15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2007 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bilgi Çağı ve Cumhurbaşkanı Y eterliliği… Türkiyemizin birikimine sahip çıkma konusunda elbette herkesin sorumlu olması ve bunu da onur duyarak coşkuyla yapması gerekir. Bu, bilgi çağının da gereğidir. Bilgi çağının bir başka gereği de sanırım iyi bir öğrenim görmek, iyi bir okur olmak, Türk ve dünya klasiklerini okumak, kültürlü olmaktır. Atatürk, boşuna “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” dememiştir. rüp tüm dünyada toplumbilimcilerin, siyaset felsefecilerinin, tarihçilerin, kısaca tüm akademisyenlerin ve politikacıların zaman zaman hararetle yaptığı ‘uygarlıklar çatışması’ tartışmasını Yücel, bundan tam 70 yıl önce sonuçlandırmış, “Uygarlık bir bütündür” demiştir. Bunu söylerken de uygarlığın bütünlüğünü kanıtlarcasına hem yüzünü Batı’ya dönüp bilimi, sanatı, teknolojiyi almış hem de geleneksel kültürün simgesi Doğu ile bağlarını hiç koparmamıştır. Bu nedenle çevrilen dünya klasikleri içinde Batı klasikleri olduğu kadar, Doğu klasikleri de yer almıştır. Anadolumuz çok köklü ve çok çeşitli kültürlere, uygarlıklara ‘ana’lık etmiştir. Anadolu sözcüğü Yunanca ‘anatole’ sözcüğünden türetilmiştir. ‘Anadolu’, ‘doğuş’ (güneşin doğuşu) anlamına gelir. Bu bir anlamda uygarlığın da doğuşu demektir! İşte böylesine zengin bir uygarlığa sahip olan Türkiyemizin birikimine sahip çıkma konusunda elbette herkesin sorumlu olması ve bunu da onur duyarak, coşkuyla yapması gerekir. Bu, bilgi çağının da gereğidir. Bilgi çağının bir başka gereği de sanırım iyi bir öğrenim görmek, iyi bir okur olmak, Türk ve dünya klasiklerini okumak, kültürlü olmaktır. Atatürk, boşuna “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” dememiştir. Bu nedenle temeli kültürle atılan Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanı seçilebilmek için “ilkokul bitirmiş” olmak, asla yeterli sayılamaz! PENCERE Bush Fıkraları... Başkan Bush geldi gidiyor, Ortadoğu’yu kana buladı; insanlarını kesti, biçti, Irak’ın canına okudu; Türkiye’yi BOP’a kattı katacak, “Ilımlı İslam Devleti”ni kurdu kuracak... İbrahim Eroğlu’nun “Kara Saray’daki Beyaz Adam Fıkraları” adlı kitabından Bush’a ilişkin birkaç çizgi... ? Televizyonda İsrail tanklarını taşlayan Filistinli çocukları gören Bush kafasını sallayıp demiş ki: Allah Allah!.. Bu çocuklar hâlâ taş devrinde yaşıyorlar... ? Başkan Bush sizlere ömür... Mezarının başında konuşan görevli der ki: Çok büyük adamdı, yerini kimse dolduramaz... Tabutu mezara indiren görevli elinde kürek beklemektedir, hemen yanıt verir: Ben doldururum, efendim... ? Bush, ünlü bir şarkıcıya sormuş: Sen kimsin?.. Şarkıcı: Ben POP starıyım... Bush dudak bükmüş: Ben de BOP starıyım... ? Saddam’a karşı savaş açarken Bush demiş ki: Irak’a zeytin dalı götürüyoruz... Danışmanı, kulağına eğilmiş: Başkanım, demiş, yanlışın var, gerçekte Irak’a dikmek için incir ağacı götürüyoruz... ? Bush’a danışmanları rapor vermişler: Başkanım, Irak’ta taş üstünde taş kalmadı... Bush: Boş verin, demiş, petrol kuyusu kaldı mı, siz ondan haber verin... ? Bush’a sormuşlar: Irak’ta işler nasıl?.. Yanıt vermiş: Arapsaçı!.. ? Bush’a Irak’ta bir çiftliği gezdiriyorlarmış... Bir buzağıyı göstermişler... Bu buzağıdır, büyüyünce sığır olur... Biraz ötede bir sıpaya rastlayınca açıklama yapmışlar: Bu sıpadır, büyüyünce eşek olur... Başkan Bush: Anladım, demiş, demek ki hayvanlar da insanlar gibi... Sözgelimi ben çocuktum, büyüdüm adam oldum... Başkana çiftliği gezdiren Iraklı dayanamamış: Yanılıyorsun Mister Bush, demiş, siz çocuktunuz, ama, büyüyünce dünyanın başına bela oldunuz... ? Bush bir Iraklı görevliye sormuş: Bil bakalım, ben hangi burçtanım?.. Iraklı: Akrep!.. ? Bir gün Laura Bush anımsatmaya çalışmış: Sevgilim, yatak deyince aklına ne geliyor?.. Başkanın yanıtı: Petrol yatağı!.. Köşe Kapmaca! “Her insanın gönlünde bir arslan yatar” derler!.. Milletvekili olmak, bakan olmak, işadamı olmak, sanatta, edebiyatta, tiyatroda, sinemada ün kazanmak!.. Son yıllarda bunlara bir yenisi eklendi: Köşeyazarı olmak!.. Mahalle kahvelerinde, yurt, ulus hatta dünya işlerine fikir yürütenleri biliriz. Yeryüzünü yeniden kurarlar, keyiflerine göre adalet dağıtırlar, yıkılmaz toplum düzenleri sağlarlar... Kafalarındaki, daha doğrusu gönüllerindeki arslanları konuşturur, çevrelerindekileri kendilerine hayran bıraktırırlar ya da bıktırırlar... ??? Birkaç ay önce bir okurum göndermişti, koca bir liste: İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, tüm kentlerimizde, kasabalarımızda çıkan gazetelerin köşe yazarları!.. Açıyorsunuz gazeteyi, karşınızda en az on, on beş köşeye kurulmuş ünlü ünsüz kişiler... İstanbul’un 20 gazetesindekilerin sayısı tam 350! Bir de Anadolu’nun, Trakya’nın bölge gazeteleri var, onların her birinde de en az üç dört köşeyazarı!.. Sayısı binleri bulan insanımız köşelerden sesleniyor. Kimlere? Elbet bu yazılarını okuyanlara... ??? İşte birkaç örnek: “Ortadoğu” gazetesinde 36; “Yeni Mesaj”da 23; “Akşam”da 20; “Hürriyet”te 34; “Türkiye”de 20; “Vatan”da 22, “Vakit”te 19; “Milliyet”te 17; “Cumhuriyet”te 13... İstanbul’un gazetelerinde topluca tam 354 köşeyazarı hemen her gün, bizlere sizlere düşüncelerini, görüşlerini, önerilerini, kısalı uzunlu yazılarla sunmakta... Okurum bu listeyi birkaç ay önce göndermişti, o günden bu yana, sayı daha da yükseldi. Eline kalem alan, daktilo başına geçen, şimdilerde bilgisayarını önüne çeken durmaksızın yazıyor, yazıyor... Yazanlar öyle yeni yetme kişiler de değil, eski yeni milletvekilleri var, eski bakanlar, emekli genel müdürler var, hekimler, avukatlar, işadamları, emekli elçiler, profesörler, hangi meslekten gelirse gelsin okurlara yol gösterenler, öyle çok ki!.. Bakıyorsun kırk yıl kendi alanında çalışmış, başarmış başarmamış, sonra emekli olmuş! Şimdi ne yapsın, al kalemi bir gazete köşesi bul, çok değerli bulduğun görüşlerini, duyuşlarını başla yazmaya! Okuyanlar ne der, ne düşünür, umurunda mı?.. ??? “Türk ulusu şairdir” derler, doğrudur. Padişahlarımız bile nice divanlar bırakmışlar Fatih’ten Selim’e, Deli İbrahim’e kadar... Sanırım şiir yazmayan bir Vahdettin!.. Şimdilerde şiir yazmakla bir yere varmak, bir ün, bir çıkar sağlamak pek olası değil! En iyisi siyasal, toplumsal, sanatsal vb. konularda her gün bir köşede okurlara bir şeyler vermek, böylece kendini de tatmin etmek. “Yazar oldum, okurlarım var” diye bir gizli mutluluk duyarak... ??? Sormak isterim okurlara, bunca köşelerin kaçını her gün izliyorsunuz? Yoksa bin sayısını aşan bu yazarların ya da yazarlık heveslilerinin gündelik seslenişleri havaya mı uçup gidiyor? Hikmet ALTINKAYNAK Yıldız Teknik Üni. Öğretim görevlisi çüncü binyılda, bilgi çağındayız. Baş döndürücü bir iletişim ve bilişim döneminden geçiyoruz. Bilginin büyük bir güç olduğu gerçeğini her an daha çok duyumsuyoruz. Bu nedenle okumak, yine okumak büyük bir önem taşıyor. Ama AKP’nin yapmaya çalıştığı, anayasada halkı ve devleti temsil eden cumhurbaşkanı bu gelişmelerin dışında kalıyor. Küreselleşmeyi yaşıyoruz. Kapitalizm küreselleşiyor, bu yüzden de pek çok uygarlık için tehlike çanları çalıyor. Çünkü yaşanan küreselleşme küçük, yerel, ulusal olan her şeyi; kültürü, uygarlığı yutmaya hazırlanıyor. Dahası, dünya devleri, bir anlamda cüceleri, küçükleri yutmaya yapılanıyor. Yutamadıklarını da küçültüyor. AKP de bu anlamda küreselleşiyor, kendi dışındaki partileri, düşünceleri yok sayıyor. Böyle bir ortamda elbette Türkiye’nin geçmişten günümüze aktardığı uygarlık büyük önem taşıyor. Ü Cumhuriyet Türkiye’sine bir Rönesans yaşatan Hasan Âli Yücel, 7 yıl, 7 ay, 7 gün süren Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, eğitimde ve kültürde tam bir aydınlanma çağının Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra gelen ikinci adıdır. Onun üniversite reformundan Yayıncılık Kongresi’ne, tiyatro ve konservatuvar açılmasından UNESCO’ya üye olmaya, Türk dilinin geliştirilmesi çalışmasından 496 dünya klasiğinin Türkçeye en güzel biçimiyle çevrilip yayımlanmasına varıncaya kadar, 17 ayrı alanda yaptığı reform, uygarlıklar beşiği Anadolumuz ve yaratılmakta olan Cumhuriyetin çağdaş insanı için büyük bir kaynak olmuştur. Onun kültürel hayatımıza 1940’ta kattığı yayınlardan biri olan “Tercüme” dergisinin ilk sayfası: “Medeniyet (uygarlık) bir bütündür” sözü ile başlar. Bu söz, Hasan Âli Yücel’in dünyaya bakışının da bir özetidir. Evet, “Uygarlık bir bütündür!” Bir an için küreselleşmenin beraberinde getirdiği ve Samuel Huntington’ın ileri sü Ormanlarımız 12 Eylül Anayasası’nı Bile Arayacak(!) Doç. Dr. Yücel ÇAĞLAR ürkiye’de ormanlar ve ormancılığımız, deyim yerindeyse, anayasal ve yasal düzenlemelerden çektiğini başka hiçbir şeyden çekmemiştir. Çünkü, ülkemizde ormanların tümüne yakını devlet mülkiyetindedir ve 1937 yılından bu yana da devlet tarafından işletilmektedir. Dolayısıyla, ormanlarımızın, daha doğru bir söyleyişle de “devlet ormanı” sayılan alanların daraltılabilmesinin, ormancılık dışı amaçlarla kullanılabilmesinin öncelikli koşulu ve en etkili yolu “uygun” anayasal ve yasal düzenlemelerin yapılması olmuştur. 1950’den sonraki siyasal iktidarların hemen hemen tümü bu yola başvurmuş, “devlet ormanı” sayılan alanlara zarar verebilecek onlarca hukuksal düzenleme yapmıştır. Öyle ki 1980’li yıllara değin iktidar olabilmenin bir koşulu da bu türden düzenlemelerle “orman köylüsü” sayılan yurttaşlarımızın, deyim yerindeyse “kafaya alınması” olmuştur. 1980’li yıllardan sonra ise bu amaç büyük ölçüde değişmiş; yerli ve yabancı sermayenin turizm, madencilik, tarım, enerji, konut, üniversite vb yatırımları için arazi gereksinmesinin karşılanmasına yönelik düzenlemeler öne çıkmıştır. AKP’nin 2003 yılında, kamuoyunda “2B Arazilerinin” satılması olarak anılan uygulamalar ve bu arada, devlet orman işletmeciliğinin de özelleştirilmesi için gündeme getirdiği anayasa değişikliği, gerçekte bu yönelimin bir ürünüdür. Bilindiği giOrman Mühendisi T Radyoloji konusunda uzman ve köklü bir kuruluş olan GÜNCEL TIP Görüntüleme ve Tanı Merkezi için İstanbul Avrupa yakasında görevlendirilmek üzere aşağıdaki pozisyonlara “Müşteri Odaklı Çalışma Anlayışına Sahip” elemanlar alınacaktır. Özgeçmişlerin ilgili referans kodları ile 1 Ekim 2007 tarihine kadar [email protected] elektronik posta adresine veya 0212523 22 78 nolu faks’a gönderilmesi rica olunur. Tel: 0532 422 22 34, 0533 766 30 96 REF: 0907/001 RADYOLOJİ UZMANI • MR konusunda deneyimli • Tam zamanlı çalışacak • Yoğun çalışma ortamına uyum sağlayabilecek REF: 0907/002 RADYOLOJİ TEKNİKERİ Görüntüleme cihazlarını kullanacak ve hastaların çekimlerini gerçekleştirecek, • İlgili yüksekokul mezunu, • En az bir yıl MR tecrübeli • İşinde titiz ve mükemmelliyetçi Tüm pozisyonlarda “sigara kullanmayan” adaylar tercih edilecektir. bi, AKP iktidarı, başta Sayın 10. Cumhurbaşkanımız olmak üzere kamuoyunun yoğun tepkisiyle karşılaşınca bu girişimini başarıyla sonuçlandıramamıştır. Şimdiyse, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve arkadaşları tarafından hazırlandığı öne sürülen anayasa taslağıyla bu girişimini bir kez daha gündeme getirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bu kez başarılı (!) olacak ve “devlet ormanı” sayılan alanlarımız ve devlet orman işletmeciliğimiz yerli ve yabancı sermaye ile orman işgalcilerinin insafına terk edilecek. Devlet orman işletmeciliği özelleştirilebilecek! Anayasa taslağının 131. maddesinde “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz ve kanuna göre buralar devletçe yönetilir, işletilir ve işlettirilir.” yaptırımına yer verilmiştir. Böylece; “devlet ormanı” sayılan alanların yönetiminin devredilmesi, yerli ve yabancı özel sermaye tarafından her türlü amaçla işletilmesi, olanaklı kılınacaktır. Oysa, bilindiği gibi, 19. yüzyılın ikinci yarısından 1937 yılına değin sürdürülen bu uygulama, ülkemizin en verimli ormanlarını elden çıkarılmasına yol açmıştır. Ormanlara zarar verebilecek siyasal propaganda yapılabilecek! Taslağın anılan maddesinde yalnızca “Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete müsaade edilemez” yaptırımına yer verilmiş, ancak, 1982 Anayasası’nın 169. maddesindeki “Ormanların tahribine yol açan si yasi propaganda yapılamaz” yaptırımı çıkarılmıştır. Belki de taslakta yer verilen yaptırımın bu eylemleri de yasaklayabileceği varsayılmıştır. Bu varsayım gerçekçi değildir; çünkü, “siyasi propaganda” eyleminin hem sorumlularının dokunulmazlığı vardır, hem bu eylemlerin kapsamı çok daha geniştir hem de yol açabileceği orman yıkımları çok daha büyük olabilmektedir. “Orman” sayılmayabilecek yerlerin amaçları ve kapsamı genişletilecek; 19822007 döneminde “devlet ormanı” sayılan alanları işgal edilenler affedilecektir! Taslağın anılan maddesinin 4. fıkrasında yapılan düzenlemenin özellikle iki boyutu, “orman” sayılan alanların sınırsızca daraltılmasına ve her türlü ormancılık dışı amaçla kullanılmasına yol açabilecektir: 4. fıkranın “a” bendine göre; “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanlarına veya başka alanlara dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler” her istenildiğinde “orman” sayılmayabilecektir. Oysa 1982 Anayasası’nın 169 ve 170. maddelerinde bile bu gibi yerlerin yalnızca tarımsal amaçlarla kullanılabilmesi ve orman içinde yaşayan yurttaşlarımızın gerektiğinde yeniden yerleştirilecekleri yerlerde “yararlanmalarına tahsis edilmesi” olanaklı kılınmıştır. Orman işgalcileri ödüllendirilecektir! Taslağın 131. maddesinin yukarıda sözü edilen yerlerin “de ğerlendirilmesine” veya “satılmasına” olanak veren 5. fıkrasına göre; “Satış veya kullanım hakkı verilmesinde öncelik, fiilen bu arazileri kullananlar veya orman köylülerinin...” olacaktır. Açıktır ki, söz konusu yerleri “fiilen kullananlar”, 1982 Anayasası’nın 169. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun çok sayıda maddesine aykırı davranmış suçlulardır. Taslak, bu suçlularının cezalandırılması yerine ödüllendirilmesini sağlayacaktır. Öte yandan, çok büyük bir çoğunluğu son derece yoksul olan dolayısıyla da bu “öncelik” hakkından yararlanamayacak olan “orman köylüleri” çeşitli gerekçelerle yerlerinden yurtlarından edilmeleri de büyük ölçüde kolaylaşabilecektir. Peki, şimdi ne olacak? Çok açık: • 2003 yılında bu yana artarak süregelen ormanların “orman niteliğini kaybettirme” eylemleri yeni boyutlar kazanabilecek. • Mülkiyet anlaşmazlıkları toplumsal çatışmalara dönüşebilecek. • Teknik ormancılık çalışmalarının gerekleri yerine getirilemeyecek. • Kara paralar aklanabilecek. • “Orman rantı” yerli ve yabancı sermayeye sınırsızca devredilebilecek. • Orman mafyası güçlenecek. • Orman yangınları önlenemeyecek. Ormanbilimcilerin çoğunluğu “bilim” yapmak, ormanseverler ise yine çoğunlukla yakınmakla yetinecek ve sonuçta da AKP, iktidarını çok daha kolay pekiştirebilecek, kısacası, ormanlarımız ve ormancılığımız 1982 Anayasası’nı bile arayacaktır. Böyle mi olsun? TÜRK KALP VAKFI ‘Bir Yürek de Sizin Katkılarınızla Çarpsın’ 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: 0212.212 07 07 Pbx http://www.tkv.org.tr Ü CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle