24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada olarak değil, insansal olarak da küre haline ge- lecek, küreselleşeceğiz! Oysa gerçekler böyle gelişmedi. 1970’li yıllarda zengin kuzey ülkeleri dünyadaki toplam refahın yüzde 60’ını, fakir güney ise yüzde 40’ını alı- yordu. Bu rakam 80’li yıllarda 65’e 35 oldu. Kü- reselleşmenin daha yoğun konuşulduğu 90’lı yıl- larda 75’e 25 oldu. Bugün ise 80’e 20! Bir başka anlatımla dünya nüfusunun yüzde 20-25’lik bir dilimini oluşturan ülkeler refahın yüz- de 80’ine sahip olacak, ötekiler 20’siyle yeti- necek. Olmadı... Yaratılmak istenen tek merkezli, tek kutuplu, tek sistemli dünya çatırdıyor. Bunu biz söylemiyoruz, bizzat sistemi yaratanlar itiraf edi- yor. Arkadaşlar küreselleşmenin nimetlerini paylaşmadılar, şimdi krizin sonuçlarını payla- şalım diyorlar. Küreselleşme, yerini krizselleşmeye bıraktı! Gelinen noktada ABD dahil, ülkeler tek tek krizle mücadele edemeyeceklerini anlayınca, or- tak hareket etme kararına vardılar. G-7’yi oluş- turan ABD, İngiltere, Almanya, Japonya, Ka- nada, Fransa ve İtalya maliye bakanları ve mer- kez bankası başkanları dediler ki: “Kimin elinde hangi fırsat varsa, hepimiz için kullansın!” G-7’den sonra G-20’ler de benzer arayış içi- ne girdiler. Avrupa Birliği’nin Avro kullanan ülkeleri de “or- tak parayı ortak kurtaralım, tek tek kurtuluş gö- rünmüyor” görüşünde birleştiler. Bu tür zirve bil- dirilerinde “ortak”, “birlikte”, “tek tek olmaz” gi- bi sözcüklerin yer alması, krizin dünyaya sos- yal devlet kavramını bir kez daha anımsattığı- nı gösteriyor. Krizin gerçek boyutunun ne olduğunu açık- ça ortaya koyan kişi ise IMF Başkanı Domini- que Strauss-Khan oldu: “Finans sistemi çöküşün eşiğinde. En kısa sü- rede anlaşmaya varılması ve ortak hareket edil- mesi gerekli!” Sözün özü; dünya, gidişi açıkça konuşup çö- zümün ne olabileceği sorusunu bir an önce ya- nıtlamaya çalışmakla meşgul. Ya biz neyle meşgulüz? Krizin Türkiye’yi vurmayacağını, vursa da az vuracağını, az vursa da etkisinin çok daha az olacağını anlatmakla! Başbakan önceki gün Sıvas’ta başlattığı söylevini dün Ankara’da da sürdürdü. Başbakan’a göre, ortada kriz diye bir şey yok. Krizden söz edenler var, o kadar! Başbakan dünyadaki krizin de Türkiye’de abartıldığı gö- rüşünde! Türkiye’den kimileri krizin üzerine körükle gidiyor! İnsaf! Yukarıda IMF Başkanı’ndan gelişmiş ülkele- rin sorumlularına kadar kimin ne söylediğini ak- tardık! Başbakan, krizle ilgili uyarı yapanlara yükle- nirken, Türkiye’deki başlıca “sorunu” da şöyle özetliyor: 14 Mart süreci... Yani AKP’yle ilgili kapatma davasının açıldı- ğı gün... Dava bitmiş, sonuçları konuşulmuş, gerekçesi bekleniyor, Başbakan küresel krizi AKP dava- sına bağlıyor. O zaman sormazlar mı: Amerika da mı bu yüzden krize girdi? Yürekten dileğimiz, Türkiye’nin krizi sıyrıklarla atlatması. Ancak bu, krizi görmezden gelerek değil tam tersine, gerekirse en kötü olasılığı dik- katte tutarak başarılabilir. GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Örneğin, Çankaya’dakinin Bağdat’ı ziyaretinde Barzani ile bir görüşme neden tezgâhlanmasın? Zaten bu konuda gerekçeli savunma da Çanka- yalı AKP’liden: Milli Güvenlik Kurulu’nun daha önceki toplan- tılarında K. Irak özerk ve “özel” yönetimi ile bu tür- den temaslar yapılmasının kararlaştırıldığını söy- lüyor. Lefkoşa’daki maşaları MA Talat aracılığıyla Kıb- rıs’ı son bir hamleyle satışa çıkardıkları gibi, K. Irak’ta Türkiye’nin içini karıştırmaya azmetmiş Bar- zani’yi, bugün böyle ama yarın bağımsız devlet ola- rak tanımanın yollarını açıyorlar. Oysa K. Irak’ta ABD-Barzani işbirliğinin nasıl baş- ladığını acaba uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı yapan Çankaya’daki AKP’li biliyor mu? RTE, bu konudaki cehaletini örtmek için geçen salı günü TBMM’deki müzakereler sırasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in ko- nuşmasında ortaya koyduğu belge niteliğindeki bil- ginin aslını astarını öğrenebilme yetisini göstere- bilseydi, belki bugün K. Irak’ta aşiretlere avuç açar vaziyete düşmeyebilirdi. Sorunları bugüne taşıyan bir belgenin Meclis’te açıklandığını zaten kamuoyu öğrenemezdi. Öğrenemezdi çünkü, günü kurtarmaya çalışan bizimkiler dahil ulusal medyamızın sayfalarında Öy- men’in konuşmasından tek satır yoktu. Sadede gelelim. Önce bir özet: Tezkere görüşmelerinde CHP adına Şükrü Elekdağ’dan sonra kürsüye gelen Onur Öymen, hükümetin Meclis’ten 2003’te iki kez aldığı yetkiyi kullanamadığını 2004’ten 2007 yılı sonuna kadar yetki talebinde bulunmadığını söyledi. Son yetki ile bolca hava harekâtı ve bir kez de kara harekâtı ile yetinilmiş, ama…“bunların terör örgütünü cay- dırmaya yetmediğini” anlattı. Pek çok çevrenin, hatta bireylerin kafasındaki soruyu gündeme getiriyor Öymen; “TSK’nin, ör- gütü K. Irak’tan tamamen tasfiye edecek gücü, bi- rikimi, tecrübesi yok mudur? Hepsi vardır. Eksik olan ne? Eksik olan siyasi iradedir” diyor. Elbette diplomasiden gelmiş, devlet umuru görmüş bir siyasetçi olan Öymen, bilinen neden- lerle hükümetin bir yeri sıktı da siyasal irade gös- teremedi diye konuşmuyor. Tabii sözü döndürüp dolaştırıp K. Irak’taki Bar- zani ve Talabani adındaki Kürt aşiretlerinin terör örgütü ile silahlı mücadeleden kaçındıklarına ge- tiriyor. “Acaba neden” diye sorduktan sonra, on yıl ön- ce terör örgütü ile silahlı mücadele yapan Kürt aşi- retlerinin bugün böyle bir mücadeleden neden ka- çındıklarını açıklıyor: “…O zamanki Türk hükümetleri bunları (aşiret- leri) örgütle silahlı mücadele yapmaya ikna edi- yordu. Ne değişti? Şu değişti: O zaman Türkiye’nin etkin denetiminde bir Ankara süreci vardı. K. Irak’ta- ki Kürt yönetimleriyle, Türkmenlerle birlikte çalışan Amerikalılarla, İngilizlerle… Sonra ne oldu? Ankara süreci (tabii ABD’nin ıs- rarı ile) Washington’a taşındı. Sonra ne oldu? Washington’da Amerikalılarla K. Irak’taki yerel yönetim (Kürt aşiretleri) arasında… bir Washington anlaşması… yapıldı… Ondan sonra terör örgütü ile aşiretlerin silahlı mü- cadelesi kesildi. Yıllardan beri K. Irak’tan Türkiye’ye saldırı oluyor. Fakat oradaki yerel güçler (Barzani ve Talabani aşiretleri) örgüte silahlı en küçük bir mü- dahalede bulunmuyorlar...” Öymen hükümete, “Bu anlaşmanın ne olduğu- na dair bilginiz, fikriniz var mı” diye soruyor. Tabii yanıt yok. Yıllarca Dışişleri Bakanlığı ya- pan Çankaya’daki biliyor mu? Kuşkulu. Açıklanmayan içeriğe dair ufak tefek bilgiler: ABD, zamanın başbakanı Bülent Ecevit’e Kürtlerle bu anlaşmaya vardıktan sonra her za- manki uyutma politikasını uyguluyor. Yıl 1999-2000. ABD, Ecevit’e “Çekinilecek, korkulacak bir yanı yok anlaşmanın. Terör örgütü ile her zaman olduğu gibi yine silahlı mücadele- ye devam edilecek” gibi güvenceler veriyor. Ama gerçek ortada: K. Irak Kürtleri Washing- ton’daki anlaşmadan sonra terör örgütüyle silahlı mücadeleye son veriyor. Dünü bilmeden, anlamadan bugünlere bakmak… Devlet adamlarının kitabında olan, ne ki AKP hü- kümetinde bulunmayan bir kural, bir önemli özellik! ankcum@cumhuriyet.com.tr / IŞIL ÖZGENTÜRK Meğerse sakõzlõ dondurma- nõn bitmesinin bir nedeni varmõş, bunu hafta sonu Alaçatõ’da Sa- kõzlõ Restoran’da, sakõzlõ mu- hallebi yerken, sakõzlõ limonata içerken öğrendim. Hemen söy- lemeliyim, ben bir limonata de- lisiyim; böylesini hiç içmemiş- tim. Nefisti... Neyse, yemek faslõnõ geçip sa- kõzõn öyküsüne gelelim. Efendim bizim damla sakõzõ olarak bildi- ğimiz sakõz kocaman bir ağacõn reçinesi. Ve Ege’nin bir muci- zesi. Dünyada sadece Ege’nin Çeşme bölgesinde ve Yunanis- tan’da yetişiyor. Yunanlõlarõn koskocaman bir Sakõz Adasõ bi- le var. Ayrõca Yunanistan’õn önemli ihraç kalemlerinden biri sakõz. Çünkü sakõz sadece gõda- da değil, kozmetik ve ilaç yapõ- mõnda da kullanõlõyor. Peki bizde durum nasõl? Pek iç açõcõ değil. Mübadele nedeniy- le Rumlar gidince sakõz ağaçla- rõ da bakõmsõz kalmõş. Bir de ke- çiler. Keçiler sakõz ağaçlarõnõn en üst yapraklarõnõ yemeye çok me- raklõlar.. bence ağõzlarõnõn tadõ- nõ biliyorlar; ama üst sürgünler gidince sakõz ağacõ boy atamõyor, enine genişleyip bir çalõlõğa dö- nüşüyor. Oysa onun, reçinesi için koskocaman bir gövdeye sa- hip kocaman bir ağaç olmasõ ge- rekiyor. Bu sorun epeydir Tema Vakfõ’nõn gündemindeymiş; çün- kü yapõlan çalõşmalar sonunda Çeşme bölgesinde 17 bin 867 hasta sakõz ağacõnõn varlõğõ tes- pit edilmiş ve bunlarõ iyileştirmek mümkünmüş. Ama bu hem çok pahalõ, hem de çok emek isteyen bir işmiş. Tema’nõn çağrõsõna Falõm sakõzõnõ da bünyesinde barõndõran çok eski bir İngiliz şir- keti olan Cadbury’nin Türkiye temsilciliği yanõt vermiş. Sonra işin içine İzmir Yüksek Tekno- loji Enstitüsü girmiş. Enstitü, kendi çalõşma alanõ içinde bulu- nan sakõz ağaçlarõyla kaplõ böl- geyi tümüyle bu yeni projeye aç- mõş ve bir uzman kadrosu işe ko- yulmuş. İşte bu üç yõl sürecek pilot pro- je, 11 Ekim Cumartesi günü başlangõç yaptõ, bendeniz de oradaydõm ve dev bir çalõlõk ha- line gelmiş bir sakõz ağacõnõ bu- dayõp tek bir sürgün haline ge- tirmek için çalõşanlar arasõn- daydõm. Evet, damağõmda ço- cukluğumun sakõzlõ dondurma tadõ, bir sakõz ağacõnõ budadõm. Doğrusu bu bana çok iyi gel- di. Neden vakti zamanõnda ziraat mühendisi olmadõm ki... Tõpkõ doktorluk gibi bu iş de çok somut bir iş. Ağaçlarõ tedavi ediyorsun, yenilerini dikiyorsun, bir çocuk gibi onlara bakõyorsun ve so- nunda büyüyüp boy attõklarõnõ görüyorsun. Neyse.. artõk bizden geçti ama, genç arkadaşlarõma şiddetle öneririm. En güzel şey doğayõ tedavi etmek, bundan güzeli yok. Proje sadece hasta sakõzlarõ te- davi etmeyecek; 5 bin 956 adet aşõlõ yeni fidan dikilecek ve üç yõl boyunca yerel halk bu konuda bilgilendirilecek.. böylece artõk unutulmaya yüz tutan bir kültü- re Ege yeniden sahip olacak. Zaten bu konuda usuldan bir uyanma başlamõş, sakõzlõ mu- hallebi, sakõzlõ limonata derken, sakõzlõ kahve bile yapõlmõş ve ta- dõ nefis... İstanbul’a dönüp bizim ma- halle kahvesinde Alaçatõ’dan getirdiğim sakõzlõ kahveleri yu- dumlarken ben sakõz ağaçlarõnõ ve sakõzlõ limonatayõ öyle bir an- latmõşõm ki, şakacõ arkadaşla- rõmdan biri “Işõl sen artık ye- mek yazıları yazsan daha iyi olur” diye takõldõ. Yazsam mõ acaba? Bu konuda karar vermek için en iyisi bir Falõm sakõzõ açõp falõma bakmalõyõm: “Âşık kimdir sen ona sor/Senin sev- danı taşıyor/Pek duygusal pek sevecen/Evinde yalnız yaşı- yor.” Vay canõna.. kararsõz kal- dõm. SAYFA 14 EKİM 2008 SALICUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI Neyse Halim Çıksın FalımBaştarafı Arka Sayfada Çağdaş Eğitim Erdal ATICI ve askeri okullarõnda yetişen aydõnlarõn mücadelesi, im- paratorluk yõkõlõncaya dek kõyasõya sürmüştür, Osmanlõ İmparatorlu- ğu’nda uygulanan eğitimin yarattõğõ gerici - ilerici ça- tõşmalarõnõn acõ sonuçlarõnõ görerek, yaşayarak yetişen Büyük Önder Mustafa Ke- mal Atatürk ve devrimci arkadaşlarõ, Türkiye Cum- huriyeti’ni kurduklarõ ilk günden başlayarak, eğitimi dinin baskõsõndan kurtarmak, bilimselleştirmek, çağdaş- laştõrmak ve ulusallaştõrmak için büyük devrimlere giriş- mişlerdir. Özellikle 3 Mart 1924’te yasalaşan “Öğretim Birliği Yasası”, eğitimdeki çok baş- lõlõğa son vermiş, dinin; eği- tim ve bilim üzerindeki bas- kõsõnõ ortadan kaldõrmõştõr. Boş inançlarõn kaynağõ medreselerin kapatõlmasõ, ye- ni abecenin benimsenmesi, tarih ve dil devrimleri, çağ- daş eğitimin kurulmasõ yo- lunda çok önemli devrimler- dir. Gerçekleştirdiği büyük devrimlerle, zavallõ bir üm- metten başõ dik, onurlu bir ulus yaratan Mustafa Ke- mal’in “Anadolu Aydın- lanma Devrimi”; gericiliğin yuvasõ olan tarikatlarõn kö- künü kazõmasa bile, en azõn- dan ülkenin derinliklerine saklanmak zorunda bõrak- mõştõ. Ne yazõk ki çok parti- li sürece geçilmesiyle ülke- mizde gericilik yeniden hort- latõlmõş, yõllar içinde Ata- türk devrimlerinin içi boşal- tõlarak, bugün hepimizin üzü- lerek, kaygõyla izlediği son sürece gelinmiştir. Baştarafı 2. Sayfada İstanbul PB 22 Edirne PB 22 Kocaeli PB 22 Çanakkale PB 23 İzmir PB 26 Manisa PB 26 Aydın PB 27 Denizli B 26 Zonguldak PB 21 Sinop B 25 Samsun PB 21 Trabzon PB 24 Giresun PB 26 Ankara B 23 Eskişehir B 23 Konya Y 21 Sıvas B 23 Antalya Y 27 Adana Y 31 Mersin Y 31 Diyarbakır PB 30 Şanlıurfa B 33 Mardin PB 30 Siirt PB 28 Hakkâri PB 21 Van PB 21 Kars PB 18 Oslo B 12 Helsinki B 12 Stockholm B 13 Londra PB 17 Amsterdam PB 17 Brüksel PB 15 Paris PB 18 Bonn Y 16 Münih Y 20 Berlin Y 17 Budapeşte Y 22 Madrid Y 24 Viyana Y 23 Belgrad B 21 Soyfa B 22 Roma B 22 Atina B 24 Zürih Y 21 Moskova Y 12 Aşkabat Y 25 Astana Y 11 Taşkent B 24 Bakû B 20 Bişkek Y 19 Tiflis B 18 Kahire Y 29 Şam Y 34 Yurdun iç ve güney kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Akdeniz, İç Anadolu’nun güne- yi ile Malatya çevrele- ri sağanak ve gökgü- rültülü sağanak yağışlı geçecek. Diğer yerler az bulutlu ve açık ge- çecek. Hava sıcaklı- ğında önemli bir deği- şiklik olmayacak. isilozgenturk gmail.com Zeynel Abidin, Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Tuncay Uzundal ve Mustafa Öztürk ile tutuksuz sanõk Coşkun İğci getirildi. Yasin Hayal, adliye bi- nasõna alõnõrken “Yaşasın Al- peren Ocakları. İktidara yü- rüyoruz. Kanımız aksa da za- fer İslamın” diye bağõrdõ. Sanõk Ogün Samast’õn ise rahatsõzlõğõ nedeniyle duruşmaya getiril- mediği belirtildi. Avukat Bah- ri Belen de Yargõtay’da bozulan Yasin Hayal’in Mc Donald’s davasõnõn bu dava ile birleştiril- mesini talep etti. Yasin Hayal’in avukatõ Fuat Turgut da, Dink cinayetinin ar- kasõnda ‘sarıklı kardinallerin olduğunu’ ifade ederek “CIA memuru sarıklı kardinal sev- dalıları, bugün Agos gazetesinin başına geçmiştir” dedi. Müdahil avukatlarõ Turgut’a tepki göste- rince mahkeme başkanõ, “Dava ile ilgili olmayan kişiler hak- kında konuşmayınız” diye Tur- gut’u uyardõ. Turgut bu cinayeti Erhan Tuncel’e organize ettiren bazõ kişilerin ortaya çõkmasõnda müdahil avukatlarõnõn da rahatsõz olacağõnõ ileri sürdü. Erhan Tun- cel’in Yasin Hayal’i Akçaabat’ta lüks bir otelde kimlerle görüştür- düğünün sorulmasõnõ istedi. Erhan Tuncel, “Geçen celse Fuat Tur- gut’un soruları yüzünden sinir krizi geçirecektim. Bana soru sormasın Yasin’e sorsun” dedi. Akçaabat’ta görüştükleri kişilerin tutuksuz sanõk Salih Hacısali- hoğlu’nun iş arkadaşlarõ oldu- ğunu ifade etti. Yasin Hayal de bu kişilerin Arap olduklarõnõ, bu ki- şilerle ne amaçla tanõştõrõldõğõnõ bilmediğini söyledi. Hayal, Tun- cel’in kendisini birilerini karşõla- maya götürdüğünü, bir arabadan üç kişinin çõktõğõnõ ifade ederek “Tuncel bana bu kişilerden bi- rinin Çeçenistan genelkurmay ikinci başkanı olduğunu söyle- di. Bu kişileri nereden tanıdı- ğının sorulmasını istiyorum” dedi. Erhan Tuncel ise bu soruya, “Davaya katılacak bir şey yok. Çalışması yapıldı” yanõtõnõ ver- di. Bu sõrada söz alan Fuat Turgut, “Hrant Dink’e biz Türklere sö- vüp saymaktan dolayı ceza ve- rildi. Öldürülme olayı olma- malıydı” dedi. Dink’in kardeşi Hosrof Dink mahkeme başkanõna “Bu kişi sü- rekli Ermenilerle ilgili, bir mil- letle ilgili hakaret ediyor. Ken- di milletine saygı duyulmasını isteyen başka milletlere de say- gı duymalı. Ağabeyimle ilgili sü- rekli mahkemeyi provoke edi- yor. Bunlara, ırkçılık yapılma- sına müsade etmeyin. Herhan- gi bir millete bu mahkemede hakaret edilmemesini sağla- manız gerektiğini düşünüyo- rum” dedi. Mahkeme Başka- nõ’nõn uyarõsõ üzerine Turgut, “Kaale almıyorum. Ağabeyi- nin biz Türklerle ilgili yazdık- larını gözden geçirsin” dedi. Turgut, Yasin Hayal’in ceza- evinde olduğu döneme ilişkin önceki ara kararlara ilişkin, “Sa- yın Veli Küçük paşamızın zi- yareti konusunda herhangi bir cevap geldi mi” diye sordu. Tur- gut, Avrupa Parlementosu Tür- kiye Karma Komisyonu Başka- nõ Joost Lagendjik’e ‘Brüksel lahanası’ deyince de mahkeme başkanõndan uyarõ aldõ. Lagend- jik’in insan sayõlmadõğõnõ söyle- yen Turgut, bu davanõn Ergene- kon’a bağlanmak istendiğini sa- vundu. Yasin Hayal adliyeye girerken söyledikleri için, “Benim Alperen Ocakları ile gönül bağım var” dedi. Hayal, hakkõnda soruşturma izni verilen albay Ali Öz’ü tanõ- madõğõnõ söyledi. Dink cinayeti kapsamõnda hak- kõnda soruşturma açõlan tanõk Osman Hayal, olay günü İstan- bul’dan Trabzon’a nasõl gittiğini hatõrlamadõ. Gözaltõna alõndõğõnda, emni- yette gazeteleri gördüğünü söy- leyen Hayal, “Emniyette bana iyi davrandılar ancak gazeteler özel olarak verilmedi. Sorgu odasında masanın üzerinde gör- düm” diye konuştu. Davayõ CHP’li Şahin Mengü, Sacit Yıl- dız, ÖDP Genel Başkanõ ve İs- tanbul Milletvekili Ufuk Uras’õn da aralarõnda bulunduğu millet- vekilleri de izledi. İstanbul Haber Servisi - Şişli Belediyesi tarafõndan yaptõrõlan Prof. Dr. Erdal İnönü Bilim ve Kültür Merkezi, 15 Ekim Çarşamba günü (yarõn) hizmete açõlacak. Geçen yõl yaşamõnõ kaybeden, eski başbakan yardõmcõlarõndan, Sosyaldemokrat Halkçõ Parti (SHP) Onursal Genel Başkanõ Prof. Dr. Erdal İnönü anõsõna yaptõrõlan Bilim ve Kültür Merkezi, Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi’nin Nişantaşõ Yerleşkesi’nde hizmet verecek. Fakülte içerisinde bulunan ancak eskiyen ve kapasitesi yetersiz olan bir derslik binasõ, üniversite yönetiminin istemi üzerine Şişli Belediyesi tarafõndan 6 ay önce yõkõlarak yeni bir kültür merkezi inşaatõ başlatõlmõştõ. Yapõmõ kõsa sürede tamamlanan dört katlõ kompleks, yarõn saat 11.00’de Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarıgül, MÜ Rektörü Prof. Dr. Necla Pur ve Prof. Dr. Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü, ailesi, üniversite yönetimi ve öğrencilerin katõlacağõ törenle hizmete açõlacak. 3 bin metrekare kapalõ alanõ bulunan, dört katlõ Prof. Dr. Erdal İnönü Bilim ve Kültür Merkezi içeresinde derslikler, konferans salonu, stüdyo, yemekhane ve öğrenci kantini yer alõyor. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Ankara, ABD’nin Irak’õ iş- galõ sonrasõnda bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesut Barzani ile ilk kez resmi temas ku- ruyor. Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik başkanlõğõnda bir heyet, Me- sut Barzani ile görüşmek üzere bugün Bağ- dat’a gidecek. Edinilen bilgilere göre, bugün Irak’a gide- cek olan Özçelik ve beraberindeki Türk heyeti Bağdat’ta Mesut Barzani başkanlõğõndaki bölgesel Kürt yönetimi heyeti ile biraraya ge- lecek. Aktütün’e yapõlan saldõrõ sonrasõnda Dõş- işleri Bakanlõğõ’nda yapõlan değerlendirme- lerde Türkiye’nin doğrudan Mesut Barzani ile görüşmesinin daha yararlõ sonuç getireceği gö- rüşü ön plana çõktõ. Bu çerçevede de Irak’a he- yet gönderilmesi karara bağlandõ. Ancak gö- rüşmenin Erbil’de değil Bağdat’ta yapõlmasõ öngörüldü. Türkiye’nin bu yöndeki kararõnõ bölgesel Kürt yönetimine iletmesinden son- ra Mesut Barzani geçen pazar akşamõ Erbil’den Bağdat’a gitti. Ziyaretin amacõ ise bölgesel Kürt yönetimi ile Bağdat hükümeti arasõnda- ki sorunlarõn görüşülmesi olarak açõklandõ. Türk heyeti ile yapõlacak görüşme gizli tutuldu. Görüşme öncesi Mesut Barzani, Irak Cum- hurbaşkanõ Celal Talabani ile de biraraya ge- lerek durum değerlendirmesi yaptõ. Talabani de dün Mesut Barzani’yi Bağdat’taki ika- metgahõnda ziyaret ederek Türk heyeti ile ya- põlacak temas öncesi ikinci kez görüştü. Me- sut Barzani ile yapõlacak görüşmenin saatinin ise Türk heyetinin Bağdat’a varõşõna bağlõ ola- rak değişebileceği, temasõn çarşamba gününe de sarkabileceği belirtildi. Türk heyeti Mesut Barzani’ye, Ankara’nõn PKK’yle mücadeleye ilişkin beklentilerini ile- tecek. Bu beklentiler arasõnda, “Ortak ope- rasyon” seçeneği de bulunuyor. Türk heye- tinin öncelikli olarak terör örgütüne karşõ bir- likte çalõşma önerisini getireceği belirtildi. Gö- rüşmede, Irak Cumhurbaşkanõ Celal Tala- bani’nin gündeme getirdiği ve içinde bölge- sel Kürt yönetimi temsilcilerinin de yer ala- cağõ üçlü toplantõ önerisinin de ele alõnmasõ güçlü bir olasõlõk olarak ortaya çõkarken, Mesut Barzani ya da Neçirvan Barzani’nin ge- lecek dönemde Türkiye’ye davet edilip edil- meyeceği ya da bu davetin hangi çerçevede ya- põlacağõ konusu da Türk heyetin Bağdat’taki temaslarõ sonrasõnda netleştirilecek. Neçirvan Barzani de, geçen hafta yaptõğõ açõklamada, Türkiye’nin PKK’ye karşõ somut adõm çağrõsõ için, “Bizimle masaya otur- muyorlar ki bizden nasıl yardım istedik- lerini anlayalım” demişti. Davuoğlu ve Özçelik bölgesel Kürt yöne- timi ile temasõ geçen mayõs ayõnõn başõnda yi- ne Bağdat’ta gerçekleştirmişti. Türk heyeti, Neçirvan Barzani ile Talabani’nin ofisinde gö- rüşmüş, görüşmeye Irak’õn Kürt kökenli Dõş- işleri Bakanõ Hoşyar Zebari ve Başbakan Yardõmcõsõ Berham Salih de katõlmõştõ. An- cak bu görüşmede Türkiye’nin beklentilerinin ortaya konmasõna karşõn, bölgesel Kürt yö- netimi yaz aylarõ boyunca Ankara’yõ tatmin edici adõmlar atmamõştõ. Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Erbil ha- valanõnõn açõlõşõ için Kuzey Irak’a davet edil- diği yönündeki haberlerin doğru olmadõğõ be- lirtildi. Gül’ün Irak’a gerçekleştirmesi plan- lanan ziyaretin tarihinin henüz belirlenmedi- ği, program içeriğiyle ilgili de değerlendirme aşamasõna gelinmediği bildirildi. Talabani, Cumhurbaşkanõ Gül’ü iki kez ülkesine davet etmiş, Cumhurbaşkanõ Gül de Bağdat ziya- retini kabul etmişti. Ayrõca Gül’ün, Erbil’i zi- yaret etmesine ilişkin gelen bir davetin de söz konusu olmadõğõ kaydedildi. Mesut Barzani ile ilk temas Davada avukat Turgut şov yaptı Baştarafı 1. Sayfada ERDAL İNÖNÜ ANISINA MERKEZ Anlamlıanma
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle