06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2008 CUMARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S S S S B B B B PB 7 3 10 8 12 10 13 10 7 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB 7 PB 5 PB 5 PB 4 S 1 S 2 S 1 S 7 PB 14 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB 11 PB 12 S 2 B 7 B 0 B 4 S 8 S 3 S 14 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurtta yağış beklenmiyor. Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Sabah saatlerinde Marmara ile yurdun iç ve doğu kesimlerinde sis, iç ve doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığı; yurdun batı kesimlerinde 1 ila 3 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo K 0 Helsinki K 2 Stockholm K 5 Londra Y 9 Amsterdam B 10 Brüksel B 8 Paris Y 8 Bonn PB 6 Münih PB 7 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B 8 K 3 Y 11 K 9 Y 7 PB 4 Y 15 PB 12 K 6 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 1 PB 5 K 14 K 3 PB 0 PB 6 PB 2 B 16 PB 5 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada lık” konusu yapıldığını yaydı. Konuşmak ancak iki kişinin aynı konuyu karşılıklı ele almalarını gerektirir. Beyaz Saray açıklamalarında da belirtildiği gibi, siyasal çözüm konuşulmadı; ancak Başkan Bush konuyu “konuştu.” 11’inci de “Bush ile bu konuyu konuşmadık ve konuşmayız” diyerek ABD Başkanı ile aralarında siyasal çözümün bir “konuşma” konusu olmadığını açıkladı. Fakat 11’inci tabii sorulmadı Başkan Bush’un konuyu “konuştuğunu” söylemedi. Siyasal çözümün bir pazarlık konusu yapıldığı haberlerini Türk yetkililerden sonra ola ki rica üzerine ABD Büyükelçisi Ross Wilson da yalanladı. ??? Ama ortada yanıtlanmayan bir soru var: Öyleyse bu türden haberler neden ve nereden kaynaklanıyor? ABD’den! Zira Beyaz Saray’ın PKK sorununu silahla çözümlemenin olanaksız olduğunu içeren görüşü, yeni bir görüş değil. ABD, çözüm için yıllardır örgüte genel af istiyor ve örgüt elemanlarına siyaset kapısının aralanmasını gelip geçici genel başkanlardan Mehmet Ağar’ın pek güzel ifade ettiği gibi, ovadakini dağa çıkarmamak için bir çare olarak öne sürüyor. Ovadaki dağa çıkmasın, dağdaki ovaya insin ve… affa uğrayıp siyaset yapsınlar! Başkan Bush, 11’inciye ABD’de artık kemikleşmiş görünen bu görüşü yinelemiş olabilir. Yinelemiştir ama 11’inci ile siyasal çözümü “konuşmamıştır”. ??? Zaten 11’inci ile böyle duyarlı bir konuyu karşılıklı ele alıp tartışmaya, konuşmaya da gerek yoktur ve iyi ki konuşulmamıştır! Zira Çankaya’daki AKP’linin basına “Başkan’la bu konuyu konuşmadık” derken ortaya koyduğu mantığı Beyaz Saray’da söylemesi durumunda, herhalde Bush ve çevresi gülmemek için kendilerini zor tutacaklardı. Neden mi? 11’inciye göre, “nasıl ki Amerika, El Kaide’ye siyasi çözüm düşünmüyorsa, nasıl ki El Kaide’nin ‘dışarıdan’ saldırılarına karşı Amerika’da ‘burada politik çözüm bulalım’ denilmiyorsa… PKK ile böyle bir şey söz konusu” olamaz. PKK ile El Kaide arasında terörist olmaktan öteye siyasal anlamda ne gibi bir benzerlik, birliktelik var; doğrusu bunu anlamak veya kavramakta insan güçlük çekiyor. PKK, burnumuzun dibinde silahlanmış, insan kaynağını içimizden sağlayan bir terör örgütü. K. Irak’ta yuvalanmış, sınırları açıyor, insanlarımızı öldürüyor ve: Bu örgütün nihai hedefi bağımsız bir Kürt devleti kurmak veya kurulmasına yardımcı olmak. Türkiye’den toprak koparmak! Oysa El Kaide, ABD’nin burnu dibinde komşu bir ülkede yuvalanan bir örgüt değil. ABD’den toprak istemiyor. Bağımsız bir El Kaide devletinin kurulmasının peşinde de değil. El Kaide uluslararası bir terör örgütü. Hedefi ise baş düşman ilan ettiği ABD’yi vurmak! Bu iki birbiri ile uyuşmaz sorunu bir araya getirmeyi, PKK’ye siyasal çözüm arayışını El Kaide örneği ile savunmayı ancak Çankaya’dakinin AKP’li mantığı uygun bulabilir. ??? İsmet Paşa 80’li yaşlarda her gün yeni bir şey öğrendiğini söylerdi. Biz de AKP döneminde her gün bir yeniliğe tanık oluyoruz. Bayan Hayrünnisa’nın Cafe Milano’da devlete 500 dolara patlayan yemekte Kayseri mantısından; önce pizzaya, sonra ana yemek olarak istakozlu makarnaya nasıl sıçradığını, AKP edebiyatı ile söylemek gerekirse, Çankaya’ya çıktıktan sonra nasıl gelişip değiştiğini öğrendik. Başbakan’ın eşi Emine Hanım, beş yıl içinde eşiyle New York’a birçok kez gitti. Ama hiçbir zaman türbanlı bir çevreyle bir lokanta sefaları sergilemedi. Bir görgüsüzlük olayına imza atmadı. Ama diyeceksiniz ki, dünya bu… AKP dünyası. Boşuna boynuz kulağı geçer dememişler! Korku şiddetin kölesi oldu Diyarbakır’da önceki gün yapılan ve adına ‘sessiz protesto’ denilen küçük çaplı eylem, 3 Ocak’ta düzenlenen bombalı saldırının kısa sürede unutulacağını gösterdi MEHMET FARAÇ GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Diyarbakır’da 6 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı eylem kimi çevrelerce PKK’nin bitişinde milat olarak gösteriliyor. Bunu yapanlar PKK’nin Kandil’de kumpasta olmasını dayanak alırken nüfusu bir milyonu aşan bir kentteki bombalı saldırının ancak 100 kişinin katılımıyla protesto edilebildiğini göz ardı ediyor! İyimserlik bazen teröre karşı psikolojik bir silah gibi kullanılsa da, gerçekleri örtmekte aciz kalıyor. Diyarbakır’da 5’i çocuk 6 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı eylem, sanki PKK’nin ilk vahşetiymiş gibi öne çıkarılıyor ve örgütün bitişi olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa gerçekler bu düşüncenin, kan ve gözyaşının yarattığı şokun basit ve geçici bir dışavurumu olduğunu gösteriyor: 12 Eylül 2006’da, Diyarbakır’ın Koşuyolu Parkı’nda patlayan ve 7’si çocuk 10 kişinin ölümüne yol açan bomba unutuldu. Kan ve şiddetin göz ardı edilen boyutları bununla da kalmadı. 3 Ocak’taki saldırının PKK açısın dan nasıl sıradan olduğunu görmek için örgütün 1984 2007 arasında sadece sivillere yönelik eylemlerinin bilançosuna bakmak yetiyor. Teröristler 23 yılda yüzde 95’ten fazlası Kürt kökenli olan bebek, çocuk ve kadınların da aralarında bulunduğu 6 bin 500’den fazla yurttaşı öldürdü, 11 bin 500’den fazlasını da yaraladı ya da sakat bıraktı. Bebeklerin kurşuna dizildiği o kanlı eylemler, iletişim araçlarının geçmişteki ilkelliği yüzünden hafızalarda yeterince yer edinemedi. O eylemlerin yanında çok küçük çapta kalan bir patlama ise televizyon denilen teknolojik mucizenin gücüyle, şiddetin ulaştığı en büyük boyut haline getirildi. de salt siyasi desteği nedeniyle ayakta durmadı, yarattığı kaos ve korku toplumu sindirdi, kitleleri saflarında durmaya zorladı ve bu yapılırken muhalif hiçbir sese izin verilmedi. Diyarbakır’da son katliamın ardından yansıyan çelişki, şiddetin salt toplumu suskunluğa mahkum etmesinden kaynaklanmadığını kanıtladı. Kentte önceki gün yapılan ve adına “sessiz pretosto” denilen küçük çaplı bir eylem, 3 Ocak’taki bombalı saldırının kısa sürede unutulacağını da gösterdi. Duyarsızlık... Bu eyleme katılımın çok cılız kalması bölge halkının kanlı saldırıları onayladığı anlamına gelmediği gibi, 400 kitle örgütünün bulunduğu bir kentteki duyarsızlığı da sorgulamaya yetti. Sessiz protestonun boyutları aynı zamanda PKK’nin etkisi ve en önemlisi korkusunun bölge halkı üzerindeki hâkimiyetini de kanıtladı! Bir katliam ve arkasından çözülmeyen suskunluk, Diyarbakır’da korkunun şiddetin kölesi olmaktan kurtulamadığını da gösterdi! PKK’nin bile özür Protestonun sessizi!.. Peki, PKK 23 yıllık süreçte ne kaybetti? Örgütün 26 bin 500’den fazla üyesi öldürüldü. Ancak şiddeti, büyüyüp barındığı toprakların çocuklarına yöneltecek kadar pervasızlaşan bir örgütün legal uzantıları ne ilginçtir ki günümüzün siyasi yaşamında önemli bir güce ve temsil makamına da ulaşabildi! Şu da bir gerçek ki, örgüt Doğu bölgesin dilediği bir eyleme yönelik tepkiler Güneydoğu’da neden salt bir avuç insanın insafına ihale edildi! Başta bölge insanının, kitle örgütlerinin ve belki de en çok DTP’nin salt bu eylemden değil, en çok da arkasından süren suskunluktan ders çıkarması gerekir. Abdullah Öcalan’ın önceki gün avukatlarına söylediği, özellikle DTP’ye yönelik, “Daha büyük katliamlar olabilir” diye başlayarak yaptığı şu uyarılar ise bu dersi zorunlu kılıyor: “Daha büyük katliamların önlenmesi gerekiyor. Diyarbakır adına siyaset yapanlara kızıyorum. Herkes barış için çalışmazsa çok kişi ölecek, böyle bir risk var. Bütün halktan rica ediyorum, herkes barış için çalışsın. Belirteyim ki; Diyarbakır üzerine siyaset yapanlar eğer, çok kötü niyetli değillerse barışçıl ve demokratik bir ortamın oluşması için gereğini yapmalılar. Yapmazlarsa çok kötü niyetlidirler. Sonu çok kötü olur. Buna kimse hazır değil. DTP’nin de en büyük eksikliği burada ortaya çıkıyor. Çalışmıyorlar, anlatamıyorlar bu tehlikeyi!” İkinci saldırı önlendi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, 3 Ocak’ta 6 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırının soruşturması sırasında 5 Aralık’ta bir polis karakoluna yapılan saldırının da aydınlatıldığını açıkladı. Mutlu, operasyonda başka bir saldırıda kullanılmak üzere hazırlanmış bomba düzeneğinin ele geçirildiğini belirterek “Böylece başka bir facia da önlenmiş oldu’’ dedi. Vali Mutlu, Diyarbakır’da meydana gelen bombalı saldırıyla ilgili Emniyet Müdürlüğü’nde basın açıklaması yaptı. 6 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıda yaralanan 67 kişiden 55’inin ayakta tedavi görerek taburcu edildiğini anlatan Mutlu, 5 aracın kullanılamaz hale geldiğini, 25 araç, 5 apartman, 14 işyerinde maddi hasar oluştuğunu söyledi. Eylemi gerçekleştirenlerin yakalanması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Emniyet Müdürlüğü’nce istihbari, teknik, kriminal çalışmalar yapıldığını aktaran Mutlu, operasyona saldırıda yaşamını yiti UNUTULMADILAR Cumalı ve Kutlar anıldı SELCEN AKSEL Vali Mutlu, gözaltına alınan 8 kişinin polisteki soruşturmasının tamamlandığını ve adliyeye sevk edildiğini açıkladı.Toplantının ardından, Diyarbakır’ı kana bulayan bombacı Erdal Polat’ın (Sağda) terör örgütü kamplarında çekilmiş fotoğrafları basına dağıtıldı. (AA) ren öğrencilerden Melek İpek’in adının verildiğini belirtti. Mutlu, yurttaşlardan gelen ihbarlar doğrultusunda yürütülen operasyonlarda örgüt kamplarında suikast ve sabotaj eğitimi aldıktan sonra Diyarbakır’a gönderilen militanlar ile bunlara yardım ve yataklık yaptığı tespit edilenlerin de aralarında bulunduğu 9 kişinin gözaltına alındığını anlattı.Operasyon lar sırasında Diyarbakır’da 5 Aralık’ta Huzur Polis Karakolu’na yapılan saldırının da aydınlatıldığını vurgulayan Mutlu, ayrıca başka eylemlerde kullanılmak üzere hazırlanmış bomba ve düzenekler de bulunduğunu belirtti. Mutlu, “Yakalanan şahıslar, suç delilleriyle birlikte bugün adli mercilere sevk edilmişlerdir” dedi. Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği’nin (KAVEG) ilk kitabı BEŞİKDÜZÜ KÖY ENSTİTÜSÜ HİKÂYESİ BİTMEDİ bir basın toplantısı ve kokteyl ile tanıtılacaktır. Gün: 13.01.2008, Pazar, Saat: 13.00 15.00 Yer: Suriye Pasaji, Kat: 4, No: 15 Beyoğlu, iSTANBUL 13.01.2008 Köy Enstitülerine büyük emeği geçmiş ve kuruluş felsefesini yaşamı boyunca savunmuş olan Sabahattin Eyüboğlu’nu kaybedişimizin 15. yılıdır. Bu vesileyle, onu bir kez daha anıyor; değerli kardeşleri mimar Mualla Eyüboğlu ve tarım öğretmeni Mustafa Eyüboğlu’na Köy Enstitülerine verdikleri büyük emekten dolayı en derin teşekkürlerimizi sunuyoruz. Eyüboğlu kardeşlerin ve Beşikdüzü Köy Enstitülü çınarların da katılacağı toplantımıza tüm Köy Enstitülü dostlar ve üyelerimiz davetlidir. Kitap dağıtımı: Suriye Pasaji Kat: 4 No:15 Beyoğlu (Tel: 0212 292 00 69 saat: 13.30 16.30) ve Trabzon Dernekler Birliği Dernek: www.koyenstituleriegitim.org eposta: [email protected] Kutman Gıda San. ve Tic. AŞ’ye teşekkür ederiz. Kültür dünyamızın iki ustası Necati Cumalı ve Onat Kutlar önceki akşam Akatlar Kültür Merkezi’nde anıldı. İkisi de gecenin ilk sözcüklerinden sonuna dek vurgulandığı gibi, her şeyden çok insanlar ve gelecek için yazmış, çalışmış ve yaşamışlardı. Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Rekin Teksoy, Engin Uludağ, Vecdi Sayar, Handan Şenköken, Üstün Akmen, Tahsin Yücel, Filiz Kutlar anılarını, onların geride bıraktıklarının anlamını konuştular. Söz konusu Cumalı ve Kutlar’dı; onları anarken şiirlerinden, öykülerinden örnekler sunulacaktı elbette. Piyanoda Orçun Orçunsel eşliğinde Cumalı’nın şiirleri okundu, Kutlar’ın da İshak’ı. Dikkat çekilen noktalardan biri de böylesi kalemler ve kültür insanlarının yaptıklarının gelecek kuşaklara gereğince tanıtılmasının önemiydi. Doğan Hızlan, Cumalı’nın aynı düzeyi yakaladığı çok sayıda yapıtından, o çok sevdiği yalın dizelerinden söz etti. Onat Kutlar’ın “yerel tavrın iyi yazıldığında her şeyi kapsadığını” gösterdiğini, insanların bilmediğimiz yanlarını okura keşfettirdiğini söyledi. Tahsin Yücel’e göre Cumalı’nın her yapıtı aynı usta elinden çıkıyordu, hepsinde şairdi, hepsinde ‘içimizden biriydi’... Onun yapıtlarında “sahicilik” vardı. Kutlar’ın “İshak”ının Türk Cumhuriyet Edebiyatı klasiklerinden olduğunu söyleyen Yücel, sinema alanındaki öncü çalışmalarıyla onun, kendini Türk kültürüne adadığını belirtti. Turgay Fişekçi, “Ancak çağdaş edebiyatımızla kültürel yozluktan kurtulabileceğimize” değindi. 2 AKP’nin Türkiye’nin ortak paydalarına ve dengelerine karşı takındığı özensizbencil tutum. Aleviler, din eğitimine ilişkin ders kitaplarından inançlarının gereğini yerine getirme ortamına kadar pek çok konuda kendilerini yalnız hissediyorlar. Bu sorunların çözümü için de Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak paydaları ve kurumları dışında başka bir alandan yardım istemiyorlar. Bütün suçları bu! Hükümetlerinpartilerin ise genel olarak Alevilere bakışı şu: Ne yaparsak bu kesimin oyunu alırız? Sorunlarını nasıl çözersek değil, ne yaparsak! Kimi partiler Alevi örgütlenmeleri içinden kendilerine yakın olanları seçtiler, bulamayınca kurdurdular. İçlerinden “uygun” olanları aday gösterip “size geldik” dediler. ??? AKP’nin ise önceki hükümetlerden daha farklı bir siyaset izlediği görülüyor. AKP devlet kurumlarına partinin yan organlarından biri olarak yaklaştığı için tümümün başında kendi adamlarının olmasını birinci şart haline getirdi. Aynı yöntemi şimdi topluma da uyarlamak istiyor: Toplumun bütün kesimleri benim parçalarımdır! Alevilere yönelik yaklaşım da aynı anlayışın ürünü. Türkiye’nin dört bir yanında Alevi örgütleri var. Kimileri bir araya gelip federasyon oluşturdular, çatıları birleştirdiler. AKP onların hiçbirini muhatap kabul etmedi. Dün Cumhuriyet’te yaptıkları duyuruya göre, defalarca Başbakanlık’tan randevu da istenmiş ancak yanıt verilmemiş. Bunun üstüne AKP ne yapıyor? Önce Alevilik araştırmalarıyla tanınan bir kişiyi milletvekili olarak Meclis’e sokuyor. Onunla proje hazırlayıp kendi Alevi örgütlenmesini oluşturmak üzere düğmeye basıyor. Plana göre, yöneticileri AKP’ye tam bağlı bir örgüt, merkezler kuracak. Burada AKP Aleviliğini özümsemiş “dedeler” yetiştirilecek, maaşa bağlanacak. ??? AKP’nin bu açılımdan bekledikleri neler olabilir? 1 Alevi kesimi yanlarına çekmek mi? 2 Aleviliğin salt dinsel törenlerle ilgili bölümlerini kendi istediği biçimde öne çıkarıp Aleviliğin felsefe ve kültür boyutunu bitirmek mi? 3 Türkiye’de laik yapının en önemli unsurlarından biri olan Aleviliğin içini boşaltarak laikliği erozyona uğratma yollarından birini daha devreye sokmak mı? 4 Alevi dedelerini maaşa bağlama ve benzer yöntemlerle devletle dini tümüyle iç içe sokmak... Devamında imamlar, şeyhler, şıhlar için de değişik devlet olanaklarını devreye sokmak... Buna karşı çıkan olursa, “Kardeşim Alevilere de aynısını yaptık. Onlara yaparken iyi de bunlara yaparken kötü mü” diye çıkışmak mı? Daha vahim olasılıkları sonraya bırakalım. Aleviler bunlara kanar mı? Çoğunluk kanmaz ama, bir kez daha yürekleri kanar! ankcum?cumhuriyet.com.tr Alevi Kıskaçta... ? Baştarafı 2. Sayfada edenler, birkaç dedeyi ramazan çadırına alarak asırlarca birçok baskı ve kıyımlara karşın bozulmamış, ödün vermemiş bir inanç kalesini parçalamayı akıllarınca nasıl umabiliyorlar! Şimdiye dek çok umanlar oldu, “camiler kışlamız, minareler süngümüz, kubbeler mihverimiz, müminler askerimiz” diyenler de çabalasın bakalım, yel kayadan ne koparır göreceğiz. AleviBektaşi öğretisinin Diyanet çatısı altına sığması olası mı? Hele bu öğreti Hacı Bektaş ve Atatürk aydınlığında harmanlanmış, kökleşmişse olası mıdır? Dinle bilimin çatıştığı yerde bilimden, usla inancın çatıştığı yerde ustan yana olan Aleviler ve onların dedeleri, Alevi toplumunun ibadet yeri olan cem evlerini ibadet yeri kabul etmeyen ve cemi cümbüş sayan Diyanet’e nasıl teslim olabilirler? Evrendeki ahenkle dönen yıldızların dönüşünü, cem evinde yorumlayarak “AllahAllahHu” deyip dönen ve Tanrı ile bir olmayı, birlik olmayı yaşayabilecekler mi? Asırlarca topluma yol göstermiş, aydınlık olmuş gerçek dedelerimizin buna kanmayacağına, ben inanıyorum. Gerçek olmayanlara da diyeceğim yok. Alevilik İslamın kendine özgü, çağdaş, Emevi fitnesinden arınmış, değişik bir yorumudur. Bin yıldır Anadolu’da canlı yaşamaktadır. Bu inancın içinde İslam öncesi vardır, İslam sonrası vardır. Bu yaşamanın sırrının gücü, Tanrıusbilim anlayış ve inanışından geçer. Sekiz bakanlık bütçesine eşdeğer bir harcama yapan ve yüz bin imam barındıran Diyanet, “Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” “Hayatta en gerçek mürşit bilimdir” diyebiliyor mu? AKP’ye gidecek dede bunun neresine sığınacak? Anadolu Türkmenleri (AleviBektaşiler) inançları ile çağdaş yaşamak istiyor. Madımak’ta yansa da Pir Sultan’lar gibi dâra çekilse de kültürlerine sahip çıkacak ve ümmet toplumu olmayacaktır. Aleviler cem evlerini kendileri yapıyorlar, her toplum da kendi inancının giderini kendisi karşılamalıdır. Camilere ve imamlara devlet bütçesinden (8 bakanlık bütçesi kadar) harcama yapılıyorsa, diğer inançlara da bu olanağın sağlanması gerekmiyor mu? Diyanet’ten sorumlu Bakan Alevilere yeni elbise biçecekmiş. “Aleviler senin elbisene sığar mı?” Bari onlara gölge etme, başka ihsan istemezler. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle