20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2007 CUMARTESİ 16 Tamamen Doğru Abdullah Gül, daha birkaç gün önce Beştepeler mesire alanında gazetecilere söylemişti o sözü: “Tamamen yalandır!” Gül’e göre tamamen yalan olan ne? 2003’teki Dubai anlaşmasında Kuzey Irak’a girmeme koşulunun varlığı. Gül “Böyle bir anlaşma yoktur” derken de aynı kesinlikte konuşuyordu, “Böyle bir şey söz konusu değildir. Üstelik o para da alınmamıştır” derken de... Gül’ün bu sözlerinin üzerinden çok değil yalnızca birkaç gün geçti. Sorumluluğunu üstlendiği Dışişleri Bakanlığı 4 Temmuz günü “böyle bir anlaşma olduğunu” bildirmekle kalmadı, “Anlaşma uyarınca Türkiye’ye taksitlerle verilmesi öngörülen 1 milyar ABD Doları hibenin ödenmesi sürecinde, Türkiye’nin Irak’a tek taraflı müdahalesi söz konusu olursa, ABD tarafı ödemenin geri kalanını askıya alma hakkına sahipti” diyerek “Kuzey Irak koşulu” olduğunu kabullendi. Demek ki anlaşma “tamamen doğru”ymuş. Doğruyu söylemeyen kim peki? Milyonluk halk mitingleri ile Türkiye Cumhuriyeti’ne zorla cumhurbaşkanı yapılmasına karşı çıkılan kişi... Halk, doğrusunu yapmış. Tamamen doğrusunu... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kuzey Irak Tek Koşul Değildi! Bilir misiniz ki, AKP hükümetinin ABD ile Eylül 2003’te imzaladığı 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasının tek koşulu “Kuzey Irak’a girmeme” değildir. Devlet Bakanı Ali Babacan bile bile bu anlaşmayı imzalarken tıpkı Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi birçok “ekonomik ve siyasi” koşula da boyun eğmiştir. 26 Eylül 2003 günü Cumhuriyet’in birinci sayfasında bir bölümünü yayımladığımız anlaşmanın hâlâ gizli tuttukları ve açıklamaktan özenle kaçındıkları “aktarım önkoşulları” başlıklı 5. maddesinin a’dan g’ye değin 7 fıkrası bulunmaktadır. Krediden yararlanmak için “Kuzey Irak’a girmeme” koşulu “e” fıkrasında yer alır. Anlaşmanın 5. maddesinin bir de “a” fıkrası vardır ki, tümüyle bir teslimiyet belgesidir. Bu fıkra, diğer önkoşulları çok açık seçik biçimde içermektedir: “Türkiye, bütçe ve ekonomik reformları da içeren güçlü ekonomik politikalar uygulamaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin, uluslararası mali kurumlarca desteklenen programlarda gösterdiği performans çok büyük öneme sahiptir. Bütçe reformları; yalnızca bunlarla sınırlı olmamak üzere, bütçe fazlası, vergi politikası reformu, kamu sektöründe şeffaflık ve etkinliği artırmaya yönelik politikaları içerecektir. Diğer ekonomik reformlar; yalnızca bununla sınırlı olmamak üzere, bankacılık sektörünün düzenleyici ve denetleyici çerçevesinin güçlendirilmesi, el konulmuş bankaların çözümünde ve kamu teşebbüslerinin özelleştirilmesinde ilerleme sağlanmasını kapsayacaktır. ABD hükümeti, Türkiye’nin performansının değerlendirilbırakılmıştır. IMF destekli program sürdürülmüş, Türkiye daha çok borçlanırken, yarattığı değerler de borç geri ödemesine gitmiştir. Ali Babacan Dubai’de “kamu sektöründe şeffaflık ve etkinliği artırma” önkoşullu bu anlaşmayı imzaladıktan hemen bir ay sonra, “Cumhuriyetin kendisi için bir şey ifade etmediğini” söyleyen Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, TESEV ile el ele Türkiye’nin üniter yapısını bozan, idari yapıyı cemaatleştiren, yerelleştiren ve özelleştiren “kamu yönetimi tasarısı”nı gündeme taşımış, tasarı AKP’lilerin oyları ile TBMM’de kabul edilmiştir. Böylece AKP Dubai’de kabul ettiği koşullardan birisini daha yaşama geçirmek istemiş, ama oyun Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuyla bozulmuştur! Buna karşın AKP, koşulu yerine getirmek için yine harekete geçmiş, tasarıyı küçük parçalara ayırmış, ayrı ayrı yasa tasarıları halinde büyük ölçüde Meclis’ten çıkarmıştır. Irak’ın kuzeyine ilişkin koşul ise herkesin bildiği gibi askerin “Terörü durdurmak için Irak’ın kuzeyine operasyon şarttır” görüşüne karşın bugüne değin kesintisiz yerine getirilmiştir. Özetle AKP, Türkiye’nin “kırmızı çizgileri” dahil ekonomik ve siyasal geleceğini “hibe değeri 1 milyar dolar olan 8.5 milyar dolarlık kredi” karşılığında satmaya kalkışmış, gizli tuttuğu anlaşma ortaya çıkınca iptal etmiş, ama anlaşmanın tüm koşullarını “ücretsiz” yerine getirmeye devam etmiştir! Gerçek, üstü örtülemeyecek kadar çıplaktır... Niye Havaya Girmedik? Çeyrek yüzyıllık meslek yaşamımda yurtiçiyurtdışında çok seçim izledim. Böyle seçim görmedim. “Cumhuriyet”e ilk kez dış muhabir olarak, İspanya’nın ’82 “demokrasiye geçiş seçimleriyle” adım atmıştım. İspanyollara son derecede net ayrıntılandırılmış bir “gelecek projesi” sunan o tarihi seçimler, “genç demokrasiyi derinleştirmek ve devleti modernleştirmek” üzerine kurulmuştu. Dikta yıllarının ardından iktidara ilk kez talip olan sosyalistler, “solu” bu eksende tanımlamış; slogan olarak benimsedikleri “değişimi” hayata nasıl geçireceklerini kıvırtmadan madde madde önden açıklamış, işbaşına gelince de, ilan edilen “programı” harfiyen uygulamışlardı... “Demokratikleşme” üzerine oturtulan seçim süreçlerine sadece İspanya’da tanık olmadım. Güney Afrika’da ırkçı “apartheid” rejimini yıkan, Mandela’nın devlet başkanlığına gelmesini mümkün kılan tarihi “geçiş dönemini” ve “demokratik anayasa yapım sürecini” izledim... Aynı yıllarda Şili’de “Pinochet diktasıyla” köprüleri atan demokrasiye geçişin aktörü Aylwin’in işbaşına gelişini takip ettim... İtalya’da tam ters istikamette demokrasinin yerleşmiş kurallarını tersyüz eden “Berlusconizm” dönemini; “Berlusconi tsunamisini” sandıkta frenleyebilen tek lider Prodi’nin “Zeytin Dalı” çıkışını farklı seçim dönemlerinde izledim. Bizim 22 Temmuz seçimlerine benzer bir hamaset, belirsizlik ve kavga gürültü içinde cereyan eden tek seçim görmedim... “Türkiye neden seçim havasına giremedi” sorusunun yanıtı, vatandaş ve seçmene alabildiğince uzaklaşan ve yabancılaşan “siyasi sistem”, “siyasi partiler” ve “seçim sisteminde” aranmalı... Son on yılda gelişen bir “sivil toplum olgusu” var Türkiye’de... Partiler ve liderler ise kaskatı on yıl önce oldukları yerde kaldılar. Değişimi okumak ve “değişimle” köprüler kurmaya çalışmak yerine, bize dayatılan tek tercih ne? “İrtica ve laiklik!” Hiç yanlış anlaşılmasın. Bu tercihin içerdiği “tarihi ve yaşamsal değerin” elbette farkındayım. Laikliğin “olmazsa olmaz” önemini her düzlemde yaşam tarzı, düşünce platformu, siyaset gören ve teslim eden bir insanım. Bu konuda yazmış olduğum onlarca yazı var... Ama el insaf! 21. yüzyılın ilk on yıllık dilimi de sona ermek üzere. “Muasır medeniyeti” seçen Türkiye’nin gündemi sadece bu mu olmalı? Bunun bir gıdım ötesi yok mu? Olamaz mı? Batı’nın 18. 19. yüzyıllarda çözdüğü ve ötesine geçtiği bir meselenin, tüm diğer sorunları gölgede bırakacak, ipotek altına alacak boyutlarda önem taşıyan bir “tek gündemli” maddeye indirgenmesi; nasıl hazmedilebilir? Çok sayıda seçmen bu “tek gündemli maddeyi” hazmedemediği için çaresiz... Çarşaf Dubai anlaşmasını imzalayan Devlet Bakanı Ali Babacan, haziran sonunda bir açıklama yapmış, “Bu anlaşmada, Kuzey Irak’a girilmeyeceği taahhüdü kesinlikle yoktur. Eğer Türkiye, Kuzey Irak’a girmeye karar verirse ‘Kredinin geri kalan kısmını kullanmayalım deme hakkı vardır’. Yani Türkiye, anlaşma yapıldıktan sonra, hatta parayı kullanmaya başladıktan sonra bile tek taraflı vereceği kararla Kuzey Irak’a girdiğinde ‘Paranın geri kalan kısmını istemiyorum’ şartını bu anlaşmada kayıt altına almıştır” diyerek, anlaşmadaki ilgili hükümle Türkiye’nin öncelik aldığını ileri sürmüştü. Aynı konuda Dışişleri Bakanlığı’nın geçen hafta ortasındaki açıklamasına bakıyorsunuz, “...tek taraflı müdahale halinde anlaşmaya esas teşkil eden anlayışın ortadan kalkacağı anlaşmada kayıt altına alınmıştı. Bu, ABD’yi bağlayan tek taraflı bir karardı” ifadesiyle önceliğin ABD’de olduğu belirtiliyor. Çuvallamanın ardından çarşaflama böyle bir şey işte! mesinde, özellikle Türkiye’nin IMF destekli programa uyumunu dikkate alacaktır.” AKP iktidarının imzaladığı bu “koşullu” anlaşma, her ne kadar “gizli” tutulmak istenen maddeleri Cumhuriyet’te yayımlandıktan sonra oluşan tepkiler üzerine iptal edilmişse de, koşulları AKP iktidarı tarafından bir bir yerine getirilmiştir. Örneğin, el konulmuş bankalar da dahil, birçok banka satılmış, yabancılara devredilmiştir. Kamu teşebbüsleri de özelleştirilmiş, stratejik olanları yabancılara Madımak Yangını PERİHAN ERGUN 14 yıl önce 2 Temmuz günü Sıvas’ta Madımak Oteli’nde, sekiz saat gibi uzun zaman diliminde idarece etkili önlem alınamadığından, irticanın cayır cayır yaktığı 35 canımızın acıları insan olanlarca hiç unutulmadı, unutulmayacak da... 1993 yılının temmuzunda Pir Sultan Şenlikleri’ne derneğin çağrısına uyarak katılmak amacıyla başta Aziz Nesin olmak üzere çokça saz, söz, çizgi, yazım sanatçıları yanında semah dönenler, gazeteciler Sıvas’a gittiler. Konukların büyük bölümü Alevi ve Bektaşi yurttaşlarımızdı. Günlerden cumaydı. Kentin yaşamında başlangıçta kaygı yaratacak bir görünüm yoktu. ??? Cuma vaktine doğru anlatılanlara göre; kent dışından grupların şehre doluşmaya başladıkları gözlenmişti. Öğle namazından sonra irticanın her zaman yaptığı gibi camiden çıkanlara katılanların da oluşturduğu yığınlar şenlik aleyhine ve konukları dinsizlikle suçlayıcı sloganlarla konuk yeri olan Madımak Oteli’ne doğru bindirilmiş kıtalar(!) halinde yürüyüşe geçiyorlar. Söylemlerindeki amaçları başta Aziz Nesin olmak üzere Pir Sultan’a sevgi ve saygı için gelen imansızları(!) yola getirmekti. Başlangıçta bunu otele taşlı sopalı saldırılarla uyguladılar. Camı çerçeveyi kameralar önünde korkusuzca kırarak sürdürdüler. Bunları yaparlarken kendileri etkisizleştirecek güçlü bir önlem olmayınca ikinci kata cengaverce tırmanarak, perdeleri tutuşturup içerdekileri yakma eylemine giriştiler. Kaçmak isteyenleri de içeriye kovaladılar. Bu itiş kakışta arabası ve içindeki özgün sazı yakılan sevgili Arif Sağ can havliyle eşini de koltuğunun altına alarak canını kurtarabildi. Biz bunları TV ekranlarından acıyla izlerken, devrin iki üç aylık Başbakanı Tansu Çiller güvenlik güçlerine bilinçsizce “Önlemlerinizde vatandaşlar hasar görmesinler” gibi adeta saldıranların koruyucu meleği oluyordu. Herkesin gözü önünde can dostum, araştırmacı yazar Asım Bezirci, halk ozanı Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, şair Metin Altıok, Behçet Aysan, karikatürist Asaf Koçak, sazcı ve semahçı gencecik yavrular, yerleri doldurulamayacak aydınlarımızdan oluşan 35 kişi acımasızca ve düşmanca katledildiler. Saklandığı odada dumandan boğulmak üzere olan Aziz Nesin’i, Lütfi Kaleli’nin canını dişine takarak, itfaiye merdiveninden zorlanarak indirmek isteyişinin ekrandaki görüntüsü hâlâ beynimi sızlatmaktadır. Bir de soyisminin yanılmıyorsam Çakmak olduğunu anımsadığım sakallı bir hainin, yangın merdiveninin basamaklarını tutmaya çalışan Nesin’i, ellerine sopayla vurarak onu düşürerek öldürmek isteyişidir. Şimdi bu cellat ruhlu yurtdışında kaçak olarak yüreği sızlamadan yaşıyor. Zamanın Adalet Bakanı Sayın Seyfi Oktay’ın kameralara yansıyan görüntüleriyle saptadığı birçok hain de yeni TCY’nin olanakları ve mahkemenin bazı yanlış uygulamalarından yararlanarak ve hukukun üstünlüğü sonradan Adalet Bakanı olanların kayırmacılığıyla çiğnenerek el kol sallayıp hüküm yemeden dolaşıyorlar. ??? O günlerin Kültür Bakanı, oğlum saydığım Fikri Sağlar, Asım’ın sevgili eşi acılar içindeki Refika’yı özenle Sıvas’a ulaştırmıştı. Benim önemli bir nedenle törene gidemediğimi bilmeyen eşinin yanında olmalıydım. Gene o günlerin İstanbul SHP İl Başkanı Yüksek Çengel’den görevli olarak beni Sıvas’a ulaştırmasını ve Asım’la Nesimi’yi İstanbul’a getirebilme çarelerini bulmasını istedim. Yüksel de çok üzgündü. İvedilikle özel bir uçak buldu. TYS’nı temsilen Gülsüm Cengiz de bize katıldı. Refika’ya ve Sıvas’a hemen o gece ulaştık. Nesimi’nin oğlu bazı nedenlerle babasını ambulansla karadan getirmeyi yeğledi. Bizler Bezirci çiftini gittiğimiz uçakla İstanbul’a getirdik. Cenaze, o tarihte Kabataş’ın Setüstü’ndeki Sayın Oktay Akbal’ın başkanı olduğu TYS’nin önünden Asım’la Nesimi’nin çiçeklerle donatılmış, önlerinden yüzlerce insanımızın saygı geçişleriyle başladı. Bezirci Zincirlikuyu’ya, yaya olarak devamlı insan katılımıyla götürülüp cennete yollandı. Cura ustası ozan Nesimi de Karacaahmet’e götürülüp son durağına bırakıldı. İki yıl önce Sıvas’a, 23 Nisan egemenlik günümüzle ilgili konferansa Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlüğü’nce çağrılı olarak gitmiştim. 4 Eylül İstiklâli tam kararının alındığı Sıvas Kongresi binasını gezdikten sonra, yobazCumhuriyet düşmanlarının yakıp yıkmak istedikleri, olayın unutulmamasını isteyenlerce de müze yapımasının önerildiği Madımak Oteli’ni de görmek istedim. İstemez olsaydım!. Onarılmış bina yeniden otel olmuş. Alt katı da İskender Kebapçısı. Üzülerek belirtmeliyim. O mekânda kebap edilircesine öldürülenlerin anıları böyle mi yaşatılacaktı? En büyük dileğim, 22 Temmuz seçimleri sonucunda iktidara gelecek olanların bu konularda duyarlı olması ve Sıvas halkoyunlarına da soyismi olan Madımak’ın o unutulmaz acılarının bir abidesi olarak yaşatılmasını sağlayıcı müze haline getirilmesidir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com İktidar matematikleri, ‘güç dili’ HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com 22 Temmuz’un kuyruğuna eklemlenen ve “Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini” içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştüren son “Anayasa Mahkemesi kararını”, bu çıkmaza ilave edin... Sandığa 15 gün kala karşımıza çıkan senaryospekülasyon bolluğu ve karmaşasında, el yordamı yön bulmaya çalışıyoruz... Barajı kaç parti, hangi yüzdeyle geçecek? Meclis’e, kaç bağımsız girecek? Bağımsızların kaçta kaçı Kürt milletvekillerinden oluşacak? Grup kurabilecekler mi? Kürt parlamenterler, AKP’nin “dindar cumhurbaşkanı” dayatmasına destek verecek mi?.. gibi sorular ortada dururken; “Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini” etkileyecek olası yeni değişkenler; “seçim toto” “matematik analizlere” endeksli tahminlerin sil baştan yeniden kurulması, kurgulanması anlamına geliyor... Köşe yazıları ve gazetelerde.. en rağbet gören analizler, “at yarışı tahminlerini” andırıyor. Program, politika, fikir, proje, müstakbel milletvekillerinin kimliğinden çok; barajı aşan parti sayısı ve olası katılım oranları tahminleri üzerinden “3 Kasım oyları yeniden nasıl dağılır hesabı” yapılıyor... Bu “iktidar matematiklerinin hesabı”; “kâğıtborsa hesapları” ile tamamlanıyor. Bu arada kimse burnundan kıl aldırmıyor ve “demokrasi” sözcüğü de ağızlardan düşmüyor. “İktidar denklemlerinde” biz seçmenler, salt “sayıya” indirgenmiş durumdayız... Bir de “havaya girmemiz” bekleniyor! Pes doğrusu... Ne böylesine pervasız bir “güç dili”, ne böyle bir “demokrasi”, ne de böyle bir seçim gördüm.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Temmuz www.mumtazarikan.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. İSKENDERUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN/ BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2007/182 Esas DAVACILAR: 1 Hasan Tümkaya, 2 Zahralcebin Uslu. Davacılar tarafından hasımsız açılan Gaipliğe Karar Verilmesi davasının, yapılan yargılamasında; Hatay ili, İskenderun ilçesi, Şarkkonak Mah., Cilt 39, Hane 3, BSN 4’te 24793875690 TC kimlik nolu, İbrahim ve Cemile oğlu 01/7/1922 doğumlu, İMADETTİN TÜMKAYA’nın 1940’lı yıllarda Edirne’de askerlik yapmak üzere birliğine teslim olmak üzere evden ayrıldığı, bir daha kendisinden hiçbir şekilde haber alınamadığından, bu kişinin ölmüş olması ihtimaline binaen hakkında GAİPLİK kararı verileceğinden, dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü 23/07/2007 günü, saat 10.20’de duruşmada bizzat hazır bulunmanız, veya kehdinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde HUMK’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca, yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu, Dava Dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basın: 36787) DENİZLİ (2) SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULUN SATIŞ İLANIDIR DOSYA No: 2007/20 Satış İzalei Şüyu yolu ile satışına karar verilen Taşınmazın ilanı, Denizli Merkez Sevindik Mah., Zambaklı köprü mev., 5862 ada, 15 parsel, 158 M2 arsa hali hazır durumu: Bodrum, Zemin ve 2 kattan ibaret, Bodrum 110 M2, diğer katlar 118 M2 inşaat alanlıdır. İmar duru: İnşaat nizamı: Avlulu, 2 kat, İmar Yön. 28. Mad, komşu mes 3 Mt, Arka Bahçe 3,25 M2 taşınmaz bu haliyle: 115.800,00 bedelle, Denizli Adliye binasındaki İzalei Şüyu Satış odasında, açık ihale ile satışı yapılacaktır. Satış Peşin para iledir. Alıcı isterse bir kez ve 10 günü geçmemek üzere süre verilebilir, KDV , tellaliye ve damga vergisi alıcıyla aittir. 1 l. SATIŞIN: 07/09/2007 günü saat; 09.3009:40 arasında yapılacaktır. Bu gün verilen fiyatlar Muammen bedelin % 60’ını ve satış masraflarını karşılamadığı veya alıcı çıkmadığında: 2. SATIŞIN: 17/09//2007 günü aynı yer ve saatlerde olmak üzere, Muhammen bedelin %40’ını ve satış masraflarını geçmek kaydıyla İHALE EDİLECEKTİR. Satışa katılmak isteyenlerin Muhammen bedelin %20’si kadar nakit ya da milli bir bankadan teminat mektubunu ibraz ettikleri takdirde satışa katılabilirler. Satışa katılanlar, şartname münderecatını aynen kabul etmiş sayılacaklardır. 3 İpotekli alacaklılarla diğer ilgililerin taşınmaz üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa ait iddialarını belgeleriyle, 15 gün içinde satış müdürlüğüne bildirmeleri, Daha fazla bilgi almak isteyenlerin, Satış müdürlüğümüzün 2007/20 satış dosyasına müracaat etmeleri, satışa girmek isteyenlerin satış gün ve saatinde, satış mahallinde hazır bulunmaları, tüm aramalara rağmen tebliğ imkanı olmayan davalı Hüseyin Ercanlı’ya tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 26.06.2007 (Basın: 36840) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Pokerde oyunu açabilmek 1 için gerekli el. 2 2/ Başörtüsü olarak kullanı 3 lan bir tür ipek 4 li dokuma... İstanbul’un bir 5 semti. 3/ Fenike 6 mitolojisinde en 7 büyük tanrı... İletken nesne 8 lerden ısı ya da 9 elektriğin geçmesi. 4/ Otlayan hayvan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sürüsü... Bilinç. 5/ Don 1 S İ N S İ N P İ muş lav akıntılarıyla 2 E F E R İ ME L kaplı alan... Akım şid 3 N A V Ç A Ğ A N deti birimi kiloamperin 4 S Z E N D O S T kısa yazılışı. 6/ Yapay E R R reçine verniği ve tutka 5 E S İ R İ N İ lı üretiminde kullanılan 6 N A N İ K beyaz ve billursu toz... 7 T E L A L E Ş Tarlanın, tohum ekmek 8 T İ F E R E Ö için saban iziyle bölünen 9 A R D A A R A R bölümlerinden her biri. 7/ Büyük fare... Sıvas ilinde bir göl. 8/ İzmir yöresine özgü bir üzüm cinsi. 9/ İşaret... Hastalığın ya da bir durumun en zor anı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Genellikle müzikli bir sahne yapıtının orkestrayla çalınan giriş bölümü. 2/ Yüce, ulu... Lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki. 3/ Bir organımız... Bitkilerde suyun ya da besinlerin aşağıdan yukarıya doğru taşınması. 4/ Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk... Notada durak işareti. 5/ Taşlı tarla... Eski Mısır inanışında insan ruhu. 6/ Tarımda kullanılan azotlu gübre... Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü. 7/ Yaşlı, verimsiz ve geçimsiz kimse... Bir tür tatlı su balığı. 8/ Ankara yöresine özgü bir halkoyunu. 9/ Gümüş... Kızıldeniz’in kuzeydoğu ucunda bir körfez. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle