğun Türk nüfusundaki oranının çok büyük olmasına rağmen, öğrencilerin Alevi inancının itikat veya ibadet unsurları hakkında eğitim almadığı, 9. sınıfta bu inancın ortaya çıkışında en büyük etkisi olan iki şahsiyetin yaşam felsefesinin öğretilmesinin, bu öğretimdeki eksiklikleri gidermekte yetersiz kaldığı değerlendirmesi yapıldı. asirmen?cumhuriyet.com.tr Koç: Lider oligarşisi var ? İstanbul Haber Servisi CHP genel başkan adayı ve Samsun milletvekili Haluk Koç, Doğuş Üniversitesi’nin Acıbadem’de bulunan yerleşkesinde öğrencilerle bir araya gelerek, “Sosyal demokrat bir partinin, grup salonlarında savaş çağrılarını çok yüksek perdeden ifade etmesi ne kadar yanlışsa, demokratik bir ülkenin güvenlik konusundaki en yüksek yetkilisinin kırıcı konuşmaları da o kadar kötüdür’’ dedi. Koç, Türk siyasetinin “lider oligarşisi’’ ve siyaset yapanların dudağından çıkacak iki kelimeye hapsolduğunu öne sürdü. TBMM Komisyonu’nda sosyal güvenlik yasa tasarısındaki görüşmelere devam edildi Yatarak tedavide katkı payı kalktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, sosyal güvenlik yasa tasarısında yapılan değişiklikle yatarak tedavilerde yüzde 1 oranında katkı payı alınmasına ilişkin hüküm metinden çıkarıldı. Tasarının basın başta olmak üzere bazı iş kollarında fiili hizmet zammının kaldırılmasına ilişkin düzenlemesi muhalefet tarafından eleştirilirken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, basın çalışanlarının, çalışma koşullarıyla ilgili sorunlarının bulunduğunu, ancak 20 yıl önceki matbaa anlayışıyla bugünkünün çok farklı olduğunu belirterek düzenlemeyi savundu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, sosyal güvenlik yasa tasarısı üzerindeki görüşmelere dün de devam edildi. İktidar ve muhalefet milletvekillerinin verdiği önergenin kabul edilmesiyle, yatarak tedavilerde sağlık hizmet bedelinin yüzde 1’i oranında katılım payı alınmasına ilişkin hüküm tasarı metninden çıkarıldı. Tasarının 18 yaşını doldurmamış kişiler ile 44 yaşından büyük olan sigortalılardan diş protez tedavilerinde yüzde 50; ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesinde 2 YTL; ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlarda yüzde 10 ile yüzde 20 arasında katılım payı alınmasına ilişkin düzenlemeler ise benimsendi. Tasarının görüşmeleri sırasında bazı iş kollarında “yıpranma payı” olarak nitelendirilen fiili hizmet zammının kaldırılması tartışmalara neden oldu. CHP’li Akif Hamzaçebi, söz konusu düzenlemeyle basına ceza verildiğini söyledi. Basında 20 yıl önceki matbaa anlayışıyla bugünkünün çok farklı olduğunu kaydeden Çalışma Bakanı Çelik, “Üretim safhasında sıkıntı yaşanmıyor. İnsan sağlığı açısından tehlike arz eden işlerle ilgili elle tutulur bir iş kolu sözkonusu olursa tartışırız” diyerek düzenlemeyi savundu. Türban konusundaki tartışmalarda AKP’ye destek veren Zaman gazetesi, türban yasasına destek veren lobiye Alevileri de katmak isteyince işler karıştı. Zaman gazetesi, bazı Alevi derneklerinin türban konusunda destek verdikleri yönünde haberler yaptı. Bu haberlerde türbana sözde destek veren Alevi kurumlarının ve yöneticilerinin ağzından demeçlere yer verdi. Ancak bu derneklerin hiçbirinin adı daha önce duyulmamış ve kimse tarafından tanınmayan derneklerdi. Bu dernekler kendi bölgelerinde tanınmadığı gibi ne zaman kuruldukları da bilinmiyordu. Alevi sitelerinden “Alevionline”, haberlerden şüphelenerek söz konusu dernekleri İçişleri Bakanlığı kayıtlarından araştırdı. Ancak İçişleri Bakanlığı kayıtlarında bu isimde derneklere ilişkin en ufak bir kayda rastlanmadı. Alevionline sitesi, Zaman gazetesinin köy derneklerinin isimlerinde oynamalar yaparak hayali Alevi derneği yarattığını duyurdu. Zaman gazetesinin “50 Alevi derneği başörtüsüne destek eylemi yapmaya hazırlanıyor” haberinde şu derneklerin ismi geçiyordu: Hasandede TürkmenBektaşi Derneği Başkanı: Özdemir Özdemir. AntalyaFinike Alevi Türkmen Derneği Başkanı: Cüneyt Gürbudak. Çorum Bozköy Alevi Derneği Başkanı: Faruk Uçan. Çorum Alaca Hamdi Köyü Alevi Derneği Başkanı: Mehmet Şahin. Sıvas Divriği Alacadağ Alevi Derneği Başkanı: Ali Vural. Kırıkkale Hamzalı Alevi Derneği Başkanı: İsmail Şimşek. Haydar Sultan Derneği Başkanı: Tamer Öznuk. Kırıkkale Federasyon Başkanı: Hüseyin Yakut. Çankırı Şabanözü Alevi Derneği Başkanı: Akif Karsavuran. Samsun Vezirköprü Alevi Derneği Başkanı: Satılmış Akyüz. Gazetenin “hayali dernekleri”ne bulduğu başkan isimleri de büyük bir olasılıkla hayali. Çünkü Alevilerde hemen hiç kullanılmayan “Faruk ve Akif” isimlerinde başkan adlarına yer verilmiş. Alevilerin Hz. Ali dışında diğer üç halifenin gerçek adları ile sıfatlarını isim olarak çocuklarına vermediği biliniyor. Burada Hz. Ömer’in sıfatı olan “Faruk” adında bir dernek başkanının bulunması yadırgatıcı. Aynı şekilde “Akif” adı da bir iki istisna dışında kullanılmıyor. Söz konusu derneklerle ilgili olarak İçişleri Bakanlığı kayıtlarını araştıran Alevionline sitesi, bu derneklerin var olmadığını ortaya çıkardı. Haberde, ismi “doğruya yakın” olarak yazılmış belki de tek dernek bu. İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre AnkaraÇankaya’da “Hasandede Türkmen ve Bektaşi Kültür ve Dayanışma Derneği” ismiyle bir dernek bulunuyor. Kuruluşu, faaliyetleri, kaç üyesi olduğu, kapsamı belli değil. Faaliyetini Google’a sormak için tıklayın. Google size net bir cevap verecektir. Sonuç olarak Zaman gazetesi, “hayali” dernekler kuruyor. Var olan derneklere “hayali” isimler ve “misyonlar” yüklüyor. Gazetenin sıraladığı isimlerin hiçbiri gerçek isim değil. Çoğunun var olduğu bile şüpheli. Var olanların isminde de “Alevi” ibaresi geçmiyor. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle