15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EYLÜL 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Takım İrfan Karacan: “İkinci cumhuriyetçiler ‘milli takım’ kurmuş. Teknik direktörleri ya Bush’tur ya da Soros!” İKİNCİ cumhuriyetçilerin “milli takım”ına giren ilk 11 kişilik kadro, bizzat kendileri tarafından açıklandı: Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Orhan Pamuk, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Şahin Alpay, Mehmet Ali Birand, Ali Bayramoğlu. Fakat, tam da bu sırada “takım”ın yedekleri arasında huzursuzluk yaşanmaya başladı. Huzursuzluk, kadroya girememekten değil, gidişattan! Huzursuzluğunu açığa vuranlardan biri de 2002 seçimlerinden önce yazılarıyla AKP’ye açık çek veren ve gerekçesini de üniversite eğitimi almış kızının işsiz kalmaması olarak açıklayan bir hatun kişi oldu. Aysel Ergüney, hatun kişinin son yazılarına bakıp durum değerlendirmesi yapıyor: Emina’nım Opera’daki Hayalet’e gitmiş... “Cin çıkartma seansına mı!” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Yaşar Kemal’in ‘Teneke’si İtalya’da ses getirmiş. AB’ye teneke çalarak gireceğimiz belliydi! 4T Samim Güner: “Tüm yırtınmalar; ‘4T Anayasası’nı oluşturmak: Takke, Tespih, Takunya, Türban.” “Yıllardır AKP dalkavuğu yapan hanım nihayet korkmuş! Bugüne kadar yazdığı kitaplarda Saidi Nursi ‘felsefesi’ni anlatan ve yaptığı açıklamalarda üniversitede kız öğrencilerin türban takmasına izin verilmesini savunan bir ‘uzman’ kişi ‘mahalle baskısı’na dikkati çekince hatun kişi de kenar mahallelerden ev ve işyerlerine çalışmaya giden kadınların gittikçe örtündüğünü fark edivermiş! Laila’ya eğlenmeye giden, Boğaz’da içkili lokantada yemek yiyen, istediği gibi giyinen kadınları korku basmış. Kenar mahallelerden başlayan bu ‘tsunami dalgası’ bizim mahalleye de ulaşırsa korkusu. Tehlikeyi şu ana kadar fark etmeyen ve şimdilerde kendisine dert yanmaya başlayan Kazın ayağı kadınlar adına bizimkisi, işin içine kendisini de katarak ‘Korkuyorum sayın Başbakan, böyle devam ederse kızımı da alıp Türkiye’den giderim’ diye yazmış. Oysa RTE, Mersin’deki çiftçiye ‘ananı da al git’ ve gazeteci Bekir Coşkun’a ‘başka ülkeye git’ dediğinden farklı bir şey söylemeyecektir hatun kişiye. Hani belki bunca zamandır sıkı bir AKP yandaşı olması hatırına daha ‘nazik’ davranıp ‘Korkma canım’ diyebilir! Bu durumda RTE’nin ‘karizması’na kapılmadan önce kendisine önerim; Boğaz’ın sosyetik mekânlarından çıkıp Boğaz’daki kamu tesislerine uğramasıdır, özellikle belediyenin işletmelerine. Ramazanı bıraktım bayramdan sonra bir bardak bira içebiliyor mu içemiyor mu denesin de şeriatın kaç bucak olduğunu anlasın. Belki o zaman korkudan dudağı uçuklar da kazın ayağını görür!” ‘Kuyruklu Malezya Yalanı!..’ Çok öfkeliler çook!.. Cengiz Çandar’ın ilan ettiği “İkinci Cumhuriyetin milli takımı”, yedekte kalan ama ilk 11’i zorlayacak pek değerli kalemler ve dinci medya, ulusalcı yurtseverlere ateş püskürüyorlar!.. Peki, nedir bu kızgınlığın nedeni?. Türkiye’nin gündemine tüm ağırlığıyla oturan ve tartışma yaratan iki konu: Mahalle baskısı ve “Türkiye Malezya olur mu” sorusu… Öncelikle, ulusalcılara kızmaları yersiz; iki konuyu da gündeme taşıyan onlar değil ki!.. Mahalle baskısı kavramını, Saidi Nursi’ye olan hayranlığı bilinen sosyolog Şerif Mardin, bir röportaj sırasında ortaya attı. Malezya ile Türkiye’yi ABD’nin istediği “ılımlı İslam”a örnek gösteren ise yukarıda saydığım kadronun pek sevdiği ABD’li diplomat Richard Holbrooke’tu!.. Mahalle baskısı kavramını tartışmak, şimdiden hangi boyutlara ulaştığını ve bu gidişle hangi dehşet verici durumlara ulaşacağını örnekleriyle ortaya koymak gerek. Bir örnekle bu konuya şimdilik noktayı koyalım: Anadolu kentlerine uzanmaya gerek yok; büyük kentlerin merkezlerinin biraz dışına çıkın, mahalle baskısının nasıl elle tutulurcasına somut ve vahim olduğunu görebilirsiniz!.. ??? İşte Malezya örneği tam bu noktada önem kazanıyor… Dinci medyanın ve işbirlikçi kalemlerin öfke patlaması da bundan kaynaklanıyor. Bunun için Malezya dizilerinde ortaya konulan “baskıyı ve zorlamayı” sözcük oyunları ve de düpedüz yalan söyleyerek inkâra yelteniyorlar.Yakında bir başka kapıya bağlanacak TMSF gazetesinin genel yayın yönetmeni sırf bu nedenle akıl sınırlarını zorlayarak şu tanımı yapabiliyor: Bugün Türkiye’de sivil anayasa girişimini “Malezya örneğiyle baltalamak isteyen” çevreler… Hiç kuşkunuz olmasın, geçmişinde birçok “manevra” yapan bu türden kalemler, yarın 180 derecelik bir dönüşü aynı maharetle yapabilirler!.. Gazete sayfalarında, ekranlarda bu türden örnek çok. Bir saklama, bir reddetme telaşı ki, sormayın gitsin!.. Bir de saptırma, olabildiğince çarpıtma örnekleri var tabii.. Michigan State Üniversitesi’nden öğretim üyesi Hasan Kösebalaban’ın Zaman gazetesine yazdığı makale tam da bu cinsten… Yazı, “Türkiye’deki laiklik yaygaracıları” sözcükleriyle başlıyor, Malezya övgüsüyle sürüyor, Osmanlı’ya derin bir özlemle sona eriyor!. Kösebalaban, Malezya’yı “çokkültürlü yaşamanın muhteşem örneğini sergileyen” bir ülke olarak tanımlıyor. Toplumun neredeyse yüzde ellisini oluşturan diğer din mensuplarına başka türlü davranmanın olanaksızlığı zaten ortada. Bizim sözünü ettiğimiz, Müslümanlara yapılan baskı!. Şu anlatım tarzına bakın. İslam hukukunun medeni hukuka dair kurallarının yalnızca talep halinde Müslümanlar için geçerli olduğu, ancak laik mahkemelerin de Müslümanlar dahil olmak üzere herkes için mevcut olduğu bir hukuk sistemiyle yönetiliyor… Düpedüz çok hukuklu sistem demiyor, Müslümanların ezici çoğunluğunun şeriat kanunlarına göre yaşamaya zorlandığını, anayasada yeni yapılacak değişikliklerle tam anlamıyla şeriat hukukuna geçileceğini gizliyor ve Malezya’nın bugün sahip olduğu değerleri Türkiye’nin bin yıllık tarihi boyunca yaşattığı değerler olarak gösteriyor. Küçük Osmanlı modeli olarak alkışladığı Malezya değerlerine bir bakalım: 10 yıl önce yüzde 10 olan türbanlı kadın oranı bugün yüzde 80’i aşmış durumda… Kız çocukları 67 yaşından itibaren tesettüre sokuluyor. Malezya’da kadın memurların kamusal alanda türban takması zorunlu. Ramazanda oruç tutmayanları ve iftardan önce Müslümanlara yemek veren lokanta ve büfeleri cezalandıracak bir “oruç polisi” bile mevcut!.. “İslam Dini Dairesi” kadınlara kapanmaları gerektiğini ve nasıl kapanacaklarını anlatıyor. Yoksul insanlara para yardımı yapıyor. Karşılığında özel merkezlerde İslami eğitim almak zorunlu. Eğitim yoksa para da yok!.. Üniversitelerde öğrenciler “brother erkek kardeş” ve “sister kız kardeş” olarak ayrılıyor. İşte ABD’den yazan öğretim üyesinin “Bu değerleri özümsemiş Türkler kendilerini evlerinde hisseder” dediği Malezya bu!.. Şeriat sevdalısı bu arkadaş yazının tek doğru cümlesini ise başlıkta kullanmış: Kuyruklu Malezya yalanı!.. Ya ğ m u r E k i m İstek Kemal Öncü: “Türkiye Malezya olur mu diyorlar. Millet isterse elbette olacak yahu; memlekette demokrasi var ulan!” SESSİZ SEDASIZ (!) ’Mahalle’deki bankanın da şeriatı var! ŞİRKET kendini şöyle tanıtıyor: “Bankacıların yatırımı ile 1996 yılında kurulan uluslararası bir yatırım şirketidir. Milletlerarası döviz piyasalarında; alım satım işlemlerinin temel senetleri, vadeli ve acil işlemler dahil, yabancı dövizlerin mübadele işlemleri için piyasa salonu yönetir. 2007 Ocak ayı itibari ile dünyanın çeşitli şehirlerinde 100’den fazla çalışanı bulunmaktadır.” Bu şirket internet üzerinden hizmet veriyor. Nasıl mı? Aynen şöyle: “Faizsiz hesabımız İslami şeriat Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İftira Gülhan Elmas: “AKP din ve siyaseti birbirine karıştırmakla suçlanıyor. Kuru iftira! Meclis’te din, camide siyaset konuşulduğu için artık hiçbir şey birbirine karışmıyor.” hukukuna bağlı kalarak, yatırım ortamına uygun tasarlanmıştır. Komisyonsuz, faizsiz, güvenli yatırım yapmaya bugün başlayın ve avantajlardan yararlanın.” İzmir’den Turgut Gülpınar, internet ortamında Türkiye’ye hizmet vermek üzere hazırlanmış İslami şeriat hukukuna uygun kazanç kapısını görünce şöyle diyor: “Biz hâlâ saf bir şekilde para işlerinin Bankalar Yasası’na göre yapıldığını sanalım, meğer başka hukuklar devreye girmiş. Mahalle, sokak derken bu da ‘Bankalar Caddesi Baskısı’ olsa gerek!” Durmak yok, yola devam... Malezya’ya az kaldı, son durak İran! AKP ve Sıkmabaş... GÜNDÜZ AKGÜL Emekli Cumhuriyet Savcısı AKP iktidara geldiği günden beri temel iki konu hiç gündemlerinden düşmedi. Birincisi imam okulları, ikincisi ise sıkmabaş (türban). Emperyalistleri arkasına alan AKP, ileride Türkiye’de gerçekleştirmek istediği “Ilımlı İslam” projesi için oluşturacağı kadrolarda kullanmak üzere imam okullarına gereken önemi vermekte ve mevcutları ile şimdiden kadrolaşmasını pekiştirmektedir. Sıkmabaş ise sürekli simge olarak kullanılmaya ve istismara uygun olduğundan, konuyu kökünden halletmek yerine askıda tutmayı ve ağzında sakız yapmayı yeğlemektedir. Sıkmabaşı savunurlarken, bunun dini inanç gereği ve Kuranıkerim’in emri doğrultusunda kullanıldığını söylemektedirler. Atatürk aydınlanması ile Kuranıkerim’in dünyevi hayat ile ilgili ilahi emirleri değil, devletin yasama erki tarafından çıkarılan beşeri yasalar uygulanmaya başlanmıştır. ??? Dincilerin iddia ettiği gibi Kuranıkerim’in o bölümleri yok farz edilmemiş, sadece uygulaması durdurulmuş ve yerine bugün yürürlükte olan yasalar uygulanmaya başlanmıştır. Zamanında uygulanan o ilahi emirler hâlâ Kuranıkerim’de yerlerini korumakta ve şeriatla idare edilen Müslüman ülkelerde uygulanmaktadır. Bugün dini inanç gereği kullanıldığı iddia edilen sıkmabaş, Nur suresinin 31. ayetinde “Başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar” şeklinde geçer. (Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Kuranı Kerim ve Türkçe Meali) Görüldüğü gibi burada örtülmesi emredilen göğüs yırtmacıdır ve örtülen de sıkmabaş değil başörtüsüdür. Sıkmabaşın örtüldüğü biçimdeki gibi saçının hiçbir teli görünmeyecek diye bir ifade de bulunmamaktadır. Kutsal kitapta buna benzer var olan ve 56 Müslüman ülke içinde tek laik ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulanmayan birçok ilahi emir vardır. Örneğin; 1 Bakara suresinin 275. ayetindeki ilahi emre göre, faiz haram olmasına karşın, tüm bankalar Müslüman yurttaşların vadeli paralarına faiz uygulaması yapmaktadır. Faiz uygulamayan finans kurumları ise kâr payı adı altında bir nevi faiz dağıtmaktadır. 2 Nisa süresi 3. ayetindeki ilahi emre göre, (adaletli davranmak koşulu ile) 4 kadınla evlenilebileceği belirtildiği halde, medeni yasaya göre ikinci bir kadına resmi nikâh yapma yasağı getirilmiş, nikâhlı eşin şikâyeti halinde de ikinci eşle evlilik boşanma nedeni sayılmıştır. 3 Bakara suresinin 282. ayetinde “Erkeklerinizden iki kişiyi tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir.” (Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Kuranı Kerim ve Türkçe Meali) Bu ilahi emirde, bir erkeğin tanıklığının iki kadının tanıklığına denk olduğu açıklanmıştır. Bugün ise anayasa ve yasalara göre her konuda erkek ve kadın eşitliği söz konusudur. 4 Nisa suresinin 34. ayetindeki ilahi emre göre, serkeşlik eden kadınlara önce nasihat edilmesi, sonra yataklarının ayrılması, yine dinlemezlerse dövülmesi emrediliyor. Bugün Ceza Yasamıza göre erkeğin karısını dövmesi suçtur ve yaptırım gerektirir. 5 Bakara suresi 178. ayetinde “Ey iman edenler, öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır” ilahi emri bulunmasına karşın, yürürlükteki yasalarımıza göre kısas yasaklanmış ve öldürenin cezasının bağımsız yargı tarafından verileceği kabul edilmiştir. 6 Nahl suresi 75. ayetinde köle ile hür insanların eşit olmadığı ilahi emri bulunmasına karşın, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarına göre herkes eşit kabul edilmekte ve kölelik müessesesi kaldırılmış bulunmaktadır. 7 Nisa suresi 11. ve 176. ayetlerinde mirasta kızlara bir, erkeklere iki pay verileceğine dair ilahi emirler bulunmasına karşın, bugün ülkemizde uygulanan miras hukukuna göre erkek ve kız kardeşler mirastan eşit şekilde pay almaktadırlar. 8 Nur suresi 2. ayetinde zina yapan erkek ve kadına 100 değnek vurulması ilahi emri bulunmasına karşın, bugün yürürlükte olan Ceza Yasamıza göre zina yapanların dövülmesi suç olduğu gibi, eski ceza yasasında zina edenlere verilen hürriyeti bağlayıcı cezalar da kaldırılmış ve yeni Ceza Yasası’nda (AKP’nin 1. iktidarı döneminde çıkarılan) zina sadece boşanma nedeni olarak kabul edilmiştir. Özelde kimsenin dokunmadığı sıkmabaşın, tüm kamu alanlarında uygulanmasında ısrar edilmesinin nedeni nedir? Çünkü sıkmabaş, laik Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri karşıtlarının bir simgesidir. Bununla var olduklarını, günü geldiğinde laik Cumhuriyetten, Kemalizmden rövanş alacaklarını göstermek ve insanları buna alıştırmak istemektedirler. Bu durumda, Mustafa Kemal’in neferleri, laik Cumhuriyetin bekçileri, çocuklarının aydınlık geleceğini düşünen aydınlar, demokratlar uyanık olmak ve “ilelebet” laik Cumhuriyeti ve Kemalizmi korumak ve yaşatmak zorundadırlar. Aksi halde aydınlık dünyamız kararmak üzeredir. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com e posta: umitzileli?gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Üç Aylar’da sabah ezanının 1 ardından mina 2 reden okunan ve Tanrı’nın 3 ululuğunu belir 4 ten dua... Hel 5 yum elementinin simgesi. 2/ 6 Oyunda cezalı 7 çocuk... Doğu 8 Anadolu’da bir göl. 3/ Bir akar 9 su yatağının az eğimli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 vadi tabanlarında ve o 1 P E S S İ N U S va düzlüklerinde çizdi2 H U ON A R I M ği “S” harfine benzer A Ğ A kıvrım. 4/ Ticaret mal 3 A R E N A A T larını saklamak için rıh 4 S O M A T A 5 E İ T F O Ç A tımda yapılan büyük D E OH depo... Hava ve gaz 6 L O R S İ R K A akımları oluşturmakta 7 İ P kullanılan aygıt. 5/ Nâ 8 S A F E V İ L E R zım Hikmet’in bir oyu 9 L A A N EM İ nu... Artvin’in Yusufeli ilçesinde, Türkiye’nin en yüksek rakımlı çağlayanı. 6/ Asya’da yaşayan yabanıl bir keçi... Çağrı, tellal ile duyurma. 7/ Soluk verme... Kemiklerin yuvarlak ucu. 8/ Küçük kale... Bölmeli göçebe çadırı. 9/ İlave... Bir eğrinin bir teğetine değme noktasından çizilen dikme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İftardan artan ve sahurda da yenilen pilav... Asaf Halet Çelebi’nin bir şiir kitabı. 2/ Büyükanne, nine... Kibar ve saygılı davranan. 3/ İzmir’in bir ilçesi. 4/ Gemi inşa edilen ya da onarılan havuz... Bir müzik ya da sinema yıldızının tutkunu olan kimse. 5/ Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad... İş hacmi. 6/ Azerbaycan ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı... Tehlike durumu, imdat, yardım. 7/ Genellikle gömlek yapmakta kullanılan, çizgili ve ince pamuklu kumaş... Bütün kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen mistik hece. 8/ Türk müziğinde bir makam... En küçük izci kuruluşu. 9/ Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses... Olağan. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle