24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE ABD ile AB Atatürkçü Oldular... Tatilden döndüm, ayağımın tozuyla gazeteye geldim, daha soluk almadan gazetemizin CEO’su Ertin Akgüç tepeme dikildi: - Kriz geliyor, önlem almak gerek... Cumhuriyet’in CEO’su hesabını kitabını bilir, bu da yetmiyormuş gibi Atatürkçüdür; ama uyarısı üzerine içimde bir isyan duygusu kabardı, Tay- yipleşmeye başladım, dilimin ucuna geldi, nere- deyse diyecektim ki: - Bize bir şey olmaz... Kendimi tuttum... Cumhuriyet’e bir şey olmaz mı?.. Düşünelim... Hem Cumhuriyet okurları, hem Cumhuriyet ça- lışanları düşünsünler... Türkiye ekonomisi dışarıya bağımlıdır, Ameri- kan Doları patlarsa, kâğıt fiyatları artarsa, reklam gelirleri azalırsa yük kimin sırtına biner?.. Cumhuriyet okurunun... Hazırlıklı olalım, krizin faturasını Batı kapitaliz- mi bize, bizim gibilere kesecek... Cumhuriyet okurlarının bilinci yeryüzü çapında yıkılan neoliberalist planlamanın içeriğini, içyüzünü, katakullisini, üçkâğıdını gazetesinin yayınlarıyla yıllarca öncesinden zaten algılamıştı... Şaşkınlığa düşecek halimiz yok; ne gerekiyor- sa elbirliğiyle yaparız... Peki, bu durumda Batı kapitalizmi ne yapıyor?.. 21’inci yüzyılda ‘Batı’ deyince akla beş harfli iki vurgulama geliyor: ABD.. AB.. Ne oldu?.. Her ikisi de paçayı kurtarmak için devletçiliğe sarıldılar... Oysa devletçilik Batı’da neydi?.. Tu kaka... Kapitalizm kilisesinin papazlarına göre devlet- çilik, tövbe estağfurullah, ‘AIDS’ gibi bir şeydi... Şimdi neoliberalizm gümbür gümbür yıkılınca, kapitalist düzen bunalıma girince, başpapaz neye sarıldı?.. Gelsin devletçilik.. Devlet kurtarıcı oldu.. Müdahaleci oldu.. SOS oldu... Allahaşkına bu durum karşısında ne demeli?.. Sözlüğe göre devletçilik “devletin ekonomik ve toplumsal alanlara karışmasını gerekli gören öğ- reti”dir. Atatürk 1931 Kurultayı’nda devletçiliği CHP’nin programına yazdırdı... 1937’de devletçilik ‘altı ok’ ile birlikte anaya- samızın 2’nci maddesinde yerini aldı... Ne demek bu?.. Demek ki ‘dâhi Atatürk’ daha 1931’de devlet- çiliğin kaçınılmazlığını öngörmüş... 21’inci yüzyılın başında, Atatürk’ten yaklaşık 70 yıl sonra, kapitalizmin ağababaları ABD ile AB dev- letçiliğe öyle bir sarıldılar ki demeyin gitsin... ABD de, AB de, ikisi de, Atatürkçü olup çıktı- lar... Bizim kraldan çok kralcı neoliberaller bu işe ne diyorlar?.. Onlar Batı kilisesinin Türkiye’deki takıyyeci imamlarıdır... Batı ne derse kürsüde ona göre vaaz verip bir de utanmadan Müslümanlık taslarlar... EKÜMENİK bir toplantı mı, yok- sa turistik gezi mi? Aslına bakarsanız, bal gibi ekü- menik: Moskova’sından Sofya’sına kadar neredeyse bütün Ortodoks ül- kelerin başpapazları İstanbul’day- dılar. Öte yandan, bilumum sağır sultanlar duymuş olmalı ki, Türkiye Cumhuriyeti, Fener Patriği’nin bu sı- fatını tanımamıştır. Hazret, Ankara’nın gözünde buradaki Ortodoks cemaati- nin başı olmaktan öteye bir sıfat taşı- yamaz. Gel gelelim, Patrikhane, baş- kenttekilerin gözleri önünde istediğini gerçekleştirmiş oldu. Meydan okurcasına mı yaptı, yoksa özel izinle mi? Yani, “Ben yaparım, kim- se bir şey diyemez; derse, Hıristiyan dün- yasını başlarına yıkarım” diyerek mi yap- tı? Yoksa, Ankara’yla anlaşarak, “Olaya Ortodoks din adamlarının toplu turistik gezisi görüntüsü verir, biraz gezdiririz; böylece ne şiş yanar, ne kebap” mı den- di? Acaba, “Konstantinopolis Patriği” di- ye fotoğraf bastırmak da bundan dola- yı mı? Peki, İstanbul’a Konstantinopo- lis deme inadının anlamı ne? Kısacası, Cumhuriyetin Patrikhane politikası değiştiriliyor mu? Güney Kıbrıs’ın Rum lideri Dimitris Hristofyas, Yunanistan’la birlikte başlaması gereken Nikiforos askeri tatbikatının iptal edildiğini açıklarken, “Türk tarafı da Toros tatbikatını iptal ede- cek” demiş. Nereden biliyor? Talat mı söylemiş? Ankara’dan mı duymuş? Güya, karşılıklı iptal için BM Genel Se- kreteri’ne sunduğu öneri kabul edil- mişmiş. Hep olduğu gibi, kendilerini dünyanın kurnazı, Anadolu Türklerini de yeryüzü- nün en aptalı sanan Kıbrıslı Rumlarla Ba- tılıların yeni bir manevrası mı? Böylece “ezeli militarist Türk” köşeye sıkışıp ada- dan askerini çekmeye doğru ilk adımı at- mış olacak herhalde. Kafa kafaya verip bunları düşünmüşler galiba. Yoksa, AB ve ABD’ye hoş gö- rünmek için, Ankara’nın yarım yüz- yıllık Kıbrıs politikasını değiştirmeye cüret edenlerin yeni bir oyunu mu? Barzani’nin de Talabani’nin de, PKK’ye karşıymış gibi görünerek, Amerikan şemsiyesi altında ayrı bir Kürt devleti kurma politikası güttüklerini, Irak devletini ve işgal kuvvetlerini bu doğrultuda sinsice kul- landıklarını bilmeyen kaldı mı? Peki, An- kara’nın Bağdat’a ve Erbil’e resmi he- yetler yollayıp “Gelin, şu terör belasını birlikte çözelim” anlamına gelen çaba- sının anlamı ne? Yoksa, “Asker PKK ile baş edemiyor, gelin bizler, yani hududun iki yanında- ki siyasiler, birlikte sivil çözüm düşüne- lim” diyerek Silahlı Kuvvetleri “ofsaytta bırakma” planı mı? Dış politikadaki önemli ulusal tutum- ları hep birden gevşetmeye kalkışma- nın Cumhuriyeti başka bir şeye ben- zetme amacına yönelik olarak dış des- tek aramak gibi bir anlamı da var mı aca- ba? AÇI MÜMTAZ SOYSAL Gevşemeler Kapitalizmin Sonu mu? Alpaslan BERKTAY “Bizi yutmak isteyen emper- yalizme ve bizi mahvetmek iste- yen kapitalizme karşı Şark’ın mazlum milletleri adına” müca- dele bu topraklarda başlatõldõ. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek “akıl-bilim ça- ğı”na girildiği bu topraklarda vur- gulandõ Akõl ve bilim, uygulamada plan- lamayõ ve planlõ ekonomiyi emre- diyor; aklõn yolu planlõ ekonomi- dir. Temeldeki olay insandõr ve in- san ekonomi için değil, ekonomi insan içindir. Cumhuriyetin, doğuşunda taşõ- dõğõ antikapitalist, antiemperyalist kimliğin ne denli haklõ olduğu, bu- gün çõrõlçõplak ortada. Emperyalizm ve kapitalizm anõl- maz oldu, sadece iki “sabıka- lı”dan biri “küreselleşme”, öbü- rü “özelleştirme” oldu. Cumhuriyetin 6 temel ilkesinden biri olan devletçilik, emperyalizm çağõnda geri bõraktõrõlmõş bir ül- kede bağõmsõzlõğõn da olmazsa olmazõdõr ve bu gerçek, acõ so- nuçlarõyla ortadadõr. Daha çok kâr, daha çok sömü- rüden başka itici gücü bulunmayan vahşi kapitalizm, bugünkü adõ ile “küreselleşme”, yalnõz geliş- mekteki değil, gelişmiş ülkelerde de büyük sarsõntõlara gebedir. Arkasõndan ne geleceği ise geç- mişteki örnekleriyle bellidir. 1929 Büyük Bunalõmõ, Hitler’i, faşizmi, 2. Dünya Savaşõ’a getirdi. Daha sonra da bir türlü durul- madõ.. Çünkü en kârlõ pazar, savaş alanlarõdõr; savaş ekonomisiyle de barõş olmaz. mumtazsoysal@gmail.com Arkası Sa. 8, Sü. 3’te
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle