06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Sağlık örgütleri: İlaç krizi özelleştirme bahanesi 7 Hastailaç tartışması... Behçet hastalığına dikkat ? İstanbul Haber Servisi Tüm dünyada Türkçe olarak anılan tek hastalık olan “behçet hastalığı”, ilk olarak basit belirtilerle kendini gösterse de vücutta tüm sistemleri olumsuz etkileyerek ölümcül sonuçlara neden olabiliyor. Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayfer Aydın, damar duvarı iltihabı olarak bilinen behçet hastalığının ilk olarak ağız içi ve cinsel bölgede ortaya çıkan yaralarla kendini gösterdiğini ifade ederek zamanla bütün sistemleri tuttuğunu ve hastanın yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkileyebildiğini söyledi. Aydın, hastalığın erken tanı ve tedavisinin çok önemli olduğunu kaydederek bir uzman hekim tarafından düzenli takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Sağlıkta Dönüşüm mü, Özelleştirme mi? COŞKUN ÖZDEMİR “Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası” ile ilgili tartışmalar süregeliyor. Bu yasa ile çalışanların ve emeklilerin haklarında bir dizi kayıp olacağı tüm kanıtları ile çeşitli platformlarda açıklandı. Ancak hükümet ısrarını sürdürüyor. Aslında sağlık ve sosyal güvenlik sistemi ciddi bir zaafa uğramaktadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı da tüm yurt düzeyinde çeşitli olumsuzluklar sergilemeye devam ediyor. Hastanelerin hasta ilaçlarını sağlaması öngörülüyordu. Sonuç tam bir fiyaskodur. Ne ilaç var, ne gerekli malzeme. Artık sağlık karnesine gerek yok deniyordu. Böyle bir uygulama olmadığı ortaya çıktı. Sağlıkta dönüşüm aslında açıkça bir özelleştirme planıdır. Sağlık hizmeti satın alma yolu ile sunuluyor. Yeşil sermaye bu alana büyük yatırım yapmakta. Tarikat okulları gibi tarikat hastaneleri oluşuyor ve sayıları giderek artıyor. Özel hastanelere iyi bir örnek oluşturan Medikal Park, 7 hastane ve 1500 yatağa sahip duruma geldi. Toplam sağlık harcamaları 10 milyardan 2530 milyara yükseldi. Ama bu artış, halka sunulan sağlık hizmetinden dolayı değil, daha çok özel sağlık kuruluşlarına gelir kaynağı aktarılması nedeniyledir. İlaç tüketiminde ve harcamalarında büyük artış oldu. Ülkedeki ilaç pazarının yüzde 70’i yabancıların elinde bulunuyor. Özel hastaneler zinciri ile büyüyen bir sağlık sektörü ile karşı karşıyayız. Bu nedenle, hastane patronları sağlıkta dönüşümden memnun. Ama iktidar desteği olmadan, gelir düzeyi kişi başına 45 bin dolardan ibaret olan bir memlekette, sağlık üzerinden büyük kazanç sağlanabilir mi? Bir devlet halkına sağlık ve eğitim hizmetini eşit ve ücretsiz sağlıyorsa, bundan elbette mutluluk duyarsınız. Ama yurdumuzda halkın bu temel iki gereksinimi özelleştiriliyor, toplumda böylece çarpıcı bir eşitsizlik yaratılıyor ve özele kaynak aktarımı yapılıyor. Sözleşmeli aile hekimleri gerekçesiz işsiz bırakılabiliyor. Aile hekimliği için pilot bölge olarak seçilen il sayısı 14’ten 35’e yükseltildi. Böylece uygulama pilot olmaktan çıkarıldı. Fakülteler yokluklar nedeni ile feryat ediyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nde MR randevusu neredeyse bir yıl sonrasına veriliyor. Ameliyatlar yapılamıyor. Bir ortopedi ameliyatı için 1.5 yıl beklemek ya da özelde 45 bin YTL ödemek gerekiyor. Poliklinik randevuları bile birkaç ay sonrasına veriliyor. Sorumlu olan elbette fakülte yönetimi ya da doktorlar değil, sistemdir. Öyle bir sakat sistem ki, ilk basamak hekimliğini, sağlık ocaklarını ihmal edip hastaneciliği özendiriyor ve onları en uygunsuz ve en verimsiz şekilde kullanıyor. Bir ülkede yönetim, toplumcu anlayışa sahip değilse, orada neoliberal, küresel politikalar egemense, her sektörde özelleştirme öngörülüyorsa ve bilime dayanan özgür ve uygar bir ülke yaratma amacı benimsenmiyorsa o memlekette sağlıklı, verimli, eşitlikçi bir sağlık hizmeti gerçekleştirilemez. [email protected] Not: 8 Ocak günü “Sanat ve Anayasa” konulu panelde ünlü sanatçıların uygarlık ve çağdaşlıktan geriye doğru sürüklenen toplumumuzla ilgili düşünce ve çağrılarına tanık olduk. Bu duyarllıığı taşıyan sanatçıların Türkiye’nin yeniden akıl, bilim ve uygarlık yoluna dönüşünde öncü rol oynayacağına inanıyorum. İstanbul Haber Servisi AKP hükümetinin “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesinde 1 Ocak 2008’de yürürlüğe koyduğu “Yatan hastaların ilaç ve tıbbi malzemelerinin hastane tarafından karşılanması zorunluluğuna” ilişkin düzenleme, sağlık örgütleri ve hasta yakınları tarafından protesto edildi. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, uygulamayla hekimlerin hedef tahtası haline geldiğini, uygulamanın ertelenmesinin de sorunu hiçbir şekilde çözmeyeceğini belirtti. İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Eczacılar Odası tarafından dün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde düzenlenen toplantı ? İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Eczacılar Odası tarafından dün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde düzenlenen toplantıda, yasal düzenleme değerlendirildi. Toplantıya katılan hasta yakınları “Sağlığın ticareti olmaz”, “Herkese sağlık, sosyal güvenlik hakkı” yazılı dövizlerle uygulamayı protesto etti. da, yasal düzenleme değerlendirildi. Toplantıya katılan hasta yakınları “Sağlığın ticareti olmaz”, “Herkese sağlık sosyal güvenlik hakkı” yazılı dövizlerle uygulamayı protesto ederken İstanbul Tabip Odası ve eczacı odası da uygulamayı eleştirdiler. “İlaç krizi özelleştirme bahanesi mi?” İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, yatan hastaların ihtiyacı olan ilaçların tamamının hastane eczanesi tarafından temin edilmesini dayatmanın, hastaneden 6 bin ilacı sürekli bulundurmasını istemek olduğunu, bu durumun kamu hastanelerindeki hizmeti durduracağını söyledi. Güngör, “Bu yasayla acil sağlık hizmeti alma zorunluluğu olan hastaların özel hastanelere yönlendirilmesi zorunluluğunu doğuracak, ayrıca Kamu Hastane Birlikleri yasası ile hastanelerin bölüm bölüm özel işletmelere devrinin gün demde olduğu bir dönemde ilaç ve tıbbi malzeme hizmetinin de hastanelerce karşılanması, bu hizmeti finansal sıkıntı nedeniyle yerine getiremeyecek olan kamu hastane eczanelerinin özelleştirilmesi için bir gerekçe oluşturuyor” dedi. Özellikle üniversite hastanelerinde ilaç ve tıbbi malzeme temin edilememesi nedeniyle bazı servislerde ameliyatların durma noktasına geldiğine dikkat çeken Güngör, sağlık hizmetleri sunumunda yeni bir kaosla karşı karşıya olduklarına dikkat çekti. Çözümün özel hastanelere kaynak aktarımının önlenmesi olduğunu belirten Güngör, “Hastane eczanesi olmayan ilaçların temini için ihaleler tamamlanıncaya dek eczacı odalarınca uygulanan yatan hastalara reçetenin dağıtımı uygulaması sürdürülmelidir. Üniversite ve kamu hastaneleri içine sokulduğu ekonomik çıkmazdan çıkarılmalı, hizmetlerin taşeronlarca değil, kamusal ve bütünlüklü bir anlayışla sürdürülmesi sağlanmalıdır” diye konuştu. Toplantı, sağlık örgütleri ve hasta yakınlarının mağduriyetini dile getirdiği sloganlarla son buldu. YAPILAN ARAŞTIRMALARA GÖRE: Aile hekimleri kalbi konuşuyor ? İstanbul Haber Servisi Ege Bölgesi aile hekimleri, kalp hastalıkları konusundaki bilgilerini geliştirmek için 1. Aile Hekimliği Kardiyoloji Toplantısı’nda bir araya geldi. Kardiyoloji Pratisyenleri Derneği ve İzmir Aile Hekimleri Derneği tarafından İzmir Sheraton Otel’de dün başlayan 1. Aile Hekimliği Kardiyoloji Eğitim Toplantısı ve Uygulamalı EKG Kursu yarın sona erecek. Yaklaşık 500 hekimin bir araya geldiği toplantıda kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, kalp yetmezliği, ritm bozuklukları gibi konular ele alınıyor. Kanserden yediklerinizle korunun İstanbul Haber Servisi Kanser konusunda yapılan araştırmalara göre insanın beslenme alışkanlıkları ile kansere yakalanması arasında ilişki bulunuyor. Hospitalium beslenme ve diyet uzmanı Melek Gül, bütün kanserlerin yüzde 7080’inin besinlerle ve sigara içimiyle oluştuğunu belirterek yeterli ve dengeli beslenme, boya uygun ağırlığı koruma, düzenli egzersiz, sigara içmeme, sigara içilen ortamlardan kaçınmayla kanserin büyük ölçüde önlenebildiğine dikkat çekti. Mangalda et kanser riskini arttırıyor ‘99 Sayfada Böbrek Nakli’ ? İstanbul Haber Servisi 2005 ve 2006 yıllarında Avrupa’nın en çok böbrek nakli ameliyatını gerçekleştirmesiyle bilinen Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, böbrek nakli konusundaki bilgilerini “99 Sayfada Böbrek Nakli” adlı kitabında okurla paylaşıyor. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ve söyleşi biçiminde yazılan kitap, Prof. Demirbaş tarafından gerçekleştirilen böbrek nakli ameliyatından sonra fahri organ nakli koordinatörü olarak gönüllü çalışmaya başlayan Vatan Gazetesi Kitap Eki Yazıişleri Müdürü Buket Aşçı tarafından kaleme alındı. Melek Gül, A, C ve E vitaminini, diğer antioksidanları ve posayı çok içeren besinler kanser riskini azaltırken yağlı ve posasız besinlerin riski arttırdığını vurguladı. Gül, besinlerin değerleri yönünden 5 grupta toplandığını vurgulayarak “Pratik olarak eğer her öğün her gruptan kendimize uygun bir veya birkaç besi ni seçersek ve yediklerimizin miktarını gereksinmemize göre ayarlarsak sağlıklı beslenmiş oluruz” dedi. Yağın fazlasının zararlı olduğunu, ancak yemekte yağ olmazsa özellikle anti kansorejen grupta yer alan A vitamini, karotenler ve E vitamininin yararlılıklarının azalacağını vurgulayan Gül, “Tahıl, kurubaklagiller ve sebzeler bir miktar yağ eklenerek tüketilmelidirler. Salatalara limonla birlikte az zeytinyağı konması lezzeti artıracağı gibi sebzedeki yağda eriyen vitaminlerin vücuda yararlılığını arttırır. Hayvansal besinleri yeterince tüketenlerin zeytinyağı kullanmaları uygun olur. Daha çok bitkisel besinleri tüketenlerin zeytinyağının yanında az tereyağı tüketmelerinde sakınca yoktur” diye konuştu. Özellikle eti mangalda pişirmenin kanser riskini arttırdığına işaret eden Melek Gül, katkı maddelerinin de çok sık alındığında zararlı olduğuna işaret etti. İstanbul Eczacı Odası ve İstanbul Tabip Odası, yatarak tedavi gören hastalar için kullanılacak tıbbi malzemelerin ve ilacın hastaneler tarafından karşılanmasına ilişkin uygulamayı protesto etti. (AA) Şişli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dini içerikli yayınlar satılıyor... SİBEL BAHÇETEPE AKP iktidarı ile artan dinci kuşatma kamu hastanelerinde son olarak kitap satışları ile kendini gösteriyor. İstanbul’un en yoğun olan hastaneleri arasında sayılan Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi poliklinikler girişinde açılan kitap stantlarında en büyük yeri dini içerikli yayınlar kaplıyor. Söz konusu yayınlar yüzde 20 indirimle satılıyor. iktidara gelmesi ile birlikte dini kuşatma kamu kurumlarında arttı” diyen hekimler, hastane yönetiminin bu tutuma izin vermemesi gerektiği görüşünde. Yurttaşlar ise “Göstermelik kitap satışları altında dini faaliyetler yapılıyor. Bu faaliyetlere izin verilmemeli” dediler. Bir satış görevlisi, “Birharf” adındaki yayınevinin kitapları sattığını ve yaklaşık 3 haftadır stantlarının bulunduğunu belirterek satışlar için başhekimlikten izin alındığını ve yerin bir aylığına kiralandığı söyledi. Görüşmek istediğimiz Birharf Yayınevi yetkililerine ise gerek yayınevi poşetlerinin üzerinde bulunan “www.birharf.com.tr” adresinden, gerekse kitaplardaki telefon numaralarından ulaşamadık. Hastane yetkilileri, kitap satışlarının başhekimlik onayı ile yapıldığını belirterek kitap içeriklerinin gelen talebe göre belirlendiğini savundular. Milupa Aptamil Gece Sütü İstanbul Haber Servisi Araştırmalar, her 100 bebekten 30’unun gece acıktığı için uyandığını ortaya koyuyor. Milupa uzmanları, iyi bir uykunun bebeklerin zihinselfiziksel gelişimleri için en temel ihtiyaçlar arasında olduğunu ve bebeklerin sağlıklı gelişimi için daha özel bir gıda ile beslenmeleri gerektiğinden yola çıkarak Milupa Aptamil Gece Sütü’nü hazırladıklarını söylediler. Ürünün içeriğinde bebeklerin bağışıklık sistemini doğal yolla güçlendirmeye yardımcı olan özel formülün bulunduğunu ifade eden uzmanlar, gece sütünün 436 ay arasındaki tüm bebeklerde kullanılabileceğini kaydettiler. Dini içerikli kitaplar yüzde 20 indirimli Hastanenin B kapısı poliklinikler girişinde satışı yapılan kitaplar arasında klasikler serisi çok az bir yer tutarken, ağırlıklı olarak “Hz. Muhammed ve Hadisi”, “Ruh Gerçekten var mıdır?”, “1001 Hadis”, “Neden Örtünüyorum” gibi kitaplar yer alıyor. Dini içerikli olan kitaplar yüzde 20 indirim ile satışa sunuluyor. “AKP’nin Hepatit B kanser nedeni ‘Çabuk, şimdi ve mükemmel’ anlayışı hiperaktif yapıyor İstanbul Haber Servisi Günümüzde uyaranların fazla olması, gıdalardaki hormonlar, herhangi bir eylem sırasında “çabuk, şimdi ve mükemmel” şeklindeki beklenti çocukların hiperaktif olmasına neden oluyor. Uzmanlar, çocukların sürekli yarışma ve “çabuk, şimdi ve mükemmel” beklentisi ile yetiştirilmemesini öneriyorlar. Ergin ve çocuk psikiyatrıanalistyazar Prof. Dr. İsmail Ersevim, bugün ilköğretim okullarında çocukların yüzde 58’inde hiperaktivite görüldüğünü belirterek Amerika’da yapılan araştırmalara göre, tedavi görmemiş hiperaktif çocukların yüzde 6065’inin yetişkinliklerinde agresif ya da suça yönelimli olduğunu söyledi. Günümüzde çevresel, görsel uyaranların çok fazla olmasının da çocuklardaki hiperaktiviteyi tetiklediğini anlatan Ersevim, “Hiperaktivite doğuştan ya da çevresel olabilir. Erken doğumlarda böyle bir risk var… 5 duyu algımız orkestra gibi çalışır, eğer bunlardan birine fazla uyaran verirse orkestra bozulur” dedi. Günümüzde, çocuğu yarıştırma, takım tutma, markalı elbise giyme, “çabuk, şimdi ve mükemmel” anlayışının hiperaktiviteyi tetiklediğini ifade eden Ersevim, çocukların bu anlayışla yetiştirilmemesini önerdi. Geçmiş yıllara oranla, hiperaktivitede yüzde 11.5 oranında artış olduğunu vurgulayan Ersevim, hiperaktivitedeki artışın, toplumların yaşam tarzı ve karşılaşılması muhtemel tehlikelerle yakından ilgili olduğunu vurguladı. Ersevim, yapılan çalışmaların savaş ihtimalinin olduğu yıllarda, ani saldırıların hemen ardından ve potansiyel tehlikenin toplumca hissedildiği zamanlarda hiperaktivitede ciddi artışlar yaşandığına işaret etti. ‘A’dan Z’ye Hepatitler’ ? İstanbul Haber Servisi Türk Karaciğer Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Gürakar’ın kaleme aldığı “A’dan Z’ye Hepatitler” adlı kitabın 3. baskısı İstanbul Medikal Yayıncılık’tan çıktı. Gürakar’ın karaciğer hastaları, hasta yakınları ve ilgilenenler için yazdığı kitap, “karaciğer yağlanması, alkole bağlı karaciğer, tüm karaciğer hastalıkları ve karaciğer nakli” konularını ele alıyor. Kitabına 10 Kasım 1938’de Atatürk’ü karaciğer sirozundan yitirdiğimizi anımsatarak başlayan Gürakar, Atatürk’ün hastalığının sürecine de değiniyor. İstanbul Haber Servisi Karaciğer iltihabı anlamına gelen Hepatit B’nin bugün dünyada 350 milyon, Türkiye’de ise 5 milyon taşıyıcısı bulunuyor. İstanbul Özel Hizmet Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Güldehen Akbaş, Hepatit B’nin sigaradan sonra bilinen en yaygın kanser nedeni olduğunu vurgulayarak, “Hepatit B karaciğer kanserlerinin yüzde 6070’inden sorumludur ve kanser ölümleri içerisinde ilk 3 arasında yer almaktadır” dedi. Akbaş, Hepatit B virüsünün karaciğere yerleşmesi durumunda zamanla çoğaldığını ve karaciğeri tahrip edecek boyutlara ulaşabileceğini söyledi. Akbaş, hastalığın belirtilerinin aşırı halsizlik, karın ağrısı, bulantı, kusma, deride ve göz aklarında sararma, idrar renginde koyulaşma, iştah kaybı ve karaciğer bölgesinde hassasiyet olarak görüldüğünü ifade etti. Hastalığın kan, tükürük, ter, cinsel organ sıvıları ile bulaştığını anımsatan Akbaş, aşı ile korunmanın yüzde 95 oranında olduğunu kaydetti. Kilo ve şeker problemi İstanbul Haber Servisi Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı ve Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr . İdris Yücel, kilo ve şeker problemi olan kadınları uyararak, şişmanlığın ve diyabetin (şeker hastalığı) meme kanseri riskini arttırdığını söyledi. Yücel, 1316 Aralık 2007 tarihlerinde Amerika’nın San AntonioTeksas’ta yapılan 30. Meme Kanseri Sempozyumu’nda menopoz sonrası kadınlarda şişmanlık ve diyabetin meme kanseri riskini arttırdığı sonucunun çıktığını vurgulayarak “Çok sayıda hasta üzerinde yapılan çalışmalarda özellikle şişmanlıkla yakın ilgili olan tipII diyabet ve diyabetik olmayan şişmanlarda da meme kanseri gelişme riskini arttıyor” dedi. Lifli gıdalardan (sebzelerden) fakir diyetlerle beslenen hastalarda meme kanserinin çoğalma ve yayılma oranının arttığını ifade etti. Çocuğunuzu yapay gıdalardan uzak tutun Gıdalardaki hormonların da hiperaktiviteyi tetiklediğini ifade eden Prof. Dr. İsmail Esevim hiperaktif çocukların beslenmesi için şu önerilerde bulundu: Önerilen gıdalar: Pirinç, yulaf, arpa, tüm taze meyveler, taze sebzelerin hepsi, piliç, hindi, kuzu ve dana eti, balık, çay (bal ile tercihen), üzüm, portakal suyu, kuru üzüm, bal, saf pekmez, tuz, biber, sirke, zeytinyağı. Önerilmeyen gıdalar: Buğday, unlu şeyler, mısır, buzda saklanmış konserve (eğer şeker ve yapay boya varsa), buzlu veya konserve mısır, frankfurt, hamburger, domuz, tuna ve somon, süt ve süt mamulleri, suni boyalı veya şekerli meyve suları, cips, çikolata, şeker, pasta, kurabiye, buğday ekmeği, yumurta, margarin. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle