23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2007 CUMA 6 SAĞLIK Prof. Dr. Recep Öztürk, su ile bulaşan hastalıkların küresel bir sorun olduğunu söylüyor BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Su kesintisi hastalıkların habercisi SİBEL BAHÇETEPE Hesaplaşma Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Esmer ile ekibinin yaptığı bir araştırmanın sonuçları, 18 Ağustos günlü Milliyet’te yayımlandı. Büyük de yankıları oldu araştırmanın. 56 ilde bin 398 seçmenin katılımıyla gerçekleştirilen çalışma, din, dindarlık, laiklik konularında, çeşitli ve ilginç sorularla yürütülmüş; yanıtları da toplumumuzun şu gelip durduğu noktada, önümüze pek önemli gerçekleri sergiliyor. Yalnız öğretici değil, uyaran da bir araştırma... ? Örnekler şöyle: Dünyayı ve evreni anlayabilmek için din kitapları mı, yoksa bilimsel buluşlar mı önemli? AKP’li seçmenlerin yüzde 59’u, MHP’li seçmenlerin yüzde 46’sı ve CHP’lilerin yüzde 15’i, yaşadığımız dünyayı ve evreni anlamak için din kitaplarının bilim kitaplarından daha önemli olduğunu düşünüyor. Din ve dünya işleri kesinlikle birbirinden ayrılmalı mı, yoksa birbirinden ayrılamaz mı? Seçmenler içinde AKP’lilerin yüzde 47’si, MHP’lilerin yüzde 28’i ve CHP’lilerin yüzde 10’u, “Din işleri ile dünya işleri birbirinden ayrılamaz” diyor. Ramazan ayında, lokantalar/yemek yenen yerler, gündüz açık mı kalmalı yoksa iftara kadar kapanmalı mı? AKP’lilerin yüzde 53’ü, MHP’lilerin yüzde 30’u, CHP’lilerin yüzde 12’si, “kapalı kalmalı” diyor. Pek çarpıcı bir soru: Bir kadının plajda, havuzda mayoyla dolaşması günah mıdır? AKP’ye oy verenlerin yüzde 83’ü “günah” diyor; bu oran, MHP’lilerde yüzde 63, CHP’lilerde yüzde 14. Araştırmada ayrıca şu iki sonuç: Her 4 seçmenden biri, Türkiye’nin AB’ye tam üye olup olmadığını bilmiyor. Tüm seçmenlerin yüzde 60’ı da, cumhurbaşkanının dindar olmasını önemli buluyor; yüzde 48’inin gönlünden geçen ad da Abdullah Gül! İşte 22 Temmuz seçmeninin davranış ve tercihlerini gösteren araştırmadan çıkan sonuçlar! ? Bu sonuçlarda AKP iktidarının payı açık ve büyük. Ama işler onunla başlamamıştır: 1950’lerle başlayan bir süreç var: 1923 Cumhuriyet Devrimi, laik ve demokratik bir toplum tasarısını hayata geçirme yolunda, çok şeyler yaptı. En başta da eğitimde! Yukardaki sonuçlarda eğitimin payı bir tutam bile değil! Türkiye’de kişi başına düşen eğitim süresi üç buçuk yıldır; başka bir deyişle, toplumun büyük çoğunluğu çağdaş öğretimden yoksun bırakılmıştır ve o çoğunlukta da kadınlarımızın payı başta geliyor. Ve “dinci oligarşi”, en başta eğitimi ele geçirirken, bütün bir topluma da el koymuştur: Onu yaparken de, o eksik, özürlü ve yoz “çok partili düzenimizle”, demokrasiyi de ele geçirmiştir. Ve ta Milli Selâmet’ten başlayarak, AKP de, “dinci oligarşi” adına, demokrasiyi sömürüyor: Önce iktidarı ele geçirdi, şimdi de devlete, Çankaya’ya doğru yürüyor. “Tesettür” de kendisiyle beraberdir... Ne yapmalı? Geçenlerde, Emre Kongar Hocamız, Dinci Oligarşinin Panzehiri adlı ve pek önemli yazısında, bu oligarşiye karşı mücadele yollarını gösteriyordu. Yapmamız gerekenler, başta bunlardır. Bir süre önce, Le Monde’da da pek önemli bir yazı çıkmıştı ve Türkiye’nin “son ve büyük bir hesaplaşma”ya doğru gittiğini söylüyordu. Durum budurI Çankaya’ya oturacak kişiyle beraber, “kadınerkek eşitsizliği”nin bayrağı haline gelen türban da daha tehlikeli olacaktır. Bizim mücadelemiz gitgide çetinleşiyor. Onun şimdiden işaretleri de var: Bir yurtsever kaleme, Emin Çölaşan’a yapılan, gazetesini aşan bir şeydir; tehdit daha başka yerlerden geliyor ve daha kaygılandırıcı. Bekir Coşkun’a “çek git” hatırlatması da isyan ettirici. Ne var ki, Emin Çölaşan ile Bekir Coşkun, ikisi de yılacak kalemler değildir. Bütün yurtsever kalemler de onlarla beraber kınlarından çekilmiştir. Evet, büyük bir hesaplaşmaya gidiyoruz... Kadınlara başucu kitabı ? İstanbul Haber Servisi Kadın sağlığı konusunda uzman Gabrielle Lichterman’ın “28 GünHormonlarınız İçin Günlük Horoskop” kitabı, kadınların hayatını gün gün planlamasına yardımcı oluyor. Feminen Yayınları’ndan özellikle kadın okuyucuların yararlanabileceği kitap, 28 gün boyunca örneğin enerjinizin olmadığı günlerde demir içerikli besinler yemek veya kendinizi bakımsız hissettiğiniz günlerde dış görünüşünüzden keyif almayı başarmak gibi bazı ipuçları veriyor. Küresel ısınmayla beraber barajlardaki su seviyelerinin düşmesi sonucunda başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok ilde yapılan su kesintileri, bulaşıcı hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Uzmanlar, hava sıcaklıklarının artması ile birlikte mikroorganizmaların üremesinin hızlandığını belirterek hijyen kurallarına uyulmaması ile birlikte ishal, dizanteri, kolera, tifo, paratifo, bağırsak parazitleri gibi su ile bulaşan birçok hastalığın ortaya çıkabileceği uyarısında bulunuyorlar. İstanbul Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Recep Öztürk, su ile bulaşan hastalıkların küresel bir sorun olduğuna dikkat çekerek, suyla bulaşan mikroorganizmalar hakkında bilgi verdi. Hastalıklar el ve gıda yoluyla bulaşır Öztürk, su ile bulaşan enfeksiyonların bulaşmasındaki etmenin insan ve hayvan dışkıları ile diğer çıkartılar yoluyla olduğunu söyledi. Öztürk, susuzluğun temizlikte birtakım eksiklik lere yol açmasından dolayı gıda ve el temasıyla bulaşan hastalıkların da artmasına neden olduğunu belirterek, ortaya çıkabilecek hastalıkları ishal, basilli dizanteri, amipli dizanteri, tifo, bağırsak hastalandırıcı Escherichia coli ishalleri, kolera, paraziter ishaller olarak sıraladı. Susuzluğun temizlik eksikliğine bağlı olarak paraziter hastalıkların artmasında da önemli faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, bitlenme ve uyuz gibi hastalıkların da ortaya çıkabileceğini kaydetti. Okullarda özellikle de ilköğretimlerde elağız yoluyla bulaşan bakteriyel, viral ve pa raziter hastalıkların su kesintileri durumunda ciddi oranda artacağının altını çizen Öztürk, şöyle devam etti: Su depoları temiz olmalı “Su kesintileri şehir şebeke sisteminin eski olması halinde kesilme anında sistemde oluşan negatif basınç dolayısıyla çevreden mikropların sisteme bulaşmasına neden olur. Sonuçta tifo, kolera, dizanteri gibi ishalli hastalık salgınları oluşur. Belli aralıklarla temizlenmeyen evdeki depolar, hastalık yapıcı mikroplar için kaynak teşkil edebilir.” Dünyayı salgınlar bekliyor ? Örgütün “Daha Güvenli Bir Gelecek” başlıklı yıllık raporunda, geçen 5 yılda 1100’den fazla salgın vakası kaydedildiği belirtilerek 1970’lerden bugüne 39 yeni hastalığın ortaya çıktığına dikkat çekildi. Dış Haberler Servisi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ WHO), hastalıkların tarihte hiç olmadığı kadar hızla yayılabileceğini belirterek yeni salgınlara karşı dünya devletlerini uyardı. Örgütün “Daha Güvenli Bir Gelecek” başlıklı yıllık raporunda, geçen yıl dünya genelinde 2.1 milyar kişinin uçakla yolculuk ettiğine dikkat çekilerek hastalıkların eskisinden çok daha hızlı yayıldığına işaret edildi. WHO, hükümetleri uyararak haziran ayında yürürlüğe giren Uluslararası Sağlık Kuralları Yönergesi’ne uyulmasını ve hastalıklara karşı yakın işbirliği yapılmasını istedi. WHO Genel Direktörü Dr. Margaret Chan, raporun önsözünde, “Tarihte benzeri görülmemiş bir hızla, her yıl yeni bir hastalık ortaya çıkıyor... Uluslararası kamu sağlığı güvenliği hem bir ortak istek, hem de karşılıklı bir sorumluluktur” ifadelerini kullandı. Geçen 5 yılda WHO’nun dünya çapında kolera, kuş gribi ve çocuk felci gibi 1100’den fazla salgın vakası kaydettiği belirtilen raporda, 1970’lerden bugüne 39 yeni hastalığın ortaya çıktığı kaydedilerek “Yakında ya da daha sonra, AIDS, yeni bir Ebola veya SARS benzeri başka hastalıkların ortaya çıkmayacağını varsaymak, son derece saflık ve kaygısızlık olur” denildi. WHO raporunda, salgın hastalıkların yanı sıra, beslenmeye ve çevre kirlenmesine bağlı hastalıklar, kimyasal, biyolojik ve nükleer kaza veya saldırılar ile milyonlarca kişinin hayatını tehlikeye atabilecek küresel iklim değişikliklerini de, dünya çapında görülebilecek sağlık tehditleri içinde saydı. Örgüte üye 193 ülkenin yeterince işbirliği yapmamasından şikâyet eden WHO, yayımlanan salgın alarmlarının yaklaşık yarısının resmi kurumlardan değil, medyadan gelen haberler üzerinden yapıldığı belirtildi. Raporda ayrıca ülkeler, aşı üretilmesine yardımcı olmak için ellerindeki virüsleri örgütle paylaşmaya ve salgın hastalıklarla mücadele için ülke içi önlemleri sıkılaştırmaya çağırıldı. Raporda, zengin ve yoksul ülkeler arasında sağlık verileri, becerileri ve teknolojisi alanlarında işbirliği yapılması ihtiyacı da dile getirildi. Raporun editörlerinden Thomson Prentice, BBC muhabirinin, ülkelerin neler yapması gerektiğiyle ilgili sorusunu yanıtlarken “Yapmaları gereken şeylerden biri, artık sırlarını saklayamayacaklarını öğrenmeleridir” dedi. ? Deliküçük, Sağlık Müdürlüğü’ne verdiği savunmasında, imza kampanyasını devlet memuru sıfatıyla değil tüberküloz konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak düzenlediğini belirtti. Kimlik(ler) temalı kongre ? İstanbul Haber Servisi TürkAlman Psikiyatri, Psikoterapi ve Psikososyal Sağlık Derneği tarafından 1215 Eylül 2007 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Kampusu’nda “Kimlik(ler)” temalı kongre düzenlenecek. Kongre, psikososyal alanda çalışan hekimlerin bir araya gelmesine imkân verecek. Kongrede günümüz insanlarının yaşadığı dinamik ve çoğu zaman da sancılı olan kimlik sürecinin farklı boyutları ve yansımaları tartışılacak. Kongrenin dili Türkçe ve Almanca olacak. Tüberküloz mücadelesi veren Deliküçük’e uyarı geldi Hekime ceza ŞULE KÖKTÜRK Bilgilendirme hattı ? İstanbul Haber Servisi Dünyada her 11 dakikada 1 kadın meme kanseri nedeni ile yaşamını yitiriyor, her 3 dakikada 1 kadına ise yeni meme kanseri tanısı konuyor. Kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olan meme kanseri konusunda kadınları bilinçlendirmeyi amaçlayan Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu ile Avon, “Meme Kanseri Bilgilendirme Hattı”nı hizmete açtı. 13 Ağustos’ta hizmete giren “0800 314 99 99” No’lu ücretsiz telefon hattını, 09.0017.00 saatleri arasında arayan kadınlar, uzman hemşirelerden meme kanseri ile ilgili tüm sorularının yanıtlarını alabilecek ve meme kanseri ile ilgili gerekli dokümanlara rahatlıkla ulaşabilecekler. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Tüberküloz Danışma ve Dayanışma Derneği Başkanı Dr. Mehmet Cenk Deliküçük hakkında, “Heybeliada Sanatoryumunu ve Sağlığımızı Geri İstiyoruz” eylemi öncesi “ww.heybeliadasanatoryumu.com” web sayfasında düzenlediği imza kampanyası nedeniyle uyarı cezası verdi. Cezanın gerekçesi ise “devlet memuruna uygun olymayan davranış...” Cenk Deliküçük’ün tüberküloz mücadelesi kapsamında TÜDADER Başkanı sıfatı ile, Heybeliada Sanatoryumu’nun tekrar açılması istemiyle, 24 Mart’ta açtığı imza kampanyası İl Sağlık Müdür Vekili Dr. Mehmet Bakar’a takıldı. Yaklaşık 2.5 yıldır kapalı olan Heybeliada Sanatoryumu’nun, hastasının az olduğu gerekçesiyle kapatıldığını söylemiş olan Bakar, Deliküçük hakkında soruşturma açtırdı. Deliküçük, Sağlık Müdürlüğü’ne verdiği savunmasında, imza kampanyasını devlet memuru sıfatıyla değil tüberküloz konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak düzenlediğini belirtmesine karşın, soruşturma sonucunda Dr. Deliküçük’e “devlet memuru vakarına uygun olmayan hareket ve davranış” suçlaması ile uyarı cezası verildi. Dr. Cenk De liküçük, bir sivil toplum örgütünün başkanına ceza verilmesini kınayarak, İdari Mahkeme’ye itiraz başvurusu yapacaklarını söyledi. Deliküçük’ün avukatı Rıdvan Eriş de Deliküçük’ün devlet memuru değil, dernek başkanı sıfatıyla imza kampanyasını düzenlediği için izin almasının söz konusu olmadığını belirterek şunları söyledi: “Ayrıca dernek imza kampanyasını, toplum sağlığını ilgilendiren bir konuda yapılan aksaklıkları dile getirdiği ve halka hizmeti amaçladığı için izin söz konusu olamaz. Hiçbir yerde tanımı olmayan bir ceza. Yasalarla tanımlanmamış bir suç cezalandırılamaz.” Kulağı karıştırmak zarar veriyor İstanbul Haber Servisi Kulak tıkanıklıklarına bağlı işitme kayıpları ve dış kulak yolu enfeksiyonları en sık karşılaşılan sağlık sorunları arasına giriyor. Uzmanlar, her iki sorunun da, yüzerken veya duş alırken dış kulak yoluna su kaçması ile oluştuğunu belirterek tıkalı kulağı açmak için kulağı kulak çubuğu veya havlu, kâğıt mendil gibi cisimler ile karıştırmanın daha çok zarar verdiğini ve mekanik temizlik için hekime başvurmak gerektiğini vurguladılar. Kulakburunboğaz uzmanı Dr. Murat Şirin, dış kulak yolundaki, kulağı enfeksiyonlara karşı koruyan sıvının bazı durumlarda dışarıya taşınmasının zorlaştığını ve biriktiğini belirterek birikintinin, yüzerken ya da duş alırken kulağa kaçan su ile birlikte şişip kulağa zarar verdiğini söyledi. Şirin, tatile çıkmadan, daha önce bu tür sorunlar yaşamış olanların bir uzmana gitmesi ve kulak kirini temizletmesi önerisinde bulundu. Yara almış kulakta mikropların cilt altına geçebildiğini anlatan Murat Şirin, ağrılı durumlarda kulağa birkaç kez sirke damlatmak ve ağrı kesiciler kullanmanın hastayı rahatlatabileceğini söyleyerek mekanik temizlik için doktora başvurulmasını önerdi. Ağrılı cinsel ilişki: Vajinismus İstanbul Haber Servisi Vajinismus yani ağrılı cinsel ilişki toplumdaki kadınların yüzde birinde görülüyor. Uzmanlar, kadınların vajinismus problemini hekimlerle paylaşmadıklarına dikkat çekerek, bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğunun altını çiziyorlar. Amerikan Hastanesi Kadın Doğum uzmanı Dr. Senai Aksoy, vajinusmusun cinsel ilişki sırasında ağrı veya acı duyma olduğunu belirterek, kadınların bu sorunu çözümsüz gibi gördüklerini, ancak tedavisinin mümkün olduğunu söyledi. Vajinismusun bazı vakalarının cinsel ilişkiyi mümkün kılamayacak kadar ağır olduğuna dikkat çeken Aksoy, muayene esnasında dahi kasılmalar meydana geldiğinden normal doğum yapmanın bile bu kadınlar için mümkün olmadığını dile getirdi. Aksoy, “Bazı durumlarda vajinismus ilk cinsel deneyim ile birlikte ortaya çıkarken bazı kadınlarda tamamen sağlıklı bir cinsel yaşam sonrasında ortaya çıkabiliyor. Vajinal gevşeme için özel tekniklerle ya da kegel denilen egzersizlerle vajinanın girişinde yer alan kaslar çalıştırılıyor. Bu egzersizler günde en az 5 6 kez tekrarlanıyor. 4 6 hafta arasında sonuç alınmadığı takdirde doktora başvurulması gerekiyor.” Bu havalarda dizanteriye dikkat! İstanbul Haber Servisi Bulaşıcı ve salgın bir hastalık olan dizanteri, ishale, dışkıda kana, iştahsızlığa, karın ağrısına ve ateşe yol açıyor. Uzmanlar, su ve besinlerle bulaşan dizanteri mikrobunun genellikle yaz aylarında görüldüğüne dikkat çekerek, hastalıktan korunmada hijyenin önemli olduğunu söylüyorlar. ifade etti. Virüslerin kuluçka sürelerinin 45 günle 14 ay arasında değiştiğini ifade eden Dileklen, “Su ile bulaşmış olan amipler daha şiddetli hastalık yapar. İştah azlığı, kilo kaybı, kusma ve kanlı ishal ile seyreder. Bazen hiçbir belirti gözlenmez” dedi. Hastalık ile birlikte kalın bağırsakta nadiren delinmelerin olduğunu belirten Dileklen, “Hastalık oluşumu genelde vücut direncinin düşmesi ile ortaya çıkar, ileri derecedeki hastalarda amip kana karışarak yayılır ve karaciğer, dalak, akciğer, beyin, deri ve idrar yollarında apseler yaparlar” diye konuştu. Hastalığın diğer ishallerden kanlı dışkılama ile ayrıldığına dikkat çeken Dileklen, bu türlü bir ishalle karşılaşıldığı takdirde acilen doktora gidilmesi gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR azete sütunlarının olabildiğince ekonomik kullanılması gerektiğine inanırım. Çünkü bu sütunlar gevezelik etme, içini dökme, duygusallıklardan söz etme yeri değildir. Bu nedenle 72 milyonu gözeterek yazmalıyız. 72 milyonun sağlık koşulları nasıl iyileştirilebilir, bunun önündeki engeller nelerdir? Bunları işlemeye öncelik veriyorum. Sorunun özü budur. Yoksa şunları yiyin, şunlardan uzak durun, stres atın, güzel seyahatler yapın, hobiler edinin, tenis oynayın gibi tavsiyeler halk hekimliği değil, mutlu azınlık yandaşlığıdır. Toplumun, halkın sağlığı, başlıca iyi yetiştirilmiş hekimlere ve sağlık personeline, iyi bir örgütlenmeye ve bunlar kadar önemli halkın sağlık konusunda bilgili ve bilinçli olmasına bağlıdır. Bu sonuncu eksikliğin nelere mal olduğunu sık sık anlatıyorum. Tabii içinde yaşadığımız or G Sağlığın Koşulları... tam ve çevre sağlığının önemi ve önceliği hiç ihmal edilemez. Yılda 5 bin hekim yetişiyor, ama tıp ve uzmanlık eğitimi yetersizdir. Önceki iktidarlar gibi AKP de tıp fakültelerinin ve doktorların sayısını artırıyoruz ve tüm hastaneleri halka açıyoruz diye övünedursun. Halk hekimliğinin, koruyucu hekimliğin ne olduğunun farkında değiller. Genellikle en iyi yetiştirilmiş hekimler de 300400 liralık vizite ücretleri ile ve özel hastanelerde yazık ki çoğunlukla bir mutlu azınlığa hizmet veriyorlar. Bugünün Türkiye’sinde kendisini solcu sayıp halkını, halkının yaşam koşullarını, eğitim ve bilinçlenme düzeyini, emekçiyi ve onun sorunlarını umursamayıp demokrasi ve darbe nakaratı tutturanları hayretle izliyorum. Bunlar aynı zamanda ilkeli Cumhuriyetçileri susturmaya çalışan ve muhalif sesleri yurtdışına sürmeye kalkışan bir iktidarı ve onun başbakanını desteklemekten utanç duymuyorlar. Teslimiyetçi bu iktidarla birlikte emperyalizmin bu ülkede ne oyunlar oynadığını, ülkeyi adım adım, ekonomisiyle, kültürüyle, siyasetiyle nasıl teslim aldığını görmezden geliyorlar. Bu vahim gelişmelerin sağlığa yansıması olmaz olur mu? Sınırsız özelleştirmelerle tıp ve sağlık piyasasına türlü çeşitli marifetli aletler sokuldu. Bunlarla bitmez tükenmez tetkikler yapılıyor, teşhisler konuluyor ve sık sık kontroller yineleniyor. Benim ortalama 4 yıl eğitim görmüş halkım, bu gösterişli aletlere kolayca kaptırıyor kendini. Eminim, bankalar ve çeşitli kurumlar da bu soygundan uzak duramıyorlardır. Sosyal yar dım kurumlarının kendilerini bunlardan koruyup koruyamadığını bilemiyorum. Var mı yok mu özelleştirme. Özel hastanelere başvuranlardan bize gelenlerde sayısız ve gereksiz incelemelerin yapıldığına tanık oluyoruz. Herbalistlerden, magnetik yataktan, akupunkturdan, yasadışı kök hücre uygulamalarından çok söz ettim. Ama ses yok, halkı koruyacak bir mekanizma yok. Yozlaşma ve çürüme yalnız tıp alanında değil, bütün kurumlarda hüküm sürüyor. Başka ülkelerde yok mu benzer şeyler, var, var ama iyi işleyen bir denetim de var. Bizde ise eski deyimle denetim namevcut. Nedir bu yapılanlar, diye soran yok. Malpractice (hatalı hekimlik ) diye bir şey yok. Amerika’da geçerli olan bir sıra denetim uygulamalarını yazmak için yerim kalmadı. Bir dahaki haftaya... coskunoz@superonline.com Nemli havalara dikkat! Suadiye Memorial Tıp Merkezi İç Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Soner Dileklen, genelde 25 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda ve nemli bölgelerde yaygın olarak görülen, yiyecek ve içeceklerle bulaşan dizanterinin her yaş insanda görülebileceğini söyledi. Bu virüsün yüksek sıcakta öldüğüne dikkat çeken Dileklen, virüsü sineklerin ve hamam böceklerinin taşıyabileceğini CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle