22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2008 CUMA 6 HABERLER AKP hükümetinin dini siyasete alet ettiğini söyleyen akademisyenler: BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Laiklik ilkesi zedelendi NİHAN İNAL Turan Dursun’u Anarken... 9 Şubat’ta, laiklikte korkunç bir gedik açan anayasa değişikliğini ve yankılarını ertesi gün gazetelerde okuyup, ülkeyi bekleyen çalkantıların kaygılarıyla dolu olarak, Almanya’ya doğru yola çıktık. Stuttgart’ta Turan Dursun’u anacaktık. Almanya’nın gerçekten büyük bir kentidir Stuttgart. Orada, Kültürhaus Arena’da, Turan Dursun Çalışma Grubu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Stuttgart Eğitim ve Kültür Merkezi ve Ludwigsburg Kültür Merkezi’nin desteği ile ağırbaşlı bir toplantı düzenlemişti: Ülkenin geleceğinden kaygılanan tüm dostları bir panele çağırıyorlardı 10 Şubat’ta. Panelin adı da, çok anlamlıydı; “Aydınlanma Hareketinde Dün Bugün ve Turan Dursun” deniyordu. Konuşmacılar da, benimle beraber Fikri Sağlar, Derya Sazak, Erdoğan Aydın ve Turgut Öker’di. Fikri Sağlar ile Derya Sazak, mazaretleri gereği katılamadılar. Fikri Sağlar, toplantıya bir mesaj yolladı ki, gerçekten anlamlı ve güzeldi. 500’e yakın dinleyicinin katıldığı bir salonda, Erdoğan Aydın ve Turgut Öker pek aydınlatıcı konuşmalar yaptı. Bana gelince... ? Batı’nın Aydınlanma hareketinde, aklın ve bilimin eleştirisini, dinlerin Kutsal Kitaplarına kadar uzatan bir yan da vardır. 17. yüzyılda, Spinoza, fikir özgürlüğüne bu boyutu da katınca, Avrupa’da Kutsal Kitaplar üstüne bir eleştiri hareketini başlatır. O harekette, Richard Simon’un önemli yeri pek bilinir: Bu bilgin, Kutsal Kitap’taki her türlü güzellik ve ahlaklılık kaygısını bir yana bırakarak, metinlerin yorumunu, ilahiyattan ve metafizikten bağımsız, başlı başına bir bilim haline getirir. Ona göre, Kutsal Kitap’ı yorumlamak, bir filoloji, gramer ve tarihsel eleştiri işidir. Ona karşı, Kilise’nin sahip çıktığı gelenek metinden üstündür ve gramer de ilahiyatın önünde eğilmelidir, diyenler olur. Ama bent yıkılmıştır ve gür sular akar... Bu birikim, 18. yüzyıla aktarılır. O yüzyılda neler olduğunu anlamak için, sadece Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’nü okumak yeter. Sonra 19 ve 20. yüzyıl gelir... Bizim böyle bir tarihimiz olmadı: Kanuni’nin saltanatında, yani Osmanlı’nın dorukta olduğu bir döneminde, İstanbul’da Molla Kabız, bir tartışmada, “âlemlerin sonsuzluğu”nda ısrar ettiği için boğdurulur; arkadaşları da yok edilir. Bereket, Bektaşilerimiz ve fıkraları vardır. Bir de 13. yüzyılda Hacı Bektaş Veli’nin dizeleri: Her ne arar isen insanda ara Kudüs’te, Mekke’de, hacda değildir 19. yüzyıla girdiğimizde, elimizde bilimsel bir birikim yoktur. O yüzyılın sonlarına doğru Abdullah Cevdet, Batı’yı taşırken, Mısır’da bulunduğu sırada, Reinhart Dozy’nin, İslam Üstüne Deneme’sini çevirir; büyük tepkilere yol açar; hükümet kitabı yasaklar ve eldeki nüshaları Galata Köprüsü’nden atılarak yok edilir (17 Şubat 1910). İşte Turan Dursun’dan önce, Batı’dan kalan miras ve bizde olanlar! ? Turan Dursun, Batı’da ve bizde olanlardan haberdardır: Temel eseri olan ‘Din Bu’ adlı kitabında yazdıkları, bu konuda tanıktır. Eser, bir Aydınlanmacının eseridir, fazla olarak bir filozoftur. “Başka bir dünyaya inanıyorum” diyordu ve elinde, “akıl ve bilim” vardı dayandığı. Büyük bir başlangıçtı. Ne var ki, 4 Eylül 1990’da vuruldu. 1970’lerle başlayan ve bugünlere kadar süren, hiçbir faili tutulmayan, toplumu da rezil eden bir “aydın kıyımı”nın listesine onu da ekledik. Ama dosyayı kapatmıyoruz; görevlerimiz var: Birincisi, düşüncelerinden ötürü aydınların öldürülmediği bir toplum kurmak! İkinci olarak da, Turan Dursun’un eserine sahip çıkalım! Turan Dursun’un asıl hakkını, elbette gelecek kuşaklar verecek. Bizim yaptığımız toplantımız ise mütevazı bir davranıştır. Dileğimiz, bu davranışımızı ölünceye değin sürdürmek; daha da yayarak zenginleştirmek ve onu topluma mal etmektir. Anısı önünde derin saygılarla eğilerek... AKDAĞ: STAJYER DOKTORLAR TÜRBAN TAKABİLİR Haber Merkezi Sağlık Bakanı Recep Akdağ, anayasa ve YÖK Yasası’nın ek 17. maddesinde yapılacak değişiklikten sonra, tıp fakültelerinin 6. sınıflarındaki “intern” denilen stajyer doktorların da başörtüsü takabileceklerini söyledi. Gazetecilere konuşan Akdağ, “Bana göre, intern öğrenciler başörtüsü takabilir. Ama bir tartışma yaratılıyor. Bu konuda o zaman karar mercii yargı olur” dedi. Bakan Günay tehlike atlattı ? Yurt Haberleri Servisi Temel atma törenine katılmak üzere helikopterle Yalova’ya giden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, helikopterin pervanesinin çalıştığı arka bölümden geçmek isteyince tehlike atlattı. Bakan Günay’ın korumaları helikopterin arka pervanesinin çalıştığını fark edip üzerine atlayarak Bakan Günay’ın helikopterin ön kısmından geçmesini sağladılar. AKP ve MHP’nin anayasada yaptığı değişikliklerle türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını öngören yasal düzenlemelere yönelik tepkiler sürüyor. Akademisyenler, AKP hükümetinin “dini siyasete alet ederek laiklik ilkesini” zedelediğini belirterek türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasıyla yeni sorunlar ve “kamplaşma” yaşanacağına dikkat çektiler. Maltepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Betül Çotuksöken, hükümetin laikliği din ve inanç özgürlüğü olarak gördüğünü belirterek “AKP hükümetinin anayasa değişikliği yapmasıyla laiklik zedelen miştir. İnançlar önemlidir ama kamu hayatı, resmi alan, devlet alanı söz konusu olduğunda dini inançların kullanılması ve sergilenmesi devletin yansızlığını zedeler” dedi. Yasanın onaylanmasının ardından sırf türbanını çıkarmamak için yurtdışında okuyan öğrencilere af çıkarılarak onların da Türkiye’deki üniversitelerde türbanıyla okuyacağını anlatan Çotuksöken, “Kız öğrencilerimizin 2. sınıf insan olmasını istemiyoruz. Türban takmamalılar” ifadesini kullandı. Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Güzel ise AKP hükümeti tarafından türbanın si yasal simge olarak kullanıldığını, laiklik ilkesinin değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceğini anımsattı. Güzel, “Anayasada yapılan değişikliklerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini bekliyoruz” vurgusunda bulundu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysel Çeliker de “öğrencilerin üniversitelere türbanıyla girmesi durumunda başını örtmeyen öğrencilerin, kendilerini dine bağlı olmayan genç kızlar olarak görebileceğini” ifade ederek türbanın üniversiteye girmesinin ardından başka dini konuların da tartışılacağını söyledi. AKP’li Fatih Belediye Meclisi, ilçede 69 olan mahalle sayısını 24’e indirme kararı aldı Belçikalı heyet inceliyor ? İstanbul Haber Servisi Belçika’da Sabancı Holding Otomotiv Grubu Başkanı Özdemir Sabancı cinayeti sanığı Fehriye Erdal davasına bakan yargıç, savcı, emniyet yetkililerinden oluşan 4 kişilik heyet, cinayetin üzerinden 12 yıl geçtikten sonra dün sabah Sabancı Center’da incelemelerde bulundu. Heyet, Sabancı Center’a ana kapı yerine Erdal’ın Sabancı Center’da çalıştığı dönemde kullandığı personel kapısından girerek suikastın meydana geldiği odada inceleme yaptı. Heyetin ziyareti yaklaşık 1.5 saat sürdü. Heyetin incelemelerine Sabancı Holding yetkilileri eşlik etti. Sınır değiştirmede ilk adım GÖKÇE UYGUN AKP’nin, “bazı ilçelerin birleştirilmesi, bazılarının da ikiye bölünmesini içeren” tasarısına yönelik ilk adım, Fatih’te atıldı. AKP’li Fatih Belediye Meclisi, ilçede 69 olan mahalle sayısını 24’e indirme kararı aldı. CHP grubu ise karara “asıl amacın muhalif muhtar sayısını azaltmak olduğu” gerekçesiyle ret oyu verdi. AKP’nin, “2009’da yapılacak yerel seçimlere hazırlık çalışması” olarak nitelendirilen, belediyelere yönelik değişimlerini içeren tasarı daha yasalaşmadan Fatih’te ilk karar alındı. Fatih Belediye Meclisi’nin 8 Şubat’ta gerçekleştirilen toplantısında, ilçedeki 69 mahallenin 24’e indirilerek yeniden isimlendirilmesi konusu ele alındı. İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nce sunulan teklifte, “nüfus yoğunluğunun mahalleler arasında dengeli olarak dağıtılması, bürokratik işlemlerin azaltılması, hizmetlerin daha etkin yürütülmesi” ve benzeri gerekçelerle mahallelerin birleştirilmesi istendi. Teklif, CHP Grubu’nun ret oyuna karşın kabul edildi. AKP’YE YAKIN ‘AMAÇLARI MUHTARLARI ARTTIRMAK’ CHP Grubu üyesi Can Özyedierler, kararın gerekçelerinin kendilerini inandırıcı gelmediğini belirterek “Karar demokrasinin eşitlik ilkesine uymuyor ve AKP’nin idelolojik tercihlerini yansıtıyor” dedi. Bu karar ile asıl amacın “AKP’ye yakın muhtar sayısını arttırmak, mahallesindeki sorunları belediyeye yansıtan, muhalif muhtar sayısını azaltmak” olduğunu savunan Özyedierler, şu yorumda bulundu: “Bu karar ile muhtarlıkların yok edilmesi amaçlanıyor. Yani başarısız yerel yönetim, başarılı muhtarları tasfiye etmek istiyor. Ayrıca bu düzenleme ile yıllar yılı Fatih halkının belleğine kazınmış semt isimlerinde de yanlışlıklar yapıldı. Örneğin Nevbahar ve Keyci Hatun mahalleleri birleştirilerek, Fındıkzade ismi yerine Haseki Sultan ismi verilmiş.” Kararın geri çekilmesi için Fatih Belediye Başkanlığı’na, karara olumlu görüş bildirilmemesi için de Fatih Kaymakamlığı’na başvurduğunu anlatan Özyedierler, gerekirse yargı yoluna başvuracaklarını dile getirdi. DAVA SÜRÜYOR Tuncel’e 15 yıl hapis istemi İstanbul Haber Servisi Demokratik Toplum Partisi (DTP) milletvekili Sabahat Tuncel’in “yasadışı örgüte üye olmak’’ suçundan, 15 yıl kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan cumhuriyet savcısı, Tuncel’in, yeni TCY’nin “silahlı örgüt’’ suçunu düzenleyen 314. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca 7.5 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Savcı Kırbaş, Tuncel hakkında, seçme ve seçilme ehliyeti ve diğer siyasi hakları kullanımına ilişkin TCY’nin 53. maddesinin de uygulanmasını istedi. Diğer sanığın da 7.5 yıla kadar hapsi istendi. Sebahat Tuncel’in, DTP delegesi olarak, terör örgütü PKK/KongraGel’in, 2004 yılı Temmuz ayında Irak’ın kuzeyindeki kamplarında yapılan Demokratik Kurtuluş Parti Kongresi’ne, terör örgütü mensuplarının giydiği kıyafetlerle katıldığını ve 20 Ağustos 2004’te Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye döndüğünü kaydetti. Tuncel’in avukatı Baran Doğan, milletvekili olması nedeniyle müvekkili hakkındaki yargılamanın durdurulması talebi reddedilerek duruşma ertelendi. Fotoğraflar: DHA Tarsus’ta iki öğrencinin bacaklarına asit Eğitim fuarında türbanlı öğrenci ? İstanbul Haber Servisi Yurtiçi ve yurtdışındaki yüzlerce resmi ve özel eğitim kurumuyla buluşturan eğitim fuarı “Educaturk”’ün 4’üncüsü Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda açıldı. Çok sayıda sempozyumun da gerçekleşeceği fuar, 17 Şubat Pazar günü’ne dek açık kalacak. Gaziosmanpaşa Anadolu Lisesi 2.sınıf öğrencisi B.E’nin, okul arkadaşları ve öğretmeni ile geldiği fuarı türbanı ile gezmesi dikkat çekti. Gaziosmanpaşa Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Vedat Yüksel, okulda türban takılmadığını belirterek, “Öğrencinin okul dışında türban takması okulun kontrolü dışında” dedi. Kısa etekli öğrencilere saldırı ABİDİN YAĞMUR MERSİN Tarsus’ta iki kız öğrenci, etekleri kısa olduğu için asitli saldırıya uğradı. Saldırıya uğrayan öğrencilerden G.K’nin eğitim gördüğü Cengiz Topel Lisesi yetkilileri, “İlk kez böyle bir olayla karşılaşıyoruz” dediler. Tarsus Atatürk İlköğretim Okulu öğrencisi B.S.Y ile Cengiz Topel Lisesi öğrencisi G.K’nin geçen pazartesi günü, etekleri kısa olduğu için kimliği belirlenemeyen kişilerce asitli saldırıya uğradıkları ileri sürüldü. İlk önce B.S.Y isimli öğrencinin bacağına şırıngayla asit püskürten saldırgan, kısa süre sonra da G.K’ye aynı yöntemle saldırdı. Aynı mahallede yaşadıkları öğrenilen öğrenciler, saldırganın kendilerine “Bu kı zın etekleri kısa” diye laf attığını iddia ettiler. Cengiz Topel Lisesi yetkilileri “Kız öğrencilerimizin etek boyları çok kısa değil. Bugüne kadar etek boyuyla ilgili bir sorun yaşamadık. Öğrencilerimizi bu konuda uyarmamızı gerektirecek davranışlar bile görmedik. Saldırıya uğrayan kızımız da çalışkan, disiplinli, sorunsuz bir öğrencimizdir” diye konuştular. Bu arada Tarsus Kaymakamı Abdulhamit Erguvan, 70. Yıl Devlet Hastanesi’nde görevli hemşire A. İ’nin pantolonuna yakıcı madde atıldığını bildirdi. Erguvan, sabah meydana gelen olayda, bacağında yanma hisseden A. İ’nin daha sonra pantolonunda leke gördüğünü, eve gidip üzerini değiştirdikten sonra polis merkezinde şikâyetçi olduğunu bildirdi. Şahin ile ters düştü TRT, Mete ile yollarını ayırıyor FIRAT KOZOK ANKARA TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Abbas Abalı takma adıyla yazdığı “Ekranın Büyüsüne Kapılmadan” adlı kitapta TRT’yi “gayri milli” olmakla eleştiren ve “Asıl olan din programları yayınlamak değil, mihenk taşı din olan bir yayın anlayışını benimsemektir” diyen Yayınlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Muhsin Mete ile yollarını ayırıyor. TRT Genel Müdürlüğü koltuğuna oturduktan sonra, eski Genel Müdür Vekili, Genel Müdür Yardımcısı Ali Güney ile yollarını ayıran Şahin, Mete ile de ters düştü. Şahin’le görüşen Mete, yeni çalışma temposuna ayak uyduramayacağını belirterek izin istedi. Şahin de bu isteğe itiraz etmedi. Bunun üzerine yıllık izne ayrılan Mete’nin dönüşte TRT ile yollarını ayırması bekleniyor. Mete, takma adıyla yazdığı kitabında şu görüşleri savunmuştu: ? TRT kuruluşundan bu yana kültürel değerlerimize sırtını, Batılı değerlere yüzünü dönmüştür. Bu genel tavrını sola ve Kemalizme yaslanarak sürdürmüş, milli iradeyle işbaşına gelmiş sağ iktidarlara ayak bağı olmuştur. ? Televizyonlarımız şehirlerde yaşayan insanlara laik, Batıcı ve liberal değerleri empoze eden yayın anlayışını benimsemiş durumdadır. ? Ülkemizde son yıllarda İslami eğilimler artmakta, İslamcı olduğu varsayılan bir parti seçimden birinci çıkmakta, buna rağmen TRT’deki dini yayınlar azalmakta. Bu uygulamalarla malum çevreler ve laikperestlere hizmet edildiği sanılıyorsa da, Müslümanlar Cenabı Allah’ın lütfuna nail olmaktadır. Bu tür yayınların hiç yapılmaması iyidir. ‘Barış Anneleri’ne müdahele ? İstanbul Haber Servisi Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği operasyonların durdurulması istemiyle Taksim’de basın açıklaması yapan, “Barış Anneleri” adlı gruba polis müdahele etti. Ağızlarına siyah bant bağlayarak yürüyüşe geçmek isteyen grup, polis engeliyle karşılaşınca basın açıklaması yapmak istedi. Basın açıklamasına izin verilen grubun açıklamasında, terör örgütü elebaşına “sayın” diye hitap etmesi üzerine, polis açıklamayı yarıda keserek müdahalede etti. Müdahele sırasında 3 kadın gösterici gözaltına alınarak emniyet müdürlüğüne götürüldü. İlhan Selçuk’a ‘Türklüğe hakaret’ suçlaması, Ertuğrul Özkök’e ‘hamamböceği’ benzetmesi AKP için çalışan kalemler İstanbul Haber Servisi AKP’nin sesi olan dinci basın ve bazı yazarlar, türban düzenlemelerine karşı çıkan yazarlara ağır suçlamalarda bulunuyor. Akşam Gazetesi Yazarı Engin Ardıç yazısında Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’u, “Türklüğe hakaret”le suçlarken, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün, Hikmet Çetinkaya üslubunda yazdığını savunan Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru, Özkök’ü Franz Kafka’nın romanındaki “hamam böceği”ne dönüşen kahramana benzetti. Ardıç, “İlhan Selçuk 301’den yargılanır mı?” başlıklı yazısında, Selçuk’un, “Aziz Nesin’in Türk halkının yüzde 60’ı aptaldır” sözüyle ilişkilendirerek yazdığı yazısından alıntı yaparak, “Burada Türklüğe hakaret var mı, yok mu?” dedi. Aziz Nesin’in halkın yüzde 60’ından söz ettiğini ancak Selçuk’un “Türkler’in aptal olduğuna inanmaya başladığını” aktaran Ardıç, Selçuk’un “lafı da kıvırdığını” iddia etti. ELÇUK VE DİNK... S Ardıç, yazısında Selçuk ve Hrant Dink arasında bağlantı kurarak, Selçuk’u hedef gösterdi: “İlhan Selçuk’un mazereti var, ironi yapıyor... Evet ama, Hrant Dink de ironi yapmamış mıydı? Madem ki Ermenisin, istemeden ironi yapmamalısın.” Yazısının sonunda 301’inci maddenin, bu tür “gırgırlar yapılamasın” diye kalkmasını istediğini de belirten Ardıç, “Bir de foşaların kafası büsbütün kafaları karışmasın diye tabi, sonra gene sapıtmasınlar. İlhan Ağabey sapıtabilir, ona serbest” ifadelerini kullandı. Fehmi Koru da dün yazdığı “Son meydan muharebesi” başlıklı yazısında, Ertuğrul Özkök’ün geçen pazar günkü yazısından alıntı yaparak, “Emin Çölaşan’ı gazetesinden kovduktan sonra meydaha gelen boşluğu kendisi doldurmaya çalışıyor Ertuğrul Özkök ve üslubu da giderek kovduğu yazarına benziyor” dedi. Ancak, Özkök’ün Çölaşan’ın “taklidi” olmadığını, yazarımız Çetinkaya’nın üslubu ile yazdığını savunan Koru, Özkök’ü, Kafka’nın “Dönüşüm” romanındaki “hamam böceğine” dönüşen Gregor Samsa’ya benzetiyor, “Kafka’nın bir sabah farklı olarak uyanan Gregor Samsa’sı gibi Özkök; tek farkı bir gün Çölaşan, başka bir gün Çetinkaya olarak uyanıyor...” ifadelerini kullandı. Özkök’ün “Amiral gemisi” denilen Hürriyet’i sandala çevirdiğini öne süren Koru, “Neyi savundularsa boşa çıktı... Son atımlık barutları anayasa değişiklikleri” dediği yazısında şu ifadelere yer verdi: “Özkök için bu son meydan muharebesi... Aydın Doğan kendisini kurtaracak bir tutumak bulur da, Ertuğrul Özkök ve sandalındakilerin işi pek zor. Belki hep birlikte Cumhuriyet’e geçerler.” CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle