18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 2007 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr AB Komisyonu yeni Ankara Temsilcisi Marc Pierini’den hükümete mesajlar: Ben yaptım demekle olmaz SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Yıllardır AB kapısında bekleyen Türkiye iyice horlanmaya başlıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye’nin AB’yle ilişkilerinin 50 yıl sonra daha yakınlaşacağını düşünüyor. 2004’te büyük bir istekle Roma Zirvesi’ne davet edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, geçen hafta Berlin’de yapılan AB’nin 50. yıl kutlamalarında yok. Oysa Roma Zirvesi dönüşü davul zurnalar çalmış, Başbakanımızı Avrupa fatihi olarak karşılamış, düğün bayram etmiştik. KKTC’ye uygulanan ekonomik izolasyonların kaldırılmasından ses yok. Sadece “Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek için AB’nin çok çalıştığı” söyleniyor. Türkiye’de bu hava eserken Avrupa Komisyonu’nun üç ay kadar önce Ankara’ya atadığı temsilcisi Büyükelçi Marc Pierini İstanbul’a geliyor. Dünya Gazetesi ve Okan Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “AB ve Türkiye” konulu toplantıya konuşmacı olarak katılıyor. Bu toplantı öncesinde benimle de özel bir sohbet yapıyor. Pierini aslında AvrupaAkdeniz Ortaklığı’nın mimarlarından ve bu bölgeyi çok iyi tanıyor. Bölgeyle ilgili kitapları da var. Türk kültürüne de hiç yabancı olmadığı, hatta Türk sanat musikisinden çok hoşlandığı biliniyor. Ancak sohbetimizin süresinin son derece kısa ve sınırlı olması nedeniyle bırakın Akdeniz ve Türk kültürünü, ona ilgisini gündeme getirmeyi, öbür sorularımın yarısını bile sorma fırsatım olmuyor. Pierini’yle bir başka sefere çok daha uzun konuşmak dileğini dile getirerek vedalaşıyoruz. Tren raydan çıkmadı Başbakan Tayyip Erdoğan birkaç gün önce AB’ye sert bir çıkış yaparak, “Biz kimseden sadaka istemiyoruz. Biz haklarımızı istiyoruz. AB’nin Türkiye hakkında olumsuz düşünceleri varsa açık açık söylesin. Biz de yolumuza devam edelim” dedi. Sizce Erdoğan’ın bu çıkışının anlamı nedir? PIERINI Ben diplomatik misyonun başındaki bir insan olarak Başbakan’ın sözlerini yorumlayamam. Türkiye’yle AB arasındaki müzakerelerin ‘ Türkiye’yle müzakere süreci tabii ki inişli çıkışlı olacak. Bundan korkmamak gerek. ’ güçlüklerle dolu olduğunu biliyorum. Ama yine de müzakereler canlı olarak sürüyor. Evet, müzakere sürecinde inişler çıkışlar oluyor. Bu tür müzakerelerde bu inişler ve çıkışlar daha da olacak. Çünkü bu türden müzakereler Türkiye dahil bütün aday ülkelerde değişimi de gerektiriyor. Türkiye için bu daha karmaşık bir sorun halini alıyor. Çünkü Türkiye çok büyük bir ülke. Üstelik toplumun gurur ve haysiyet duygusu çok güçlü. Ne zaman bir pürüz çıksa acaba müzakereler kesiliyor mu, gibi bir kaygı da oluşuyor... Ama galiba şu aşamada tren kazasına mı uğradık? Tren Bu realite de o günün duyguları ve düşüncelerine bağlı oluyor. Çekinceler bugünün işi değil Beş yıl öncesine baktığımız zaman AKP Hükümeti iktidara gelene kadar AB Türkiye’nin tam üyeliğini canı gönülden ister gibiydi. Sonraları nedense hava soğudu. Bunun nedeni nedir, sizce? PIERINI Her zaman Türkiye’nin tam üyeliğiyle ilgili çekinceler vardı. Bakın, biz 27 tane demokratik ülkeden oluşan bir grubuz. Kimilerinin birinin adaylığına karşı olumsuz düşünceleri olduğu gibi, öbürlerinin de olumlu düşünceleri iyi olduğunu düşünebilirsiniz. Ama ben bundan hiç de emin değilim. Belki de AKP Hükümeti işin başında “AB artık bizi alıyor” gibi büyük bir şov mu yaptı? PIERINI Bilemiyorum. Olabilir. Ben burada olmadığım için bir şey söyleyemem. Bakın, izlenimler konusunda çok dikkatli olun. Esas ve önemli olan AB Bakanlar Konseyi ve Türk Hükümeti’nin alacağı kararlardır. Türk Hükümeti’nin yapılacak spesifik reformları spesifik bir takvimle belirleyen bir yol haritası var. Bu arada, son kamuoyu yoklamaları Türk toplumu içinde AB’ye olan desteğin gittikçe düştüğünü gösteriyor. Buna ne edilmişti. O dönemde daha Avrupa Bakanlar Konseyi üyeleri sayısı da altıydı. İspanya’nın üyeliği beş yıl süreyle ertelenmişti. Bakanlar Konseyi 12 kişi olduğunda üç yıl süreyle üyeliği ertelenen aday ülkeler vardı. Ama bugün dünya 1015 yıl öncesine kıyasla çok daha karmaşık koşullar içinde. Biliyorum, bütün bunlar insanların sinirlerini geriyor; tepkiler uyandırıyor. Bütün bu yenilikler hem AB hem de Türkiye’deki kamuoyunu ve politikacıların kafalarını karıştırıyor; sinirlerini geriyor. Algılamaları değiştrmek zor Acaba AB kamuoyu genişlemenin ne anlama geldiğini bilmiyor mu? Bilgilendirme ve iletişim eksikliği mi var AB’de? PIERINI Şundan eminim, algılamalar arasında çok geniş farklar, hatta uçurumlar var. Hükümetle bugünden çok farklı olacak olan yarının Türkiye’si her zaman konuşuluyor. Bu birinci uçurum. Dolayısıyla hükümetin dışında aydınlar, akademisyenler, iş çevreleri herkesle konuşmak lazım. Biliyorsunuz, algılamalar bugünden yarına değişmez. Çok zaman alır. O nedenle bunun üzerinde çok çalışmalıyız. Almanya Başbakanı Angela Merkel de garip bir açıklama yaparak 50 yıl sonra Türkiye’nin AB’ye daha yakınlaşabileceğini söyledi. Türkiye’yle AB arasında müzakereler devam ederken acaba Merkel bu sözlerle ne demek istedi? Acaba AB’de bir kesim Türkiye’yle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak mı istiyor? PIERINI Kimin ne yapmayı amaçladığını bilemiyorum. Ama önemli olan müzakerelerin sürmesidir. Bundan sonra bilin ki daha da fazla güçlüklerle karşılaşacaksınız. Türkiye’den daha fazla reform yapılması istenecek. Çünkü bu AB aday ülkelerinin yerine getirmeleri gereken yükümlülüklerdir. Bir de yakında Türkiye’de seçimler yapılacak. Bu da iç siyaset tartışmalarında rol oynayacak. Ama bütün bunlar son derece normal gelişmeler. AB’nin 27 üye ülkesine bir bakın. Her dört ya da beş yılda bir seçimlere gidiyorlar. Her dört ya da beş yılda bir bu ülkelerde siyasetçiler, seçmenler seçimlere hazırlanıyor. Her zaman tartışmalar, siyasi çekişmeler olacaktır. Bu tartışmalardan korkmayın. ‘ İngiltere’nin AET’ye üyeliği iki kez veto edilmiş, İspanya’nın üyeliği de beş yıl geciktirilmişti. ’ P raydan çıktı mı? PIERINI Hadi canım. Olur mu? Bu saçmalık. Bu hafta yeni bir başlık açıyoruz; sekizincisi olan girişimcilik politikaları başlığı. Dolayısıyla tren kazasına uğramadık. Üstelik bu yıl müzakerelerde, son 15 ayda aldığımız yoldan çok daha fazla gelişme kaydettik. O nedenle müzakerelerin tekniklerine çok dikkat etmeniz lazımdır. Dediğim gibi, müzakereler güç geçiyor ama devam ediyor. Bir de tabii kimilerinin duyguları ve düşünceleri de öne çıkıyor. Bir gün birisi diyor ki şunu şunu istiyoruz. Ertesi gün, yok, yok o değil, şunlar şunlar olmalı gibi fikirler ortaya atılıyor. Ama esas olan AB Bakanlar Konseyi’nin kararının ne olduğudur. Karar müzakerelerin açılmasıydı. Peki, “Olmadı, ara verelim” kararı çıksa ne olur? PIERINI Hayır, müzakereler açık. Devam ediyor. 11 Aralık’ta alınan karar müzakereleri daha sağlam bir temele oturtmayı amaçlıyordu. O nedenle hedef ve müzakerelerin realiteleri arasında bir ayrım yapmak çok önemlidir. O R T R E diyeceksiniz? PIERINI Biliyorum. Bu son derece doğal bir durum. Her yerde bu oluyor. Başlangıçta ciddi bir destek veriliyor. Herkes heyecanlı. Ama iş gerçeklerle yüzleşmeye gelince durum değişiyor. Bu konuda şunlar yapılmalı, şu konuda şu bedel daha yüksek ödenmeli konusuna gelince insanlar tepki veriyorlar. Ayrıca kamuoyunun ruh hali siyasi açıklamalardan da etkileniyor. Bunu da anlayabiliyorum. Ama her zaman soğukkanlı olmak lazımdır. Yalnız, kamuoyunda AB’nin Türkiye’den, öbür aday ülkelerden istemediği koşulları da dayatmaya başladığı kuşkuları var. Kriter sayılmayan kriterler önümüze getiriliyor, duyguları hâkim. Bu da sizce halk arasındaki desteği düşürmez mi? PIERINI Türk kamuoyunda böyle bir tartışma olduğunu biliyorum. Ama sanıyorum dünya bugün birkaç yıl öncesine kıyasla çok daha karmaşık koşullar içinde. Şunu da hatırlatmakta yarar görüyorum: 1960’lar ve 1970’lerin başında İngiltere’nin üyeliği iki kez veto MARC PIERINI Fransa, Marsilya doğumlu. AixenProvence Üniversitesi’nden ekonomi dalında yüksek lisans derecesine sahip. 197981 arası Avrupa Komisyonu üyesi Claude Cheysson’un danışmanlığını yaptı. Washington’da üstlendiği görevinin ardından 198991 yılları arasında Avrupa Komisyonu Akdeniz Havzası Sorumlusu Abel Matutes’in danışmanlığını üstlendi. 1990’lı yılların ortalarında yeni oluşmaya başlayan AvrupaAkdeniz Ortaklığı’nın ilk koordinatörlüğünü yürüttü. Tunus ve Libya’da delegasyon başkanlığı görevlerinde bulundu. Kasım 2006’da Avrupa Komisyonu Ankara Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer’in süresini doldurmasıyla Aralık 2006’da Avrupa Komisyonu Ankara Temsilcisi oldu. olacaktır. Esas olan AB Bakanlar Konseyi’nin kararıdır. Siz havanın beş yıl önce daha ‘ Ne zaman bir pürüz çıksa Türkiye’de acaba müzakereler kesiliyor mu, kaygısı oluşuyor. ’ Yarının Türkiyesi çok farklı olacak ‘ AB’nin Kıbrıs sorununu BM’siz kendi başına çözmesi hiçbir zaman söz konusu olmadı. Hep AB’nin Türkiye’ye olan tavrından konuştuk. Peki, acaba Türkiye ve Türk halkı AB’ye tam üyeliğe hazır mı? Bunu içselleştirmeyi başardılar mı? PIERINI Sanıyorum, ben Türk halkının bütün bu gelişmelerden düş kırıklığı duymasını anlayabiliyorum. Yapılan açıklamalar, gönderilmeyen davetiyelerin nasıl duygular uyandırdığını düşünebiliyorum. Yalnız benim soğukkanlılıkla gördüğüm ve değerlendirdiğim bir gerçek var: Bu ülke, halkını eğitmek, bilgilendirmek amacıyla çok hızlı biçimde reformlar yapıyor; ileriye doğru gidiyor. Bugünden, yarının Türkiye’sinin çok farklı olacağını görebiliyorum. Türkiye’nin ciddi bir değişim kapasitesi var. Bir kere, bunu yapmak zorundasınız, ikinci olarak bunu yapabilme hızınız ve üçüncü olarak da bunu öbür tarafa nasıl duyurduğunuz önemlidir. Komisyona değil, AB kamuoyuna nasıl duyurduğunuz ve anlattığınızdır önemli olan nokta. AB’nin bölünmüş bir Kıbrıs’ın sadece bir tarafını, o da Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunmadan üye aldığını biliyoruz. Oysa AB’nin, bütün aday ülkelerine komşularıyla ya da varsa kendi içişlerindeki sorunları çözmelerinden sonra tam üye olabileceklerini şart koştuğunu da biliyoruz. Kıbrıs’taki bu durum AB kriterleriyle ne kadar uyuşuyor? PIERINI Kıbrıs’taki çok katmanlı bir konu. Bunların bir kısmı AB üyeliğiyle ilgili. Ek Protokol bunlardan birisi. Kıbrıs AB’ye tam üye olmuştur. Dolayısıyla halihazırdaki bu duruma uyum göstermelisiniz. Bu öbür üye ülkeler için de geçerli. Öbür konu Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik kalkınmasıdır. AB olarak bu konu üzerinde çalışıyoruz. Yani izolasyonların kaldırılması konusunu da ele alıyor musunuz? PIERINI Burada sekiz konu var. Ticari regülasyonlar ve benzer konular ele alınıyor. Kıbrıs konusunda bir de küresel çözüm var ki onun da adresi BM’dir. AB’nin Kıbrıs sorununu hiçbir zaman kendi başına çözmesi beklenmedi. Kıbrıs esas olarak BM’nin konusudur. AB’nin amacı BM’nin çalışmalarına katkıda bulunmaktır. Bu çok parçalı bir bulmaca gibi. Bütün parçaları doğru biçimde yerli yerine oturtmak zorundasınız. Ama soruna bir çözümün gerektiği de açıktır. ’ CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle