15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EYLÜL 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ Devlet yatırım ve üretime girip müdahaleci hale gelirken iş olanakları ve eğitim Malay asıllıların eline verildi 9 Malaylar koruma altında M alezya hükümetinin ilk başta 1960’lı yıllarda uyguladığı serbest piyasa ekonomisi, ticaret ve sermayeyi kontrol eden Çin asıllı Malezyalılara yaramış, Müslüman Malay asıllılar ise kötü durumda kalmışlar. Bu nedenle 1971 yılında Malezya NEP adı verilen bir politikayı gündeme getirmiş. Müslüman Malaylar sokak isyanlarını başlatınca Malezya ekonomik stratejisini değiştirmiş. Son yıllarda hızla İslamlaştırılan ülkede sermayenin politik olarak denetimi de Malayların eline geçmeye başlamış. Malezya NEP çerçevesinde hem ekonomiyi büyütmek, hem de gelir ve servet dağılımını Malay çoğunluk lehine çevirmek için bu stratejiyi üretti. Yani ülkenin İslamlaştırılmasına giden sürecin ekonomik boyutu da bir anlamda bu adımla atılmış oldu. Böylece Malezya devleti yatırım ve üretime girip müdahaleci hale gelirken iş olanakları ve eğitim tamamen Malay asıllıların eline verildi. Ülkede ılımlı İslam yerleştirilmeye başlandı. Malay asıllılar için büyük bir eğitim seferberliği başlatıldı. Bu çerçevede dini eğitim için özellikle Arap ülkelerinden eğitmenler geldi. Eğitimde, İngiliz döneminden kalma laik yaklaşımlar iyiden iyiye askıya alındı. Bu dönemde Malezya’da halka açık şirketlerin hisselerinin en az yüzde 30 kadarının da Malay asıllı olması zorunlu kılınırken ayrıca devlet işlerinin ve üniversiteye girişlerin çoğunluğu da yine Malay asıllılara verilmeye başlandı. Malay okullarında İngilizce ders olmayacak gibi zorlayıcı kurallar getirildi. Devlet ihaleleri kanunen Malay asıllı kimselere verilmeye başlandı. Ü lke Malayların eline geçince ılımlı İslam yerleştirilmeye çalışıldı. Malay asıllılar için büyük bir eğitim seferberliği başlatıldı. Bu çerçevede dini eğitim için özellikle Arap ülkelerinden eğitmenler geldi. kavuşan Malezya, bağımsızlığını kazanmasının ardından hızlı bir büyüme süreci içine girdi. Ülke, 19891996 yılları arasında, ortalama yüzde 8.5’lik büyüme oranı ile dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden birine sahip oldu. Ülke, hızla büyüyen eknomisine koşut olarak günlük yaşamda “en yükseklerin” ülkesi haline geldi. Petronas kuleleri, uzun süre dünyanın en yüksek binaları unvanını taşırken dünya üzerindeki en yüksek bayrak direğine sahip olmaları da Malezya için “övünç” kaynağı oldu. Bu “en büyük yapıya sahip olma” yaklaşımı, ülkenin ekonomik kalkınmasının, toplumsal beklentilere uygun olarak günlük yaşama yönelik bir yansıma olarak değerlendirilegeldi. Y Ekonomik göstergeler, Malezya’nın son EDİ YILDA SIÇRAMA YAPTI E A Malezya’nın İslamlaştırılma sürecinin, bölBD’NİN BENZER POLİTİKALARI ğitimde laiklik askıya alındı. Malezya’da halka açık şirketlerin hisselerinin en az yüzde 30 kadarının da Malay asıllı olması zorunlu kılınırken ayrıca devlet işlerinin ve üniversiteye girişlerin çoğunluğu da yine Malay asıllılara verilmeye başlandı. nin bu tutumuna karşı çıkmadı. Ancak ülkenin hızla İslamlaştırılması, toplumsal yapının dinselleştirilmesi, Müslüman Malay çoğunluğun iktidardaki konumunu pekiştirici bir rol oynarken küresel güçlerle yakın işbirliği içinde olan İslamcı iktidarların da başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin çıkarlarını koruması söz konusu olacak. Bunun yanı sıra ülke İslami etkiye açıldığı için srpiral toplumsal devinime uygun olarak, ülkenin laikdemokratikçoğulcu yapıya geçmesinin de önü fiilen kapanmış olacak. gesel gelişmeler bağlamında ABD’nin Türkiye ve yakın çevresine ilişkin izlediği politikalarla fazlasıyla benzeşmesi de dikkat çekici. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Karadeniz’e çıkma çabaları ve Akdeniz’deki Aktif Çaba operasyonu nasıl ki, Washington yönetiminin Avrasya politikalarına hizmet etmeyi amaçlıyorsa, Nisan 2004’te bölgede insan kaçakçılığı, terorizm, korsan ve silah kaçakçılığıyla mücadele etmek için kurulan Bölgesel Denizcilik Güvenlik İnisiyatifi de bu bölgede yine aynı amaca hizmet ediyor. Malezya ve Endonezya ABD’nin bu girişimine karşı çıkarak ABD’nin Malakka Boğazı’na girebilmesi için kıyı ülkelerden izin alması gerektiğini dile getirirken ABD’nin bölgedeki en iyi müttefiki durumunda olan Singapur Washington yönetimi E Malezya’nın dış etkilerle İslamlaştırılmasıN’LERİN ÜLKESİ yedi yıl içinde nasıl bir sıçrama yaptığını ortaya koyuyor. Gayri safi yurtiçi hasıla, 2000 yılında 90 milyar ABD Doları civarındayken bu rakam, 2006 yılında 150. 3 milyar ABD Doları’na çıktı. Ham madde ve enerji kaynaklarının zenginliği ile ortaya çıkan bu ekonomik gelişmişlik düzeyi, ülkenin dış etkenlere bağlı olarak İslamlaştırılması sürecini de hızlandırdı. Malezya hem petrol hem de doğalgaz açısından zengin, dış ticaret açısından ihracatçı bir ülke... Ayrıca dünyanın en önemli çinko kaynakları Malezya’da bulunuyor. Ülkede bakır, boksit, kömür ve uranyum da bol miktarda bulunuyor. Malezya aynı zamanda dünyanın bir numaralı palmiye yağı ihracatçısı, ayrıca önemli bir tropik kereste satıcısı ve kauçuk piyasasının en büyük satıcı ülkelerinden biri. Yani doğal kaynakları çok zengin. Ekonomisinde sadece petrol fiyatları çok düştüğü veya çinko fiyatları indiği zaman sorun yaşıyordu. Son dönemde petrol fiyatlarının giderek yükselmesi dikkate alındığında, Malezya’nın uluslararası sermayenin neden ilgi odağı haline geldiğini de anlamak olası. Malezya ihracat potansiyeli çok yüksek bir ülke. nın bir başka nedeni de ekonomik potansiyeli olarak gösteriliyor. 1957 yılında özgürlüğüne SÜRECEK Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Yeni Şafak Malezya’yı sayfalarında işlemeye devam ediyor Farklı yorumlar dikkat çekti Tabelanın 22 Temmuz sonrası asılması dikkat çekti. Çetinkaya’da Arapça tabela ADANA (Cumhuriyet Bürosu) “İslamcı” kimliğiyle tanınan Çetinkaya mağazaları bu kez Arapça tabela asarak dikkat çekti. Arapça tabelanın 22 Temmuz genel seçimlerinden hemen sonra asılması anlamlı bulundu. Mağaza yetkililerinin Arapça yazının sadece “Bismillahirrahmanirrahim” anlamına geldiğini söylemesine karşın bazı kişiler tabelanın hat sanatının inceliklerine özen gösterilerek yazıldığına dikkat çekerek yazının bu biçimiyle batıni/içrek anlamları olabileceğini, dolayısıyla anlayanlara mesaj niteliğine bürünerek bir tür slogan işlevi görebileceğini belirttiler... Mağazanın hemen girişine asılı Arapça yazıyı görenlerden kimi, olayı Çetinkayaların AKP’ye yakınlıklarına bağlarken kimi de “Dua da olsa bir yazının Arapça mağazanın girişine asılması kamusal alana tecavüzdür, bu bir propagandadır” diyerek tepki gösterdi. İlköğretim okulunda ‘Oruç tutun’ telkini MERSİN (Cumhuriyet) Mersin’in Güneykent Mahallesi’nde bulunan Kanuni İlköğretim Okulu’nda görevli bir öğretmenin, 4. ve 5. sınıf öğrencilerine “oruç tutmaları” yönünde telkinde bulunduğu ileri sürüldü. Dar gelirli ailelerin yoğunlukta olduğu Güneykent Mahallesi’ndeki Kanuni İlköğretim Okulu’nda çocukları eğitim gören bir grup veli, okulda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan S.T’nin sınıfta “Kimler oruç tutuyor” diye sorduğunu belirterek öğretmenin oruç tutmayan öğrencilere “Oruç tutacak yaştasınız. 30 gün boğazınızdan geri kalın, oruç tutun” dediğini ileri sürdüler. S.T’nin okula gidiş gelişlerinde türban taktığını belirten öğrenci velileri, “Çocuklarımız psikolojik etki altında kalıyor” dediler. Okul Müdürü Eyüp Ümit ise S.T’yle ilgili iddiaların kendisine ulaşmadığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yazılı basın Malezya’yı sayfalarında işlemeyi sürdürüyor. Hürriyet’te “AKP ile başlayan İslam bilincinin Türkiye’deki laikliği yok etmesini” isteyen Malezya’nın dini lideri Nik Abdülaziz ile yapılan röportaj yer alırken Milliyet, ülkeye giden yazarı Ece Temelkuran’ın izlenimlerini aktarmaya devam etti. Ezgi Başaran’ı Malezya’ya gönderen ve hazırlanan yazı dizisinin ilk bölümünü önceki gün manşetine taşıyan Hürriyet’in dünkü sayısında da dizinin ikinci bölümü yine ilk sayfadan gösterildi. Kelantan eyaletinin Başbakanı ve Malezya’nın dini lideri Nik Abdülaziz’le yapılan röportajın yer aldığı dünkü Hürriyet’te, Abdülaziz’in ifadeleri şöyle verildi: “Biz Kelantan eyaletinde İslamın bir devlet ideolojisi olabileceğini kanıtladık. Ilımlı olmasına gerek yok. İslam bankaları açtık ve Kelantan’daki bütün Müslümanların paralarını buraya yatırmasını zorunlu kıldık. Bu bankalarda faiz uygulanmaz, çünkü faiz haramdır. Yeni bir konut sistemi getirdik. Buna göre mimarlar her eve en az 3 oda yapmak zorunda. Biri ebeveyn için, biri erkek, biri kız çocuk için; çünkü onların aynı odada kalması İslama aykırı. Kelantan’daki sigara fabrikasını kapattık. Çünkü sigara içmek İslama aykırı. Devlet dairesinde çalışan bütün kadınların türban takması zorunlu. Siz ilk Müslaman laik devletsiniz ve bunu Mustafa Kemal Atatürk yaptı. Bana göre Atatürk’ün yaptığı İslam dinine aykırı. İslam devleti laik olamaz. İslam ve politika iç içe olmalıdır. Çünkü Hz. Muhammet aynı zamanda devlet başkanıydı.” olarak aranıyor’ afişi yapıp dağıtıyorlar. Binlercesini... Hiçbirimiz bu kadar yakında olduklarını göremedik. Ilımlı İslam diye bir şey olmayacağını, isteklerini hep ileri götüreceklerini yeni anlıyoruz.” ‘N Sabah’ta ise Naci Yavuz’un hazırladığı “İşE LAİK NE TEOKRATİK’ Yeni Şafak’ta övgüye devam AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinde Ayşe Böhürler ve Aslıhan Eker’in hazırladığı “Gelenekten Moderne Malezya Kadını” başlıklı yazı dizisinde ise ülkedeki yaşam ve yönetim tarzı olumlanarak anlatılmaya devam edildi. Yazı dizisinin dünkü bölümünde şu yorum yapıldı: “Müslümanlar ezici çoğunluğu oluşturmasalar da Malezya modern bir İslam ülkesi olma iddiası taşıyor. Devletin Müslüman kimliğe vurgusuyla, başörtülü Müslüman kadınlar görünür kılınmış. Modernitenin getirdiği şeffaf ve liberal hava; travestileri, fuhuşu ve uyuşturucuyu da görünür kılmış.” Yeni Şafak’ta, ülkedeki bir televizyon programının sunuculuğunu yapan Kartini isimli genç kızla yapılan röportajdan şu bölüm de aktarıldı: “Bence Malezyalı kadınlar olarak emsallerimizden şanslıyız. Resmi olarak Müslüman bir ülke olmamıza rağmen, burada pek çok özgürlük var. Hayat tarzımızı belirlemekte ve kıyafetlerimizi seçmekte son derece liberaliz.” edince, antlaşma ‘Tanrı’nın adıyla’ diye başlamış. İmzasını da ‘Muhammet Resulallah’ diye değil, ‘Muhammet’ olarak atmış. AKP bu tarihi biliyor, çok iyi özümsemiş ve aynı diplomatik yöntemi izliyor. Umarım Türkiye’de AKP sayesinde alevlenen İslam bilinci, laikliği yok eder.” Milliyet gazetesinde bölgeye giden Ece Temelkuran’ın izlenimleri yayımlanmaya devam ederken yazı dizisinin yeni bölümü sürmanşetten “Malezya’da türban fonu” başlığıyla kullanıldı. Temelkuran’ın Malezya’daki laiklik hareketinin başını çeken avukat Malik İmtiaz ile yaptığı görüşmeden aktardığı noktalardan bazıları şöyle: “Başta olup bitenleri ciddiye almıyorduk. ‘Malezya Afganistan mı, İran mı olacak yani?’ diye şakalaşıyorduk. Ama şimdi anayasal din özgürlüğünü savunduğum için şehirde benim resimlerimi ‘Ölü te Malezya Gerçeği” adlı yazı dizisinin dün yayımlanan son bölümünde, ülkedeki yargı sistemine dikkat çekildi. Yavuz, şu bilgileri aktardı: “Malezya anayasasında, laiklik vurgusunun yanında resmi din İslam vurgusu da var. Ülke dışarıdan laik görünüyor ama Fetva Konseyi’nin Müslümanlar için hayli yüksek yaptırım gücü düşünüldüğünde tam bir laiklikten bahsetmek mümkün değil. Hatta açıklamalarına bakılırsa; ‘Malezya ne laik ne de teokratik bir devlettir’ diyen Başbakan Abdullah Badawi bile ülkesi konusunda net bir karar verebilmiş değil! Ancak şeriat mahkemelerinin, anayasada İngilizlerden yadigâr laiklik maddesini zorlamaya başlamasıyla, ülkede İslam giderek daha tutucu bir biçim alıyor. Örneğin; en üst düzey sivil ve laik mahkeme olan Malezya Federal Mahkemesi, Hıristiyanlığa geçen Malezyalı bir kadının yeni dinini kimlik kartına resmen yazdırma girişimini, şeriat mahkemeleri üzerinde karar verilemeyeceği gerekçesiyle reddedebiliyor.” M Vatan gazetesi yazarı Reha Muhtar ise UHTAR’DAN İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERE ELEŞTİRİ ‘A Abdülaziz, AKP’nin uyguladığı birçok KP YAVAŞ VE DERİNDEN İLERLİYOR’ stratejiyi örnek aldıklarını da belirterek “Yavaş ve derinden ilerliyorlar. Orduyla ve AB’yle dengeyi kuruyorlar; kimseyi fazla sinirlendirmiyorlar. Çok iyi düşünülmüş, diplomatik bir stratejileri var. Ben onlarınkini Hz. Muhammet diplomasisine benzetiyorum” dedi. Abdülaziz, şu ifadeleri kullandı: “Müslümanlar ve gayrimüslimler Hudeybiye Antlaşması’nı imzalarken Hz. Muhammet ilk önece ‘Bismillahirrahmanirrahim’ kelimesini kullanmak istemiş. Fakat gayrimüslimler itiraz dün köşesinde kendini “2. Cumhuriyetçi” olarak tanımlayan yazarları ve gazetecileri eleştirerek Sabah ve Yeni Şafak gazeteleri ile Aktüel dergisinin Malezya’yı kötü sayılamayacak bir ülke olarak, olumlayarak yansıtmasına tepki gösterdi. Muhtar söz konusu yazarlara; “Hürriyet’teki Malezya fotoğraflarında 7 yaşındaki tesettürlü ilkokul çocuklarının fotoğrafları var. Bu çocukların bu yaşta tesettüre girmeleri, sonra da toplumdaki tesettürlü sayısının yüzde 10’dan 80’e çıkması, arzuladığınız biçimde sivil, çağdaş, demokrat bir ikinci cumhuriyet tablosu mudur? Gerçekten böyle bir ikinci cumhuriyet mi istiyorsunuz” diye sordu. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle