06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Anayasa Değişikliğinin Denetimi Yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan bir anayasa değişikliği, anayasanın 2. maddesiyle, yani Cumhuriyetin değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek nitelikleriyle doğrudan ilgili olacaktır. PENCERE Nur Suresi 31. Ayet Ne Diyor?.. Özdemir İnce’nin dünkü yazısının başlığında 18 adet ‘s’ harfi vardı: “ Tıssssssssssssssssss...” S’ler bir tepkiyi belirtiyordu... Çünkü Özdemir İnce köşesinde Nur Suresi’nin 31’inci ayetini ele almış, Türkçeye çevirisinin yanlışlığını sergilemişti... Ama, kimseden ses çıkmamıştı... “... yazılar sanki yazılmamış muamelesi görmüştü...” Oysa İnce haklıydı... ? Türbancılar kadın üzerine tesettürü Nur Suresi’nin 31’inci ayetine dayandırıyorlar.. Peki, bu ayette ne var?.. Çarşaf var mı?.. Başörtüsü var mı?.. Türban var mı?.. Yok... Ayetin çevirisi tartışmalı... Özdemir doğrusunun şöyle olduğunu vurguluyor: “Söyle inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar. Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar.” Ve İnce yazısını sürdürüyor: “Gazeteciliğin ve gazete yazıcılığının meslek etiği, Doç. Dr. Şahin Filiz ile benim iddialarımızın doğru olup olmadığını araştırmak ve doğru ise sonuna kadar bizim iddiamıza sahip çıkmaktır.” (Hürriyet 8.2.2008) ? Özdemir İnce’nin bu köşe yazısının çıktığı gün, Cumhuriyet’te Doçent Dr. Şahin Filiz’in yazı dizisinin dördüncüsü tam sayfa yayımlanıyordu... Dizinin başlığı: “Türban Söylemiyle Sömürülen İslam ve Aldatılan Türk Toplumu...” Ama medyada tepki ne?.. Tııısss... Bu, bir yöntemdir... Dinci kesim yanıt veremeyeceği savlar karşısında susmayı, işi geçiştirmek yolunda taktik olarak uygulamaktadır... Bugün dinci gazetelerin köşelerinde yazan sözüm ona hocalar da hurafelerle al gülüm ver gülüm Müslümanları uyutmaya çalışmaktadırlar... ? Türban ne Kuranıkerim’in emridir... Ne Müslümanlığın şartıdır... Erkek egemen toplumda ‘AmerikancıDinci’ siyasetin bayrağıdır... Kadın tesettürü Çankaya’ya, Başbakanlık konutuna tırmanmıştır; şimdi üniversiteye girecektir... Özdemir’in ele aldığı Nur Suresi’nin 31’inci ayeti doğru çevrilmiş, eğri çevrilmiş dincilerin umurunda değildir... Ama, ne olursa olsun, aklı başında olanların doğruya ve gerçeğe destek vermeleri gerekiyor... Çünkü din adına yutturmaca Türkiye’de iktidar siyasetine dönüştü... Buna ‘dur’ demek her yurttaşın, her Türk vatandaşının, her Müslümanın görevidir... UN. Adriatica ADININ İtalyanca olduğuna bakmayın siz; Türk bandırasıyla çalışan bir geminin adıdır bu. Bir “roro” gemisi. Yani, onlarca tonluk “TIR”ların köprüye girer gibi girdikleri ve uzak limanlara taşındıktan sonra parkingden çıkar gibi çıkıp yollarına devam ettikleri bir gemi tipi. Kısacası, şehir hatlarındaki araba vapurlarının, yolcu da taşıyan orta büyüklükteki feribotların azmanı bir gemi. UN. Adriatica, geçen gün adını taşıdığı denizde Trieste’ye giderken yandı. Niçin yandığı bilinmiyor. TIR’larla birlikte “tehlikeli” denen bir yük de taşıdığı bildiriliyor ama, yükün ne olduğu bilinmiyor. Asıl bilinen ve haber olarak dünyaya duyurulan, bir “Türk” gemisinin yandığıdır. Zaten bandırası da öyle, adları gazete sütunlarına geçen mürettebat da Türk. Herhalde dünyanın denizcilik çevrelerinde, Türkleri denizciliğe yakıştırmayan ve “Malta’yı bulamayıp geri dönmüş Türk kaptanı deryası” hikâyeleri uyduranlar, etekleri zil çala çala konuşmaya başlamışlardır bile; “Türkler nasıl roro işletmeciliğine kalkışırmış, sonuç meydanda!” diye. ysa, yakın zamana kadar, UN. Adriatica’yla birlikte Akdeniz’in en büyük, en yeni, en iyi işletilen bu roro filosu, artık Türklerin değil, U.N.D’yi satın alan K.K.R adlı bir Amerikan şirketinindir. U.N.D, “umum nakliyeciler”i dernek olarak birleştirip Ulusoy’un öncülüğünde koskoca bir filoya dönüştüren başarılı bir girişimdi. Avrupa’nın çeşitli yerlerine gidecek TIR’lar gemiyle Trieste’ye taşınırken şoförlerin bir kısmı bu gibi konforlu gemilerle, bir kısmı uçakla o limana götürülürdü. Herhalde, şimdiki sahipleri de öyle yapıyor ve dünyanın parasını kazanıyorlardır. Peki, niçin satılır böyle bir şirket? Üstelik yabancılara? Belki, birtakım sıkıntılar vardı. Belki satış geliriyle daha kârlı başka işler yapmak düşünülmüştü. Belki de “Artık yeter” diyerek yana çekilmek isteyenler çıkmıştı kurucular arasında. Ticaret dünyasıdır, hikmetinden sual olmaz. Hele denizciliğe duygusallıkla bağlanıp Asyalı bir kavimden denizci bir halk yaratarak dünya denizlerine açılmayı bir ulusal rüya sayanlardansanız. öyle düşününce, ister istemez, bu ülkede tarifeli Akdeniz, Kuzey Avrupa, Uzakdoğu seferleri gibi roro’culuğu da başlatan ve bir bakıma ticaret denizciliğinin okul filosu gibi çalışan D.B. Deniz Nakliyatı T.A.Ş’yi anımsamadan edemezsiniz. Yetmiş küsur gemisi sadece 59 milyon dolara “özelleştirilmiş” o şirket “kamu” sahipliğinde kalmış olsaydı, şimdiki gibi “özel” nedenlerle elden çıkarılır mıydı Adriatica gibi gemiler? Özelle kamusal arasındaki fark bu olduğu gibi, Türk halkına bir türlü anlatılamayan da budur. Bülent SERİM Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri nayasanın 148. maddesine göre Anayasa Mahkemesi, yasaları biçim ve esas yönlerinden, anayasa değişikliklerini ise yalnızca biçim yönünden denetleyebilmektedir. Anayasa değişikliklerine ilişkin biçim yönünden denetim de, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği koşuluna uyulup uyulmadığının incelenmesiyle sınırlandırılmıştır. Bu durumda Anayasa Mahkemesi, türbana ilişkin anayasa değişikliğini inceleyebilecek midir? Bu soruya yanıt ararken anayasal kurallara ve Anayasa Mahkemesi kararlarına dikkatlice bakmak gerekir. A O Biçimsel denetim 196l Anayasası’nın Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinin düzenlendiği 147. maddesinde, anayasa değişikliklerini de içerecek biçimde, “Anayasa Mahkemesi’nin kanunların … anayasaya uygunluğunu denetleyeceği” kurala bağlanmışken, verilen kararlarda (1970/3l, 1971/37), anayasa değişikliklerinin hem biçim, hem esas yönlerinden anayasaya uygunluğunu denetlemenin Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkisi içinde bulunduğunun kabul edilmesi üzerine, 1488 sayılı Yasa’yla, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini inceleme yetkisi “şekil şartlarına uygunlukla” sınırlandırılmıştır. Yine, 1961 Anayasası’nın 1. maddesinde, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” kuralı getirilmiş; 9. maddesinde de, Devlet biçiminin Cumhuriyet olduğuna ilişkin kuralın değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi, l699 sayılı Anayasa değişikliğine ilişkin Yasa önüne geldiğinde, öncelikle, Devlet biçiminin Cumhuriyet olduğuna ilişkin kuralın değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceğini içeren 9. maddesini irdelemiştir. Yüksek Mahkemeye göre, yasa ve o nitelikteki anayasa değişikliklerinin teklifini düzenleyen anayasa kuralları birer biçim kuralları olduğuna göre, teklifi yasaklayan kural da bir biçim kuralıdır. Anayasanın 9. maddesinde önce bir değişmezlik ilkesi konmuş, sonra teklif yasağı getirilmiştir. Dolayısıyla 9. madde biçime ilişkin iki kural içermektedir ve maddede yer alan yasak, bir biçim koşuludur. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi, ana yasanın değiştirilemez nitelikteki kurallarını ilgilendiren değişikliklerin anayasaya biçim yönünden uygunluğunu esastan inceleyebilir. 1982 Anayasası’nın148. maddesinde, anayasa değişikliklerinin yalnızca biçim yönünden incelenip denetlenebileceği; 4. maddesinde de, devlet biçiminin Cumhuriyet olduğuna, Cumhuriyetin niteliklerine ilişkin kurallar ile 3. madde kurallarının değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği belirtildiğine göre, yukarıda 196l Anayasası yönünden varılan sonuç, l982 Anayasası yönünden de geçerlidir. Gerçi, anayasanın l48. maddesinde, anayasa değişikliklerine ilişkin biçimsel denetim, “teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı”nın incelenmesi ile sınırlandırılmıştır. Ancak, bu sınırlama yukarıda varılan sonuca etkili değildir. Çünkü, bir kez, sınırlama kuralında “teklif … şartına uyulup uyulmadığının” incelenmesi zorunlu kılınmıştır. Anayasanın 4. maddesinde, “değiştirilmesi teklif edilemez” denildiğine göre, bu koşula uygunluğun denetimi, sınırlandırma kapsamına girmemektedir. B Yargısal denetim İkinci olarak, Anayasa Mahkemesi, anayasal rejimi korumakla görevli ve yükümlü bir yüksek yargı organıdır. Anayasanın 11. maddesindeki, anayasa kurallarının başta yasama, yürütme ve yargı organları olmak üzere herkesi bağlayan temel hukuk kuralları olduğu, yasaların anayasaya aykırı olamayacağı; l48. maddesindeki, Anayasa Mahkemesi’ne verilen yasaların biçim ve esas yönlerinden anayasaya uygunluğunu denetleme görev ve yetkisi; l53. maddesindeki, Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğu yolundaki kurallar ve Anayasa Mahkemesi’nin bir yüksek yargı organı olarak düzenlenmesi birlikte değerlendirildiğinde, Yüksek Mahkeme’nin anayasal rejimi koruma görevi ortaya çıkmaktadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de, l975/87 kararında yer verilen “Anayasayı yargısal denetim yoluyla korumakla görevli Anayasa Mahkemesi” saptamasıyla, bu yorumumuzu doğrulamaktadır. Anayasanın l. maddesinde, Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu vurgulanmış, 2. maddesinde de, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtil miştir. Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında, türbanın bir siyasal simge olduğunu, yükseköğretim kurumlarında başın kapatılmasının anayasanın 2. maddesindeki “demokratiklik” ve “laiklik” ilkelerine aykırı olacağını kabul etmiştir. Bu durumda, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan bir anayasa değişikliği, anayasanın 2. maddesiyle, yani Cumhuriyet’in değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek nitelikleriyle doğrudan ilgili olacaktır. İşin özünde, değişmezlik ilkesiyle güvenceye alınan, ilk dört maddeyle nitelikleri ve esasları belirlenmiş olan Cumhuriyet rejimidir. Bu rejimin ilke ve kurallarında, başka maddelerde yapılacak düzenlemelerle dolaylı yoldan değişikliğe gitmek, “değişmezlik” ilkesi ve amacıyla bağdaşmayacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin l975/87 kararında da vurgulandığı gibi, “Anayasanın öteki maddelerinde yapılan değişikliklerle doğrudan veya dolaylı yoldan bu ilkeleri değiştirmeyi amaç güden herhangi bir kanun, teklif ve kabul edilemez”. Anayasa Hukuku Profesörü Sayın Erdoğan Teziç’in şu saptaması, konunun hukuksal önemini belirtmesi yönünden yinelenmelidir. Anayasanın değiştirilemez maddelerini, başka maddeleri değiştirerek dolanmak, etkisiz kılmak “usul saptırması”dır ve anayasaya karşı hiledir. Bu durumda Mahkeme, biçim yönünden esası inceleyebilir. (Fikret Bila, Milliyet, 25.1.2008) Rejim ve anayasa Devlet rejiminin içeriğini değiştirerek onu hukuk alanında istendiği biçimde işlemez duruma sokacak bir anayasa değişikliği düşünülemez. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, çağdaş anayasalar, anayasal rejimi yasama organının kendisine, daha açık deyişle çoğunluğun baskısına karşı koruyacak kurallar ve kurumlara yer vermiştir. Anayasamıza 4. madde de bu amaçla getirilmiştir. Bu nedenle, ilk dört maddeyi ilgilendiren anayasa değişikliklerinin biçim yönünden denetiminde salt oylama sayısıyla yetinilmesi olanaklı değildir. Tersi durumda, ilk dört maddede değişikliğe gitmeden diğer maddelerde yapılacak değişikliklerle anayasal rejimin değiştirilmesi olanaklı kılınmış olur ki, bu asla kabul edilemez. Sonuç olarak, başın örtülmesini serbest bırakacak anayasal düzenlemenin, 2. maddedeki demokratiklik ve laiklik ilkelerini doğrudan ilgilendirdiğinden, biçim yönünden anayasaya uygunluk denetiminin yapılmasına hukuksal bir engel yoktur. [email protected] T.C. KAYSERİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2008/31 Davacı BUZKAN MOBİLYA SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. tarafından, davalı HASIMSIZ aleyhine açılan İflas (İflasın Ertelenmesi) davası nedeniyle; Açılan bu davanın yargılaması 27/02/2008 günü, saat 09:59’a bırakılmıştır. Davacı tarafça İİK.nun 179 ve 324. maddeleri gereğince, iflasın tespiti ve ertelenmesi davası açılmış olmakla, iflasın tespiti ve ertelenmesi talebi nedeni ile, haklannın zedelendiğini iddia eden gerçek veya tüzel kişilerin, iflasın tespiti ile ertelenmesi, ilanının yayınlanmasından itibaren 15 gün içinde Mahkememize başvurarak, itiraz ve müdahale talebinde bulunmaları, bu süre içerisinde itiraz ve müdahale talebinde bulunmayanların, itiraz ve müdahalelerinin kabul edilmeyeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 29/01/2008 (Basın: 6159) CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle