19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 TEMMUZ 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mahkeme, TMSF’nin Medya Grubu şirketlerini devralmasına ilişkin yürütmeyi durdurdu 7 ‘El koyma hukuka aykırı’ Ekonomi Servisi İstanbul Bölge İdarie Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF), Sabah gazetesi ve atv’nin de aralarında bulunduğu Medya Grubu şirketlerini temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimini devralmasına ilişkin yürütmeyi durdurdu. Mahkeme kararında, Merkez Grubu’nun yükümlülüklerini zamanında yerine getirdiğine dikkat çekilerek TMSF’nin devir alma işleminin hukuka aykırı olduğu belirtildi. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, işadamı Turgay Ciner ile Park Yatırım Holding’in, Medya Grubu şirketlerinin devir alınmasına ilişkin işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açtığı davada, İstanbul 6. İdari Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulması konusunda verdiği ret kararına yaptığı itirazı değerlendirdi. Bölge İdare Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı kararda, TMSF’nin işleminin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 11. maddesi ile 134. maddesine dayanılarak yapıldığı anımsatılarak Merkez Grubu’nun yükümlülüklerini zamanın GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Belirsizliğin Ortasında... Hukukun, basiretsiz siyasetçiler elinde rezili rüsva olması Türkiye için neredeyse kanıksanmış bir durumdu. Ama kısa süreçte yaşadıklarımız, kanıksanıldığına inanılan yaklaşımı bile mumla aratır oldu. Siyasal iktidarın cumhurbaşkanı seçimindeki dayatmacı inadı, Türkiye’nin yakın geleceğini yeni belirsizliklere sürükleme konusundaki uzmanlığını da bir kez daha kanıtlamasını sağladı. Artık cumhurbaşkanı seçimi için biri yürürlükte, diğeri ise ekim ayında halkoylamasına sunulacak iki ayrı kural var. Anayasa Mahkemesi’nin, anayasa paketi ile ilgili ret kararları sonrasındaki açıklamalar, iktidarın cumhurbaşkanı seçimindeki yenilginin getirdiği kafa karışıklığından kurtulamamış olduğunu gösteriyor. “Anayasa Mahkemesi’nin kararı, cumhurbaşkanını halkın seçmesine vize vermiş. Artık cumhurbaşkanını halk seçecekmiş!” Güzel de, cumhura çok önem verdiklerini ileri sürenler, daha halkoylaması yapılmamışken cumhura hakaret etmekte olduklarının bilincinde bile değiller demek ki. ??? Cumhuriyet Bilim Teknoloji’nin dünkü sayısında Yargıtay Onursal Üyesi Çetin Aşçıoğlu’nun “Politik güç, yargı bağımsızlığı ve yansızlığını bilmiyor” başlıklı bir yazısı vardı. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı için yapılan ilk iki tur oylamada toplantı yeter sayısının 367 olmasına ait kararına karşı yöneltilen tepkileri yetkin bir hukukçu olarak irdelemişti. Baştaki bölümlerde de şu değerlendirmesine yer vermişti: “Devleti yönetmeyi üstlenmiş politik gücün, toplumun önünde ‘yargı bağımsız değildir’ yakınmasını; beceriksizliğinin ya da art düşüncenin kanıtı olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Daha önemlisi, yargı sorununa ‘toplumsal bir sorun olarak değil de kendi politik inanç ve kaygılarını yeğleyerek’ yaklaşılmasıdır. Asıl tehlikeli ve düşündürücü olan budur.” Bu yazı, derginin hazırlık ve baskı süreci dikkate alındığında en az 10 gün önce yazılmış olmalıydı. 367 kararı için “ey mahkeme” diye başlayarak Anayasa Mahkemesi’ne haksız olarak yöneltilen saldırıların ardından ret kararı üzerine açıklanan ve mutluluk yansıtan değerlendirmeler karşısında yazıda belirtilen, görüş gerçeği saptayan bir nitelik kazanıyor. Daha doğrusu iktidarın hukuk anlayışını bir kez daha vurguluyor. ??? Peki şimdi ne olacak? Yürürlükteki anayasanın kuralları işleyecek. 22 Temmuz’da yapılacak seçimin kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanmasını izleyen beşinci gün TBMM kendiliğinden toplanacak. 5 gün içinde de başkanlık divanı oluşturulacak. Divanın oluşturulduğu tarihi izleyen 30 gün içinde de 11’nci cumhurbaşkanı seçilecek. Seçilemezse yeniden milletvekili genel seçimine gidilecek. Yeni gelen milletvekillerinin yeni bir seçimi göze alma olasılığı düşük olduğu için de uzlaşma zorunlu olarak gündeme gelecek. Yani 367 katılımını sağlayabilecek bir aday üzerinde anlaşılacak. Seçilen cumhurbaşkanı da 7 yıl görev yapacak. ??? Halkoylaması bu sürecin ardından gündeme gelebilecek. İktidar değişir ve 60’ıncı hükümet, anayasa değişiklik paketini sahiplenmezse, paket yasalaşma süreci tamamlanmadığı için kadük olacak. Başka bir deyişle geçersiz kalacağı için halkoylaması da yapılmayacak. Tersi olursa, paket halkoylamasına sunulacak. Kabul edilmesi halinde kesinleşecek ama 11’inci cumhurbaşkanı seçilmiş olduğu için, uygulama ancak 2014 yılında gerçekleşecek. O zaman da pakete 11’inci cumhurbaşkanının seçimi için konulmuş olan özel madde, uygulanamayacak bir madde olarak hukuk tarihimize önemli bir fiyasko olarak geçecek. ??? AKP’liler seviniyorlar ama galiba “Bize cumhurbaşkanı seçtirmediler” diyerek mazlumu oynama şanslarını yitirmiş olduklarının henüz ayırdında değiller. Ne demiş atalarımız; “Öfkeyle kalkan zararla oturur” ya da “keskin sirke küpüne zarar”. ? İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulması konusunda verdiği ret kararına yapılan itirazı değerlendiren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, oybirliğiyle TMSF’nin devir alma işleminin hukuka aykırı olduğuna karar verdi. Kararda Merkez Grubu’nun yükümlülüklerini zamanında yerine getirdiğine dikkat çekilerek “5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesinin d bendinin olaya uygulanmasına hukuken olanak bulunmamaktadır” da yerine getirdiğine dikkat çekildi. Mahkeme kararında, Dinç Bilgin’in 16 Mart 2007 tarihli dilekçesiyle, Turgay Ciner ile imzalanan 12 Haziran 2002 tarihli protokol ile 8 Ağustos 2002 tarihli sözleşmeyi TMSF’ye sunduğu, TMSF’nin de Merkez Grubu ile 3 Mayıs 2005 tarihinde anlaşma yapılması sırasında var olan bu belgelerin “gizlendiğini’’, “yanıltma’’ yapıldığını, “Dinç Bilgin’in Merkez Grubu da dahil olmak üzere tüm medya sektöründe Turgay Ciner ile ortak olduğunun anlaşıldığını’’ gerekçe göstererek devir alma işlemini gerçekleştirdiği anlatıldı. Kararda, Satel Sabah Televizyonu (atv) ve Bilgin Yayıncılık AŞ’nin daha önce lisans sözleşmeleri kapsamında Merkez Grubu’na kullandırılan mal, hak ve varlıklarının 6 aylık taksitlerle 10 yılda ödenmek üzere 433 milyon dolara Merkez Grubu’na devredilmesi konusunda grup ile TMSF arasında 3 Mayıs 2005 tarihinde bir anlaşma imzalandığı kaydedildi. edildi. Sorunun 12 Haziran 2002 ve 8 Ağustos 2002 tarihlerinde imzalanan protokol ve inanç sözleşmesinde düğümlendiği belirtilen kararda, olayın çözümünün ise İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyasının sonucuna göre belirleneceği anlatıldı. Kararda, şunlar kaydedildi: “Davalı idarenin İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dava dosyasında verilecek kararı esas alarak işlem tesis etmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yargı kararı niteliğinde işlem tesisine gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu aşamada 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesinin d bendinin olaya uygulanmasına hukuken olanak bulun ‘Aksama yok’ Davacı tarafın da Bilgin’in sunduğu protokol ve sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti için İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dava açtığı belirtilen kararda, davada söz konusu sözleşme ve protokolün, kendi adına asaleten, Dinç Bilgin adına vekâleten Önay Şevket Bilgin tarafından imzalanan 10 Aralık 2002 tarihli protokolle 3 Nisan 2003 tarihli teslim ve imha protokolüyle iptal edildiğine ilişkin belge sunulduğu ifade mamaktadır. Diğer taraftan, Turgay Ciner’e ait Merkez Grubu şirketleri tarafından TMSF ile imzalanan 3 Mayıs 2005 tarihli anlaşmanın yükümlülüklerinin aksatıldığı veya yerine getirilmediği yönünde herhangi bir tespit dosyaya sunulamamakta olup, Turgay Ciner veya Ciner’e ait Merkez Grubu şirketleri tarafından Dinç Bilgin’e veya Bilgin şirketlerine kaynak aktarıldığı veya Dinç Bilgin ile Turgay Ciner ortaklığının devam ettiği kesin ve tereddüt doğurmayacak şekilde ortaya konmaksızın hukuki dayanaktan yoksun olarak tesis edilen dava konusu işlem bu yönüyle de hukuka aykırıdır ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlara sebebiyet verebilecektir.’’ İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulmasına ilişkin istemin reddi konusundaki kararının kaldırılmasına, itirazın kabulüne hükmeden mahkeme, dava konusu işlemin teminat aranmaksızın ve dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. CHP’nin İstanbul 1. bölge milletvekili adayı Tan, ‘Hükümet sadaka kültürünü topluma yerleştirdi’ dedi ‘AKP İslamiyeti pazarladı’ POLİTİKALAR TARTIŞILDI LEYLA TAVŞANOĞLU DSP yazarlarla buluştu Kültür Servisi Önceki akşam İstanbul, Harbiye’deki Hilton Oteli’nin salonlarından birinde alışılmadık bir toplantı vardı. Katılanlar, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Zeki Sezer’in davetini kabul eden bir bölüm yazardı. DSP Parti Meclisi üyesi ve yazar Hikmet Altınkaynak’ın düzenlediği toplantı, Sezer’in konuşmasıyla açıldı. DSP lideri Sezer, içinde bulunduğumuz seçim döneminde kültür ve sanat dışında her şeyin konuşulduğunu söyleyerek başladığı konuşmasını, partisinin tarımdan sanayiye, her türlü üretim gibi, sanat ve kültür üretimini de destekleyeceğini söyleyerek sürdürdü. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Sezer, “Ama biz Kültür Bakanlığı’nı bitirdik, AKM’yi yıkmaya çalışıyoruz” dedikten sonra sistemdeki tıkanmanın kültür ve sanattan kopukluğun sonucu olduğunu vurguladı ve sözlerini, seçimden önce toplamaya hazırlandıkları sanat kurultayını seçim sonrasında kesinlikle gerçekleştireceklerini söyleyerek bitirdi. Daha sonra, yazarlarla DSP’liler uygulanan ve olması gereken kültürsanat politikalarını tartıştılar. Toplantıya Hulki Aktunç, Hüseyin Alemdar, Ulviye Alpay, Meltem Arıkan, Enver Aysever, İbrahim Balaban, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz, Adnan Binyazar, Neşe Cehiz, Öner Ciravoğlu, Gülten Dayıoğlu, Nursel Duruel, Deniz Durukan, Refik Erduran, Turgay Fişekçi, Mehmet Güler, Doğan Hızlan, Hürriyet Yaşar, Sebati Karakurt, Sema Kaygusuz, Metin Celâl, Altay Öktem, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Derya Sayın, Seray Şahiner, Oya Uysal, İhsan Yılmaz ve Zeynep Aliye ile ressam İbrahim Balaban katıldı. DSP’den katılanlar ise Genel Başkan Zeki Sezer’in yanı sıra, Ahmet Tan, Süleyman Yağız ve emekli Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Akbulut’tu. İstanbul 1. bölge 3. sıradan CHP milletvekili adayı Ahmet Tan’la birlikteyiz. DSP kontenjanından aday olan Tan çok renkli bir kişilik. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde yazarlık sonra da siyaset yaşamında 57. hükümet döneminde DSP’nin Turizm Bakanlığı’nı yaptı. Tan konuşmamız sırasında her zamanki espri üslubuyla AKP hükümetinin icraatını inceden eleştirdi, hatta zaman zaman ‘kalın’a da kaçarak, “AKP hükümeti ile birlikte bahşiş kültürü toplumu fazlaca sardı. Ama bunların hesabı sorulacak” dedi: Gazeteci gözüyle bu hükümetin icraatını nasıl değerlendiriyorsun? TAN Aslında bu dönem gazeteciliğin altın devri. Bir kere ellerine geçen fırsatı hiç de iyi kullanamadılar. Bunlar ülkeyi pazarlamaktan söz ettiler. Ama sadece İslamiyet pazarlamacılığı yaptılar. Ailem nedeniyle ben din bilgisini yeterince almış olarak büyüdüm. İstanbul’da Rüstem Paşa Camii’nde Kuran kursuna gittim. Nuruosmaniye Camii’nde Hacı Hasan Akkuş’tan dersler aldım. Bu din bilgim nedeniyle zaman zaman bunların yaptıklarını o süzgeçten geçirdim. Bir hadisi şerif var. Mümin bir kadının yabancı bir erkeğin selamını dahi alamayacağını söyler. İyi de mümin olduğunu söyleyen Emine Erdoğan bırakın selamını almamayı, nasıl hiç tanımadığı erkek bir kuyumcudan hediye kabul edebildi? TAN Onu bilmem. Ama Emine Erdoğan eşiyle birlikte Moskova’da gittiği bir alışveriş merkezinin açılış töreninde oradaki bir kuyumcudan değerinin 10 bin dolar olduğu söylenen altın bir kolye kabul etti. Belki kolyenin değeri daha fazladır. İslamiyetten bahsediyoruz, ama ülkenin başbakanının eşi tanımadığı bir erkekten selam alması bile memnu sayılırken o hediyeyi afiyetle aldı. Basında o konu üçdört gün işlenince kolyeyi geri verdi. Bırakın ahlaken, kanunen olmayı, dinen asla kabul edilemeyecek işler de yaptılar. Ahmet Tan kimdir? İ stanbul, 1949 doğumlu. Yükseköğrenimini AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) yaptı. Lisans üstü derecesini London City University Media Studies Bölümü ve SBF Siyaset ve Yönetim Bilimi Bölümü’nde aldı. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin çeşitli kademelerinde çalıştı. 20. ve 21. dönem DSP İstanbul milletvekili. Eski Turizm Bakanı. AGİT Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu eski başkanı, eski DSP Genel Sekreteri. Geçen hafta yayına giren Sözcü gazetesinin yazarı. CHP İstanbul birinci bölge 3. sıra milletvekili adayı. edilmesi meselesi çok rahatsız edici. 657 sayılı yasa memurun her ne şekilde olursa olsun hediye kabul etmemesi gerektiğini, bu hediyelerin zapta alınmasını hükme bağlar. Bakın Mülkiye’de hep anlatılır. Kendisi de Mülkiye mezunuydu. Eski başbakanlardan ve maliye bakanlarından geleneğinden geliyor. Büyük şehirlerin varoşlarında torba torba erzak, kömür dağıtıyorlar. Bu sadaka kültürü. Politikayı sadaka kültürü haline getirip kendi lehlerine çevirme amacındalar. Arap ülkelerinde bir iş karşılığı dağıtılan komisyonlara bahşiş deni dunuz. Geçen gün ben Beykoz’da balıkçılarla konuşuyordum. Biri bana, “O tekneyi oğluna alacak parayı nereden buldu” diye soruyordu. Tekne dediği de koca gemi. Çocuk ya da kardeşi elbisecinin bursuyla okumuştu. Bursla çocuğun okuduğu fakirlik ya da ihtiyaç düzeni içinde bir anda bakıyorsunuz gemi sahibi olmuş. Götürenin yanına kâr kalıyor Elbiseci dediğiniz kişi de günün birinde Türkİngiliz İş Konseyi Başkanı olarak karşımıza çıkmadı mı? TAN Bu dönem siyasi muhabirlik değil, polisadliye muhabirliği yapmak herhalde çok zevkli olurdu. Dokunulmazlıkların kaldırılması müthiş bir milli, siyasi ihtiyaç haline geldi. Çünkü yapılanların hesabının sorulması gerekiyor. Alanın ve götürenin yanına kâr kalması dönemini yaşıyoruz. O burslar nasıl ödendi? Acaba elbisecinin ödediği burs vergiden düşürüldü mü? Gemi nasıl alındı? Hiçbir şeyin peşine düşülmedi. Yahya Demirel tahta mobilya yerine sunta ihraç ettiği ortaya çıkınca hayali ihracattan mahkum olmuştu. Şimdi o olay bunlara kıyasla çocuk oyuncağı gibi görünüyor. Aslında hayali de değildi. Suntayı mobilya gibi göstermişlerdi. Ne karşılığında burs verildi? O gemi neyin, nelerin karşılığında alındı? Hiç üzerinde durulmadı. Gazetecilik bakımından çok doyurucu olması gerekirken hiç de doyurucu bir dönem olmadı. İnşallah önümüzdeki dönem doyurucu gazetecilik yapılır. Ben gazeteci arkadaşlarımın TBMM’de bu işlerin takipçisi olmalarını, eğer dokunulmazlıklar da kalkarsa her gazetecinin aynı zamanda polisadliye muhabiri olmalarını umuyorum. Bunların yargılanmaları herhalde çok güzel bir mesleki deneyim olacak. Herhalde bu yolsuzluk iddialarını Meclis’e bırakmayıp derhal yargıya mı intikal ettirilmesi gerekir? TAN Dokunulmazlıklar kalktığı anda savcının önüne gidebilmeleri lazım. Adalet tecelli etmelidir. Gelecek hükümetin bunu yapması bir toplumsal ve hukuksal sorumluluktur. Bir de ortalıkta mantar gibi türeyen birtakım müteahhit şirketleri oluştu… TAN Her iktidar kendi zengin sınıfını yaratıyor. Önce kendilerini zengin ettiler, sonra da etraflarını. Kaçak inşaat yaptırmak bir siyasi hayat tarzı haline geldi. Başbakan Ankara’da kirada oturuyor. Ev sahibi kendi partisinin yapsatçı sayın milletvekili. Bir zamanlar televizyonda gösterilen bir Dallas dizisi vardı. Orada ilişkiler birbirinin içine girmişti. Bu da böyle bir ilişkiler ağı. oerinc?cumhuriyet.com.tr Teröristler işçiyi kaçırdı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Erzincan’ın Kemah ilçesi yakınlarında bir mermer ocağına gelen teröristlerin, Celal Albayrak adlı işçiyi yanlarına alarak dağlık araziye kaçtıkları bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan duyuruda teröristlerin, işçilerin 11 adet cep telefonuyla bir miktar yiyecek malzemesini gasp ettikleri bilgisi verildi. Duyuruda ayrıca, Tunceli’nin Merkez ilçesi Geyiksuyu köyü yolu üzerindeki köprüye döşenen 10 kilogram el yapımı patlayıcı maddenin imha edildiği belirtildi. ? Ben kendi seçim bölgemdeki mahallelerde görüyorum. Oralara doğalgaz bağlamışlar. Ama hazretler bundan habersiz. Ev ev bir de kömür dağıtıyorlar. ? Belediyeler hediye alıyor, hediye dağıtıyor. Bir banka TBMM’de üyelere dizüstü bilgisayarlar dağıttı. Kimsenin kılı kıpırdamadı. TBMM bunu yaparsa arkası da gelir. Ferit Melen’den söz ediyorum. Bir Dünya BankasıIMF toplantısı için Türk heyetinin başkanı olarak Japonya’ya gitti. Müzakerelerin bitiminden sonra Japon tarafı Türk heyeti üyelerine hediyeler verdi. Ferit Melen derhal zabıt tutturdu. Hediyeleri tek tek zapta aldırdı. Hediyeleri olduğu gibi geri verdi. Bu olay Mülkiye’de hâlâ bir efsane gibi anlatılır. Belediyeler hediye alıyor, hediye dağıtıyor. Bir banka TBMM’de üyelere dizüstü bilgisayarlar dağıttı. Kimsenin kılı kıpırdamadı. TBMM bunu yaparsa arkası da gelir. Peki, bol keseden hediye alışverişi nasıl bir gelenek? TAN Bu Arabilik ve Vahabilik liyor. Bahşiş hediye anlamında. Yani, bunu lokantalarda garsonlara verilen bahşiş sanmayın. Bahşiş kültürü toplumu fazlasıyla sardı. Ben kendi seçim bölgemdeki mahallelerde görüyorum. Oralara doğalgaz bağlamışlar. Ama hazretler bundan habersiz. Ev ev bir de kömür dağıtıyorlar. Herhalde bu sıcak havanın sonunda donma olacak diye şimdiden tedbir alıyorlar. Ak akça gibi, kara kömür de kara kış için... Bir de bir uçak alımına gidildi. Orada bu iş karşılığı çok lüks bir makam aracı kabul edilmedi mi? TAN Böylece bir avanta, bahşiş, ikram kültürü yerleştirildi. Demin, bu servet nasıl yapıldı, sorusunu sor VKGB’de 3 tutuklama daha ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) üyelerine yönelik operasyon kapsamında Fatih K, Veli B. ve Ferhat Ş. adlı kişiler, “gasp ve yağma” suçlarından tutuklandı. Operasyon kapsamında daha önce de VKGB Derneği Genel Başkanı Taner Ünal ile dernek yöneticileri Ahmet C, Vehbi Ş, Salih Zeki B, Yasin A, Levent B, Mesut S, Halit B, Savaş K, İlhami D, Mehmet Doğan B. ve Hüseyin T. tutuklanmıştı. Eski başsavcıya hapis ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 4. Ceza Dairesi, hayali ihracat sanıklarından Turan Çevik ile oğlu ve damadının aleyhteki üç ayrı mahkeme kararına karşın resen tahliyelerini sağladığı iddia edilen Eski Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Canpolat’ı, “görevde yetkiyi kötüye kullanmak” suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Canpolat’ın bir daha suç işlemeyeceği kanaatine varılarak cezası ertelendi. ‘Basın bazen görevini yaptı’ Anladığım kadarıyla medya kartellerinin hükümetle çok fazla göbek bağları var... TAN Göbek bağı olabilir. Ama bir de gazetecilik ruhu olmalı. Her neyse. Belli noktalarda da bizim basın görevini yaptı. Çok da uyudu demek haksızlık olabilir. Ofer meselesini basın çıkarttı. Hatta hükümete bağlı basında bile Ofer olayı hoş karşılanmadı. Tabii, bu hediye kabul Düzeltme ? Yazarımız Orhan Birgit’in dün yayımlanan yazısında “8.5 milyar dolar koşullu kredi” olarak yazılması gerekirken yanlışlıkla “800 milyon dolar koşullu kredi” olarak yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle