19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 22 Temmuz Sadık Öztek: “22 Temmuz’u seçim sonuçları itibarıyla Aziz Nesin’i anma ve anlama günü ilan ediyorum!” PKK üyesi olduğu savıyla tutuklu yargılanan Sabahat Tuncel, DTP’nin desteği ile İstanbul 3. bölgeden bağımsız milletvekili seçilince dokunulmazlık kazanarak cezaevinden tahliye edildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Tuncel, iddianameye göre yasadışı yollardan 12 Haziran 2004’te Kuzey Irak’a geçmiş, PKK/KongraGel/PRD’nin temmuz ayında Kuzey Irak’taki kamplarında yapılan kongresine katılmış, 28 Ağustos 2004’te Türkiye’ye dönmüş ve bir ihbar üzerine 5 Kasım 2006’da İstanbul Bağcılar’daki bir toplantı sırasında yakalanmış. Savunmaya göre ise Tuncel, hakkında somut bir kanıt olmadığı halde itirafçı bir sanığın iddiası üzerine tutuklanmış; tanık olarak ifade veren bu kişinin ifadeleri de kendi içinde bile tutarlı değilmiş. Kararı, yargı verecek. Ancak bazı hukukçulara Zülfü Livaneli, CHP’yi karıştırmış... “Assolist sahnede!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Bir yorum: “Seçimde emekçiler ve halk kaybetti.” Hangisinde kaybetmedi ki! Miting Nusret Pınarbaşı: “Cumhuriyet mitingleri gibi, Deniz Baykal için ‘kadronu da al git’ mitingleri düzenlemek gerekecek!” göre, ki aralarında Sabih Kanadoğlu da var, Tuncel’in milletvekili seçilerek dokunulmazlık kazandığı için tahliye edilmesi kararında tartışılacak bir durum söz konusu. Anayasanın yasama dokunulmazlığına ilişkin 83. maddesinin ikinci bendi şöyle diyor: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.” Hukukçular, işte bu noktada Anayasanın 14. maddesine dikkati çekiyor: “Anayasada yer alan Dokunulmazlık hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” Ortada soruşturmasına seçimden önce başlanmış, ağır cezada görülmekte olan bir dava var ve davanın konusu anayasanın 14. maddesini ilgilendiriyor! Anayasanın 83. maddesi ile 14. maddesi arasındaki ilişkiyi kamuoyuna açıklamak da bu konuda hangi kurum yetkiliyse ona düşüyor! AKP’ye Açık Mektup Seçimlerde solun başarısızlığı ile ilgili birtakım sosyolojik tahliller yapıladursun, AKP Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmamış bir seçim başarısı kazandı. Yüzde 46’lık oy oranı ile geçen seçim aldığı oyu neredeyse yarı yarıya artırdı. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu seçim sonucundan sonra yaptığı konuşma son derece anlamlıydı: “Bize oy vermeyenlerin de mesajını anlıyorum” diyordu, “Lütfen müsterih olun, kime oy vermiş olursanız olun, oylarınız bizim için değerlidir”. Önümüzdeki beş yılda AKP’yi önemli bir sınav bekliyor. Çünkü AKP’nin genel başkanı, seçim sonrası yaptığı bu konuşmaya uygun açılımlar yaratmakla yükümlü. Her iki seçmenden birisinin oyunu alan iktidar partisinin yükü, geçmiş dönemden daha ağır. Yalnızca kendisine oy verenlerin değil, vermeyenlerin de taleplerini duymak, beklentilerini karşılamak sorumluluğu altındadır. Gücü de bulunmaktadır; arkasında müthiş bir halk desteği ile Türkiye’nin beklediği, gerek duyduğu demokratik atılımları gerçekleştirebilir. Sayın Erdoğan samimi ise “kimsesizlerin kimsesi” olmak konusunda, kendisine oy vermeyenleri, kimsesizleri kucaklamalıdır. AKP, hem seçim öncesi hem de sonrasında uzlaşmadan, geniş halk kitlelerinin mutabakatından bahsetmişti. Aynı zamanda Avrupa Birliği hedefi de AKP’nin önceliklerinden bir tanesi. Bu sözlere uygun olarak kendilerinden bu ülkenin beklentileri vardır; bu ülkenin siyasal alanını, moda deyimle normalleştirecek düzenlemelerin yapılması gerekliliği. ??? Bu doğrultuda AKP’nin yeni dönemdeki sorumluluklarının en başında 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek geliyor. Artık hiçbir biçimde Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamayan bu anayasanın değişmesi, bununla beraber ülkenin 12 Eylül ile yüzleşmesi gerekiyor. Her türlü örgütsel hakkın önünü tıkayan, çağın gereklerine aykırı, mevcut haliyle hiçbir demokratik açılıma izin vermeyen bu anayasa artık değişmelidir. Sayın Başbakan seçim öncesi bu yönde verdiği sözleri tutmalı, geniş kitlelerin mutabakatıyla ve örgütlü katılımlarıyla bu değişimi yaratmalıdır. İkinci adım, Türk demokrasisinin önünde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi duran Seçim Yasaları ve Siyasi Partiler Yasası’nı demokratik hale getirmektir. Siyasal alanda her türlü eşitsizliği üreten ‘delegelik’ gibi hiçbir ahlaki ve demokratik zemine oturmayan, liderlik sultasının önünü açan, bireyin siyasal mekanizmalarda var oluşunu engelleyen, bölge, mezhep ve hemşeri örgütlenmelerini teşvik eden, siyasal sistemimizi zehirleyen düzenlemeler artık kaldırılmalıdır. AKP çizdiği AB hedefine de koşut olarak bu değişimleri gerçekleştirmek durumundadır. Bir diğer konu yüzde 10 barajıdır. Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde var olmayan, seçmenin tercihine adeta ipotek koyan baraj hiçbir gerekçeyle savunulamaz. Bugüne değin iktidarlar kendi iktidarlarını korumak için bu antidemokratik düzenlemeleri değiştirmek ve hatta tartışmak ihtiyacını duymamıştır. Geçen dönem AKP de bu ihtiyaç içinde olmadı. Ne barajdan söz etti, ne Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesinden. Ancak artık AKP, aldığı seçim başarısına yenisini eklemeli, tüm bu değişimleri yaratacak ortamı hazırlamalıdır. Kendisinden ve kendisinden farklı düşünenlerden korkmadan bunu yapmalıdır. ??? Madem merkezdedir, madem Avrupalıdır, madem içinde solcular da bulunmaktadır ve yalnızca oy verenlerin değil, oy vermeyenlerin de sesini duyma iddiasındadır; o zaman kendilerinden yurttaş olarak beklentimiz, sesimizi duyması ve bu ülkenin gerek duyduğu bu köhne sistemin çağdaş ülkeler düzeyine getirilmesi için adımlar atmasıdır. Not: Geçen hafta bu köşede benim imzamla yayımlanan yazı Sayın Perihan Ergun’a aittir. Okurlarımın bilgisine sunarım. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Ya ğ m u r E k i m Hastanelik Aziz Naci Doğan: “Son dakikada aldığımız habere göre ‘Deniz Baykal Anadolu ve Rumeli Kanamalı Ateşi’ hastalığı tanısıyla hastaneye kaldırılan yurttaşlardan kurtulan olmadı!” SESSİZ SEDASIZ (!) Çelimsiz bir kadın veya Zülfü Livaneli 4.5 yıl önce karlı bir Ankara günü sokakta çelimsiz, hastalıklı bir kadını, elindeki bıçağı karşısındaki iri cüsseli adama saplarken gördüğünü söylüyor Hasan Killi ve şöyle diyor: “Bana inanmadınız değil mi? Peki bunun, Zülfü Livaneli’nin yazdıklarından ne farkı var? Olaylar çarpıtılmış, zamanlamalar şaşırılmış, mizansen hatalı kurulmuş. Seçimler bitene kadar pusuya yatıp, Deniz Baykal’ın başarısızlığını bekleyip bu açıklamaları yapmasını Livaneli’ye kim öğütledi acaba? Yoksa pusudaki diğer kurtlardan Hikmet Çetin gibi katıldığı Bilderberg toplantılarında bu olayı 4.5 yıl önce anlattı da orada birileri ona ‘aman şimdi sakın anlatma’ mı dedi? Ben Baykal’ı ve politikalarını beğenmeyen bir CHP’li olarak bu adamın söylediklerine şimdi nasıl inanabilirim? 12 Eylül sonrası inandığı değerlerini satarak yurtdışına kaçan, ülkesini şikâyet ederek oturma hakkı alan, kızını ABD’de okutan bu adamın samimiyetine nasıl inanabilirim? Uğraşma Livaneli uğraşma. Emperyalistlere maşa olma lütfen. Tabii sen de AKP gibi onlara göbekten bağlı değilsen.” Gemiler Sezar Şıkım: “Gemi sahibi gençler, gemilerinin kıçlarına acaba ‘babam sağ olsun’ yazdıracaklar mı?” Yüksek Yerilim Hattı Baykal çekilmiyor... Cidden artık çekilmiyor... erdincutku?yahoo.com Çekemiyoruz yani! ‘Paulus’u Seç!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, hemen hemen elli yıl süreyle Cumhuriyet’te yazmıştı; yazıları pazar günleri çıkardı; dolayısıyla seçim günlerinde de yazardı; bunlar seçim kısıtlamaları çerçevesinde konuları ele alan keyifli yazılardı. İşte bunların birinde, İtalya’nın Pompei kentinde yaklaşık iki bin yıl önce yapılan son belediye seçimlerine değinir; bu seçimden az sonra Vezüv yanardağının külleri altında kalan kentin, günümüzde ortaya çıkarılan kalıntılarını gezerken “Paulus’u seç!” yazılı mermeri gören Velidedeoğlu bir an düşünür. “O tarihten beri yeryüzünde nice seçim yapılmış ve nice insan küçüklü büyüklü iktidar koltuklarından gelip geçmiş, nice insan da ‘türlü yollara başvurarak’ o koltuklarda kazık kakmak istemişti...” diyerek düşüncesini dile getirir. Anımsanacağı gibi o tarihte kadınların, kölelerin oy verme hakkı yoktu; kadınlar eşlerinin korurganlığı (vesayeti) altındaydılar; Pompeili kadınlar da öyleydi. Acaba diyor insan, seçme hakkı tanınsaydı kocalarının oy verdiği Paulus’a değil de, başka bir adaya, sözgelimi Tatianus’a oy verir miydi Pompeili kadınlar? “Verirlerdi!” yanıtını beklemek herhalde yaşamları adeta gözetim altında olan bu kadınlar için haksızlık olacaktır; peki bu duruma başkaldırmaları gerekirdi diye düşünebilir miyiz? Düşünürsek, Pompeili kadınlar dirilip de, “İki bin yıl sonra sizin kadınlarınız ne âlemde?” diye sorsalar ne diyebiliriz? Ege’de, Karadeniz’de soluğu kesilen tarım kesiminin, hem tarlada hem evde çalışan kadınları, kocalarının adayı Paulus’a mı, yoksa öteki aday Tatianus’a mı oy verdiler, ne dersiniz? Ya dirilen Pompeili kadınlar, bu kesimin erkeklerinin bunca düş kırıklığından, Paulus tarafından inanılmayacak kertede horlanmalarından, azarlanmalarından sonra, “Yine ona mı oy verdiler” diye sorsalar ne diyeceğiz? Ya da bu kadınlar topumuza birden seslenip: “İki bin yıl önce Pompeililer, Paulus’a oy vermeye mahkumdular; düzen buydu; ama siz 2007’de hâlâ Paulus’u seçmek zorunda mısınız?” deseler ne yanıt veririz? “Beş yıldır Paulus’u sırtınızda taşıdınız, ne elde ettiniz? Bir beş yıl daha bu kez başınızın üstünde mi taşıyacaksnız?” diye dalga geçseler onları haksız bulabilir miyiz? Velidedeoğlu bu seçim yazılarında ilginç bir durumu da, Roma dönemi seçimlerinden söz ederken dile getirir. Roma’nın adeta ikinci sınıf yurttaşları olan Plebler, seçme hakkını elde ettiklerinde, adaylar bu fakir insanlara yiyecek, giyecek, para dağıtarak oylarını isterlermiş; bu kez de Plebler başlarını kaldırıp bize: “Sizde de Plebler varmış, seçimlerde hâlâ iane dağıtılıyor mu?” diye sorsalar, 1800 yıl öncesinden gelen bu sorulara hangi yanıtı veririz? Velidedeoğlu, yarım yüzyıllık bir seçim yazısında da, gerek futbol maçının gerek seçimin sonuçlarının önceden tam kestirilemeyeceği anlamında “Top yuvarlaktır, seçim kaypaktır!” der. Kuşkusuz elli, altmış yıl önce anket dünyası şimdiki düzeyde değildi; ama günümüzde hızla gelişti, çok önem kazandı; en taze örnek de bunlardan birinin 22 Temmuz sonuçlarını tam bir yanılmazlıkla, seçimden birkaç gün önce ortaya koyması; böylece anket kuruluşları da bu seçimlerde AKP gibi kazananlardan oldular. Bitirmeden önce Velidedeoğlu’nun çalışma masasının camı altında 60 yıldır duran tek tümcelik bir yazıdan söz etmeliyim. Birinci Dünya Savaşı’nda müttefik ordularının komutanı olan Fransız Mareşal Foch’a ait olan bu tümcede Foch: “Bir tek meziyetim vardır, asla ümitsizliğe kapılmam” der. Savaşımı sürdürmek için de çok gerekli olan bir tutum... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Cinsel gücü artırıcı ve yor 1 gunluk gideri 2 ci özellikleri 3 olan bir Uzakdoğu bitkisi. 4 2/ Avuç içi... 5 Roman, öykü 6 gibi anlatı tür7 lerinin giriş bölümüne ve 8 rilen ad. 3/ 9 Okul, kışla gibi yerlerde hastalar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E için ayrılmış bölüm... 1 M A R İ M B A 2 A A B R A S A M Bir göz rengi. 4/ KenS İ disine inanılan, sır 3 R İ Y A L A N İ K B İ N verilen kimse... Ko 4 A Y B O R O ca. 5/ Parola... Tekel 5 K E P E N ci kapitalizme özgü 6 A O M U R T A V A şirketler birliği. 6/ 7 S U Ş İ Kar fırtınası... Cami, 8 Z E D E H İ T mescit gibi yerlerde 9 P O T E M K İ N dinsel öğüt veren kimse. 7/ Matematikte bir kuvvetin derecesini veren sayı... Güney Afrika’ya yerleşen Hollanda asıllı kimse. 8/ Suudi Arabistan’ın başkenti... Metal saplama. 9/ Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret... Bez parçalarından dokunan basit kilim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Herhangi bir şeyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesne. 2/ Sahip, malik... Adana ilinde ünlü bir höyük. 3/ Ortaçağda açık denizlerde kullanılan yelkenli gemi... Şaşma belirten bir ünlem. 4/ Namık Kemal’in bir romanı. 5/ Sâkiya camında nedir bu. / Kıldı bir katresi mestane beni” (Dertli)... Ateş. 6/ Bir soru sözü... Briçte, kazanılan her ele verilen ad. 7/ Kumtaşı... İzmaritgillerden bir balık. 8/ Bildirme yazısı; mesaj... İsrail’in plaka imi. 9/ Çıkar yol, çare... Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konargöçerlerin kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle