04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İlhan Selçuk, Cumhuriyetin, 1923 devriminin kalecisidir 17 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL 40 yıl önceki kehanet!.. Cumhuriyet Kitapları’na yoğun ilgi New York’un siluetinde iki büyük “1” gibi duruyorlardı… Daha doğrusu ikisi yan yana “11” oluyordu… Tıpkı, saldırıya uğradıkları gün, takvim yapraklarında okunan “11 Eylül” tarihi gibi… Futbol kalesinden çok, rugby kalesine benziyordu Dünya Ticaret Merkezi’nin gökdelenleri… Yenilen gol de, kalenin kendisi kadar büyük oldu bu yüzden. Amerika bir anda üstüne hiç de uymayan “Barış, demokrasi, insan hakları” kostümünü çıkardı ve yerine savaş üniformasını giyiniverdi… Hemen, bir anda!.. Tarihin hiçbir döneminde “Barış” kostümü bu denli çabuk çıkarılmamıştır. Amerika’nın, son yıllarda içine girmek zorunda kaldığı demokrasi elbisesinden ne denli sıkıldığı, bu elbisenin kendine ne denli dar geldiği, yaptığı ani değişimle gün ışığına çıktı. Öylesine daralmıştı ki, insanlık tarihinde “düşman” belli olmadan savaş ilan eden ilk ülke oluverdi!.. Çıkardığı demokrasi elbisesi de Kore, Vietnam, Körfez savaşlarından dolayı yama tutmaz hale gelmişti zaten. Suçlu da karşısındaydı: Usame bin Ladin… Yani, terörde yıllardır USA’nın memuru olan Bin Ladin!.. Rıfat Ilgaz’ın kehaneti... Anımsayalım, nice şarlatan “medyum” adı altında boy gösterdi medyada. Gelecekten haber vermekle “ünlü” bu zavallıların kapısına kimler gitmedi ki, şarkıcılar, işadamları, generaller, politikacılar!.. Oysa bir ülkenin ileri görüşlü olan insanları şairleri, yazarlarıdır. Bunun en güzel kanıtı da, Rıfat Ilgaz’ın günümüzden tam 40 yıl önce, 1968 yılında yazdığı “Gökdelen” adlı şiiridir. Buyurun efendim, söz konusu şiiri siz de okuyun ve Nostradamus’u aratmayacak kehanete tanık olun: Yüzyıllara ışık tutan / Bir kadın kıyıda ağlamaklı / Yanaklarında öfke / Eteklerinde kan / Düşmüş gökkuşağı belinden / Güneyli bir coğrafyada / Çekmiş perdelerini gökdelen / Bir bayrak çır Daldan Dala... Son günlerde özellikle kadınlar arasında elden ele, dilden dile dolaşan bir fıkra var… Bugün pazar, her eve biraz gülümseme gerek deyip sizlerle paylaşıyorum: Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış ve her birine ikişer özellik armağan etmiş; İsviçrelilere: Düzen ve yasalara saygı... İngilizlere: Soğukkanlılık ve asalet ... Japonlara: Çalışkanlık ve sabır... İtalyanlara: Neşe ve romantizm.... Fransızlara: Şarap ve güzel yemekler vs. vs.. Türklere ise: Zekâ, dürüstlük ve Tayyip sevgisi... Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı’ya sormuş: Hepsine ikişer.. ama Türklere neden üç tane?.. “Evet ama”, demiş Tanrı; “sadece ikisini kullanabilecekler...” Böylece; bir Türk, zeki ve Tayyip’çi olduğu zaman dürüst olmayacaktır... Bir Türk, dürüst ve Tayyip’çi olduğu zaman zeki olmayacaktır... Bir Türk, hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip’çi olmayacaktır... Rivayet o ki, yukarıdaki fıkrayı kadınlar uydurmuş. Bilin bakalım neden acaba? Yarışmaya çok emeği geçen Yekta Kara’nın, ödül töreninde belirttiği gibi, bunca kısa zamanda sıfırdan başlayıp operasını bu düzeye getiren bir başka ülke yoktu. Bunu “mucize” diye niteliyor ve şimdi bu “mucizeyi” yurdun her köşesine yaymamız gerekliliğini vurguluyordu. 10 yıl süreklilik demek. Bu süreklilik bugün geleceğe yönelmiş durumda… Yarışmaya emeği geçen, katkıda bulunanlara teşekkürler! Yazarlarımız okurlarıyla buluştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eylül Fuar ve Organizasyon tarafından bu yıl 2.’si düzenlenen Ankara Kitap Fuarı’nın 7. gününde de Cumhuriyet Kitapları standı başkentlilerden yoğun ilgi gördü. Stantta dün gazetemiz yazarları Ataol Behramoğlu, Ümit Zileli ve Zeynep Oral ile Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel kitaplarını imzaladılar. Başkentli okurlar, gazetemiz yazarları Zileli, Oral ve Behramoğlu ile Özel’e kitaplarını imzalatmak için Cumhuriyet Kitapları standının önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Fuarda Zeynep Oral, “Kadın Olmak İnsan Olmak” konulu bir söyleşi de gerçekleştirdi. Okurlarıyla buluşan Zeynep Oral fuarın “muhteşem” olduğunu belirtti. Yazarımız Ataol Behramoğlu da, fuarla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi: “Cumhuriyet Kitapları’nın atağa kalktığı Ankara Kitap Fuarı’nda iyice görüldü ve anlaşıldı. ” Yazarımız Ümit Zileli, “Bu ilgi bizleri hayli sevindirdi. Cumhuriyet gazetesinin son günlerde yaşadıklarından sonra okurlarımızı bizlerin yanında görmek çok keyif verici. Demek ki insanlar artık Ankara Kitap Fuarı’nda gazetemiz ‘Yeter’ diyebi yazarları kitaplarını imzaladılar. lecek noktaya geldi” dedi. Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel de, “Bu fuar Ankara’nın kitaplara olan sevgisini ve açlığını gösteriyor. Doğru bilgilenmek için de Cumhuriyet Kitapları’nı tercih ediyor” diye konuştu. Fuar kapsamında bugün de gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, saat 12.30’da “Çanakkale Bilincinden Bugüne” konulu bir söyleşi gerçekleştirecek ve ardından saat 14.00’te kitaplarını imzalayacak. Gazetemiz yazarı Deniz Som da saat 14.00’te başkentli okurlarıyla bir araya gelecek. Gazetemiz yazarı Işık Kansu ile gazetemiz muhabiri Bahadır Selim Dilek de dün Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı standında kitaplarını imzaladılar. 200’ün üzerinde yayınevinin katılımıyla gerçekleştirilen fuar bugün sona erecek. Kadınların emeği Kadınlar öfkeli, kadınlar kızgın! Yeni Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısı, kadın ve erkek tüm çalışanların tepkisini çekti. Ama kadınlarınkini daha da çok çekti... Çünkü sadece kazanılmış hakları kadınların elinden almakla kalmıyor, kadınerkek arasındaki eşitsizlik uçurumunu daha da derinleştiriyor! Yüz kadar kadın kuruluşu, bir araya gelip imzalarıyla destekledikleri bir bildiri yayımladı. Kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü, ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük bölümünü yok sayan bu yeni tasarının geri çekilmesini istiyorlar. Hiç unutmuyorum.. 70’li yıllarda çalışan kadınlar ve çocukları konusunda bir araştırma yaparken, gittiğim her büyük işyerinde ya da sanayi kuruluşunda 90 kadın, 93, 95, 98 ya da 99 kadının çalışıyor olması dikkatimi çekmişti. Nedir bu 90’lı sayıların hikmeti diye soruşturduğumda, ortaya çıkan gerçek beni dehşete düşürmüştü: O tarihte 100 kadın çalıştıran, kreş açmak zorundaydı yasaya göre! Ve sırf kreş açmamak için kadın çalışan sayısını 90’larda tutuyorlardı! Nasıl anlatmalı ki.. çocuklar, hem kadın hem erkeğindir! Kreş sadece çalışan kadına değil, çalışan erkeğe de gereklidir! Vesaire vesaire.. işimiz zor!.. Nasıl anlatmalı ki, kadınlara analık ve doğurganlık hallerinde sosyal güvence sağlaması; kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması; kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiili hizmet zammı haklarını tanıması gerekir. Nasıl anlatmalı ki, bunların hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesi gerekir! İşte yarından başlayarak, kadın kuruluşları bunları Meclis’tekilere anlatabilmek için sokağa dökülecek! www.zeyneporal.com Gençlerin başarısı Sahnede onları görmeliydiniz! Hepsi birer yıldızdı. Pırıl pırıl parlıyorlardı. Genç, güzel ve aydınlıktılar! Dışa vuran, iç güzellikleriydi. Dışa vuran, gözbebeklerindeki sevinç ve umuttu. Dışa vuran, yaptıkları işe inançları ve bağlılıklarıydı. Dışa vuran ve hepimizi peşlerinden sürükleyen sesleriydi… Siemens Opera Yarışması’nın ödül töreninden sonra dinlediğimiz genç yıldızlardan söz ediyorum. Özgecan Gencer (birinci), Sirel Yakupoğlu (ikinci), Nesrin Gönüldağ ve Süreyya Evren Karacan (üçüncülüğü paylaşanlar) ve Fuat Kılıç Aslan (mansiyon) opera repertuvarının ünlü aryalarını seslendirirlerken, geleceğe, dünya sahnelerine, daha da büyük başarılara kanat çırpmaya başlamışlardı bile… Onları dinlerken, bu yıl onuncusu yapılan Siemens Opera Yarışması’nın genç şancılara kazandırdıklarını, onlara açtığı yolları, sağladığı imkânları düşünüyordum. Bu yarışma aracılığıyla, bizim gençlerimiz de evrensel çağdaş kültürün bir parçası oluyordu. Müzik dünyasıyla bütünleniyordu. Bugüne dek yarışmaya girenler, kazananlar, derece alanlar bunu çoktan kanıtlamışlardı. pınıyor / Takvimsiz bir kasırgada / Asya kıyılarında esen / Kitapların yazdığından / Da önce başladı fırtına / Düşürür yıldızlarını tek tek / Çaresiz bir bayrak boşluğa /Saldırıyı televizyon ekranından gördüğüm an, “Vay be, bumerang geri döndü” demiştim. Avustralya yerlilerinin fırlattığı bumerangın, atıldığı yere geri dönmesine benziyordu uçaklarla yapılan saldırılar. 11 Eylül saldırısı sonrasında bir sabah, Cumhuriyet gazetesini açınca sevgili dostum Zafer Temoçin’in aynı düşünceyle uçakları bumeranga benzettiği karikatürünü görünce hiç şaşırmadım. Bunu ona ben mi söylemiştim?.. Hayır, sadece aklın yolu birdi!.. Buna futbolda “oyunu okuma” derler. Siz saha içinde doğru yerde duruyor ve oyunu sıkı takip ediyorsanız, atakların gelişimini görebilirsiniz. Kalecinin en vefalı dostu İri cüssesiyle kaleyi kapatan Rus kaleci Lev Yaşin, şut atacağı bir açık vermezdi rakip oyuncuya. O denli seviliyordu ki, futbolu birkaç kez bırakmasına rağmen taraftarın isteğiyle eldi venlerini giymek zorunda kalmıştı. Tek dev adam Yaşin, 2 Temmuz 1967’de, Turgay Şeren’in jübilesi için “Mithatpaşa Stadı”na gelen dünya yıldızları arasındaydı. Yaşin, veda maçının oynanacağı günün bir gün öncesinde, duygularını şöyle anlatır Halit Kıvanç’a: “Şu anda Turgay’ın hissettiklerini, kusura bakmayın ama siz yeteri kadar anlayamazsınız. Onu sadece ben anlayabilirim. Çünkü onun yaşadıklarını ben de aynen yaşadım. Yarın bir futbol kalesinin önüne son kez geçecek. Bunun ne demek olduğunu, o kaleye yıllarını vermiş ben anlayabilirim. Bilmezsiniz, o üç direği… Kalecinin en yakın, en vefalı dostudur onlar… Derdini onlara anlatır bazen kaleci.” 90 dakika sahada olup arkadaşlarına bir kez olsun sırt dönmeyen tek oyuncu kalecidir… Ve İlhan Selçuk, Cumhuriyetin, 1923 devriminin kalecisidir… Bir kez olsun sırt çevirmemiştir Atatürk ilkelerine, devrimlerine… Gecenin karanlığında alıp götürdüler koca çınarı… En büyük hakem olan “tarih” çaldı düdüğü: “Ofsayt!..” T.C ÜSKÜDAR 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2007/191 Davacı Rahime Mataracı vekili Av. Ali Mahir Başarır tarafından, davalılar Mustafa Aktürk, Ayten Karaağaçlı, İsmet Aktürk, Nurten Karalı, Oktay Aktürk aleyhine açılan verasetin iptali davasının yapılan yargılaması sırasında; Davalı OKTAY AKTÜRK’ün 1 Selami Ali Mah. Trablus Sok. No: 3/2 Bağlarbaşı/Üsküdar/İstanbul 2 Mataracı Köyü Maçka/Trabzon 3 Kefçedede Mah. Pırnol Sok. No: 2 D: 1 Üsküdar/İstanbul 4 Kefçedede Mah. Pınar Sok. No: 2 d: 1 Üsküdar/İstanbul olarak belirtilen adresine tebligatlar yapılamamış, tebligatlar bila tebliğ iade edilmiş ve yaptırılan tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilememiş bulunduğundan; dava dilekçesinin adı geçene ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olmakla; Duruşma günü olan 29.05.2008 tarihinde saat 11.30’da bizzat duruşmada hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, duruşmalara gelmediğiniz taktirde HUMK.nun 213377 maddeleri gereğince yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 26.03.2008 Basın: 17458 ERKAN CÖNE C MY B C MY B Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle