18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Ölümsüz Öykü’ Kenan Işık’ın sahne uyarlaması ve yorumuyla Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde AYNA ADNAN BİNYAZAR Düş, fantezi ve gerçek... “Ölümsüz Öykü” Fatih Özgüven’in akıcı Türkçesiyle dilimize çevirdiği bir Karen Blixen yapıtı. 1958’de yayımlanan “Anecdotes of Destiny” (Kader Anekdotları) adlı kitabında yer alan beş öyküden biri. 1968’de, Orson Welles tarafından Fransa’da televizyon filmi olarak çekilmiş ve Jeanne Moreau, Roger Coggio, Fernando Rey gibi isimlerin yanı sıra kendisi de rol almış bu filmde. Eleştirmenler, “Yurttaş Kane” düzeyini yakalayamamış olsa da Welles’in en etkileyici çalışmaları arasında değerlendiriyorlar “Ölümsüz Öykü”yü... Karen Blixen, yaşamında ve yapıtlarında öykünün önemli bir yeri olduğunu vurgularken “Öykü anlatmaya insanları mutlu etmek ve aynı zamanda onları düşünmeye zorlamak için başladım” der. Kimi kez anlattığı öykü gerçektir, Afrika’daki yaşamı gibi. Kimi kez ise değildir, “Ölümsüz Öykü”de olduğu gibi ama, hepsi de yaşamla yoğrulan, insanı iç dünyası ile hesaplaşmaya iten öykülerdir. Düş, fantezi ve gerçek Blixen’in anlatılarında buluşur. Mitler, masallar, dinsel kitaplarda yer alan doğaüstü olaylar onun yaşamıyla bütünleşen öyküler olmuştur ölümüne dek. Doğduğu, yetiştiği, kök saldığı iklimler, hayatındaki sıra dışı açılımlar, zengin hayal gücü, çok yönlü bir eğitim ve sağlam gözlem yeteneği, Blixen’in yapıtlarına farklı bir boyut kazandırır kuşkusuz. “Ölümsüz Öykü” Kenan Işık’ın sahne uyarlaması ve yorumuyla Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde oynanıyor. Sezonun dikkat çeken ve de özenle kotarılmış olan çalışmalarından biri. Yönetmen, belki de Karen Blixen’i simgeleyen ‘Öykücü’ ile oyun kahramanları arasında kurduğu dengede, anlatıyı ön planda değerlendiriyor. Tiyatroya ilişkin göndermeleri, göstergeleri sözün gücünü vurgulayan öğeler olarak belirleniyor. Oyun ve öykü arasındaki ince çizgide ki bu çizgi hep aşılır‘Öykücü’nün (Tomris İncer) yalın, güçlü, zarif, mesafeli duruşu ve sesi seyirciyi kavraya Okur Duyarlığı Köşe yazarlığı, kürsüde ders vermeye benzemez. “Köşe”, düşüncelerin özgürce tartışıldığı, boyutlandırıldığı bir forum gibi algılanmalıdır. Kürsü tartışma götürmez çünkü. Orada hoşgörüye de yer yoktur. Kendini otorite sayan kişi, beyni ışıkla donatması gereken bilgiyi silah gibi kullanır. Forum ise, otorite kurmak isteyenin üstündeki örtüyü çekip alır üstünden. ??? 12 Mart sonrasının Türkİslam sentezcisi profesörlerinden biri, soluğu ferahlayınca şunları yazabilmişti: “Okul, belli kıymetleri genç nesillere telkin eden bir yerdir. Mümkün değil okulda tartışma havasının olması... Bir defa öğretmenin durumu, bir nevi diktatör veya cemaate yukarıdan tesir eden bir rahip gibidir.” Bu sözler, ulemayı otorite sayan anlayışın nerelerde köklendiğini anlatmaya yetiyor. Öğretenle öğrenen arasında bilgi etkileşimi kurulmadıkça, demokrasinin toplumsal yayılımını köstekleyen otorite her koşulda ağırlığını duyuracaktır. Bu donmuş beyinler, yıllarca öğrenciye kan kusturmuştur. ??? Köşe yazarı, kendini kürsüde var sayıp ahkâm kesemez. O, ancak forumun etkin bir üyesi olabilir. İnternet ağının dünyanın bir ucundan öbür ucuna yayıldığı çağımızda, köşe yazarı ile okuru arasında etkileşim yoğunlaşmış, ayrı bir düşünsel yakınlık doğmuştur. Bu yazımda, imzasını Yunus olarak atan bir okurumla aramızdaki yazışmadan örnekler aktararak bunun nasıl gerçekleştiğini yansıtmak istiyorum. “Ayna” köşesinde iki hafta önce yayımlanan “Sibel’in Gerçeği” başlıklı yazımla ilgili olarak, değerli okurum Yunus Bey’den şöyle bir ileti geldi: “Bugünkü (13.03.07) gazetede Max Frisch’in sözü eksik olmuş sanırım. Çok eskilerde Cumhuriyet gazetesinden öğrendiğim kadarıyla şöyle olmalıydı: ‘Biz işgücü istedik, insan geldi’. Yoksa ‘İşçi beklerken insan geldi’ sözü anlamsız değil mi!” İletisinden birkaç dakika sonra onu şöyle yanıtladım: “Yunus Bey, uyarınıza teşekkür ederim. Kuşkusuz, sözün ‘İşçi beklerken insan geldi’ biçimi de anlamsız değil; ‘işçi’ kavramının ‘işgücü’nü de içerdiğini düşünerek öyle yazmış olmalıyım. Ama hakkınız var, aslı ne ise onu yazmak en doğrusudur. ‘Bellek yanılır’ derler ya, ben belleğimde kalanı yazarak bir ölçüde yanılgıya düşmüş oldum. Hatta, sanırım ‘İşgücü istedik’ değil de, ‘İşgücü bekledik’ olacak. Arayıp Almanca aslını bulacağım. (...) Gerekli düzeltmeyi de hemen yapacağım. Böylece ‘okur’un yanılmaz belleği, sizin uyarınızla bir kez daha kanıtlanmış oluyor.” ??? Yunus Bey’in yanıtı gecikmedi: “Kısa zamanda yanıt verdiğiniz ve kısmen de olsa hak verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Siz yorulmayın diye Almanca aslını gönderiyorum: Wir wolten Arbeitskräfte und es kamen Menschen (İşgücü istedik, insan geldi), Max Frisch.” Bununla yetinmemiş, internet adresini vermiş. Ayrıca, yazıyı uzatacağından buraya alamadığım daha kapsamlı bir tümce de eklemiş. ??? Cumhuriyet okurunun farklılığı işte burada... Hem duyarlı, hem özenli. Gerçeği, doğruyu bulmanın yolunda. Konunun aslını öğrenmeye emek veriyor. Yazarı aydınlatacak temel kaynaklar gösteriyor. Öğrendiğini kendine saklamıyor, paylaşıyor. Çok söze gerek duymadan, somut örneklere ulaşıyor. Bunu gösterişten uzak, hoşgörüyle yapıyor. Böylesine erdemli bir okur ayakta alkışlanmaz mı?.. [email protected] enan Işık, belki de Karen Blixen’i simgeleyen ‘Öykücü’ ile oyun kahramanları arasında kurduğu dengede, anlatıyı ön planda değerlendiriyor. Tiyatroya ilişkin göndermeleri, sözün gücünü vurgulayan öğeler olarak belirliyor. K ÖYKÜNÜN GÜCÜ rak anlatının içine çekiyor. Anlatı ve oyun arasındaki gelgit bir bellek hesaplaşmasına ve ruhsal ve fiziksel çöküşe, ölüme kadar uzanıyor. Oyunda, ‘Öykücü’ (ve de bu rolde çok başarılı bir performans sunan Tomris İncer) anlatıcı olmanın ötesinde sahne resimlerini yorumlayan kişidir de. ELİŞKİLER Güç ve iktidar bir öyküyü gerçeğe dönüştürerek yok edebilir mi? Bu süreçte kurulacak oyunun kişileri kendi yaşamlarıyla, bellekleriyle nasıl bir hesaplaşma içine girerler? “Ölümsüz Öykü” insanın arzuları, ihtirasları ve varlığındaki ikilemler üzerine odaklanır. Bir sömürgede (Kanton) acımasız yöntemlerle elde edilen parasal güç o kişiye sonsuz özgürlükler tanıyabilir mi? Yaşlı ve kudretli Mr. Clay (Erhan Abir) kendi öyküsünü yaratabilecek midir? İktidarını öykü içinde kurabilecek midir? Ya da öykü onu kendi içinde eriterek yok mu edecektir? İnsanı ve onun yaşamla yüzleşmesini, çelişkilerini, inançlarını, yadsımalarını, direnişini, zaaflarını, arayışını irdeler “Ölümsüz Öykü”. Yönetmen, bu çelişkileri vurgularken Nurullah Tuncer’in gotik ve minimali buluşturan dekoru, Fatih Mehmet Haroğlu’nun atmosferle uyum sağlayan donuk ve koyu tonlar taşıyan ışık tasarımı ve Canan Göknil’in kostümlerindeki çarpıcı çizgileri öykünün estetik ve de yer yer erotik denebilecek özellikleriyle örtüşür. Zamansal kaymalar, yaşananlardüşlergerçekler, içe dönüşler, bellekle hesaplaşmalar “Ölümsüz Öykü”nün birbirinden ayrı dünyalara ait kişileri arasında kurulan ilişkileri yönlendirir. Yaşlı zengin, dinlediği öyküyü gerçeğe dönüştürmek arzusuyla yanıp tutuşurken sanki bir anlamda gençliğini satın almak ister. Bu süreçte yolu Ç genç ve güzel Virgine’nin (Pelin Budak) dramı ile kesişir. Tayfa Paul (Mehmet Atak) ise ihtiraslı zenginin iplerini elinde tuttuğu bir kukla olmayı reddeder. Öyküyü anlatmayacak ve belki de “Fırtına”daki denizci gibi yeni fırtınalarla kucaklaşacaktır denizde. Bernardine De Saint Pierre’in “Paul ve Virginie” romanına bir göndermedir iki gencin kısacık ilişkisi. Oyunda, Yahudi muhasebeci Elisama Lewinsky (Eraslan Sağlam) bir dönüşüm yaşar. Hayata karşı duyduğu aldırmazlık öykünün içine girdikçe genç adamı sorgulayan, gözlemleyen, algılayan ve insan onurunun varlığına inanan bir duruş noktasına getirir. Eraslan Sağlam, bu gelişmeyi adım adım yansıtır. Tayfa’nın bıraktığı deniz kabuğunu kulağına götürdüğü ve kabuğun içinden gelen denizin sesini dinlemeye başladığı andan itibaren yakalar o güne dek anlamını bile bilmediği huzuru... “Ölümsüz Öykü” etkileyici bir çalışma. Seyirciyi belki zorlayan ama aynı zamanda da onu öykünün, oyunun içine çeken çok yönlü, sağlam bir yapım... Genç virtüozun büyük başarısı gururlandırdı ANMA (1954 . . . .) Gördüğü ilk su birikintisine, okyanus diyebilecek kadar karşılıksızdı yüreği. NESRİN ULAŞ ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ ve ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME VAKFI TÜRKİYEMİZİN ÇAĞDAŞLAŞMA SÜRECİNDE LAİKLİK 17.30 – 18.00 Kayıt 18.00 – Açılış, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı Bale Gösterisi: Pera Güzel Sanatlar Bale Bölümü Sanatçıları Koreograf: Daniela Bojkova Okuma Tiyatrosu: “Çağdaşlaşma Sürecinde Laiklik” Gülsün Kaya, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Işık Yenersu, Halit Ergenç, Rutkay Aziz Müzik Dinletisi: Akademi Klarnet Ensemble E. Burcu Kamacı, Ebru Sonakın, Kıvanç Fındıklı, Sezgin Unan, Feza Çetin Laiklik Neden Türkiye İçin Bu Denli Önemli? Nuran Direk, Türkiye Felsefe Kurumu Günün Değerlendirilmesi, Prof. Türkel Minibaş, ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Müzik Dinletisi: ÇYDD Fatih Şubesi Çağdaş Müzik Topluluğu Yöneten: Muhammet Kart Kapanış, Prof. Dr. Türkan Saylan, ÇYDD Genel Başkanı Tarih: 10 Nisan 2007 Salı Saat: 17.30 20.00 Yer: İTÜ Mustafa Kemal Amfisi Tel: (212) 252 44 33 Pbx Fax: (212) 252 65 95 [email protected] Giriş serbesttir. Kültür Servisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı Lisans 1. sınıf öğrencilerinden tenor Fuat Kılıç Aslan, Bulgaristan’ın Sofya kentinde bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Ulusla rarası Genç Virtüozlar Yarışması”nda birinci oldu. Yarışmada Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı Korrepetisyon Öğretim Üyesi piyanist Rayna Popova’nın eşlik ettiği Fuat Kılıç Aslan, şan çalışmalarını Opera Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Ece İdil ile sürdürmekte ve bu sanat yılı sonu 28 Mayıs’ta, Opera Anasanat Dalı’nın Konservatuvar Orkestrası eşliğinde Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da, Sahne Dersi Öğretim Üyesi Doç. Yekta Kara’nın sahneye koyacağı ve orkestrayı Şef. Arş. Gör. Erdem Çöloğlu’nun yöneteceği, O. Nicolai’nin “Windsor’un Şen Kadınları” operasında başrol oynayacak. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDE BUGÜN ? EMEK’te 11.00’de “Tekrar”, 13.30’da “Sihirli Flüt”, 16.00’da “Yarım Ay”, 19.00’da “Edie”, 21.30’da “Yaz Yağmuru”(Gala). (0212 293 84 39) ? YENİ MELEK’te 11.00’de “Çinliler Geliyor”, 13.30’da “Miras”, 16.00’da “Eve Dönüş”, 19.00’da “Düşmek”, 21.30’da “Medea”. (0212 244 97 00) ? ATLAS’ta 11.00’de “İsimsiz Kahramanlar”, 13.30’da “Benim Güzel İdaho’m”, 16.00’da “Yaz Sarayı”, 19.00’da “Kurak Mevsim”, 21.30’da “Madeinusa”.(0212 252 85 76) ? SİNEPOP’ta 11.00’de “Frank Gehry’nin Çizimleri” ,13.30’da “Çingeneler: Kıvrım Kıvrım Yollar”, 16.00’da “Daima”, 19.00’da “Büyük Satış”, 21.30’da “İran: Bir Sinema Devrimi”. (0212 251 11 76) ? BEYOĞLU’nda 11.00’de “Suyun Rengi”, 13.30’da “Mevlana”, 16.00’da “Filmlerde Kaybolan Sesler...+ Lorel&Hardi Mektepte”, 19.00’da “İyi Seneler”, 21.30’da “İlk Aşk”. (0212 251 32 40) ? REXX’te 11.00’de “Bu Arada”, 13.30’da “Görünmez Çocuklar”, 16.00’da “Şahinler ve Serçeler”, 19.00’da “Cheech”, 21.30’da “Yerdeniz Öyküleri”. (0216 336 01 12) YILMAZ ŞAHİN T.C. YÜKSEKÖĞRETİM KURULU ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME MERKEZİ BAŞKANLIĞINDAN DUYURU MESLEK YÜKSEKOKULLARI İLE AÇIKÖĞRETİM ÖNLİSANS PROGRAMLARI MEZUNLARINDAN LİSANS ÖĞRENİMİNE DİKEY GEÇİŞ SINAYINA (DGS) KATILMAK İSTEYENLERİN DİKKATİNE 1) Meslek Yüksekokulları ile Açıköğretim Önlisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Dikey Geçiş Sınavı (DGS) 15 Temmuz 2007 tarihinde Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Niğde, Sakarya, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Van ve Zonguldak illeri ile Lefkoşa’da yapılacaktır. 2) 2007DGS’ye; a) Meslek yüksekokulları ve açıköğretim önlisans programlarından mezun olmuş olanlar ile son sınıfta olup da staj dışındaki mezuniyet şartlarını yerine getirmiş olanlar, b) Aynı önlisans alanından, en çok üç kez DGS’ye girmemiş olanlar (Adaylar dikey geçiş için yapılacak sınavlara aynı önlisans alanından en çok üç kez girebilirler), c) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) meslek yüksekokullarının son sınıf öğrencileri ve mezunları, ülkemizde meslek yüksekokulu adını taşımayan fakat bir mesleğe hazırlayan önlisans programlarından mezun olan ve aynı koşullarda yurtdışından mezun olup denkliği kabul edilenler, d) Özel yetenek sınavı ile öğrenci alan lisans programlarına dikey geçiş yapmak isteyenler başvurabilirler. 3) Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlahiyat Lisans Tamamlama (İLİTAM) Programına yerleştirme Ankara Üniversitesi tarafından adayların DGS puanlarına göre yapılacağından, bu programa başvuracak adayların da DGS’ye girmeleri zorunludur. Bu programa başvuracak adaylar 2007DGS’ye, en çok üç kez DGS’ye girme koşulu aranmaksızın girebilirler. 4) 2007DGS’ye başvurma işlemleri 16 Nisan 2007 tarihinde başlayacak ve 25 Nisan 2007 tarihinde sona erecektir. 5) Bu sınavda adaylara lisans öğrenimindeki başarıda etkili olan sayısal ve sözel içerikli akıl yürütme (muhakeme) becerilerinin ölçülmesine yönelik bir yetenek testi uygulanacaktır. Test sayısal ve sözel bölümlerden oluşmaktadır. 6) Yerleştirme işlemi merkezi olarak, adayların DGS puanları, tercihleri ve yükseköğretim programlarının kontenjan ve koşullan göz önünde tutularak bilgisayarla yapılacaktır. 7) 20062007 öğretim yılında mezun olabilecek durumda olan meslek yüksekokulu öğrencileri kendi meslek yüksekokulu müdürlüklerinden, Açıköğretim Fakültesi (AÖF) önlisans programlarından mezun olabilecek durumda olanlar kendi AÖF bürolarından, mezun durumda bulunan adaylar ise herhangi bir meslek yüksekokulundan, AÖF bürosundan veya ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticiliğinden DGS Kılavuzu ve Başvurma Belgesinden oluşan başvuru evrakını 2,00 YTL karşılığında alacaklar ve kılavuzda belirtilen kurallara uygun olarak doldurdukları Başvurma Belgesini, 50,00 YTL olan sınav ücretini bankaya yatırdıklarını gösteren banka dekontu ile birlikte başvuru evrakını aldıkları yere teslim edeceklerdir. Başvuru belgeleri teslim edilirken 3,00 YTL olan Başvuru Hizmeti Ücreti de adaylar tarafından ödenecektir. 8) Başvurma Belgesinde TC uyruklu adayların TC Kimlik Numarası sorulmaktadır. Nüfus cüzdanında TC Kimlik Numarası bulunmayan adayların başvuru tarihinden önce bu numarayı öğrenmeleri yararlarına olacaktır. Basın: 15200 YENİ KUŞAK TİYATRO Akbank Sanat’ta ‘Aşk Delisi’ Kültür Servisi Akbank Yeni Kuşak Tiyatro’nun kurulduğu 2004 2005 tiyatro mevsiminde sahnelediği ‘Aşk Delisi’ bügünden başlayarak yeniden izleyiciyle buluşuyor. Oyun bugün, 17 Nisan, 20 Nisan, 24 Nisan günleri saat 20.00’de izlenebilir. Dünya tiyatro repertuvarının seçkin örneklerinden olan ve Sam Shepard imzalı oyunun yönetmenliğini, aynı zamanda Türkçeye çeviren Mehmet Ergen yapıyor. Aşk Delisi’nde rol alan oyuncular ise Serhat Tutumluer (Eddie), Esra Bezen Bilgin (May), Cengiz Bozkurt (Martin), Melih Düzenli (Yaşlı Adam). Oyunun dekor kostüm tasarımı Naz Erayda’ya, müziği Mor ve Ötesi’ne, ses tasarımı Emre Ergen’e, ışık tasarımı Yakup Çartık’a ait. (0 212 252 35 00) Yönetmen Luigi Comencini öldü ? LONDRA (BBC) İtalya’nın önde gelen sinema yönetmenlerinden Luigi Comencini 90 yaşında uzun süren rahatsızlığına yenilerek yaşama veda etti. Savaş sonrası dönemin önemli sinemacılarından biri olarak adlandırılan Comencini’nin ölmesinin ardından, sanat çevresinde “Bir büyük usta, unutulmaz bir sinema yönetmenini kaybettik’’ yorumu yapıldı. Comencini, yönettiği çocuk filmleriyle de büyük başarı elde etmişti. Bunlardan biri, çocuk klasiği Pinokyo uyarlamasıydı. Redd konseri BağKur karnemi kaybettim. Hükümsüzdür ZUHAL TOPRAK ? Kültür Servisi Redd, 19 Nisan saat 21.30’da Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde konser verecek. Topluluk, güçlü, canlı yorumu ve kendisine özgü şarkı sözleri ve tınısı ile dikkat çekiyor. (0 212 244 25 58) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle