Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2008 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Bulgaristan’õn ilk cumhurbaşkanõ Jelyu Jelev ile Türkiye ve dünya politikasõ üzerine konuştuk
‘Türkiye’de şeriata doğru eğilim var’
Sovyetler Birliği’nin yõkõlmasõyla birlikte
demokrasiye geçen Bulgaristan’õn ilk
cumhurbaşkanõ olan Jelyu Jelev’le
konuşuyoruz. Jelev’in Sofya’da Aleksander
Jendov Sokağõ üzerindeki Balkan Politikalar
Kulübü bürosundayõz. Karşõda ormanlar ve
Vitoşa Dağõ uzanõyor. Ülkesindeki sosyalist
rejime muhalefetiyle ismi ön plana çõkan
Jelev, hiçbir zaman mükemmel olmasa da
demokrasinin ülkeler için en iyi rejim
olduğunu savunuyor. Rusya’nõn bugün
yeniden güçlendiğine dikkat çekiyor.
ABD’nin dünyada kendi kendini giderek
yalnõzlõğa itmesinden duyduğu kaygõlarõ dile
getiriyor. Türkiye’nin geleceğinin şeriatla
yönetilen Arap dünyasõnda değil uygar Batõ’da
ve AB’de olduğunu söylüyor. Türkiye’yle
ilgili kaygõ verici şu değerlendirmesi de
çarpõcõ: “Türkiye’de şeriat tehlikesine doğru
bir eğilim var.”
Bugünün Bulgaristan’ını bir zamanlar bir
Demir Perde ülkesi olan Bulgaristan’la
kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?
J.J. - Arada dağlar kadar fark var. Bugün
Bulgaristan AB’ye tam üye olmuş bir ülke.
Ayrõca NATO içinde. AB, ekonomik, siyasi,
kültürel bir birlik. NATO ise Bulgaristan’a
savunma şemsiyesi sağlõyor. Bunlar çok
önemli.
Komünizm döneminde Bulgaristan
Sovyetler Birliği’nin bir uydusuydu.
Komünizmle yönetiliyordu. Bu biz
Bulgarlarõn isteğiyle değil, Yalta
Antlaşmasõ’nda Stalin, Churchill ve
Roosevelt’in uzlaşõlarõyla hayata geçirilmişti.
Yani bu üç lider dünyanõn bu bölgesini, Batõ
ve Doğu Avrupa’yõ aralarõnda paylaşmõşlardõ.
Bugün artõk Batõ dünyasõnõn, değerlerinin
bir parçasõyõz. Durum komünizm dönemine
kõyasla çok değişik. Çünkü Batõ dünyasõnõn bir
parçasõ olmayõ kendimiz istedik; bunun için de
çok çalõştõk. AB ve NATO’ya tam üye
olabilmek için 20 yõlõmõzõ verdik.
Bulgaristan bir zamanlar Varşova Paktı
üyesiydi. Varşova Paktı NATO’ya hasım bir
askeri pakttı. Bugün Bulgaristan NATO
üyesi. Sizce bu kadar kısa zamanda bu hızlı
dönüşe nasıl uyum sağladınız?
J.J. - Evet. Bu, komünist sistemin
çöküşünden sonra Avrupa’da bağõmsõzlõklarõnõ
kazanan ülkelerimiz için çok gerekli,
yapõlmasõ gereken bir işti. Bizim için bu çok
büyük bir gelişmedir. Ayrõca da yine bizim
için ortada çelişkili bir durum yok.
Sovyetler Birliği dağılırken Varşova Paktı
da lağvedilmiş, bunun karşılığında
NATO’dan kesinlikle bir genişlemeye
gidilmeyeceği sözü alınmıştı. Ama beklenen
gerçekleşmedi. NATO sözünde durmayarak
Doğu Avrupa ve Kuzey doğu Avrupa’ya
doğru genişleme ve yayılma siyasetini
uyguladı. Bu durum sizce Rusya’yı rahatsız
etmiyor mu?
J.J. - Bütün bunlar bu ülkelerin halklarõnõn
iradesiyle yapõldõ. Bugünle dün arasõndaki fark
Sovyetler Birliği’nin komünist bir
imparatorluk olmasõndaydõ. Sovyetler Birliği
dünyada ilk totaliter imparatorluktu.
Demokrasinin “d”sinden bile söz edilemezdi.
Tabii ki insanlarõn özgürlükleri yok
varsayõlõyordu.
Bugün ise önümüzde pek çok fõrsat var.
Özgürüz, demokratik sistemlerimiz var.
Burada şunu da itiraf etmeliyim ki bizim
demokrasimiz mükemmel değil. Bu da
toplumdaki gelişmenin sorunlarõndan
kaynaklanõyor. Henüz demokrasimiz ne yazõk
ki kurumsallaşmadõ.
Acaba Rusya bugün Hazinesindeki
neredeyse bir trilyon doları bulan parayla
yeniden küresel stratejik bir aktör konumuna
gelebilir mi?
J.J. - Rusya bunu büyük bir hevesle istiyor.
Sovyetler Birliği dağõldõktan sonra bile
Rusya’da çok zengin kaynaklar kaldõ. Bugün
Rusya’da çok zengin petrol ve doğalgaz
yataklarõ var. Bundan sağladõklarõ para
muazzam.
Rusya son yõllarda yeniden çok zengin bir
ülke haline geldi. Ama orada bir tehlike var.
Çünkü ABD’nin de elinde Alaska petrolleri
potansiyeli bulunuyor. Norveç deseniz Kuzey
Denizi’nden, Danimarka da Grönland’dan
petrol çõkarõyor. Kim bilir? Belki de ülkelerin
gelecekteki gelişmişlik düzeyleri kaynaklarõnõ
nasõl kullanacaklarõna bağlõdõr.
Bundan neyi kastettiğinizi ayrıntısıyla
anlatır mısınız?
J.J. - Demek istediğim şu: Bu kaynaklar
sadece gezegenimizdeki bilinen enerji
kaynaklarõ değil, yeni bulunacak kaynaklar
olacaktõr. Örneğin su, güneş böyle kaynaklar
olabilir. Bizler bu kaynaklarõ işleyemedik.
Bu kaynaklar akõllõca işlenip kullanõldõğõ
takdirde ABD, Rusya’nõn enerji kaynaklarõ
üzerindeki tekelini yok edebilir. Hatta Arap
ülkeleri bile bu yeni enerji kaynaklarõnõn
kullanõma girmesinden ciddi biçimde
etkileneceklerdir. Yani, daha açõk söylemem
gerekirse yeni enerji kaynaklarõnõn kullanõma
girmesiyle kimilerinin enerji kaynaklarõ
üzerindeki tekeli kõrõlacak, böyle bir tekel
kurmak olanaksõz hale gelecektir.
Ama bugün Rusya’nõn elinde enerji
kaynaklarõ üzerindeki tekelini öbür ülkelere
dayatma olanağõ bulunmaktadõr.
Güney Osetya’da olanlardan sonra Güney
Osetya ve Abhazya bağımsızlıklarını ilan
ettiler. Kafkasya’da ortaya çıkan bu yeni
durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
J.J. - Kafkasya’da olanlar Kosova’nõn
bağõmsõzlõğõnõ ilan etmesine karşõ alõnan bir
rövanştõr. Rusya’nõn tepkisi Avrupa’nõn
Kosova’ya bağõmsõzlõk ilan etmesine neden
izin verdiğinedir. Rusya buna fena halde
içerlemiştir.
Bizim bölgemizde yeni oluşumlar, yeni
durumlar ortaya çõkabilecektir. Balkanlar’õ ele
alalõm. Balkanlar’daki bütün ülkelerde sõnõra
yakõn bölgelerde azõnlõk toplumlarõ yaşõyor.
Bu toplumlar bağõmsõzlõklarõnõ kazanmak
istiyorlar. Türkiye’de de doğu ve güneydoğu
sõnõrõndaki bölgelerde Kürtler yaşõyor.
Yunanistan’da Arnavutlar, Romanya’da 1.5
milyon etnik Macar yaşõyor. Bütün bunlar ya
özerklik ya da bağõmsõzlõk peşinde.
Ama şunu da belirtmeliyim ki özerklik
bağõmsõzlõğa giden yolda atõlmõş bir adõmdõr.
Bulgaristan’da Müslüman bir Türk azõnlõk var.
Gerçi hiçbir zaman böyle bir sorun
yaratmadõlar ama gelecekte ne olacağõnõ kim
bilebilir? Sõrbistan’da bir Bulgar azõnlõğõ
yaşõyor. Onlar da günün birinde bağõmsõzlõk
peşine düşebilirler. Burada en önemli nokta
bütün bu gelecek gelişmelerin AB’nin
stratejisine bağlõ olacağõdõr.
AB’nin stratejisi şuydu: Yeni sõnõrlar
oluşmasõn, bütün sõnõrlar kaldõrõlsõn.
Yugoslavya’nõn dağõlmasõna yol açan
savaşlardan sonra ortaya çõkan devletlerde
daha fazla insan haklarõ, özgürlükler,
demokrasilerin ortaya çõkmasõ doğaldõ. Ancak
son olarak Kosova Devlet Başkanõ Taçi’nin
bağõmsõzlõk ilanõ doğrusu beni çok şaşõrttõ.
Yani sizce Kosova’nın bağımsızlığını ilan
etmesi yanlış bir adım mıydı?
J.J. - Benim fikrime göre evet. Bakõn, sakõn
yanlõş anlaşõlmasõn. Ben hiçbir zaman Kosova
halkõna karşõ değilim. Tabii ki Kosova
halkõnõn daha fazla demokrasi, bağõmsõzlõk,
insan haklarõ güvenceleri için mücadele
etmeye yerden göğe kadar hakkõ vardõr.
Ama büyük bir hõzla bağõmsõzlõk ilan edip
devlet kurarak ve kendi sõnõrlarõnõ çizerek
attõğõ bu adõmõ hiç beğenmedim. Bu gelişme
çok tehlikelidir.
ABD’nin bugün dünyada oynadığı rolü
nasıl değerlendiriyorsunuz?
J.J. - Ne yazõk ki ABD dünyada
demokrasinin gelişmesi için önemli bir rol
oynayamadõ. ABD, benim görüşüme göre,
dünya halklarõnõ demokrasi, insan haklarõ ve
özgürlükler için birleştirici ve güvence
sağlayõcõ bir unsur olmalõdõr.
Öte yandan AB de küçük politikacõlar ve
ekonomik sõkõntõlar arasõnda sõkõşõp kaldõ.
Siz ABD için bu dilekleri dile
getiriyorsunuz ama insan hakları, demokrasi
ve özgürlükler için güvence olması
gerekirken Afganistan ve Irak’ı işgal edip
bütün bu unsurları yok etmedi mi?
J.J. - Bu da büyük bir hataydõ. Irak’ta neler
olup bittiğini herkes açõk bir biçimde görüyor.
Bu durumda dünyadaki bütün demokratik
ülkelerin destek vermesi gerekiyordu. Ama
hiçbir demokratik ülkenin desteğini
istemediler. Sorun da burada.
ABD’nin dünyada demokrasi için çok
çalõşmasõ gerekiyor. Bakõn, komünist sistem
dağõldõktan sonra bizim gibi eski Demir Perde
ülkelerine nasõl manevi ve ekonomik destek
verdiğini biliyoruz. Bizim için bunlar çok
önemliydi.
Sadece Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
mı? Ondan önce de Demir Perde
ülkelerindeki muhalif akımlara ABD’nin
nasıl destek verdiği açıkça biliniyordu…
J.J. - Evet, muhalif akõmlara bu ülkelerde
ABD çok destek oldu. Bu bir başlangõçtõ.
Adõm adõm gidildi. Ancak bugün ABD kendi
kendini izole etme yolunda. Bu da bizim gibi
ülkeler için hiç de yüreklendirici bir durum
değil.
ABD özellikle 20. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda
demokrasinin simgesi haline gelmişti. Bugün
ise ABD’nin dünyadaki demokrasi rolü hõzla
aşağõ doğru iniyor. Biz ABD’nin güçlü
olmasõnõ, daha fazla fõrsatlarõ elinde
bulundurmasõnõ isteriz. ABD’nin kendini izole
etmesi bizlerin çõkarõna hiç değildir. ABD,
bütün demokratik ülkelerin desteğiyle güçlü
hale gelmelidir.
Türkiye’nin günün birinde AB’ye tam üye
olabileceğini düşünüyor musunuz?
J.J. - Tabii ki düşünüyorum. Günün birinde
Türkiye AB’ye tam üye olacaktõr. Bundan hiç
kuşkum yok. Bu konuda Avrupalõ
siyasetçilerle konuşmalarõm oldu. Bu
konuştuğum kişiler bana, “Türkiye kesinlikle
AB üyesi olamaz” dediler. Ben de, “Neden”
diye sordum.
Bana şunu söylediler: “Coğrafyaya bakın.
Türkiye Avrupa’da değil, Asya’da.” Benim
onlara sözlerim şöyleydi: “Bakın,
Türkiye’nin AB üyeliği coğrafi bir mesele
değildir. Bu jeostratejik ve jeopolitik bir
konudur. Türk toplumunun çoğunluğu
Müslümandır. Ama aynı zamanda Türkiye
İslam fanatizmine karşı duran, laik bir
devlettir. Bu da çok önemlidir. Türkiye
İslam fanatizmi ve terorizmine karşı bizim
için bir bariyer oluşturmaktadır. Biz ise
Türkiye’den sonra ikinci bariyeriz. Türkiye
Ortadoğu’daki Arap ülkeleri için bir
örnektir. Yani Türkiye halkının çoğunluğu
Müslümanken laik de olunabileceğini ispat
etmiş bölgedeki tek ülkedir.”
Ayrõca şunlarõ da ekledim: “AB üyesi
olmanın kriteri o ülke toplumunun hangi
dinden olduğuna bağlı değil. AB bir
Hıristiyan birliği değildir. AB, demokrasi
ve ciddi biçimde çalışan serbest piyasa
ekonomisi kriterleri temeli üzerine
kurulmuştur. Türkiye’nin demokratik
sisteminde bazı aksaklıklar olabilir. Bu
sadece Türkiye’de değil, öteki demokratik
ülkelerde sorun olarak var. Bütün
demokrasilerde aksayan yanlar vardır.
Dünyada hiçbir ülkede demokrasi
mükemmel değil.”
‘Türkiye Batõlõ ve
çağdaş olmalõdõr’
Şu anda Türkiye’de İslamcı AKP tek başına
iktidar. Siz Türkiye’yi buradan bakınca nasıl
görüyorsunuz? Türkiye’nin günün birinde
şeriata teslim olma tehlikesi var mı?
J.J. - Böyle bir eğilim görüyorum. Ama
Türkiye’nin geleceği terorizmi, şeriatõ,
İslami hayat tarzõnõ var güçleriyle destekleyen
Arap ülkelerinin yanõnda olamaz. Türkiye
AB üyesi, ABD’nin sağlam dostu, Batõlõ,
çağdaş, uygar değerlere sahip bir ülke olarak
geleceğini bulacaktõr.
AB üyesi olmak sadece Türkiye’nin çõkarõna
hizmet etmeyecektir. Türkiye’nin üyeliği AB’ye
tam üye olan ülkelerin de çõkarõna hizmet
edecektir. Bu bizim ortak çõkarõmõzdõr. Başka
yolu da yoktur.
Türkiye’yle Bulgaristan arasındaki ilişkileri
nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’yle Bulgaristan arasõndaki
ilişkilerin çok iyi yönde geliştiğini
düşünüyorum. Bulgaristan’da Türk
toplumuna kültürel soykõrõm uygulamak
isteyen Todor Jivkov’un komünist
rejimi yõkõldõktan sonra demokrasi geldi.
Jivkov dönemi tarihe gömüldü. Bugün
ilişkilerimiz çok iyi.
Biliyorsunuz ben sivil toplum kuruluşlarõ
olan hem Jelyu Jelev Vakfõ hem de Balkan
Politikalar Kulübü Başkanõyõm. Balkan
Politikalar Kulübü Türkiye’de Marmara Grubu
Vakfõ’yla çok yakõn bir işbirliği içinde. Ayrõca
Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuzuncu
Cumhurbaşkanõ Sayõn Süleyman
Demirel’in de yakõn dostuyum. Demirel
bana göre Türkiye’de Mustafa Kemal
Atatürk’ten sonra gelen ikinci büyük
cumhurbaşkanõdõr.
Marmara Grubu Vakfõ Türkiye’de çok önemli
bir sivil toplum kuruluşu. Marmara Grubu Batõ
Avrupalõ aydõnlar, siyasetçilerle Avrasya
arasõnda bir bağ oluşturuyor. Bu nedenle
Marmara Grubu’nun hemen hemen bütün
etkinliklerine katõlõyorum. Vakfõn Başkanõ
Dr. Akkan Suver’le de yakõn dost olmaktan
çok mutluyum.
P
O
R
T
R
E
JELYU JELEV
Veselinovo, Bulgaristan, 1935 doğumlu.
Yükseköğrenimini Sofya Üniversitesi Felsefe
Bölümü’nde yaptõ. Aynõ üniversiteden felsefe
doktorasõnõ aldõ. Bulgaristan Komünist Partisi
üyesiyken muhalif fikirleri nedeniyle 1965’te partiden
ihraç edildi. Altõ yõl işsiz kaldõ. 1989’da Glasnost ve
Yeniden Yapõlanmayõ Destekleme Kulübü’nün kurucu
üyesi ve başkanõ oldu. İleriki tarihlerde Demokratik
Güçler Birliği Koordinasyon Konseyi Başkanlõğõ’na
getirildi. Todor Jivkov rejimi devrildikten sonra
Ağustos 1990’da Bulgaristan Cumhurbaşkanlõğõ’na
seçildi. 1996 sonunda yapõlan seçimlerde Petar
Stoyanov’un karşõsõnda yenilerek Ocak 1997’de görevi
devretti. Yine de siyasetle ilişkisini kesmedi. Liberal
Demokrasi Birliği ve Liberal Enternasyonal’in fahri
başkanlarõ oldu. 1997’de Jelyu Jelev Vakfõ’nõ, bunun
ardõndan da Güneydoğu Avrupalõ siyasi liderleri bir
araya getiren Balkan Politikalar Kulübü’nü kurarak
başkanõ oldu. Birçok kitap yazdõ. Bunlarõn en ünlüsü
1982’de basõldõktan üç hafta sonra yasaklanan, faşist
diktatörlüklerle sosyalist rejimler arasõndaki
benzerliklere dikkat çektiği “Faşizm” adlõ kitabõydõ.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
15 ASKERİMİZİN ŞEHİT OLDUĞU HAİN SALDIRIYI
NEFRETLE KINIYOR, YURTTAŞLARIMIZA VE
ŞEHİTLERİMİZİN AİLELERİNE
BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUZ.
İSTANBUL'UN EMPERYALİST İŞGALDEN VE
HALİFE PADİŞAHTAN KURTARILIŞININ 85. YILDÖNÜMÜNDE
DOLMABAHÇE RIHTIMI’NDA BULUŞUYORUZ.
Toplanma Tarihi: 6 Ekim 2008 Pazartesi Saat: 11.30
Toplantı Yeri: Dolmabahçe Rıhtımı
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ
YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ, AYDINLIK,
DEMOKRATİK TÜRKİYE
İletişim: 0542.652 15 00
CUMOK TAZİYE VE ÇAĞRISI
www.cumok.org
T.C. GÜLNAR İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
TAŞINMAZ AÇIK ARTIRMA İLANI
Dosya No: 2008 / 39 Tal.
Satõlmasõna karar verilen taşõnmazlarõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri:
TAPU KAYDI: Mersin ili, Gülnar İlçesi, Hacõpõnar Mahallesi, Hacõpõnar Caddesi Mevkii, 127 ada 46 parseldeki B Blok 3. Kat 5
no'lu MESKEN vasõflõ taşõnmaz.
İMAR DURUMU: Gülnar Belediyesi'nin 13.03.2008 tarih ve 421/196 sayõlõ yazõsõ ekinde gönderilen imar planõ örneğinde oldu-
ğu gibidir.
ÖZELLİKLERİ: Gülnar İlçesi, Hacõpõnar Mahallesi, Hacõpõnar Caddesi Mevkii, 127 ada 46 parsel sayõlõ taşõnmaz 1520,00 m2 yüz-
ölçümlü olup içerisinde zemin + beş toplam altõ katlõ bir binanõn kaba inşaatõ devam etmektedir. Satõlacak yer bu binanõn 3. Katõnda
bulunan 5 bağõmsõz bölüm numaralõ meskendir. Bu meskenin betonarme karkasõ (kolon-kiriş-asmolen döşeme) yapõlmõş fakat du-
varlarõ örülmemiş ve diğer işlemleri tamamlanmamõştõr. Mesken inşaatõnõn tamamlanma oranõ % 20 civarõndadõr.
KIYMETİ: Tam merkezi bir mevkide bulunan taşõnmazõn MUHAMMEN DEĞERİ = 14.000,00-YTL.'dir.
SATIŞ ŞARTLARI: 1- Satõş Gülnar İcra Müdürlüğü’nde 18.11.2008 Salõ günü 14.20 - 14.30 saatleri arasõnda açõk arttõrma sure-
tiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada, tahmin edilen değerin % 60'õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş giderlerini
geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartõyla 28.11.2008 Cuma gü-
nü Gülnar İcra Müdürlüğü’nde 14.20 - 14.30 saatleri arasõnda ikinci arttõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da tahmin edilen bede-
lin % 40'õnõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan diğer alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve ayrõca satõş ve paylaştõrma mas-
raflarõnõ geçmek şartõyla en çok artõrana ihale olunur. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20'si oranõnda pey
akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçme-
mek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ, satõş bedeli üzerinden yasal oranda katma değer vergisi alõcõya ait-
tir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özel-
likle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde hakla-
rõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra
ve İflas Kanunu’nun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri me-
sul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin göre-
bilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6- Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi
görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2008/39 Tal. sayõlõ dosya numarasõyla müdür-
lüğümüze başvurmalarõ ilân olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 53239