19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 AĞUSTOS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ankara’ya kar bombası ? ANKARA (ANKA) Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cemal Saydam, bu kış Ankara’ya sahra tozu ile kar yağdırabileceklerini belirterek denemenin başarılı olması halinde bunun dünyada ilk olacağını söyledi. Saydam, bu yöntemin ilerleyen yıllarda kuraklık yaratacağı iddialarını yalanlarken projenin AB sınavının ilk ayağını geçtiğini kaydetti. 9 Galatasaray Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Demir’e göre çözümün anahtarı, suyu politik araç olarak kullanmamak Su silah olursa savaş çıkabilir ÖZGÜR ULUSOY Gazetecilere apron yasağı ? Haber Merkezi Ulaştırma Bakanlığı, Türkiye’deki tüm hava meydanlarında gazetecilerin aprona girişini yasakladı. Basın mensupları ancak havalimanı mülki idare amirinin yazılı izniyle aprona çıkabilecek. Kararın alınmasında; apronda deve kesilmesi, şehit binbaşının tabutu ile eşyalarının aynı kamyonette taşınması, uçakların pistten çıkma ve kaçırılma haberlerinin etkili olduğu öne sürülüyor. İstanbul Havalimanı Muhabirleri Derneği, kararını “sansür” olarak değerlendirdi. Dikili’de festival başlıyor ? DİKİLİ (Cumhuriyet) Dikili, Barış, Demokrasi ve Emek Şenliği, bugün başlıyor. Dikili Belediyesi’nce “Yeni UfuklarYeni Umutlar’’ sloganıyla 2226 Ağustos’ta gerçekleştirilecek şenliğin ana teması, “farklı inanç, kültür ve düşüncelerin barış içinde bir arada yaşaması” olarak belirlendi. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile ÖDP Milletvekili Ufuk Uras’ın da katılacağı şenlikte Sertab Erener ve İlkay Akkaya konser verecek. Festival, bugün saat 16.00’daki barış yürüyüşüşle başlayacak. Festival kapsamında gazetemiz yazarlarından Hikmet Çetinkaya ile İzmir temsilcisi Serdar Kızık, pazar günü saat 18.30’da Cumhuriyet Kitapları standında okurlarıyla söyleşecek, kitaplarını imzalayacak. Olası “su savaşları”yla ilgili senaryolarda, Ortadoğu ve Türkiye baş sıralarda yer alıyor. Su savaşları gerçekten kaçınılmaz mı? Suyun hakça bölüşümü, işbirliğinin artırılması, bu senaryoları geçersiz kılabilir mi? Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Faik Demir, “Su, taraflar arasında bir politik araç olarak kullanılmıyorsa, işbirliği için çaba harcanıyorsa, diplomatik kanallar açıksa, uluslararası teamül ve gelişmelere uygun davranılıyorsa, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım sergilenirse savaşların çıkması engellenebilir” diyor. Doç. Dr. Demir’e göre, artık bazı ülkelerin anayasasına bir hak olarak girmeye başlayan suyun yetersizliği tek başına bir savaş nedeni değil. Havza ülkeleri arasında suyun kullanılmasının engellenmesi, suyun kirletilmesi, kötü yönetim, işbirliği eksikliği gibi konular belirleyici. Demir, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerindeki yeri başta olmak üzere Ortadoğu’da suyun oynadığı role dair sorularımızı yanıtladı. Demir, BM başta olmak üzere, çeşitli uluslararası örgütlerin su konusundaki raporlarında Ortadoğu’nun seçilen örnekler arasında yer bulmamasına dikkat çekiyor. Bu, Ortadoğu’daki su sorununun karmaşıklığını gözler önüne seriyor. SAVAŞLARINA ÇOK ÖRNEK VAR çatışmalardan işbirliği potansiyellerine” sloganını vurgulayan Demir, “Ortadoğu başta olmak üzere suyun kıt olduğu bölgelerdeki ülkelerin bu hayati kaynağı bir politik araç gibi kullanmaları halinde su savaşlarının çıkması muhtemeldir” diyor. hakkı” artık çok daha sık kullanılır hale gelmiş, insan haklarının önemli bir parçası olmuştur. Bazı ülkelerin anayasalarına bir hak olarak giren su, yaşama hakkına bağlıdır. Su olmazsa yaşam olmaz… Dünyada 260’ın üstünde su havzasından bahsedilmektedir. İşbirliği ve uzlaşmanın olmadığı havzalarda çatışmalar ve gerginlikler kaçınılmaz olmaktadır. Su kaynaklarının yönetiminin gerçekleştirilmesi, suyun işbirliği ve barışı sağlayan bir etken haline gelmesini sağlayabilir. Belki de su ile ilgili şu slogan kullanılabilir: “Potansiyel çatışmalardan “Potansiyel işbirliği potansiyellerine.” Ülkelerin kendi içişi olarak su kaynaklarını etkin şekilde kullanmak ve vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak sorunun bir boyutunu oluştururken, ülkeler arasında sınır aşan suların paylaşımları da sorun oluşturmaktadır. Ortadoğu başta olmak üzere suyun kıt olduğu bölgelerdeki ülkelerin bu hayati kaynağı bir politik araç gibi kullanmaları halinde su savaşlarının çıkması muhtemeldir. Ancak uluslararası aktörlerin suyla ilgili konumlarının ve politikalarının 2000’den sonra daha da etkinleşmesi, olası savaşların çıkması ya da engellenmesi açısından ciddi bir husustur. ETERSİZLİK TEK BAŞINA ÇATIŞMA NEDENİ OLAMAZ Y TARİHTE KAYNAK PAYLAŞIMI BM’NİN RAPORU: ‘SU, PAYLAŞILAN SORUMLULUK’ Türkiye’nin yer aldığı coğrafya, su konusunda kriz bölgeleri arasında sayılıyor... Bir tek Türkiye de değil, su Ortadoğu’da neredeyse bütün ülkeler arasındaki ilişkilerde belirleyici rol oynuyor... Örneğin, İsrail’in Golan politikasında suyun belirleyici bir rolü olduğu söylenebilir mi? DEMİR: BM’nin su kaynaklarının değerlendirilmesi üzerine ikinci dünya raporu “Su, paylaşılan sorumluluk” Mart 2006’da yayımlandı. Raporda, dünyanın farklı bölgelerinden 14 örnek seçilmişti. İlginç olan, bu raporda Ortadoğu’dan hiçbir nehrin seçilmemesidir. Dünya Su Konseyi de “Su ve politika” başlığı altında bir program başlatmış, Doğanın Korunması için Uluslararası Birlik ile Meksika, Pangani (TanzanyaKenya), Gana ve Burkina Faso’da Volta Nehri, Mekong Havzası (Tayland, Kamboçya, Laos, Vietnam) gibi bazı pilot bölgeler seçmişlerdir. Bu pilot bölgeler arasında Ortadoğu yoktur. Ortadoğu’nun dünya medeniyeti açısından önemli bölgelerden biri olmasının en temel nedenlerinden birisi su kaynaklarının kıtlığı ve bu nedenle bu kaynağı koruma ve düzenlemeye olan ihtiyaçtır. Ortadoğu’da su konusundaki sorunların çözümü, oldukça karmaşık ilişki ve politikalara bağlıdır. Nil, Şeria, FıratDicle ve Asi havzalarındaki sorunlar, bu konunun önemsenmemesi halinde ne kadar ciddi boyutlara ulaşabileceğini göstermiştir. Şeria Nehri gibi çok küçük bir sınır aşan suyun bile havza ülkeleri açısından hayati önem taşıdığı ortada. Bölgede sınırların belirlenmesinde, güvenlik kadar su kaynakları da önem kazanmaktadır. Golan Tepeleri, İsrailSuriye ilişkilerinde hem su kaynağı hem de askeri bakımdan stratejik konuma sahip olması açısından güzel bir örnek teşkil etmektedir. Suriye üzerinden Türkiye’ye gelen Asi Nehri uluslararası kamuoyunda yer almamakla birlikte Türkiye açısından hassas bir konumdadır. Ortadoğu’da kriz ne kadar yakın sorusuna, kriz hatta krizler zaten mevcut demek yanlış olmaz. Bölgede önemli olan, söz konusu krizlerin büyümeden, savaşa dönüşmeden ve yenileri eklenmeden nasıl çözüleceğidir. Gelecekte petrol kadar değerli hale geleceği söylenen su için savaşların çıkması kaçınılmaz mı? A. FAİK DEMİR: Dünyada ekonomik değeri olan kaynakların paylaşımının nasıl savaşlara neden olduğunu tarih boyunca pek çok örnekte görmek mümkündür. Günümüzde en sık tartışılan konuysa enerji kaynaklarının paylaşımı ve buna bağlı iktidar mücadelesidir. Dünyanın farklı yerlerinde petrol ve doğalgaza sahip olmak, çıkarmak, işlemek ve taşımak için uluslararası aktörler sıkı bir şekilde çalışmaktadırlar. Enerji kaynakları üzerindeki bu mücadele daha da etkin bir şekilde süreceğe benzemektedir. Bunun yanında çok yaşamsal bir kaynak olan su üzerine yaşanan gerginlik ve savaşların bundan sonra daha belirleyici olacağını göz ardı etmemek gerekir. Su, bölgesel sınırlarını çoktan aşmıştır, küresel bir konudur. Dünyada “su Olası su savaşlarının asıl nedeninin suyun yetersiz olması değil, adil dağılmaması/dağıtılmaması olduğu yorumuna katılıyor musunuz? DEMİR: Doğal olarak taraflar arasında çatışma ve gerginlik olmasında suyun en azından ilgili taraflardan birinde kıt olması gerekmektedir. Suyun yetersiz olması tek başına bir savaş sebebi değildir. Genellikle sınır aşan sularda havza ülkeleri arasında suyun kullanılmasının engellenmesi, suyun kirletilmesi, kötü yönetim, işbirliği eksikliği gibi konular belirleyici olmaktadır. Bununla birlikte su üzerine çatışmalara bakıldığında farklı örnekler görmek mümkündür. Örneğin Nil havzasındaki sorunlarda mansap ülkesi olan Mısır, FıratDicle Havzası’nda menba ülkesi Türkiye odaktadır. Suya sahip olmaktan çok havza üzerindeki ülkelerin güç kapasiteleri ilişkilerde belirleyici olmaktadır. Nil’den Mısır’ı mahrum bırakmak, teknik imkânsızlığın dışında politik olarak da kolay değildir. Suyun paylaşılmasıyla ilgili olarak en çok tartışılan husus, hakça bölüşüm konusudur. Hakça anlayışının eşit paylaşım mı, suya katkı kadar mı pay alınacağı anlamına geldiği pek açık değildir. Adil paylaşımı ilgili taraflar farklı yorumlamaktadır. Suyun kullanılmasında tek ortak nokta, havza ülkelerinin birbirlerine kasten kayda değer zarar vermemeleridir. Su, taraflar arasında bir politik araç olarak kullanılmıyorsa, işbirliği için çaba harcanıyorsa, diplomatik kanallar açıksa, uluslararası teamül ve gelişmelere uygun davranılıyorsa, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım sergilenirse savaşların çıkması engellenebilir. Yrd. Doç. Dr. Demir, GAP’ın başlatılmasının bölge ülkelerini tedirgin ettiğini söyledi INDEPENDENT GAZETESİ Sahte evrak davası ? İstanbul Haber Servisi Hadımköy’de, 1.5 milyon dolarlık arazinin sahte evraklarla satılmasına ilişkin, 3 avukatın da aralarında bulunduğu 15 sanıklı davada mütalaa verildi. Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç, sanıkların avukat Haydar Aküzüm’ün talimatı doğrultusunda mağdur ve müdahilleri kandırarak sahte senet ve vekâlet düzenlediklerini ileri sürdü. Savcı, sanıkların, müdahillerin avukatı Gülşen Denizhan’ı öldürülmeye teşebbüs ettiklerini, avukat Yılmaz Aydın’ın da avukat Aküzüm’ün azmettirmesi sonucu vurulduğunu, silahları da avukat Gökhan Türkyılmaz’ın sağladığı ileri sürüldü. Fırat barajları sorun oldu Su, Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde önem tur. Günümüzde başta BM ve Dünya Su Konseyi’nin de vurgu yaptığı gibi su yönetimi ve su politikalarının li bir yer tutuyor... DEMİR: Sorun anlamında su söz konusu edildi belirlenmesi çok önemlidir. Türkiye’nin taraflara önerğinde Türkiye için menba ülkesi olduğu FıratDicle diği üç aşamalı plan, tarafların suya ihtiyaçları ve elile mansap ülkesi olduğu Asi Nehri ön plana çıkmak deki kaynakların değerlendirilmesi bakımından bu tadır. 1964’te Keban Barajı’nın başlamasından itiba yaklaşımla uyumludur. Adil paylaşımın ya da hakça ren Türkiye ile Suriye ve Irak arasında FıratDicle paylaşımın eşit paylaşım anlamına gelmediği bilinmeHavzası’nın kullanımı sorun teşkil etmeye başlamış lidir. Suyun hakça, akılcı ve optimum kullanımına tır. Fırat üzerinde barajların inşası havza ülkelerini ki Türkiye asla itiraz etmemektedir. Amaç su kullandırmamak değil su kullanmak olursa, sorun yaşanmayami zaman savaşın eşiğine getirmiştir. GAP’ın başlatılması, özellikle başta Suriye olmak cağı bilinmelidir. Bölgesel kalkınma projeleri arasınüzere bölgede tedirginlik yaratmıştır. 1980’li yıllarda daki işbirliği anahtar konumdadır. Taraflar arasında posu ile terör birlikte ele alınmaya başladı. Ayrıca nehir litik ve ekonomik ilişkilerin yoğun olması, su konulerin kullanımı ile ilgili havza ülkeleri arasında 1980’in başında Teknik KoOrtadoğu’nun dünya medeniyeti mite toplantıları başlatıldı. 1993’te Suaçısından önemli bölgelerden riye’nin tepkisiyle kesilen toplantılar biri olmasının en temel 2001’de yine Suriye’nin önerisiyle günnedenlerinden birisi, su deme girmiştir. 2002’de Türkiye ile Suriye projelerde ortak hareket etmeye yökaynaklarının kıtlığı ve bu nedenle nelik İkiz Kalkınma Projesi’nin gerçekbu kaynağı koruma ve düzenlemeye leştirilmesi kararını açıklamışlardır. Son olan ihtiyaçtır. Ortadoğu’da su olarak 2003’te GAP ile Suriye Arazi Iskonusundaki sorunların çözümü, lahı Kurumu arasındaki işbirliğinin geoldukça karmaşık ilişki ve liştirilmesi niyeti de bu çerçevede atılan politikalara bağlıdır. önemli bir adımdır. ÜRKİYE SU ZENGİNİ BİR ÜLKE OLARAK GÖRÜLEMEZ Uyuşturucu operasyonu ? İstanbul Haber Servisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan getirilen uyuşturucu madde ve silahları İstanbul’da sattıkları iddia edilen 2 kişi yakalandı. Yapılan açıklamaya göre, Hatay’dan İstanbul’a dönen uyuşturucu tacirleri, TEM Otoyolu Çamlıca gişelerinde durduruldu. Otomobilin bagajında, 12 bin YTL piyasa değerinde 9 kilo 740 gram esrar ile 1 adet namlusu ve dipçiği kesilerek gizlenen av tüfeği ele geçirildi. T Türkiye, FıratDicle Havzası’nda bulunan kıyıdaş ülkelerle ilişkilerinde su zengini olmasına rağmen aşağı havza ülkelerini zor duruma sokan ve suyu bir silah olarak kullanan ülke gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Özellikle Arap Birliği Örgütü, her vesileyle Türkiye’yi eleştiren bildiriler yayımlamaktadır. İki gerçeği ortaya koymakta yarar var: İlk olarak Türkiye, dünya standartlarına göre su zengini bir ülke değildir. İkincisi, FıratDicle Havzası ülkeleri arasında kişi başına düşen su miktarı açısından en iyi durumdaki ülke, zannedildiğinin aksine Türkiye değil Irak’tır. Türkiye baştan beri iyi niyet göstermiş ve işbirliğinin yollarını aramıştır. Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin suyunu kesmek gibi bir niyeti yoktur. Zannedildiği gibi Türkiye’nin bu suları sürekli kesebilme imkânı da yok sundaki krizleri engelleyecek en temel unsurdur. Türkiyeİsrail ilişkilerinde su nasıl bir rol oynuyor? DEMİR: Türkiyeİsrail ilişkilerinde su konusunun iki boyutu vardır. İlk olarak İsrail, su açısından ciddi sorunlar yaşayan bir ülke ve bu ihtiyacını karşılamak için farklı alternatifler arıyor. Türkiye’den de su almayı düşünmüştür. 2002’de İsrail, Türkiye ile Manavgat suyunun alımına yönelik bir anlaşma imzaladı. Ürdün de bu suyu almak istiyor. İsrail ve Ürdün’ün Türkiye’den su satın alması hem deniz suyunu arıtmaktan daha ucuza mal olmaktadır hem de Şeria Nehri’ndeki ger “ “ ginliği azaltmaktadır. İkincisi, İsrail, Suriye’ye yönelik su politikası çerçevesinde Türkiye’nin aşağı havza ülkelerine daha fazla su bırakmasını desteklemekte. Bunun Suriye ile ilişkilerinde rahatlama yaratacağını öngörüyor. İsrail’in Filistin ile ilişkilerinde de en yaşamsal konulardan biri sudur. 1993 Prensipler Deklarasyonu ve 1994’teki GazzeEriha anlaşmalarında su kaynaklarının paylaşımına değinilmiş, Ortak Su Komitesi ve Ekonomik İşbirliği Komisyonu kurulmuştur. 1996’da Oslo’da Su Deklarasyonu anlaşması imzalanmıştır. Buna rağmen İsrail, Filistin’in tüm su kaynağı ve kullanımını yönetmektedir. Gazze Şeridi, su kaynakları açısından dünyanın en fakir bölgelerinden biridir. Bu topraklarda yaşam, İsrail’in tanıyacağı imkânlara bağlıdır. MAÇ KAYNAKLARI DOĞRU YÖNETMEK ‘Amazon ormanları kereste şirketlerine satılıyor’ iddiası Dış Haberler Servisi Brezilya hükümetinin, Amazon ormanları içinde, aralarında korunmaya alınmış ulusal parkın da olduğu büyük bir alanı “sürdürülebilir kalkındırma projesi” çerçevesinde kerestecilik yapan şirketlere sattığı öne sürüldü. İngiliz Independent gazetesi, Greenpeace örgütünün yaklaşık 8 ay süren araştırmaları sonucunda, Brezilya Toprak Reformu Dairesi’nin (INCRA) Amazon ormanlarında büyük miktarda yerleşim alanı açtığını ve buradaki yerleşimcilerin de ağaç kesim haklarını kereste şirketlerine sattığını ortaya çıkardığını yazdı. Gazeteye konuşan Greenpeace üyesi André Muggiati, Brezilya’nın izlediği sürdürülebilir kalkınma projesinin hatalarla dolu olduğunu belirterek “Hükümetin izlediği bu politika orman alanlarının yağmalanmasına ve iklim değişikliğine kapı aralıyor” dedi. INCRA’nın 2006 yılında Amazonlar’ın 1. derecede değerli ormanlarında 2.2 milyon hektarlık “sürdürülebilir kalkınma politikaları çerçevesinde yerleşim yeri” oluşturduğu ve bunlardan 33 bin700 ailenin yararlandığı kaydedildi. Bu alanların kereste şirketleri için “büyük kâr” anlamına geldiğine dikkat çekiliyor. Haberde bir INCRA çalışanının, “Tüm bu yerleşim yerleri 2006 yılının son 3 ayında yapıldı. Bu Devlet Başkanı Luiz Ignácio Lula da Silva’nın görev süresinin sonuydu, bu nedenle verdiği sözleri tamamlaması gerekiyordu. Bu sistemden asıl yararlananlar politikacılar” şeklindeki sözlerine de yer verildi. Ülkede 400 bin evsiz aileye yerleşim sağlama sözü veren Brezilya Devlet Başkanı Lula, ilk kez 2003’te iktidara gelmiş, Ekim 2006’daki seçimlerden de koltuğunu koruyarak çıkmayı başarmıştı. Brezilya, dünyada en çok sera gazı yayan 4. ülke. Sera gazı emisyonunun Amazonlar’daki ormanların giderek yok edilmesinden kaynaklandığı belirtilirken ağaç kesimlerinin yüzde 15’inin bu alanlarda yerleşim yeri açılması nedeniyle meydana geldiğine dikkat çekiliyor. A AB’nin su konusunda Türkiye’ye yaklaşımı nedir? DEMİR: AB dünyadaki su politikalarına uyumlu olarak çalışmalar yapıyor. Dünya Su Günü’nde, 22 Mart 2007’de AB Komisyonu, 2015’e kadar birlik içindeki nehirler, göller, yerüstü ve yeraltı sularının kalitesinin yükseltilmesini hedefleyen suyla ilgili çerçeve direktifinin sonuçlarını açıklayan bir rapor yayımlandı. 2000 tarihli yönerge, 2015’e kadar AB sınırları içinde su kalitesinin sağlanmasını, üye ülkelerin 2009’dan önce hidrografik yönetim planlarını tamamlamalarını öngörüyor. Amaç, AB sınırları içinde su kaynaklarının doğru yönetimini gerçekleştirmek. Rusya ve Türkiye ile su konusunda işbirliğinin geliştirilmesi hedefleniyor... 2006’daki son rapor, çevreyle ilgili 15 yıldır Türkiye’nin ciddi adımlar atmasına, yasal düzenlemeleri gerçekleştirmesine rağmen uygulamada eksiklikler olduğunu vurgulamaktadır. Atıklar konusu, biyogüvenlik, suyun kalitesinin artırılması, endüstriyel kirlilik, radyasyona karşı korunma, nükleer güvenlik, doğanın korunması gibi konularda AB, Türkiye’nin hızla ve etkin bir şekilde harekete geçmesini beklemektedir. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle