Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Çankaya Köşkü’nde Olmak... Cumhuriyetimizin 84. yılını kutlarken, Çankaya Köşkü’ne Mustafa Kemal Atatürk’ün yerine geçecek kimsenin, Cumhuriyet devrimlerine bağlı, bu uğurda topluma önderlik yapabilecek, çağdaş dünya doğrultusunda toplumun ilerlemesi ve gelişmesi için çalışacak yapıda ve özellikerde olması en önemli beklentimizdir. PENCERE RTE’nin Hanımına Söylemediği Esrar?.. Recep Tayyip çok gerilimli!.. Gözleri bir öyle bakıyor, bir böyle bakıyor; ruh hali yüzüne yansıyor, RTE benliğindeki ikilemin çarmıhına gerilmiş gibi... Çankaya’ya kim çıkacak?.. Sorunun yanıtını tek kişi biliyor... Kim o?.. RTE!.. Ne diyor RTE: Karıma bile söylemedim... Bir Cumhurbaşkanı seçimi ki gizli, saklı, esrarlı, bilmece... Tek adamın iki dudağı arasından çıkacak Cumhurbaşkanı seçimi nasıl demokratik olabilir?.. ? Bizim medyamıza maşallah!.. Diyeceksiniz ki: Medya mı kaldı?. Parasal egemenlikle dinci iktidar baskısının ittifakı medyayı silip süpürdü... Yunan medyası bile “tehlikenin farkına varıp” işin içyüzünü kendine göre açıklarken bizimkiler suspus... Arkadaşımız Murat İlem’in çarpıcı haberi dünkü Cumhuriyet’in birinci sayfasında yayımlandı. Atina’da çıkan Kathimerini gazetesinin yazarı Georgios Maluhos, RTE’nin Köşk’e çıkması durumunda olacakları haber veriyor: “Böyle bir durumda Kemalist paşaların yerini, ilerde aşamalı olarak İslamcı paşalar alabilir...” Plan budur!.. ? Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı’na getirilmesinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in işlevi biliniyor... Van’daki bir savcı Büyükanıt’ı engellemek amacıyla uydurma bir suçlamayı bahane etmek girişimine geçmişti... Oyun kısa sürede ortaya çıktı... Tuzakların ne olduğunu sezen Sezer’in müdahalesiyle Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olabildi... Cumhurbaşkanlığı ‘Devlet’in doruk noktasıdır... Buraya tırmanacak bir ‘Takıyyeci’ Türkiye’nin ‘Ilımlı İslam Devleti’ olması yolunda, üniversitelerden yargıya, bürokrasideki yüksek görevlilerden orduya dek tüm atamalarda, Meclis’in çıkaracağı yasalarda söz sahibi olacaktır... ‘Takıyyeci’ Cumhurbaşkanı tam yedi yıl Çankaya’dan ‘İslamcı Devlet’ yatırımı yapacaktır... Yedi yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse tanıyamayacaktır. ? 4’te 1 azınlığın oylarıyla Meclis’in 3’te 2’sini ele geçiren Recep Tayyip gerilimli... Bir yandan diyor ki: Bu fırsat bir daha ele geçmez, Çankaya avcumun içinde, karar iki dudağımın arasında... Öte yandan kendi kendisine soruyor: Sakın bu işi yüzüme gözüme bulaştırmayayım?.. Tayyip Erdoğan, ikilem içinde.. Hem kendisini geriyor... Hem ülkenin siyasal yaşamını... ? Ülkenin büyük devlet kurumlarında, yüksek yargı organlarında, üniversitelerde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, ana muhalefet partisinde Tayyip Erdoğan’a güven yok!. 14 Nisan mitingi bu güvensizliğin halk boyutunu sergiledi... Tayyip Erdoğan veya saptayacağı kişi Çankaya’ya çıkarsa yedi yıl yedi kez 30 Ağustos’ta söz sahibi olacak... Amerika’nın desteklediği ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ için zamanı iyi kullanan sabırlı bir siyaset gerek... Prozelitizm MENEMEN olayından beri, “boğaz kesme”, yobazlığın en vahşi biçimi diye bilinir ve insanı insan yerine koymayışın son raddesi olarak algılanır. Koyun kesme gibi bir görüntüyü akla getirdiği için, insanoğlu, cinayet kurbanlığının bile “insanca” olmasını, hayvanca değil... Asıl hayvanlara benzeyişin insanın insanı öldürmesiyle ortaya çıktığını unutarak. Ölümün ya da öldürüşün biçimi ne olursa olsun. Ama, itiraf etmek gerekir ki, Malatya’daki Zirve Yayınevi İrtibat Bürosu denen yerde işlenen cinayetin böylesine geniş yankı bulması, cinayetin özünden çok biçimiyle ilgilidir. Bu tarz, Irak’taki “direnişçi” infazlarının da gösterdiği gibi, galiba, daha “medyatik” olmakta, failler verilmek istenen mesajın bu yolla daha etkili olacağına inanmaktadırlar. onunun özüne gelince, sorulması gereken sorular ister istemez zincirleme gidecektir. Prozelitizm, yani bir dini ya da mezhebi yayma, bir inancı olabildiğince çok kişiye benimsetme işi niçin bazı insanlara bir çeşit ödev, hatta ibadet gibi gelir? Cennet kapılarının açılması amacıyla daha fazla sevap kazanmak için mi? Üstelik, aynı amaç uğruna yapılabilecek bir yığın başka hayır işi varken? Eskiden “misyonerlik” denen uğraş, Afrika’nın balta girmez ormanlarının vahşileri arasında yaşamayı, sayısız güçlüğe katlanmayı gerektirdiği ve bir çeşit “uygarlık götürme” sayıldığı için daha hoş karşılanır, hatta takdir edilirdi. Peki, yeryüzünde artık yabanlık kalmadığına göre, hâlâ bazı insanlar uygar ülkelerden başka uygar ülkelere gidip kendi dinlerini yaymaya, din kitapları dağıtmaya, dindaş kazanmaya çalışmaktadırlar? Yoksa işin içinde iş mi vardır? Böyle sorular sorulmaya başlandı zaman, konu bir din mensuplarının kendi dinlerinden başka dinlere insan “ayırtılması”na tepki göstermesine yol açıyor, tepkiler de kuşkulanılan niyetler kadar çeşitli olabiliyor. Prozelitizmi yasaklamaya kadar gidişin nedeni de budur. öyle bir yasak yakın zamanlara kadar Türkiye’de vardı. Şimdi, öyle anlaşılıyor ki, AB’ye tam üye olma sevdası uğruna bundan da vazgeçilmiş ve “din özgürlüğü” adına bazı etkinliklere göz yumulmaya başlanmıştır. Daha doğrusu, dış ülkelerdeki vatandaşlara yönelik Türkiye’den kaynaklanan koyu dincilik girişimlerinin hoş görülmesine karşılık olarak Türkiye’de de prozelitizme göz yumma mutlaka ödenmesi gereken bir bedel sayılıyor. Sonuç, ortadadır. Prof. Dr. M. Şerefettin CANDA Mustafa Kemal Üni. Rektörü Hatay ndüstrileşmeyi kaçıran ve matbaayı almakta yaklaşık 300 yıl geç kalan Osmanlı Devleti, tüm çabalara karşın yıkılmaktan kurtulamamıştır. Onun yerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti ise büyük Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet Devrimleri ile çağdaş dünyayı geçme hedefini gerçekleştirmek için, büyük atılımlara girişmiştir. Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet devrimi doğrultusundaki tüm çalışmalar Türkiye’nin genç kuşaklarının, bu doğrultuda yetişmesini sağlamak, ulusal ve uluslararası alanda çağdaş dünya ile yarışacak, iletişim kuracak, yenilikler yapabilecek bir düzeyi tutturmak içindir. 1933 yılında, Cumhuriyetin 10. yılına ulaşılırken, İstanbul Darülfünunu’nun beklenen atılımı yapamaması, dünyadaki toplumsal gelişmelere ayak uyduramaması sonucu Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip öncülüğünde, üniversite devrimi yapılmıştır. Bu dönemde, Hitler Almanyası’ndan kaçan, çoğu Musevi asıllı bilim adamları, Türk üniversitelerinde görev almıştır. Günümüzdeki çağdaş üniversitelerimizin de temeli böylece büyük Atatürk’ün öncülüğünde bu dönemde atılmıştır. Tüm bu gelişmeler ve Cumhuriyet devrimleri, Türkiye’nin ilk ve kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde olmuştur. Çağdaş, laik, demokratik ve hukukun üstünlüğüne inanan cumhuriyetin kazanımları ve günümüzdeki başarılarının temelinde yatan asıl etkenler bu dünya görüşüdür. Çünkü büyük Atatürk “Yaşamda en gerçek mürşit (yol gösterici) bilimdir, fendir” demiştir. Bu nedenle günümüzde de, Cumhurbaşkanımız Sn. Ahmet Necdet Sezer’in görevini tamamlarken, 7 yıllık görev süresince E K B gösterdiği başarıları kutlamak görevimizdir. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü her şeyden üstün tutmuş, Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu olmuştur. Evrensel değerlere, bilime, hukuka ve insan haklarına saygılı davranmıştır. Ulusumuzun onuru, çağdaş ve aydınlık yarınları için savaşım vermiştir. Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı, devletin başıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk ulusunun birliğini temsil eder. Bu nedenle, yaklaşmakta olan yeni Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirlenecek adayların da belirli nitelikleri olmalıdır: a) Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil niteliği taşımalı, b) Ulusun çoğunluğunca benimsenen bir kimlik ve özellikte olmalı, c) Ulusal uzlaşma içinde seçilmelidir. d) Sözde değil, özde Atatürkçü olmalıdır. Anayasamız da, Cumhurbaşkanlığı için gerekli ölçütleri belirtmiştir: a) “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve koşulsuz egemenliğini korumak”, b) “Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve devrimlerine, laik Cumhuriyete bağlılık”, c) “Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünü taşımak”, d) “Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek”. Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı olacak bir kimsenin, yukarıdaki tanımlamada belirtilen görevleri yerine getirebilmesi için, taşıması gereken başlıca özellikler şunlardır: • Anayasamızda belirtilen bu ölçütleri içtenlikle benimsemiş olmak, • Yaşamı boyunca bu ilkeleri uygulamış ve topluma güven vermiş olmak, • “Alt kimliküst kimlik” söylemleri ile toplumu ayrıştırıcı tutum içinde olmamak, • Yargı bağımsızlığını savunmak, • Devletin ve ulusun bütünlüğünü savunmak, • Demokrasiyi, “amaçlanan başka bir düzene” ulaşmak için araç olarak görmemek, • Türkiye için, “İslam ülkesi” ya da “ılımlı İslam ülkesi” vb. açıklamalar yapmamak, • Anayasanın “laiklik ilkesini” tartışmaya açma çabaları karşısında, açıkça tavır almak. Cumhurbaşkanı anayasayı uygular. Ayrıca Cumhurbaşkanı hukukun üstünlüğünün sağlanması, demokrasinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin, laik cumhuriyetin korunması konusunda kesin olarak taraftır. Bu yolda “bütün gücü ile çalışmaya, bu ilkelere saldırı karşısında karşı koymaya, büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namus ve şerefi üzerine ant içmiştir.” Sonuç olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün ardılı olacak kimsenin, Atatürk ve Cumhuriyetin temel niteliklerini kapsayan ilke ve devrimleri korumak, bunlara bağlı kalmak, yüceltmek görevleri vardır, ayrıca laik cumhuriyetin bekçisi olacak nitelikte ve iradede olmalıdır. Bu ölçütler çerçevesinde, ulusu bütünüyle kucaklayacak bir saygın kişi üzerinde siyasi partilerin “uzlaşması”, güncel koşullar altında zorunludur. Bu uzlaşma olabildiğince geniş bir taban üzerinde olmalıdır. Sonuç olarak, Cumhuriyetimizin 84. yılını kutlarken, Çankaya Köşkü’ne Mustafa Kemal Atatürk’ün yerine geçecek kimsenin, Cumhuriyet devrimlerine bağlı, bu uğurda topluma önderlik yapabilecek, çağdaş dünya doğrultusunda toplumun ilerlemesi ve gelişmesi için çalışacak yapıda ve özellikerde olması en önemli beklentimizdir. Üniversitelerimizin, Türkiye’nin çağdaşlaşmasındaki önemi ve bilimin değeri yadsınamaz. Tüm bu nedenlerle, 11. Cumhurbaşkanımızı, uzlaşma ile seçelim, bilimin sesine kulak verelim, toplumun beklentilerine kulak verelim, çağdaşlaşma ve Atatürk’ün aydınlık yolunda, uygar dünyanın saygın bir toplumu olarak, hep birlikte ilerleyelim. Çünkü “Çankaya Köşkü’nde olmak, Mustafa Kemal’in yolunda olmaktır.” Mustafa Erdoğan’a Bak, AKP’yi Tanı Vural SAV AŞ Onursal Yargıtay C. Başsavcısı enelkurmay Başkanımız Yaşar Büyükanıt, 12/04/2007 günü yaptığı basın bilgilendirme toplantısında; “Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zaman G mumtazsoysal@gmail.com da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanıdır... Türk milletinin sahip olduğu Cumhuriyet’in temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sos yal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı ama sözde değil özde, bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inan cımı belirtmek istiyorum” demişti. Bir gün sonra, Nazlı Ilıcak şunları yazdı (Takvim Gazetesi, 13.04.2007): “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hâkimlik yapması için, T.C. Hükümeti, demokrasiye inanmış, derin hukuk bilgisine sahip bir kişiyi, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ı teklif etti... Bence Mustafa Erdoğan, Ali Fuat Başgil’den sonra Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli Anayasa Profesörüdür.” Aslında, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hâkimliğine aday olarak gösterilmesi bile, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, AKP hükümetini oluşturan bakanlardan hiçbirinin, cumhurbaşkanı seçilebilmek için, Genelkurmay Başkanımızın aradığı niteliklere uymadığının bir başka delilidir. “Birlik Vakfı”, XX. kuruluş yıldönümü dolayısıyla, 28.05.2005 tarihinde düzenlediği toplantı için, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’a, “Türkiye için ‘Demokratikleşme ve Sivilleşme’ Perspektifi” konulu bir tebliğ hazırlatmıştı. İşte bu tebliğden bazı bölümler: “Milli Güvenlik Kurulu’nun kaldırılması ve Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ve bu makama ‘üçlü kararname’yle atama yapılması gerekmektedir. Çünkü tecrübe gösteriyor ki, MGK anayasal bir kurul olarak var olduğu sürece, hukuki düzenleme ne olursa olsun, onun hükümetlerin üstünde bir ‘Demokles kılıcı’ gibi durması tümüyle engellenemez. Kurumsal tedbirlerle bir arada düşünülmesi gereken başka bir tanesi de, askerliğin zorunlu olmaktan çıkarılması ve gönüllülük esasına dayanan bir meslek haline getirilmesidir. Çünkü Türkiye’de ‘ordumillet’ mitinin devamlılığını sağlayan etkenlerden biri, askerliğin bir ‘vatan hizmeti’ olarak genel bir zorunluluk halinde bulunmasıdır. ...Anayasanın ‘Cumhuriyet’in Nitelikleri’ni belirleyen II. maddesinin de yeniden formüle edilmesi ve bu çerçevede ‘Atatürk Milliyetçiliği’ne yapılan vurgunun metinden çıkarılması demokratik çoğulculuk açısından şarttır. Buna bağlı olarak, kültürel, ideolojik ve dini çeşitliliği tanıyan ve bu gibi konularda devletin tarafsızlığını vurgulayan bir hükmün ayrı bir fıkra veya madde olarak anayasaya eklenmesine de ihtiyaç vardır. ...Bütün dinlerin, dini yorumların ve inançların serbestçe örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. ...Türkiye, anadili Türkçe olmayan vatandaşlarının kendi dillerinde öğrenim görme hakkını tanımamıştır. ...Anayasanın etnik vurgular taşıyan ‘Milliyetçilik’, ‘Atatürk Milliyetçiliği’, ‘Türk Devleti’ gibi ibarelerinin ve eğitim ve öğretim hakkını düzenleyen 42. maddesinin son fıkrasındaki ‘Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez’ hükmünün kaldırılması gerekir. ...Türkiye’de sivil örgütlenmeler İnkılâp Kanunları ile yasaklanmıştır. ...Ademi Merkeziyetçi bir idari reform sivilleşmek bakımından önemlidir. ...Medeni Kanun’un 101/4. maddesi hükmü şöyledir: ‘Cumhuriyetin anayasa ile belirlenen niteliklerine ve anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.’ Kişilere ‘şu veya bu grubu desteklemek için vakıf kuramazsın’ veya ‘devletin ideolojik tercihlerinden ayrılamazsın’ demek vakıf kavramı ile bağdaşmaz; çünkü vakıf sivil ve gönüllü bir faaliyettir...” Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hâkimliği’ne aday gösterenler ve onun adaylığını destekleyenler: “Biz de ‘milliyetçiyiz, Atatürkçüyüz, devletimizin üniter yapısına bağlıyız’” iddiasında bulunma hakkını yitirmişlerdir. Ben, “Mustafa Erdoğan’a bak, AKP’yi tanı” demekle yetiniyorum. DOSYA NO: 2007/512 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins miktar ve kıymetleri yazılı mal satışa çıkartılmıştır. Karar gereğince satışın; Yenisahra, Fatih Cd. No: 96 Kadıköy adresinde açık artırma ile yapılmasına, Iveco Daily turbo uzun şase, 2001 model, beyaz, ticari 34 TU 8308 plakalı panelvan Muhammen Bedeli: 22.000,00 YTL Birinci satışın 09.05.2007 Çarşamba S.11:00 11:10 arasında yapılmasına, Satış günü muhammen kıymetin %60’nı karşılaması, varsa rüçhanlı alacaklıların alacağını karşılaması halinde en çok artırana satışın yapılmasına, böyle bir bedelle istekli çıkmaması halinde satışın ikinci güne ertelenmesine, İkinci satışın 14.05.2007 Pazartesi S.11:00 11:10 arasında yapılmasına, Şu kadar ki; vasıtaların tahmin edilen kıymetlerinin %40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rühçanlı alacakların alacağı toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme masraflarının geçmesinin şart olduğunun mahcuzların satış bedelinin üzerinden %X KDV’nin ihale alıcısından alınmasına ayrıca damga vergisinin teslim masrafının alıcısına ait olacağının, aynından doğan birikmiş vergi borçlarının satış bedelinden ödeneceğinin OGS, Tellaliye harcının ve Trafik para cezasının ihale alıcısından alınacağının, masrafı verildiğinde, PTT ile suretinin gönderileceğinin bilinmesi, daha fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile dairemize başvurmaları ilan olunur.16.04.2007 (Basın: 20324) KADIKÖY 7. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKUL AÇIK ARTIRMA İLANI CUMHURİYET 02 CMYK