18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 NİSAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İstanbul Devlet Opera ve Balesi, epik yapıt ‘İstanbul’u yarın ve 12 Nisan günü saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde izleyiciyle buluşturacak. ‘GECEGEZENLER’ PROJESİ 15 İstanbul Bienali, sanatı sokağa taşıyor Kültür Servisi 10. Uluslararası İstanbul Bienali, “Gecegezenler” projesiyle güncel sanatı İstanbul sokaklarına taşıyor. 10. Uluslararası İstanbul Bienali’nin gece programında yer alan projelerden biri olan “Gecegezenler” projesi, Uluslararası İstanbul Bienali’nin açık olduğu sekiz hafta boyunca sergi mekânlarının kapanış saatinden sonra başlayacak ve gece boyunca sokakta gösterilecek videolardan oluşan özel bir etkinlik olacak. Katılımın halka açık ve ücretsiz olacağı gösterimler kentin farklı noktalarında düzenlenecek. Video çalışmaları, küratör Hou Hanru’nun davet ettiği, Övül Durmuşoğlu, Marcus Graf, Borga Kantürk, Pelin Uran ve Adnan Yıldız’dan oluşan genç bir küratör ekibi tarafından seçilecek. Üreticiizleyici olarak katılan ve “söyleyecek sözü olan” herkesin videolarını paylaşabileceği projeye 1 Haziran 2007 Cuma gününe kadar katılımlar devam edecek. “Gecegezenler” projesinin başvuru formlarına www.iksv.org/bienal adresinden ulaşılabilir. ‘İstanbul’ dev kadrosuyla sahnede Kültür Servisi İstanbul Devlet Opera ve Balesi, epik yapıt ‘İstanbul’u yarın ve 12 Nisan günü saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde izleyiciyle buluşturacak. Bale, opera, tiyatro, müzik, resim, heykel, sinema gibi sanat dallarının özgün bir bireşimi olan yapıtın Libretto, yönetim ve koreografisi Hülya Aksular’a ait. Müziği Serkan Alkan’ın imzasını taşıyan ‘İstanbul’, yaklaşık 400 kişilik dev bir kadroyla sahneleniyor. Bizans’tan Osmanlı’ya, Cumhuriyete kadar İstanbul’un dünü ve bugününün sergilendiği yapıtta Serkan Alkan’ın özgün müziğine Münir Nurettin Selçuk’un bestesi ‘Aziz İstanbul’ ve Sezen Aksu’nun yorumuyla Onno Tunç’un bestesi ‘Tenna’ da eşlik ediyor. Orkestrayı Elşad Bagırov’un, koroyu Gökçen Koray’ın yönettiği; ışık tasarımı Ahmet Defne, kostüm tasarımı Serdar Başbuğ, dekor tasarımı ise Behçet Malikler imzalı yapıta, ressam İsmail Acar’ın özel olarak hazırladığı resimleri de büyük bir zenginlik katıyor.Yapıtın Ayasofya avlusunda başlayan ilk bölümünden İstanbul görüntülerinin akacağı son bölümüne kadar dev boyutlu dekor tasarımıyla resim sanatının birleşimi izleyicilere görsel bir şölen sunuyor. Gerçek ve düş arasında bir sergi Kültür Servisi Ressam Fikri Cantürk’ün son dönem akrilik çalışmaları Ankara’daki Galeri Soyut’ta 24 Nisan’a dek sanatseverlerle buluşuyor. Cantürk’ün yapıtları, “zamanzaman dışı kavramları, ölçülü fantezi, masum erotizm içeren renkli mekânları parçalayıp büyüsel bir atmosfere dönüştürüyor’’. Sanatçının yapıtları değerlendirilirken, imgelemini ya da düşlemin sınırlarını zorlayan bir içerik oluşturduğu ve yapıtlarını, gerçekçilik ile düşlemin özgür boyutlarıyla bezediği belirtiliyor. Kaya Özsezgin, Cantürk’ün sanatına ilişkin düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Kadınlar ve çiçekler üzerine fanteziler’ başlığı altında toplayabileceğimiz Fikri Cantürk’ün resim dünyası, düşsel mutluluk temaları, özgürlük, sevgi ve bağlılık gibi evrensel mesajları yansıtmaya yöneliktir.” (0 312 438 86 70) Cantürk’ün son dönem akrilik çalışmaları Ankara’da. Keskin’in şiirleri yalın ve samimi ARİF DAMAR art/2007’yi ve bu ayı da kapsayan dergi ve gazetelerden: Agos, M Akatalpa, Afrodisyas Sanat, Ardıç Kuşu, Aşkin e hali, BH, Berfin Bahar, Denizsuyu Kâsesi, Dize, Esmer, Evrensel Kültür, Hayal, H. Gösteri, Karalama, İle, Kitaplık, Kum, Mavi Yaren, Merdivenşiir, Mühür, Patika, Radikal gazetesi, Sanat Cephesi, Sözcükler, Şiirce, Tavır, Üç Nokta, Ünlem, Varlık, Yasakmeyve, Yazılıkaya ve Yeni Harman’da çıkan şiirleri okudum, inceledim. Ve Radikal gazetesinin 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde Kültür/Sanat sayfasında yer alan şiirlerden Birhan Keskin’in “Depozit” adlı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. Bu sayfada: Enis Batur’un, Cahit Koytak’ın, Kâmil Eşfak Berki’nin, Mehmet Taner’in birer ve Sina Akyol’un iki şiiri yer almış. Gazeteden öğrendiğimize göre tümü yeni, daha önce yayımlanmamış şiirler. Okurlardan anımsayanlar olacaktır: Enis Batur, Mehmet Taner ve Sina Aksoy Ayın Şairi olarak seçildiler. Birhan Keskin dergilerde çok az görülen bir şair. Şiirleriyle ilgili hemen hemen hiçbir bilgim yoktu maalesef. Bundan birkaç ay önce kendisiyle tanıştım. Ona 2002’de yayımlanan toplu şiirlerim: “Külliyen Red”i gönderdim. O da bana, eksik olmasın, bütün kitaplarını gönderdi. Şiirlerini okurken uğradığım büyük şaşkınlığı anlatamam. Bu kadar önemli, usta bir şairi nasıl oldu da bugünlere kadar ıskalamışım. Bir yandan da büyük bir mutluluk ve sevinç yaşadım. Hani büyük şairimiz Orhan Veli “Gemliğe doğru/Denizi göreceksin/Sakın şaşırma” PORTRE / BİRHAN KESKİN İÜEF Sosyoloji Bölümü’nde eğitimini tamamlamasının ardından TRT’de danışmanlık ve yayınevlerinde editörlük yaptı. İbrahim Kiras’la birlikte Geniş Zamanlar ve Hasan Öztoprak, İrfan Yıldız ve Osman Çakmakçı’yla birikte Göçebe dergilerini çıkardı. İlk şiiri 1984’te Yeryüzü Konukları (tek sayı) yayımlandı. Şiir Atı, Fanatik, Düşler, Yedi İklim, Geniş Zamanlar, Sombahar, Göçebe, kitap lık ve Kaşgar dergilerinde şiirleri yayımlandı. Şiir kitapları arasında ‘Delilirikler’(1991), ‘Bakarsın Üzgün Dönerim’ (1994), ‘Cinayet Kışı + İki Mektup (1996), ‘Lak Tablet’ + (Yolcunun Siyah Bavulu) (1985) sayılabilir. demişti ya, işte öyle. Yeni ve korkunç bir güzellik keşfetmiştim geç de olsa. O gün bugün kitaplarını elimden düşürmüyorum. Şiirleri üç bin yıldan beri zamanın eskitemediği Lesbos’lu Sappho’yu yaşatan nasıl şiirinin yalın ve “samimi” olmasıysa, Birhan Keskin’in şiirleri de yalın ve samimi. Süssüz, şairanelikten uzak. Nâzım Hikmet ustamızın Bedrettin Destanı yayımlandığı zaman gelmiş geçmiş eleştirmenlerin içinde şiirden en iyi anlayan Nurullah Ataç “destan”ı bütünüyle beğenmesine karşın, şu dizeleri kötüler ve en çabuk eskiyecek olan bölüm olduğunu söyler: “Dağ başlarının/Kalın sesli sipahileri/Güneşin boynunu vurup/Kanını göle akıttılar”. Bence şu dizeler de kötüdür, çünkü şairanedir: “Satırı çaldı cellât/Çıplak boyunlar yarıldı nar gibi/Yeşil bir daldan düşen elmalar gibi/Birbiri ardınca düştü başlar.” Büyük usta, daha sonraki yazdıklarında bundan kaçınmıştır. Şiirsellikle şairaneliği birbirine karıştırmamalıdır şair ya da okur. Birhan Keskin’in şiirleri sadece şiirseldir. Lâle Müldür’ün beğenisine inanırım, değer veririm. Ahmet Güntan’ın şiirini önemsiyor. Tıpkı Birhan Keskin gibi onun şiirine yabancıyım, iyi bilmiyorum. YKY’den çıkan kitapları tükenmiş, alıp okuyamadım. Yeni basımlarını dört gözle bekliyorum. Umarım o da beni şaşırtır, bir yeni güzellik daha keşfetmiş olurum. Benim mutluluğumu oluşturan, böyle sade şeyler. Tabii bir de doğanın güzellikleri. Birhan bir şiirinde bir denizkulağını anlatıyor. Yakın tanıdıklarım bilirler o deniz kabuklarına ne denli düşkün olduğumu. Sevdiklerime, onları toplar dağıtırım En büyük ve en güzelleri Bozcaada/Tenedos’tadır. Bu yazımı orada geçireceğim. DEPOZİT Ben size bunu okkadar açık söylemişken.. Sonsuzluk, bilmiyoruz ki, belki de Şefkatli bir şeydir, ne bileceksiniz Taş karışmıştır dilime de çoktan bağışlayın. Ağrım geçer, nehirler üstüme akar üstüme UmDumDu. Bu dünyada, Bazen benim sanırım bazen hiçkimsem yok. Uzun uzun, karıştırarak, onu bunu, bilirsiniz Zaman sıkıntılılar için hiç geçmeyen şeydir. Bana uzak diyarların taşlarını topladığınızda Teşekkür edemedim size bir ara bağışlayın. Ben o topladığınız tüm taşların baş ağrısıyım. Çok eskimiş bendeki ve bir okkadar katı Uzun uzun oturdum bugün dediğime bakmayın Siz bana yine de güzel bir şey anlatın. Benim bir kalmışlığım durmuşluğum vardır zaten Bir taş nasıl ağrır bir katılıkta, Bu dünyada isteyip verememek nedir, benden anlayın. Birhan Keskin 10 Nisan 1928 ‘LAİKLİK GÜNÜ’nün 79. Yılını Kutluyoruz Bilindiği gibi 79 yıl önce bugün, 10 Nisan 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, anayasanın ikinci maddesindeki “Türkiye Devleti’nin dini, Dini İslamdır” hükmünü, laik, çağdaş bir Cumhuriyet yönetimi için gereksiz olduğuna karar vererek anayasamızdan çıkarmış, böylece 1923 Devrimi’nin laik yapısına gölge düşürecek yasal engel de anayasadan uzaklaştırılmıştı. Ne yazık ki, Türkiye’nin laik ve çağdaş bir ülke olmasına karşı çıkanlar tarafından, son yıllarda sabırla adım adım yürütülen bir program gereği, 1923 Devrimi’nin özünü vurgulayan tarihsel günler, anma bir yana, unutturulmaya çalışılıyor. İç barışı tehdit eden bu girişimlere karşı, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan “Laiklik İlkesi”ni içine sindirmiş, bir yaşam biçimi haline getirmiş yurttaşlara, demokratik kitle örgütlerine önemli ve anlamlı görevler düşmekte... Günümüz Türkiyesi’nin durumu bu görevin bir an önce yerine getirilmesini gerektirmektedir. İstanbul Kız Liseliler adına Birnur Özümert CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle