29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2008 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Baykal’ı sert biçimde eleştirirken operasyonun başarılı olduğunu söyledi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Eleştirilerin muhatabı biziz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TSK’nin sınır ötesi kara harekâtını başarıyla tamamladığını, hedeflerin büyük ölçüde gerçekleştirildiğini belirterek “Harekâtın siyasi sorumluluğu bize ait. Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, onların siyasi muhatabı biziz” dedi. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında sınır ötesi kara operasyonunun bitirilmesiyle ilgili eleştirileri değerlendirdi. TSK’nin kara harekâtını başarıyla sonuçlandırdığını belirten Erdoğan, beklenen ve planlanan amacın gerçekleştiğini söyledi. Muhalefet çevrelerinin istismarcı siyaset anlayışından vazgeçmediğini, askeri birliklerin yurda dönmeleri üzerinde yapılan spekülasyonların gerçeği örten yorumlar olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: Kriz ve Çürüme Kapitalizmin yapısal bir kriz içinde olduğunu, bu kriz içinde, ”küreselleşme” (neoliberal düzenleme) dönemi tükenirken hızlanan çürümeyi görmek birçok yorumcuya zor geliyor. En ufak toparlanma işareti, “olumlu” gösterge hemen krizin sona erdiğine ilişkin umutlara, hatta aslında kriz filan olmadığına ilişkin yorumlara yol açıyor. Bu anlaşılır bir algı, ama durum aslında görünenden çok daha vahim. Anlaşılır bir algı, çünkü kriz adeta yavaşlatılmış bir film sahnesi gibi ilerliyor. “Vahamet” de bundan kaynaklanıyor. Çünkü mali piyasalarda sert “V” tipi bir hareket (çöküş) ne kadar derin olursa olsun, derin, kalıcı toplumsal bir yıkıma yol açmadan kısa sürede toparlanmaya dönüşebilir. Dalgalı ama uzun süreli bir gerilemenin derin, aşılması zor, belki de olanaksız; toplumsal çürümeye, bir süredir dikkat çekmeye çalıştığım gibi bir “uygarlık” krizine yol açma olasılığı çok yüksek. ? Erdoğan, partisinin grup toplantısında sınır ötesi kara operasyonunun bitirilmesiyle ilgili eleştirileri değerlendirdi. Harekâtın siyasi sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, onların siyasi muhatabı biziz” görüşünü dile getirdi. “Askerlerimizin yurda dönüşünün daha önce ilan edilmemiş bir tarihte gerçekleşmesi, yapılan işin tabiatı gereğidir. Herhalde haber vererek, ‘dönüyoruz, döndük’, davul zurnayla bunu bildirerek, en tehlikeli olan bir dönüş harekâtı duyurulmaz. Bu, işin güvenliği ve bunun icabı gereğidir. Harekâtın bitiş tarihinin kamuoyuna açıklanmamasını zaafmış gibi gündeme getirenler, bilerek ya da bilmeden Türkiye’nin terörle mücadelesine gölge düşürmektedirler.” Birlik ve beraberlik gerektiren bir milli meselenin siyasi polemikler üretmenin, haksız suçlamalarda bulunmanın sorumluluk duygusuyla bağdaşmadığını kaydeden Erdoğan, sorumluluğun sadece hükümete değil muhalefet, sivil toplum ve medyaya da düştüğünü söyledi. Her ülkede partilerüstü tutulan meseleler olduğunu belirten Erdoğan, terörle mücadele başta olmak üzere ulusal güvenlik konularının bunların başında geldiğini dile getirdi. Bu konuda rant hesaplarıyla hareket edilmemesi gerektiğini anlatan Erdoğan, “Parti kimlikleri bir kenara bırakılır; hangi siyasi tercihten olursa olsun herkes, teröre karşı ortak bir irade etrafında kenetlenmek için çalışır. Allah bize buradan gelecek oyu nasip etmesin” dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a seslenen Erdoğan, her şeyin parti siyasetinden ibaret olmadığını, oy hesaplarının da üzerinde değerler olduğunu söyledi. Erdoğan, “Allah aşkına, bunu ne zaman öğreneceksiniz? ‘Hükümete muhalefet edelim’ diye, şehitlerimize saygısızlık yapmayın, o kahramanlara haksızlık yapmayın. Sınır ötesi harekât, öyle iç politika malzemesi yapılacak bir konu değildir. Seçmen tüketimi için, gaz almak için yapılmaz. Orada kalınması gerektiği kadar kalınır. Sayın Baykal, hatta sizi susturmak için bile daha fazla kalınmaz. Zaten her şart ta konuşacak bir şey bulursunuz siz...’’ dedi. ‘Sorumluluk hükümete ait’ Sınır ötesi harekâtın, askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre yapılacağını kaydeden Erdoğan, terör örgütüne hiç beklemediği bir anda büyük bir darbe vurulduğunu söyledi. Erdoğan, “Gidişi de dönüşü de terör örgütü için sürpriz olmuştur’’ diye konuştu. Harekâtın siyasi sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, onların siyasi muhatabı biziz” görüşünü dile getirdi. Kendilerinin de bu konuda söyleyecekleri olduğunu anlatan Erdoğan, “Böyle bir harekâtın nasıl yapılacağını, askerin neye ihtiyacı olduğunu, ne kadar kalınması gerektiğini bu beyefendiler mi biliyor? Bırakın, onu da Genelkurmayımız bilsin” dedi. TSK’nin hükümetle tam bir koordinasyon içinde, bu harekâtı mükemmel bir şekilde planlayıp gerçekleştirdiğini söyleyen Erdoğan, askerin başta öngörüldüğü gibi en kısa sürede en iyi sonuçla geri döndüğünü, kim ne derse desin, maksadın büyük ölçüde hasıl olduğunu belirtti. Terörle mücadelenin örgüt silah bırakmadığı sürece devam edeceğini, zaman ve zemin neyi gerektiriyorsa bundan sonra da yapılacağını kaydeden Erdoğan, terörle mücadelenin askeri, diplomatik, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yönleriyle topyekun bir mücadele olduğunun altını çizdi. Önemli olanın, doğru enstrümanları en doğru zamanda ve etkili bir şekilde kullanmayı bilmek olduğunu belirten Erdoğan, bütün bu alanlarda çalışmaların daha da derinleşerek sürdürüleceğini kaydetti. Önümüzdeki dönemde bu alanlarda önemli adımlar atmaya devam edeceklerini kaydeden Erdoğan, KÖYDES ve BELDES projelerinin süreceğini, GAP’ın 5 yılda bitirileceğini anlattı. Kriz derinleşiyor Dünyanın en büyük ekonomisi, ABD’nin durumu, Bush yönetiminin, Fed Başkanı’nın yalanlarına (istikrarsızlık düşük kaliteli konut kredileri sektörüyle sınırlı kalacaktı, kalmadı; resesyon olmayacaktı, başladı) karşın gittikçe kötüleşiyor. Aslında, geçen dört ayın dördünü de düşüşle kapatan borsalar durumun farkında. Mart ayı da, bu pazartesi Asya’dan Avrupa’ya yüzde 1.5 yüzde 4.5 arası gerilemelerle başladı. Geçen hafta petrolün varil fiyatı 103 dolarla, 1982’den bu yana sabit fiyatlarla en yüksek düzeye ulaştı. Gıda ve ana mallar piyasalarında fiyatlar ekonomik durgunluğa rağmen yükselmeye devam ediyor. Bu trendin arkasında, devasa bir kredi köpüğü yarattıktan sonra, bu patlatılınca, can havliyle emtia piyasalarına atlayan spekülasyon dalgası var. Suudi Petrol Bakanı’na göre bu dalganın fiyatlar üzerindeki etkisi, enerji piyasalarında varil başına 2030 dolara ulaşıyor. Dünya ekonomisini, bir çöküş noktasına getiren mali sermaye şimdi, yayılmaya başlayan ekonomik durgunluk içinde bunalan dünya halklarının gittikçe genişleyen bir kesimini açlığa, gıda, enerji, hammadde ithalatçısı yoksul ülkeleri, önümüzdeki yıllarda kim bilir kaç milyon insanın yaşamını ziyan edecek siyasi istikrarsızlıklara doğru itiyor. Ancak, şimdi, sorunları, klasik sömürgecilik döneminde olduğu gibi, yerinde tutmak, katliamları gizlemek olanaklı değil. Artık neoklasik sömürgelerin nüfus fazlası (yaşamı altüst olanlar) merkez ülkelere göçüyor. Gelenler toplumsal dokuyu bozuyor, “terorizm tehlikesi” ortamında bir “güvenlik sorunu” olarak algılanıyorlar. Toplumsal çürüme hızla çevreden merkeze, merkezden çevreye, gelişerek derinleşiyor. M ‘Hükümet devletin itibarını yaraladı’ HP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ ANKARA (Cumhuriyet Bü de etti. Operasyonun, kamuoyunrosu) MHP Genel Başkanı da yaratılan beklentilerin aksine Devlet Bahçeli, sınır ötesi ope çok kısa sürdüğünü kaydeden rasyonun kısa sürmesinin AKP Bahçeli, bu noktaya gelinmesinhükümetinin terörle mücadele de önce ABD Dışişleri Bakanı, hedefini “dar tutması”ndan ardından da ABD Başkanı kaynaklandığını ve bu konuda Bush’un Türkiye’ye “mümkün ki sorumluluğun da hükümete olacak en kısa zamanda çıkıp ait olduğunu söyledi. Bahçeli, gitmesi ültimatomu”nun etkiTSK’nin hava ve kara operasyon li olduğunu söyledi. Bahçeli, “AKP hükümetin ları sürecinde kamuoyuna yaptığı açıklamalarda “PKK terör terörle mücadeleden beklenen örgütünü gerilla statüsüne so siyasi amaçları böylesine dar kacak’’ uluslararası savaş hu bir çerçevede belirlediği, kukunda bu yönde karşılığı olan TSK’nin de buna uygun olarak sınırlı hedefleterim ve sıfatlara re kısa süreli bir yer verdiğini de harekât icra ettiği ileri sürdü. anlaşılmaktadır.” Bahçeli, partisinin grup toplanTSK’ye eleştiri tısında TSK’nin Kuzey Irak’a yöTSK’nin hava ve nelik kara harekara operasyonları kâtını değerlensürecinde kamuoyudirdi. Operasyona na yaptığı açıklamailişkin yüksek bir larda kullandığı di? Sınır ötesi beklenti ortamı li de eleştiren Bahoperasyonun erken çeli, etkisiz hale geyaratıldığına dikbitmesinden kat çeken Bahçetirilen hedeflere ilişli, “Böyle bir orhükümeti sorumlu kin olarak, “PKK tamda, sınır öteterör örgütünü getutan Devlet si askeri harekârilla statüsüne soBahçeli, ‘AKP ta sekizinci gükacak’’ uluslararahedefi dar nünde ansızın sı savaş hukukunda belirledi, TSK de son verilmesi ve bu yönde karşılığı kısa süreli harekât Türk birlikleriolan terim ve sıfatnin geri çekilmelara yer verildiğini yaptı’ dedi. sinin 29 Şubat öne sürdü. Bahçeli, sabahı itibarıyla tamamlandı “Bu çerçevede, komuta merkeğının izahı ve anlaşılması zor zi, muhabere ve lojistik tesisi bir kargaşa süreci sonunda ge ve mürettebatı olan uçaksavar cikmeli olarak kamuoyuna du mevzii gibi terimlerin, teröyurulması, Türk milletinde de ristlere savaş hukuku kapsarin bir şaşkınlık, teessür ve ha mında savaşan taraf statüsü yal kırıklığı yaşatmıştır” dedi. atfedecek nitelikte olduğunu Bu sürecin son aşamasında düşünmekteyiz. Düzenli bir devlet organları arasında ciddi muharip güç için kullanılmauyum, koordinasyon ve bilgi sı doğal olan bu nitelendirme lendirme sorununun çıktığını ve atıfların, terör örgütünün kaydeden Bahçeli, AKP hükü hak etmediği bir imaj ve presmetinin bu süreci yönetmede tij kazanmasına ve kendisine sergilediği “şaşkınlık, becerik büyük bir güç vehmedilmesine sizlik ve ciddiyetsizlikle” dev hizmet edebileceğinin bu kapletin itibarının yara almasının en samda hatırda tutulması da büyük sorumlusu olduğunu ifa yerinde olacaktır’’ dedi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘Beyaz adamın’ yeni halleri Bu çürüme, neoliberalizmin vatanı, İngiltere ve ABD’de diğer zengin ülkelerden daha sert yaşanıyor. Örneğin geçen iki yılda, bu ülkelerde, Afganistan, Irak gibi sömürgecilik maceralarının dışında en çok tartışılan konu, 20 yaşın altındaki gençlerin kültürel “kriziydi”. ABD’de, okul, alışverişi merkezi basarak gerçekleştirilen katliamlar, İngiltere’de 1315 yaş grubunu dahi etkileyen cinayetler dalgası, nihilizmin, gangsterçete kültürünün ulaştığı boyutları gösteriyor, yoğun esrar kullanımının şizofren ve psikopat bir kuşak yetiştirdiğinden söz ediliyordu. Aynı dönemde, kokain ve eroin tüketimi de ikiye katlanmıştı. Çürümenin bir diğer göstergesi de yakın zamana kadar “uygar” çevrelerde, “siyasi doğruluk” kaygısıyla ağza alınamayan kimi kavram ve konuların, yeniden gündeme gelmesiydi. Örneğin, “sağduyusuyla” bu “uygarlığı” koruma iddiasıyla bilinen, BBC, bu hafta “beyaz işçi sınıfının” sorunlarını anlatan “Beyaz” temalı, açıkça ırk temelli bir belgesele başlıyor. Dizinin, yabancı, göçmen korkusuna, Britanya Ulusal Partisi (BNP) gibi ırkçı neofaşist partilerin sesine, Britanya faşizminin ünlü sözcülerinden Enoch Powel’in 40 yıl önce, göçmenlerin üzerine yaptığı, “Kan Irmakları”ndan, gelecekte bir “ırklar arası çatışmanın kaçınılmazlığından” söz eden konuşmasına sempatik bir bakışla yer verdiğini bildiren bir Financial Times yazarı, liberal kamuoyunun algısında, yabancı düşmanlığına yatkın, kültürel bir değişimin başladığını, kaygılı bir tonla saptıyordu. Bunları yazarken, aklıma Polanyi’nin, kapitalizmin tarihinin, krizlerinin, iki dünya savaşının deneyimlerinin değerlendirildiği Büyük Dönüşüm (1944) başlıklı yapıtının, “Piyasa Ekonomisinin Yükselişi ve Çöküşü” bölümünde yazanlar geldi: Teknolojik gelişme serbest piyasa ile birleşince, “insan ilişkilerini bozuyor, insanın doğal çevresini yok olmaya sürüklüyor” (sf, 4142)… “Piyasa mekanizmasının insan kaderinin ve doğal çevresinin hatta satın alma gücünün bile tek belirleyicisi olmasına izin vermek, toplumun yıkılmasına yol açıyor” (sf. 73) … Sonra geçmişten hiç ders almadığımızı düşündüm… Geçen sefer, hiç olmazsa sermayeyi, sınırlayan güçlü bir işçi hareketi vardı… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com İsrail’in Gazze operasyonu İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddetin her türlü insaf ölçüsünü aşan bir boyuta vardığını kaydeden Erdoğan, İsrail’in operasyonu sona erdirmesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Oradan yükselen çığlığa karşılık vermeyi bir insanlık borcu olarak kabul ettiğini kaydeden Erdoğan, taraflarla görüştüğünü, barışın sağlanması için Türkiye olarak her türlü katkıyı vermeye hazır olduklarını söyledi. Erdoğan, bir an önce bir müzakere sürecinin başlatılması ve herkesin sorumluluk duygusuyla ve sağduyuyla hareket etmesi çağrısında bulundu. [email protected] Sarıgül, Çapan’ı ziyaret etti Hakkındaki suikast ihbarı nedeniyle Gürbüz Çapan’a geçmiş olsun ziyareti yapan Sarıgül, aydınlara yönelik terör girişimlerini kınadı İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, eski Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan’ı evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu. Sarıgül, “Aydınlarımıza karşı gösterilen kaba kuvveti lanetliyorum” dedi. Sarıgül, Dr. Çapan’a suikast ihbarının, Türkiyeli aydınların karşılaştığı kaba kuvveti simgelediğini belirtti. Aydınlara karşı şiddeti lanetlediğini belirten Sarıgül, “Başkanımızla ilgili suikast ihbarını gazetede okudum ve Gürbüz Çapan Başkanımıza geçmiş olsun dileğinde bulunmak için buradayım. Ben bütün dünyada din, dil, ırk, mezhep, bölge farkı asla gözetmiyorum ve bütün dünya insanlarının barış içerisinde yaşamalarını arzu ediyorum. Nereden gelirse gelsin, kim tarafından gelirse gelsin; kaba kuvvetin, suikastların dünyada artık yok olması lazım. Hele hele bir cana kastetmenin mantığını da hiç anlamıyorum. İstiyorum ki her şey demokrasi içinde çözülsün. Başkanımıza güç vermek için buradayım” diye konuştu. Çapan: Dink’i korusalardı... Sarıgül’ün nezaketine teşekkür eden Çapan ise “Hrant Dink’e yapılacak suikastı ciddiye almayan polis, benimle ilgili ihbarı abarttı. Gece yarısı evime gelip tebligat yapmak istedi. Ciddiye alsan bir türlü, almasan bir türlü” diye konuştu. Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, “Kürt sorunu” konusunda bir paketleri olmadığını açıkladı. TCK’nin 221. maddesindeki “etkin pişmanlık” hükmünün PKK’lilerin teslim olmaları için yeterli olduğunu söyleyen hükümet sözcüsü, PKK’lilerin ailelerinden de çocuklarının teslim olmaları için yardımcı olmasını istedi. Aynı gün AKP Meclis grubunda bir konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise, “kara harekâtı” konusunda muhalefetin yönelttiği eleştirileri cevapladı, “harekâtın” başarısını övdü. Genelkurmay’a yöneltilen eleştirilere sert bir karşılık vererek, askeri operasyonun başarılı olduğunu söyledi ve askerlere tebriklerini iletti. ??? “Kara harekâtı” için iddialar muhtelif. Sonuç olarak bu operasyon PKK sorununu çözmedi. Çözmediğini ve çözemeyeceğini herkes gibi askerler de biliyordu, hükümet de. Ancak kamuoyunda yaratılan beklentiler bu yön Hükümetin ‘Sivil Çözüm’ Planı Yokmuş... de değildi. TV ve gazetelerin havası ise “panik içinde kaçıyorlar” sözleriyle özetlenebilirdi. Şimdi Türkiye “Kürt sorunu” gerçeğiyle daha fazla yüz yüze. Muhalefet yazık ki, bu sorunu çözmek amacıyla yapılabilecek sivil reformların önünü kesmeyi kendisine iş edinmiş durumda. “Sakın ha, çözüm için bir şeyler yapmaya kalkmayın” diye hükümeti uyarıp duruyorlar. Hükümet ise, askerlerle iyi ilişkiler içinde olmanın mutluluğunu yaşıyor. Dün AKP grubunda Erdoğan’ın en çok alkış alan sözleri askerlere yönelik olumlu değerlendirmeleriydi. Muhalefet ise AKP asker yakınlaşmasından mutsuz olmuştu ve ilk kez Genelkurmay’ı eleştiren konuşmalar yapıyordu. ??? AKP hükümetini bekleyen temel sorunun, başından beri bu partinin “devletleştirilmesi” olacağını ifade ettim. Şimdi geldiğimiz noktada, bir “devletleştirme”den söz edilebilir mi? Bence henüz değil. Çünkü “türban” konusu AKP ile devletin bazı kurumları arasındaki gerginliği arttırmış durumda. Bu gerginliği körükleyen çevreler, AKP ile asker arasındaki yakınlaşmayı “türban” yoluyla bozabilmenin hesabını yapıyorlar. Bundan önceki dönemlerde hükümete gelen her parti “Kürt sorunu”nda adımlar atabileceğini sandı. Demirel, Çiller, Yılmaz bu örnekler içinde sayılabilir. Bir süre sonra “devlet” gerçeğiyle yüz yüze geldiler ve bu konuda “devletleştirildiler.” Çünkü, bu sorunun Kürt kimliğinin tanınmasını gerektirdiği açık. Nedir bu kimliğin tanınması; dilini konuşması ve geliştirilmesine olanak tanınması, kültürünü, tarihini bağımsız bir anlayış içinde yeniden kurabilmesi anlamına geliyor. Daha da önemlisi, bütün bunları konuşabilecek, saldırıdan uzak bir ortamın yaratılması gerekiyor. “Etkin pişmanlık”la PKK’lilerin dağdan indirilebileceğini düşünmek gerçekçi değil. Böyle olmadığını hükümet de bilir, Cemil Çiçek de. Bu köşede daha önce de yazdım. “Arkadaşını ele ver” mantığı içinde hazırlanan bu yasa, geçmişte hiçbir sonuç vermedi. Çünkü insanları “arkadaşlarını ele vermeye” zorlamak birçok olumsuz sonuç doğurduğu gibi, toplumsal ahlak içinde de tepkiye neden oluyordu. Hâlâ hükümetin bu noktada duruyor olması, bu konuda giderek “devletleştirildiği” düşüncesini haklı çıkarıyor. Kürt sorununa böyle yaklaşan bir hükümetin Avrupa Birliği sürecini de olumlu şekilde götürmesi mümkün değildir. Çünkü demokrasi ve özgürlükler bir bütündür. Bunlar kendi içinde bir tutar lılığa sahiptir. Kürt sorununda “geleneksel devletçi” siyaseti benimseyen çizgi, TCK 301 konusunda da düzgün bir adım atamaz. Hrant Dink cinayeti davasında da Malatya cinayeti davasında da adaleti sağlayamaz… ??? Tabii, AKP bu çizgiyi tutturursa, bu süreç içinde toplumsal desteği de yitirir. AKP’yi destekleyenlerin bir kesimi bu partiden bazı beklentiler içinde. Eğer AKP AB sürecini iyi idare edemezse kaçınılmaz olarak bundan doğacak olumsuz sonuçların da girdabına girecektir. Örneğin AB umudunu yitiren bir iktidarın ekonomik alanda durumu idare etmesi kolay değildir. Ekonomisi bozulan bir ülkede iktidarın ayakta kalması da çok zordur. Şu andaki görüntü AKP’nin Kürt sorununda ciddi bir adım atmaya niyetli olmadığı yönünde…Öyleyse, sonuçlarını da önümüzdeki dönemde görürüz… Karar AKP’nin… DİYARBAKIR 8 Mart için Çince afişle kutlama DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, Kürtçe ve Zazaca davetiyeler nedeniyle haklarında dava açılmasını protesto etmek amacıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerini Çince afişlerle duyurdu. Kentin değişik noktalarına asılan afişlerde Türkçe, Kürtçe ve Çince olarak “Barışa, demokrasiye ve eşit paylaşımın olduğu bir geleceğe olan inancımızla tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun” denildi. Belediye Başkan Yardımcısı Şefik Türk, bayram ve yılbaşında Türkçe, Kürtçe ve Zazaca kutlama kartları gönderdikleri için haklarında çok sayıda soruşturma açıldığını anımsatarak tepkilerini böyle dile getirdiklerini söyledi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle