25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 2008 PAZARTESİ 4 ERDOĞAN YALOVA’DA HABERLER Gerilimin kaynağının çağrılara kulak tıkayan Erdoğan olduğunu söylediler 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Konuşmamın arkasındayım’ FARUK KIRTAY YALOVA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yaklaşık 16.5 milyon seçmenin oyunu aldıklarını, milli iradeye herkesin saygı duymak zorunda olduğunu söyleyerek “22 Temmuz’da yaptığım konuşmanın arkasındayım. Kimse hedef saptırmasın’’ dedi. Atatürk Spor Salonu’nda yapılan AKP Yalova Kadın Kolları Kongresi’ne katılarak türban sorununda kendi düşüncesini dile getirdiğini söyleyen Erdoğan, yine medyaya çattı. Erdoğan, “Ayıptır ayıp. İnsan utanır. Ben Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak bu ülkede 5 yıldır böyle bir şeyi gündeme mi getirdim? Ve 5 yıldır bunu gündeme getirmeyen bir başbakan kusura bakmayın da uluslararası basın toplantısında böyle bir soru sorulduğu zaman bunda kanaatini açıklamaktan geri mi duracaktı? Peki, bunda kanaatini açıklayan bir başbakana, bir milletvekiline kusura bakmayın da Türkiye’de de parlamento çatısı altında olan bir başka partinin, ‘Biz de bu mutabakatın içinde olmaya hazırız’ dediği halde, peki, bu yaklaşım niye? Bu ikircikli bir yaklaşımdır. Ama çok açık söylüyorum, tarih bunu affetmeyecektir” dedi. Medyayı CHP yanlısı olmakla eleştiren Erdoğan, 3 çocuk yapma çağrısını yineledi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “3 çocuk olursa bunlar tinerci olur. 3 çocuk olursa yoksulluk yolsuzluk artar” sözlerine de yanıt veren Erdoğan, “Kendisi 3 kardeş. Neden tinerci olmadı? Acaba 3 kardeş olduğu için yolsuzluk mu yaptılar?” diye konuştu. Muhalefet tepkili ? CHP’li Özyürek, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi, de partisini de “uçuruma sürüklediği”ne dikkat çekti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sivil toplum örgütleri ve kamuoyundan gelen “uzlaşma ve sağduyu” çağrılarına kulak tıkayarak “gerginlik politikası”nı sürdürmesine muhalefet partilerinden sert tepki geldi. Anamuhalefet partisi CHP, “gerilimin kaynağı” olarak nitelendirdiği Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi de, partisini de “uçuruma sürüklediği”ne dikkat çekerken MHP yönetimi de “Başbakan bu öfkenin halka ve ülkeye olumsuz yansımalarını göz ardı etmektedir. Tavsiyemiz, her yıl Söğüt şenliklerinde okuduğu Şeyh Edebali nasihatlarını evden çıkmadan önce mutlaka her gün okumasıdır” diye tepki gösterdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, sivil toplumdan gelen uzlaşı çağrılarını önce bütünüyle kendi lehine gibi algılayıp olumladığını ancak “herkes bir adım geri atsın” ifadesi üzerine tepki gösterdiğine dikkat çekti. Türkiye’deki gerilimin Başbakan Erdoğan ve AKP’lilerin tavrından kaynakladığını belirten Özyürek, şöyle dedi: “Anayasal düzene uymak yerine, anayasal düzeni zorlamaya, tahrip etmeye çalıştıkları için gerilim var. Laiklik ilkesini tahrip etmeye dönük girişimlerde bulundukları için gerilim var ve bütün uygulamalarını, cumhurbaşkanı seçimini, türbanla ilgili anayasa değişikliğini dayatmayla gerçekleştirdikleri için gerilim var.” Çocuklarımıza Neler Oluyor?.. Ankara’da iyi yetişmiş bir genç kız annesini öldürdü. Konya’da bir başka kız evlat annesini öldürdü. Diyarbakır’da bir tıp öğrencisi genç erkek, aynı sınıfta okuyan kız arkadaşını öldürdü. Bu olaylarda öldürenler bıçakla saldırıp bu cinayetleri işlediler. Bıçakla. Bıçağı sokarak. Boynunu keserek. Ölümün son soluğunu çok yakından duyarak. Kin, nefret, öfke, intikam. Neydi bu birikim? Neydi bu zehir acısı tortu? Bir anlık delilik miydi? Patlamaya hazır bir bombanın fitilinin ateşlenmesi mi? Genç bir insanın bir anda bunu yapıvermesi. O anda dışarı çıkıverse? O anda bağırıp çağırsa? O anda kendini yerlere atsa? O anda ona kadar sayı saysa? Belki de düşünülmesi bile ürpertici olan hareket yapılmayacak. Ama olmadı. Bıçak alındı. Odaya gidildi. Saldırıldı. Öldürüldü. Suçlamak kolay. Anlamak zor. ??? Başak, ikisi de tıp doktoru profesör olan anne babanın kızlarıydı. Annesiyle babası ayrılmışlardı. Başak, Bilkent Üniversitesi hukuk fakültesinde 2. sınıf öğrencisiydi. Annesiyle sık sık tartışıyordu. Bu arada ruhsal sıkıntıları vardı. Annesi onu eleştiriyordu. Acaba Başak, bu olayların etkisiyle mi bu korkunç olaya adım atmıştı? Suçlamak kolay. Anlamak zor. Başak’ın babası bir mektup yazdı. Açık yürekli, yaşadıklarını özetleyen bir mektup. Anneyi anlatan, kendini anlatan, kızını anlatan bir mektup. Yaşamlarımızda yaşanan travmalar. Yaşanan acılar. Hepsi doğrudur. Ama bir anneyi öldürmek? Bu gerçekten başka, bambaşka bir şey. ??? İsviçreli yazar Max Frisch, ‘Kimi öldürmek istemiştiniz’ diye sorar. Annenizi, babanızı, kardeşinizi, arkadaşınızı, kendinizi? Öldürmek istemişsinizdir. Ama dürtülerinizi kontrol edersiniz. İçinizden dürteni değil, doğru olanı yaparsınız. Onu boğuvermek istersiniz, ama yapmazsınız. Şunu kırıvermek istersiniz, ama yapmazsınız. Ama kimi zaman da genleriniz, kontrol edemediğiniz öfke sağduyunuzu yener. Yaşamınız da ‘ondan öncesi’ ile ‘ondan sonrası’ diye yarılıverir. Öfke yönetimi. Dürtü kontrolü. Duygusal zekâ. Konuyu irdeleyeceğiz. Çok önemli. erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ‘Ekonomi kötü durumda’ “Başbakan’ın gerilimden beslendiğini hatta öfkenin hitabet unsuru olduğunu söylediğini” ifade eden Özyürek şu görüşleri kay rak her gün ‘yok her biriniz 35 çocuk yapın’ tartışmalarıyla gündemi saptırmaya çalışıyor. Bir diğer önemli nokta da AKP’yi nasıl kapatılmaktan kurtarırız arayışı içindeler. Anayasa değişikliği yaparak görülmekte olan bir davayı bütünüyle düşürerek, başsavcının ve Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini kısarak kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Yani AKP 341 milletvekili ile Türkiye’de sorunları çözecek parti olmaktan çıkmıştır, kendisi so çacı, Erdoğan’ın kendisine bağlı olmayan bütün kurumlarla kavgalı olduğuna işaret etti. Paçacı, “Ancak öfkeyi hitabet sanatı olarak yorumlayan Sayın Başbakan, öfkenin halka ve ülkeye olumsuz yansımalarını göz ardı etmektedir. Tavsiyemiz, Başbakan’ın her yıl Söğüt şenliklerinde okuduğu Şeyh Edebali nasihatlarını evden çıkmadan önce mutlaka her gün okumasıdır” diye konuştu. ‘Muhatap Başbakan’ MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da sivil toplum örgütlerinin yaptığı sağduyu çağrısının doğrudan muhatabının Başbakan Erdoğan olduğunu söyledi. Erdoğan’ın seçildiği günden bu yana kurumlarla kavgalı olduğunu belirten Şandır, “Bugün sivil toplum kuruluşları, toplumun birçok kesimi sağduyu çağrısı yapıyorsa, bunun muhatabı doğrudan Başbakan’dır. Sağduyu çağrısı yapanlara öfkesini ifade ederken basını hedef alması, bu gergin yapısının ispatıdır. Eğer Başbakan gerginlik istemiyorsa, şimdi tam zamanıdır. Hakkında açılan davanın yargı sürecine müdahale etmeyeceğini, yargının sonucuna da saygı göstereceğini topluma bir taahhüt olarak ifade etmelidir ve anayasayı değiştirmek gibi bir yanlıştan geri dönmelidir: O zaman gerginlik olmaz, o zaman sağduyu çağrıları muhatabını bulmuş olur.” Mustafa Özyürek Cihan Paçacı Mehmet Şandır detti: “Şimdi ekonomi gerçekten uluslararası dalgalanmanın da etkisiyle kötü durumda. Adeta bir devalüasyon gerçekleşti, dolar ve Avro’da büyük artış oldu, borsa çöktü. Adeta bütün işler durmuş ama bunlarla ilgili AKP’nin hiçbir önlemi yok. Getirdiği bir çözüm olmadığı için ona buna çata run haline gelmiştir. AKP bu gidişiyle, kendini de Türkiye’yi de uçuruma sürüklüyor.” MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı da AKP’nin yönetim anlayışında “gerginlik ve kutuplaşmanın” hâkim unsur olduğuna dikkat çekti. AKP’nin bu yolla halkı rahatlıkla “istismar ettiğini” kaydeden Pa KAPATMA DAVASI “Ne olacak bu solun hali?” başlıklı yazıma o kadar çok elektronik mektup geldi ki, ben de şaşırdım. Ülkemiz solunun bir bunalımdan geçtiği ve insanların bu konuda bir çözüm aradığı gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze geldim. Bugünkü köşemi, bu konuda aldığım mektuplardan birkaçına ayırıyorum. Fırsat buldukça gelen diğer mektupları da yayımlayacağım. Mektupların birçoğu uzun, bu nedenle bazı bölümlerini yayımlıyorum. Ayrıca okurlarımın yalnızca isimlerinin baş harflerini veriyorum. İşte gelen mektuplardan bazı bölümler: “Bakın ülkemizde doğu ile batı arasındaki, doğulu ile batılı arasındaki önemli bağlardan birisi de CHP idi. Bu bağ kesildi. Bugünkü makaleniz çok anlamlı. Sol halkla barışmaya bir an önce başlamalı ve işe doğudan başlamalıdır. Ve sol bünyesine yerleşmiş olan bu ‘milliyetçilik’ virüsünü bir an önce atmalıdır. Hatırlayalım ki Nâzım Hikmet’i hapse atan, sür Ne Olacak Solun Hali(2)? güne gönderen, Deniz Gezmiş’leri ipe götüren, Menderes’leri katleden zihniyet, bugün milliyetçilik adına at oynatıyor ve Türk solunu da peşine takmış ortalıkta resmen terör estiriyor. Ben bir vatandaş olarak sadece İsviçre düzeyinde demokrasi istiyorum. Bu konuda hangi partiyi samimi görürsem onu desteklerim. Adamın samimiyetine bakarım; sağcılığına, solculuğuna, dindarlığına bakmam. Sizin gibi özeleştiri yapabilme cesareti olan aydınların seslerinin daha yüksek çıkmasını içtenlikle bekliyorum. Oral Bey yanlış fikirlerim varsa lütfen uyarın.Cevabınızı bekliyorum. H. İ.” ??? “Sayın Çalışlar Merhabalar, Ben muhafazakâr bir seçmenim ve sol ile ilgili tespitlerinize yürekten katılıyorum. Sizin gibi gerçek sosyal demokratları dinleyeceklerini sanmıyorum, ama yine de umut ediyorum. Benim tespitim ise solun halk desteğini arkasına alması statükoculardan kurtulmasında yatıyor. Kolay gelsin. S. F. ??? “Sayın Çalışlar, Bu kez de ‘Ne olacak bu solun hali?’ başlıklı yazınızı eleştireceğim. CHP’nin 1977 seçimlerindeki istisnai başarısının özel nedeni olduğunu yazmışsınız. CHP’nin 1973 seçimlerinde de en çok oyu aldığını hatırlatırım. CHP’nin yükselişinin en önemli nedeni, Ecevit önderliğinde yenilenip halka vaat edecek şeylerinin olmasıydı. Sonrasını biliyoruz. CHP’nin solundaki sol, eskiden beri marjinal olduğu için konu dışı olsun. Solun, seçimlerde kaybettikçe halka güvenini de kaybedip, demokrasi dışı arayışlara girdiğini söylüyorsunuz. Söylediğiniz gibi, 70’lerdeki geçici yükseliş ve kısa süreli CHP hükümetleri dışında sol hep muhalefette kaldı. Ama hiçbir zaman iktidar partisi kapatılmalı demedi. Neden? CHP yönetiminin kendi başarısızlığını örtmek için AKP’yi öcü gibi göstermeye çalıştığını düşünüyorsunuz belki. Ama bu, sol seçmendeki AKP korkusunu açıklamaya yetmez. Sol seçmen hep muhalif oldu, ama 1960’tan beri ilk defa iktidar partisinden korkuyor. Cumhuriyet mitingleri neden o kadar kalabalıktı sanıyorsunuz?.. Saygılarımla. H. K. ??? “Sayın Oral Bey; 29 Mart 2008 tarihli yazınızı okudum. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Sizi kutlarım. Ama öncelikle sormamız gereken soru ‘TÜRKİYE’DE SOL VAR MI?’ olması gerekmez mi? Varsa kim acaba diye de sor mak lazım değil mi? Sizce CHP sol mu? Bu CHP mi solu temsil edecek? Kendi partisi içinde demokrasisi olmayan Deniz Baykal’ın CHP’si mi solu temsil edecek? Yoksa DSP mi? İzmir’de yaşıyorum.. Temmuz seçimlerinden önce ne CHP’li veya DSP’li tek bir parti üyesi benimle konuştu veya tek bir bildiri dağıttılar ne de herhangi bir siyasi çalışmalarına denk geldim. Solculuk böyle mi olur? Benim anladığım kadarıyla artık Türkiye’de sol bir hareket ne yazık ki yok ve bu duruma gelmemizin sebebi de, halkımızı peşinden sürükleyecek sol bir hareketin olmaması. Bence size ve sizin kalem arkadaşlarınıza düşen misyon ise bu sol hareketi ideolojisiyle, sloganlarıyla, söylemleriyle yeniden ortaya çıkarmak… Yoksa seçimlerden önce yapılan, “oylar CHP’ye veya DSP’ye” gibi en kolay yollarla çözüm aramak değil. Siz de gördünüz ki halk buna inanmadı. Saygılarımla... F. U. AKP’nin arayışı sürüyor AYŞE SAYIN ANKARA AKP, hakkındaki kapatma davasından kurtulabilmek için “formül üzerine formül” geliştiriyor. Parti kapatmaya karşı 3 seçenekli anayasa değişikliği paketi üzerinde çalışma yürüten AKP, bir “B planı” üzerinde de çalışıyor. AKP’nin yeni bir seçenek olarak, parti kapatmaya yönelik anayasa değişikliği yerine, Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısını değiştirerek davanın kapatmayla sonuçlanmasını engelleme planını yeniden gündemine aldığı dile getirildi. AKP yönetimi, Prof. Dr. Ergun Özbudun’a hazırlatılan “sivil anayasa taslağı”nda yer alan ve parti kapatmaya karşı daha önce de gündeme gelen Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını arttırıp seçilme biçimini de değiştiren anayasa değişikliği formülünü yeniden gündemine aldı. Kulislerde dile getirilen senaryoya göre, dava sürecinde anayasa değişikliği yapılması ve yapılacak değişiklikle “DTP’nin de kurtarılması”ndan AKP rahatsızlık duyuyor. AKP ayrıca DTP’nin kurtarılmasını muhalefetin kendileri aleyhine kullanmasından da endişeleniyor. Özellikle MHP’nin DTP’yi yargıdan kurtaracak formüllere kapalı olması nedeniyle AKP’nin, “Anayasa Mahkemesi’nin üye yapısının değiştirilmesi” formülünü devreye sokabileceği konuşuluyor. Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını ve seçim sistemini değiştirecek bir anayasa değişikliği yapılması durumunda, mevcut üyelerin görevleri sona ereceği için, yeni üyelerin AKP’ye yakın isimlerden oluşmasının da yolu açılmış olacak. AKP’nin “sivil anayasa taslağı”nda yer alan düzenleme çerçevesinde üyelerin bir bölümü Meclis tarafından seçilecek. GÖZLER YÜKSEK MAHKEMEDE Ön incelemenin bugün yapılması bekleniyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi heyetinin, AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davayla ilgili iddianamenin ön incelemesini, bugün yapması bekleniyor. AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davada, görevlendirilen raportörün iddianameyle ilgili ön incelemesini tamamlamasının ardından gözler Anayasa Mahkemesi’ne çevrildi. Raportör raporunda, “iddianamenin iade koşullarının bulunduğu” görüşünün yanı sıra ikinci seçenek olarak da “iddianamenin Anayasa Mahkemesi’ne sunulduğu anda kabul edilmiş sayılacağı” şeklinde görüş bildirmişti. Söz konusu rapor daha sonra Anayasa Mahkemesi üyelerine dağıtılmıştı. Üyelerin, ön inceleme raporuyla ilgili çalışmalarını tamamlamaları durumunda, heyetin bugün toplanması bekleniyor. Raportörün hazırladığı rapor, Anayasa Mahkemesi üyeleri için bağlayıcı nitelik taşımıyor. İncelemede herhangi bir eksiklik tespit edilmez ve iddianamenin kabulüne karar verilirse ön savunmasını yapması için iddianame AKP’ye gönderilecek. 1 ay içinde ön savunma AKP yasal olarak 1 ay içinde ön savunmasını verecek. Ek süre talebinde bulunulursa bunu da Anayasa Mahkemesi değerlendirecek. İddianameninin iadesine karar verilirse, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı eksikleri gidererek iddianameyi tekrar Anayasa Mahkemesi’ne gönderebilecek. Ön savunmanın Anayasa Mahkemesi’ne verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın esas hakkındaki görüşü AKP’ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama; AKP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. AKP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Kapatma kararı için Anayasa Mahkemesi’nin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle