Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2007 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Abdullah Gül evlendiğinde kendisi 30, Hayrünnisa Gül ise sadece 15 yaşındaydı Bekir Coşkun Olayı Hürriyet gazetesi köşe yazarı Bekir Coşkun’un “Gül Benim Cumhurbaşkanım Olamaz” yazısı üzerine, Tayyip Erdoğan’ın, bir TV programında, “bazı meslektaşlarınız çıkıp affedersiniz, ‘Benim cumhurbaşkanım olamaz’ diye ifade kullanabiliyorlar. Bu tip edep adap bilmeyenler de yok değil. Bunu söyleyenlerin önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım. Bunu söylemek de benim hakkım. O senin cumhurbaşkanın değilse, kim senin cumhurbaşkanınsa, oraya git, orada yaşa. Bu sınırlarda yaşıyorsan, bu ülke vatandaşıysan ben seni tanımıyorum, diyemezsin, vatanseverlik budur” demesi son derecede anlamlıdır. Bir zamanlar faşistler, ”ya sev ya terk et” sloganını kullanmışlardı, Sayın Tayyip Erdoğan da aynı mantığı tekrarlıyor. Şu son olay, Tayyip Erdoğan’da liberal demokrat bir politikacı arayanların ne kadar ahmak olduklarını bir kez daha kanıtlamıştır. Bundan böyle Türkiye artık “ya sev, ya benim yaptıklarıma boyun eğmeye razı ol, ya da terk et!” zihniyetiyle yönetilecektir. Başbakan söz konusu konuşmayı 20 Ağustos günü yapmıştır. Yani sandıkların açılmasından birkaç saat sonra, uzlaşıcı ve herkesi kucaklayıcı olduğunu söylediği ünlü konuşmasının üzerinden daha bir ay bile geçmeden, gerçek yüzünü ortaya koymuştur Sayın Erdoğan. ??? Seçimden önce de yazdık ve söyledik, “Tayyip Erdoğan, Çankaya’yı bir kez ele geçirdikten sonra, hızla yargının siyasileşmesi, bütün kurumların AKP güdümüne girmesi, basının uysallaştırılarak AKP denetiminde borazan haline getirilmesi, kendisine biat etmeyen sermayenin köküne kibrit suyu ekilmesi girişimlerini vakit geçirmeden yürürlüğe koyacaktır” dedik. Gerçekten de Sayın Tayyip Erdoğan, hiç vakit kaybetmiyor. Önümüzdeki günlerin Türkiyesi “sivil liberal anayasa” sloganlarıyla, medyasının tek ağızdan konuştuğu, muhalefetin hiçbir türünün hoş görülmediği, her kurumun iktidar denetimine sokulduğu, iş dünyasında, bu tabloyu onaylamayanların tasfiye edildiği, liberal söylemli, dikta eylemli bir rejimin sultası altına girecektir. Ülkesini seven herkes böyle bir rejime karşı çıkmak hakkına sahiptir. Bu hakkı ortadan kaldırmaya çalışanlar, kendi varlık nedenlerini, meşruiyetlerini inkâr etmiş olacaklardır. Demokrasinin kurullarına bağlı, onu bir çoğunluk diktası olarak algılamayan, çoğulcu demokrasiyi içine sindirmiş olan iktidarları da medya, vatandaş beğenmediği şu ya da bu icraatı dolayısıyla eleştirmek hakkına sahiptir. Ama bir iktidar o noktada kalmıyor ve demokrasinin bütün kurumlarını tasfiye ederek, diktaya yöneliyorsa, o zaman meşruiyetini yitirmiş olan bu iktidara karşı direnmek de demokratik bir haktır. ??? Bu gerçeği kimse unutmamalıdır. Türkiye’de iktidarların genellikle görmekte zorlandıkları bir gerçek var. O da ilk bakışta sanıldığının aksine, demokrasinin bütün kurumlarıyla işlemesinden en fazla yarar sağlayacak olanın bizzat iktidarın kendisinin olduğudur. Çünkü iktidarın meşruiyeti, ancak buna bağlıdır. İktidarların demokratik kurumları savunması, aslında kendi meşruiyetini ve varlığını koruması anlamını taşır. Ama Tayyip Erdoğan bu gerçeği görmemekte, bütün istediğini yapabileceği bir rejimin temellerini atmaya çalışmaktadır. Demokrasi güçler arasındaki dengelere dayanır. Demokraside değişik düşüncede olanların da özgürlükleri vardır. Bu olguya kulak asmayıp, “madem ki, güç bende, bütün istediğimi yaparım” diyenler, iş bilek güreşine gelince, en büyük gücü elinde tutanın galip olduğu garip bir oyunu sahnelemekte olduklarını bilmek zorundadırlar. Bunu bilmeyen bir iktidar iş başında, bu gerçeği görmek istemeyen bir kişi kişisel egemenliğini pekiştirme peşinde... Türkiye’yi güç, hem de çok güç günler bekliyor... 14’ünde nişan, 15’inde nikâh ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin 11. cumhurbaşkanı olması beklenen Abdullah Gül nişanlandığında Hayrünnisa Gül daha 14 yaşındaydı. Çift evlendiğinde ise Hayrünnisa Gül 15 yaşındaydı ve yasal olarak “çocuk” kabul ediliyordu. Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Şenal Sarıhan, Gül’ün bir çocukla evlenmesinin evrensel hukuk ve çocuk hakları sözleşmesine aykırı olduğunu vurguladı. Sarıhan, “Bu, Abdullah Gül’ün kadın hakları konusunda yerleşik bir anlayışının olmadığının kanıtıdır” dedi. Hayrünnisa Gül, 30 yaşındaki Abdullah Gül ile evlendiğinde 1926 tarihli Medeni Yasa’nın koyduğu veli izniyle evlenebilmek için geçerli alt yaş sınırı olan 15 yaşını dolduralı henüz 3 gün oluyordu. Hayrün ? Hayrünnisa Gül, 30 yaşındaki Abdullah Gül ile evlendiğinde 1926 tarihli Medeni Yasa’nın koyduğu veli izniyle evlenebilmek için geçerli alt yaş sınırı olan 15 yaşını dolduralı henüz 3 gün oluyordu. CKD Başkanıhukukçu Şenal Sarıhan, kişilerin yaşamlarının, saygı duydukları değerleri de gözler önüne serdiğini belirterek “15 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmek, evrensel hukuk ve bizim iç hukukumuza aykırı hareket etmektir. Çünkü çocuk hakları sözleşmesine göre 15 yaş, çocuk olarak kabul edilir’’ dedi. nisa Gül’ün doğum tarihi 18 Ağustos 1965. Çiftin evlilik tarihi ise Hayrünnisa Gül’ün Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajındaki açıklamalarına göre, 21 Ağustos 1980. Çift evlendiğinde geçerli olan 1926 tarihli Medeni Yasası’nın 88. maddesinde, “Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Şu kadar ki hâkim, fevkalede hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir. Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şartır” hükmü yer alıyor. CKD Başkanıhukukçu Şenal Sarıhan, kişilerin yaşamlarının, saygı duydukları değerleri de gözler önüne serdiğini belirterek “15 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmek, evrensel hukuk ve bizim iç hukukumuza aykırı hareket etmektir. Çünkü çocuk hakları sözleşmesine göre 15 yaş, çocuk olarak kabul edilir. Kişi bu yaşta evlenmeye karar verecek yeterlilikte değildir. Bu aykırılık, veli izni alınarak giderilebilir, ancak esas olan etik sorundur. Bu izin, etik sorunu ortadan kaldırmaz” vurgusunu yaptı. Abdul ‘Kadına bakışını gösteriyor’ Öte yandan Abdullah Gül, Hayrünnisa Gül ile evlenmeye karar verdiğinde eşi yasal açıdan henüz evlenemeyecek yaştaydı. Hayrünnisa Gül, Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajında Abdullah Gül ile yaklaşık bir yıl nişanlı kaldıklarını belirtmişti. Dolayısıyla nişanlandıklarında Hayrünnisa Gül 14, Abdullah Gül ise 29 yaşındaydı. lah Gül’ün evlendiğinde 30, Hayrünnisa Gül’ün ise 15 yaşında olduğuna işaret eden Sarıhan, “Yetişkin bir insanın çocuk yaşta biriyle evlenmeyi kabul etmemesi gerekir” dedi. Sarıhan, “15 yaşında birinin her yönüyle çocuk olduğu açıktır. O yaşta biriyle evlenmek de Abdullah Gül’ün hem kadın hem de insan hakları konusunda yerleşik bir anlayışının var olmadığının kanıtıdır” diye konuştu. Yasaların, reşit olma yaşını 18 olarak belirlemesinin, kişinin fiziken ve ruhen belli bir gelişim düzeyini yakalamış olmasından ileri geldiğinin altını çizen CKD Başkanı, Hayrünnisa Gül’ün evlendikten sonraki süreçte hem okulu bırakmasının hem de türban takmaya başlamasının kendi iradesiyle değil Abdullah Gül’ün çizgisinde ilerlediğinin göstergesi olduğunu belirtti. C HP VE MHP Seçim sonuçları mercek altında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP ve MHP, İzmir başta olmak üzere bazı illerde Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) ilan ettiği seçim sonuçları ile sandık başı tutanaklarını karşılaştırırken, sonuçlara itiraz etmeye ve bunları kamuoyuna ilan etmeye hazırlanıyor. Muhalefet partilerine yerel örgütlerinden seçim sonuçlarına hile karıştırıldığına ilişkin bilgi ve belgeler akmaya başlarken CHP ve MHP genel merkezleri bu savları yakın incelemeye aldı. CHP MYK’nin son toplantısında seçim sonuçlarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gereği üzerinde duruldu. YSK’nin ilan ettiği seçim sonuçları ile sandık başı tutanaklarının karşılaştırılması için parti örgütlerine verilen talimat çerçevesinde, genel merkeze ulaştırılan bazı değerlendirmeler de ele alındı. Toplantıda, bazı yerlerde ilan edilen sonuçla, sandık başı tutanakları arasında farklılıklar bulunduğuna dikkat çekilirken anlamlı ve önemli sonuçlara varılması durumunda bunun hem kamuoyuyla paylaşılması hem de YSK’ye gerekli itirazların yapılması kararlaştırıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, “Daha çalışmamız YSK’ye başvuracak aşamaya gelmedi. İstanbul 1. Bölgede 9. sıradaki aday bin küsur farkla kaybetmiş. Bu tür yerlerde sonuçları etkileyecek durumlar olabilir. Ama açık oy farkı olan yerlerde sonucu değiştirecek bir durum olmaz. İnceliyoruz” dedi. MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır da “Özelikle İzmir il başkanımızın ortaya çıkardığı çelişkiler var. AKP’nin oyu artırılmış, MHP’nin düşürülmüş. Her sandık için belgesiyle ortaya kondu. Bunları Türkiye genelinde birleştiriyoruz. Bunlar bir araya gelince YSK’ye müracaat edeceğiz ya da kamuoyuna duyuracağız. İtiraz süresi geçmesine rağmen seçim sonuçları şaibeli hale gelecek. Toplumun dikkatine sunacağız” görüşünü dile getirdi. A ‘Muhalefet seçenek üretmeli’ DD BAŞKANI ERUYGUR Köksal Toptan CHP’yi ziyaret etti TBMM Başkanı Köksal Toptan, CHP lideri Deniz Baykal’ı CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Toptan’ı Genel Merkez’e gelişinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek karşıladı. Toptan, Baykal’la 40 dakikaya yakın görüştü. Görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, Toptan’a “Yapacağı olumlu çalışmalara daima destek vermeye hazır olduğumuzu ifade ettik. Sayın Başkan da yeni dönemle ilgili düşünce ve anlayışını bizimle paylaştı” dedi. Meclis’in çok önemli bir organ olduğuna dikkat çeken Baykal, “Önümüzdeki dönemde ciddi sorumluluklar üstelenecek. Köksal Toptan’ın önümüzdeki dönemde iyi bir başkan olarak Meclis çalışmalarına katkı yapacağını ümit ediyoruz” diye konuştu. (Fotoğraf:AA) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Şener Eruygur, Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma yerine Meclis’teki sayısal üstünlüğün tek belirleyici kabul edildiğini belirterek muhalefet partilerine bir an önce “siyasal seçenekler üretmeleri” çağrısında bulundu. Eruygur, yaptığı yazılı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı yüce makamın sahibini belirleyecek cumhurbaşkanı seçiminin toplumsal uzlaşıyla ve yeterli tartışma sürecinin ertesinde yapılması gerekirken, Meclis’teki sayısal üstünlüğü tek belirleyici unsur kabul ederek, işbirliği kapılarının kapatılmasını katılımcı demokrasi kültürüne katkı açısından, talihsiz bir tutum olarak değerlendiriyoruz. Seçim sürecinde muhalefet partilerine de büyük sorumluluk düşmektedir. Bu amaçla, ivedi siyasal seçeneklerin üretilmesine ilişkin çalışmaların başlatılmasının gerekliliği, kamuoyuna saygıyla duyurulur” dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimi için 2. tur Bugün yapılacak turda da 3 aday yarışacak. DTP, AKP’den ‘Kürt sorunu için yeni atılım’ çağrısına yanıt alamadığından boş oy kullanacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 2. tur oylama bugün yapılacak. MHP ve DSP adaylarını çekmeyeceklerini bildirirken AKP’den “Kürt sorunu konusunda açılım” bekleyen DTP de çağrılarına yanıt alamadığı için boş oy kullanmaya hazırlanıyor. TBMM Genel Kurulu bugün TBMM Başkanı Köksal Toptan başkanlığında saat 15.00’te toplanacak ve önce yoklama yapılarak 367 milletvekilinin bulunup bulunmadığı belirlenecek. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılacak ikinci tur oylamada Dışışleri Bakanı Abdullah Gül, MHP Kayseri Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu ve DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli 11. cumhurbaşkanı adayları olarak yarışa katılıyor. CHP bu oylamaya da katılmayacak. MHP ve DSP adayları ise çekilmeyecek. MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır, “adaylarının sonuna kadar devam edeceğini” bildirdi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de MHP ve DSP’nin adaylarının çekilmesi çağrılarıyla ilgili sorular üzerine “MHP çekilirse düşünürüz” mesajı verdi. Sezer, dün bu konudaki sorularımızı yanıtlarken “MHP girdikten sonra, DSP’nin çekilmesi 367 anlamında bir şey ifade etmiyor. Biz Abdullah Gül’ün seçilmesini istemiyoruz. Seçilirken aldığı oy oranının düşmesini sağlamak istiyoruz. Ama MHP bunu yaparsa, girmezse düşünürüz. CHP kendi açısından tutarlı davranıyor, onları eleştirmiyorum. CHP de Gül’ün seçilmesini uygun bulmuyor, biz de. Ama girmesek de seçiliyor, girsek de durum bundan ibaret. Adayımızı çekmemiz bir çözüm olsa herkesten önce biz koşarız. MHP girdiği için zaten Gül seçiliyor. Bizim çekilmemizin pratik bir sonucu yok” dedi. DTP ise AKP’den “Kürt sorunu konusunda açılım” bekliyor. DTP milletvekilleri oylama saatine kadar bekledikleri adımların atılmaması durumunda, oylamaya katılarak boş oy kullanmaya hazırlanıyor. Bu nedenle Gül’ün ikinci tur oylamada da 367 milletvekilinin desteğine ulaşması zor görünüyor. Üçüncü tur oylama 28 Ağustos günü yapılacak. Gül’ün üçüncü tur oylamada seçilmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapıldığı birinci tur oylamada Abdullah Gül 341, MHP’li Çakmakoğlu 70, DSP’li Tayfun İçli ise 13 oy almıştı. asirmen?cumhuriyet.com.tr DIŞİŞLERİ’NDEN HAZIRLIK Abdullah Gül için kutlama genelgesi Haber Merkezi TBMM’de 28 Ağustos Salı günü yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin 3. turunda gerekli 276 oyu sağlayarak 11. cumhurbaşkanı olması beklenen Abdullah Gül’le ilgili program Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlandı. Dışişleri Protokol Genel Müdürü Oya Tuzcuoğlu imzasıyla hazırlanan “11. cumhurbaşkanının göreve başlaması törenleri’’ başlıklı genelge, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Garnizon Komutanlığı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Anıtkabir Komutanlığı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na gönderildi. 101 pare top atışı yapılacak Genelgede, seçimin sonuçlanacağı gün ant içme ve Anıtkabir’de çelenk koyma törenleri yapılacağı kaydedildi. Ayrıca, genelgede, “anılan törenlerin yapılacağı günün akşamı tüm yurtta aydınlatma’’ yapılacağı, Ankara ve ordu merkezlerinde 101 pare top atışı gerçekleştirileceği ifade edildi. Öte yandan, Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi halinde tarihi Kayseri Kalesi’nde yaklaşık 5 kilometreden duyulan 41 adet ses bombası atılacağı bildirildi. Kutlamalar için 50 bin adet Türk bayrağı satın alan Kayseri Büyükşehir Belediyesi, bayrakları halka dağıtacak. Kayseri Kalesi’nde faaliyet gösteren esnaf ise kalenin burcuna üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun da bulunduğu Abdullah Gül’ün posterini şimdiden astı. Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Doktor Yusuf Halaçoğlu, “PKK ve TİKKO’cular Ermenidir, Aleviler Ermenidir, Kürtler Türkmendir” sözlerinin ardından tartışmayı sürdürüyor. Din değiştirmek zorunda kalan bazı Ermenilerin hangi Türk ismiyle, hangi mahallede oturduğunu gösteren bir listenin elinde olduğunu söylüyor. Devam ediyor: “Listeyi açıklayamam kendi halindeki insanlar rahatsız olabilir.” Halaçoğlu Radikal’den Murat Yetkin’e şunları söylüyor: “Bu özel bir çalışma. Devletin elinde böylesi bir liste olup olmadığını bilmiyorum.” Sonuç olarak devletin arşivlerini kontrol edebilen, denetleyip inceleyebilen ve devletten maaş alan bir kimse Yusuf Halaçoğlu. İnsanların köklerine ilişkin belgeleri herhalde ona babası vermedi, ya da annesi evinden getirmedi. Devletin belgelerini elinde bulundurma yetkisi onu hepimizden daha çok bilen insan haline dönüştürdü. Olabilir. Bazı devlet Halaçoğlu Kimi Tehdit Ediyor? yetkilileri her zaman biz yurttaşlardan daha çok bilgiyi tekellerinde tutuyorlar. Ona itirazımız şudur: Nasıl olur da “elimde belgeler var” diyerek tehditkâr bir havaya girebiliyor? Nasıl olur da böyle bir bilgiyi şahsi bir bilgiymiş gibi sunabiliyor? Yıllardır önce devlet arşivlerinde daha sonra Türk Tarih Kurumu arşivlerinde bulunan her şeyi görebilecek bir durumda olan bir görevli, bunların hepsini elden geçirip ayıklayabilen bir yetkili, “elimde belgeler var, bunlar benim şahsi belgelerim” diyebiliyor? Bu tutum, bizim vergilerimizle devletten maaş alıp, bir görevde bulunurken, elindeki imkânları bir üstünlük olarak kullanmak, bir tehdit olarak kullanmak anlamına gelmez mi? ??? “Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” diye bir tümce vardır. Halaçoğlu’nunki tam buna uyuyor. Gerçekten neden bunca siyasi kargaşa ve gerginliğin arasında ortalığı karıştıracak böyle tutum içine giriyor? Bir amacı, bir hedefi mi var? Bir yerlere mesaj mı gönderiyor? Türkiye’de geçmiş dönemlerde etnik kökenini veya dini kökenini değiştirmiş, değiştirmek zorunda kalmış insanların, ya da bu durumu bilmeyen onların çocuklarının ve torunlarının bazı arşiv bilgilerinin ışığında zaman zaman işlerinden, güçlerinden, devletteki görevlerinden olduklarını biliyorum. Ancak bu kez durum değişik. Hedef belli ki sıradan insanlar değil. Halaçoğlu nedendir bilinmez çok kritik bir konuyu kaşımaya devam ediyor. Türkiye gibi çok karışık bir etnik, dini, mezhepsel yapısı olan bir ülkede etnik ve dini köken üzerinden birtakım yorumlar geliştiriyor. Neden bunu yapıyor? Neyi murat ediyor? Halaçoğlu gibi devletin en etkin kurumlarından birisinin başında bulunan bir öğretim üyesi rasgele konuşur mu? Aklına estiğini, aklına estiği an kendiliğinden söyler mi? Söyleyebilir mi? ??? Sanki bu söylediklerinin arkasında başka bir hesap var? İnsan ciddi olarak şüpheye düşüyor? Halaçoğlu neden konuşuyor? Bir yerlere bir mesaj mı gönderiyor? Örneğin devlet içinden birilerine “bak senin geçmişinin şeceresi bende var, ona göre mi” demek istiyor? Sıradan vatandaşın etnik kimliğini açıklasanız ne olur? Biraz üzüntü, biraz sıkıntı olur geçer, gider. Halaçoğlu gibi söylediği lafın nereye gideceğini bilebilecek durumdaki bir devlet görevlisinin bu tartışmayı durduk yerde açtığını düşünmek bana pek inandırıcı gelmiyor… ??? Gerçekten bir hedefi ve amacı mı var? Birilerinin yönlendirmesiyle mi böyle bir davranış içine girdi? Ciddi ciddi düşünüyorum. Neden Halaçoğlu bu tezlerle şu kritik ortamda ortaya çıktı? Siz şüphelenmiyor musunuz? Ben şüpheleniyorum. Belki de şüphelerim yersiz. O zaman niye böyle davranıyor? Niye hâlâ “elimde belgeler var, kimin ne olduğunu ben biliyorum” diye dolaşıyor? ??? NOT: Başbakan’ın Bekir Coşkun’a yönelik sözlerini kabul etmek mümkün değil. Gerginliğin tırmandırılmak istendiği bir dönemde, Başbakan’ın böyle bir üslup kullanması talihsizliktir. Başbakan’ın bu sözleri gelişmelerden endişe duyan yurttaşları, daha derin bir kaygıya düşürmüştür. Doğrusu bir an önce başta Bekir Coşkun olmak üzere, toplumdan özür dilemesidir. CUMHURİYET 04 K