27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Cumhurbaşkanı AKP’den Seçilirse... Çağdaşlığı ve uygarlığı; bilimin en doğru yol göstericiliğini, dünya barışı konusunda duyarlı olmayı herhangi bir yönden ve yerden değil, büyük önderimiz Atatürk’ten öğrenmiş kimseler olarak onun bize emaneti olan laik, demokratik, üniter Türkiye Cumhuriyeti’ndeki siyasal gelişmeler de bizi olağanüstü ilgilendirmektedir. Eğer Cumhurbaşkanı da AKP’den seçilirse Türkiye’nin bugüne kadar bilinen çağdaş devlet niteliği çok daha büyük zarar görecektir. soruya karşı şu yanıtı vermiştir: “Türkiye’nin hedefi çok açıktır: AB üyesi olmak... Bunun ülkemizde demokrasinin ve ekonominin güçlenmesini sağlayacağını ummaktayız. Buna karşılık biz de AB’ye tam üye olarak kabul edilecek Türk devletinin saydam, demokratik bir İslam devleti olacağını taahhüt ediyoruz.” Yayın tarihi 23.11.2002. 5) Eşi Hayrünnisa Gül, Türkiye’yi türban nedeniyle AİHM’ye şikâyet etmiş bir kimsedir. Ayrıca, çağdaş Türk kadınına örnek olabilecek bir görünüm sergilememektedir. 6) Türkiye’nin Dışişleri Bakanı olarak, Roma’da yapılan bir AB toplantısında, “Türkiye’ye türban konusunda yeterli baskı yapılmadı” şeklinde serzenişte bulunmuştur. 7) Cumhuriyet ordularına sızmış olan bazı şeriatçı kişilerin görevden uzaklaştırılmaları konusunda Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı çıkmıştır. 8) Abdullah Gül Dışişleri Bakanlığı yapmış olan bir AKP mensubu olarak Cumhurbaşkanı seçilirse, bakanlık mensuplarının çoğu, hem AKP iktidarının hem de AKP’li cumhurbaşkanının ortak davranışlarıyla karşı karşıya kalabileceklerdir. Bu durum, ulusal dış siyasetimiz açısından istikrarsızlık kaynağı olabilir. 9) Bir kez daha anlaşılmıştır ki, anti Kemalist parti iktidarının ileri gelenleri, kafalarına koydukları “dinci düzeni” devlet organlarında tepeden tırnağa kadrolaşarak yerleştirmekten vazgeçmemişlerdir. 10) 26 Ocak 1970’te kurulan Milli Nizam Partisi ile başlayıp aynı kadroyla Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve nihayet Saadet ve AKP ile sürüp giden “antilaik ideoloji”yi benimseyen bir kimse olan Abdullah Gül Milli Görüş kökenlidir ve Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmış olan Refah ile Fazilet Partisi’nden de milletvekili olmuştur. 11) Cumhuriyet orduları, üniversite, bilim kurumları, bağımsız yargı organları gibi devletimizin en önemli kurumlarıyla kavgalı olan bir iktidar partisi mensubunun, Atatürk Türkiyesi’nin Cumhurbaşkanı olması Türkiye’nin geleceği açısından bir riziko faktörüdür. En az bu 11 nedenden dolayı, Abdullah Gül’ün 11 Cumhurbaşkanı seçilmesini uygun ve katlanılabilir bulmuyoruz. Eğer Cumhurbaşkanı da AKP’den seçilirse. Türkiye’nin bugüne kadar bilinen çağdaş devlet niteliği çok daha büyük zarar görecektir. PENCERE Defteriniz Dürülüyor, Ama, Birleşemiyorsunuz... İki sözcük ilk bakışta birbirine ters görünür... Nedir o iki sözcük?.. Birdenbire.. Zamanla.. Aralarında bir çelişki vardır; ama, aynı hedefe ulaşmak için ikisinden birini seçebilirsiniz... Sabırsız olanlar, amaca birdenbire ulaşmak isterler; kurnaz, akıllı, anasının gözü olanlar ise zamanı kullanmayı bilirler... ? “Ilımlı İslam Devleti Modeli” hedefine AKP tayfası nasıl yürüyor?.. Toplumu alıştıra alıştıra.. İktidar zamanı kullanıyor.. Kimi çevreler amacını yedire yedire sonuca doğru yürüyor... Bu arada RTE’yi topluma yediremedi.. Peki, Gül’ü yedirecek mi?.. ? “Ilımlı İslam Devleti Modeli” hedefi AKP’nin marifeti değil... ABD’nin icadı!.. ? 28 Şubat neden yapılmıştı?.. Erbakan’ın Refah Partisi iktidardaydı... Necmettin Hoca Başbakandı... Ama, sabırsızdı Erbakan.. Ne diyordu: “ Bu iş ya kansız olacak ya da kanlı..” Üstelik Amerika’ya karşıydı.. Hoca’nın defteri kolay dürüldü.. ? Hoca’nın yetiştirmeleri bugün Başbakanlık’ta ve Bakanlıklardadırlar... Nasıl oldu bu iş?.. Önce Amerika’ya biat ettiler.. Sonra “ılımlı” göründüler.. Takıyyeci oldular.. Başkan Bush yönetimi “yürü ya kulum” deyince, seçmenin 4’te 1’i, seçime katılanların 3’te 1’i ile Meclis’in 3’te 2’sini ele geçirdiler. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı’na el koyuyorlar.. ? RTE’yi halk yemedi.. Gül’ü yer mi?.. Göreceğiz!.. Ancak Gül’ü bu devlete, millete, halka alıştıra alıştıra yedirmeyi sınayacaklar... Medya daha şimdiden bu amaç yolunda seferberlik ilan etti... ? Ancak ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’nin dış destekli ve iç tezgâhlı programı gözle görülür, elle tutulurcasına meydandayken buna karşı olan Atatürkçülerin, Aydınlanmacıların, laiklerin, bağımsızlıkçıların, yurtseverlerin, yobazlığa karşı olanların bölük pörçük olmalarına ne demeli?.. Halk 14 Nisan mitinginde uyarısını yaptı... Ne dedi: Tehlikenin farkındayız!.. Ve ekledi: Birleşin!.. ? İslamcı cephe, dinci iktidar çok daha akıllı... Ne söyleniyor: Bakınız, Tayyip Erdoğan ne kadar özveri sahibi!.. Abdullah Gül için Cumhurbaşkanlığı koltuğundan vazgeçti!.. Yalan da olsa hoşa gidiyor... Peki sizler, soldaki Atatürkçü örgütlerin başında görünenler!.. Hiç mi tehlikenin farkında değilsiniz?.. Neden birleşmiyorsunuz?.. Neden RTE kadar bile özveri gösteremiyorsunuz?.. ‘Birdenbire’ değil, ama ‘zamanla’ hepinizin defterinin dürüldüğünü nasıl görmüyorsunuz?.. Bir Uyarı Olsun Diye... “Defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin, sonuna dek gizli kalacak. Tarih koy önce: 7 Temmuz 1918, sabaha karşı. Şimdi yaz bakalım.” Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşlarından Mazhar Müfit Kansu’ya böyle der. Sonra bir bir sıralar: “Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır; bu bir. Padişah ve hanedan için zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır; bu iki. Tesettür kalkacaktır; bu üç. Fes kalkacak, uygar toplumlar gibi şapka giyilecektir, bu dört.” Mazhar Müfit Bey kalemi elinden bırakır: “Darılmayın ama Paşam, hayalci yanlarınız var” deyince Paşa’dan şu yanıtı alır: “Bunu zaman saptar. Sen yaz: Latin harfleri yürürlüğe girecektir; bu beş.” ??? 1918 yılında deftere yazılan bu atılımlar, sonraki yıllarda bir bir gerçekleştirildi. Önce yurt düşmandan kurtarıldı, Cumhuriyet ilan edildi. Devrim eylemleri hızla uygulama aşamasına getirildi. Büyük bir komutan olan Mustafa Kemal, büyük bir devrimci, bir uygarlık öncüsü olduğunu kısa yaşamı süresinde kanıtladı. Falih Rıfkı Atay bu konuda şöyle yazmıştı: “Gençlere Atatürk’ü vatan kurtarıcısı olarak göstermek yetmez, o asıl devrimleri ile kurtarıcı olmuştur.” Mustafa Kemal ne demişti daha işin başında... “Önce Meclis, sonra ordu Yunus Nadi Bey.” Türk demokrasisinin, halk yönetiminin kuruluşu işte bu inançla başlar. Önce Meclis, yani değişik görüşlerin açık açık tartışılması, söylenmesi, görüşülmesi... Pek çok TBMM dönemleri yaşadık. Şurası yadsınamaz, en demokratik, en özgür, tartışmalara en açık dönem, Birinci TBMM’dir. Birçok partinin yer aldığı meclislerin bile Birinci Meclis dönemine göre çok daha antidemokratik olduğunu bilmiyor muyuz? “TBMM’nin bütün programlarının umdesi şu iki esastır: İstiklali tam ve kayıtsız şartsız hâkimiyeti milliye.” Mustafa Kemal, daha 1922’de Türk ulusunun temel ilkelerini bu denli kısa özetlemişti. “Tam bağımsızlık ve halk egemenliği!..” ??? Kâğıt üstünde, sözcük oyunlarıyla kendimizi aldatmak olacak şey değil. Tam bağımsızlık ancak Atatürk döneminde yaşanmıştır. Bugün bu ‘tam’ sözcüğü tartışma konusudur? Hele halk egemenliği!.. Halk egemenliği, halkın kendini yönetecek kişileri tam bir özgürlük içinde seçmesine dayanır. Oysa bugünkü yasalar böyle bir durumu olanaklı kılmıyor. Parti liderlerinin saptadıkları kişiler, bir de parasal güçle ya da etnik üstünlüklerle seçilenler Meclis’te yer alıyor... Halk egemenliği, yalnızca milletvekili ya da yerel seçimlerdeki üstelik de parti yönetimlerinin aday olarak ileri sürdükleri insanlara oy vermekle sağlanamaz. ??? Mustafa Kemal Paşa “Yeni Türkiye ile eski Türkiye’nin hiçbir alakası yoktur. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümettir. Ve lisanımızda bu hükümet, halk hükümeti diye yâd edilir” diyordu, 1920’lerde. ??? (Bu yazıyı, yeni cumhurbaşkanını dostça uyarmak için yazıyorum. Hepsi bu!..) Dursun ATILGAN D Avrupa Atatürkçü Düşünce Dern.Federasyonu Genel Başkanı evletin ikinci adamı R. T. Er olarak alınması kararı karşısında, değil Kıbdoğan, 24 Nisan 2007’de rıs Rum kesiminin, tüm Kıbrıs’ın bile TürkiAKP’nin grup toplantısında yap ye’nin üye olmadığı uluslararası bir kuruluştığı bir konuşmanın ardından, ta yer almasının mümkün olmadığı konusundevletin birinci adamının Abdul daki itiraz hakkını kullan(a)mamıştır. (Hatta daha sonra Kıbrıs Rum kesimini tanıma anlah Gül olacağını ilan etti. Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Fe lamına gelen Gümrük Birliği koşullarını kaderasyonu olarak, ülkemizde atılan tüm doğ bul edici bir belgeyi imzalayarak 1999’da Helru ve gerçekçi adımlara destek veren bir ku sinki’de tam üyelik için bir faktör oluşturmayan Kıbrıs konusunu, 2002 ve daha sonraki ruluşuz. Federasyonumuz, Atatürkçülük etiği çerçe yıllarda, AB’ye girmenin bir koşulu olarak kavesinde, ülkemizi yurtdışında temsil etmeyi bullenmişlerdir.) 2) Abdullah Gül, ABD’nin, uluslararası huçok önemli bir görev bilen ve emperyalistsömürgeci devletler tarafından Türkiye’ye yö kukla asla bağdaşmayan Irak’ı işgal siyasetinelik olarak yapılan haksız suçlamalar karşı ni onaylayıcı ve Türkiye’nin zoraki güney sında susmayan, ülkesini bilinçle ve inançla komşuluğuna olanak tanıyıcı bir tutum sergisavunma konusunda laik, demokratik bir si lemiş; Amerikan askerlerinin Irak’ın kuzevil toplum kuruluşu olarak etkin ve duyarlı yindeki Türk askerlerine karşı küçük düşürücü muamelesi karşısında da sessiz ve kayıtçalışmalar yapan bir kuruluştur. Bizim kuruluşumuz, ülkemizde atılan yan sız kalmıştır. 3) Bir zamanlar Türkiye’nin AB’ye girmelış adımlar karşısında da, son derece duyarlı sine karşı çıkan Abdullah Gül, TBMM’de davranan bir kuruluştur. Çağdaşlığı ve uygarlığı; bilimin en doğru yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “Türyol göstericiliğini, dünya barışı konusunda kiye’nin Avrupa Birliği’ne girmeyeceği keduyarlı olmayı herhangi bir yönden ve yerden sindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir. değil, büyük önderimiz Atatürk’ten öğren Avrupa’nın önde gelen bütün politikacılamiş kimseler olarak onun bize emaneti olan rı söylemektedir. Çünkü Avrupa Birliği bir laik, demokratik, üniter Türkiye Cumhuriye Hıristiyan birliğidir. Bunu biz söylemiyoti’ndeki siyasal gelişmeler de bizi olağanüs ruz. Avrupa’da herkes söylüyor, herkes biliyor. Halka sormaktan korkulmuştur. Detü ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, ülkemizin ve ulusumuzun mokratikseniz Avrupa ülkelerinde olduğu her bakımdan geleceğini etkileyecek olan gibi bunun için halkın oyuna başvurursuAKP’nin 11. Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili nuz, gidip halka sorarsınız. Türkiye’yi bu olarak, şu saplama, görüş ve düşüncelerimi noktaya getirenler suçludur.” Bugün tam tersini savunmakla, akıl almaz zi, anlatım özgürlüğü ve demokratik haklar çerçevesinde, yurttaşlık bilinci ve sorumlulu ödünler vererek ve Türkiye’nin aşağılanmağuyla kamuoyuna yansıtmayı önemli bir ödev sına bile adeta göz yumarak, “olsun da her ne pahasına olursa olsun” der gibi Türkisayıyoruz: 1) 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra baş ye’nin AB üyesi olması konusunda, kendi debakan olarak atanmış olan Abdullah Gül 12 yimiyle, Türk halkına sormadan kararlar ver13 Aralık 2002’de Türkiye’yi temsilen AB mektedir. 4) Abdullah Gül Başbakan olduktan sonra Kopenhag Zirvesi’ne katılmıştı. O zirvede AB’nin uluslararası anlaşmaları çiğneyerek Almanya’nın Die Welt gazetesinin kendisiyKıbrıs Rum kesimini de dahil ettiği 10 ülke le yaptığı bir söyleşide, “Kopenhag Zirvenin 1 Mayıs 2003’ten itibaren AB’ye tam üye si’nden ne bekliyorsunuz” biçimindeki bir Çanakkale Kara Savaşlarında Mustafa Kemal Çanakkale zaferi sonrasında İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Hamilton hükümetine şöyle diyecektir: “Türkler, bizi Conkbayırı’ndan atmak gerektiğini anladılar ve öyle yaptılar.” Dr. Handan DİKER Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi “Barışı kazanmak, savaşı kazanmak kadar önemlidir, denilir. Hele bazı savaş sonları vardır ki, o savaş sonlarında barış onu kazanabilen için bir çağ dönemi niteliğindedir.” Şevket Süreyya AYDEMİR (Tek Adam, c. 3, s. 95) ngiliz resmi tarihi, Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal’e ilişkin şöyle der: (AspinallOglander: Military Operations Gallipoly c. 11, s. 485) “Liman Von Sanders’in bugün Türkiye’yi idare etmekte ve yarımadada bir piyade tümeni başında komuta işinde olağanüstü bir deha göstermiş olan ‘Kaderin Adamı’ndan görmüş olduğu yardım ve destek ne kadar övülse azdır. Bir subayın (Mustafa Kemal) 25 Nisan’da (1915) durumu çabuk kavrayışıdır ki, Anzak Kolordusu’nun karaya çıkışının ilk gününde hedeflerine ulaşmasını önlemiştir. 9 Ağustos’ta ani olarak kuzey bölgesinin komutanlığına (Anafartalar Grup Komutanlığı’na) atandığı sırada gösterdiği çetin harekettir ki 9. Kolordu’nun (İngiliz) çok geciktirilmiş ilerlemesini durdurmuş ve onu yenmiştir. 24 saat sonra O’nun şahsen bir keşifte bulunduktan sonra parlak bir saldırısıdır ki Türkleri Sarıbayırı’nın başlıca tepesi olan Conkbayırı’nın tek hâkimi kılmıştır. Herhangi bir tümen komutanının hareketlerinin, yalnız bir muharebenin değil, belki bir seferin ve hatta bir ulusun yazgısı üzerinde bu derece derin bir etkide bulunduğunu tarih nadiren kaydetmiştir.” Mustafa Kemal Çanakkale’de tarih sahnesine 25 Nisan 1915’te 19. Tümen Komutanı olarak çıkmıştır. Aynı tarihte Arıburnu’ndan çıkarma yapan İngiliz ve Anzak birlikleri Mustafa Kemal komutasındaki 19. Fırka tarafından durdurulmuştur. 25 Nisan sabahı durum şöyle idi: Düşman güçleri iki yerden çıkarma yapıyordu. İngilizler Seddülbahir, Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Kaba Tepe’nin kuzeyinden. Fransızlar Asya yakasına çıkarma yapıyorlardı. Kraliyet Bahriye Tümeni de Bolayır’da bulunmaktaydı. Mustafa Kemal ise o sabah Boğalı’da (Bigalı) idi. Mustafa Kemal birlikle İ rin bir bölümünü hızla Bigalı’dan harekete geçirerek Kocaçimentepe üzerinden Conkbayırı’na yöneltmiş ve düşmanı geri çekilmeye mecbur bırakmıştır. Kocaçimentepe ve Anafartalar, Mustafa Kemal tarafından savunulmuş ve ona “Anafartalar Kahramanı” unvanının verilmesine neden olmuştur. Gerçekten bütün Çanakkale tarihi o andan sonra değişmiştir. Bütün dünya Mustafa Kemal’i o andan sonra tanımıştır. Onun askere verdiği günlük emir şöyle idi: “Burada benimle beraber dövüşen her asker bilmelidir ki tek bir adım dahi gerilememek namus borcudur. Hepinize şunu hatırlatırım ki siz şimdi dinlenmek isterseniz, yurdumuz hiçbir zaman huzura kavuşamaz. Bütün silah arkadaşlarımızın bu düşüncede olduğuna ve düşmanı denize dökünceye kadar yorgunluk belirtisi göstermeyeceğine inanıyorum.” Çanakkale zaferi sonrasında İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Hamilton hükümetine şöyle diyecektir: “Türkler, bizi Conkbayırı’ndan atmak gerektiğini anladılar ve öyle yaptılar.” Bundan sonra yine 1915 yılı haziran ayında Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi. Görüyoruz ki Mustafa Kemal, Çanakkale’de doğan bir liderdir. O, askeri bir deha ve inandırıcı bir komutandır. Yaptığı eylemlerle askerlere örnek olmuş ve onları yaptıkları işin doğruluğuna inandırabildiği için de başarılı olmuştur. Çünkü o aynı zamanda sorumluluk almasını da bilen bir liderdir. 1915 yılında şöyle demiştir: “Sorumlulukta korkan komutanların hiçbir vakit gereken kararları veremediklerini, bunun sonucunda ise acı felaketler meydana geldiğini ben kendim çeşitli zamanlarda görmüşümdür.” Çanakkale Savaşları’ndan sonra Türk tarihinde yepyeni bir dönem açılmış, yepyeni bir devlet doğmuş, bununla beraber genç Türk Devleti de özlediği o eşsiz lidere kavuşmuştur. Nitekim Mustafa Kemal’in 15 Nisan 1923’te Eskişehirİzmit’te yaptığı konuşma bu bağlamda değerlendirilmelidir: “Bir ulus ne denli ilerlemiş ve olgunluğa erişmiş olursa olsun yol göstericilere ve rehberlere gereksinme duyacaktır. Bundan kaçınamaz. Bu yol göstericiliğin ve rehberliğin ulus içinde daha çok girişken ve girişimlerinde başarılı olmuş insanlarca yapılması gerekir. Geçmişte ve günümüzde olduğu gibi gelecekte de ulusumuzu refah ve mutluluğa ulaştıracak yollar için rehberlikte bulunmak ulusal ve vicdani görevimizdir.” İSTANBUL CUMOK ÇAĞIRIYOR İSTANBUL’U, TRAKYA’YI, MARMARA’YI BÜTÜN ANADOLU’YU 29 NİSAN 2007 PAZAR GÜNÜ SAAT 14.00’TE ÇAĞLAYAN MEYDANI’NA CUMHURİYET’E SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ İstanbul İletişim: 0537 871 82 34 0533 438 50 22 0542 652 15 00 0216 449 34 89 0532 204 80 29 0554 303 76 89 www.cumok.org CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle