Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 NİSAN 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 15 Gül, Erdoğan’ın arkasındaymış... “Önüne geçecek değil ya!” “CAMİDE önce yan yana saf tuttular, birlikte namaz kıldılar. Sonra namaz kıldıkları seccade üzerinde karşılıklı oturdular, el sıkıştılar. Daha sonra biri cebinden cüzdanını çıkarttı ve paralarını verdi, öteki paraları aldı cebine koydu. Biri soydu; biri soyuldu.” Uğur Mumcu’dan sonra unutulmaya yüz tutan araştırmacı gazeteciliğin güzel bir örneğini sergiliyor Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan kitabı “Şef”te. Aykut, her sayfası belgeye dayanan kitabında “Yimpaş’la kurulan para diktatörlüğü”nü, özelinde “yeşil sermaye”nin dolandırıcılığını ortaya çıkartıyor: “Yasal düzenlemelerin dışında kurallarını kendilerinin koyduğu bir sistem yarattılar. Kurdukları şirketlerin yaşayabilmesi için gereken para, şirketlerin temsilcileri olan ve BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Cenaze Zehra Top: “Dindar cumhurbaşkanı, laik cumhuriyetin cenaze namazında imamlık yapacak!” Ya ğ m u r E k i m Şef çoğunluğu yurtdışında yerleşik kişiler tarafından yüksek kâr payı güvencesi verilerek toplandı. Paraların listesi ve hesapları şirketlerin yetkililerince tutuldu, saklandı. Ne sermaye piyasalarında ne de finans sistemlerinde geçerli bir kayıt düzenleri vardı... Yüksek kar payı ve iş beklentisiyle yatırımda bulunan binlerce kişinin birikimleri ‘faizsiz kazanç’ söylemiyle uçtu, gitti. Adı, ‘yeşil sermaye’ydi. Parayı veren ise ‘yeşil sermaye’ mağduru.” Dikkat ederseniz, bu Başbakan “yeşil sermaye”ye tek laf etmiyor fakat “yeşil sermaye mağdurları”na çok kızıyor; “Parayı verirken bana mı sordunuz” diyor; “yeşil kataloglar”daki Erdoğan Köşk yolunda yalnız kalmış. Hep öyle değil miydi? Orantısız Ali Özdemir: “Buğday ambarındaki tavuklar, iki koyun ve 1.85 boy. Bazılarının beyni ile boyu orantılı olmuyor.” fotoğrafını gösterenlere de “Bana sormadan koymuşlar” diyor. Aykut Küçükkaya ise Necmettin Erbakan’dan Recep Tayyip Erdoğan’a, Yozgat’tan Avrupa’ya, Amerika’dan Avustralya’ya uzanan “yeşil saadet zinciri”nin halkalarını büyük bir ustalıkla tek tek çözüyor. Aykut Küçükkaya, Yimpaş Holding’in patronu Dursun Uyar’ın 25 yıl boyunca attığı hemen her adımı belgeliyor ve bugüne geliyor: “Türkiye’de adaletin dişlileri yavaş çalışırken, Uyar ve adamları boş durmadı. Her zaman dinci partilere yakın oldular. En son AKP iktidarıyla birlikte Yimpaş’ın eski yöneticileri bakan, milletvekili, belediye başkanı, il başkanı oldu.” Bu arada kitaba adını veren “Şef”in Dursun Uyar olduğunu belirtelim. Her iktidar dönemine göre “Büyük Şef”i ise siz bulacaksınız! Kırmızı Cumartesi Geçen cumartesi, Ankara kırmızıya boyandı. Bütün evler bayraklandı, bütün sokaklar yürüyüş yapanlarca renklendi. İnsan kokusu vardı Ankara sokaklarında... Laik Cumhuriyet’e sahip çıktı Cumhuriyet’in çocukları. Öncülüğünü kim yaptı? ADD etrafında 200 kadar dernek. Sosyologlarca sivil itaatsizlikti bu yürüyüş. Cumhuriyet’in kurucu partisi ve diğer Cumhuriyetçi partiler ise sütre gerisine saklanmış omuzdan ateş ediyorlardı. Dünyanın her tarafında (demokrasiyle yönetilenlerde tabii ki) siyasal partiler, iktidar aracı olarak kullanılır. Sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri, bu siyasi partiler etrafında örgütlenir ve o partilerin arkasından yürür. Bizde tam tornistan.. siyasi partiler derneklerin arkasından yürüyor. AKP ve R. T. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engellemek maksadıyla yapılan bu miting siyasi partilerimiz öncülüğünde yapılamaz mıydı? Partilerin namlı liderlerinden kimi torunuyla, kimi eşiyle mitinge gitti. Acaba orada onlara soran olmadı mı: “Hayrola payidar?” Hani CHP, Türk aydınlarının öncülüğünde, ezilmişlerin, horlanmışların, gadre uğramışların partisi idi. Hani, kimsesizlerin kimsesi CHP olacaktı? Bugün gelinen nokta; CHP kimsesiz kalmış, meydanlarda kendine kimse arar durumuna düşmüştür. ??? Siyasi partiler toplumların önüne geçer, ona öncülük eder. Kitlelere takılıp, kitle kuyrukçuluğu yapmak CHP’ye yakışır mı? Eskiden karakola düşenleri CHP korur kollardı. Şimdi CHP karakollara sığınmıştır. Parlamento dışındaki DSP bir hafta evvel 100150 bin insanla bu mitingi yapmıştı. CHP çağrısıyla kaç kişi toplanır, çok merak ediyorum... Derneklerin arkasına saklanmak CHP’yi, CHP’lileri hiç rahatsız etmiyor mu?.. Türkiye’deki seçmenin yüzde 75’i R. T. Erdoğan’a karşı. Geri kalanın yüzde 10’u da R. T. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemiyor (zira oradan ve ondan geçinir hale gelmişler ve de kısmet kuşunu kaçırmak istemiyorlar). İsteyenler yüzde 15. O da AKP’de yeni piyango arayanlar. Ankara’da hareketlenen sokak bir, bilemedin iki milyon insan seli. Ne istiyorlar? Tayyip Bey cumhurbaşkanı olmasın. İyi! Kim olsun? Bilmiyorlar. Hedefi belli olmayan kitle gösterileri hep hüsranla bitmiştir. Hemen oraya sandık koyup, anket ya da mini seçim yaptırsan; bölük pörçük 40 aday çıkar. Bu yürüyüş iyi oldu. Oturan toplum, yürümeyi öğrendi. Umut ediyorum ki, yarın da beğenmedikleri konularda yürüyüş eylerler. Yürümek iyi de.. sonuçlandırmak daha iyidir. Fransa’da kamyoncular 40 gün yürüdüler. Haklarını alana kadar. Mısır’da ekmek zammını protesto için tam 8 gün yürümüşler. Beğenmediğimiz Mısır halkı, zammı geri çektirmiştir. Allahın bu gününe şükürler olsun ki Türk halkı da yürüdü! R. T. Erdoğan aday olursa haftaya da Kızılay’da mı yürüyeceğiz? ??? Ukrayna’da, Gürcistan’da, Kırgızistan’da da daha dün yürüyüşler yapılmıştı. Her yürüyüşün önünde bir siyasi parti vardı. Ve onlar parlamentoya yürümüştü. Bizimkiler nereye yürüyor? Anıtkabir’e. Mustafa Kemal’i mi protesto ediyorsunuz? Yoksa Anıtkabir ağlama duvarı mı?.. Ne olacak sonunda? Biz yürüdük n’apalım mı diyeceğiz!.. R. T. Erdoğan cumhurbaşkanı olursa her cumartesi yürüyüş mü yapacağız? A büyük liderler.. size soruyorum: Nereye yürümeliyiz? SESSİZ SEDASIZ (!) Polis bastı, genç çocuklar kesti SON birkaç gün içinde Meclis Başkanı Bülent Arınç, yeni seçilecek cumhurbaşkanının dindar bir kişi olacağını söylemedi mi? Denizli Vali Yardımcısı Mustafa Güney, “Dünya Hazreti Muhammet gibi bir lider istiyor” demedi mi? Ankara’da her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda dünya çocuklarının dans ettiği Atatürk Spor Salonu bu yıl Kuran okuma şölenine tahsis edilmedi mi? Samsun’da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na denk gelecek şekilde ilköğretim okulları arasında “Hazreti Peygamber’de Çocuk Sevgisi” konulu kompozisyon yarışması düzenlenmedi mi? İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki Birinci Türkiye İklim Değişikliği Kongresi’ne “Kuran’da Suya Verilen Önem” ve “Sular ve Bitkilerin İlahi Düzeni” başlıklı tebliğler sunulmadı mı? Sunuldu. Söylendi. Dendi. Edildi. Düzenlendi. Yapıldı. O halde... Malatya’da bir tarikat yurdunda barınan beş genç çocuğun, Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar yayımladığı için daha önce polis tarafından basılmış bir yayınevini basarak, ellerini ve ayaklarını bağladığı, ağızlarını kapattığı üç kişiyi boğazlarını keserek öldürmesine niye şaşırıyorsunuz? Hiç utanmadan, arlanmadan ve hangi yüzle “Olay bir vahşet” diyorsunuz? Daha durun... Bunlar, ektiğiniz tohumların turfandası; mevsimi gelince sizin de kafanızı kesecekler! Fark Eren Çep: “Beş kızla yakalanan Berlusconi, yakın dostuna dört hatun fark attı!” Suç Gülhan Elmas: “Ekşi Sözlük, Adnan Hoca’nın başvurusu nedeniyle kapatılıyormuş. Türkiye’de artık tarikat kurmak değil tarikatlar hakkında yazmak suç!” Kafası Karışıklar İçin SÖNMEZ TARGAN Salt cumhuriyet tarihinin demiyorum, Türkiye yakın tarihinin katılımı en yüksek ve o ölçüde coşkulu “açık hava toplantısı” 14 Nisan günü Ankara’da gerçekleşti. Bunun değerlendirmesine yazımın ileriki bölümlerinde değineceğim. Ama beni bu yazıyı yazmaya iten gerçek neden bu değil!.. Gerek bu toplantının öncesi ve gerekse sonrası, değişik kesimlerden o denli çok soruya hedef olundu ki bu soruları ve yanıtlarını kamuoyuyla da paylaşmanın ayrı bir ödev olduğu düşüncesiyle bu yazıyı yazmanın gerekliliği kanısına vardım. Toplantı öncesi sorulanlar özellikle şu noktada yoğunlaşıyordu: “Mitinge katılacak mısın?”, “Niçin katılıyorsun?!..” Önce bir şeyi çok açık ve yürekli bir biçimde belirtmek gerekir. Bir toplantı ya da etkinliğe ister kişisel olarak, ister örgütsel olarak katılmak için verilecek kararın temelini o çalışmanın amacı ve hedefi belirlemelidir. Amaç ve hedefte birleşiliyorsa, artık tartışılması gereken bunlar değil, bu eylemin içinin nasıl doldurulacağı ve zenginleştirileceği olmalıdır. Etkinliğe önderlik eden kadroların tümü senin gibi düşünmeyebilir. Ama katılarak, yönlendirmenin geriye götürülmemesine katkı koymaya çalışmak asıl ödev olmalıdır. Buna en tipik örneği yine tarihten vermek gerekirse; Çarlık Rusyası’nda 1905 yılında yaşanan Kanlı Pazar olayı anımsanmalıdır. Bir provokatör olduğu ve Kanlı Pazar diye anılacak olayların hazırlayıcısı olarak tarihe geçen Papaz Georgi Gapon’un bu niteliğini bilmelerine karşın Bolşevikler bu eyleme katılmış ve hatta Çar II. Nikolay’ın Petersburg’daki Kışlık Sarayı’nın önündeki katliamda en fazla can veren kesim de Bolşevikler olmuştu. Dolayısıyla siyasal erk için yapılan savaşımlarla, toplumun ortak paydası olan konularda verilen savaşımları aynı kefeye koyarak tartmak, çoğu kez yanıltıcı olur. Ve nitekim, kimi kişi ve kuruluşlar, “Bizim orada bir arada olamayacağımız kuruluşlar var” gerekçesiyle yanılgıya düşmekle kalmamış, tarih önünde altından kalkamayacakları bir tartışmanın içine sürüklenmişlerdir. Şimdi gelelim ‘Ankara Açık Hava Toplantısı’nın niteliğine. Ankara toplantısının hedefi, başta ABD olmak üzere emperyalist dizge, amacı ise emperyalizmin Türkiye’deki en güçlü ayağını oluşturan irtica yuvaları ve bunun siyasal erkteki temsilcisi AKP hükümetine toplumsal bir tepkinin örgütlenmesiyle sınırlıydı. Başka bir deyişle, burada herhangi bir partinin ya da siyasal grubun kendi özgün talebi değil, toplumun bütününün, yukarıdaki hedef ve amaç doğrultusunda tepkilerinin dışavurumunun yaşam bulmasıydı önemli olan. Bu soru ve yanıtları tersinden okumak da olası. “Siz emperyalizme karşı değil misiniz?” “Siz irticaya karşı değil misiniz?” Şimdi yanıt sırası toplantıya katılanların. Hiç sağa sola yalpa yapmadan bu iki soruya net ve açık yanıt getiremeyenler, gerekçeleri ne olursa olsun gerek emperyalizmle, gerekse onun ülkedeki işbirlikçisi konumunda olan irtica ve siyasal varlığıyla örtülü bir biçimde de olsa bağlaşma içinde bulunuyorsunuz demektir. ‘Ankara Açık Hava Toplantısı’nın toplumsal tabanının sınıfsal bileşkesine gelince; büyük tekelci ve işbirlikçi sermaye dışında en geniş sınıf ve katmanlardan oluşmaktaydı. İşçiler, memurlar, esnaf ve zanaatkârlar, aydınlar, bilim insanları ve akademisyenler, köylüler, çiftçi ve küçük üreticiler. Gençler ve her yaştan kadınlar ise göze çarpan en geniş tabanı oluşturuyorlardı. Bu coşkulu kitlenin siyasal ortak paydası ise antiemperyalist yurtsever bir çizgide buluşuyordu. Yurtseverliği kendi siyasal ekseninde Mevlana semahı gibi dönmekte görenlerin, böylesi geniş bir toplumsal uyuşmada yer almalarına, kendileri için politik bir üstünlük ya da avantaj sağlamalarına elbette olanak yoktu. Ankara toplantısına katılmak istemeyenlerin ya da bu konuda eleştiri getirenlerin sarıldıkları gerekçelerden biri de “bu etkinliği örgütleyenlerin gerisinde askerlerin olduğu” biçimindeydi. Bu gerekçeye de birkaç yönüyle yanıt vermek istiyorum. Birincisi, bu etkinliğe, hiçbir asker tarafından açık ya da örtülü olarak bir telkin bile almadan sorumluluğunu taşıdığım 68’liler Birliği Vakfı flaması altında, örgütsel olarak katıldık. Tersine, düzenleme aşamasında katıldığımız ortak kurullarda görüşlerimizi özgürce dile getirdik. İkincisi, böyle bir düzenlemenin gerisinde askerler olduğunu varsaysak bile, şayet askerler 1 milyonun üstünde yurttaşı alanlara taşıyabiliyorsa o askeri kutlamak gerekir! Çünkü, anımsanırsa, bir yığın sendika ve meslek kuruluşu ile sivil toplum kuruluşları ortaklaşa düzenledikleri ve topluma mal olmuş 1 Mayıs gösterilerine son yıllarda 50 bin kişi bile toplayamıyorlarsa Ankara toplantısına katılmayı eleştirmek değil, dersler çıkartmak gerekir diye düşünmekteyim. Toplantı sonrası, bir zamanlar Sovyetler Birliği’nden onaylı bilimsel sosyalist bir partinin kadın kuruluşlarında çalışmış bir hanım arkadaşın telefonda, “Askerin içinde olduğu bir mitingde olmaktan utanç duyarım” saldırısına, “100 yıllık siyasal geleneği olan bir partiyi, Sovyetler’in yıkılmasıyla bir gecede çöplüğe atarken utanmadınız da, bundan mı utandınız?. Pes doğrusu, yüzsüzlüğün bu denlisine de...” demekle yetinebildim. Özetle, son yılların siyasal ve toplumsal devinmeleri içinde tarih yazacak bir etkinlik gerçekleşmiş ve her yönüyle başarıyla noktalanmıştır. Önemli olan ilerisi için tüm toplum kesimlerinin kendisine bundan gerekli dersleri çıkarmasıdır. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Nisan www.mumtazarikan.com İZMİR 11. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI 2006/9210 E. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci arttırma 04/05/2007 günü saat 13:3013:40’ta “İhsan Çakmaz Yediemin İcra DeposuKazım Dirik Mah., 364/10 sk., Kazım Bey İş merkezi, Kimyacılar Sitesi Bornova/İzmir” adresinde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin % 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 09/05/2007 günü aynı yer ve saatte 2. arttırmanın yapılarak satılacağı, şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin % 40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden K.D.V.’nin (araç için %1, ticari plaka/hat için %18) alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği,fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla Dairemize başvurmaları ilan olunur. MUHAMMEN KIYMETİ 20.000,00 YTL 280.000,00 YTL +............................ 300.000,00 YTL. ADEDİ 1 1 CİNSİ (Mahiyeti ve önemli nitelikleri) 35 T 6657 plakalı 2006 model Hyundai marka. Accent Era 1.6 CWT model. NLHCN41CP6Z007611 şasi nolu G4ED67001435 motor nolu araç, yedek lastik var, teyp var. Ticari plaka/hat değeri (Alsancak Mercure Taksi durağında çalışır) (Basın: 20345) SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Büyük bir yapının zen 1 gin biçimde 2 süslenmiş anıtsal kapı 3 sı... Bir cet 4 vel türü. 2/ 5 Doğu Kara 6 deniz dağla7 rının yüksek kesimlerinde 8 yaygın geçici 9 kırsal yerleş1 2 3 4 5 6 7 8 9 me tipi... Argoda bi 1 D E S T E G Ü L lip bilmeden her ko 2 E C E S Ü N E K nuya atlayan kişiye 3 D E S T A N K İ verilen ad. 3/ Bir ge 4 E V EME N K minin, başka bir ge 5 B İ S E B E D İ miye ya da iskeleye 6 A T E Ş A S O R değecek biçimde 7 B R E İ K İ İ yanaşması... Eski 8 A R A K L A M A K dilde su. 4/ Mısır fi 9 A K İ N İ Ş ravunlarının mezarlarına verilen ad. 5/ Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde bir kaplıca... İş hacmi. 6/ Lantan elementinin simgesi... Kuzeybatı Kafkasya’da yaşayan bir halk. 7/ İçyüz... Eski dilde ayak. 8/ Deyim... Çam, ardıç, ladin gibi ağaçların iğne gibi ince yaprakları. 9/ Hayvanlara vurulan damga... Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İnternette, aynı amaçlı web sitelerini tek bir adreste toplayan site... Tellür elementinin simgesi. 2/ En küçük izci kuruluşu... Tatlı sularda yaşayan bir balık. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Avrupa Birliği’nin kısa yazılışı. 4/ Kakao ve bisküviyle yapılan bir tür pasta. 5/ “Eserler, yapıtlar” anlamında eski sözcük... Artvin’in Yusufeli ilçesinde, Türkiye’nin en yüksek rakımlı şelalesi. 6/ Bir nota... Atılgan, gözü pek. 7/ Adıl... Panama’nın plaka imi. 8/ Anlatım, ifade... Dolu, çok. 9/ Genişlik... Doğu Karadeniz’de yetişen, salatası, yemeği ve turşusu yapılan bir bitki. BULMACA CUMHURİYET 15 K