Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2007 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Baykal’ın 9 Eylül’de olağanüstü kurultayı toplama seçeneğini de değerlendirdiği konuşuluyor Bir Malezya Öyküsü 12 Eylül darbesi olduğu zaman, “Çok merak ettiğim Latin Amerika’da insanların ne durumda olduklarını bu kez yaşayarak göreceğiz” diye düşündüğümü anımsıyorum. O zamanlar Latin Amerika, askeri diktaların, hapislerin, baskının, sansürün, zulmün simgesi halindeydi. Bunları gazetelerde okur, yaşamöykülerini kitaplardan, filmlerden izlerdik. 12 Eylül bize tümüyle aynı olmasa bile, benzer koşullarda nasıl yaşanacağını gösterecekti. Gösterdi de... Artık Arjantinlilerin koşullarını merak etmek durumunda değildik. Hepimiz onlarınkinin benzeri yazgıların kendi payımıza düşenini üç aşağı beş yukarı yaşadık. Sloganlar ve klişelerle dolu toplumsalsiyasal yaşamımızdaki nakaratlardan biri de “Türkiye hiçbir zaman Latin Amerika olmaz” deyişiydi. “Bişşiyy olmaz abiii” zihniyetinin ürünü olan bu düşünceyi bir türlü anlayamazdım. Sebepsonuç ilişkisinin şaşmaz kuralı gereği, benzer koşullar bir araya gelince benzer sonuçlar da doğacaktı. Tabii ki her ülkenin kendine özgü yapısı, sonuçlarda birinden öbürüne bazı farklılıklar doğuracaktı, ama bu demek değildi ki benzer nedenler bir araya gelince benzer sonuçlar doğmayacaktı. 12 Eylül bize, birçok şey ile birlikte bu gerçeği de acı biçimde öğretti. ??? Son zamanlarda, “Türkiye asla bir İran olmaz” nakaratı yinelenir oldu. Tabii ki İran ve Türkiye’nin değişik yapıları, tarihsel koşulları, iki ülkede de birbirinin tıpatıp aynı rejimlerin egemen olmasını imkânsız kılar. Ama bu demek değildir ki benzer koşullar bir araya geldiğinde, özü itibarıyla birbirine benzer yönetimlerin egemenliği olanaksızdır. Milli eğitimi dinsel odaklı bir noktaya kilitlersen, yeşil sermayenin ülkeyi örümcek gibi sarmasının önünü açarsan, sistemi tarikatsiyasetticaret üçgeni arasına sıkıştırırsan, bir süre bu tohumları, sonra filizleri sularsan, komşundakine bazı açılardan benzeyen, bazı açılardan farklı olan, ama özünde İslami bir cumhuriyeti oluşturabilirsin. Türkiye bu yolda ilerlemektedir. Seçmenin bu gerçeği algılamamış olması, gerçeği değiştirmiyor. Yürünen bu yolun bir özelliği de, başlangıç aşamasında, uygulamanın milli iradeye dayanan bir demokrasi olarak sunulmasıdır. Nitekim, Malezya da bir zamanlar, örneğin eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından “İslam dünyasının örnek ülkesi” olarak nitelenmekteydi. Krallıkla yönetiliyor olması, özgür seçimlerin olduğu Malezya’nın bir demokrasi olarak algılanmasını engellemiyordu. Çünkü parlamento seçimle oluşuyordu, bir yanda iktidar, bir yanda muhalefet vardı. Yani ilk bakışta, demokrasinin şekil şartlarını yerine getiriyordu Malezya. ??? Ama nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman olan ve anayasasında “Devletin dini İslamdır” yazan bu ülke, bizim anladığımız anlamda laik değildi. Ne var ki küreselleşen dünyada kendisine çizilen sınırlar içinde, kendisine yüklenen işlevi iyi kötü yerine getiren Malezya’nın bu niteliği çok dikkati çekmiyor, onun demokrasi olarak nitelenmesini engellemiyordu. Dünkü Vatan’da çıkan bir haber, muhalefetteki PAS’tan, Malezya’da rejimin daha da dinselleşmesi talebinin geldiğini bildiriyor. Onlar yasaların şeriata daha fazla uydurulmasını istemekteler. Başbakan ve aynı zamanda iktidardaki UMNO’nun başkanı olan Ahmet Bedevi bu tartışma ile köşeye sıkışmış durumda. Laikliğin dinsizlik gibi algılanmasından korkan, UMNO’nun ikinci adamı Başbakan Yardımcısı Necip Razak bu rahatsızlığını şöyle dile getiriyor: Biz hiçbir zaman laik bir ülke olmadık, olmayacağız da, devletimizin resmi dini İslamdır ve biz İslami bir ülkeyiz. Bu çıkış da ülkedeki aydınların, hukukçuların tepkilerine yol açıyor. Reuters Ajansı’na konuşan siyaset bilimci Şandra Muzaffer, Hükümet aslında laik rejimi istiyor, ancak suçlanmaktan korktuğu için bunu açıkça söylemekten çekiniyor, diyor. Bu arada hükümet bu örnek “Müslüman demokrasisi!”nde tartışmaların büyümesinden korktuğu için gazete ve TV’lere laiklik konusundaki haberlerle ilgili olarak yayın yasağı getiriyor. Malezya’da laik rejimi savunanlara, “toplum mühendisi”, “Jakoben” veya “laikçi” denip denmediğini bilemiyorum. Tehlikeyi görenlerin algılamayanları eleştirmelerinin halkı küçümsemekle suçlanıp suçlanmadıklarını da bilmiyorum. Bugün bu Malezya öyküsünü neden anlattığımı da sizin takdir edeceğinizi umuyorum. Yönetimde değişim sinyali TÜREY KÖSE ‘UMARIM BAŞBAKAN YİNE DAYATMA YANLIŞINA SÜRÜKLENMEZ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefetle işbirliği içinde, uzlaşmayla Cumhurbaşkanı seçme anlayışını sürdürdüğünü umduğunu belirterek “Umarım Başbakan, muhalefete bir cumhurbaşkanı dayatma yanlışına bir kez daha sürüklemez” dedi. Parti genel merkezinde bir grup gazeteci ile sohbeti sırasında, Cumhurbaşkanı seçimine yönelik değerlendirmelerde bulunan Baykal şöyle konuştu: “Başbakan, seçimlerdeşi Şinasi Öktem İstanbul’dan milletvekili adayı olduğu için aday olmadı. Bu durumda MYK’de milletvekili olmayan 5 üye bulunuyor. Bu üyelerle ilgili sınırlı değişime gidilebileceği kaydediliyor. Kulislerde, Genel Sekreter Önder Sav ile Eşref Erdem ekipleri arasındaki görüş ayrılıklarının su yüzüne çıktığı, bunun yeni yönetimin biçimlenmesinde etkili olabileceği değerlendirmesi yapılıyor. Bu doğrultuda Sav’ın TBMM’ye grup başkanveden önce cumhurbaşkanının uzlaşmayla seçileceğini ilan etmişti. Beni seçimden sonra aradığında da bu anlayışını tekrar etmiştir. Cumhurbaşkanı adayı arayışını muhalefetle de görüşerek sürdüreceğini açıklamış olması memnuniyet vericidir. Şimdi, Sayın Başbakan’ın bu doğrultuda yapacağı girişimleri bekliyoruz. Geçen parlamento döneminin çatışmalarını, bu Meclis’e taşımak yanlış bir başlangıç oluşturur. Uzlaşma politikası AKP için de Türkiye için de yararlı olacaktır.” letvekili seçilemeyen MYK üyelerinin Doğu ve Güneydoğu politikalarının “istismar edilerek, Kürt düşmanlığı olarak yansıtıldığını” söylediği, Baykal’ın da “Bizim Kürtlerle değil, terörle sorunumuz var” değerlendirmesi yaptığı öğrenildi. ANKARA Seçimlerin ardından CHP Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) değişim beklentisi yoğunlaşırken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın güven tazelemek ve parti yönetimini değiştirmek için, 9 Eylül’de olağanüstü kurultayı toplama seçeneğini de değerlendirdiği ifade edildi. 2 Ağustos günü toplanacak Parti Meclisi’nde (PM) seçim sonuçları değerlendirilecek. CHP MYK’nin önceki gün 6.5 saat süren toplantısının ardından açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem, “MYK üyelerinin tamamının istifa kararı aldığını, genel başkanın da göreve devam etmelerini istediğini” bildirdi. Baykal’ın MYK’de sınırlı değişikliğe gidebileceği kaydedildi. CHP Genel Saymanı ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız, Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, Muş Milletvekili Şerif Ertuğrul ve Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya parlamentoya giremedi. Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu da kar killiğine kaydırılabileceği söylentileri de yayıldı. MYK toplantısında Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün bürosunda yapılan toplantı ve Zülfü Livaneli’nin “Başbakan’la gizli pazarlık” içerikli yazılarına da tepki gösterildi. Edinilen bilgiye göre Baykal, “Bazıları partinin üyesi bile değil. Ayrı parti kurmak niyetindeler. CHP sırtında politika yapmaya çalışıyorlar. Ciddiye almıyorum” dedi. Mil görüşleri dile getirdi: “Türkiye yanıyor. AKP neden bu kadar oy aldı diye düşünmek yerine, CHP’ye saldırıyorlar. Daha sonuçlar Resmi Gazete’de yayımlanmadan CHP’ye saldırmak fırsatçılıktır. CHP kendi sorununu, varsa eksikliklerini giderir. Partili olmayan kişilerin, emperyalizmin güdümüne girmiş medyanın yönlendirmesine ihtiyacı yoktur. Partimizi ona buna yem etmeyiz. CHP’ye ülkenin artık daha çok ihtiyacı var. Partiye üye bile olmayanlar dışarıdan gazel okumasın. Partimizi bırakmayız. CHP’nin sorunu ne genel başkan, ne yönetimdir. CHP’nin politikaları, programı belli çevreleri rahatsız ediyor, sağcılar solu dizayn etmeye kalkışıyor.” Genel merkez önünde protesto Bu arada, muhaliflerin yarın genel merkez önünde protestoya hazırlandığı öğrenildi. Örgütlerdeki protestoların adım adım tırmandırılacağı ve CHP’nin kuruluş yıldönümü olan 9 Eylül’de genel merkez önünde büyük bir gösteri düzenleneceği kaydedildi. Selvi’den sert tepki CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, CHP yönetimini hedef alan arayışlara sert tepki gösterdi. Selvi, şu BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ URAS: İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN DİYARBAKIR’A HEYET Yeni bir sol akım yaratacağız İstanbul Haber Servi lumda ciddi bir arayış ve si İstanbul Bağımsız Mil beklenti var. CHP’den ve letvekili Mehmet Ufuk toplumun gidişatından Uras, bazı basın organla rahatsız olan bütün inrında çıkan “DTP’yle giz sanları kapsayacak bir li protokol yaptı” yönün oluşum içine girmeye çadeki haberlerin doğruyu lışıyoruz. AKP’nin karyansıtmadığını belirterek şısında ayakları yere ba“Bunların kim tarafın san, güvenilir ve büyüdan ve ne amaçla çıkarıl müş bir sol oluşumun hadığını bilmiyorum. Ama zırlığı içine gireceğiz. Bubenim DTP ile herhangi nun sonucunda ne olur gizli bir anlaşma yap bilemiyorum. ‘Küçük olmam veya protokol imza sun, benim olsun’ anlayılamam söz konusu değil” şını reddedeceğiz.” Meclis’te dedi. Uras, yeni DTP’nin oluştubir sol akım yaracağı gruba daratmaya çalıştıkhil olmayacağılarını belirterek nın altını çizen “Ama yeni bir Uras, “Bunların sol parti kurakim tarafından cağız demek ve ne amaçla çışimdilik doğru karıldığını bilolmaz” dedi. miyorum. Ama İstanbul Babenim DTP ile ğımsız Milletveherhangi gizli kili Ufuk Uras Ufuk Uras. bir anlaşma dün İl Seçim Kuyapmam veya rulu’ndan mazbatasını aldı. Uras, 1969 protokol imzalamam söz seçimlerinde Behice Bo konusu değil. Seçimden ran ve Mehmet Ali Ay önce tabii ki DTP’nin desbar’ın seçilmesinden be teğini aldım, ama ben sari ilk defa bir sosyalistin dece DTP’nin değil, sola mazbata almasının sol için gönül vermiş bütün inumut verici bir durum ol sanların ve soldaki büduğunu söyledi. 22 Tem tün renklerin desteğini muz seçimleriyle birlikte aldım, bu desteği de inkâr yeni bir sol akım yakala edecek değilim” dedi. dıklarına dikkat çeken Uras, yükselen ırkçı milliUras, sözlerini şöyle sür yetçiliğe, neoliberal politikalara ve gericiliğe karşı dürdü: “Biz seçim çalışmaları Türkiye’de solun bütün mızda toplumun bütün renklerini içeren bir seçekatmanlarına dokunduk. nek yaratma mücadelesi Buralarda gördük ki top içinde olduklarını söyledi. CHP’de Güneydoğu sorgulaması DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Seçimlerde umduğunu bulamayan CHP, Doğu ve Güneydoğu’daki oy kayıplarının nedenini belirlemek üzere harekete geçti. CHP milletvekili Algan Hacaloğlu başkanlığında 10 kişilik bir heyet önümüzdeki günlerde Diyarbakır’da çeşitli görüşmeler yapacak. CHP’de en büyük kayıp Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yaşandı. CHP, bölgenin birçok kentinden milletvekili çıkaramadığı gibi, hemen hemen bütün kentlerde oy düşüşü yaşadı. Partinin Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) görev alan önemli isimlerden Genel Sayman ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız, Diyarbakır milletvekili Mesut Değer, Muş milletvekili Şerif Ertuğrul ve Tunceli milletvekili Sinan Yerlikaya bu seçimde parlamentoya giremedi. CHP’nin bölgede uğradığı kayıp önceki gün 20 MYK üyesinin Baykal’a istifalarını sunduğu toplantıda da tartışıldı. Edinilen bilgiye göre durumu yerinde araştırmak üzere Algan Hacaloğlu başkanlığında yaklaşık 10 kişilik bir heyet oluşturulması kararlaştırıldı. Heyet, görüşmelerine önümüzdeki günlerde Diyarbakır’dan başlayacak. Heyet, burada seçimden hemen sonra istifa eden parti yönetimi ve eski yöneticilerle görüşecek. Görüşme maratonuna basın mensupları, sivil toplum örgütü temsilcileri, meslek kuruluşları ile odaların da dahil edileceği öğrenildi. Görüşmelerin ardından Baykal’a sunulmak üzere kapsamlı bir değerlendirme raporu hazırlanacak. Rapora göre CHP’nin bölgeye dönük politikalarının gözden geçirilebileceği belirtildi. namikzafer@yahoo.com MHP’li milletvekili Esenboğa yolunda yaşamını yitirdi Özönder trafik kurbanı 25. maddesi anımsatılarak “Özönder’in ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İsyerine bir alt sıradaki adayın milletvetanbul 3. Bölge’den MHP Milletvekili sekili olarak kaydırılması’’ istendi. CHP ise, çilen Prof. Mehmet Cihat Özönder, traÖzönder’den sonra en çok oy alan CHP’li fik kazasında yaşamını yitirdi. ÖzönErdoğan Toprak’ın seçilmiş sayılması der’den boşalan milletvekilliğinin boş mu gerektiği savıyla YSK’ye başvurdu.CHP, tutalacağı, yoksa aday listesinde kendibaşvurusunda 1950 seçimlerinde Zongulsinden sonra gelen ismin mi kaydırılacadak’ta Demokrat Parti’den milletvekili seğı konusunda Yüksek Seçim Kurulu (YSK) çilen Magsut Çivi’nin ölümü üzerine, karar verecek. İstanbul 3. Bölge 3. sıradan TBMM’ye girmeye hak kazanan M. Cihat Özönder. CHP’nin itiraz ettiğini ve daha sonraki sırada en yüksek oyu olan CHP’li Sebati AtaÖzönder’in kullandığı otomobil dün sabah Esenboğa Havaalanı yolunda aşırı hız nedeniy man’ın milletvekili seçilmiş sayıldığını bildirdi. le kontrolden çıktı. Mazbatasını almak için İstanbul’a gitmeye hazırlanan Özönder, aracının karşı DTP’den MHP’ye başsağlığı Bu arada DTP, Özönder’in yaşamını yitirmesi neyöne geçerek minibüsle çarpışması sonucu öldü. deniyle MHP’ye başsağlığı mesajı gönderdi. DTP MHP ve CHP, YSK’ye başvurdu Genel Başkan Vekilleri Selma Irmak ve NuretMHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal, dün tin Demirtaş’ın MHP lideri Devlet Bahçeli’ye Özönder’in ölümüne ilişkin tutanağı YSK’ye sun gönderdiği mesajda, “Özönder’in yaşamını yitirdu. Özönder’in henüz mazbatasını almadığı belir diğini üzüntüyle öğrendik. Ailesi ve MHP catilen dilekçede, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun miasına başsağlığı dileriz” denildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr İSTANBUL ’DA GÖREV DEĞİŞİKLİĞİ Emniyet skandalı tayin getirdi İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan görev değişikliği kapsamında Hassas Bölgeler Koruma Şube Müdürü Ali Kara, AraştırmaGeliştirme (ArGe) Şube Müdürlüğü emrinde görevlendirildi. Emniyet müdürlüğünün Vatan Caddesi’ndeki kompleksinin garaj bölümünde 6 polis memurunun bir kadınla cinsel ilişkiye girdikleri iddiasına ilişkin başlatılan disiplin soruşturması sürüyor. Soruşturma kapsamında polislerin bağlı bulunduğu şube müdürünün, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın emriyle görev yeri değişti. Şube Müdürü Kara, ArGe Şube Müdürlüğü’ne tayin edildi. Soruşturma çerçevesinde açığa alındığı belirtilen Hassas Bölgeler Koruma Şube Müdürlüğü’nde görevli 6 polis memurundan 5’inin yeni memur oldukları ve henüz asaletlerinin onaylanmadığı öğrenildi. Şube Müdürü Kara’dan boşalan Hassas Bölgeler Koruma Şube Müdürlüğü görevine ise Sarıyer İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Özcan Yalçın atandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasıyla birlikte Cumhurbaşkanlığı konusu artık bir sorun olmaktan çıktı. Cumhurbaşkanı adaylığı noktasında top iktidar partisinde, yani AKP’de. Başbakan Tayyip Erdoğan’la seçim gezileri sırasında bir sorumuza cevap verirken “Cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşma arayacağız” demişti. Tabii o zaman bu kadar çok sayıda milletvekili çıkaracaklarını ve bu kadar yüksek oy alacaklarını kimseler tahmin etmiyordu. Seçim sonuçlarıyla birlikte durum bir ölçüde değişti. Buna rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda “Abdullah Gül’ün iradesine saygı gösteririm” şeklinde ihtiyatlı bir açıklama yapmıştı. Demek istiyordu ki, “Gül aday olmak isterse buna karşı çıkmam, ama aday olmak istemezse ben yeni isimler üzerinde bir arayış içine girerim.” ??? Abdullah Gül’ün önceki günkü açıklamaları, onun adaylığa niyetli olduğu Siyasette Uzlaşmasını Bilmek… nu gösteriyor. Bu durumda MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları da dikkate alınırsa bu mesele Gül’ün sonuçta Tayyip Erdoğan’la birlikte vereceği karara göre bir sonuca ulaşacak. Her durumda bir Cumhurbaşkanlığı krizi yaşanmayacak, öyle görünüyor. Tabii, Türkiye’nin dertleri ve yeni dönemin sorunları bununla sınırlı değil. Bu arada yeni hükümet kurulacak. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kuracağı yeni hükümet aynı zamanda onun yönelimlerini ve tercihlerini de belirleyecek. Özellikle içişleri ve adalet bakanları kim olacak? Bu ciddi bir merak konusu. ??? Üçüncüsü, Kuzey Irak ve PKK konusu. Umarız bu konuda da artık seçim dönemi sona erdiğine göre partilerin bir uzlaşma içine girerek soruna çözüm aramalarıdır. DTP’li 22 milletvekilinin Meclis’te bulunması bu sorunu şiddet zemininden siyaset zeminine çekmek için bir fırsat olarak kullanılabilir. Eğer taraflar kendi kamuoyunu tatmin etmek yerine çözüm arayışı içine girerlerse ülkemize hizmet etmiş olurlar. Türkiye ince bir köprüden geçiyor; duygularla değil, akılla hareket etmenin zamanı. Bu seçim sonuçları da gösterdi ki halk her eğilimin Meclis’te kendisini temsil etmesine imkân veren bir tercihte bulundu. Bu tercihi yaparken Meclis’in aynı zamanda bir çözüm yeri olmasını istediğini de göstermiş oldu. Şimdi milletvekilleri ve partiler seçmenin bu tercihini yerine getirmekle yükümlüler. Halkımız, Meclis’in bir sorun üretme yeri olmasını değil, bir çözüm üretme yeri olmasını istiyor. ??? Tabii burada öncelikli sorumluluk iktidar partisine ait. Başbakan Tayyip Erdoğan, seçim meydanlarında MHP ve DTP’yi kastederek, “Bunlar Meclis’te kavga ederler” diyerek oy toplamaya çalıştı. Umarız bunlar seçim meydanlarında kalır. Çünkü iktidar partisi en etkili kuvvet olarak Meclis içindeki uzlaşmada kilit konumundadır. Eğer uzlaşma yerine gerginliği tercih ederse işte o zaman her şey daha olumsuz yönde gelişir. AKP’nin seçim meydanlarından verdiği en önemli sözlerden birisi 12 Eylül darbe anayasasının yerine bir sivil anayasa hazırlamaktı. Belki de önümüzdeki dönemin en önemli projelerinden birisi yeni anayasa çalışması olacak. AKP hükümeti umuyoruz ki, bu konuda muhalefet başta olmak üzere toplumun bütün kesimlerini bu çalışmaya ortak eden bir yol izler. Toplumun büyük çoğunluğunun üzerinde mutabakata vardığı yeni bir anayasa taslağı hazırlanır. Çünkü geçmişteki anayasaların çoğu tepki anayasaları olarak olağanüstü dönemlerde hazırlandı. Şimdi olağan bir dönemdeyiz, zaman da var, koşullar da uygun. AKP’nin anayasa hazır lık dönemindeki tutumu önemli bir ölçü olacaktır. ??? Geçmiş tartışmaları bir yana bırakmalı. Rövanşçı bir tavırdan kaçınmalı ve ileriye bakmalı. Bunu özellikle AKP yapmalı. Çünkü seçmen onlara büyük olanak tanıdı. Bu olanakları “ben yaptım oldu” şeklinde kullanırlarsa kendileri de, Türkiye de kaybeder. Demokrasi bir uzlaşmalar rejimi. Bunun kurallarına uyan kârlı çıkar. AKP , Türkiye’nin önündeki sorunları çözmek için bir fırsat ele geçirdi. Temennimiz bunu doğru kullanmaları. ??? NOT: ‘Heybeliada’ya İlk Ortaokul Nasıl Yapıldı?’ başlıklı yazıma iki açıklama geldi. E.Dnz. Kurmay Albay Reşit Çağın ve Em. Dnz. Yarbay Tunç Timuçin’in gönderdikleri açıklamalar; yazımda riyaziyeci olarak geçen hocanın İbrahim Akşi değil, İbrahim Aşki Tanık olduğunu belirtiyor. İbrahim Aşki Tanık, 25 Ocak 1977 yılında 102 yaşında yaşama veda etmiş. Düzeltiyor, Çağın ve Timuçin’e teşekkür ediyorum. CUMHURİYET 04 K