07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2008 CUMA 4 HABERLER Yabancı seyahat acenteleri, ‘Turistlerimizi kara çarşaflı rehberler mi karşılayacak’ sorusunu sormaya başladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Demirel Ne Diyor? Kağıtçıbaşı Ne Diyor? “Arifi tarife ne hacet?’’... Süleyman Demirel’i herkes bilir. Süleyman Bey son zamanlarda Erdoğan iktidarına yönelik eleştirilerini arttırdı. Türkiye’yi böldünüz diyor Süleyman Bey. Hızını alamıyor ekliyor: Toplum huzursuzluğa itilmiştir. Demokratik Cumhuriyetin laiklik ayağı tartışma içine girmiştir. “Huzursuzluk ve bölünmenin önemi yoktur’’ diyenin alnını karışlarım. Istırap içindeyim, fevkalade üzgünüm... (Bakınız Cumhuriyet 12.02 2008 s.8) Bir sözü kimin söylediğine değil, içeriğine bakmak daha doğru olduğuna göre, saptamaları yapanın kim olduğuna bakmak yerine, onların doğru olup olmadığını düşünmek gerek. Demirel’in ıstırap içinde ve fevkalade üzgün olduğu dışındaki sözleri doğrudur. Türkiye gerçekten çok, ama çok tehlikeli bir eşiğe gelip dayanmış bulunuyor. Peki bu noktaya nasıl geldik? Değerli bilim insanı Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’na kulak verelim. Sayın Kağıtçıbaşı, Devrim Sevimay ile yaptığı, 11 Şubat günkü Milliyet’te yayımlanan söyleşisinde bazı hususlara dikkat çekiyor. ??? Bakın tesettürün Türk ailelerine nasıl girdiği ve sürdürülebilir hale geldiği konusunda hangi saptamaları yapıyor Sayın Kağıtçıbaşı: “...Bu kadar kısa zamanda böyle bir değişimin olabilmesi bilimsel açıdan imkânsızdır. Çünkü kültürün büyük bir devamlılığı vardır ve toplum sosyolojik olarak kendi kendine yavaş değişir. Dünyanın hiçbir yerinde kendi başına bırakılan toplum birkaç on yıl içinde değişmez. Bu ancak sosyal politikalarla yapılabilir. Türkiye’de tesettüre geçiş de bütün o liberallerimizin bildiğinin aksine tabandan yukarı doğru yavaş yavaş olmadı. Bu değişim tepeden inme oldu...’’ Önce kızların sonra annelerinin örtündüğünü belirten Kağıtçıbaşı, 40 yılda yörüngenin değiştiğini söylerken bunun nasıl olduğunu da büyük harflerle altını çizerek söylüyor: “... Çünkü EĞİTİM SİSTEMİNE MÜDAHALE EDİLDİ! 1970’lerden itibaren koalisyon hükümetindeki dinci ve tarikatlardan beslenen partilerin hep Milli Eğitim Bakanlığı üzerine yoğunlaşmaları bunun içindir. 12 Eylül de pekiştirici rol oynamıştır ve Türkiye’de laik rejimin seküler eğitim sistemine paralel ikinci bir eğitim düzeni getirilmiştir: İmam hatipler ve Kuran kursları...’’ Bu durumun var olan bir talebe dayandırılamayacağını, tepeden sosyal politika değişimleriyle arz yaratılıp, talebin doğurulduğunu söyleyen Kağıtçıbaşı,imam hatiplere ve Kuran kurslarına gidenlerin çoğunluğunun kızlar olduğuna da dikkati çekiyor. ??? Demek ki, olayı tam olarak kavramak için 1970’lere kadar gitmek gerekiyor. Peki bu tepeden arzı kim yarattı? Türkiye’de 536 imam hatip okulundan 327’sini açan ve bunu yıllar boyu politikasının temel taşı yapan kim? Süleyman Demirel! “İmam Hatipler, imam yetiştirilsin diye açılmadı. Dinini bilen doktorlar, avukatlar, mühendisler olsun diye açıldı’’ diyen kim? Süleyman Demirel! “Hâkim kılınacak olan şeyler, İslamın getirdiği ana kaidelerdir, sünneti seniyyedir’’ diyen kim? Süleyman Demirel! “Müslüman bir ülkede dinini bilen insanlardan niye korkuluyor’’ diyen kim? Süleyman Demirel! Sevgili okurlarım, bu yazının yorumu yok. Burada Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın saptamaları ile Süleyman Demirel’in sözlerini, Yılmaz Özdil’in Hürriyet’in 13.02.08 tarihli 18. sayfasındaki enfes yazısından da alıntılar yaparak alt alta yazdık. Artık olay ve Süleyman Demirel’in kişiliği ve ahlakı ile yorum sizin! Turizme türban gölgesi LATİF SANSÜR/GÜRSU KUNT ANTALYAKUŞADASI AKP’nin üniversitelerde türbanı serbest bırakmayı öngören anayasa değişikliği yapması turizm sektöründe de kriz yarattı. Dış basında Türkiye’de laikliğin zedelendiğine ilişkin yazılar ve kara çarşaflı kadın fotoğraflarının yer alması Türkiye’nin imajını sarsarken, yabancı seyahat acentelerinden “Turistlerimizi kara çarşaflı rehberler mi karşılayacak” yönünde sorular gelmeye başlaması endişeleri daha da arttırdı. Bu yıl Antalya’ya 9 milyon turist gelmesini hedefleyen turizmciler, şimdilik sektörü koruma adına konuya temkinli yaklaşmaya çalıştıklarını belirttiler. Özellikle Almanya’daki seyahat acentelerinden, “Turistler mayolarıyla denize girebi ? Bu yıl Antalya’ya 9 milyon turist gelmesini hedefleyen turizmciler, şimdilik sektörü koruma adına konuya temkinli yaklaşmaya çalıştıklarını belirttiler. Özellikle Almanya’daki seyahat acentelerinden, “Turistler mayolarıyla denize girebilecek mi, turistleri kara çarşaflı rehberler mi karşılayacak” gibi ürkütücü sorular gelmeye başladı. Türkiye Araştırmalar Merkezi BM Temsilcisi Hüseyin Baraner, özellikle Almanya’da Türkiye’ye ilişkin ciddi soru işaretleri oluşmaya başladığına dikkat çekti. lecek mi, turistleri kara çarşaflı rehberler mi karşılayacak” gibi ürkütücü sorular gelmeye başladı. Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Madrid’deki Turizm Fuarı’nda görev yapan türbanlı kadın için “Bizi temsil eden böyle biri olamaz. Asla kabul edemeyiz” derken anayasa değişikliğine ilişkin “Oldukça basit. Anayasanın iki maddesine birer cümle ekledik” yönündeki sözleri de turizmcilerin tedirginliğini arttırdı. Türkiye Araştırmalar Merkezi BM Temsilcisi Hüseyin Baraner, özellikle Almanya’da Türkiye’ye ilişkin ciddi soru işaretleri oluşmaya başladığına dikkat çekti. Baraner, “Türkiye’nin, aklını başına alarak, bağırıp çağırmadan kendisini anlatması gerekiyor” dedi. Türkiye’nin yurtdışında, tek merkezli, sadece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan varlığında bir ülke görüntüsü çizmeye başladığını da vurgulayan Baraner, “Kendimizi anlatamaz, imajımızı düzeltemezsek yurtdışındaki imajımızı sadece gazete manşetlerinin bizim hakkımızdaki iyi ya da kötü haberleri belirler” diye konuştu. Akdeniz Turistik Otelciler Birliği Başkanı Sururi Çorabatır da türbanın ülke imajıyla ilgili sorunlar yaratması durumunda sektörün etkilenebileceğini söyledi. Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Yenen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belirlediği tanıtım stratejisinde türbanın yer almadığına dikkat çekerek, “Türkiye’nin dini imajını öne çıkaran bir stratejisi yok. Daha çok laik yönünü öne çıkarıyoruz. Durum böyleyken tür banın gündeme gelmesi bile yapılan tanıtımla çelişiyor. Zaten yabancılar ülkemize önyargılı geliyor. Bir de 11 Eylül’den sonra büyük bir antipati var, İslama önyargıları var. Tanıtımda başörtülü tanıtıma girersek önyargılar büyür ve kötü sonuçlar ortaya çıkar. 3035 sektörün ekmek yediği turizm kaybeder” dedi. Turistik Otelciler İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Yönetim Kurulu Başkanı Timur Bayındır da türban tartışmalarının şu ana kadar olumsuz bir etki yaratmadığını, önemli olanın bundan sonraki süreç olduğunu söyledi. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy, yasal süreç tamamlandıktan sonra konuyla ilgili açıklama yapacaklarını söyledi. K RİTİK TOPLANTI ÖZEL ŞEFKAT KOLEJİ Çelik, türbanla kürsüye çıkan öğrenciyi savundu ? CHP’li Ahmet Ersin’in önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı, öğretmenleri ve öğrencilerinin çoğunluğunun türbanlı olduğu öne sürülen Özel Şefkat Koleji’nde yönetmeliğe aykırı bir durum olmadığını açıkladı. Çelik, aynı kolejin TÜBİTAK ödül törenine türbanla katılan öğrencisini de ilginç gerekçelerle savundu. AYŞE SAYIN Gözler Yargıtay Başkanlar Kurulu’nda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hasan Gerçeker’in Yargıtay Başkanlığı’na seçilmesinin ardından Yargıtay Başkanlar Kurulu ilk toplantısını bugün gerçekleştirecek. Kurulun olağan gündemini, dairelerin iş bölümü ve iş yükleri oluşturuyor. Ancak gündem dışında anayasa değişikliği ve türban tartışmasının da ele alınacağı bildirildi. Bu konuda bildiri yayımlanıp yayımlanmayacağı ise toplantıda netleşecek. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker hafta başında Yargıtay hukuk ve ceza dairesi başkanlarını toplantıya çağırmıştı. Bugün saat 9.30’da gerçekleştirilecek toplantının olağan gündemini, Yargıtay dairelerinin 2008’deki iş bölümü ile iş yüklerinin yüzdesinin görüşülmesi oluşturuyor. Kimi daire başkanları ise anayasa değişikliğiyle iktidarın türbana serbestlik getirme girişimini gündem dışı söz alarak dillendirecekler. İktidarın bu girişiminden rahatsızlık duyan kesimin görüşlerinin Başkanlar Kurulu’nda da kabul görmesi durumunda Yargıtay’dan bildiri yayımlanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Başkanlar Kurulu toplantısında, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in geçen hafta Yargıtay Yasası’na ilişkin TBMM’deki görüşmeler sırasındaki “Sabah 9, akşam 5 çalışmasınlar” şeklindeki sözlerinin de değerlendirilmesi bekleniyor. Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Yerleşkesi’ndeki Mühendislik Fakültesi önünde toplanan “Öğrenci Kolektifleri” üyesi öğrenciler, türbanın üniversitelerde serbest bırakılması girişimlerini ve YÖK Başkanı’nı protesto etti. Öğrenciler, türbanın, üniversite eğitiminin paralı hale getirilmesi, harçlara, kiralara, elektriğe ve gıdalara yapılan zamlar gibi gerçekleri “perdelemek” amacıyla gündeme getirildiğini belirttiler. Üniversitelerin paralı olması gerektiğini savunan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a da tepki gösteren öğrenciler “Tayyip türbanı Bahçeli’ye tak”, “Parasız, bilimsel, nitelikli eğitim”, “AKP def ol, bu memleket bizim” şeklinde sloganlar attı. (Fotoğraf: ABİDİN YAĞMUR) ‘Tesettür değil nitelikli eğitim istiyoruz’ Tasarı için orta yol Şahin ile Gerçeker, Yargıtay Yasası değişikliğini görüşmek için bir araya geldi. Bakanlık ve Yargıtay’ın ortaklaşa çalışması kararı alındı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in bir araya geldiği toplantıda, Yargıtay Yasası’nda değişiklik öngören tasarının bekletilmesi ve iki kurumun yöneticilerinden oluşacak bir komisyonun tasarı üzerinde çalışması kararlaştırıldı. Hâkimevi’ndeki toplantıya, Şahin ve Gerçeker’in yanı sıra Yargıtay Başkanvekilleri Osman Şirin ve Zeki Akar, Yargıtay Genel Sekreteri Ahmet Ceylani Tuğrul, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile Adalet Bakanlığı’nın üst düzey yöneticileri katıldı. Toplantıda, Yargıtay yetkilileri, mevcut tasarının 3 yıl önce hazırlandığını anımsatarak, tasarının o dönemde istinaf mahkemelerinin kurulup, faaliyete geçeceği dikkate alınarak hazırlandığına, ancak geçen sürede 9 yerde kurulmasına karar verilen istinaf mahkemelerinin henüz faaliyete geçmediğine dikkat çekti. Bu aşamada Yargıtay Yasası’nda yapılacak değişiklikle daire sayısının ve üye sayısının azaltılmasının, “önlerini görmesini” engelleyeceğini dile getiren Yargıtay yetkilileri, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçip buradaki sonuçların görülmesinin beklenmesi gerektiğini kaydettiler. Şahin’in de Yargıtay yetkililerinin bu görüşlerini paylaştığı, bu nedenle, Yargıtay ve Adalet Bakanlığı yetkililerinden oluşan bir komisyonun kurulmasına ve bu komisyon tasarıyı olgunlaştırana kadar mevcut tasarının TBMM Adalet Komisyonu’nda bekletilmesine karar verildiği öğrenildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı, TÜBİTAK’ın düzenlediği Ulusal Bilim Olimpiyatı’nda matematik dalında dereceye giren İstanbul Gaziosmanpaşa’daki Özel Şefkat Koleji öğrencisi Elif Büşra Doğan’ın, türbanıyla törene gelip ödülünü MEB Müsteşar Yardımcısı’nın elinden almasıyla patlak veren “türban koleji” skandalının “üzerini kapatma taktiği” izledi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, CHP İzmir Milletvkekili Ahmet Ersin’in soru önergesine verdiği yanıt, kız öğrencilerin neredeyse tamamen türbanlı okula gittiği, sınıflarda namaz kılındığı, haremlikselamlık uygulaması yapıldığı belgelenen Özel Şefkat Koleji ile ilgili yapılan denetimin “göstermelik” olduğunu da ortaya koydu. Çelik, Ersin’e verdiği yanıtta, tüm resmi ve özel okullar gibi Şefkat Lisesi’nin genel denetiminin de rutin olarak yapıldığını belirterek, “Bu çerçevede adı geçen okulun son genel denetimi, 20032004 öğretim yılında yapılmıştır: Denetim sonrası düzenlenen rapordan, yönetici, öğretmen ve öğrenciler ile diğer personelin kılıkkıyafetlerinin, ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olduğunun gözlendiği anlaşılmaktadır” görüşünü savundu. Çelik, Ahmet Ersin’in “TÜBİTAK’ın ödül töreninde, MEB Müsteşar Yardımcısı’nın türbanlı ilköğretim öğrencisine ödül vermesi hakkında ne yapacaksınız” sorusuna ise şu ilginç yanıtı verdi: “Bakanlık müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapordan; organizasyonun tamamen TÜBİTAK tarafından gerçekleştirildiği, öğrencilerin geliş gidişlerinde ayrıca refakatçi istenmediği, kız öğrenciler için bir kıyafet tarzı belirlenmediği, öğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkin yönetmeliğin okul içindeki düzenlemeye yönelik olduğu, adı geçen öğrencinin diğer öğrencilerden ayrı olarak sonradan salona geldiği ve adı okununca geldiği, günlük kıyafetiyle gayri ihtiyari sahneye çıktığı dikkate alındığında, bakanlığımız ilgililerinin öğrencinin başı kapalı olarak ödülünü alması hususunda kusurlu olmadıkları sonucuna ulaştığı anlaşılmaktadır.” KAMUDA TÜRBAN İSTEMİŞTİ Hüsnü Tuna’ya en hafif ceza ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Grup Yönetim Kurulu, türban yasağı konusunda “Hedefimiz kamu hizmeti veren personelde de böyle bir yasağın olmamasıdır” diyen Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’yı uyarı cezası verilmesi istemiyle Müşterek Disiplin Kurulu’na sevk etti. AKP Grup Yönetim Kurulu, dün toplanarak Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’nın durumunu değerlendirdi. Tuna hakkında geçen aylarda inceleme başlatan kurul, Tuna’dan yazılı savunma istedi. Tuna, yazılı savunmasında bireysel görüşünü dile getirdiğini ifade etti. AKP Grup Yönetim Kurulu, yaklaşık 1 saat süren toplantının ardından Tuna’nın uyarı cezası verilmesi istemiyle Müşterek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi kararı aldı. AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, milletvekillerinin parti disiplinine göre hareket etmesi gerektiğini söyledi. 1969 yılının sanırım mayıs ayıydı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Sosyalist Fikir Kulübü’nün (SBFSFK) kongresi yapılıyordu. O kongrede kulüp yönetimi, Türkiye İşçi Partisi (TİP) yönetimine yakın olan gruptan TİP yönetimine muhalefet eden ve Milli Demokratik Devrimci (MDD) diye anılan gruba geçiyordu. Sosyalist Fikir Kulübü’nün yeni başkan adayı bendim. Profesör Dr. Sadun Aren, o yıllarda TİP milletvekiliydi. Aren, aynı zamanda SBFSFK’nin de üyesiydi. Biz, yani MDD’ciler TİP yönetimine o zamanlar oportünist diyorduk. Bu nedenle devrimci mücadeleye zararlı olduklarını düşünüyorduk. İşte bu hevesle kongre sırasında TİP yöneticisi Sadun Aren’i “oportünist” olduğu gerekçesiyle SBFSFK üyeliğinden atmaya karar verdik. Yeni seçilen başkan olarak bu kararı basına ben açıkladım. Haber gazetelerde yer aldı. Ben çocuk aklımla bu haberin yayımlanmasın 40 Yıl Sonra Sadun Hoca… dan çok mutlu olmuştum. Bu mutluluğum yıllarca sürdü. Sadun Hoca’yı o zamanlar yalnızca TİP kongrelerinde görürdüm ve onun dışında tanımazdım. ??? Hayat bir öğretmendir. Hele de bizim 68 kuşağı için daha acı bir öğretmen oldu. Bizim kuşak yapılan hataların bedelini çok acı ödedi. 12 Mart 1971 askeri darbesi, ardından 12 Eylül 1980 askeri darbesi üzerimize bir karabasan gibi çöktükçe, aramızdaki farklılıkların, küçük çekişmelere büyük anlamlar yükleyen heyecanlarımızın hesabını daha derinlemesine yapmayı öğrendik. Sadun Hoca’yı, SBFSFK üyeliğinden ihraç edenlerin başındaki ben, Sadun Hoca’yı düşündükçe yaptığımın çocukluğunu fark etmeye başladım. Sonraki yıllarda Sadun Aren’le Sosyalist Birlik Partisi’nin kuruluşuna birlikte katıldık. Sadun Hoca partimizin genel başkanı oldu. Onu yakından tanıdıkça, daha çok sevgi ve saygı duydum. Onunla ilk bir araya geldiğimizde SBFSFK’deki ihraç olayını konuştum. Özür diledim. Güldü. O bunlara aldırmayacak kadar olgun, gelişmiş bir aydındı. ??? Sonraki yıllarda Sadun Hoca’dan çok şeyler öğrendim. Zor koşullarda gülümsemesini, en kötü koşullarda bile moralini yüksek tutan direnme azmini saygıyla izledim. Sadun Hoca, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kuruluşuna da katıldı. Kongrelerinde bulundu. Bize hep öğretmenlik yaptı. Ankara’ya gittiğimde onu ziyaret etmek, kısa da olsa onunla konuşmak bana zevk verir. Olgun siyasi değerlendirmelerini dinlemekten keyif alırım. Birkaç yıldır Ankara’ya doğru dürüst uğramadığım için onu da ziyaret edemedim. ??? Ben bunları düşünürken 2007 Mülkiye (yani SBF) “Büyük Ödülü”nün Sadun Aren’e verildiği haberini aldım. Mülkiyeliler ona böyle bir ödülü neden uygun gördüklerini şöyle açıklamışlardı: “Mülkiyeliler Birliği’nin her yıl 4 Aralık kuruluş gününde verilmek üzere oluşturduğu Mülkiye Büyük Ödülü’nün 2007 yılında; Ülkemizdeki iktisat biliminin kuruluşu ve gelişimine yaptığı özgün katkıları, özellikle 1940’lı yıllardaki betimleyici iktisat yaklaşımının yerine çözümleyici yaklaşımı ön planda tutan Keynes iktisat kuramının Türk iktisadına ve üniversite öğrenimine girişindeki öncü rolü, nitelikli araştırma ve bilim ortamının oluşturul ması yolundaki büyük emeği, yetiştirdiği ve yetişmeleri için gereken çaba ve özveriyi esirgemediği akademisyenler ve öğrencileri, ülkemizdeki siyaset ve toplum yaşamındaki ilkeli, dürüst yaklaşımı ile Mülkiye’nin iyimser, sevecen ve cömert Sadun Abisi olma onuruna ve sevgisine ulaşan değerli hocamız, Prof. Dr. Sadun Aren’e verilmesi Mülkiyeliler Birliği ve Vakfı ortak yönetim kurulları toplantısında oybirliği ile kararlaştırılmıştır. Mülkiyeliler Birliği ve Mülkiyeliler Birliği Vakfı olarak Prof. Dr. Sadun Aren’i kutluyor, sağlık ve esenlik dilekleriyle saygılarımızı sunuyoruz.” Sevgili hocamın cumartesi günü Ankara’da alacağı bu ödül töreninde yanında bulunamayacağım. Kendisini kutluyorum… 40 yıl sonra kendisinden yeniden özür diliyor, nice sağlıklı ve mutlu yıllar dileğimi kendisine ve eşi Munise Aren’e iletiyorum. Nice yıllara Hocam… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle