Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
14 EKİM 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Necati Cebe:
“Zahid, dünya
malında gözü olmayan
demekmiş. Bu
durumda bizim zahid
ne kadar zahid?”
Ulusal takımda
özlenen slogan:
Bosna-Hersek
hep böyle
yensek!
Malum
Erol Barutçugil:
“AKP, yolsuzluk
raporunun
yayımını engellemiş.
Malumu ilama ne
gerek var diye
düşünmüşlerdir!”
Nedir?
Sami Aktaş:
“Dinleme
cihazları, tele kulaklar,
kent içi kameralar.
Türkiye, demokratik bir
diktatörlük müdür?”
Müşteri
Oktay Tanzar:
“Vatandaşın
AB’ye uyumu için
kurulacak ‘Öfke
Kontrol Merkezi’nin ilk
müşterisi, öfkenin bir
hitabet sanatı
olduğunu söyleyen
zatı muhterem olsun!”
YağmurDeniz
İpsiz Recep ve ‘Ergenekon’ bağlantısı!
İSLAMCI AKP iktidarının özel
olarak ilgilendiği TRT’de bir yandan
personel kıyımı yaşanırken bir
yandan da Mithat Bereket, Tayfun
Talipoğlu gibi “popüler liboş”
kültürün temsilcileri ekrana transfer
ediliyor. Bir yandan İran devlet
televizyonu ile “şeriatçı kültür
işbirliği”ne gidiliyor bir yandan
ulusal kahramanlıklar dizi film
yapılıyor. Tam bir çorba işi!
İşte, bu noktada Kadir İnanır’ın
başrolünü oynadığı “İpsiz Recep”
dizisi TRT ekranına geldiğinde
araştırmacı yazar dostumuz
Muzaffer Ayhan Kara söz istiyor:
“İpsiz Recep, Milli Mücadele’de
önemli bir yer tutan, adamlarıyla
azınlık ayaklanmalarını bastırma ve
Anadolu’ya silah sevki konusunda
Kuvayı Milliye’ye yardımcı olan ve
bu nedenle Mustafa Kemal
Paşa’nın içten bir şekilde ‘emice’,
yani amca diye hitap ettiği, daha
sonra da İstiklal madalyası ile
onurlandırıp maaş bağladığı Rizeli
bir kahramandır. Ve ne ilginçtir
Rizeli bir Başbakanın yakından
ilgilendiği TRT’de Rizeli ulusal bir
kahramanın öyküsü anlatılırken
‘İpsiz Recep’in Karadeniz kıyısında
dolaştığı topraklardan Sakarya’nın
Kandıra ilçesindeki cezaevinde
torunu ‘çete üyesi’ daha doğrusu
‘terörist’ olduğu iddiasıyla
tutuklanmış yatıyordu. İpsiz
Recep’in torunu, ‘Ergenekon Terör
Örgütü Davası’ sanıklarından Prof.
Dr. Emin Gürses’ten başkası
değildi.”
- Anadolu’da
esnaf kan
ağlıyormuş...
“Ananı da al ağla!”
TÜRKİYE’NİN Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine
ilişkin çalışmalardan haberiniz var mı?
Müzakereler ne âlemde biliyor musunuz? Ucu
açık üyelik görüşmelerinde ipin ucu acaba nereye
kaçtı? Hangi dosyanın kapağı açıldı, hangi dosya
kapandı? İslamcı AKP ile Avrupalı olunacağını
sanan mandacılar, işbirlikçiler, dönekler, liboşlar,
numaracı cumhuriyetçiler, sahte demokratlar niye
ortalıkta görünmüyor? İslamcı AKP’nin başındaki
“fahri savcı”nın peşine takılıp “Ucu açık
soruşturmalar derinleştirilerek devam etsin” diye
imza toplayan tane ile “300 aydın”, Avrupa’yı niye
unuttu?
Anlaşılan “görev” bize düştü; Avrupa Birliği’nin
neresine girmekte olduğumuza hep birlikte
bakalım:
Uzun yıllardan sonra karakollarda dayak ve
işkence iddiaları yine ayyuka çıkmaya başladı ve
işkence iddiaları doktor raporlarıyla kanıtlanır oldu.
Cezaevlerinde işkenceden ölüm iddiaları 12
Eylül’ün cunta günlerindeki iddiaları andırmaya
başladı ve işkenceden ölümler resmen saptanır
oldu.
Yine 12 Eylül faşizmini andırır şekilde
cezaevinde ölümcül hastalıklara tutulan insanların
“doktordan doktora sevk” yoluyla alenen ölüme
mahkum edilmesi yolu yeniden açıldı; gerekli
tedavisi yapılmadığı için kimi tutukluların koma
halinde kapı önüne konmasına kimi tutukluların ise
tabutta tahliyesine başlandı. İnsanların ne ile
suçlandıklarını bilmeden, iddianameleri
hazırlanmadan aylarca tutuldukları cezaevlerinde
sağlıklarını ve yaşamlarını yitirmesi normal sayılır
oldu.
Cezaevinde tutukluyken komaya girip
hastaneye kaldırılan insanların son dakikada
tedavi amacıyla tahliyesine karar verilirken
komadaki insanlara yurtdışına çıkış yasağı
getirildi.
Türkiye’de yapılan ve ucu iktidara kadar uzanan
yolsuzluklar Avrupa’da hazırlanan raporlara
girmeye başladı, hükümet yolsuzluk raporlarını
halktan kaçırmak için gizlilik şehri koydurdu.
Yoksulluk ve açlık ülkenin her yanını sardı;
sadakaya bağlanan halk, duvarlara “Sadece
Ramazan’da aç kalmıyoruz” yazmaya başladı.
Ve Türkiye Avrupa Birliği’ne giriyormuş.
Kuyruklu yalan. İslami faşizm yurdu sarıyor ey
halkım! İran’da olduğu gibi önce işbirlikçi liboşları
asacaklar!
Avrupa mı?
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Barışın Gelini Pippa’yı Anarken..
İtalyan Kültür Merkezi’nin salonunda az sonra ko-
nuşma yapacağım Pippa Bacca için hazırladığımız
barkovizyonu, diğer davetlilerle beraber izliyorum. İlk
görüntüler müzikle birleştiği anda, gözümden sel gi-
bi yaşlar boşanıyor. Tanrım, sözler ve müzik bu ka-
dar mı güzel evlenebilir?
Geçen baharda, ülkemizde “Barış Gelini” sanatsal
projesi kapsamında oto-stop yaparken korkunç bir şe-
kilde öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca’nın acı-
sı, tüm ülkenin yüreğini yakmıştı. Evet, bu olay her ül-
kede yaşanabilirdi, ama sonuçta olay bu topraklarda,
bizim sorumluluk alanımızda gerçekleşmişti. Geçen
hafta, başkanlığını yürüttüğüm Uluslararası Plastik Sa-
natlar Derneği olarak, Şişli Belediyesi, Piramid Sanat
ve İtalyan Kültür Merkezi’nin de desteğiyle kendisini
anmak için büyük bir sergi ve forum düzenledik. Her
iki buluşma da çok yoğun duygusallık içinde geçti.
Kötülüğün egemen olduğu, acayip bir dünyada ya-
şıyoruz. Dünyanın, sözde en ileri ve güçlü ülkesinin,
“kitle imha silahları” bulmak üzere Ortadoğu’ya bas-
kın yapıp çoluk çocuk demeden, bir milyon insanın ölü-
müne neden olabildiği, korkunç bir yer. Devlerin kö-
tülüğünün, bireylerin kötülüğünü de etkileyebildiği bir
cehennem... İnsanların çıkar ilişkileri peşinde koşup,
salt egoları için savaşa giriştikleri bir ortamda, orta-
lıkta gezinen bu adamlardan herhangi birinin Pippa’yı
oto-stop yaparken aldığını düşünebiliyor musunuz?
“Ne iş yaparsın?” “Barış elçisiyim, dünyayı gezerim.”
(Vay enayi, vay!) İşte aralarındaki diyaloğun özeti bu-
dur, acı değil mi? Beş kuruş faiz fazlası için komşu-
larını yakabilecek insanlar bir tarafta, Pippalar diğer
yanda... Ve bu dünya Pippalar’ı sevmiyor...
Kötü insanlar, ne yazık ki, bununla yetinmiyorlar. En
sinsi şekilde, iyiye karşı gizli ya da açık savaşıp mağ-
durun bile üstüne gitmekten çekinmiyorlar. “Ne ge-
rek vardı bu sergiye?” , “Amma da abarttınız bu Pip-
pa olayını!”, “Canım, o da resmen aranmış!”... Bunlar
gibi onca düşüncesizce insanlık dışı söz! Sırf bir şey
demiş olmak için... Mağduru, davanın “esas suçlusu”
haline getirerek ondan, bir çeşit hınç almaya devam
etmek, “farklı” bir yorum getirme arayışıyla böyle tra-
jik bir konuda dahi, kendi orijinalliğini cilalayıp sunmak
istemek... İnsanlık çizgisinden uzaklaşmak!
Şükür ki, herkes böyle değil. Hatırlıyorum, Pippa’yı
acı bir şekilde İstanbul’dan uğurlarken, çeşitli aydın-
lar, cenazesi başında toplanmıştık. Yanımda, “de-
mokrat” ve “solcu(?)” bir İstanbul milletvekili vardı. Be-
nim orada UPSD Başkanı olarak yapacağım kısa ko-
nuşmayı sabote etmek için, ne yazık ki TV haber ka-
meralarına yansıyacak şekilde, elinden geleni yaptı.
Ama yine de o konuşma gerçekleşti ve o aydınlarla
Pippa’nın kızkardeşinin önünde söz verdim: Türk ve
İtalyan sanatçıların katılımıyla, büyük bir anma sergi-
si düzenleyecek ve Pippa’yı o şekilde bağrımıza ba-
sacaktık.
Cenaze törenlerinde verilen sözler ağırdır. Onları ger-
çekleştirmek her zaman kolay olmaz. Bunu kendi ha-
yatımdan bilirim. Pippa olayında da Tanrı bizi utan-
dırmadı ve korkunç olaydan altı ay sonra, UPSD Yö-
netim Kurulu gece-gündüz çalışarak bu büyük sergiyi
hazırladı. Yaz tatiline çıkamadan, internet, telefon, dil
zorlukları ve maddi yüklere rağmen büyük özveriyle
geçen bir süreçti. Sonuçta 33 Türk ve 37 İtalyan sa-
natçı UPSD’nin Maçka Demokrasi Parkı, Şişli Evlen-
dirme Dairesi yanındaki galerisinde bir araya geldi. Or-
taya bir de 120 sayfalık mükemmel bir katalog çıkardık.
Pippa’nın annesi Elena Manzoni, hem sergi açılışı-
na hem de ertesi gün foruma katıldı.
İşte o güleryüzlü, neşeli, muzip bakışlı Pippa, o ta-
rihi adamın yeğeniydi. Kendisiyle hiç tanışmadım. Ama
bu sergi ve yayın için yaptığımız araştırmadan sonra,
artık onu en iyi tanıyanlardan biriyim gibi geliyor. Bu
müstesna insan, “barış” adına giriştiği bu yolculukla,
insanların “değerli” ve “güvenilir” olduğunu kanıt-
lamaya çalışıyordu. Bunu dünyanın tüm kötülükleri-
ne meydan okuyarak, büyük risk alarak gerçekleştir-
di. Söyler misiniz bana, risk almadan tarihte önemli ne
gerçekleştirilebilir ki? Oto-stop bir risktir. Oto-stop-
çu o ilişkide mağdur da olabilir, katil de! Dünya ne ya-
zık ki ikisini de fazlasıyla görmüştür. Pippa, bu kritik
buluşmada önyargıları ve kötülükleri risk alarak yok
etmek istemişti. Ve aslında başardı da! Projesi, bu ka-
lıcı sergi ve forumla ölümsüzleşti. Türkiye’ye gelen İtal-
yan sanatçıları otellerde değil, evlerimizde ağırladık.
Pippa bizi bir “aile” yaptı ve büyük bir “barış” dersi ver-
di. İzninizle bu rüyayı gerçekleştiren UPSD Yönetim
Kurulu’na, Ayşe Erel’e, Safiye Mine’ye, Bahri
Genç’e, Hülya Küpçüoğlu’na, Tülin Onat’a, Melik
İskender’e ve tüm Piramid Sanat çalışanlarına te-
şekkür etmek istiyorum. Tabii, o acı günlerde Milano’ya
uçup Pippa’nın cenazesine katılan ve sergimize kat-
kılarını esirgemeyen Mustafa Sarıgül’ü de unutma-
dan...
PERİHAN ERGUN
Aktütün’e kanlı saldırının
acılarını toplumca yaşarken
08/10/ günü Meclis’te Tezkere
tartışıldığı saatlerde bir kanlı
saldırıyı daha yaşadık. Di-
yarbakır’a dostluğu, kardeş-
liği, huzuru getirme çabalarıyla
halkın sevgi duyduğu seçkin
bir Emniyet Müdürü olan Gaf-
far Okkan gene böyle acı-
masız bir saldırıyla şehit edil-
mişti. Anısına saygı ve borç-
lulukla Aziziye Mahallesi’ndeki
Polis Okulu’na O’nun adı ve-
rilmişti. İşte bu okulun servis
aracına planlı üç dört teröris-
tin çapraz ateşli saldırısıyla
araçtakilerin savunmalarına
karşın ne acıdır ki polislerden
dördünü ve araç şoförünü
şehit verdiğimizi, on dokuzu-
nun da yaralı olarak kurtul-
duklarını öğrendik.
Bu acı olayı herkesin med-
yadan öğrendiğini bildiğim
halde önemseyerek genişçe
yazmamdaki neden, terörün
kırsalla yetinmeyip sınır ötesi
izin tezkeresine aynı T. C.
Meclisi’ndeki koruyucuları
DTP gibi tepki gösterisinin
açık seçik kanıtı oluşudur.
Buna bir kanıt da aynı akşam
İstanbul’un Ümraniye’sinde
bir grup etnik kökenli terör
yandaşı, molotof kokteylleri ve
yakıcı fişeklerle güvenlik güç-
lerini bile ürküten saldırılarıy-
la ortalığı altüst ederek halk-
ta korku yaratabiliyor. Bu acı
olayların arkasında, Kuzey
Irak’ta ABD’nin taşeronu ola-
rak kurulan Barzani ve Tala-
bani yönetimi vardır.
Teröristlere hastane, silah,
araç ve tüm gereksinmeleri-
ni vererek güçlendirilmelerinin
sağlandığını Amerika bağım-
lısı AKP iktidarı gördüğü hal-
de işi ve sorumluluğu TSK’ye
havale ediyor. Buna karşın
Gn. Kur. Başkanı İlker Baş-
buğ, terörün sadece silahla
değil siyasetle çözülebilece-
ğini ısrarla söylüyor. Tarafsız
basınla siyaset önderleri de
aynı fikri tekrarladıkları halde
iktidarın sorunları görmez-
den gelişinin nedenlerini her-
kes biliyor. Ama O, ABD ve
AB bağımlılığıyla hamasi
söylemler dışında hiçbir şey
yapamıyor.
Yıllardır dile getirilen,
RTE’nin de Kürt sorunu diye
adlardırdığı konuda vaatlerin
dışında yapılan var mı? Buna
son günlerde iç sızılarıyla ya-
şadığımız iki canlı örnek en
büyük kanıttır. Biri TSK’nin
Çukurca baskınından sonra
silah bırakıp teslim olan 16 ile
22 yaş arası terorizme bulaş-
tırılan Kürt çocuklarının anla-
tımları!. Dağa çıkmalarının ne-
deni sorulduğunda, çok ço-
cuklu ailelerinin ekonomik ve
toplumsal yoksunlukları ne-
deniyle kendilerine özen gös-
teremeyişleri olduğunu söy-
lüyorlar. Ağalarının onları ma-
raba saydığını yaşamları bo-
yunca doğal saydıklarını da
bilmeksizin. İkinci örnek de
Aktütün köylülerinin ve ço-
cuklarının halini görmeye gi-
den Star habercisine verdik-
leri cevaplarla ekrandaki gö-
rüntüleriydi.
Aile büyükleri, saldırıdan
sonra beş gün geçtiği halde
hallerini soran bir kişiyi bile hâ-
lâ göremediklerini, her gece
kurşun sesleriyle can güven-
liğinden yoksun yaşamaktan
bıktıklarını; köyü terk edip
merkeze göçeceklerini söy-
lerken, acı veren çaresizlikle-
ri yüzlerinden okunuyordu.
Çocuklarının kanıtlı ve man-
tıklı cevapları da iç burku-
cuydu. On yaşlarında bir er-
kek çocuğu elindeki boş ko-
vanı göstererek, biz bunları
değil; okulu, kitabı, kalemi,
defteri ve öğretmeni görmek
istiyoruz diyordu. Gene milli
kıyafetli bir genç kız yazıya
döktüğü yoksunluklarını, dün-
yadan kopukluklarını o ka-
dar akılcı ve dirençli bir tavır-
la anlatıyordu ki, bu nitelikte-
ki çocukların günahı ne diye
düşünmekten kendimi ala-
madım.
Güneydoğulu yurttaşları-
mız senelerin getirdiği önem-
senememelerinin acıları, aç-
lıkları içindeyken, iktidardaki-
lerin adalet, eşit haklar ve
ayrımcılığa hayır demeleri
kimseleri kandıramıyor. Bun-
ları gören önderimiz Atatürk
1938’de hastalığının en acı
günlerinde Doğu’nun bu so-
runlarını görerek Elazığ’da
önce kızlarımızın eğitilmesi
için bir yetiştirme okulunun
açılmasını planladı. İzmir’de-
ki tutukevinde kadınlara oku-
ma yazmayı çok ustaca öğ-
rettiğini duyduğu Sıdıka Avar’
ı makamına çağırarak, heye-
candan titreyen o ufak tefek
öğretmene çok büyük bir gö-
rev yüklediğini, bunu O’nun
yapabileceğine inandığını da
takdirleriyle belirtti.
Zamanın Milli Eğitim Baka-
nı’na da projeyi hazırlaması-
nı söyledi. Ne yazık ki bu di-
leği oluştuğu zaman Ata artık
hayatta değildi. Orada gör-
evine bütün gücüyle sarılan
Avar, yolsuz köyleri katır üs-
tünde katederek çulsuz, ba-
kımsız kızları toplayıp okula
getiriyor, yıkayıp paklıyor ve
meslek sahibi ederek topluma
kazandırıyordu.
Köylere çıktığında, analar,
“Kızımı da götür Avar” diye
eteklerine sarılıyorlardı. Ne
yazık ki Demokrat Parti ikti-
dara geldiğinde, ağalar, -ay-
nı Köy Enstitülerinde olduğu
gibi eğitimle marabamız uya-
nıp kölelikten kurtulmasın di-
ye- Avar’ı görevden aldırıp
okulu da kapattırdılar. Bu so-
runun çaresi, oralara ekono-
mik kalkınma, eğitim ve sağ-
lık kurumlarını getirmektir!
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
14 Ekim
Zahid
SESSİZ SEDASIZ (!)
Terörün Çözümü
İktidarın Elindedir
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Susamyağõ. 2/
Yurdumuzda ku-
rulmuş yirmi bir
köy enstitüsünden
biri... Mezar. 3/ Es-
ki dilde su... Üni-
versite öğretim üye-
lerinin giydiği, ge-
niş bedenli, uzun ve
bol kollu giysi. 4/
Resim ve heykel sa-
natlarõnda varlõkla-
rõn biçimi... Avrupa
Birliği’nin kõsa yazõlõşõ.
5/ Açõk alanlardan ve ka-
labalõk yerlerden aşõrõ de-
recede korkma. 6/ Kesta-
nerengi... Yalnõz iki geniş
yüzü testereyle düzeltilmiş
tahta. 7/ Bir göz rengi...
Aynõ ahõr adõna koşan ya-
rõş atlarõna verilen ad. 8/
Güzel, hoş, latif... Sağlõk-
lõ. 9/ Kõzartõlmõş ekmeği et
suyuyla haşlayarak yapõlan yemek... Akõm şiddeti birimi
kiloamperin kõsa yazõlõşõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Halk dilinde ayçiçeğine verilen ad. 2/ Karakter... Yan-
lõş sözcük ya da söz. 3/ Radon elementinin simgesi... Is-
panak, semizotu gibi sebzeleri pirinç ya da bulgurla pişi-
rerek yapõlan yemek. 4/ Futbolda savunma oyuncusu... Uta-
nõlacak şey, ayõp. 5/ İstanbul’un eski adlarõndan biri. 6/ İz-
mir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adõ... Engel. 7/ Hatay ilin-
de bir õrmak... Kõsa namlulu bir top. 8/ Türk müziğinde bir
makam. 9/ Rus halk destanõ ya da epik şarkõsõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
İ S F E N D A N
S T A R İ K A Z
K A R G I N T İ
E B E Ş A H I M
L İ T I R A K A
E L P E K R A M
N İ L U N D
A P E R T U R A
K R O K İ P E R
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65