07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ŞUBAT 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK AKP’nin ‘Sağlıkta dönüşüm programı’ sonrası açılan özel hastanelerde eksiklikler sağlığa darbe vuruyor 9 1 9 5 6 ’ D A Ç I K A N YA S A Türkiye özel hastane cenneti ŞULE KÖKTÜRK Türkiye’deki 308 özel hastaneye yaklaşık 2 milyar dolar yatırım yapılmasına karşın yurttaşlar, sık sık gittikleri özel hastanelerde personel ve donanım eksikliklerinden yakınıyor. Küçük çaplı özel hastanelere gittiklerinde, hastanenin ilgili departmanının olmaması ya da o departmanla ilgili hekimin bulunmaması nedeniyle, ambulanslarla dolaştırılan hastalar şikâyetlerini dile getiriyorlar. Meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ise AKP’nin politikaları nedeniyle özel hastanelere büyük yatırım yapanların, bugün hastaneleri satma noktasına geldiğini ifade ediyorlar. Yüzde 400’e kadar fark alıyorlar dırılması durumunda yüzde 60’ının batacağını söylüyor. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan da, Genel Sağlık Sigortası’nın yürürlüğe girmesi ile özel hastanelerin daha çok darboğaza gireceğini belirterek çoğu hastanenin batma noktasına geleceği için satışa çıkarılacağı ve büyük şirketler tarafından satın alınacağını anlatıyor. Aktan, bu sorunlar nedeniyle sağlığın kalitesinin de düştüğünü söylüyor. Özel hastanelerdeki bir başka sorun ise hekim yetersizliği. Nöbetçi eczane bulmak zor İstanbul Haber Servisi Bayramlarda ve hafta tatil günlerinde eczane bulmada zorluk çeken yurttaşlar, nöbetçi eczane isimlerinin ışıklı bir zemin üzerine aydınlatılarak belirtilmesi yasal zorunluluğunun bulunmasına karşın zaman zaman bu kurala uyulmaması nedeniyle bir dizi sorun yaşıyor. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, nöbet çizelgelerini her ilin Sağlık Müdürlüğü ile Eczacı Odası’nın belirlediğini ifade ederek, İstanbul’daki nöbetçi eczanelerin hasta ve hastane yoğunluğuna göre belirlendiğini söyledi. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Yasa’da nöbetçi eczanelerin ışıklı tabelalarla ilanının mecbur olduğunu anımsattığımız Güngör, yasanın 1956 yılında çıktığını o dönemlerde “ışıklı tabela” ibaresinin “Nöbetçinin eczanede ışıklandırılmış bir zemin üzerinde belirtilmesi” olarak tanımlandığını anlattı. Bazı meslektaşlarının nöbet çizelgelerini asarken yeteri kadar titizlik göstermediğini belirten Güngör, “Bu kurala uymayan eczacılar hakkında da gerekli işlemler yapılıyor” açıklamasını yaptı. Yurttaşların bölgelerindeki eczanelere daha rahat ulaşabilmesi için şehir merkezlerine akıcı, ışıklı tabelaların yerleştirilmesinin önemli faydasının olabileceğine değinen Güngör, bu tabelaların şehir merkezine yerleştirilmesinde, bakımlarında ve maliyetlerinde bazı sponsor şirketlere ihtiyaç olabileceğini ve yerel yönetimlerin kendilerine bu konuda destek vermelerini istedi. HER BRANŞTAN HEKİM YOK Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), sağlık kurumlarına çeşitli işlemler için uyguladığı, 15 Haziran 2007’de Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) “Paket İşlem Fiyat Listesi”ne göre bazı fiyatlar. (Fiyat listelerinin tamamına “www.sgk.gov.tr” adresinden, MevzuatSGKTebliğler bölümünden ulaşılabiliyor.) OHSAD’a göre, özel hastaneler her branştan hekim bulundurmak zorunda. Ancak yurttaşlar, özel hastanelere gittiklerinde, aradıkları branştan hekim olmadığı gerekçesiyle, başka hastaneye gitmek zorunda kalabiliyorlar. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 15 Haziran 2007’de, SSK’lilerin özel hastanelerden yararlanması uygulamasının başlamasının ardından 2 bin 360 hekim özel sektörde çalışmaya başladı. Prof. Dr. Aktan, kamudan özele akışın hâlâ devam ettiğini belirterek şunları söylüyor: “AKP’nin tam gün yasasını ertelemesinin en önemli nedenlerinden biri de, yasanın çıkması durumunda özel hastanelere daha çok akış olacağı kaygısı.” Aktan, GSS’nin 1982 Anayasası’nda olduğunu da anımsatıyor. DÖNÜŞÜMÜN BEDELİ AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında, sosyal güvenceli hastaların özel hastanelerden yararlanmasının yolunu açması çok sayıda sorunu da beraberinde getirdi. Uygulamanın başladığı günlerde, “özel hastane bedava” düşüncesiyle özel hastanelere akın eden yurttaşlar yüksek faturalarla karşılaştı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kamu hastanelerine ve özel hastanelere, “Paket Fiyat İşlem Listesi” üzerinden ödeme yapıyor. Kamu hastaneleri, bu fiyatlara itiraz hakları olmadığı ve fazla ücret isteyemedikleri halde, özel hastaneler, bu ücretlerin yetersiz olduğu gerekçesiyle, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği’ne (OHSAD) göre, yurttaşlardan yüzde 400’e varan oranlarda ek ücret alabiliyor. OHSAD Genel Sekreteri Yaşar Yıldırım özel hastanelerin yüzde 9’unun fark almadığını, yüzde 20’sinin az fark aldığını, geri kalanının ise yüzde 30 ile yüzde 400 arasında fark aldığını açıklıyor. Yıldırım, bakanlığın maliyet hesabı yapmadan bu fiyatları sunduğunu öne sürerken, henüz yasası çıkmamış Genel Sağlık Sigortası Müdürlüğü’nde görevli olduğunu ifade eden Dr. Korhan An, maliyet hesabı yapıldığını savunuyor. AKP, uzun aradan sonra son çalışması ile özel hastanelerin alacağı farkı yüzde 20’ye indirmeye çalışıyor ancak bu çalışmaya özel hastanelerden itiraz sesleri yükseliyor. Yaşar Yıldırım, özel hastanelerin alacağı farkın yüzde 20 ile sınırlan TÜP BEBEK MERKEZLERİ İstanbul 112 İl Sağlık Servisi Başhekimi Arslan ‘Ücretsiz olduğu bilinmiyor’ dedi: PSİKOLOJİK HASTALIKLAR Teknolojik yeterlilik çok önemli BARTIN (Cumhuriyet) Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recai Pabuççu, Türkiye’de 2 milyon çiftin çocuk sahibi olamadığını, bu nedenle yılda 30 bin çiftin tüp bebek merkezlerine başvurduğunu söyledi. Bartın Belediyesi’nin organizasyonuyla Ankara Centrum Klinik tarafından düzenlenen “Çocuk Sahibi Olamayan Aileleri Bilgilendirme ve Tedavi Olanakları Semineri”ne katılan Prof. Dr. Recai Pabuçcu 100 erkekten 15’inin çeşitli nedenlerden dolayı çocuk sahibi olamadığını belirtti. Türkiye’de 2 milyon çiftin çeşitli nedenlerle mağdur olduğunu anlatan Pabuçcu, “Sağlıklı bir gebelik için erkeğin ürettiği spermin içinde 5 20 milyon canlı hücre bulunması gerek. Çocuğu olmayan çiftlerin yüzde 40’lık bölümünde sorun erkeğin sperminden kaynaklanıyor. Erkeğin 1 miligram sperminin içinde 5 ile 20 milyon arasında canlı sperm bulunmadığı zaman bebeği olma şansı yüzde 5 düzeyindedir. Bu durumdaki kişilerin hemen tüp bebek merkezinden yardım istemesi gerek” dedi. Türkiye’de yaklaşık 100 tüp bebek merkezi olduğunu açıklayan Pabuçcu, bu merkezlere yılda 30 bin çiftin başvurduğunu, bunlardan 10 bininin çocuk sahibi olduğunu söyledi. Pabuçcu “Tüp bebek merkezlerinde bu teknoloji yoksa hem paranız, hem hayaliniz boşa gider” diye konuştu. 112’yi halka öğretemedik SİBEL BAHÇETEPE Baskıyla yetişen ‘riskli’ oluyor MELTEM YILMAZ Ambulans hizmetlerinin yönetmelikle Avrupa Birliği (AB) standartlarına kavuşturulduğunun Sağlık Bakanlığı tarafından sık sık yinelenmesine karşın, ambulanslarda tıbbi donanım eksiklikleri, doktor ve hemşirelerinin bulunmaması dikkatleri çekiyor. “Kaç çeşit ambulans var? 112 ambulanslara ücret verilir mi? Acaba ambulans zamanında gelir mi? Özel ambulans ücretleri nelerdir?” gibi çok sayıda sorunun yanıtını bilmeyen yurttaşlar ise acil durumlarda ne yapacağını şaşırıyor, tamamen ücretsiz olan 112 ambulansları kullanmıyor, özel ambulans istiyor. İstanbul 112 İl Sağlık Servisi Başhekimi Metin Arslan, ambulansların oldukça donanımlı olduğunu savunurken; Avrupa Acil Tıp Birliği Başkanvekili Ülkümen Rodoplu ise 112 ambulanslarının son birkaç yıldır Türkiye’de yeterli gelişmeyi kaydedemediğini, bu nedenle özel ambulansların sayılarının arttığını söyledi. Metin Arslan, 112 ambulansların içinde hastaların acil yardımında kullanılacak tıbbı malzemeler, ilaçlar, hekim ve hemşire yeterliliği gibi konuların hiçbirinde sıkıntı yaşamadıklarını ifade etti. Zaman zaman özel hastanelerin ambulans sıkıntısı yaşadığını ve 112 ambulanslardan destek istediklerini anımsatan Arslan, 112 hizmetinin ücretsiz olduğunu ve özel hastanelere verilen hizmet sırasında yurttaşlardan kesinlikle ücret alınmaması gerektiğine dikkatleri çekti. Avrupa Acil Tıp Bir 200 özel ambulans var Türkiye’de 50 özel ambulans şirketine ait yaklaşık 200 ambulans bulunuyor. Özel ambulanslar 4 Aralık 2007 tarihinde güncellenen Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları yönetmeliğine göre yönetiliyor. Her ne olursa olsun ambulansların da hasta dışında başka amaçlarla kullanılamayacağı ifade ediliyor. Özel ambulans hizmetleri veren şirketler arasında bulunan Medline Genel Müdür Yardımcısı Dr. liği Başkanvekili Ülkümen Rodoplu ise 10 yıllık bir geçmişe sahip 112 acillerinin büyük gelişmeler kaydettiğini ancak son birkaç yıldır yeterli gelişmeyi gösteremediğini belirterek şöyle devam Özgür Turgay, ambulanslarının her birinin 9 saat yoğun bakım koşullarını sağlayabilecek iç donanıma ve ekipmana sahip olduğunu ifade ederek “Ambulanslarımızdaki tüm bu ekipman ve donanımın bakımı, onarımı, test edilmesi, kalibrasyonu, envanter kontrolünün takip ve organizasyonu düzenli olarak iç denetim prosedürlerimize uygun olarak denetleniyor” dedi. deki eksiklikler ise özel ambulansların sayılarını arttırdı. Ticari hizmet veren özel ambulanslar bazen yurttaşların cebini yakacak faturaların çıkmasına neden oluyor.” Boşanma, işsizlik ve suç oranının artış gösterdiği günümüzde, psikolojik hastalıklarda kimlerin “risk grubuna” dahil olduğu sorusu uzmanlar için yeni bir araştırma konusu oldu. İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özcan Köknel, “kalıtsal hastalıklar dışında baskıcı eğitim sistemiyle yetişen veya rol çatışması yaşayan bireylerin risk grubu oluşturduğunu” söyledi. Köknel, aşırı baskıcı kültürel ortamda yetişen bireylerin yetişkinlik çağında insan ilişkilerinde zorlandığını ve depresyon başta olmak üzere çeşitli psikolojik hastalıkla baş etmek zorunda kaldığını belirtti. Örf, âdet ve din baskısının ileriki yaşlarda iletişimsizliğe yol açtığına dikkat çeken Köknel, bu tip vakalarda kişilik çatışmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizdi. Prof. Köknel, aileleri, çocuklarına dış dünyayla mümkün olduğunca bağlantılı bir yaklaşım sunmaları konusunda uyardı. İstatistiklere göre intihar vakalarının yüzde 70’i depresyondan, yani risk grubunun yoğun miktarda maruz kaldığı hastalıktan kaynaklanıyor. Depresyonun varlığı halinde intihar görülme olasılığının herhangi bir psikolojik hastalığı olmayanlara göre 30 kat daha fazla olduğunu belirten uzmanlar, şizofreni, alkolizm ve diğer kişilik bozukluklarının intihar vakasında ön sıralarda yer aldığına dikkat çekiyor. U Z M A N L A R U YA R I YO R : Beynin gelişimi için beslenmeye dikkat İstanbul Haber Servisi Çocukların anne rahmine düştüğü andan itibaren beyin gelişiminin başlaması hamilelik döneminde beslenmenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Yetersiz beslenmenin beyin gelişiminde aksamaya neden olabileceğine dikkat çeken hekimler, proteinlerin ve omega3 yağ asitlerinin çocukların zekâ gelişimlerinde önemli bir yeri olduğunu söylüyorlar. Alman Hastanesi Aile Hekimi Dr. Murat Berksoy, hamilelik döneminde annenin beslenmesinin, beyin hücrelerinin sayısını ve işlevselliğini belirlediğini ifade ederek “Büyüme ve gelişme sürecinde beyin hücre sayısında artış doğum öncesinden başlayıp, doğumdan sonra bir yaşına kadar devam eder. Yetersiz beslenme beyin gelişiminde aksamaya sebep olur ve yaşamın geri kalan devresinde yeterli beslenme sağlansa da düzelmez” dedi. Berksoy, aile ortamındaki mutlu ilişkilerin beyin gelişimini olumlu etkilediğini söyledi. “Bebeğin bakımından sorumlu olan anne, baba özellikle ona dokunarak beynindeki büyüme hormonu salgılanmasını arttırabilirler” diyen Berksoy, omega3 yağ asitlerinin beynin gelişimi açısından öneminin büyük olduğunu dile getirdi. Berksoy, omega3 yağının özellikle ton balığı, som balığı gibi yağlı ve kara etli balıklarda fazla miktarda bulunduğunu, çocukların bu besinleri sık tüketmesi gerektiğini ve çocukların günde en az 500 mg. omega 3 alması gerektiğini vurguladı. etti: “112’ye yeterli yatırım yapılmıyor, eksik aletler yenilenmiyor, acil malzemeler yetersiz ve içinde çalışan hekim ve hemşirelerin aldıkları acil sağlık hizmetleri ihmal edildi. 112’ler Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Türban ve Sağlığımız bugün türban diye bir sorunumuz olur muydu? Köy Enstitüleri yıkılmayıp, halkevleri yok edilmeseydi, Türkiye bir aydınlığa doğru yol alacaktı. AKP gibi bir büyük sorunumuz da olmayacaktı. Marmara Üniversitesi (MÜ) Senatosu yayımladığı bildiride “Hiçbir ülke kendi kuruluş felsefesi ile çelişen kuşaklar yetiştirmez” diyor. Oysa işte, aynen böyle olmuş ve Türkiye’nin kaderine egemen olan iktidarlar, adeta cumhuriyet devrimlerine karşı kuşaklar yetiştirmek için öğretim birliğini kaldırmış, okullara ilkokuldan başlayarak zorunlu din dersleri koymuştur. Türban, bu antilaik politikaların doğal bir sonucudur ve 70’li yıllardan başlayarak ülkemizde ortaya çıkmıştır. 60 yıldan beri, halkımı çağdaş bir eğitimden yoksun bırakmış muhafazakâr politikacıların sonuncusu, aydınlanma karşıtı AKP yönetimi, MHP ile işbirliği yaparak ülkenin tüm sorunlarını bir tarafa bırakıp sözde genç kızlarımıza özgürlük sağlıyor. Buradaki takıyyeciliği, kurnazlığı, samimiyetsizliği görmemek mümkün mü? Ama gelin görün ki, bu ilkellikleri hâlâ destekleyen bir entelijansiya var yurdumuzda. Aslında AKP’de tek karar mercii olan Başbakan Tayyip Bey, türban üzerinden siyasal İslamın hegemonyası projesini yürütmektedir. Onun, “Batı’nın, değerlerimize ters düşen ahlaksızlığını aldık” deyişi boşuna değildir. Amaçladığı, topluma dine dayanan ahlak kurallarını egemen kılmaktır. AKP, toplumsal dokuyu dinselleştirmek ve tüm ülkeyi türbanlaştırmak yolunda pervasızca ilerliyor. Bakalım nereye kadar gidebilecek? Şu genç kızlarımız üzerlerinden nasıl bir oyun oynandığını, bu oyunda emperyalizmin ve Arap başkentlerinin nasıl roller üstendiklerini, aslında özgürlüklerinin türban zihniyeti ile sınırlandırıldığını, bir biat kültürü yaratılmak istendiğini görebilseler, bu oyunu bozabilseler, ne muhteşem bir şey olurdu. Bu masum genç kızlarımız, söz konusu politikalarla İslamın yüceliği ve güzelliğinin yok edildiğini ve aslında dine saygısız Bugünlerde türbansız söz etmek, konuşma yapmak, yazı yazmak mümkün değil. Aylardır dinlediğiniz ve okuduğunuz türban tartışmalarından, türban yorumu, türban savunması ve karşıtlıklarından yorgun düşmüş olmalısınız. Hatta sağlığınız bile bozulmuş olabilir. Toplumun ruh sağlığı ve dengelerinde de özellikle AKP iktidarından beri, ciddi değişimler gözleniyor. Eğitim çağındaki genç kızlarımızın saçlarının telleri görünsün mü görünmesin mi sorunsalı, tüm toplumu işgal eden, önde gelen ve başka her türlü derdimizi unutturan bir sorunumuz oldu. Ne üçte biri yoksulluk sınırında yaşayan halkımız, ne işsizlik, ne kapıdaki ekonomik kriz, ne sosyal hakları kısıtlanan emekli ve emekçiler, ne de emekçi karşıtı ekonomi politikaları.. hiçbirisi önemli değildi. Var mı yok mu türban; ille de Sünni İslam siyasetinin simgesi türban özgürleştirilecek ve üniversiteye girecek. Düşünün, 60 yıldan beri iktidarlar, halk karşıtı politikalar yerine çocuklarımıza akla, bilime dayanan aydınlanmacı bir eğitim vermiş olsalardı, lık yapıldığını göremezler mi? Konya Selçuk Üniversitesi’nden yürekli ve birikimli İslam felsefecisi Doç. Dr. Şahin Filiz’e kulak vermeleri mümkün değil mi? Amerikan emperyalizminin yurdumuz için öngördüğü ılımlı İslam modelinin yarattığı tehlikeleri göremezler mi? Şimdi, üniversitelere türbanla birlikte büyük olasılıkla dinsel dogmalar girecektir. Bu dinsel dogmalar, inançlarını eleştirel akılla, bilimsel düşünce ile şüphecilik ile nasıl bağdaştıracaklar. Celal Şengör, ben dogmalarla kuşatılmış öğrencilere eleştirel aklı, bilimselliği nasıl anlatabilirim derken haksız mı? Talihsiz ülkem Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden beri onun devrimlerini, devrimci ruhunu özümseyen, böyle bir yüreği taşıyabilen çok ama çok az sayıda politikacı yetiştirmiştir. Yazık ki, Türkiye’de 60 yıldan beri iktidarlar, muhafazakârlıkla malul yönetimler oluşturmuşlar ve ülkenin ileriye doğru yol almasını engellemişlerdir. Ama ben, devrimci ruhun ölmediğine ve yeniden canlanacağına inananlardanım. [email protected] CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle