18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2007 PERŞEMBE 6 HABERLER Cumhurbaşkanı adayı Gül 1998’de ABD’nin Christian Science Monitor gazetesine konuşmuş PERŞEMBE ORHAN BURSALI ‘Laikler din düşmanıdır’ FIRAT KOZOK Kadro Harekâtı Abdullah Gül, Çankaya merdivenlerini tırmanmaya başladı. Bir 367 krizi yaşanacağını sanmıyorum. ANAP (DYP) oy vermese bile yoklamada hazır bulunacak ve Gül belki de ilk turda cumhurbaşkanı seçilecek. Şimdiden hayırlı olsun! Yooo, gerçekten hayırlı olsun diyorum, çünkü Gül ülkemizde 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapacak; bu görevini ülkemizin yüzde yüz hayrına kullanmasını diliyorum.... Ancak bu ne kadar mümkün? Bütün endişelerin kaynağı da bu soru değil mi! “Türkiye’nin yararına”, oldukça yoruma açık, siyasi ve ideolojik bir kavram. AKP ile AKP’li olmayanlar arasında bu konuda bir ortak payda var mı, varsa nedir? Cumhuriyetin nitelikleri konusunda ortak paydalar oldukça az. AKP “Bu halk isterse laiklik de değişir” diyebilecek kadar, günümüzde demokrasilerin büründüğü KurumsalAnayasalDengeUzlaşmacı belirleyici niteliğinden uzak bir anlayış içindedir. Demokrasi ve seçimler, bir ülkenin temel niteliklerini değiştirebilecek sonuçlara yol açmazlar. “Kısa vadeli”, dünden bugüne, hızlandırılmış dinsel evrimler (!) de bunu başaramaz. Bunun için başka şeyler gerekir! Sorun, AKP’li bazı liderlerin bunu kavramamış olmasıdır! Sadece onların mı? AKP’leşenlerin de! Dinci gazetelerde yazı yayımlayan ve solun Gül’ü desteklemesi gereğini vaaz eden, örgütlü geçmişlerinde sol adına tek bir başarısı bile olmayanların da! Seçimle iktidara gelenlerin, ulusça uzlaşma olmadan, nasıl bir “rejim” veya demokrasi anlayışı içinde yaşayacağımız konusunda tek başlarına köklü değişiklikler yapmak istemelerinden kaynaklanıyor, temel sorun! Birileri, millet seçti tabii yapabilirler diyor... Diğerleri de hayır yapamazlar. AKP’leşen ve cüceleşen partiler ve bazı “aydınlar” da, bu mücadelenin sözde bürokrasiye, devlet aristokrasisine karşı verildiğini sanıyor. Oysa, devletin niteliği her zaman bir ve tektir! Sadece değişen, bu aygıtı kimin ve hangi amaçlar için kullanacağıdır! ??? Cumhur Abdullah Gül, bir kadro harekâtının liderlerindendir. Bu kadro hareketi, harekâtında çok önemli bir başarıya daha ulaştı, Cumhurbaşkanlığı ile. Ülke yönetimi tamamen onların yönetimindedir. Meclis, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı. Bu tarihi bir andır! Bir daha belki de hiçbir zaman raslantısal olarak, 20002001 yıllarındaki özel koşullar bir araya gelmeyecek AKP gibi bir parti için: ANAP’lı iktidarların ülkeyi çökertmesi, Ecevit hükümetinin ülkenin önüne bir gelecek projesi ve gelecek iktidarı koyamaması, dahası ülkeyi yönetememesi; MHP’nin öngörüsüzlüğü, ABD’nin büyük basınla sürdürdüğü hükümeti yıkma harekâtını boşa çıkartamamaları... AKP iktidarının koşullarını hazırladı. Bu tarihi dönem, AKP lehine işlemesini sürdürüyor. Dış ekonomik koşulların müthiş iyimser ortamı da, AKP’ye çalıştı. Siz bakmayın “ekonomide başarılı iktidar” laflarına! Son dört yıldır, dünyadaki müthiş “artık sermaye” ile büyümeyen neredeyse hiçbir ülke yok. Hatta hepsi Türkiye’den daha hızlı büyümekteler ve bizimle kıyaslanabilecek hiçbir ülke Türkiye kadar dışa bağımlı ve kırılgan bir ekonomik yapıya sahip değil! ??? Bu bir kadro harekâtıdır dedik. Kadronun devlet ve hükümet yönetimine bakın, kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımadığını görürsünüz. “Hep biz”. Ancak “komünist, şeriatçı” vb. gibi, sıkı ve katı ideolojik odakların iktidar eylemleri ile karşı karşıyayız. Kendi dışlarından hiçbir şeye tahammülleri yok. Özgür basına bile! Sanayi basınını da, seçimler sonrası ihale beklentileri veya ihaleden dışlama korkularıyla yönlendiriyorlar. Bize yeni bir görev bile veriliyor: “AKP’yi merkez parti yapmak”! Sanki AKP’nin merkez partisi olabilirliği veya olmazlığı bizim elimizdeymiş gibi! İktidarda biziz, AKP’yi kucaklayacağız, sevip okşayacağız, benim sevgili kedim diyeceğiz, salonun merkezine getireceğiz... ??? Gül’ün Cumhurbaşkanlığı hayırlı mı olacak yoksa hayırsız mı? Bu bizim elimizde olan bir şey değildir! Ben hayırlı olmasını diliyorum! Arınç’ın “atadığı” Gül, AKP’lilikten, Milli Görüşlülükten, kadro harekâtından, ülkenin anayasal niteliklerini değiştiricilikten uzaklaştığı sürece, şüphesiz ülkemiz için hayırlı olacaktır! Gül, Cumhurbaşkanlığı yemini edecek, namus ve şeref sözü verecek... AKP’nin “Çankayası” olduğu sürece, ülkemize hayırlı olmayacak; yeminine sözde değil özde bağlı kalırsa, orada rahat oturma ve ülkede gerilimleri azaltma olanağına sahip olacaktır. [email protected] ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Ocak 1998’de ABD’nin “Christian Science Monitor” adlı gazetesine verdiği mülakatta, “laik kesimin yeni bir din yaratmak istediğini, bunun da ateizm olduğunu” öne sürmüştü. Gül, genel başkan yardımcısı olduğu Refah Partisi’nin kapatılmasının hemen ardından ABD’de yayımlanan Christian Science Monitor adlı gazetenin yazarlarından Scot Peterson’a konuşmuştu. Gazetenin 20 Nisan 1998 ? AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül 1998’de verdiği mülakatta, laikleri eleştirerek “Adı ateizm olan başka bir din yaratmak istiyorlar. Asıl hoşgörülü olmayanlar, laiklerdir. Kendi yaşam biçimlerini empoze etmeye çalışıyorlar” diyor. tarihli sayısında yayımlanan habere göre Gül, yazar Peterson’ın “askerler ve laik seçkinlerin, İslamcıların açıkça meydan okuması anlamına geldiği gerekçesiyle devlet dairelerinde türbanı yasakladıklarını” anımsatarak yönelttiği soruya şu yanıtı vermişti: “Onlar, laik seçkinler değil din karşıtları. Adı ateizm olan başka bir din yaratmak istiyorlar. Asıl hoşgörülü olmayanlar, laiklerdir. Kendi yaşam biçimlerini empoze etmeye çalışıyorlar. Bu yaptıklarını Batı uğruna yapıyorlar. Batı’ya baktığınızda hiçbiri bunlar gibi değil. Bu, ülke için utanç verici değil mi? Partiyi kapatıyorlar, ama o parti parlamentoda en büyük grubu oluşturuyor. Bu bir yüz karasıdır.” ‘İftar yemeği delil olarak kullanıldı’ Gül, Meclis odasında kabul ettiği gazeteciye, Refah Partisi’nin kapatılmasına yol açan delillerle ilgili olarak da “Örneğin, Necmettin Erbakan’ın mübarek ramazanda verdiği iftar yemeğini, Anayasa Mahkemesi partiyi kapatma kararında delil olarak kullandı. Bu ülkede akıllı bir politikacı bunu yapmamalı, çünkü yanlış değerlendirilir. Ama partiyi kapatmak için kullandıkları örnekler bunlar. Belki politik açıdan yanlıştı, ama hiçbiri yasalara aykırı ya da yasadışı değildi” demişti. Scot Peterson da Gül ile söyleşisini, “Gül, partisinin, Türkiye’de kadınların İslami kıyafet giymesini, İslami eğitimi ve şeriatı getirmek istemediğini, buna karşın Batı ve İslam geleneklerinin bir arada yürümesini sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Gül’e göre, türbanla mini etek el ele yürümeli’’ diye özetlemişti. Abdullah Gül, haberin yankılarının Türkiye’ye de ulaşmasının ardından, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e yaptığı açıklamada, “Ben böyle bir şey söylemedim. Söylediğim şudur: Bu ülkede mini eteklilerle başörtülüler el ele yürüyebilmektedir. Ama laikliği savunan ve benim laik elit adını verdiğim bir grubun aslında laik değil, din karşıtı olduğunu belirttim” demişti. KADROLAŞMA ARTACAK Gül’ün Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili olduğu 2000’deki konuşmasından Devlet Milli Görüş’e teslim olacak ? AKP, genel seçime kadar geçecek 6 aylık süreçte ve daha sonra yeniden tek başına iktidara gelmesi durumunda Cumhurbaşkanı Sezer’e takılan tüm atamaları gerçekleştirebilecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda, devletin en üst kurumları Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık, Milli Görüş kökenli isimler tarafından temsil edilecek. AKP, genel seçime kadar geçecek 6 aylık süreçte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosu nedeniyle atayamadığı bürokratları, istediği yere getirebilecek, Gül’ün cumhurbaşkanı olması durumunda, TBMM Başkanlığı ve Başbakanlık’ın ardından Cumhurbaşkanlığı da Milli Görüş kökenli bir isim tarafından yönetilecek. Milli Görüş, böylelikle devletin en üst düzeydeki 3 kurumunda egemen olarak “3’lü sacayağını tamamlamış” olacak. Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte AKP hükümeti, partizanlık, kadrolaşma ve türban yasağı konusunda büyük bir engeli de aşmış olacak. AKP, Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “liyakat ve ehliyet” kriterlerine uyulmadığı gerekçesiyle veto ettiği atama kararnamelerini yeniden gündeme getirebilecek. AKP, böylelikle bugüne kadar vekâletle yürütülen kadroların atamasını yaparak “asaleten” de kadrolaşmış olacak. Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte görüş birliği içinde hükümetin çıkardığı yasaları iptal eden, türban yasağının anayasaya uygun olduğuna karar veren, bakanları yargılamak için Yüce Divan sıfatıyla çalışan, siyasi partileri kapatma davalarının görüldüğü Anayasa Mahkemesi’ni istediği gibi şekillendirebilecek. Abdullah Gül, okula gelip giderken türban takan öğretmenin görevden alınmasını onaylayan ve AKP yöneticilerinin hedef aldığı Danıştay üyelerini de atayacak. AKP’nin sık sık sert tepki gösterdiği YÖK ve üniversiteler de AKP tarafından biçimlendirilecek. YÖK Başkanı ve üyelerini atayacak olan Gül, kurumun yapısını AKP’nin görüşü doğrultusunda değiştirebilecek. Eşi başörtülü birinin Çankaya Köşkü’ne çıkması, AKP açısından büyük önem taşıyor. Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla türbanlı eşi Hayrünnisa Gül de Çankaya Köşkü’ne çıkmış olacak. ‘ABD beni güvenilir buldu’ ? Abdullah Gül, ABD’deki görüşmelerinden sonra bir gazeteye verdiği röportajda, “Ben ayrıldıktan sonra intibalarını öğrendim: Bana ‘güvenilir, öngörülebilir’ diyorlardı” diye konuşmuştu. Gül aynı söyleşide, MGK’nin bugünkü kompozisyonunun Batı tipine uygun olmadığını kaydetmişti. MİYASE İLKNUR Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koyan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Fazilet Partisi’nde politika yaparken laiklik karşıtı söylemlerine karşın ABD’nin kendisini güvenilir bulduğunu belirtiyordu. ‘Bana bir sempati var’ Abdullah Gül, 18 Mayıs 2000 tarihinde Milliyet gazetesinde Naki Özkan’la yaptığı söyleşide, “Sizin ABD’ye gidip, ‘Batı’yla aynı değerleri paylaşıyoruz’ mesajları verdiğiniz söyleniyor. Bu doğru mu” şeklindeki soruya verdiği yanıtta, kendisinin yıllarca Refah Partisi’nin dış ilişkiler sorumlusu ve bakanı olarak Beyaz Saray’da birçok resmi toplantıya katıldığını belirterek şunları söylemişti: “Beyaz Saray’da çok resmi toplantılara katıldım. Güvenlik başdanışmanından tutun da bakanlara ve ‘think thank’ kuruluşlarına kadar konuşmalar yaptım. Ben oralarda, açık ve dürüst bir şekilde partimizin farklılığını ortaya koydum. Onlara hoş gelecek şeyleri söyleyerek, onların sempatilerini kazanmaya çalışmadım. Onların da merakı buydu zaten. Ben, Beyaz Saray’da Türkiye’deki laiklik anlayışının nasıl yanlış olduğunu, başörtüsü meselesini anlatırken diğer taraftan da herkesin temel hak ve hürriyetlerinin olması gerektiğini söyledim. Şüphesiz ki, Batılı değerlerden kabul ettiklerim ve etmediklerim var. Ama ben farklı bir şekilde çoğulculuğa katkı yaptığımızı söyledim. Ben ayrıldıktan sonra intibalarını öğrendim: Bana ‘güvenilir’ diyorlardı... En çok bu kullanılıyordu benim için. ‘Öngörülebilir’ diyorlardı... Yani irrasyonel mi, rasyonel mi davranacağımın bilinebileceğini söylüyorlardı. Nasıl hareket edeceksiniz, bunu tahmin etmek istiyorlar. Dışarıda diyaloğa açık ve rasyonel davranan insanlar olduğumuzu anlattım. Dışarıda bana karşı bir sempati varsa nedeni budur.” MGK’nin varlığı hakkındaki görüşleri sorulduğunda ise MGK’nin karşılığının Atatürk’ten beri var olduğunu söyleyen Abdullah Gül, ancak zamanla Türkiye’nin daha militarize, daha asker ağırlıklı bir yapıya dönüştüğüne dikkat çekerek MGK’nin bugünkü kompozisyonunun Batı tipine uygun olmadığını ve Türkiye’nin bunu görmek ve içine sindirmek zorunda olduğunu dile getirmişti. Dışişleri Bakanı Gül, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ilan edildikten sonra AKP’liler tarafından tebrik yağmuruna tutuldu. Abdullah Gül’ü akademik eğitim yapması için teşvik ettiler Kariyerindeki 3 kilit isim geçmişine bakmıyor. Beşir arkadaşlarından biri de Merkez İstanbul Haber Servisi Atalay da aynı süreçlerden Bankası Başkanı Durmuş AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, geçti. Gül’ün eşi de devletin Yılmaz’dı. Sakarya Dışişleri Bakanı Abdullah rejimi üzerinden Türkiye’yi Üniversitesi’nde Endüstri Gül’ün akademik kariyerinde mahkemeye vermişti” dedi. Mühendisliği Bölümü’nü kuran etkin rol oynayan Prof. Dr. Prof. Dr. Sebahattin Zaim, Sebahattin Zaim, Prof. Dr. “Hocaların hocası” İngiltere’den dönen Gül’e Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Dr. doçentlik teklif etti. Doktora tezi Amiran Kurtkan’ın dini vakıf Gül’e aslen Rumelili olan ve “Türkiye ile İslam Ülkeleri ve derneklerle yakın ilişkisine “Hocaların hocası” olarak Arasındaki Ekonomik dikkat çeken eski YÖK Başkanı adlandırılan üniversitedeki hocası İlişkilerin Gelişimi” olan Gül’ün Prof. Dr. Sebahattin Zaim, başta, Kemal Gürüz, “Yıllardan beri tez hocası ise yine Prof. Dr. üniversitelerde köktendincileri, Türkiye Milli Kültür Vakfı, İlim Nevzat Yalçıntaş’tı. Gül daha bir yerlere getirmek için böyle Yayma Vakfı, Aydınlar Ocağı, bir organizasyon İslami İlimler yürütülüyor. İşte Araştırma Vakfı ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, sonuçları bugün Uluslararası İslam Prof. Dr. Sebahattin Zaim ve alınıyor” diye İktisatçıları Cemiyeti konuştu. olmak üzere çok Prof. Dr. Amiran Kurtkan Abdullah Gül, sayıda vakıf ve AKP’nin cumhurbaşkanı adayı İstanbul derneğin kurucuları Dışişleri Bakanı Abdullah Üniversitesi İktisat arasında yer alıyor. Gül’ün eğitim yaşamında Fakültesi’nden Gül’ün tez hocası mezun olunca Nevzat Yalçıntaş ise Nevzat Yalçıntaş. etkili oldu. Prof. Dr. Nevzat kapatılan Fazilet Yalçıntaş, Prof. Partisi’nde sonra Nevzat Yalçıntaş tarafından Sebahattin Zaim gibi hocaları İstanbul milletvekilliği görevini Cidde’de 48 İslam ülkesinin üye tarafından akademik eğitim için yaptı. Suudi Arabistan ile olduğu İslam Kalkınma teşvik edildi. 19761978 Türkiye arasındaki uyuşturucu Bankası’nın diğer Exeter mezunu yıllarında Milli Kültür Vakfı’nın satıcılığı krizinde idama arkadaşları ile birlikte ekonomi bursuyla doktora için İngiltere’de mahkum edilen 53 kişinin Exeter Üniversitesi’ne gönderildi. uzmanı olarak görev aldı. yaşamını kurtarmak için Abdullah Gül’ün akademik Burada aynı zamanda Müslüman “olağanüstü özel elçi” olarak geçmişinin incelenmesi Öğrenciler Birliği’nde Türk arabuluculuk yapan Nevzat gerektiğini belirten eski YÖK Öğrencileri Yardımlaşma Yalçıntaş, 198286 yılları Başkanı Kemal Gürüz, Derneği’nin de (FOSIS) arasında İslam Kalkınma Bankası “Cumhurbaşkanı olması olacak Araştırma ve Eğitim Enstitüsü kurucuları arasında yer alan şey değil. Kimse bunların Gül’ün üniversitedeki sınıf Başkanı’ydı. TEPKİLERİ YOK SAYIYOR AKP, kendi adayını dayatıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü aday gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin, devlet kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve yurttaşların tepkilerini yok sayarak cumhurbaşkanını tek başına seçme ısrarını sürdürüyor. Adayı belirleme sürecinde CHP’yi yok sayan, DİSK ve KESK gibi sol görüşlü meslek örgütlerini dışlayan, 14 Nisan’da yüz binlerce insanın AKP’nin aday belirlemesine karşı ortaya koyduğu tepkiyi “bindirilmiş kıtalar” diyerek küçümseyen, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın “sözde değil özde laikliğe bağlı” tarifiyle verdiği mesajı kendine göre yorumlayan Erdoğan’ın, kendisi aday olmamasına karşın Gül’ü aday göstermesi “AKP’nin dayatması sürüyor” biçiminde yorumlandı. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle