22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr ‘ADSL ’de telefon zorunluluğu olamaz’ diyen uzmanlardan internet abonelerine çağrı: 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Hakkınızı arayın, dava açın! ? Türkiye’de ortalama bir internet erişimi için Japonya ve Fransa gibi ülkelerden 30 kat fazla ücret ödeniyor. Bu faturaya bir de zorunlu telefon aboneliği eklenince, dünya standartlarının çok altında bir hizmet için katlanılması gereken maliyet asgari ücreti bile geçiyor. NECDET ÇALIŞKAN Uluslararası Sermaye Yeni Piyasalara Yönelecek mi? Amerikan ekonomisinde konut sektörü ve vasıfsızkredi (subprime credit) sektörlerinde patlak veren küresel kriz giderek yaygınlaşıyor. ABD ve Avrupa ekonomilerinde süregelen durgunluğun daha sert bir finansal çözülmeye (financial meltdown) yol açıp açmayacağı tartışıladursun, Türkiye’de ekonomi idaresinin “resmi” görüşü, “artık her şeyin farklı olduğu” ve “sağlam temeller üzerinde duran Türkiye ekonomisinin ABD ve Avrupa’dan kaçan sermayeye sığınak sağlayacağı” söylemleri üzerine kurulmakta. Hatta küresel durgunluğun Türkiye açısından neredeyse bir “fırsat” olarak algılanması gerektiği, gelişmiş ekonomilerden kaçacak olan sermayenin Türkiye’ye geleceği beklentisi sıkça dile getiriliyor. Türkiye ekonomisinin cari işlemler açığı, makyajlanmış kamu finansmanı açıkları ve süregelen işsizlik sorunlarıyla birlikte harmanlanmış olan mevcut dengesiz yapısının “sağlam temeller” oluşturup oluşturmayacağı tartışması bir yana, şu soruyu sormamız gerekiyor: “Hangi uluslararası sermayeden bahsediliyor?” Uluslararası finans piyasaları bir çözülmenin eşiğine gelmiş iken ve 2003sonrasının finansal köpükleri peşi sıra patlayıp çökerken, Türkiye ve benzeri “yükselen piyasa ekonomilerine” yönelmesi beklenen sermaye birikimi ne kadar gerçektir? Gerçek şu ki finansal piyasalarda hızlı bir sermaye kaybı yaşanıyor. Örneğin, New York Üniversitesi’nden Profesör Nouriel Roubini söz konusu sermaye kayıplarının 2008 boyunca felaket boyutlarında olabileceği uyarısında bulunuyor. Profesör Roubini’ye göre uluslararası piyasalarda finansal çözülme sonucu yaşanacak olan finansal kayıplar birbirini tetikleyerek bir şeytani fasit daire yaratmak üzere. Profesör Roubini, söz konusu finansal kayıpların büyüklüklerine dair somut tahminler geliştirerek Amerikan hane halklarının konut fiyatlarındaki gerilemeyle birlikte yaşamış oldukları servet kayıplarının 4 ile 6 trilyon ABD Doları’na ulaşacağını tahmin ediyor. Buna ek olarak vasıfsızkredi piyasasındaki ek kayıpların 250300 milyar dolara, batık konut kredilerinin ise 400 milyar dolara değin yükseleceğini vurguluyor. Bankacılık sektöründe birbirini tetikleyerek yaygınlaşması beklenen bu daralmanın aralarında şirketler, küçük ve orta boy üreticiler, hane halkları ve öğrencilerin de bulunduğu geniş kullanıcı kesimlerini de etkisi altına alacağı düşünülürse Roubini’nin hesaplamalarına göre mevcut krizin küresel finans sistemine faturasının 1 trilyon dolara ulaşacağı gözüküyor. Dolayısıyla Amerika ve Avrupa’nın finansal merkezlerinden Türkiye benzeri gelişmekte olan piyasalara gelmesi beklenen sermayenin aslında “buharlaşıp” kaybolmasının daha gerçekçi bir beklenti olacağından endişe etmek gerekiyor. ??? Bu aşamada şu soruyu sorabiliriz: Türkiye ekonomisi geçmişte Amerika’nın durgunluğa girmiş olduğu dönemlerde nasıl etkilenmiş idi? Yakın geçmişten alacağımız deneyimler nelerdir? Aşağıdaki şekil bu sorulara kabaca bir ön yanıt arama çabasını yansıtmaktadır. Şekilde ABD ve Türkiye ekonomilerinin son on yıllık dönemde sergilemiş oldukları büyüme hızları sergilenmektedir. ‘YASA HİÇE SAYILIYOR’ Tüketici Hakları Uzmanı Avukat M. Bülent Deniz: “4077 sayılı yasa ihlal ediliyor. Bu Tüketici Hakları Yasası’na göre bir malın satışı, başka bir malın satışına dayatılamaz. ADSL için zorunlu sabit telefon hattına gerek yok ama tüketiciler bu konuda yeterince bilgilendirilmiyor. ADSL bağlatmak isteyen, telefon abonesi olmak zorunda değil. Tüketici ADSL abonesi olurken zorunlu olarak telefon abonesi yapmak isteniyorsa, Telekomünikasyon Kurumu’na veya en yakın Tüketici Mahkemesi’ne başvurabilir. Geçen yıl bu konuda örnek bir dava oldu. Kocaeli’de bir tüketici, 2007 başında ADSL abonesi olduğunda beraberinde tahsis edilen telefon hattını kullanmadığından iptal ettirmek istedi. Ancak TT talebi kabul etmedi. Bunun üzerine Kocaeli Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne başvuran abone, istediği sonucu aldı. Hakem heyeti; ‘Bilirkişinin teknik raporunda TT’nin altyapısının sabit telefon olmadan da ADSL kullanımına müsait olduğu görülmüştür. Bu yüzden 4077 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince bir mal veya hizmetin satışı başka bir mal veya hizmetin satın almasına bağlanmayacağından tüketicinin telefon hattının iptali talebinin haklılığına, TT’nin hattı iptal etmesine karar vermiştir’ şeklinde karar aldı. Bu karar halen geçerli.” İnternet abonelerinin karşı karşıya bırakıldığı “telefon esareti”, hem tüketicilerin hem de ADSL hizmeti veren şirketlerin mağduriyetlerini daha yüksek sesle dile getirmesine yol açıyor. OECD’nin en pahalı interneti ile karşı karşıya bırakılan Türk tüketicisi, 1 megabitlik bir erişim için Japonya ve Fransa’dan 30 kat, İngiltere’den 20 kat, Almanya’dan 12 kat, ABD’den 8 kat, hatta AB’nin en pahalı internetinin olduğu Yunanistan’dan bile 3 kat fazla ücret ödemek durumunda. Üstelik bu ücretlere Türkiye’deki telefon abonesi olma zorunluluğu nedeniyle ödenilen aylık 15 YTL ’lik sabit ücret ise dahil değil. AB’de hanelerdeki internet erişimi yüzde 54’ü bulurken bu oran Türkiye’de yüzde 18.9. Bu oran ile Türkiye’nin Avrupa’da sondan ikinci sırada yer aldığına dikkat çeken uzmanlar, ADSL’de telefon zorunluluğunun da kaldırılarak tüketicinin cebinden çıkan ücretin aşağıya çekilmesiyle internetin yaygınlaşacağını vurguluyor. T T’nin, telefon abonesi olmadan ADSL hizmeti almaya izin vermediğine dikkat çeken Superonline Genel Müdürü Savaş Ünsal, “Sadece ADSL hizmeti almak için telefon hattı almak zorunda kalan kullanıcının internet için ödediği fatura aslında en düşük 29 YTL değil, 44 YTL’dir (29 YTL ADSL aylık erişim ücreti + 15 YTL sabit ücret). Bir başka deyişle ADSL kullanmak isteyen bir kullanıcının cebinden senede 528 YTL çıkmaktadır. Bu rakam aylık net asgari ücret rakamının bile üzerinde” diye konuştu. Türkiye’de internetin gelişmesinin önündeki en büyük engelin fiyat olduğunu belirten Ünsal, “ADSL erişiminde sabit ücret ödeme zorunluluğu kaldırılmalı. Telefonu sadece ADSL erişiminde kullanan aboneler den alınan sabit ücret, sektörün yasal düzenleyicisi Telekomünikasyon Kurumu tarafından yeniden değerlendirilmeli” dedi. Kendi müşterilerinden de ADSL’deki bu telefon zorunluluğuyla ilgili olarak ciddi şikâyetler aldıklarının altını çizen Ünsal, yaşanan sıkıntıyı şu sözlerle aktarıyor: “Kullanıcılar ADSL erişimi dışında telefon hizmetlerini kullanmasalar dahi telefon aboneliği almak ve 15 YTL’lik telefon sabit ücretini ödemek zorundalar. Bu da ADSL için kul lanıcının yılda fazladan 180 YTL ödemesi anlamına geliyor. Nüfusun yüzde 83’ünün cep telefonu kullandığını dikkate alırsak evdeki sabit telefon hattını sadece internet erişimi için tutan kullanıcıların sayısı azımsanmayacak kadar çok.” 2004’te TT tarafından kendilerine tahsis edilen çok az sayıda ADSL kapasitesiyle satışa başladıklarını belirten Ünsal, geçen 4 senede tüm zorluklara rağmen SuperADSL ile 55 bin adet aboneye ulaştıklarını söylüyor. 714.9 YTL’YE ULAŞTI Forbes’in zenginler sıralamasına Türkiye’den 13 dolar milyarderi daha eklendi Açlık sınır tanımıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dört kişilik bir ailenin beslenebilmesi için gerekli aylık asgari harcama tutarı şubat ayında yüzde 3.01 artışla 714.9 YTL ’ye ulaştı. Enflasyon son bir yılda yüzde 8.2 olarak gerçekleşirken, “açlık sınırı” kabul edilen asgari gıda son bir yılda yüzde 13.7 arttı. Gıda dışındaki gereksinimlerle birlikte dört kişilik ailenin “yoksulluk sınırı” kabul edilen aylık asgari harcama tutarı şubat itibarıyla 2 bin 329 YTL’ye ulaştı. Buna göre bir yıl önceye göre açlık sınırı 86 YTL, yoksulluk sınırı 281 YTL arttı. Türkİş’in “Açlık ve Yoksulluk Sınırı” araştırmasının şubat ayı sonuçları açıklandı. Buna göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için yapmak zorunda olduğu aylık asgari harcama tutarı şubat ayında önceki aya göre yüzde 3.01 artarak 714 YTL 92 YKr oldu. Geçen yılın şubat ayında dört kişilik bir ailenin aylık asgari mutfak harcaması 628 YTL 75 YKr düzeyinde bulunuyordu. Karamehmet’in dönüşü Ekonomi Servisi Türkiye’nin 2007 zenginler listesi açıklandı. Milyarderlerin sayısı, 2007’de 13 kişinin eklenmesiyle 36’ya ulaştı. Türkiye’nin (milyonerler dahil) zenginler listesine bu yıl 15 yeni yüz eklenirken ilk 100’dekilerin servetleri yüzde 31 artarak 111.8 milyar dolara tırmandı. Listenin bu yılki şampiyonu Çukurova Holding’in patronu Mehmet Emin Karamehmet oldu. SERVETLERİ ARTTI Karamehmet Şarık Tara Hüsnü Özyeğin Ahmet Zorlu Sabah gazetesinin, Forbes Türkiye’nin bu ay yayımlanacak sayısına dayandırarak yaptığı habere göre, Karamehmet deyim yerindeyse küllerinden doğarak zirveye çıktı. 4.3 milyar dolarlık serveti nin önemli bir kısmı Turkcell’den, 1.5 milyar dolara yakın bir bölümü de bağlı diğer şirketlerden geliyor. Bugün 1.5 milyar dolar ciro yapan İddaa ile bahis sektörüne giren Karamehmet, gelecek dönemde en önemli gelir kaynaklarından birine sahip olmaya aday. Çukurova’nın yüzde 70’ine sahip olduğu Genel Enerji de, 5.5 milyar dolarlık bir petrol sahasında çalışıyor. Kaynak: USA Economic Report of the President, http://www.gpoaccess.gov/eop/index.html; TC Merkez Bankası veri dağıtım sistemi; www.tcmb.gov.tr Şekil’de geçen veriler, Türkiye ekonomisindeki dalgalanmaların ABD’ye görece çok daha sert olduğunu vurguluyor. Ancak Türkiye’de eğer deprem ve BrezilyaRusya krizlerinin bulaşıcı etkilerinden kaynaklanan 1999 krizini bir an için göz ardı edersek, her iki ekonomideki dalgalanmaların oldukça eş zamanlı sayılabileceğini gözlemekteyiz. İlginç olan bir başka gözlem ise Türkiye’nin 2001 krizinin öncüllerinin Amerika’da yaşanmış olan durgunluk ile eş zamana denk gelmesine dayanıyor. Türkiye’de yaygın olan medyatik söylemin aksine, 2001 krizinin sadece “yurtiçinden kaynaklanan bir siyasi gerilim” ile açıklanamayacağını gösteren bu gözlem, aslında Türkiye ekonomisinin dış sermaye girişlerine ve ABD’nin “canlılığına” ne kadar bağımlı olduğunun da altını çiziyor. Türkiye’nin 2003 sonrasındaki hızlı büyüme süreci ile aynı dönemde ABD’de yaşanan genişleme ve 2005’ten başlayarak her iki ekonomideki yavaşlama ise son derece belirgin duruyor. Bir gerçek son derece yalın olarak karşımızda duruyor: Türkiye 2008’de derinleşmesi beklenen durgunluk ve finansal çözülme ortamına son derece dengesiz ve kırılgan bir yapıyla yakalanmak üzere. Philips zarardan kâra geçti Ekonomi Servisi Philips Türkiye ve Kafkaslar Üst Yöneticisi (CEO) Fridus Vest, 20022007 yılları arasında satışlarını üçe katladıklarını ve şirketi zarar eden bir noktadan devamlı ve kârlı büyüyen bir şirkete dönüştürdüklerini söyledi. Vest, düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada Philips’in, 1 Ocak 2008 itibarıyla tüm dünyada ve Türkiye’de sağlık bakım, aydınlatma ve tüketici yaşam tarzı olmak üzere 3 ana sektöre odaklana ? Yeniden yapılanma sürecine giren Philips tüm dünyada stratejik satın almalara gideceğini açıkladı. rak organizasyon yapısını basitleştirdiğini söyledi. Vest, Türkiye’deki hedeflerinin, kârlı büyümeyi sağlamaya devam etmek olduğunu kaydederek, stratejik satın almalarla da ilgilendiklerini ifade etti. Vest, Türkiye’de geçirdiği 6 yılın ardından 1 Mayıs 2008 tarihi itibarıyla Philips’ten emekli olacağını da açıkladı. TUROB GENEL KURULU Bayındır yeniden başkan Ekonomi Servisi Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği’nin (TUROB) 19. Olağan Genel Kurulu İstanbul’da yıpıldı. Genel kurulda yapılan seçimlere tek aday olarak giren TUROB’un mevcut başkanı Timur Bayındır yeniden başkan seçildi. Genel kurulda konuşan Bayındır, Dünya Turizm Örgütü verilerine bakıldığında, turist sayısında 2007’de dünya turizmi yüzde 6 büyürken, Türk turizminin yüzde 17.8’lik bir büyüme gösterdiğini belirtti. Bu yıl dünya turizminde bir daralma beklenirken, Türk turizminde yüzde 10’un üzerinde büyüme öngörüldüğünü ifade eden Bayındır, “Artık, turist sayısındaki artışın yanı sıra turist başına getirdiğimiz dövizi de arttırmanın yollarını aramalıyız’’ dedi. Turizmde hedeflerinin ve hayallerinin büyük olduğunu ifade eden Bayındır, hedeflerine ulaşma konusunda Türkiye Otelciler Birliği Yasası’nın çıkarılmasını, telif hakları ve ÖTV vergileri gibi öncelikli sorunların çözülmesini istediklerini anlattı. Fridus Vest B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Gözleri pırıl pırıl, coşkuyla anlatıyor Dilek... 2007 genel seçimlerinden sonra kendisinin de ailesindeki ve etrafındaki pek çok insan gibi nasıl büyük bir üzüntü ve öfke yaşadığını, ardından “Bu böyle olmaz, olmamalı” diyerek arayışa girdiğini... Hayal kırıklığı ve “Bunlar beni farklı bir ideoloji ve amaca alet etmeye çalışıyorlar” saptaması ile sonuçlanan bir denemeden sonra toplumsal dönüşüm hareketi ile tanıştığını söylüyor heyecanla. “Artık inanacak, uğruna mücadele edecek bir amacım var” diye ekliyor. Dilek, İstanbul Üniversitesi İletişim Bölümü’nde öğrenci. Kendisi gibi öğrenci olan bir grup gençle birlikte yapmaya çalıştıkları ise kendi söylemi ile “CHP’nin yüzünü halka döndürmek ve kendi geleceğini kendi şekillendirmek”. Dilek ve arkadaşlarının neler yaptıklarına geçmeden önce toplumsal dönüşüm projesi hakkında bilgi verelim isterseniz. Projenin mimari CHP Parti Meclisi Üyesi, eski CHP Gençlik Kolları Başkanı Ayhan Yalçınkaya... 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardın Bir Çözüm: Toplumsal Dönüşüm dan, geçmiş yıllarda gençlik kollarında ve CHP’nin diğer kademelerinde birlikte görev yaptıkları 30’u aşkın ilden bir grup arkadaşı ile 23 Eylül tarihinde Ankara’da bir araya gelip bir değerlendirme yapmışlar ve ardından “2007 Seçimleri ve Çözüm TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM” adlı bir rapor hazırlamışlar. 15 sayfalık bu raporun birinci bölümü “AKP ve Toplumsal Dönüşüm Araçları” altbaşlığı ile AKP’nin nasıl tüm devlet olanaklarından yararlanarak, belediyeleri arkasına alarak, dernek ve vakıfların da büyük maddi ve manevi katkıları ile toplumsal dönüşüm için tüm araçları kullandığını anlatıyor. Kömür dağıtımından, özel yurtlara, AKPli belediyelerin açtıkları kadın ve gençlik evlerinde, bir yandan insanların sorunlarına çözüm bulmaya çalışırken bir yandan kendi ideolojilerini nasıl benimsettiklerine, Deniz Feneri Derneği gibi “yoksul halkı kucaklama” misyonu ile hareket eden dernek ve vakıfların küçümsenmeyecek bir güçle toplumsal dönüşüme hizmet ettiklerine ve bu dönüşümün ister istemez AKP’ye oy oranı olarak yansıdığı gerçeğine dikkat çekiliyor. Raporun ikinci bölümü “Yeni bir siyasi döneme ilişkin öneriler” başlığını taşıyor. “Yüzde 20.7 oy oranı bir başarı olmasa da, CHP’nin subasmanı olacaktır. Bu oranın üzerine 2 kat daha çıkmak mümkündür. Bunun için yapılması gereken öncelikli iş, siyaset yapma anlayışımızı “toplumu dönüştürme” noktasına çekmek olmalıdır” diye başlayan öneriler dizisinden küçük bir paragrafı aktaralım: “Örgütün başarı ve başarısızlık kriteri, kurultay matematiğine göre değil, bulunduğu ilde yaptığı propaganda ve örgütlenme faaliyetine göre belirlenmeli. Örgütlenme, sandık çevre sorumluları eliyle yürütülmeli. Sorumlular aracılığıyla örgüt seçmenleyani halkla bir aile üyesi kadar yakın ilişki kurabilir. Her sandık çevre sorumlusu, sandığında kayıtlı seçmenin bireysel ihtiyaçları, talepleri, sorunları ve siyasal eğilimleri konusunda bilgi sahibi olmalı. Bu amaçla ev ziyaretleri başlamalı, anket çalışması yapılmalı. Örneğin bir ailenin üniversite sınavına hazırlanan çocuğunun dershane sorunu sandık çevre sorumlusunun sorumluluğundadır. O gence, ilgili partiye yakın bir dershane bulmak, yoksa burs olanaklarını araştırmak, o da yoksa partili üniversite öğrencilerinin ücretsiz ders vermesini sağlamak sandık sorumlusu kanalıyla ilçe örgütünün görevidir...” Bu bölümde öneriler gençlik ve kadın kollarının örgütlenme olanaklarının arttırılmasından, meslek odalarının, birliklerin seçimlerinde CHP’li adayların çıkarılmasına, Demokrasi ve Gençlik Vakfı’nın (DEGEV) aktif hale getirilmesine kadar bir dizi eylem planını içeriyor... Dilek ve arkadaşları, Yalçınkaya’nın “AKP iktidarıyla başlayan karşıdevrim süreci dincifaşizme dönüşecek. CHP’nin bu süreçte idarei maslahatı bırakıp bunun bir savaş olduğunu kabul etmesi, devrimci anlayışla hareket etmesi lazım’’ sözlerinin arkasında büyük bir güvenle duruyorlar. Dilek derslerden arta kalan tüm zamanlarını “toplumsal dönüşüme” ayırdıklarını, öncelikli hedeflerinin bu hareketi geniş kitlelere duyurmak olduğunu anlatıyor ve ekliyor: “Atatürk’ün en büyük mirası CHP. Değişim başlayacaksa CHP’den başlamalı”. Gençlerin ilk aşama için bir eylem planı da hazırlamışlar. Tuzla tersanelerine gidip işçilerle ve ailelerle görüşecekler, ardından Tekel işçilerinin ailelerinin evlerine gidip sorunları dinleyecekler... Toplumsal Dönüşüm henüz İstanbul, Ankara ve Mersin’de yeni yeni örgütlenmeye çalışıyor. Dilek’in coşkusu ve gözlerindeki pırıltı, “eğer istersek, bir şeyleri gerçekten değiştirmeye başlayabileceğimizi” söylüyor.. Sizce denemeye değmez mi? CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle