23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER Şimdi de ‘İslam dünyasındaki değişimin’ önderliğine soyunan cemaat konferans düzenleyecek DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Hangi ‘Ortak Vizyon’? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül şu anda, Washington’daki meslektaşı Rice’ın davetlisi olarak altı günlük bir gezi için ABD’de bulunuyor. Bakan Gül ABD’ye hareketinden önce yaptığı konuşmada, bir zamanlar pek revaçta olan, ama son günlerde hiç telaffuz edilmeyen “stratejik ortaklık” deyimini hiç ağzına almadı, yalnızca “ortak vizyon”dan söz etti. Kanımca, Türkiye ile ABD arasında hiçbir zaman bir stratejik ortaklık söz konusu olmamıştır. Zaten Washington’ın dünyada yalnızca iki stratejik (İngiltere ve İsrail) ortağı olduğunu ileri sürmek pek de yanlış olmasa gerek. Yani ABD ile Türkiye arasında, stratejik ortaklık bulunmaması illa da bu iki ülkenin ilişkilerinin iyi olmadığı veya olmaması gerektiği anlamına da gelmiyor. Ama şu anda, şikâyet yollu dile getirilmese bile, Türkiye ile ABD arasında bölgesel sorunlar ve iki ülke ilişkileri açısından, bırakın bir ortak vizyonu gerçekten iyi ilişkiler olduğunu söylemek de mümkün değil. Gerçekten de ABD’nin Irak operasyonu, komşumuzu istikrarsızlaştırmış, Türkiye’nin güneydoğu sınırında, Ankara ile karşılıklı olarak birbirlerine hoş bakmayan bir yönetimi doğurmuş bulunmaktadır. Hiç kuşkusuz, Kuzey Irak’taki yeni oluşum konusunda bir ortak vizyondan değil görüş farklılıklarından söz etmek daha doğru olur. ??? ABD’nin Irak operasyonu, bu ülkenin fiilen üçe bölünmüş olması sonucunu doğurmuştur. Başlangıçta, ülkenin birliğinden ve toprak bütünlüğünden fazlaca söz eden ABD, bu olmayacak duayı ikide bir zikretmekten vazgeçmiş, artık fiili bir bölünmeye, hatta bunun resmiyete dökülmesine de razı olduğunu belli etmiştir. Bu durumun, Türkiye’nin hoşuna da gitmediği, çıkarına da uygun olmadığı aşikârdır. Gül’ün ziyareti öncesinde, çeşitli yetkililerin konuşmalarından da açıkça anlaşılmaktadır ki, Kerkük konusunda da görüşler birbirlerine tümüyle zıttır. ABD de Kerkük’ü, Kuzey’deki Kürtlerin arzularına uygun olarak, onların ayrılmaz bir parçası olarak görmeyi sürdürmektedir. Kerkük için referandumun zamanında yapılacağının açıklanmasının yanı sıra, buradaki kimi Arapların bölgeden çıkarılması, daha önce de tapu ve nüfus kayıtlarının talan edilmesine göz yummuş ABD’nin gerçek niyetinin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Burada bir noktaya dikkat etmek gerek. Türkiye’nin Kerkük üzerinde herhangi kişisel bir iddiası bulunmadığı gibi, Kerkük’e müdahale çağrılarının da bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ankara yalnızca, Kerkük’ün Kürt tekeline girmesiyle Irak’ın bütünlüğünün ve Türkmenlerin güvenliğinin tehlikeye düşmesine karşıdır. ABD’nin ise bu taleplere kulak asmayacağı açıktır. ??? PKK konusuna gelince: Türkiye, bu kuruluşun Irak toprakları üzerindeki Türkiye’ye yönelik faaliyetlerinin ülkenin tek hâkimi ABD tarafından engellenmesini istemekte haklıdır. Ama şu gerçeği de görmezden gelemeyiz. Kuzey Irak’taki Kürtler ABD’nin bölgedeki en büyük müttefiklerinden biridir. ABD bu müttefikten kolaylıkla vazgeçemez ve PKK’ye karşı, bölge Kürtlerini de güvendirecek kapsamlı bir girişimde bulunması güçtür. Ancak ABD, Türkiye’nin haklı taleplerini de göz ardı edemeyeceğine göre, biraz da bölgedeki kimi güçlere, “Çizmeyi aşmayın, başka dayanaklarım da var” deyip, onları dizginlemek için sınırlı bir operasyona öncülük edebilir veya göz yumabilir. Önümüzdeki hafta veya aylarda bu tip operasyona tanık olabiliriz. Ama hiç unutmayalım ki, PKK’nin Irak uzantısının Kandil Dağı’nda ABD’nin göz yummasıyla barınıp eğitim gördüğü, hatta eğitimlerine ABD ile İsrail’in yardım ettiği, çeşitli Amerikan kaynakları tarafından daha bu yakınlarda açıklanmıştır. Ermeni soykırım tasarısının Temsilciler Meclisi’nden geçmesi konusuna gelince: Bush yönetiminin bu tasarının geçmemesi için büyük çaba harcayacağı doğrudur. Yahudi lobisinin, kimi kanaat önderlerinin açıklamalarına karşın Tayyip Erdoğan’ın son zamanlardaki acemi söylemleri yüzünden biraz daha gönülsüz davranacağını gösteren işaretler var. Bush’un popülaritesinin çok düşük olması da yönetimin çabasının sınırlı kalabileceğini gösteriyor. Bütün bu açıklamalar, yazının başlığı olan “hangi ortak vizyon” sorusunun haklılığını gösteriyor sanırım. Gülen’in yeni misyonu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin küresel çıkarları konusunda desteğini arkasına alan Gülen cemaati, İslam dünyasındaki değişimin önderliğine soyundu. Cemaat, 2527 Ekim tarihleri arasında İngiltere’de, “Geçiş periyodundaki Müslüman dünyası: Gülen hareketinin katkıları” konulu uluslararası bir konferans düzenleyecek. Konferansa ilişkin oluşturulan internet adresinde toplantının ama ? Cemaat tarafından İngiltere’de düzenlenecek toplantının amacı, “Konferans, Fethullah Gülen hareketinin geçmiş, bugün ve gelecekteki potansiyel etkilerini ortaya çıkarmayı amaçlıyor” şeklinde ortaya kondu. cı, “Müslüman dünyası siyasi ve sosyolojik olarak değişim ve geçiş sürecine doğru ilerliyor. Bu konferans, bu geçiş sürecine Gülen hareketinin geçmiş, bugün ve gelecekteki potansiyel etkilerini ortaya çıkarmayı amaçlıyor” şeklinde ortaya kondu. Konferansa ilişkin olarak “Bu hareketin kuzeygüney bölünmesine, doğubatı ilişkilerine, Avrupa’daki insani toplumun gelişimine ilişkin projeleri bu konferansın amaçları için önemli bir yer teşkil ediyor. Gülen’in dini yeniden yorumlaması ve yeniden anlaması da İslamın yenilenme ve yeniden yorumlanması sürecinde açıklanacak” değerlendirmesi yapıldı. Yardım kurumu niteliğindeki işleri ve projeleri yürütmek için yurtdışına çıktığı savunulan Fethullah Gülen internet sitesinde şöyle tanıtıldı: “Türkiye’den bir İslami bilgin ve barış elçisidir. Türkiye’deki Müslümanların bütün jenerasyonlarından etkilenmiş ve yardım kurumu niteliğindeki işleri ve projeleri üstlenmek için yurtdışına çıkmıştır. Onlar şimdi 21. yüzyılın en dinamik ve etkili Müslümanlık inanışına sahip hareketini oluşturuyorlar. Bir mezhebe ait olmayan okulları ve üniversiteleri bularak ve inanca yönelik çalışmalar yaparak ahlaki ve dinsel bilinci artırmayı amaçlıyorlar.” İNKILAP TARİHİ KİTABI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ANKARA SANAT EVİ MEB Şeyh Sait’i görmedi ? Ortaöğretim 3. sınıflarda okutulan ders kitabından Şeyh Sait’in tarikat şeyhi olduğu şeklindeki ifade çıkarıldı. FIRAT KOZOK Nurcu tiyatroya TİKA desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD turnesinde, Fethullah Gülen’e özel oyun sahneleyen Ankara Sanat Evi’nin, Tataristan turnesinde de, Başbakanlık’a bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’ndan (TİKA) yardım aldığı öğrenildi. Ankara Sanat Evi’nin Genel Müdürü ve Yapımcısı Yusuf Kulaksız, 2004 yılında TİKA’nın desteğiyle Tataristan’ın başkenti Kazan’a yurtdışı turnesi gerçekleştirdiklerini belirtti. Tiyatro ekibinin Fethullah Gülen’in fikirlerini benimsediğini söyleyen Yusuf Kulaksız, şunları kaydetti: “Kurban Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlenen ABD turnesinde ekibimiz, Gülen’i de ziyaret etmek istemiş. Bizim çekirdek kadromuz ona sevgi ve saygı besleyen, onun fikirlerinden etkilenen ve onun sözlerini tiyatro repliklerine yerleştiren kişilerden oluşuyor. Arkadaşlarımız, Gülen’le görüşmek ve oyunu ona da sahnelemek istemişler.” Kulaksız, tiyatrosunda çalışanların çoğunun Anakent Belediyesi Kent Tiyatroları’nda yetişmiş kişiler olduğunu söyledi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında, 2000 yılındaki kitapta yer alan “Tekke ve zaviyeler dinsel sömürü merkezleri durumuna gelmişlerdi. Şeyh Sait de bir tarikat başıydı” ifadelerine yer verilmedi. Yeni kitapta Vahdettin’in İngilizlerin koruyuculuğu altına girdiğine ilişkin eski kitapta yer alan bölümler de ayıklandı. Eğitim öğretim yılı başlangıcında ders kitaplarında çok sayıda skandala imza atan Milli Eğitim Bakanlığı’nın skandalları sürüyor. Bakanlığın ortaöğretim 3. sınıflarda okutulan İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük adlı ders kitabının 2000 ve 2006 yıllarındaki iki farklı baskısı, AKP iktidarıyla eğitim sisteminin içine düştüğü durumu bir kez daha ortaya koydu. namikzafer@yahoo.com Sezer’in yargıya götürdüğü yasaya Anayasa Mahkemesi’nden izin çıkmadı ELEME YAPILDI Prof. Dr. Ahmet Mumcu ve Mükerrem K. Su tarafından yazılan ve 2000 yılında İstanbul’daki Milli Eğitim Basımevi’nden çıkan kitabın “Tekkelerin, Zaviyelerin ve Türbelerin Kapatılması” başlıklı bölümünde Osmanlı Devleti’nde pek çok tarikat, tekke ve zaviyenin bulunduğu belirtilerek “Devletin kurulduğu dönemlerde bazı tarikatların tekke ve zaviyeleri özellikle halk eğitiminde yararlı olmuş ama zamanla değişmiş, amaçlarından uzaklaşmış, dinsel sömürü merkezleri durumuna gelmişlerdi” ifadesi yer alıyordu. Ancak, İdris Akdin, Muhittin Çakmak ve Mustafa Genç tarafınan yazılan, 2006 yılında basımı yapıldıktan sonra okullara bedava dağıtılan kitapta ise başta tekke, zaviye, türbe ve tarikatlar olmak üzere birçok konuda “eleme” yapıldı. Tarikatların, Selçuklular ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde, Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli katkılar sağladığı belirtilen kitapta, zamanla asıl amaçlarını kaybettikleri ifade ediliyor. Kitapta, “Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme dönemlerinde çeşitli kurumlardaki gerileme, tarikatlara da yansımış, tekke ve zaviyeler ‘bir lokma, bir hırka’ anlayışı içinde yeniliklere karşı çıkanların barındığı yerler haline gelmiştir. Ayrıca bu kurumlarda bazen dini duygular istismar edilmiş, İslam dini ile bağdaşmayan inançlar ve âdetler ortaya çıkmıştır” deniliyor. Konunun işlenişi sırasında Şeyh Sait’in tarikat lideri olduğuna ise değinilmiyor. Kitabın “Kıyafette Değişiklik” bölümünde de Osmanlı döneminde kadınların giyim tarzıyla ilgili şu ifadelere yer veriliyor: “Osmanlı döneminde, Müslüman kadınlar çarşaf ve peçe ile dolaşırken diğer dinlere mensup kadınlar farklı elbiseler giyerlerdi. Cumhuriyet döneminde kadınlar için giyimkuşam hakkında herhangi bir yasa çıkarılmadı.” 15 yeni rektör atamasına iptal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin yasayı oy birliğiyle iptal ederek, yürürlüğünü durdurdu. 15 yeni üniversiteye rektör atanması, aksine düzenleme yapılmazsa 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na göre yapılacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu başkanlığında toplanan Yüksek Mahkeme, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yeni kurulan 15 üniversiteye kurucu rektör atanmasına ilişkin yasanın iptali istemiyle ilgili başvurusunu görüştü. Görüşmenin ardından gazetecilere açıklamalar yapan Anayasa Başkanvekili ? Kararın ardından yeni rektör atamaları, aksine bir düzenleme olmazsa 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na göre yapılacak. Buna göre öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Haşim Kılıç, söz konusu yasanın oy birliği ile iptal edildiğini ve yürürlüğünün durdurulduğunu kaydetti. İptal edilen yasa, yeni kurulan üniversitelerin kurucu rektörlerinin 2 yıl görev yapmasını öngörüyordu. Yasa, YÖK Genel Kurulu’nun, yasanın yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde 4’te 3 çoğunlukla 6 rektör adayı seçmesini, YÖK’ün seçtiği 6 adayı, Milli Eğitim Bakanı’nın 3’e indirerek, Cumhurbaşkanına sunmasını düzenliyordu. YÖK’ün, aday belirleme işlemini bir ay içinde sonuçlandıramaması durumunda, Milli Eğitim Bakanı’nın belirleyeceği 3 adayın, Cumhurbaşkanına sunulmasını hükme bağlıyordu. Söz konusu yasanın iptal edilmesinin ardından yeni rektör atamalarının, aksine bir düzenleme yapılmazsa 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’na göre yapılacağı belirtildi. Buna göre, devlet üniversitelerinde rektör, profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversi asirmen?cumhuriyet.com.tr HEDEF GÖSTERMİŞTİ Vakit yöneticilerine yakalama emri İstanbul Haber Servisi Anadolu’da Vakit gazetesi yöneticilerine yakalama emri çıkarıldı. Danıştay 2. Dairesi üyelerini terör örgütlerine hedef göstermekle suçlanan Anadolu’da Vakit gazetesi sahibi Nuri Aykon ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Harun Aksoy hakkında Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yakalama emri çıkarıldı. Bağcılar Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, dünkü 3. celseye de gelmeyen Aykon ve Aksoy hakkındaki dava iddianamesinde “kamu görevlisini terör örgütlerine hedef göstermek”, “hâkim ve savcılara hakaret” ve “adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek” suçlarından 5.5 ile 34.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmalarını istemişti. Türbana geçit vermeyen kararları nedeniyle Anadolu’da Vakif gazetesi, Danıştay 2. Dairesi’nin başkan ve üyelerini “İşte o üyeler” diye hedef göstermişti. Danıştay üyelerinin değerlendirme toplantısı sırasında salona giren İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Alparslan Arslan adlı saldırgan “Allah’ın askeriyiz, elçisiyiz. Türban davası yüzünden cezalandırılacaksınız’’ diyerek üyelere kurşun yağdırmış, başına kurşun isabet eden üye Mustafa Yücel Özbilgin kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. te öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanacak. Rektörün görev süresi 4 yıl olacak. Görev süresi sona erenler aynı yöntemle yeniden atanabilecek. Ancak iki dönemden fazla rektörlük yapılamayacak. Oy veren her öğretim üyesi oy pusulasına yalnız bir isim yazabilecek. Birinci toplantıda öğretim üyelerinin en az yarısının hazır bulunması şart olacak. Bu sağlanamadığı takdirde toplantı 48 saat ertelenecek ve nisap aranmaksızın seçime geçilecek. Bu toplantıda en çok oy alan 6 kişi aday olarak seçilmiş sayılacak. Bunlardan YÖK’ün seçeceği 3 kişi atanmak üzere Cumhurbaşkanına sunulacak. ‘KARAR İLE HÜKÜM ARASINDA ÇELİŞKİ’ ‘İSMAİLAĞA CAMİSİ’NDE LİNÇ’ DAVASI Kamhi davasına 4. kez usulden bozma ANKARA (Cumyiz istemlerini sonuçlandırhuriyet Bürosu) Yardı. Daire, yerel mahkemegıtay 9. Ceza Dairesi, nin kararını, dördüncü kez işadamı Jak Kam“usul eksikliği” nedeniyle hi’ye suikast girişimiybozdu. Bozma kararının gerekçesinde, bazı duruşma tule ilgili yargılanan Katanakları ve gerekçeli kararmil Aşkın ve Yaşar da bir üye hâkimin imzasıPolat hakkında verinın bulunmadığı belirtildi. len mahkumiyet kararlarını 4. kez usul yö Jak Kamhi. Daire ayrıca kararda, eski nünden bozdu. TCY’nin 146. maddesinin, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahke sanıkların lehine olduğuna ilişkin mesi, Kamhi’ye suikast girişimin değerlendirme bulunduğunu, ancak de bulunulmasına ilişkin davada, hüküm bölümünde, yeni TCY’nin sanıklardan Yaşar Polat ile Kamil 309/1. maddesinin uygulandığı beAşkın’ı müebbet hapis cezasına lirtildi. Gerekçeli karar ile hüküm çarptırmıştı. Yargıtay 9. Ceza Da arasında çelişkiye düşüldüğünü beiresi, sanıkların İstanbul 11. Ağır lirleyen Yüksek Mahkeme, bunu Ceza Mahkemesi’nin kararını tem da bozma gerekçesi yaptı. 2 zanlı hakkında müebbet istemi lekesini tamamladı. İstanbul Cumhuriyet BaşFatih’teki İsmailağa savcılığı’na gönderilen Camisi emekli imamı Ali fezlekede kan örnekleri, Bayram Öztürk’ün ölolay yerinden alınan dürülmesi, katil zanlısı DNA’lara uyan Can ile Mustafa Erdal’ın cemaAkan’ın müebbet hapis at tarafından linç edilmecezası ile cezalandırılması istenirken Hamza B. sine ilişkin fezleke hazırlandı. Kan örnekleri, olay Mustafa Erdal. Remzi K., Engin E. ve Coşkun B., hakkında ise yerinden alınan DNA’lara uyan İrfan Can ile Ali Akan’ın delil yetersizliğinden soruşturma“kasten adam öldürmek” su ya yer olmadığı bildirildi. Fezleçundan müebbet hapis cezası ile kede Mustafa Erdal’ın imamın önündeki rahleyi kaldırarak 20 cezalandırılmaları istendi. Fatih Cumhuriyet Başsavcılı santimetrelik kasap bıçağını kalğı, İsmailağa Camisi’nde 3 Eylül bine sapladığı belirtilerek, olayın günü yaşanan cinayet ve linçle il ardından cemaat tarafından dögili yürütülen soruşturmanın fez vülerek öldürüldüğü kaydedildi. HİLAL KÖSE CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle